21 Nisan 2019
İslam tarihinin siyasi kırılma noktası: Kerbela
Hazreti Muhammed'in torunu Hazreti Hüseyin ve 72 yakınının şehit düştüğü "Kerbela olayı", İslam tarihinin siyasi anlamda en önemli kırılma noktalarından birini oluşturuyor.
Hazreti Muhammed'in torunu Hazreti Hüseyin ve 72 yakınının şehit düştüğü "Kerbela olayı", İslam tarihinin siyasi anlamda en önemli kırılma noktalarından birini oluşturuyor.
Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin şehit edildiği Kerbela olayının 1338. yılı muharrem ayının onuncu gününe denk gelen 20 Eylül Perşembe günü yad edilecek.
Irak'ın Kufe kenti yakınlarındaki Kerbela Çölü'nde 10 Ekim 680'de Emevi Devleti'nin 2'nci halifesi Yezid bin Muaviye tarafından Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin şehit edilmesi, İslam tarihinde asırlardır dinmeyen bir acı olarak yer aldı.
Emevi Devleti'nin ilk halifesi Muaviye bin Ebu Süfyan'ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Yezid'in Hazreti Hüseyin'in kendisine biat etmesini istemesi nedeniyle yaşanan üzücü hadiseler, Hazreti Muhammed'i ve onun ehlibeytini seven müminleri derinden yaraladı.
Hazreti Hüseyin ve beraberindekilerin muharrem ayının onuncu günü olan "Aşure Günü"nde şehit edilmeleri nedeniyle bugün, "matem günü" olarak görülüyor.
"HALİFELİK" MAKAMI SALTANATA DÖNÜŞTÜRÜLMEK İSTENDİ
AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Yezid tarafından Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin şehit edilmesi, siyasi hırs ve zulümlerin asırlarca dinmeyecek sonuçlar vereceğini gösteren acı bir örnek oldu.
Uzun süren siyasi mücadeleler sonucu 661'de halifelik makamını ele geçiren Muaviye, Hazreti Hasan'ın şehadetinden sonra "halifelik" makamının saltanata dönüştürülmesi adına oğlu Yezid için halktan biat almaya başladı. Fakat Hazreti Hüseyin bu durumu kabullenmedi.
Muaviye'nin 680'de ölümünden sonra yerine geçen oğlu Yezid, ilk iş olarak Hazreti Hüseyin'in biatını almak istedi. Hazreti Hüseyin biat ettirilmesine yönelik baskılar artırılınca durumun kötüye gideceğini anlayarak, aile fertleriyle Mayıs 680'de Mekke'ye doğru hareket etti.
Mekke'ye gelen Kufeliler ise Hazreti Hüseyin'i şehirlerine davet ederek, Emevilere karşı bir birlik oluşturmayı teklif etti.
HAZRETİ HÜSEYİN İHANETE UĞRADI
Hazreti Hüseyin daha önce hem babası Hazreti Ali'ye hem de ağabeyi Hazreti Hasan'a karşı ihanetlerine şahit olduğu Kufelilerin samimiyetlerini anlamak için amcasının oğlu Müslim bin Akil'i Kufe'ye gönderdi.
Kufe'de 18 bin kişi Müslim'in önünde Hazreti Hüseyin'e biat etti. Ancak daha sonra Kufeliler ihanet ederek, Emevilerin Müslim'i öldürmesine göz yumdu.
Bu arada son gelişmelerden haberdar olamayan Hazreti Hüseyin, aile fertleriyle Kufe'ye doğru yola çıktı. Hazreti Hüseyin yolda Müslim'in başına gelenleri haber aldı. Fakat Müslim'in oğullarının, babalarının intikamını almak istemelerini söylemesi üzerine yoluna devam etti.
SUSUZ BIRAKILMASI İÇİN TEDBİR ALINDI
Kufe Valisi Ubeydullah bin Ziyad'ın bin askerle gönderdiği Hürr bin Yezid, kafilenin yola devam etmesine izin vermeyerek, Hazreti Hüseyin'e validen yeni bir emir gelinceye kadar Kufe ile Medine arasında bir yol takip etmesini söyledi.
