20 Temmuz 2012

PEYGAMBER EFENDİMİZE ATFEN YAZILAN AKROSTİK ŞİİR

Muhammed ül Emin Rasulallah Efendim, nur u alem i Habib i Allahsın,kurtuluş sendedir.
Ulemalar ettiler didik didik hayatını ki olmadı hiçbir peygambere nasip bu,şefaat sendedir.

Halimiz sana olsun ayan,bir garib i perişanız şu fanide,ey güzel efendim çare sendedir.
 Ali Kerimallah u Veçheyi yatırdınız yatağınıza,ederken hicret i Nebi,derde merhem sendedir.
Mana aleminin sultanı,nur efendim,bizi mahrum eyleme şefaatinden,bu makam sendedir.
 Meri sünnetine uymayanlar girerler hüsrana,düşerler Veyi Deresine,cinan sendedir.
Elmas ı harika i katre i yldız ı inci yi zümrüt ü yakutsun sen efendim,Kevser sendedir.
Dağ ı Hıra ile Dağ ı Uhud,görmemiştir; göremeyecek sencileyin Resul,rahmet sendedir.
Ünledin Taife; menfilikle,kan dolduruldu çizmene,yinede şefaat okudun onlara,büyüklük sendedir.
 Liva yı Sancağın altına al bizi efendim,bu canım sana kurban olsun,sultanlık sendedir.

En çok üzüldüğüm şey,şavaşsaydım yanında omuz omuza,büyük komutanlık sendedir.
 Makam ı cenet i kevserine alsan bizi nolur, mağdur etmesen,derya ı rahmet sendedir.
 İnler gönlüm Resul u Kibriya deyi, daldırma günahlara beni,ilim i büyük sendedir.
Nur oldun,karanlıkları boğdun,odun u derya ı alevleri cinana çevirdin,merhamet sendedir.


Rasul u Kibriya ı Habiballah ıNebisin,rahmet i sultan ı şefaat ı makam ı El Vesile sendedir.
Allah ı Alem sana gani rahmet eyleyip,nail etsin şefaatine, çün şefaat ı makam sendedir.
Sultan ı Resul u Nebi yi Amine Veliyallahsın, makam ı padişah ı gönüller sendedir.
Uhud Dağı anlatsada cihan dinlese,sensiz yolların hüsrana boğulduğunu,rahmet sendedir.
Liva yı Sancağına erişmenin mutluluğu ile şereflendirsen nolur efendim,sultanlık sendedir.
Allah ı Zül Celal sana Habib’im dedi,sünnetine uymayan gider imansız,felah sendedir.
Liva yı Sancak ı Resul u haib i kibriyasın ey efendim,server i cihan ı sultanlık sendedir.
 Lime lime etselerde beni yeine ayrılmazam senden efendim,çün sultanlığı cihan sendedir.
Ah! Efendim,yaşasaydım nolurdu devrinde,ölseydim senin için,rahmet i büyük sendedir.
Hıra ı Mağara,aradı ne kadar iki yiğidi,göremez artık,değil mümkün,rahmet sendedir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ

Resmi dil: Türkçe
Başkent:
Ankara
Yönetim Şekli: Cumhuriyet
Yönetim biçimi:
Parlamenter Demokrasi
Kurucu:
Mustafa Kemal AtatürkUlusal marş:İstiklâl Marşı
Ulusal renkler:
Kırmızı ve Beyaz

Yüzölçümü:
  • 780.580 km²
  • Dünya yüzeyinin %1,3'ünü kaplar
  • 36. en geniş ülke

Nüfus: 74,709,412 (2006), En kalabalık 16. ülke
Nüfus yoğunluğu: 95,7 kişi/km²
Ulusal günler:
  • 23 Nisan: TBMM'nin açılışı (1920)
  • 19 Mayıs: Kurtuluş Savaşı'nın başlaması (1919)
  • 30 Ağustos: Kurtuluş Savaşı'nın kazanılması (1922)
  • 29 Ekim: Cumhuriyetin ilanı (1923)

Milli gelir (GSMH):
  • 361,5 milyar ABD Doları (2005)
  • En zengin 19. ülke
  • 661,6 milyar ABD Doları (2005)
  • Satın Alma Gücü Paritesine Göre
  • En zengin 16. ülke

Kişi başına düşen milli gelir:
  • 5,062 ABD Doları (2005)
  • En müreffeh 63. ülke
  • 8,400 ABD Doları (2005) Satın Alma Gücü Paritesine Göre

Para birimi: Yeni Türk Lirası (YTL) [Ocak 2005'ten itibaren Yeni Türk Lirası; eski birim Türk Lirası]
Saat dilimi: -
Yaz saati EET (UTC+2), EEST (UTC+3)İnternet alan adı:.tr
Telefon kodu:+90


Türkiye, resmi adıyla Türkiye Cumhuriyeti.
Bir
Akdeniz, Karadeniz, Avrupa ve Ortadoğu ülkesi olan Türkiye'nin üç yanı denizlerle çevirilidir, kuşbakışı coğrafi görünüşü kabaca bir diktörtgeni andırır. Türkiye idare şekli demokrasi olan bir cumhuriyet'tir. Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı sebebiyle 20. yüzyıl başında yıkılmasından sonra, 1923 yılında Türk Kurtuluş Savaşı ile, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulmuştur. Üç tarafının denizlerle çevrili olması ve Batı ve Doğu kültürlerinin geçiş noktasında bulunmasından dolayı, pek çok
medeniyete
İmparatorluklar devrinin kapanıp, ulus devletler devrinin başladığı bir ortamda, yirmiden fazla etnik yapının barındığı, gelişememiş, savaş yorgunu bir ev sahipliği yapmıştır.
Müslüman-köylü toplumunun, modern bir burjuva toplumuna, tek bir millete dönüştürülüp, kendi kaderlerini belirleme hakkına sahip olmasını amaçlayan radikal reformlar dizisi, devletin kuruluşundan itibaren Atatürk inkılapları olarak anılıp benimsenmekte ve halen sürdürülmektedir. Bu devrimler sayesinde Türkiye, Müslüman çoğunluğa sahip ülkeler arasında en gelişmiş ve modern ülkelerden biri haline gelmiştir.Başkenti Ankara, en büyük şehri
İstanbul'dur.
Türkiye Cumhuriyeti
demokratik, ve laik bir hukuk devletidir. Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Parlamentosu ve İslam Konferansı Örgütü Türkiye'nin üye olduğu uluslararası örgütlerden bazılarıdır. 3 Ekim 2005 tarihinden itibaren de Avrupa Birliği'ne tam üyelik için müzakerelere başlamıştır.


