25 Şubat 2013

SADECE SEVDİM SENİ







sadece sevdim seni.
karşılıksız,çıkarsız,düşünmeden
.sadece sevdim seni.
yüregimle,ruhumla,beynimle.
sadece sevdim seni.
kızmanı,öfkeni,sevdim.
sedece sevdim seni
umarsız,hoyrat,benligimle.
sadece sevdim seni.
seni görmeden ruhunu.
sadece sevdim seni.
ben gibi sevmesende.
sadece sevdim seni.
gülüşünü,gülüşünü çok sevdim.
sevdim seni.

FIRTINADA YIRTILMIŞ YELKEN



"Gidiyorum" dediğinde,

Yollarına barikatlar kurdum ama,
Kendi yolumu çizemedim,kendi ufkuma.
Doluya tutulmuş yaprak,
Fırtınada yırtılmış yelken,
Gözyaşına bulanmış toprak gibi,
Çakılı kaldım feryatlara.
Sense , koşar adım teslim oldun korkularına;
Hasret oldun,
Nefret oldun,
En nihayet, hiç oldun...

Bana,"unuttun mu?" diye sorma!
Giderken beni de kesip aldın ya ayaklarına,
Böldün ya iki yarım insana...
Bana,"alıştın mı?" diye sorma!
Seninleyken de dokunamazdım ki sana,
Sarılamazdım doya doya.
Kahrederdi, senin yanındaki sensizliğim;
Gördüğümü sandığım yıldızlar gibi,
Yazdığım romanların kahramanları gibi...

Seninleyken de ağlatırdı beni Türk filmleri,
Sadri Abi, "Ah Müjgan…" derdi....
Bense derinden bir “ of…"
Akşam, köz olup kapatınca yaraları,
Komşudaki çocuk seslerini bastırınca, taş plak cızırtıları,
Seni söylerdim, Münir Nurettin bestelerinde.
Seni beklerdim, gelmeyeceğini bile bile…

Neyse...
Yorma kendini keşkelerde...
İyiysem de kendime,
Kötüysem de...
Yeni anladım hüznün nasıl bir illet olduğunu,
“Ağlama” dediğinde, gök yüzü çökmüştü ya hani,
Yeni anladım, altında kalanın, yalnız sen olduğunu.

İnkar etme!
Adın gibi biliyordun;
Her cefaya ,“eyvallah” demiştim,
Gözlerimi gözlerine mühürlemiştim...
“Gel “dediğinde, dünyayı elimin tersine aldım da,
“Hoşçakal” dediğinde, elini sıkamadım ki…
Etrafına duvarlar ören, otistik bir aşık gibi,
Konuşmayı unuttum da,
"Sus" dediğinde, susamadım ki!
"Unut" dediğinde, unutamadım ki!

ve ansızın çıka geldin.
Dilimin altında Fuzuli’den kalma beyit şerhleri,
Aklımda yarım yamalak bir, sen...
Kendimi süzdüm, en saklı telmihlerden.
Sen, Uhud' da bir okçu,
Ben, Babil kuyularında bir çıkrık...
Her şey için çok geç,
Varlığın da yokluğun da, bir göz açımlık.

İKİ PARÇA AK VE KARA





İki parça, ak ve kara,
Biri çocuk, bebek, öksüz.
Sarılmış bir masumun şalvarına,
Salınmış boy boy çocukların salıncağına.
Öksüz varla yok arası babasız,
Yirmi dört saatlik günün dakikası hesapsız,
Küçük bir dokunuşa aç nasipsiz.
Korunası bir canın korunağı çaresiz.
Karınca ebadınca,
Şeffaf kanatlarında sorumluluğun
 Okşanası örgülerine merdivence tırmanışlar yoksunluğun.
Baharın tüm renklerine meydan okusa da menekşe gözler,
Yine de bir Selvinin babaca duldasını ister,
Şu kahrolası bakteriler sataşsa kimsesizliğine,
Belki bir umut, şefkat susamışı tenine
Ah bu taşlar! Çıksa da aniden yoluna,
 Burkulan bileğiyle tutunsa ananın koluna
Ardından sıraya girenlerin küçücük avuçları,
Tutmalarına dilenirken, öndekilerin gelir buyrukları.
Anam, garip anam sen de hasret miydin bilmem dokunmalara?
Hiç hazır oldu mu yüreğin, çaresiz sokulmalara,
Bunca kalabalığın içinde varılmazdı ki yanına,
Taş olsaydım ya birinin yerine
Büründüm hemen öbürünün tenine
 Abasını çektim sırtından,
Dörpüledim tırnaklarımı korkudan
Çıkmadım bir daha asla kovuğumdan,
Durun ben atlarım en yüksekten,
Atımın terkisinde meleği korurum felekten.
Tuba dallarına inat açarım kollarımı.
Gök yüzüne ark yaparım göz pınarlarımı.
Bir bene tutundum ki şeksiz şüphesiz,
Yoldaş eyledim karanlığı endişesiz.
Elini uzattığında bebek ruhum,
Öfkeyle kasılır yumruğum.
“Kes sesini”buyruğumla titrer dudakları,
Masum bir korkuyla kızarır yanakları.
Yorulunca bir elim kimlik sancağımdan
Diğer elimi uzatırım zemheri yalnızlığımdan.
Kispetimin öylesine  tutkunuyum ki
Bir ilmek sökülse bir yerinden,
Saklarım kainatın gözlerinden,
Kim görmüş,sızlandığımı kederimden.
Haşa saklanacak değilim ya Rabbimden,
Kaçarım,yine de mekandan,
 Bağlasan durur muyum ki?
İki çocuk karşılaşır ya bazen,
Bilemem hangisinden vazgeçeceğimi aniden,
Biri öfkeli,sıkılı yumruk,
Diğeri öksüz,savunmasız çocuk.
İki parça, ak ve kara,
Atılır mı yabana?
Saldım yılkı atını  doğanın mahrem kucağına,
Sardım yeleleriyle  tayımı verdim yedeğine,
Aldım önlemlerimi yine de,
 Basmasınlar diye cılız bacağına,
Bir yanım çocuk,
Bir yanım baba,
Bir yanım doyamadığım,
Ana,
İki parça,ak ve kara.