Bunun üzerine Fırat Nehri kenarındaki Kerbela Çölü'ne önce Hazreti Hüseyin, sonra Ömer bin Sa'd vardı. Kufe Valisi Ubeydullah, Ömer'e Hazreti Hüseyin'den Yezid adına biat almasını, aksi halde suyla bağlantısının kesilmesini emretti. Biat teklifini kabul etmeyen Hazreti Hüseyin ve ailesinin, susuz bırakılması için tedbir alındı.
Bu durumu değerlendiren Hazreti Hüseyin ve yanındaki arkadaşları, zulme boyun eğmemek için Allah yolunda ölme kararı aldı.
SAVAŞ ÖNCESİ "ÖLÜM TEMİZLİĞİ" YAPILDI
Hazreti Hüseyin ile beraberindeki 32 atlı ve 40 piyade, bölgede kurulan çadırda savaş öncesi misk ve hamam otuyla bedenlerini temizledi.
Daha sonra Hazreti Hüseyin ve beraberindekiler ile Yezid taraftarları Kerbela'da karşı karşıya geldi. Ordusunun isyanından çekinen Ömer bin Sa'd, bizzat ilk oku atınca savaş başladı. Savaş meydanında Hazreti Hüseyin tarafından çok kişi öldü, geriye ehlibeytten başka kimse kalmadı.
Babası Hazreti Hüseyin'den izin alarak çadırından savaş alanına çıkan 19 yaşındaki Aliyyü'l Ekber, Kufeliler tarafından mızrak ve kılıç darbeleriyle şehit edildi. Kufeliler, Hazreti Hüseyin'in diğer çocukları Cafer ve Abdullah'ı da şehit ederken, ölen ehlibeyt mensuplarının başlarını kesmek için adeta birbirleriyle yarıştı.
BAŞI KESİLDİ VE BEDENİ ATLARA EZDİRİLDİ
Kahramanca savaşan ve karşısına çıkan herkesi mağlup eden Hazreti Hüseyin ile teke tek mücadele etme cesaretine sahip olamayan Kufeliler, hep birlikte onun üzerine saldırdı.
Aldığı ok ve mızrak darbeleriyle atından yere düşen Hazreti Hüseyin'in başı kesilerek, bedeni atların ayakları altında ezildi.
Hazreti Hüseyin ve beraberindekilerin kesik başları Yezid'e gönderildi, cenazeleri ise Beni Esed mensubu El-Gadiriye köylülerince Hair denilen yerde toprağa verildi.
EHLİBEYTİN FAZİLETLERİ DİLE GETİRİLDİ
Emeviler tarafından Hazreti Hüseyin ve yakınlarının şehit edilmesine ilişkin Arap, Fars ve Türk edebiyatında birçok mensur ve manzum eser de kaleme alındı.
Cafer es-Sadık gibi ehlibeyt imamlarının, konuyu işleyen şairler hakkında teşvik edici sözler söylemeleri, bu tür eserlerin yaygınlaşmasında da etkili oldu.
Kerbela hadisesiyle ilgili şiirlerde insanların, tabiat olaylarının, cinlerin ve meleklerin Hazreti Hüseyin'in şehadetinden duydukları üzüntünün yanı sıra ehli beytin faziletleri dile getirilirken, olay bütün ayrıntılarıyla ve dramatik sahneler halinde tasvir edildi.
"Kerbela" kelimesindeki kerb (gam, keder, üzüntü) ve bela sözcükleriyle olay arasında bağlantı kurulurdu. Ayrıca Kerbela toprağı, şehitlerin vücutlarını barındırdığı için sevilen bir toprak olarak tasvir edilirken, sevgi ve üzüntünün bir arada dile getirildiği ağıtlara konu oldu. Kerbela bir yandan belalı yer, öte yandan büyük kahramanlıkların gösterildiği kutsal mekan olarak tanıtılırken, şairler şiirlerinde Kerbela için yağmur ve bereket duasında bulundu.
TÜRK TASAVVUF KÜLTÜRÜNÜ DERİNDEN ETKİLEDİ
Hazreti Hüseyin'in şehit edilmesini anlatan manzum ve mensur eserlerle bu konuda yazılmış mersiyeler başta olmak üzere "Kerbela" adı Türk edebiyatında önemli bir motif olarak yer aldı.
