18 Nisan 2012

KARDELEN ŞİİRİ FLAŞH SESLİ SUNUM

 

KARDELEN

Kardelen çiçeğini bilirimsiniz, hiç gördünüz mü hani çok yükseklerde yaşayan -15 dereceye kadar dayanabilen ve kış mevsiminde açan çiçeklerdir
Herkes kardelen göremez... Çünkü çok yükseklere tırmanmak lazım ve tırmandığın zaman kış mevsimi olması lazım. Bazılarının hayatı hep düzlüklerden geçtiği için kardelen göremezler.
Bazılarının da hayatlarında bazen yokuşlar olur ama bu sefer mevsim kış değildir.
Ben kardelenlerle iç içe yaşıyorum.
Ben ve kardelen aynı yolun yolcusu, kader defterleri bir diğerinin fotokopisidir
Düz yerler dostum olmadı hep yokuşlar tırmandım ve hayat lügatime hiç bahar girmedi hep kış mevsimini yaşadım
Ama Kardelendeki cesarete, zorluklara karşı direnebilme gücüne bakınca çoğu kez kendimden utandım ve bazılarına komik gelebilir ama onu örnek alarak ben de yılmadım, Hayatın tüm zorluklarına rağmen bir kardelen gibi, beni çevreleyen buzdan sıkıntıları delerek hayata merhaba dedim.
Nedense çok seviyorum kardelen çiçeğini¦ Sebepsiz sevgi olmaz sevmişim işte Belki aykırı olduğu içindir
Diğer çiçekler gibi kolaya kaçıp bahar mevsiminde değil de zoru tercih ederek kışın açtığı için…
Bekli de tabiatın tüm zorluklarına inat ben de varım dercesine, dondurucu soğuklara aldırmadan hayata merhaba dediği için
Bekli de ilikleri donduran soğuklara, zalim rüzgarrlara rağmen ayakta kalabildiği için
Belki de tüm tabiatı ölü bir tabloya çeviren kış mevsimine direndiği için
Dedim ya sebepsiz sevgi olmaz seviyorum işte.
Bazen kendim de kardelen çiçeği oluyorum, bazen onun yaşantısına benzer hayatlar yaşıyorum
Belki de kaderimiz aynı diye çok seviyorum
Canım benimâ Kardelen çiçeklerim
Onlar; ayakta kalabilmenin dersini veriyorlar
Onlar; hayatın tüm zorluklarına karşın yıkılmamayı öğretiyorlar
Onlar; bende varım diyebilmeyi öğretiyorlar
Onlar; kış ortasında baharı yaşamayı öğretiyorlar
Onlar; her şeye rağmen hayatın çok güzel olduğunu öğretiyorlar
Onlar; hayatın ipiyle kördüğüm olmayı öğretiyor.
Onlar; hayatımızın tümü kış mevsimini yaşasa bile, kendileri gibi çiçek açabileceklerini öğretiyorlar
Onlar; üzerindeki yığınlarca kar yüküne rağmen toprak altındaki karanlıktan kurtulup güneşle kucaklaşmak adına kar tanelerinin arasından yeryüzüne çıkıp donmadan üşümeden yaşanabileceğini öğretti
Seni çok seviyorum kardelenim
Hayatın her anında her durumunda isyan edene, yıkılana güzel bir ders veriyorsun,
Güzel bir ders veriyorsun,Ders alması gerekenlere
Kışın en zor şartları içinde bile bulunsak; dirilip, başı dik, özgürce ve yağan kara inat zorluklara varlığımızı ispatlamamız lazım.
Yoksa hayatın baharında güzel çiçekler açmak marifet değildir.
En beğenmediğimiz ot bile baharda açar
Torosların yeşil eteğinde gördüm onu
Dikilmişti toprağın narin endamına
Öyle canlı, öyle diri
Açmıştı ellerini güneşi yudumlarken kucağına
Asiliği, güzelliği ve asaleti muazzamdı
Gözlerinde yıldızları
Dudaklarında nehirleri hapsederdi
Ay parçalarından örmüştü sarıya çalan saçlarını
Kar tanelerinden kurdele
Gök mavisinden boncuk takmıştı
Gecenin kör karanlığından
Ayazın berrak nefesinden dokumuştu
Damla motifli geceliğini
Sıcaklığı, tebessümleri
Ilık nefesi yumuşatırdı, buruk yürekleri
O asiydi
El sürdürmezdi ince belindeki şal nakışlı kemerine
Rüzgarın saçlarına dokunuşundan
Meltemin tenine yamalamasından
Güneşin saklanmasından nefret ederdi
O ceylan bakışlıydı
Dağların tepesinde bir sevdaydı
O başkaydı
Gurbet tadında bir yar
Çığ gibi büyüyen bir destandı
O hasretti, çobanların büyülü kavalında
Gonca kızların dudaklarında bir melodi
Yaralı annelerin şakaklarında derin bir çizgiydi
Oğlunu toprağa gömen babanın acılı göz yaşıydı
O başkaydı
Kimileri için en iyi hekimlerin yazdığı en iyi reçete
Kimileri içinde zemheri ayazında donan bir savaşçı
Oysa o aşktı, sevdaydı
Nazlı yarin dudağında ıslak bir buseydi
O başkaydı, o asi bir kardelendi.