KENDİ İPİMİ KENDİM ÇEKERİM

KENDİ İPİMİ KENDİM ÇEKERİM

Bugüne kadar hep sevdim hepte acı çektim
Uslanmazki bu gönül dert üstüne dert çekerim
Senden çektiğim çileyi kimseden çekmedim
Dünyam yıkılmış kime neki ağlar gözlerim
Bırakın ben kendi ipimi kendim çekerim,


Ben severken ne ihanet nede kin düşünmedim
Ben uğruna bu canımı ortaya serdimde sevdim
Ben ölümden korkmadım korksaydım sevmezdim
Ölüm tek hakkım ızdırabım acı çekmek susmaksa
Ben susmasınıda bilirim kendi ipimi kendim çekerim,

Sevmek acı çekmek hem günah hemde haramsa 
Ben cezamı çekiyorum en büyük cezam sen oldunya
Seni sevmekle yaptığım hatanın şimdi farkındayım
Dedimya güzelim girdim baştan bu aşkın ağına
sevdim cezamıda çekerim kendi ipimi kendim çekerim, 

sevipte mutlu olmamakta varmış kaderde ölmekte
umarım mutlu olursun ölüm fermanım çizilince
bende çok mutlu olacağım sen kahrından ölünce
çektiğim acıyı sende çekeceksin pişmanlık içinde
attığın her çığlık işler tenine Azrail düşünce peşine,

Artık kabullenmişliğin yorgun havasını çalıyorum şimdi..
Vurgun yemiş satırlarım son yıkıntıların altında çırpınırken..
Ben derinden bir türkü tutturmuşum akıp giden zamana..
Hislerim yanıyor Dumanını çekiyorum içime efkar sigarasıdır diye 
Şimdi cezamı çekiyorum bırakın ben kendi ipimi kendim çekerim,


Sana bu son sözlerimi yazarken son cümleler kurdum
Ben sende mutluluk aradım toprağa kavuştum
Bugün ben kendi ipimi kendim çekiyor idama gidiyorsam
Eğerki sende gerçek mutluluğu bir damla suda bula biliyorsan 
Hep o damla su ile yaşa okyanusta da boğulmak vardır,güzelim

NE GİYSEK YAKIŞMIYOR HÜZÜNDEN BAŞKA




Ne Giysek Yakismiyor, Hüzünden Baska.!