Kerbela, Hazreti Hüseyin'in başsız bedeninin gömüldüğü şehit düşülen yerken, sonraları üzerine bir türbe yapıldı, ardından suya kavuşturularak, çöl ortasında güzel bir vahaya dönüştürüldü.
Osmanlı tarihi boyunca Türk hacılarının da uğrak yeri olan Kerbela, özellikle Türk tasavvuf kültürünü derinden etkiledi.
FİZYONOMİ BİZDE "KIYÂFET İLMİ" OLDU
FİZYONOMİ BİZDE "KIYÂFET İLMİ" OLDU
İnsanoğlu var olduğu günden itibaren sürekli olarak kendini tanıma ve anlama uğraşı içinde oldu. Bu anlama süreci hiç kesintiye uğramadı ve elde edilen bilgiler üst üste eklendi. Giderek disiplin halini almış bu ilim, çeşitli kültürlerde farklı isimlerle anıldı.
Batı kültüründe “fizyonomi (physionomy), Doğu kültüründe ise “İlm-i Firâset” adlarıyla anılan ilim, her iki kültürde de oldukça ilgi çekti. Kıyâfetnâme tek uzuv analizine değil bütün uzuvlardan elde edilen genel bir çıkarıma dayandırılmalıdır. Üstelik her insanın kıyâfetnâmeyi içselleştiremeyeceğini bilmekte ve bildirmekte fayda görülür.
Batı kültüründe “fizyonomi (physionomy), Doğu kültüründe ise “İlm-i Firâset” adlarıyla anılan ilim, her iki kültürde de oldukça ilgi çekti. Kıyâfetnâme tek uzuv analizine değil bütün uzuvlardan elde edilen genel bir çıkarıma dayandırılmalıdır. Üstelik her insanın kıyâfetnâmeyi içselleştiremeyeceğini bilmekte ve bildirmekte fayda görülür.
İnsanoğlu, çok eski zamanlardan beridir karşısındaki kişiyi merak etti, hala da ediyor. Bu sebeple bilginler insanın beden yapısı ile karakteri arasında bir ilişki kurmaya çalıştılar. Bu yöntemin temelinde insanın beden yapısı ve psikolojisi arasında doğal bir bağlantının olduğu inancı yatmaktaydı.
Fizyonomi (Fizyognomi) terimi, Yunanca physis -doğa ve gnomon- yorum kelimelerinin birleşimi. Gnomon, aynı zamanda yasa, kural anlamına gelir; yani, fizyonomi "doğa yasası" demektir. Doğanın belli kurallarına uyarak insanın "belli vücut biçimlerine göre belli hallerini" öğrenebiliriz.
ORANTILI YÜZ MUTLU YAŞAM DEMEK
ORANTILI YÜZ MUTLU YAŞAM DEMEK
Fizyonomi sistemli olarak, ilk kez Çin'de oluştu. Çinliler yüz okumaya "Mien Shiang" ismini verirler. Eski Çin Yüz Okuma uzmanlarına göre yüzü oluşturan unsurlardan beşi çok önemliydi. Kaşlar, burun, ağız, gözler ve kulaklar. Bu organlardan birisinin bile dengeli biçimde olması on yıl mutlu yaşam anlamına geliyordu
ESKİ YUNAN DÜŞÜNÜRLERİNDE FİZYONOMİ
Fizyonomi ile ilgili bilgilere Hipokrat, Aristo ve Platon gibi eski Yunan düşünürlerinin eserlerinde rastlanır. Aristo, fizyonomiyi kişilerin ruh halini öğrenmek için kullanırken, Hipokrat bu usulle hastalara teşhis koyar. Birtakım hastalıkların teşhis ve tedavisinde kıyâfet ilmine göre insanları sağlık ve mizaç bakımlarından kan, balgam, safra, sevdâ şekillerinde dört tipe ayırmıştı. Onun ölmüş insanın yüz şeklini tasvir edişi bugün de doktorlar tarafından "Hipokrat maskesi" olarak kullanılıyor. Calinus (Galein) de, mizaçları demevî, safravî, balgamî ve melankolik olarak sınıflandırmıştı.