SEN HAYAL KURMAYI BİLİRMİSİN ŞİİRİ FLAŞH SUNUM

AĞLAMAK
Bilirmisin Sen hayal kurmayı bilir misin
Va geceler boyu uykusuz kalmayı
Oturup pencerenin kenarına bekledin mi sevdiğini
Yıldızları seyrederken ağladığın oldu mu
Bir yıldız kayınca uzattın mı elini belki tutarım diye farkında olmadan
Sonra, boş kalınca ellerin
Avuçlarının arasına alıp başını ağladın mı geceler boyunca
Hıçkıra, hıçkıra,
İki damla yaş değildir ağlamak ..
Önce düşünmek sonra düşlemek ..
Hayal etmek anıları yaşamak
Büyük bir özlem içinde o küçücük resme sarılmak
İşte budur ağlamak ve yalnızlığı yeniden yaşamak
Tutamayacagım sözler VERMEM
Basit kişilerle polemige GİRMEM
Bazı şeyleri asla AFFEDEMEM
Yaşanmışlıkları kolay SİLEmEM
Acıyı tanıdıgım için,kimseye ÇEkTiRmEM
Cesaretsizligi ""gurur'la"" öRTEMeM
Yalan ve taktiklerle ugraşmayın,YEMEM!
Dostlarıma laf ETTİRMEMMM...
Tutkularım var, VaZGEÇEMEMMM!!!
Gidiyosan eğer,çok özlesem bile dön dEmEMMMM
Agır geliyosa bunlar, firar serbest..
sEvEn sEvEr..sEvMeYeN yoL aLıR giDeR!!

YORULMADAN İNTERNETİN BAŞINDAN PARA KAZAN




YORULMADAN İNTERNETİN BAŞINDAN

BU BİR BİRLİKTE ÇALIŞMA DAVETİDİR

LÜTFEN BU DAVETE İCABET EDİN VE  BÜYÜK PARALAR KAZANALIM
ARKADAŞLARIM ÇALIŞMAYA İHTİYACINIZ VARSA,
ÇALIŞIP PARA KAZANMAK İSTİYORSAN,
SİZLERİ BERABER ÇALIŞMAYA DAVET EDİYORUM
GELİN BİRLİKTE BİR EKİP OLUŞTURALIM
VE ÇALIŞIP BİRLİKTE KAZANALIM
AŞAĞIDA YAZILI LİNKE TIKLAYIN,
İÇERİĞİ HAKKINDA GENİŞ BİLGİ SAHİBİ OLUN