Nüfusu 1 milyonun üzerinde olan kent merkezleri
  • İstanbul (10.5 milyon),
  • Ankara (4 milyon),
  • İzmir (3.5 milyon),
  • Bursa (2 milyon),
  • Adana (1.5 milyon),
  • Konya (1.5 milyon),
  • Mersin (1.25 milyon),
  • Antalya (1.25 milyon)

Coğrafya
Türkiye'nin toprakları 36° - 42° Kuzey
paralelleri ve 26° - 45° Doğu meridyenleri arasında yer alır. Kabaca bir
dikdörtgeni andırır ve genişliği 1.660 kilometredir. Göller dahil kapladığı alan 814.578 km²'dir. Marmara Bölgesi % 8,5, Ege Bölgesi % 12, Akdeniz Bölgesi % 16 Orta Anadolu Bölgesi % 18, Karadeniz Bölgesi % 18, Doğu Anadolu Bölgesi % 21, Güneydoğu Anadolu Bölgesi % 7,5 yer tutar. Trakya'nın yüzölçümü 24.370 km² dir. Türkiye'nin kara sınırları uzunluğu 2.573, adalar dahil sahil uzunluğu 8.333 kilometredir.

Türkiye'nin Coğrafi Bölgeleri
Türkiye 6-21 Haziran 1941 tarihinde yapılan
Birinci Türk Coğrafya Kongresi'nde 7 ana coğrafi bölgeye ve 21 coğrafi bölüme ayrılmıştır:
  • Akdeniz Bölgesi
  • Doğu Anadolu Bölgesi
  • Ege Bölgesi
  • Güneydoğu Anadolu Bölgesi
  • İç Anadolu Bölgesi
  • Karadeniz Bölgesi
  • Marmara Bölgesi

Konum
Bir
Balkan, Akdeniz, Kafkas ve
Ortadoğu ülkesi olarak sınıflandırılan Türkiye Cumhuriyeti, Doğu ve Batı kültürlerinin tam geçiş bölgesinde bulunur.
Antik ismiyle
Küçük Asya'da bulunan kısmına günümüzde Batı Anadolu denir. Balkan Yarımadası'ndaki (Güney Doğu Avrupa) bölgeye
Trakya, Toroslar'ın doğusundaki antik Pers ve Kuzey Mezoptamya bölgesine de Doğu Anadolu adı verilir.
Üç yanı denizlerle çevrili olan Türkiye'nin genel görünümü kabaca bir dikdörtgeni andırır.
Anadolu yarımadası Karadeniz, Marmara Denizi, Ege Denizi ve Akdeniz ile çevrelenmiştir.Türkiye'nin komşuları; batısında Bulgaristan ve Yunanistan, doğusunda Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan ve İran, güneyinde ise Irak ve
Suriye'dir.
Türkiye tarih açısından dünyanın en zengin bölgelerinden birinde yer alır.
Anadolu kelimesi
Rumcada "doğu" veya "gün doğumu" anlamına gelen Anatolia
Batı Anadolu'nun antik eyalet isimleri şunlardı: kelimesinden kaynaklanır ve tarih belgelerinde bir bölge adı olarak geçmez.
Bitinya, Paflagonya, İyonya, Kapadokya, Misya, Kilikya, Likya, Karya, Pisidya, Pamfilya, Lidya, Frigya. Batı Anadolu'ya Antik Çağ'da Romalılar "Asya eyaleti" adını da veriyorlardı ve başkenti en büyük Roma kentlerinden olan antik
Efes idi.
Günümüzde Doğu Anadolu dediğimiz, Kapadokya'nın ve Torosların doğusundaki bölgeler ise antik Mezopotamya ve
Pers kültürlerini temsil eder. Toros Dağları ve Fırat Nehri tarihçilerce Batı-Doğu kültür sınırı olarak görülür. Antik dönemde ve Orta Çağ'da Kapadokya'nın ve Toros'ların doğusu ise genellikle Mezopotamya, Pers İmparatorluğu, Urartu, Armenia, Kommagene, Suriye,
Pontos gibi isimlerle anılırdı.
Toros Dağları Roma ve Pers, Doğu ve Batı orduları arasında her zaman zor geçit veren doğal bir sınır olmuştur.
Tarihte günümüzdeki Türkiye'ye Doğu'dan ve Batı'dan gelip yerleşmiş kavim ve kültürler pek çoktur.
Türkiye'de tarih boyunca yerleşen kavim ve kültürlere örnek olarak Doğu'dan
Hititler, Asurlular, Urartular, Persler, Selçuklular Selçuklulardan çok önce İskitler, Hunlar, Hazarlar, Peçenekler, Kıpçaklar (Türkler), Araplar, Hıristiyanlık, Müslümanlık, Musevilik; Batı'dan gelenlere ise Romalılar,
Yunanlılar ve Güney Doğu Avrupa (Balkan) kavimleri, antik politeist Yunan-Roma kültürleri vb. verilebilir.
Tüm Türkiye toprakları, tarihçiler ve arkeologlarca 'açık hava müzesi' olarak adlandırılır. 8000 km'lik sahil şeridi antik Roma-Yunan kültürlerinin kalınıtılarıyla doludur. Bu kadar çok antik şehir, modern
Yunanistan'da veya
İtalya'da dahi yoktur.
Bu coğrafyaya "Türkiye" isminin ilk olarak
Roma-Cermen İmparatoru Frederick Barbarossa (1123-1190) tarafından verildiği ifade edilmektedir. Resmi kayıtlarda ise, 19. yüzyıl
Büyük Britanya yazışmalarında geçer.
Türkiye Cumhuriyeti Orta Asya Türk Kültürünün mirasçısı olduğu kadar Roma, Pers, Mezopotamya, Bizans/Doğu Roma, Osmanlı vb. kültürlerinin de mirasçısıdır.

Doğal Yapı
Ülkenin yarısından fazlası, yükseltisi 1.000 metreyi aşan, yüksek alanlardan oluşur. Yaklaşık üçte biri orta yükseklikteki ovalar, yaylalar ve dağlar, yüzde 10'u da alçak alanlarla kaplıdır. En yüksek ve dağlık alanlar doğu kesimde yer alır. Kuzey kesimini
Kuzey Anadolu Dağları, güney, doğu ve güneydoğu kesimlerini de Toroslar engebelendirir. Ülkenin en yüksek noktası, Ağrı Dağı'nın 5.166 metreye erişen doruğudur. Başlıca geniş düzlükler Çukurova, Konya Ovası ve Harran ovalarıdır. Kaynağı ve denize döküldügü yer ülke sınırları içinde olan en uzun akarsu 1.355 kilometre uzunluğundaki Kızılırmak'tır. En büyük doğal göl, 3.713 km² alan kaplayan Van Gölü'dür. 817 km²'lik alanan yayılan Atatürk Baraj Gölü ise ülkenin en büyük yapay gölüdür. Türkiye'nin en büyük adası olan
Gökçeada'nın yüzölçümü 279 km²'dir.