Aristo nun "De Natura Animalium" (1. Kitap) isimli çalışmasında beden ve yüz yapısı ile insanın karakter özellikleri arasında bağlantı kurulur. Aristo ya göre, insanın beden ve yüz yapısının belli bir hayvana benzemesi, onun karakter özelliklerini ortaya koyar. Aristo insanın yüz yapısı, gözleri, alnı, kafa yapısı, derisinin rengi, saçının rengi, gözünün rengi, bedenin tüy örtüsü, sesinin tonu, yürüyüşü, beden hareketleri, bakışları, boyu ile ilgili karakter özelliklerini hayvanlardaki benzer özelliklerle kıyaslar. Aristo'nun yöntemi uzun müddet kendinden sonraki bilginler için bir kaynak oldu. Aristo, daha sonra devamcıları Polemon ve At-hamanti fizyonomi yöntemiyle kendi dönemlerinde yaşamış birçok şahsın karakter özelliklerine ilişkin yazılar yazmışlardı.
TÜM MESLEK GRUPLARINDA YER BULDU
15'inci ve 16'ncı yüzyıllardan itibaren fizyonomi kişilerin karakter özelliklerinin belirlenmesinde sıkı bir şekilde kullanılmıştı. Fizyonomi; doktorlar, din görevlileri, filozof ve hâkimlerin başvurdukları bir yöntem olmuş ve büyük toplumsal bir ilgiye odak konusu oldu.
17'nci yüzyılda engizisyon mahkemeleri yüz ve beden yapısına göre "gerçekliği" tespit ediyorlardı. Buna göre de, fizyonomi; kehanet, falcılık, astroloji vs. ile sıkı bir şekilde kullanılıyordu.
Fizyonomi alanında Avrupa'da bu konudaki önemli gelişme Johann Caspar Lavater'in çalışmaları sonucu gerçekleşmişti. Lavater'in ve ondan sonra Franz Jozef Gall'ın söz konusu incelemeleri Avrupa'da bu konu üzerine büyük tartışmalara yol açtı.
FİZYONOMİ BİZDE "KIYÂFET İLMİ" OLDU
İnsanların fiziksel özelliklerinden ahlakî ve karakteristik özelliklerine dair çıkarımlarda bulunan "kıyâfet ilmi" Türk edebiyatına İslâmiyet sonrası dönemde girmiş ve bu türde birçok eserler verilmişti. Batı kültüründe "fizyonomi" doğu kültüründe ise "ilm-i firâset" olarak adlandırılan ilim kapsamında yer alan kıyafetnameler, kültürel yaşantımızda kendisine yer buldu.
KIYÂFETNAME VE FİRÂSET AYNI ŞEY DEĞİL
Genellikle kıyâfetnâmeler, firâset ilmiyle karıştırılmış, kıyâfetü'l-beşer, kıyâfetü'l-insaniyye, kıyâfetü'l ebdân olarak da kullanılmıştı.
Kıyâfetnâme ve firâsetnâme birbirine çok yakın olan iki kavram. Kıyâfetnâme firâsetnâmenin bir alt dalıdır. Firâset "zeyreklik, yani zeki ve anlayışlı olmak" anlamına gelir. Nefsin ıslahı ile ulaşılan ruh gücü anlamına gelen "şer'i firâset" ve çalışma ile elde edilecek bir bilim kolu manasında olan "hükmi firâset" adlı iki bölümden oluşur.
Kıyâfetnâme ise "Firâset ilminin dar manada Arap ıstılahında kıyafa denilen bir bilgi şubesine delalet eder." şeklinde ifade edilir.
Kıyâfetnâme, "kıyafa: takip etmek, iz takip etme, peşi sıra gitmek manasına gelen k-v-f(kafe) kökünün mastarıdır." Konusu el, ayak, ten gibi dış görünüş unsurlarından kişinin ahlak ve karakter özelliklerini tahmin ve tespitte bulunmaktır.
