05 Mayıs 2016

KABE’NİN TARİHİ


KABE’NİN TARİHİ

Hz. İbrahim ve Kabe
Hz. İbrahim'in zamanında, Mezopotamya Ovasında yaşayan kavimler taştan ve ağaçtan heykelcikler yapıyor ve bunlara tapıyorlardı.
Hz. İbrahim, kavminin taptığı bu sahte ilahlara tapmayı reddetmiş ve sadece tek ilah olan Allah'a inanmıştı. Kavminede putlara tapmamalarını, kainatın yaratıcısı yüce Allah'a inanmalarını sürekli olarak anlatıyordu. 
Ancak başta babası Azer olmak üzere kavmi Hz. İbrahime inanmayıp inkar etmişlerdi. 
Kuran'ı Kerim'de bu durum şöyle anlatılır. Hani İbrahim, babası Azer'e şöyle demişti: 
Sen putları (kendine) ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum." (Enam Suresi, 74) 

Hz. İbrahim bir gün kavminin taptığı putları kırmış ve oların hiçbir işe yaramadığını göstermeye çalışmıştı. Buna çok kızan Babil halkı Hz. İbrahim'i yakalayarak Nemrut'a teslim etmişlerdi. 
Hz. İbrahim, Nemrut'un ateşinden ve zülmünden Allah'ın verdiği mucize ile kurtulduktan sonra ailesinide yanına alarak göç eder. Şam ve Mısır'da bir süre kaldıktan sonra Mekke civarında bir yere gelir. Burada Allah'tan gelen vahiy üzerine konaklayarak, bir ev inşa eder. İşte o ev bugün Müslümanların kıblesi olan ve yeryüzünün ilk mabedi olan kutsal Kabe'dir. Bu durum Kuran'da şöyle bildirilmektedir: 
"Hani Biz İbrahim'e Beytullah'ın yerini belirlediğimiz zaman şöyle emretmiştik. Bana hiç bir şeyi ortak koşma, benim mabedimi tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve secdeye varanlar için evimi (Kabe'yi) tertemiz tut."  (Hac Suresi, 26) 
Bu mübarek ayette Hz. İbrahim'in Kabeyi yeniden inşa etmesi ve Kabe'yi ziyaret edenler için temiz ve güvenli bir şekilde bulundurmaya görevlendirildiği bildiriliyor.

Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in Kabe'yi inşa etmeleri Bakara Suresinde ise şöyle bildirilir.
İbrahim, İsmail ile birlikte Beytullah'ın (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor. (Bakara Suresi 127)
Ayeti Kerimede İbrahim A.S. ve İsmail A.S. tarafından Kabe'nin temellerinin yükseltildiğinin belirtilmesi, Kabe'nin ilk olarak Hz. İbrahim tarafından inşa edilmediğini göstermektedir.
Bu Ayetin ışığında, İslam'da genel görüş olarak Kabe'nin ilk olarak Hz. Adem tarafından yapıldığı ancak ondan geriye sadece temellerinin kaldığı, sonra Hz. Şit Peygamber tarafından yeniden inşa edildiği ve Nuh tufanı sırasında kumlara gömüldüğü ve sonrasında ise ayette belirtildiği üzere Hz İbrahim’in Allah’ın emri ile Kabe’nin bulunduğu yere gittiği ve Kabe’nin temellerini bularak o temeller üzerine bugünkü mevcut Kabe’yi inşa ettiği kabul edilmiştir.
  500'lü Yıllarda Kabe'nin Tasviri
Kabe’nin Tarihçesi
Hz. İbrahim Kâbe'yi yaklaşık olarak dörtgen şeklinde inşa etmişti. Hz. İbrahim sonrasında yıkılan ve harap olan Kabe, önce Curhum Kabilesi tarafından daha sonrasında Amalikler Kabilesi tarafından yeniden inşa edilmiştir. Kâbe'nin yönetimi, hicretten önce ikinci yüzyılda Peygamberimizin atalarındanKusay b. Kilab'ın eline geçince, harap durumdaki Kabe’yi yıkıp yeniden sağlam bir şekilde inşa etmiştir.
1700'lü Yıllar Kabe'nin Tasviri