Dağlar
  • Ağrı Dağı - 5.165 m
  • Buzul (Cilo) Dağı - 4.116 m
  • Cudi Dağı - 5.000 m
  • Süphan Dağı - 4.058 m
  • Kaçkar Dağı - 3.932 m
  • Erciyes Dağı - 3.917 m
  • Uludağ - 2.543 m

Akarsular
  • Kızılırmak 1.355 km
  • Yeşilırmak
  • Fırat
  • Sakarya
  • Murat
  • Dicle
  • Seyhan Nehri
  • Ceyhan Nehri
  • Göksu
  • Çoruh
  • Büyük Menderes.

Göller
  • Van Gölü 3.713 km²
  • Tuz Gölü 1.500 km²
  • Beyşehir Gölü 656 km²
  • Eğridir Gölü 468 km²
  • Akşehir Gölü 353 km²
  • İznik Gölü 298 km²
  • Burdur Gölü
  • Salda Gölü
  • Eymir Gölü

Adalar
  • Gökçeada 279 km²
  • Balıkesir Marmara Adası 117 km²
  • Bozcaada 36 km²
  • Uzunada 25 km²
  • Balıkesir Alibey Adası 23 km²
  • Balıkesir Paşalimanı Adası 21 km²
  • Balıkesir Avşa Adası 21 km²

İklim
Türkiye'nin üç tarafının
denizlerle çevrili olması, dağların uzanışı ve yeryüzü şekillerinin çeşitlilik göstermesi, farklı özellikte iklim tiplerinin doğmasına yol açmıştır. Kıyı bölgelerinde denizlerin etkisiyle daha ılıman iklim özellikleri görülür. Kuzey Anadolu Dağları ile Toros Sıradağları, deniz etkilerinin iç kesimlere girmesini engeller. Bu yüzden iç kesimlerde karasal iklim özellikleri görülür.
  • Akdeniz iklimi: Akdeniz ve Ege Denizi kıyılarında oldukça etkili olan bu iklim tipi, Marmara Denizi'nin güney çevresine kadar sokulmuştur. Kıyıdan yaklaşık 800 metre yüksekliğe kadar bu iklimin özellikleri görülür. Daha içerilere gidildikçe etkisi azalır. Bu iklim tipinde, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Yıllık yağış miktarı, bazı yerlerde 1000 mm'nin üstünde iken çoğu yerde daha azdır. Don olaylarına ve dağların yüksek kesimleri hariç kar yağışına çok az rastlanır.
  • Karadeniz iklimi: Türkiye'nin kuzey kıyılarında, dağların denize bakan yamaçlarında görülen bir iklim tipidir. Bu iklimde yaz sıcaklığı, Akdeniz ikliminde olduğu kadar etkili değildir. Kış mevsimi, güney kıyılarına göre serin geçer. Ara sıra don olur, sis görülür ve kar yağar. Karadeniz ikliminin en önemli özelliği, yağışların her mevsimde görülmesidir. Karadeniz üzerinden gelen nemli hava, Kuzey Anadolu Dağları'nın denize bakan yamaçlarında yükselerek yoğunlaşır ve kıyılarda yaz mevsiminde de yağış bırakır. En çok yağış alan bölge Karadeniz Bölgesi'dir. Rize ve çevresinde yıllık yağış miktarı 2500 mm'yi bulur.
  • Karasal iklim: Türkiye'nin denizlerden uzak, yeryüzü şekillerinin meydana getirdiği engellerden dolayı deniz etkisinden yeterince yararlanamayan kesimlerinde karasal iklim görülür. İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Trakya'nın iç kesimleri karasal iklimin etkisi altındadır. Buralarda mevsimlik ve günlük sıcaklık farkları büyük, yağışlar genel olarak azdır. Kışlar uzun, soğuk ve karlı, yazlar kısa fakat sıcaktır. En şiddetli karasal iklim Doğu Anadolu'da görülür. Yüksekliğinden dolayı yağışlar İç Anadolu ve Güney Doğu Anadolu'ya göre daha çoktur. İç Anadolu'da en yağışlı mevsim ilkbahar, Güney Doğu Anadolu'da ise kıştır. İç Anadolu en az yağışı alır. Güney Doğu Anadolu'da biraz daha fazla yağış almasına rağmen sıcaklık ve buharlaşmanın fazla olması nedeniyle kuraklık tehdidi altındadır.

Türkiye, örneğin İspanya ile aynı paralellerde bulunmasına rağmen, ortalama 1000 metreden yüksek olan Anadolu Platosu'na kar ve yağmur yağışının yoğun olması sebebiyle su sıkıntısı nisbeten daha az çekilir.
8.000 yıldan bu yana tarım yapılan Çukurova, ayrıca Ege Bölgesi, Bafra ve Çarşamba ovaları dünyanın en bereketli topraklarından sayılır. Tropikal bitkiler hariç dünyadaki sebze ve meyve çeşitlerinin %90'ı Türkiye'de yetişir.
Batı ve Kuzey Avrupa'da
Orta Çağ'da devamlı açlık ve veba tehlikesi olmasına karşın, Antik Çağ'da dahi Roma İmparatorluğu'nun en bereketli eyaleti olan "Asia Minor" eyaleti (bugünkü Ege Bölgesi) Roma'ya üzüm, şarap, tahıl, zeytinyağı ve muhtelif meyve ve
sebze gönderirdi.

Nüfus
Türkiye'nin 2006 yılı tahmini nüfusu 72 milyondur. Kuruluş döneminde Balkan ağırlıklı olan nüfus, Anadolu vilayetlerindeki yüksek nüfus artışı nedeniyle 1980'lerden sonra Anadolu ağırlıklı olmuştur.
1985 sayımına göre Türkiye nüfusunun yüzde 10'u Trakya, yüzde 13,1'i
Karadeniz, yüzde 19,4'ü Marmara ve Ege, yüzde 9,2'si Akdeniz, yüzde 7'si Batı Anadolu, yüzde 24,1'i İç Anadolu, yüzde 4,8'i Güneydoğu Anadolu ve yüzde 12,4'ü Doğu Anadolu'da yaşamaktaydı. Nüfusun yüzde 48,90'i kırsal, yüzde 51,10'u kentsel alanlarda yaşıyordu.
Türkiye'nin en büyük nüfusuna sahip kentleri sırayla
İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Konya, Adana, Antalya, Mersin, Şanlıurfa, Diyarbakır,
Gaziantep dir.