KIYÂFETNÂME KAÇ BÖLÜMDEN OLUŞUR?
a) İnsan Kıyâfeti İlmi (Kıyâfet-i Beşere): Dış görünüşten ahlakı anlamaya çalışan ilimdir.
b) İz Kıyâfeti İlmi (İlm-i İsr): Özellikle hayvan izlerinden tür, cinsiyet vb. anlayan ilimdir.
c) İrâfet İlmi: Ayet ve hadislerden yola çıkarak olayların açıklanması ilmidir.
d) El ve Ayak İlmi: İnsanın elinde ve ayağındaki çizgilerle kişinin durumunu ortaya koyan ilimdir.
e) Titreme/Seyirme İlmi: Vücuttaki seyirmelerden çıkarılan hükümleri bildiren ilimdir.
f) İyâfe ilmi: Kuşların uçuşundan mana çıkarma ilmidir.
g) Riyâfe İlmi: Yeraltındaki suları arayıp bulma ilmidir.
h) Astroloji İlmi: Yıldızların durumundan insanın ruhi durumunu bulma ilmidir.
ı) Remel İlmi: Özellikle kum üzerinde gelecekten haber vermeye yönelik oluşturulan bir ilim sahasıdır.
İLM-İ KIYÂFET İLE ŞEMAİL-İ ŞERİF İLİŞKİSİ
İlm-i kıyâfet ile Hz. Peygamber aleyhisselatü vesselamın beden ve karakter özelliklerini anlatan şemail-i şerif arasında çok sıkı ilişki var. İslam âlimleri insan bedenindeki organların mutedil olması gerektiğini anlatırken şemail-i şerifi örnek gösterirler. Çünkü Hz. Peygamber aleyhisselatü vesselamın beden yapısı ve karakteri aşırılıklardan uzak, mutedil ve mükemmel bir suretteydi.
Buna göre mutedil karakter özelliklerini gösteren Hz. Peygamber aleyhisselatü vesselamın beden yapısı şu şekildedir:
Uzun ya da kısa boylu değil orta boylu, sert ya da çok yumuşak etli değil orta yumuşaklıkta, kırmızı ya da siyah değil beyaz tenli, saçı tam düz veya kıvırcık değil orta şekilli, saçı çok uzun ya da çok kısa değil, kızıl ya da tam siyah saçlı değil kumral, gözleri ve göz bebeği orta büyüklükte ve yuvarlak, gözü ne fazla çukur ne çok fazla dışarıda değil orta seviyede, başı küçük değil büyükçe, omuzları ne düşük ne de çok yüksek değil orta halli, çok yüksek sesli değil orta sesli, parmak uzunluğu ve inceliği orta seviyede, konuşması ve gülmesi ihtiyaç miktarınca, yüzü sevinç ve mutluluk ifade eder, dünya malına tamah etmez, ezik ya da zorba değil dengeli, aceleci ya da çok gevşek değil orta halli.
ARAP EDEBİYATINDA KIYÂFETNAME
Araplarda kıyâfet konusunda yazılan ilk eserin İmam Şâfî'ye ait olduğu rivayet edilir. Bununla birlikte, günümüzde bu eserin aslı veya herhangi bir tercümesinin bulunduğuna dair bir bilgiye ulaşılamadı.
El-Kindî olarak tanınan Yakub ibni İshak'ın Risâletün fi'l-Firâse'si, Yuhanna ibnü'l-Bıtrık'ın Aristo'nun İskender için yazdığı bir eserden Arapçaya tercüme ettiği Kitâbu's-Siyâse fî-Tedbîri'r-Riyâse'si, Muhammed ibni Zekeriyâ Râzî'nin el-Mansûrî'si kıyafetname türünün ilk örnekleri olarak kabul edilirler.
Fahreddîn-i Râzî'nin Kitâbü'l Firâset'i, Ebi Abdillâh ibni Muhammed ibni ebî Tâlibi'l-Ensârî ed-Dımışkî'nin Kitâbu'l-Âdâb ve's-Siyâse fi-İlmi'n-Nazarî ve'l-Firâse'si de Arapça yazılmış eserler arasındadır. Bunlara Ebu'l-Kâsım Abdülkerim ibni Havâzim Küşeyrî'nin Etvâr-ı Selâtînü'l-Müslimîn'i, Muhyiddîn ibnü'l-Arabî'nin et-Tedbîrâtü İlâhiyye fî-Islâhi'l-Memleketi'l-İnsâniyye'si ve Fütûhâhât-ı Mekkiyye'si de bir bölümü itibariyle bu alanla ilgilidir.