AHMET SANAL

Mail Adresim

web sitelerim

GERÇEKLERİ PAYLAŞALIM

SAMİMİYETİMİN KANITI AÇIK KİMLİĞİM

ADIN BATSIN FLAŞH SESLİ SUNUM


ADIN BATSIN
Yüregime bir gül çizdim kanlı yaş ile
Yaktın beni küle döndüm dumana döndüm
Nasıl edem nere gidem dertli baş ile
Bilemedim teli kırık kemana döndüm

Canim aldın can evimden vurdun ya sende
Küstüm sana faydası yok geri dönsende
Sende vefasiz çıktın
Sende hayırsız çıktın
Sende vijdansiz çıktın
Adın batsın adın batsın

Zaman ola devran döne sende çekesin
Yitiresin umudunu, heder olasın
Aşka düşe kahrolasın canından bıkasın
Ömrün boyu birkez olsun gülemeyesin

Senki beni rezil ettin yedi cihanda
Yalan oldum talan oldum
Senin sayende

BİR ADIN KALMALI GERİYE MÜZİKLİ FLAŞH SUNUM

 

BİR ADIN KALMALI GERİYE

Bir adin kalmali geriye
Bütün kirilmis seylerin nihayetinde
Aynalarin ardinda sir
Yalnizligin pesinde kuvvet
Evet nihayet, bir adin kalmali geriye..
Birde o kahreden gurbet


Sen sayki
Ben hic aglamadim
Hic atese atmadim yüregimi
Geceleri koynuma almadim ihaneti
Ve say ki
Bütün siirler gözlerini
Bütün sarkilar saclarini söylemedi
Hele nihayet hele buselik
Hic gecmedi fikrimden
Ve hic gitmedi
Bir toprak kan gibi adin
Icimin nehirinden


Evet yangin
Evet salas yalvarmanin korkusunda talan
Evet kaybetmenin o zehirli bugusu
Evet kahrolmus sayfalarin arasinda adin
Sokaklar dolusu bir adamin yalnizligi
Bu sevda biraz nadan
Biraz da hickirik tadi
Pencere önü menekselerinde her aksam.


Daglar sonra oynadi yerinden
Ve hallaclar atti pamugu fütürsuzca
SEN SAYKI YERIN DIBINE GECTI
GECMEYESICE SEVDAM!
Ve ben seni sevdigim zaman
BU sehre yagmurlar yagdi
YANI BEN SENI SEVDIGIM ZAMAN
Ayrilik kursun kadar agir
Gülüsün kadar agir
Gülüsün kadar felaketiydi yasamanin


Yinede bir adin kalmali geriye
Bütün kirilmis seylerin nihayetinde
Aynalarin ardinda sir
Yalnizligim pesinde kuvvet
evet nihayet, bir adin kalmali geriye
birde o kahreden gurbet
BENI AFFET
kaybetmek icin erken
Sevmek icin cok gec

ANNECİĞİM MÜZİKLİ FLAŞH SUNUM



ANNECİĞİM
Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!

Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!

Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!...

Şiirin açılması 1-2 dakika sürebilir, lütfen bekleyin.
Hazırlayan: Yusuf Kenan DURMUŞOĞLU

KARINCANIN AŞKI


Hz. Süleyman kuvvet ve haşmetiyle yolda giderken bir alay karıncaya rastladı.
Karıncaların hepsi ta‘zîm etmek üzere huzuruna koştular.
Bir anda binlerce, hatta daha da fazla karınca huzuruna vardı.
Fakat bir karınca hemencecik huzura gelmedi.
Yuvasının önünde bir toprak tepe vardı.
O tepeyi düzeltmek için toprak zerrelerini birer birer taşımaktaydı.
Süleyman bu karıncayı yanına çağırıp dedi ki:
“Ey karınca! Görüyorum ki pek güçlü sayılmazsın. Nûh’un ömrüyle Eyûb’un sabrına sâhib olsan yine bu tepeyi kaldırmaya güç yetiremezsin. Böyle bir iş senin gibisinin kol kuvvetiyle yapılamaz. Bu tepeyi sen kaldıramazsın!”
Karınca dile geldi:
“Padişahım bu yolda ancak himmetle yürünebilir. Sen benim yaratılışıma bakma. Himmetimdeki yüceliğe bak. Benden ayrı bir karınca var bende. Göremiyorum onu. Fakat beni aşk tuzağına çekti. Bana dedi ki: ‘Sen şu toprak tepeyi dümdüz yaparsan ben de senin yolundan hicran kayasını kaldırırım!’ Hemen şimdi ben de bu işe bel bağladım. Toprağı taşımaktan başka çarem yok. Bu toprağı kaldırır, toprağı dümdüz hâle getirirsem onun vuslatını elde edebileceğim. Çalışıp çabalarken ölebilirim ama hiç olmazsa yalan yere bir da‘vâya kalkışmış sayılmam ya!”