Türk Ulusu
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1.Dünya Savaşı ile dağılması ve ardından gelen Cumhuriyet idaresinin modern ve homojen bir toplum kurma çabaları sonucu ortaya çıkan Türk Ulusu, Batı Avrupa'nın Osmanlı İdaresine verdiği "Türk" ismini devralmıştır.
Tarihçilerce 1071'den sonra Bizans bölgesine gelen Selçuklu nüfusu toplam 3 milyon olduğu söylenmekte Anadolu'yu sürekli besleyen Türk göçleriyle (Harzemşahlar, Akkoyunlu, Karakoyunlu, vb.) Türk varlığının tesis edildiği belirtilmektedir.
İslam'ın devlet dini olması, 600 sene içerisinde hıristiyanlığın 2. sınıf muamele görmesi ve askere alma (Yeniçeri) sebebiyle Bizans ahalisi'nin önemli bir kısmı müslümanlaştı ve Müslümanların dili Osmanlıca/Türkçe oldu.
Günümüzdeki modern Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlet yapısında olup, vatandaşlarına Türk denir.
Anadolu ve Balkan yarımadalarının ve Boğazların, Mezopotamya'dan Orta Avrupa'ya geçişin tek coğrafi olanağını oluşturmasından dolayı, günümüzün Türkiye'si 10.000 seneden fazla sayısız kavime köprü vazifesi görmüştür.
Çok etnikli pek çok imparatorluğun (Örnegin: Roma, Doğu Roma İmparatorluğu/Bizans, Selçuklu, Osmanlı, Pers, Asur vb.) her etnik bölümünün kültürel özellikleri Türkiye Cumhuriyeti'nde varlığını korumuştur.
Paleolitik dönem, Kalkolitik dönem'de ve Antik Çağ'da yaşayan topluluklar,Ege Bölgesi'nde Luviler, Hurri'ler, ilk büyük devlet Hititler ve Miken'ler, dünyanin en eski medeniyet bölgesi olan Mezopotomya'da kurulan uygarlıklar, ve Osmanlı İmparatorluğu'nu oluşturan kavimlerin binlerce sene yanyana yaşaması kültürel bir zenginlik yaratmıştır.Bu kavim ve kültürlerin tümü aynı zamanda Türk Milleti'ni oluşturan unsurlarin başlıcalarıdır. Irkçılık veya herhangi bir unsurun diğerlerine baskı yapması anayasanın kesin hükümleriyle yasaklanmıştır.
Birinci Dünya Savaşı ve meydana getirdiği büyük yıkım sonucu, İstanbul'un son imparatorluğu olan Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan modern Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte bu çok etnikli imparatorluktan birçok ulusal devlet ortaya çıkmıştır.
İstanbul M.S. 313 senesinden günümüze 1500 seneden fazla bütün bu bölgenin tek hakimi ve imparatorluk başkenti olmuştur.
İstanbul'un Orta Avrupa'dan Mezopotamya'ya kadar olan yaklaşık 3 milyon km² coğrafyadaki tartışmasız etkisi ve hakimiyeti, olağandışı bir cazibe merkezi oluşturmasina yol açar. Bizans ve Osmanlı dönemlerinde var olan imparatorluk başkentine göç yasağının/kısıtlamasının kaldırılması ile bunun sonucu oluşan göç, İstanbul'un nüfusunun 1980-2005 arasında 2,5 milyondan 15 milyona çıkmasına yol açmıştır.
Türkiye'de yaşayan herkes etnik kimliğine bakılmaksızın Türk vatandaşıdır. Türk milleti ve devleti ayrılmaz bir bütündür. Herkesin etnik kimliğine saygı duyulur.

Din
Türkiye
lâik bir ülke olduğundan din ve devlet işleri ayrılmıştır. Dini veya etnik isimli siyasi parti kurulması anayasaya göre yasaktır. Genelde muhafazakar partiler dini hassasiyetleri dile getiren partilerdir. Cumhuriyetin ilk yıllarında dinin devlet kontrolü dışında yürütülemeyeceği kanaatine varılarak, devlet tarafından denetlenmesi gerektiği kararına varılmıştır. Buna dayanarak 3 Mart 1924 tarihinde Başbakanlığa bağlı bir teşkilat olarak Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. Bu teşkilat bireylere din hizmetini sağlamak ve
camii gibi Müslüman ibadet yerlerini yönetmekle görevlidir.
Dini inanç veya inanmama, dini kuralları şahıs olarak uygulama veya uygulamama özgürlüğü
anayasanın korumasındadır.
1923'ten önce geçerli olan dini kanunlar tamamen geçerlilikten kaldırılmıştır.
Şahıs isimleri veya dini köken temel alınarak bir kategorizasyon yapılması durumunda Türkiye vatandaşlarının yaklaşık tamama yakın kısmı Müslüman isimli veya kökenlidir (Ahmet/Mehmet/Ayşe/Fatma vb.).
Bu durum aynı zamanda Türkiye'nin en büyük ortak paydasını oluşturur. (1 - %0,2 = %99,8)
Osmanlı Devletinde resmi aidiyet unsuru olan 'Müslüman' kavramı 1923'ten bu yana kullanılmaz, bu aidiyetin yerine, ulusal aidiyet olan 'Türk' kavramı gelmiştir.
Rum, Ermeni, Süryani, Musevi vb. (Yorgo/Eleni/Agop/Salamon vb.) isimli Türk vatandaşlarının azınlık statüsü bulunur, ancak oranları çok düşüktür.
Toplam nüfusun sadece çok ufak (yaklaşık %0,2) bir oranını
Gayrimüslimler oluşturur. Bunlar 50.000 Ermeni Gregoryen, 17.000 Musevi, 8.000 Süryani, 1.000
Rum ve çok az sayıda diğer bazı çeşitli din ve mezheplerden insanlardır .
Türkiye'deki Rum Ortodoks, Gayrimüslim nufusun büyük bir kısmı,
Lozan Antlaşması gereği Yunanistan'a göç etti. Batı Trakya'da yaşayan Müslümanlar ile İstanbul, Gökçeada ve
Bozcaada'da yaşayan Rumlar mübadele dışında bırakıldı.
Balkanlarda ve Kafkaslarda yaşayan Müslüman ahali Sırp ve Rus orduları tarafından Türkiye'ye sürüldü.
1.Dünya Savaşı Osmanlı Devleti topraklarında 4 milyon insanın ölümüne veya sürgününe ve ayrıca Osmanlı Devletinin de yıkılmasına neden oldu.
Bugünkü
Yunanistan nüfusunun yaklaşık yarısını, Anadolu'dan giden Rumlar oluştururlar. Bu göç edenlerin bir kısmını da hiç rumca bilmeyen fakat türkçeyi yunan alfabesiyle yazan hıristiyanlaşmış
Selçuklular yani Türkler oluşturuyordu.