Miladi 605 yılında, fırtına ve sel sonucunda Kâbe yıkılmıştı. Kureyşliler Kabe’yi yeniden inşa ettiler, Sıra Hacer-ül Esved 'in yerleştirilmesine gelince, onu yerine koyma onuruna kimin sahip olacağı hususunda aralarında ihtilaf çıktı. Kureyşin ileri gelenleri toplandılar ve aralarında uzlaşarak Hz. Muhammed'in (S.A.V.) hakemliğine başvurmaya karar verdiler. Peygamberimiz (S.A.V.) o sırada otuz beş yaşındaydı ve henüz Peygamberlik gelmemişti. Kureyşliler onu akıllı, ileri görüşlü, doğru biri olarak biliyorlardı ve Hacer-ül Esved’i yerine koyması için onu seçmişlerdi.Kureşliler bu isteklerini Hz Muhammed'e bildirdiler, o da bu isteği kabul etti. 
Hacer-ül Esved’in bugün durduğu yere sevgili Peygamberimiz  yerleştirmiştir. Kureyşliler Kabe’yi bugünkü şekil üzerine tek kapılı olarak inşa etmişler ve Hicr-i İsmail’i dışarıda bırakmışlardır.
Kâbe, Emeviler dönemine kadar bu şekilde kaldı. Emeviler döneminde sahabilerdenAbdullah b. Zübeyr,  Emevi halifesi Yezid b.Muaviye'ye biat etmemiş ve ona karşı çıkarak Mekke ve Medine’de hilafetini ilan etmişti.
Bunun üzerine Emevi Halifesi Muaviye, İbn-i Zübeyre karşı savaş ilan etmiş ve bu savaşta Kâbe mancınık atışlarından dolayı isabet almış ve bir bölümü yıkılmıştır. Muaviye'ye karşı galip gelen İbn-i Zübeyr, savaştan sonra harap olan Kâbe'yi tamamen yıkmış ve yeniden inşa etmiştir. Öncekinden farklı olarak Hacer-ül Esved Kabe içine alındı, Hicr-i İsmail Kâbe'ye dahil edildi ve karşı duvarda bir kapı daha açılarak Kabe çift kapılı hale getirildi. Kâbe'nin onarımı Hicri 64/Miladi 683 yılında tamamlandı ve üzeri halis ipek kumaş ile örtüldü.
1880 Kabe'nin Çekilmiş İlk Resimi ve Kabe Çevresindeki Yapılar 

Hicri 72/Miladi 691 yılında, beşinci Emevi Halifesi Abdulmelik b. Mervan,Mekke’yi tekrar ele geçirmek için komutanlarından Haccac b.Yusuf'u Mekke'ye gönderdi.
Mekke'de karşılaşan Haccac ile İbn-i Zübeyr arasında çıkan savaşta İbn-i Zübeyr yenildi ve öldürüldü. Haccac, Kâbe'ye girdi ve İbn-i Zübeyr'in Kabe’de yaptığı değişiklikleri gördü ve bunları Halife Mervan'a bildirdi. 
Halife Mervan, Kâbe'nin derhal eski haline döndürülmesini emretti. Bunun üzerine Haccac, Kâbe'yi Kureyş'in attığı temel üzerinden yeniden inşa etti. Hacer-ül Esved’i eski yerine koydurdu, Batıya bakan kapıyı kapatarak Kabe'yi tekrar tek kapılı hale getirdi.Hicr-i İsmail’i dışarıda bıraktı. Ayrıca Kabe’nin çatısına bir yağmur oluğu yaptırdı.
1911 Yılında Kabe