FARS EDEBİYATINDA KIYÂFETNÂME
Farsça yazılmış eserlere Derviş Abdurrahmân Mîrek'in Tuhfetü'l-Fakîr'i, Seyyid Ali Hemedânî'nin Zâhiretü'l-Mülûk (beşinci babın sonları)'ü, Hüseyin Vâiz Kâşifî'nin Ahlâk-ı Muhsinî (bir bölümü)'si örnek olarak verilebilir.
TÜRK EDEBİYATINDA KIYÂFETNÂME
Medrese eğitim geleneğimizde ders kitaplarının kolay ezberlenebilmesi için manzum olarak yazılması uygulaması vardır. Günümüzde eleştirilen söz konusu ezberleme uygulaması aslında ilimlerin özünün insan zihninde sürekli var olmasını sağladığı ve ilimleri derli toplu halde öğrenmeye imkân verdiği için oldukça faydalı bir yöntemdir. İslami ilimlerin hemen her dalında manzum eserler kaleme alınmıştır. Kıyâfetnâme ya da ilm-i kıyâfet alanında yazılan en meşhur manzum eser, Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Mârifet-nâmesi'nde bulunan mensur bölüm ve manzum olarak yazılan Kıyâfetnâme'sidir.
Türkçe yazılmış kıyafetname ile ilgili ilk eser olarak Bedr-i Dilşâd bin Muhammed Oruc'un829/1426'da yazmaya başladığı ve sonra II. Murâd'a sunduğu mesnevîsi Murâd-nâme kabul edilir. Bu kitabın 40. babı bu alanla ilgilidir.
İlk müstakil eser olarak bilinen de Akşemseddîn-zâde Hamdullah Hamdî'nin Kıyâfet-nâme'sidir. Firdevsî-i Rûmî'nin Firâset-nâme'si, İlyas ibni Îsâ-yı Saruhanî'nin Kıyâfet-nâme'si, Abdülmecid ibni Şeyh Nasûh'un Kıyâfet-nâme'si, Niğdeli Visâlî'nin 1595'te Üçüncü Mehmed'e ithafen yazdığı Vesîletül-İrfân'ı, Lokman bin Hüseyin'in 1601'de yazdığı ve Üçüncü Murâd'a sunduğu Kıyâfetü'l-İnsâniyye fî-Şemâili'lOsmâniyye' i en çok bilinen eserler arasındandır.
TÜRK EDEBİYATINDA KIYÂFETNÂMEDEN ÖRNEKLER
Göz
Gözi büyügün ıssı kâhil olur / Gözü büyükler olgun olur
Küçük olsa hafif ü muhmîl olur / Küçük olanlar hafif ve ihmalcidir
Göz karası zekâ alametidir / Gözkarası zekaya işrettir
Çeşmi büyüktür zarîf / Büyük gözlü zarif ve narin olur
Gözleri gök eşkar ak / Gözleri gök, kızıl ve ak olsa
Olsa ol andan ırak / Ondan uzak dur
Tırnak
Tırnak ak olması mübârek olur / Tırnağın ak olması bereket işaretidir
Gülmek
Kande bisyâr olur ise hande / Kimde çok gülme olursa
Umma anda muvafakat sen de / O insanla bir uyuşma bekleme
Çün tebessüm edeb 'alametidir / Çünkü tebessüm edebe işarettir
Kahkaha bî-haya emâresidir / Kahkaha ise hayasızlığa işarettir
Yüz güleç vü söz lezîz / Yüzü güleç sözü tatlı olan
Olsa o candır azîz / O insan azizdir sevilir
Yüz
Yüzi büyük her işde kâhil olur / Yüzü büyük olan her işte olgun olur
Kibre küçüktür delîl / Küçük yüz kibre delildir.