Dil
Türkiye'nin resmi dili
Türkçe dir. Bugün Türkiye Türkçesi yaklaşık 100 milyon insan tarafından konuşulmaktadır.
Yönetim biçimi
Türkiye'nin devlet biçimi cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti,
Mustafa Kemal önderliğinde 1923'te kurulmuştur. Resmî dili Türkçe'dir. Laik demokratik bir yönetim anlayışı vardır. Kuvvetler ayrımı esası vardır. Yasama işlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürütmü işlerini Hükümet, yargı işlerini ise bağımsız
mahkemeler yapar.

Ekonomi
Kuruluş yıllarında
Osmanlı Dönemi'nin yıkılış döneminin savaş yenilgileri geçmişiyle başlayan Türkiye ekonomisi 1923 sonrası yıllarda harap vaziyetteydi. İstanbul ve İzmir haricinde ne sanayi, ne sermaye sınıfı, ne altyapı, ne de eğitim mevcuttu. En basit ürünler dahi ithal edilmek zorundaydı. 12 milyonluk nüfusun büyük çoğunluğu okuma yazma bilmeyen yoksul Müslüman köylülerden oluşuyordu. Anadolu'daki büyük toprak sahipleri de sanayi burjuvazisini oluşturmaktan çok uzaktı.II. Dünya Savaşı sonrasına kadar devlet ekonomisiyle yaşayan toplum, 1950'den sonra ABD'nin de etkisiyle büyük bir kapitalist sanayi kalkınma dönemine girdi. Bugün de sürmekte olan bu kalkınma süreci özellikle büyük toprak sahiplerinin, hızla modern sermaye sınıfına dönüşmesine yolaçtı. Anadolu'nun kalkınması ve alt yapısının oluşması sürecinde 200 milyar ABD dolarından fazla borç oluştu. GAP projesi ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu teşvik programları halen sürmektedir.
Ortalama %6 üzerindeki ekonomik gelişme ile beraber büyük bir değişim ve modernleşme başladı. Öncelikle
İstanbul, İzmir ve Batı bölgeleri, 1980'den sonra da bütün Anadolu illerinde büyük sermaye ve sanayi oluştu. Bir milyar ABD doları ve üzeri sermayeye sahip holding sayısı 25'ü geçti. Bunun altındaki yüzbinlerce büyük, orta ve ufak ölçekteki şirket, ve oluşan işçi sınıfı dinamik bir ekonominin taşıyıcıları oldular. Arap ülkelerinde
petrol sayesinde oluşan refah,
Türkiye'de toplumun çalışmasıyla zor şartlarda oluştu.
Günümüzde Türkiye'nin pek çok bölgesi sanayi toplumu olarak nitelenebilir. Türkiye sanayi toplumuna hızlı geçiş olgusunu
Müslüman toplumlar arasında başarıyla gerçekleştirebilen az sayıdaki ülkeden birisidir.






















EY YUSUF GÜZELİ

 
 
 
 
EY YUSUF GÜZELİ
Sina Yarımadasında büyük Nur doğdu.
Alemlere rahmet,müşfik kurtarıcı oldu.
Ashabları hemen O’nu bağrına bastı.
Ümmetini çok seversin Ey Yusuf Güzeli.

Sayende Cinanın Bostanlarına erişilir.
Livay ı Sancak altında bilece oturulur.
Seni tanımayan ızdırablara düçar olur.
Ümmetini çok seversin Ey Yusuf Güzeli.

Yüce Allah seni ismiyle beraber zikrediyor.
Şefaat üstünlüğünü senin uhdene veriyor.
Şu gönlüm Efendim, Sultanınım seni istiyor.
Şefatini görürmüyüm acaba Yusuf Güzeli.

Efendim bizde kaleler gibi sevgin var.
Şu gönlümüzde zırhlar gibi tahtın var.
Seni sevmek için zorunluluğumuz var.
Sancağın altına bizide al Yusuf Güzeli.

Ozan Mehmet derki yürümeli senin şeriatın.
Sünnetini tanımayan Müslümanım demesin.
Senin uğruna aksın nola benim al kızıl kanım.
Şefaatine mazhar eyle bize n'olur Yusuf Güzeli.

arımadasında büyük Nur doğdu.
Alemlere rahmet,müşfik kurtarıcı oldu.
Ashabları hemen O’nu bağrına bastı.
Ümmetini çok seversin Ey Yusuf Güzeli.

Sayende Cinanın Bostanlarına erişilir.
Livay ı Sancak altında bilece oturulur.
Seni tanımayan ızdırablara düçar olur.
Ümmetini çok seversin Ey Yusuf Güzeli.

Yüce Allah seni ismiyle beraber zikrediyor.
Şefaat üstünlüğünü senin uhdene veriyor.
Şu gönlüm Efendim, Sultanınım seni istiyor.
Şefatini görürmüyüm acaba Yusuf Güzeli.

Efendim bizde kaleler gibi sevgin var.
Şu gönlümüzde zırhlar gibi tahtın var.
Seni sevmek için zorunluluğumuz var.
Sancağın altına bizide al Yusuf Güzeli.

Ozan Mehmet derki yürümeli senin şeriatın.
Sünnetini tanımayan Müslümanım demesin.
Senin uğruna aksın nola benim al kızıl kanım.
Şefaatine mazhar eyle bize n'olur Yusuf Güzeli.

Sweep N Mop Pratik Temizlik Mopu


Sweep N Mop 
Pratik Temizlik Mopu + Süper Emici Temizlik Bezi

Sweep N Mop Pratik Temizlik Mopu 

+ Süper Emici Temizlik Bezi

15,00 TL
5,90 TL
Süpürmeyi ve paspası aynı anda yapabilirsiniz. Üstelik hediye temizleme bezide kolay temizlenebilir ve yapısı sayesinde temizlerken çizik veya iz bırakmaz !
Emici yapısı sayesinde ıslak yüzeyleri kolayca temizleyebilirsiniz.
Hassas yapısı temizlik yaptığınız zeminlere zarar vermez.
Akıllı yapısı kolaylıkla temizleyebilir tekrar tekrar kullanabilirsiniz.
İster ıslak ister kuru zeminde mükkemmel temizlik için.
Her seferinde çiziksiz pırıl pırıl yüzeyin keyfini yaşıyabilirsiniz.
Ergonomik tutma sapı sayesinde temizlik yaparken yorulmayacaksınız.
Dayanıklı ve kaliteli malzemeden üretilmiştir.
Temizlik süngerini kolayca yerinden çıkarıp temizliyebilirsiniz.
Renk : Mor
Mop Ölçüler:

  • Uzunluk : 41 cm
  • Genişlik : 19 cm
Bez Ölçüler:
  • Uzunluk : 30 cm
  • Genişlik : 40 cm
Paket İçeriği:
  • 1 Adet Sweep n Mop Pratik Temizlik Mopu
  • 1 Adet Temizleme Bezi
Bu üründen tek kargo ücreti ödeyerek 
50 adede kadar sipariş verebilirsiniz
Sepete Ekle

SIRTIMDA BİN PASLI HANÇER YARALAR BENİ..OY DAĞLAR

 
Kanayan Bir Kalem mi Kalbim?
Trenler gelip geçiyor
usumun uzayan raylarında lanetli
sancısını bırakıp yorgun dünlerin
ağır bir ağrıyı taşıyor bedenime yıllar
görmüyor gözlerimdeki ölü boşluğu gelip geçen günler
kalbimin sızısında gam
dilimin yakarışında yapraklar ürperiyor.
usul usul yağmurlarda gözlerim
ellerim fırtınalarda kopmuş dal
dillerim lal
bitkinim ve yurtsuz
oy dağlar

yaralıyım
sırtımda bin paslı hançer yaralar beni
yavrusu vurulmuş bir ceylan inliyor dudaklarımda
melanet yağmurları iniyor üzerime
suların buz kestiği yerdeyim
rüzgarın acı kestiği yerde
kaç mevsimsiz kar düştü dağlarıma
geceler ayaz, geceler soğuk ve ben üşüyorum
yetim kaldım uçurumların ve.karakışların koynunda
yüreğine tutunduğum bunu bilmiyor
dönmeze vurdu yolunu
gitti geri dönmüyor.

dalları tutuşmuş bir ormanda
aşka yazdığım bütün dizeleri yakıyorum şimdi
bütün umutları terkediyorum bir bahardan ödünç aldığım
gençliğim yarım kalmış bir şiir değil miydi zaten?
ve kanayan bir kalem değil miydi kalbim?
bırak, ömrümün bütün dallarını silkelesin hayat
hayat ki, her sarıldığımda kıyâma durur
hıçkırığa boğup düşlerimi,
teslim alır ömrümün en güzel anılarını

oy dağlar
bu yılda gelmedi beklediğim bahar
gülmedi karabahtım
kalbimin üstüne üstüne yağıyor kar
uçup gitti kuşlar çoktan
baharımı yaşayamadan, sonbahar sardı ömrümü
nereye saklanır içimdeki incinmişlikler
inince gözlerimde ince bir sızı
ve süzülünce yanağımda bu gam müziği

güz geldi yine güz
dallar boynu bükük
kuşlar yaralı
solan çiçeklerime su bekledim
yanan yüreğime kar
düşmedi bir damla yağmur
gelmedi beklediğim bahar
gözlerimde üşüyen bilmem bu kaçıncı bulut
bir damla gözyaşı gibi akıp gidiyr ömrün
oy dağlar

kirpiklerim yorgun yolcuları gözlerimin
sesim uçurumlara düşmüş çığlık
nereye uçsun
kalbimdeki kuşların bir kanadı kırık
ve bütün geçitler hüzne çıkıyor
bütün köprüler yıkık

bu gün de akşam oldu gün
uzak dağların yamaçlarında yorgun
birazdan saracak yalnızlığımı katran karası gece
son trende kalktı boşaldı istasyonlar
kimsenin gelmediği yerdeyim
kimsenin bilmediği,
acıların bitmediği yerde

güz geldi, gelmedi beklediğim tren
yoruldum bunca ağrıyı taşımaktan
sevgiye tanımlar aramaktan
yalan kokan dünyada yaşamaktan yoruldum
yoruldu yüreğim, beynim, dilim, ellerim, gözlerim

baktığım dağ dorukları
yaslandığım duvarlar
tutunduğum dallar
hepsi yorgun
hepsi yoruldu
her köşede bir cehennem bekler beni

oy dağlar
bu günde doğmadı güneş
karlar erimedi
gelmedi beklediğim bahar
Nuri CAN

YAŞANANLARDIR GERÇEK OLAN

Kadın yirmi yedi yaşında...
Yüreği, kar beyaz soğuklara terkedilmiş ama inat bu ya hala sımsıcak.
Düşünceleri kah hayatın gitgide
ağırlaşan gerçeklerinde kah aydınlık hayallerde dolaşıyor nefes nefese..
Elinde samur fırçası, geçmişi karalayıp bugünü renklendiriyor hiç durmadan.
Renkler kıpır,kıpır , içindeki çocuk haşarı mı haşarı...
Gözleri ise buğulu bakmakta hüzünlere yenik...
Hayatı sorgulamaktan çoktan caymış.

Omuzları bir küçük kız çocuğun şımarıklığını sergilercesine
“Bana ne” ifadesinde. Kıpır,kıpır ya içi..
Arayışları var kendisinden bile sakladığı.
Bela da geliyorum demez ya...
İşte böyle bir anda; ruhu,
sanal dünyanın kapısından sızıverir içeri sessiz, habersiz..
Hani şu chat canavarı var ya bu günlerin belalısı.
Orada kendisi gibi şaşkın yüreklerin arasında buluverir kendini.
Ve... olanlar olur o zaman.
Hiç beklenmeyen anda buzda kayar gibi
“Hooop” havada bulur duygularını darmadağınık.
Sanki başında deli rüzgarlar hiç esmiyormuş,esenler de yetmiyormuş gibi.
Erkeğin yaşı otuz. Hırslı, kendinden emin.
Kendisiyle barışık ve yaşadığına memnun.

Kahkahası ekrandan yüreklere taşan,mutlu ve duygu dolu bir bulut adam.
Eşi ve çocuğu için yaşamakta olduğunu saklamadan kadını davet eder
Sanal dünyanın sanal aşk oyununa.
Acemidir kadın.
Belki genç adam da öyle.

Oynadıkları oyunun tehlikesinden habersiz bir masalı yaşamaya başlarlar.
Ekranın karşısında nefeslerini tutup beklerler sevdalının gelmesini.

Karşılaşmaları her defasında kahkahaları hatırlatırcasına şen olur.
Zamanın koordinatları buluşamadığında, birbirlerine teğet
geçtiklerinde, hüzün yayılır gecelere.

Uyku tutmaz bekleyişlerde
ikisini de. Sabah yeni umutlara gebe başlar.
Ve ekranda doğarlar her buluşmayla yeniden..
Duyguların en fırtınalısına yakalanırlar.

Birbirlerini gerçekten merak ederler.

Bulut adam kadının açlığından,üşümesinden
Bile sorumlu tutmaya başlar kendini.
Kadınsa adamın yorgun hallerine dayanamaz.
Elleri dokunmasa da ellerindedir artık.
Birbirlerini el üstünde tutarlar anlayacağınız.