1941 Yılındaki Selden Sonra Kabe
1950 Yılında Kabe

1963 Yılında Kabe

1970 Yılında Kabe Zemzem Kuyusu Girişi

Hicri 960/1553 tarihinde Osmanlı Sultanlarından Kanuni Sultan Süleyman tahta gelince, Kâbe'nin yıpranan çatısını onardı. Haccac’ın yaptırdığı oluğu, Gümüş Oluk olarak değiştirdi.
Kâbe'nin etrafını çeviren ve Kâbe yüksekliğini aşmayan sayıları 500'ü bulan kubbeli revaklar Sultan II.Selim (1566-1574) zamanında yapılmış, planlarını iseMimar Sinan hazırlamıştır. Osmanlı atalarımızdan Kabe'de kalan bu son mirasıda Suud Hükümeti yıkmaya çalışıyor. İnşallah bu emellerine nail olamazlar. Sultan I. Ahmed Hicri 1021/1612 yılında, Kabe'nin büyük oranda yıpranmış yapısını desteklemek için payandalar ve üzerine bir demir kemerle çevirerek yapıyı sağlamlaştırdı. Kabe'nin çatısının büyük bölümü değiştirildi, duvarlarındaki hasar onarıldı. Kabe'nin yağmur oluğu altın işlemeli olarak yenilendi. Kabe'nin tavanını tutan üç ahşap sütun altın ve gümüş ile süslendi. Hicri 1040/1630 yılında Kabe büyük bir fırtınaya maruz kalmış ve duvarlarından ikisi yıkılmıştır. Bunun üzerine Sultan Dördüncü Murat, Kabe’nin en son ve büyük onarımını gerçekleştirmiştir. Kabe’nin bütün duvarları yıkılmış, sadece Hacer-ül Esved yerinde bırakılmış ve orijinaline sadık kalınarak 6 ay içinde yeniden inşa edilmiştir. Şimdiki mevcut bina bu tarihte inşa edilen yapıdır.
Sultan Abdülmecit Han, Hicri 1273/1857 tarihinde Kabe’nin çatısına konması için altın bir oluk göndermiştir. Bugünkü Altınoluk Sultan Abdülmecit’in gönderdiği oluktur.
2000 Yılında Kabe
Suudi Hükümeti ise çeşitli dönemlerde Kabe’de ve çevresinde yenileme ve büyütme çalışmaları yapmıştır. Kabe’nin çevresindeki Hz. İbrahim Makamı hariç bütün yapılar daha kolay tavaf yapılabilmesi amacıyla kaldırılmıştır.
Kabe’nin Yapısı
Kabe'nin duvarları Mekke tepelerinden getirilen toplam 1614 adet siyah taşdan yapılmıştır. 25 cm yükseklikte ve 30 cm kadar çıkıntılı bir mermer kaide üzerinde bulunmaktadır.
Kabe kapısının bulunduğu duvarın boyu 12 m, yan duvarlarsa 10 m'dir. Yerden yaklaşık 2,5 m yükseklikte bulunan Kabe kapısı, yer yer gümüş kaplamalı olup altın yaldızlarla süslüdür Bu kapıya daraç denen, tekerlekli özel bir merdivenle çıkılır. Kabe’nin tabanı ve duvarları mermer ile kaplıdır Kabe’nin içinde üç ahşap sütun vardır, Kabe tavanı bu sütunlar üstüne oturur. Tavanda gümüş ve altın kandiller asılıdır.
Kabe'nin Krokisi
Kabe Köşeleri