Hareket
Cünbişi çok kimesne hod-bîn olur / Çok hareket eden bencil olur
Ayak
Ger uzun olursa pâ / Eğer ayak uzun olursa
Sahibidür pür-haya / Sahibi çok hayalıdır
Baş
Başı büyük büzürg himmet olur / Başı büyük olanın himmeti büyük olur
Yassı ise fark-ı ser / Başın üst kısmı yassı ise
Sahibi çekmez keder / Bu kişi üzüntü çekmez
Burun
Enf eger olsa dıraz / Burnu uzun olanın
Sahibidir fehmi az / Anlayışı az olur
Enf eger olsa kasîr / Kısa burunlu olanlar
Havf olur anda kesir / Fazla korkak olur
Enf ucı ger olsa top / Burun ucu yuvarlak olsa
Sahibi olur turup / Sahibi neşeli olur
Boy
Kameti her kimün ki olsa uzun / kimin boyu uzun olursa
Olur ol sâfî-kâlb ü sâde-derün / kalbi saf ve içi temizdir
Kısa olursa kibr ü kîne olur / Kısa olursa kibirli ve kinli olur
Kim ki vasat boyludur / Orta boylu olanlar
Âkıl u hoş huyludur / Akıllı ve güzel huylu olurlar
Çene
Çün enek ince ola hıffet olur / Çene ince olursa hafiflik olur
Mu'tedil olsa ıssı 'âkıl olur / Ölçülü olursa sahibi akıllı olur
Kulak
Her ki har-gûş olursa câhildür / Eşek kulağı gibi büyük kulaklı cahil
Gerçi hıfz eylemekte kâmildür / Fakat ezberi çok kuvvetlidir
Lîk vardur büyüklüğünde delil / Ancak kulağın büyük olması delîldir
Ki ola sahibinün ömri tavîl / Sahibinin ömrünün uzunluğuna
Üzni küçük ugrıdur / Küçük kulaklı eğri
Evsat olan togrıdur / Normal kulaklı doğru olur
Diş
Çünki seyrek uvag ola dendân / Dişleri seyrek ve ufaksa
Galiba zaf-ı cisme ola nişân / Muhtemelen bedenen zayıflığa işarettir
Mu'tedil olan dişi / Dişi ölçülü olanların
Sıdk u safâdır işi / İşi hoş ve doğrudur
Ağız
Deheni teng eğerçi bihcetdür / Ağzı dar olan güzeldir
Havf-ı kalbe velî 'alâmetdür / Fakat korkaklığa işarettir
Agzı büyüktür şüci' / Büyük ağızlı cesur
Egri olandır şeni' / Eğri ağızlı kötü olur
Dudak
Yufka vu kırmızı olursa tudak / Dudak kırmızı ve ince olursa
Anlanur lutfı tab'u fehm-i sebak / Anlayış sahibi olur
Şifte galiz olsa bil / Bil ki kalın dudaklının
Sahibi mugzib sakîl / Kızgınlığı ağırdır
El
Ger küçük olduysa el / Eğer el küçük olursa
Bî-bedel olur güzel / Güzellikte bedelsiz olur
Karın
Karnı büyük gabî ve cahil olur / Karnı büyük olan anlayışsız ve cahildir
Küçük olsa zeki ve kâbil olur / Küçük olursa zeki ve kabiliyetli olur
Omuz
Omuzu sivri olan / Omuzu sivri olanın
Düzd olur işler yaman / İşleri de çok eğri olur
Parmak
Barmagı ayası uzun olanun / Parmağının ayası uzun olanın
Uzluk olur her işde işi anun / Her işte eli yatkın olur
Isbıı olan uzun / Parmakları uzun olan
Fehm iledür pür-fünun / Anlayışı, fenleri çok olur
Kaş
Kaş odur kim siyâh u ince ola / Siyah ve ince kaşlı olanın
Nâzı vü şîvesi yirince ola / Nazı ve şivesi de yerinde odur
Her ki kaşınun ince olsa ucı / Kaşının ucu ince olanın
Eksik olmaya fitnesi ve güci / İşi gücü fitne çıkarmaktır
Kaşta çok olan kılı /Kaşının kılları çok olanın
Mükesser olur gussalı / Üzüntüleri de çok olur
Renk
Reng-i esmer nişân-ı fikr-i savâb / Esmer renk iyi fikre işarettir
Rengi anun ki surh-ı sâfidür / Rengi saf kırmızı olanın
Edebi vü hayası vâfîdür / Edebi ve utanması çok olur