Günler, aylar geçer...

Hayaller ekranlara sığmaz olur.

Artık görmek isterler birbirlerini.
Dokunmak sarılmak isterler.
Hatta çılgıncasına sevişmek...
Kadın kıvranır onsuzluğun acılarında..
Özlem şiddete dönüşür. Acıtır...
İşkencelere yatırır kadını.
Oyun değildir artık bu.
AŞK ekranda değil hayatın ta içinde yaşamaktadır.

Bulut adam sorar durmadan ;
-N’olacak şimdi...
Kadın, adam kadar cevapsız...
“Bilmiyorum” der.”Bilmiyorum”
Artık sorgulamalar başlar duyguları ...

”Bu nedir?...Bunun adı ne..?”
Kadın aşkı tanımlar ama çare değildir tanımlamak..
Yaşananlardır gerçek olan.
Hissedilenlerdir.
Her sevdanın başını bir karabasan bekler ya...
Beklemese sevda denen şey olmaz zaten.
İşte bu bir sevdadır ve başında karabasanlar.
Kadın unuttuğu aşk gözyaşlarını hüzünlere,
sancılara,
onulmaz ağrılara boyar, alaca bulaca.
Artık her şeye gözlerindeki buğuların ardından
bakmaktadır.
Ve ekrana şunları; buzların arasından aldığı yüreğinin
kalemiyle yazar. Yüreğini buzlara iade etmek üzere...
“Beni ignore et*.Ne olur bunu yap.”
Bulut adam şaşkındır belki ama adı gibi bilir.
Doğru olan budur.
Düşünür bir süre.Susar ekran. Susar kadının yüreği...
Ölüm anıdır bu.Verilen son nefestir sanki..
“Sevdam HAYIR dese”
“ Sensiz yapamam dese” diye bekler nefes almak için.
Bulut adamın suskunluğu bozduğu yerde ölecektir kadın..
Bunu ikisi de bilirler.
Bir yazı belirir ekranda çaresizce okunan
“Netten çıkıyorum o zaman” “Hoşçakal”
Mavi üzerine siyah yazılmış sözcükler kararlı ve kesindir...
Titreyen ve cansızlaşan parmakları son bir kez tuşları gezinir kadının
“Hoşçakal”
Düşer Bulut adamın gülen yüzü ekrandan.
Ve
KADIN ÖLÜR...

BÜYÜKLERİN,GEÇMİŞİN MEKANINA,ÜMMET-İ MUHAMMEDİN HAYRINA



BÜYÜKLERİN,GEÇMİŞİN MEKANINA,
ÜMMET-İ MUHAMMEDİN HAYRINA
Be yarenler dinleyin benim sözümü!
Çekin zikri İlahi Kelimetullah Uğruna!
Hakka bağlasana dostum sen özünü!
Çekin zikri İlahi Kelimetullah Uğruna!

Ne güzel yaratılmış Alem düşünsene!
Özenle dizilmiştir her şey fikir etsene!
Tüm varlık haykırırıyor Onu anlasana!
Çekin zikri İlahi Kelimetullah Uğruna!


Dost,rahmet ve şefkata müstehak olmak için;
Cina Bostanlarında leziz bostanlar yemek için;
Orada Hannandan Surei Rahmanı dinlemek için;
Kelimei Tevhit çekin İlahi Kelimetullah Uğruna!

Evvel,Ahir ismlerinin daim söylemi rahatlatır bizi;
Takvada görmekliğim olsun hemen dostlarım sizi;
Yarattıklarını tümünü sevelim,Allah korusun sizi;
Kelimei Tevhit çekin İlahi Kelimetullah Uğruna!

Baki ismini mütemadiyen diyelim ömrümüz uzun olsun;
Mani ismiyle hareketlenelim kötülüğe Kahhar engel olsun;
Muğni ismini bitevi diyelim fakirliğe Kayyum barikat kursun;
La İlahe İllallah diyelim dostlarım İlahi Kelimetullah Uğruna!

Cami isminden toplanma kıymetinini biliben Ya Mümit diyelim;
Allah razı olsun bizden biteviyen Ku'an okuyalım Ya Hay diyelim;
Kur’anı okuyalım yarenler ,11 harfi sevab alalım Ya Sehit diyelim;
La İlahe İllallah söyleyelim dostlarım İlahi Kelimetullah Uğruna!

Ceza vermeyelim kimseye hemen affedelim;
Dostlar her konuda Peygamberi örnek alalım;
Kötü huylardandan vazgeçelim Ya Mucit diyelim;
Kuran okuyalım dostlar İlahi Kelimetullah Uğruna!

İşçinin alın teri eşitini hemen verelim Ya Adil diyelim;
Adaletten bigane kalmayalım Ya Malikül Mülk diyelim;
İhsanlarda bulunalım cömerd olalım Ya Melik çekelim;
Sünnete gidelim yaren,haydi İlahi Kelimetullah Uğruna!

Kur'andan ayrma Allahım bizi,Rafi ismin hürmetine ;
Rahmetine ve dostlarına kat Rauf ismin hürmetine ;
Bütün kullarını hidayet eyle,Mukıt ismin hürmetine ;
Kuran okuyalım dostlar İlahi Kelimetullah Uğruna!

Dolsun gönlümüze muhabbetin,Muız ismin hürmetine ;
Erittir,arınsın günah defterimiz Kabız ismin hürmetine ;
Bırakma,nefsimize bizi bize Kayyum ismin hürmetine ;
Namaz kılalım dostlar nolur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Nimetlerine layık et Yarab bizi, Gani ismin hürmetine ;
Yaşlılarımıza merhametli et bizi Mani ismin hürmetine ;
Heran kendini andır bize Mennan,Cami ismin hürmetine ;
Allah diyelim dostlarım ne olur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Enel Hak desek,Hallacı Mansur gibi Melik ismin hürmetine ;
Yunus Emre gibi Tabtuğ'a yaar olsak Halik ismin hürmetine ;
Yusuf(AS) gibi satılsak, Zel Celali Vel İkram ismin hürmetine ;
İllallah diyelim dostlarım ne olur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Şu Alemin nizamı haykırmakta seni kullarına Seni Ya Musavvır ;
Cihan duramaz ki ayakta Yarabbi Emrin olmaz ise Ya Hannan;
Emrinle tabiat alemi iyi davranır insana Ya Hannanı Mennan;
Kelimei Tevhit diyelim dostlar nolur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Şu mevsimleri incelemek yeter Seni bulmaya Ya Halık;
Tüm sobalar kurulsa yetmez kışı ısıtmaya Ya Kahhar;
Yaz mevsiminde Emrin olmazsa donarız Ya Kayyum;
Allah diyelim dostlarım nolur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Cami ismin ile toplanırız ve bir araya geliriz Ya Mümit;
Ku'an okur,infak edersekde razı olursun bizden Ya Hay;
Kitabını okuyanı 11 harfi sevab ödüllendirirsin Ya Sehit;
Kur’an okuyalım dostlar nolur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Ceza vermezsin hemen,mühlet verirsin zalim kuluna Ya Vacit;
Kötü huyundan vazgeçen kulunu sıfırlarsın günahına Ya Mucit;
Kitabına sarılanlar kurtulurlar,kurulur Cinan Bostanına Ya Muiz;
Kur’an okuyalım dostlarım ne olur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Emek zay etmez,kulun çalışma karşılığını verirsin Ya Adil;
Hak etmeyene vermessin, çok adaletlisinYa Malikül Mülk;
İhsanlarına,keremine ulaşmak mümkün değildir Ya Melik;
Kur’an okuyalım dostlar nolur İlahi Kelimetullah Uğruna!