Azîzim! Aşkı karıncadan öğren!
Gözün kıymetini körden belle!
Karıncanın kilimi karadır ama,
Gayret kemeri vardır belinde.
Karıncaya bile hor bakma sakın!
Onun da gönlünde bir arslan yatar.
Bu yolda hâl böyle; bir karınca, bir arslanın kulağını çekmede.

RIZIK KAYGISI



Dünyada yemyeşil bir ada vardı; orada da yalnız başına obur bir öküz yaşardı.
 Akşama kadar bütün ovada otlar, doyar; semirip şişerdi. Gece olunca
… “yarın ne yiyeceğim” diye düşünceye dalar, bu düşünce onu dertlendirirdi…
Sabah olunca görürdü ki ova yine yeşermiş, yeşillik, çayır, çimen, tabela kadar büyürdü.
Öküz, öküz açlığına tutulmuştu; akşama kadar tekrar bütün ovada baştanbaşa otlar, bitirirdi.
Derken, akşam oldu mu tekrar açlık korkusuna düşer; bu korkuyla titremeye başlar, yine korkusundan zayıflardı.
“Yarın yayım zamanı ne yiyeceğim, ne edeceğim?” diye düşünür dururdu.
Yıllardır, o öküz bu haldeydi işte. “Bunca yıldır bu yeşilliği otlar, bu çimenlikte yayılırım.
Hiçbir gün rızkım azalmadı. Bu korku nedir, bu gönlümü yakıp yandıran gam nedir?” diye düşünmezdi bile.
İşte nefis, o “öküz”dür, yeşil ova da “dünya”.
Nefis ekmek korkusu ile daima zayıflar durur.
 Sen nasıl rızka düşkün bir âşıksan, rızık da sahibine öyle düşkün bir âşıktır.
Dilesen de dilemesen de rızkın, senin aşkınla koşa koşa gelir, sana ulaşır.
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)

BİR SEVDA HİKAYESİ

Cüneydül Bagdadî (rehimehullahu): «Tasavvuf ihtiyari terketmektir» demistir.
Hikâye edildiğine göre Zunnun’ül Misri (rehimehullahu) bir gün Mescid-i Haram’a girer. sütunlardan birinin altinda çirilçiplak, yerde yatan hasta bir delikanli görür, delikanli yanik bir sesle inlemektedir. Bundan sonrasini Seyh’in kendisinde dinleyelim:
«Yanıne sokuldum, seiâm verdim ve «ey delikanli. sen kimsin» diye sordum. «ben asik bir garibim» diye cevap verdi. Ne demek istedigini anlamistim, «ben de senin gibiyim» dedim. Bu sirada aglamaya basladi, onun ağlamasi beni de aglatti. Bana «sen de mi agliyorsun» diye sordu, «ben de senin gibiyim» diye karsilik verdim. Bunun üzerine daha yüksek bir sesle aglamaya basladi ve gür yüksek bir nara atti, hemencecik ruhunu teslim etti.
Elbisemi üzerine örttüm, kefen bulmak için yerimden ayrildim, kefen satin alip dönünce onu yerinde bulamadim. Saskinlik içinde «sübhanallah» dedim. Bu sirada kulağima bir ses geldi, söyle diyordu: «Ey Zün-nun! O öyle bir garibdir ki, onu dünyada seytan aradi bulamadi. Malik aradi, bulamadı, cennette Rıdvan aradı, o da bulamadi.» «O nerededir?» diye seslendim. Kulağima su cevap geldi: «Samimi muhabbeti, çok ibadet etmesi ve hatasindan derhal tevbe etmesi sayesinde Muktedir Malik’in (ulu Allah’in) yaninda sadekat koltugundadir.(Zehr-ur Riyaz)
İMAM GAZALİ (KALPLERİN KEŞFİ)