Yüzümüzü sulara biraktik
Ne Giysek Yakismiyor Hüzünden Baska hayallerimizi sivasi dökülmüs duvarlara
sardikça yanginlar içimizi
yoksul bir yasamin cenderesinde
yaralarimiz üsüdü...
Önce miydi sonra miydi
kar miydi?
yagmur muydu?
bilemedik?
üsüdükçe içimize çöktü sis...
Hep sancisini çektik kahreden hayatin
ne giysek yakismiyor hüzünden baska
egilip bakmaya korktugumuz
sahipsiz mezarlara döndü içimiz.
her aksam tanimadigimiz bir hicran
görmedigimiz bir istirap çaldi kapimizi...
Kalbimizi bir vefasiz
ömrümüzü bir hayirsiz aldi
hayatin çikmazinda hep teselli aradik
buruk gülümsemeler dindirebilir mi hüznü ah! Can?
kime ne verebiliriz ki
gönül mü?
ömür mü?
can mi?
mal mi?
yok yok yüregimizden baska servetimiz
Her baktigimiz göz yuttu gönlümüzü
hançerini sapladi her tuttugumuz el
hangi adaya siginsak ihanet kokuyor.
nereye gidebiliriz ki ah! Can
yüregimizden baska
sokaklar çikmaz sokak ömrümüzde kahretsin...
Çiktigimiz her yolculukta
düstügümüz her kalabalikta
issiz bir kiyida üsüdü ömrümüz
yetim bir ruh nemli gözlerle
her gece sarilip bir hayale
yalnizligimizi alip bastik bagrimiza...
kirgindik mevsimlerin koynunda yaraliydik
acilarla yattik acilarla kalktik
bir ömür acilara acilar kattik
kurudu gözpinarlarimiz
karanligi siper edip gözlerimize
yüregimizle agladik.
Kimsesiz bir çocugun yüregine çizip resimlerimizi
kayip mezarlara gömdük
yüzümüze siper ettigimiz gülüsleri
ve yükleyip sevdali bir kusun kanadina anilarimizi
ardinda el açip aska ve aciya agladik...
Hep yüregimizde sakli tuttuk sevgimizi
gözlerimizde yüzümüzün hüznünde sakli tuttuk...
gökyüzünü doldurup solugumuza
isyanimizi kilometrelere zincirleyip
kayip bir vadide idam ettik geçmisimizi...
Gidenler dönmedi ah! Can
solgun bir güz bahçesi renginde
boynu bükülü gelincikler gibi kaldik
yarali uçurumlari birer birer kosarak
bos yere yollara baktik türküler yaktik
kurudu gözpinarlarimiz yüregimizle agladik.
Yarali bir ülkeyiz simdi terkedilmis bir sehir
nehir nehir acilar damliyor bedenimize
önümüzde dag dag uçurumlar
ardimizda ölümün ayak sesleri
nasilda aciyor hayatimiz ahh! Can
Gurbet ki kahreden yanimiz
acilara gömdügümüz isyanimiz
derdimizi kime nasil anlatiriz
kimimiz var ki
lime lime yüregimiz
ilmik ilmik gözyaslarimizdan baska…
Hasret ki göçmen kuslarin kanadinda tasidigi
gamdan bir dag gibi oturmus gözlerimize...
buruk gülümsemeler dindire bilir mi hüznü ah! Can?
kime ne anlatabiliriz ki
agizdan çikan her söz yaraliyor yüregimizi....
Son Masal

SIĞMIYOR YÜREĞİM BU DÜNYAYA





SIĞMIYOR YÜREĞİM BU DÜNYAYA
Sığmıyor yüreğim..Bu odaya, eve,... Bu dünya'ya...yine boğuluyorum içimdeki sancılarla..
atamadığım çığlıklarımla...
Sanki atacağım tek çığlıkta tüm dünya yıkılacak..o kadar güçlü bir çığlık ki içimde..
alınan her nefes bir insana bu kadar acı verirmi?..terk edilmiş bir geleceğin hayali karşımda..
hatta kaybolma kelimesinin anlamını yitirecek kadar bilmediğim bir yerdeyim..
burda geleceğin esamesi okunmuyor..bilinmiyor burda gelecek ve hayali kurulmuyor..
burda sadece;geçmişte bir zamanın boşluğunda yaşadığın belki mutluydum diyebilecek günlerinle geçiyor günler..bugünü ve yarını düşünmeyecek kadar yorgunum..karanlığın içinde ve esen rüzgara meydan okuyan bir mumum..
rüzgarın beni söndüreceğini bile bile meydan okurken,bir nefesin beni söndürmesine izin verdim..
bir daha beni yakmayacağını bile bile..bugün yine boğuluyorum içimdeki sancılarla.. ve atamadığım çığlıklarımla..gece ağır ağır,yüklendikçe yükleniyor üstüme..uyumayı unuttuğum yatağımda oturamıyorum bile..sığmıyor yüreğim..bu odaya,eve,... bu dünya Ya...sığmıyor....!boğazımda yutulması imkansız bir düğüm..Yok artık tutma ellerimden ben öldüm...
O kadar belirsiz ölmüşüm ki Ben öleli aylar olmuş Ama hala yaşadığımı sanıyorlar...
Farketmiyorlar bakışlarımdaki boşluğu, Gülümsememdeki bilinçsizliği, Konuşmamdaki monotonluğu...Ben öleli aylar olmuş, Yasımı ise bir tek ben tutuyorum..
artık içimdeki küçük kıza hoşçakal dedim
bana ait olmayan siyahımı içeri davet ettim... Ve belirsiz bir şekilde uykuya daldım kendimce..
Yine boğuluyor bu mülteci...içindeki sancılarla...

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...