Kabe köşeleri rükün olarak adlandırılır. Kuzey köşesine(Irak tarafını gösterir) Rükn-ül Iraki, batı köşesine (Şam tarafını gösterir) Rükn-ül Şami, güney köşesine (Yemen tarfını gösterir) Rükn-ül Yemani, Hacerül Esved'in bulunduğu doğu köşesinede Rükn-ül Hacer-ül Esved denir.
Doğu köşesinde, yerden 1,5 m yükseklikte  Hacer-ül-Esved (Kara Taş) vardır. Hacer-ül-Esved ile Kabe kapısı arasında kalan kısıma El Mültezem denir. Kabe'nin kuzey köşesi ile batı köşesi arasında  Altınoluk bulunur. Kuzeybatı duvarının karşısında El Hatim adı verilen daire biçiminde bir duvar daha vardır. İsmail peygamber ile annesi Hacer'in mezarları olduğu rivayet edilen bu alana Hicr-i İsmail denir
Kabe'nin duvarları, Sitare adı verilen örtü ile örtülüdür. Osmanlı hükümdarları, Kabe örtüsünü özel olarak Mısır'da dokutur, bordürlere sırma ile Kur'an'dan ayetler işletir ve Sürre alayı denen bir kervanla Mekke'ye gönderirlerdi. 

Binlerce İnsanı Öldüren Emevi Valisi ZALİM HACCAC


Binlerce İnsanı Öldüren Emevi Valisi ZALİM HACCAC 

 Tarihin kaydettiği belli başlı zalimlerden olan Haccac’ın asıl ismi Haccac B. Yusuf es-Sekefi’dir. 661 yılında Taif’de doğdu. Babası tanınmış âlim Yusuf B.Hakem’dir. Annesi ise , Kufe Valisi Muğire B.Şu’be’nin eski karısı Faria B.Henmam’dır. Zalim Haccac , küçük yaştan itibaren iyi bir eğitim aldı , Kur’an’ı ezberledi ve gençliğinde de çocuklara Kur’an öğretti. 

 Çok zeki , çok ihtiraslı , kısmen de dengesiz bir insandı. Emeviler’in yeniden ülkeyi kontrol altına almaları önemli ölçüde , aralarında Haccac ve babasının da bulunduğu Sakifliler’in Emeviler’e verdikleri bu destek sayesinde gerçekleşti. Bu şekilde Haccac , Emevi devletinde önemli bir isim haline geldi. Bunun için Haccac , Halife Abdullah B. Zübeyr’in kardeşi ve Basra Valisi Mus’ab B. Zübeyr’e karşı düzenlenen sefere artçı birlikler kumandanı olarak tayin edildi.. 

Haccac’ın Emevi devlet hayatına etkin bir şekilde rol alması bu olaydan sonra başlar. Mus’ab’ın ortadan kaldırılmasından sonra Haccac , İbn Zübeyr’le mücadele için Hicaz’a gönderilen ordunun başına getirildi. Yedi bin kişilik orduyla Mekke’yi kuşatan Haccac , şehri mancınıkların attığı taşlarla dövmeye başladı. Şehir ve islamın mukaddes emaneti Kâbe tahrip oluyor , insanlar toplu halde katlediliyordu. 

Mekke kuşatılmış olduğu için , yiyecek ve su kıtlığı da çekilmekteydi. Bu abluka ve taş bombardımanı tam yedi ay sürdü. Şehri , tanınmış sahabe Abdullah ibn-i Zübeyr savunuyordu. Abdullah ibn-i Zübeyr , Hazreti Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) en yakın arkadaşı ve büyük sahabe Zübeyr’in oğluydu. Annesi ise , Hazreti Ebubekir’in kızı Esma idi. Abdullah ibn-i Zübeyr , Yezid’e karşı çıkarak halifeliğini ilân etmiş ve on yıl İslâm’ın halifesi olarak kalmıştı. Alim ve fazıl sahabe , Abdullah ibn-i Zübeyr , Zalim Haccac’ın hücumuna daha fazla dayanamadı , şehir düştü. 