İMTİHANDAYIZ BU DÜNYADA..


İmtihan Dünyası


İmtihandayız bu dünyada. Varlıkla-yoklukla, eşimizle-evlâtlarımızla denenip sınanmadan ayrılamayacağız bu hayattan… “Kol kırılır yen içinde kalır!”dan, “Yiğidin malı meydanda!” sistemine geçiş yapan günümüzde evlilik müessesesini korumak güçleşmeye başladı.
 Çok enteresan bir durum ama “evlenince insanlar çocuklaşıyorlar” sanki! Koskocaman kişiler, yerine göre okullar okumuş, makam-mevkilere gelmiş insanlar fark etmeden çocuklaşmaya başlıyorlar.
 Bu çocukluk, Doğan Cüceloğlu’nun bahsettiği “içimizdeki çocuk” değil üstelik! Ciddi ciddi küsen, bağıran, haykıran, hoşuna gitmeyen bir durum olduğunda tepinen, eşine lâkaplar takan, ağzına gelen her lâfı söyleyen çocuk! Tartışma anında kapıları çarpıp çıkan, eline geçen eşyaları ucuz-pahalı demeden duvarlara çarpıp parçalayan, camdan aşağı “İmdât! Burada deli var, kurtarın beniii!” diye bağıran, intikam olsun diye eşinin en kıymetli giysilerini makasla parça-pinçik eden, evde görmek istemediği eşyalarını camdan aşağıya fırlatan…
 Hey! Durun bir dakika! Çocuklara haksızlık ediyorum! Hangi çocuk bunları yapar ki? Ama evli-barklı insanlar bunları yapıyor mââlesef…
 Halbûki “En değerli hazinemiz; Ailemiz!” Sahip olduğumuz hazinemizi korumamak, muhafaza altında tutmamak akıl kârı mı?
 Ne dersiniz?

ZORLUKLAR GAFLET PERDESİNİ ARALAR

Zorluklar, Gaflet Perdesini Aralar

Zor zamanlar, gaflet halimizi fark etmemiz için bize tanınan büyük fırsatlar. Çünkü bu sıkıntı anlarında aczimizi anlarız. Ardından vicdanımızın sesini dinlediğimizde ise, hatalarımızı görüp, düzeltmeye çalışırız. Allah sınırsız merhametiyle, Kendisine yönelmemiz için böyle birçok olay yaratır, Kendisini hatırlatır. Sıkıntılar, zorluklar da hep bu hatırlatmalardandır.Allah’ın üzerimizdeki merhametidir; zor zamanlarda nefsimizin sesini pek duyamayız. Geveze olan, bencil tutkularının doyurulmasını bekleyen nefsimiz değil, vicdanımızdır. Kendimizi böylece Allah’a daha yakın hisseder, daha gönülden O’na yöneliriz. İsabet eden musibeti Allah’tan başka üzerimizden kaldıracak güç yoktur. Bunun bilincinde olmak, bizi Allah’a daha yakın kılar. Ancak önemli olan, sıkıntı sona erdiğinde, gaflet içindeki yaşama geri dönmemektir.Doğal felaketler bize aczimizi, hiçbir şeye güç yetiremediğimizi hatırlatır. Korku veren bu olaylar karşısında Allah’ın sonsuz gücünü ve ilmiyle her şeyi nasıl kuşattığını anlarız. Korkulması gerekenin yalnızca Allah olduğunu ve O’nun azabından emin olamayacağımızı kavrarız.İnsan, Allah’tan uzak yaşıyor bile olsa felaket anında yaşadığı korku, şuurunu açar ve üzerindeki gaflet örtüsünü aralayarak, gerçekleri görmesine vesile olabilir.