Ayırma emrinden ve Kur'anından bizi Ya Rafi;
Rahmet Deryana dahilen dostlarına kat Rauf;
Bütün kullarını hidayet eyle nolursun Ya Mukıt;
Hu diyelim dost nolur İlahi Kelimetullah Uğruna
!

DOST ARARSAN ALLAH'IM SANA YETER,




SİZİN KAÇ TANE DOSTUNUZ VAR ?
~
Baba ve ogul konusuyorlarmıs. Babası ogluna
sormus, "Senin kaç tane dostun var...?"

Oglan cevap vermis: "Ohooo yüzlerce..."
Babası ogluna açıklamış:

"Bak oglum" demis insanın bir sürü arkadası olabilir
ama yüzlerce dostu olamaz.
 Dost dedigin diger arkadaslara benzemez.
İnsanın hayatı boyunca ancak 1 ya da 2 tane dostu olabilir.

Oglan saçma demis.
Benim bir sürü dostum var ve hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma kosacaklarına eminim.

Öyle mi demis babası? O zaman gel seninle bir test
yapalım.
Adam birkac tane tavuk kesmis ve baska birkaç ıvır
zıvır´la birlikte bir çuvala doldurmus.
Çuval´dan kanlar akıyormus.
simdi git demis bu çuvalı arkadaslarına götür
ve onlardan yardm iste.
Çuvalı birlikte bir yerlere gömün.
Çocuk çıkmıs yola, bir arkadasının kapısını çalmıs,
arkadası elindeki kanlı çuvalı görünce çocugun yüzüne
kapıyı kapatmıs, baska arkadasları bir daha onlarla
konusmamalarını görüsmemelerini rica etmisler,
çünkü hepsi çuvalın içinde bir ceset oldugunu sanmıs.

Oglan yüzü allak bullak babasına dönmüs olanları anlatmıs.
Babası demis;"İste senin arkadaslarının dostlugu bu kadar.
simdi al bu çuvalı benim dostuma götür."

Oglan tekrar sırtlamıs çuvalı düsmüs yola.
Babasının dostu kapıyı açıp,oglanı ter içinde,
elinde kanlı bir çuvalla görür görmez
etrafa söyle bir bakmıs ve hemen almıs içeriye.
Sen Ahmet´in oglusun degil mi demis?
Evet demis çocuk.
Ver elindekini diyerek çuvalı almıs.
Arka bahçeye çıkarmıs,arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı
gömmüs. Çocuga su ikram etmis.
Bu arada yetmemis,gömdügü yer belli olmasın diye sarımsak ekmis oraya.
Çocuk ben artık gideyim demis.
Adam da babana söyle sarımsak tarlasına gözüm gibi bakıyorum demis.

Çocuk gitmis babasına durumu anlatmıs, gerçekten senin
dostun varmıs benim ise sadece sıradan arkadaslarım
demis.
Yooo bitmedi demis babası, simdi tekrar git dostumun
kapısını çal ve açar açmaz yüzüne okkalı bir tokat yapıstır.
Çocuk olur mu hiç öyle sey demis.
Olur olur, ancak o zaman anlayacaksın dostlugun ne demek oldugunu..

Çocuk çaresiz utana sıkıla tekrar düsmüs yola. Kapıyı çalmıs.
Babasının dostu kapıya çıkar çıkmaz da babamın size iletmek
istedigi bir sey var demis.
Nedir o demeye kalmadan çocuk okkalı bir tokat yapıstırmıs
babasının dostunun suratına.
Üzülmüs bir yandan da nasıl vurdum diye.
Babasının dostu demis ki, benim de babana iletmek istedigim bir sey var...

Söyle o babana
"biz bir tokata satmayız koskoca sarımsak tarlasını" demis!
 İste böyle.Çocuk o zaman anlamıs dostlugun
degerini ve babasının yüzlerce arkadasın olacagına bir dostun
olsun yeter derken ne demek istedigini...

Sen GÜLERKEN yanındakiler de GÜLER,
Ama AĞLARKEN YALNIZ AĞLARSIN
Onun için öyle bir agaca yaslan ki,
Asla yıkılmasın.
Öyle bir dost edin ki,
Asla bırakmasın

"UNUTMA ARKADAŞ DOST ARARSAN
ALLAH'IM SANA YETER,
"O"'NDAN BAŞKA HİÇBİR DOST YOKTUR......."

Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator

Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator
Diğer Resimler
  • Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator
  • Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator
  • Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator
  • Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator

Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator

15,00 TL
4,90 TL
Sepete Ekle
Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator

Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator

15,00 TL
4,90 TL
Sepete Ekle 
Diğer Resimler
  • Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator
  • Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator
  • Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator
  • Cyber CR-9910 USB Soğutucu Vantilator
Ürün Detayı Hava sıcaklığının yüksek olduğu zamanlarda mükemmel bir alternatiftir. Tak çalıştır kolay kullanım.Ek bir güç kaynağına gerek duymaz usb den enerji alır.Tasarrufludur az enerji tüketir.
İstediğiniz pozisyonda konumlandırabilirsiniz.Mandallıdır,istediğiniz şekilde asabilir,takabilirsiniz. Üzerinde açma kapama butonu vardır.Çantanızda rahatlıkla taşınabilirsiniz.
Ürün Özellikleri:
  • Aç kapa switch Var
  • Hız ayarı Yok
  • Besleme Usb
  • Extra besleme (pil) Yok
Paket İçeriği:
  • 1 Adet Cyber CR-9910 Mini Vantilatör
  • 1 Adet Usb bağlantı kablosu
Bu üründen tek kargo ücreti ödeyerek 3 adede kadar sipariş verebilirsiniz.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...