 Tam hac mevsiminde tahrip edilen Mekke , belki de tarihinde ilk ve son olarak böylesine korkunç bir taarruza hedef olmuştu. Onbinlerce Müslüman canice öldürülmüş , şehir tam bir harabeye dönmüştü. Abdullah İbn-i Zübeyr , öldürülerek , ibret olsun diye cesedi bir ağaca asılıp , Mekke sokaklarında günlerce dolaştırılmış ve yerlerde süründürülmüştü. Zalim Haccac , Abdullah ibn-i Zübeyr’in annesi Esma Hanıma haber göndererek ; gelip ayaklarına kapanıp özür dilemesi hâlinde oğlunun cesedini indireceğini söylemişti. 

Esma Hanım , Haccac’ın huzuruna çıkmış ama hiçbir özür dilemeyerek , o vakur ve metanetli haliyle şöyle haykırmıştı : “Resûl-i Ekrem , Sakif’ten bir yalancının , bir bozguncunun çıkacağını haber vermişti . Gördük ki , yalancı Muhtar es-Sekafi imiş. Bozguncu da sensin.”(İslâm Ansk.Haccac md.) Böylece Hicaz , Irak ve Mısır’da dokuz yıl hüküm süren ve Emevi Devletine zor günler yaşatan Abdullah B.Zübeyr’in hilafetine son verilmiş oldu. Haccac gösterdiği bu başarıdan sonra Hicaz , Yemen ve Yemame valiliğine getirildi. 

Üç yıl bu görevde kaldıktan sonra Halife Abdülmelik’in kardeşi Bişr. B. Mervan’ın ölümü üzerine stratejik önemi olan Irak’a vali tayin edildi. Irak’ta Emeviler’e muhalif olan her hareketi kanlı bir şekilde bastıran Haccac’ın bu çok sert yönetiminden kaçanlar ya silâha sarılıp muhalif hareketlere katılıyor ya da Hicaz valisi Ömer B.Abdulaziz’e sığınıyordu. Bu durum , daha sonra Haccac’ın Ömer B.Abdulaziz ile sürtüşmesine sebep olmuştu. Haccac , 697 yılında yetkileri daha da artırılarak bütün doğu illerinin valiliğine tayin edildi. Onun valiliği sırasında Hariciler’in İran’daki , Mutarrif B.Mugire’nin Medain’deki Şebib B. Yezid’in Musul’daki ve Abdurrahman B.Muhammed B.Eş’as’ın Horasan’daki isyanları bastırıldı. 

Binlerce insan katledildi. Haccac Emeviler’in muhaliflerine karşı çok sert ve acımasız davranmış , aralarında Enes B. Malik’in de bulunduğu pek çok kişiye zulmetmiş , meşhur muhaddis ve müfessir Said B. Cübeyr dahil binlerce kişiyi öldürmüş , kendisine yeminle biat ettirmiş , yeminlerinden dönenlere mürtet muamelesi uygulamış , Müslüman oldukları halde ahalisinden haraç ve cizye almıştır. Haccac , Said B. Cübeyr’i öldürttükten bir kaç ay sonra kendi ölümünü isteyecek kadar büyük ruhi sıkıntılara maruz kalmış , sonunda dayanılmaz mide ağrıları ve elem içinde ölmüştür. 

Ölüm haberini alan âlimler ona rahmet dilememişler ; Hasan-ı Basri ve Ömer B.Abdulaziz şükür secdesine gitmiş ve İbrahim en-Nehai ise sevincinden ağlamıştır. 714 yılında ölen zalim Haccac’ın mezarı tahrip edilme korkusuna karşı bilinmeyen bir yere gömülmüştür. Zalim Haccac , 54 yaşında öldüğünde , ardında iki yüz bin kesilmiş kelle ve yirmisekiz bin hapis bırakmıştır. (Vakkasoğlu , 1976:41) Zalim Haccac’ın zalimliği tarihe geçerek , herkes ondan , rahmetle değil , nefretle söz etmektedir. Bir insan için bundan daha vahim bir şey var mıdır?

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...