Gafletten kurtulabilmek için mutlaka başımıza bir musibet gelmesini beklememeliyiz. Çevremizdeki insanların yaşadığı zorlu olaylar ya da bir başka yerde yaşanan doğal felaketler de uyarıcı olmalı. Bu uyarıları önemsemeli, aynı olayın bizim başımıza da gelebileceğini düşünmeliyiz.Yüce Allah yarattığı zorlu olaylarla, dünyaya tutkuyla bağlı olan kullarını uyarır. Öğüt alabilirsek, Allah’ın hiçbir şeyi boşuna yaratmadığını, daha da şiddetlilerini yaratmaya gücü yeten olduğunu anlayabiliriz. Dünya yalnızca imtihan amacıyla yaratılmış bir mekan. Ve yalnızca öğüt alıp ders çıkarabilenler gerçek yurtta kazançlı olacaklar.Bir felaket sonucu çaresiz kalmış kişilerin durumlarına yalnızca üzülüp, acımak yerine, bunların aynı zamanda birer uyarı olduğunun farkına varmalı. Zor zamanlar ecre dönüşebilecek imtihan anlarıdır. Allah’a sevgimizi, sabır ve tevekkülümüzü kanıtlayabileceğimiz en değerli zamanlardır.

Dolayısıyla Allah’ın işaretlerini dikkatle ve açık şuurla takip etmeliyiz; O, izlediğimiz hiçbir kareyi boş ve amaçsız yaratmaz.
 Fuat Türker

BAHAR GÖZLÜM DURDU ZAMAN GEÇMİYOR SENSİZ SESLİ FLAŞH


BAHAR GÖZLÜM
Durdu zaman geçmiyor sensiz
Hasret oturmuş yine en baş köşeye ,
Kalk desemde, kalkmıyor yerinden,
Kurşun yemiş gibi bedenim

Can çekişiyor, böyle çıktı cıkacak
Islanıyor yavaş yavaş kızarıyor gözlerim
Şahlanıyor yanlızlığım en doruk noktada
Geceler zindan karasında

Gözüm senden başkasını görmüyor artık
Özlemlerim hiç çıldırmamıştı böyle
Boğazıma sarılcak ,beni boğacak kadar
Seni tanıdığım günden sonra

Gel otur demedim bir kere bile olsa
Davet etmedim kimseyi
Senin sahip olduğun yere
Senden başkasını

Aklıma takıpta düşünmedim
Ölüm uykusuna yatacak kadar
Seni Düşündüğüm gibi bahar gözlüm..

Seninle yaşadığımız her şeyde
Yaşanılan acı tatlı ne varsa
Sevgi tadındaydı hepsi
Ayrı bir lezzeti var gönül soframda

Umutlarım, hayallerim ,rüyalarım
Duygularım senin üstüne yoğunlaştı
Sabahlarımda ilk ışığımsın
Güneşimsin yüzüne bakarak ,güne başladığım

Sana gidiyor bütün yollar önümde ,sana açılıyor
Yolun sonunda bir melek kucak açmış beni bekliyor
Vazgeçmekmi senden asla ,,,
Bundan sonra tek gerçeğim sensin,,

Bu böyle yaşansın böyle bilinsin ,,,
Kimseyi değil ,,,,
Seni istiyorum bahar gözlüm...
Baştan sona seninle dolan dünyamda

Ellerini uzat hadi ver ellerime
Sarılalım şöyle sıkı sıkıya
Ayrılığı sokmayalım aramıza,
Kovalım def olup gitsin

Geç kalmadan hiç bir şeye
Birlikte kaderimizi yaşayalım
Alnımıza yazdığı şekilde
Yeri ve zamanında yaşansın her şey

Sen yanımda ol bahar gözlüm
Yeşil gözlerinde kaybolayım
Dizinin dibine çökeyim
Ömrümü orda geçireyim

Son nefesimizi bile aynı anda verelim
Seni çok seviyorum Bahar gözlüm....