Benzi kızıldır edîb / benzi kızıl olan terbiyeli
Esmer olandır lebîb / esmer olan da zeki olur
Sarışın olan sevimlidir Saçı siyah doğru ve güvenilirdir
Sakal
Hem saçı çog u az ise sakalı / Sakalı az ve saç çok olursa
Şerr içinde bulunmaya bedeli / Kötülükte benzeri yoktur
Rîş odur kim ola dakîk u kalîl / İnce ve az sakallı olursa
Fehm u 'akl u zekaya delil / Anlayış, akıl ve zeka işaretidir
Olsa degirmi sakal / Sakal değirmi olsa
Sahibidir pür-kemâl / Sahibi de çok olgun olur
Saç
Aşkar olursa ola havf u gazab / Kızıl olursa korku ve öfke
Esved olursa ola 'akl u edeb / Siyah olursa akıllı ve edebli olur
Saçı az olan lâtîf / Saçı az olan lûtufkâr
Oldu 'ârif u zârîf / Bilgiç ve nazik olur
Saçı çok olsa zenin / Saçı çok olan kadının
Fehmi az olur anın / Anlayışı az olur
Kim ki saçı sarıdır / Sarı sarı olan
Kibr ü gazab kârıdır / Kibirli ve öfkelidir
Kim ki saçıdır kara / Saçı kara olan
Sabrı var anı ara / Sabırlıdır onu ara
Kumral ise saç güzel / Kumral saç güzeldir
Sahibidir bî-bedel / Sahibi emsalsizdir
Alın
Cebhesi zayyık olanun / Alnı dar olanın
Dayk olur hulkı anun / İçi de dar ve sıkıntılı olur
Cephesi bî-çîn olan/ Alnında kırışık olmayan
Kâhil olur bî-güman / Şüphesiz tembel olan
Ten
Her kişinün ki yumşak ola eti / Eti yumuşak olan kişinin
Lutf-ı tab'ı çoğ ola Fehmi iti / Mizaç ve anlayışının güzelliği çok olur
Katı olursa kuvvet-i tendür / Katı olursa teni kuvvetlidir
Issı ammâ galîz ü gevdendür / Fakat sahibi de kaba ve ahmaktır
Ses
Her kimün gunneyile olsa sözi / sesi genizden gelen kişi
Ahmak u kibr ü kine olur özi / Anlayışsız, kinli ve kibirli olur
Sözde cünbişde her ki seri' ola / Sözde ve harekette seri olanın
Fikr vü Fehmi berk-a lâmi ola / Düşüncesi ve anlayışı şimşek gibidir
Âlî-himmet olur bülend-âvâz / Yüksek sesliler yüce himmetlidir
Kısa ünlilerün yürekleri az / Kısık seslilerin cesaretleri azdır
Er kişi sesli zenan / Erkek sesli kadınlar
Ekseri söyler yalan / Çoğunlukla yalan söyler
Sesi çatal olsa o can / sesi çatal olan kişi
Halka eder bed-güman / Halktan kötülük geleceğini sanır
Fizyonomi (Fizyognomi): Yüz Okuma Sanatı- Ali Ünlü,
Yazarı Bilinmeyen Bir Kıyafetnâme Üzerine- Bilal Elbir, Bir Manzum Kıyafetname Denemesi: Yüzname-Abdullah Demir, Kıyafet İlmiyle Oluşturulan Eserler ve Bu Eserlerden Seçilmiş Örnekler- Araş. Gör. Ayşe Yılmaz, Kıyâfet-nâme-i Cedîde Hakkında- Dr. Mehmet Kırbıyık)
Yazarı Bilinmeyen Bir Kıyafetnâme Üzerine- Bilal Elbir, Bir Manzum Kıyafetname Denemesi: Yüzname-Abdullah Demir, Kıyafet İlmiyle Oluşturulan Eserler ve Bu Eserlerden Seçilmiş Örnekler- Araş. Gör. Ayşe Yılmaz, Kıyâfet-nâme-i Cedîde Hakkında- Dr. Mehmet Kırbıyık)
Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...
-
Online Yıldızname Burcu Hesaplama 1. Yol: Arapça Harflerle Ebced Yöntemi Öncelikle "cinsiyet"inizi seçin ve aşağıdaki ...
-
Harflerin Enerjileri A-Z Alfabedeki bütün harflerin enerjileri ve anlamları. İsminizde bulunan, isminizin başladığı harflere göre ka...
-
1 / 24 1 AMAL'İ MÜCERREB-1 2 Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm - Bulent Kısa 307 say...