Haydi git bakalıp gideceksen,Bakma tuhaf tuhaf yüzüme
Yetecekmi gücün ,Ne kadar yüreklisin sevgili,,
Yanlız Yaşanılan her şeyi,Kazı Sil hafızandan ,Kır dallarını Korkma !!
Düş Bahçemde yetiştirdiğim sevginin ve aşkın!!!!!

AHU GÖZLÜM ORHAN GENCEBAY SESLİ FLAŞH


Ahu Gözlüm..

Ahu gözlüm böyle oyun
Duydum desem yalan olur.
Senden gayrı yare boyun
Eğdim desem yalan olur.

Erdim aşkın değerine,
Yandım derinden derine,
Seni bin leyla yerine,
Koydum desem yalan olur.

Akışlarda bu coşkuyu,
Nakışlarda bu dokuyu,
Çiçeklerde bu kokuyu,
Duydum desem yalan olur.

Vazgeç artık şu kuşkundan,
Ne umarsın bu şaşkından,
Ecel gelse yar aşkından,
Caydım desem yalan olur.

Aciz olmak ne beter şey,
Gene yoksun geldi hey hey,
Her bakışın bir kadeh mey,
Aydım desem yalan olur.

Dile kolay yedi sene,
Son diyorsun öl desene,
Yedi veren gül busene,
Doydum desem yalan olur.

Cemal Safi

NE ZORMUŞ BE ANNE...



Galiba büyümeyi fazla abarttım anne!
Beceriksiz bir çocuk olduğumu söylerdin.
Hala öyleyim!
Oyuncaklarımı dağıtmıyor,
kırmıyor,yaramazlık yapmıyorum.
Bu aralar büyümekle uğraşıyorum.

Ne zormuş be anne.
İnsanlığın var olduğu hayat denen bir şehirde yaşıyorum.
Seninle yaşadığımız gibi bir yer değil burası.
Öyle canını yakıyorlar ki;
üşüyecek soğuk bulamıyorsun.
Açta kalmıyorsun.
Bir sürü yalan veriyorlar önüne doyuyorsun.
Giyicekten yanada sıkıntı yok.
İhanet denen fiyakalı bir elbise var.
Buralarda çok moda,
bir giydiriyorlar,
bir daha çıkarmıyorsun üzerinden...

İşsiz de kalmıyorsun.
Aşk var burada!
İşçiliği çok ağır.
Sevgi tokluğuna çalışıyoruz işte.
Emeğimizin karşılığını hiç geçiktirmiyorlar.
Düzenli ayrılık alıyoruz.
İşçiliği ağır dedim ama,
işveren öyle demiyor.
Ne yapıyor sunuz ki?
"Gözlerine bakıyor,
saçlarını okşuyor,
ellerinde kilitleniyor,
omzuna yaslanıyor,
göğüs kafesinde sabahlıyor,
yemeden içmeden kesiliyor sunuz."
Bu kadarcık şey için değer mi bekliyor sunuz?
Diyor...

Neyse anne dedim ya.
Sevgi tokluğuna çalışıyoruz işte.
Buralar böyle!
Anlatacak pekte bir şey yok.
Sakın sen ordaki düzenimizi bozma.
Olurda hayata tutunamazsam,
dönerim geri!
Çocukluğumu verme kimselere,
döndüğümde başımı sokacak bir yerim olsun.
Iki kırık oyuncak,bir şekerim olsa yeter.

Kısa keseyim hastasın biliyorum.
Sana "ben ne zaman büyüyeceğim?"demiştim hatırlıyor musun?
Sahi unutkanlığında vardı değil mi annem?
Neyse son bir sorum olacak anne.
Ben büyümesine büyüdüm de,
ne zaman öleceğim?...

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...