16 Mart 2015

EBULGAZİ BAHADIR HAN TURKLERiN SOYKÜTÜĞÜ Tarihi hem yapan, hem yazan hükümdarlardan biridir.



EBULGAZİ  BAHADIR HAN

Tarihi hem yapan, hem yazan hükümdarlardan biridir. 


EBÜLGAZİ BAHADIR HAN ŞECERE-İ TÜRK (Eserden parçalar)



EBÜLGAZİ BAHADIR HAN 

Safevî Hükümdarı I. Abbas’a iltica etmişti. İsfendiyar Sultan, 1623’te kardeşleri İlbars ve Habeş’i bertaraf ederek Hârizm Hanlığı’nın başına geçince kendisine yardımcı olan Ebülgazi’yi ülkenin eski başşehri Ürgenç’in idareciliğine getirdi. Ebülgazi Han üç yıl burada kaldı. Ancak ağabeyi İsfendiyar Han’ın Uygur ve Nayman ileri gelenlerini katlettirmesi üzerine bu boylar Ebülgazi’nin yanına gelerek onu isyana teşvik ettiler. Böylece ağabeyi ile mücadeleye başlayan Ebülgazi Han yenildi ve Türkistan (Yesi) şehrinde oturan Kazak Hanı İşim’e sığındı (1626). Burada üç ay kadar kaldıktan sonra Taşkent hâkimi Tursun Muhammed Sultan’ın daveti üzerine Taşkent’e gitti. İki yıl burada kaldı, ardından Buhara’ya İmam Kulı Han’a sığındı. 1629’da topladığı kuvvetlerle, ağabeyinin Hîve’de bulunmayışından da faydalanarak başşehri ele geçirmeyi başardıysa da Hîve’ye giren İsfendiyar Han tarafından yakalandı ve Safevîler’in elinde bulunan Ebîverd Kalesi’ne sürüldü, daha sonra da yeni tahta çıkan Şah Safî’nin yanına Hemedan’a gönderildi. Kendisine iyi davranan Şah Safî İsfahan’da bir dirliğin gelirini Ebülgazi’ye tahsis etti.

Ebülgazi Bahadır Han’ın İran’daki hayatı on yıl sürdü. 1639 yılında maiyetiyle birlikte kaçmayı başardı ve Bistam üzerinden Balkan dağları bölgesinde oturan Teke Türkmenleri’ne sığındı. Bir süre de Meymene taraflarındaki Ersarı Türkmenleri arasında kalan Ebülgazi, iki yıl sonra daha güvenli bulduğu Mangışlak Türkmenleri’nin yanına gitti. 1641’de bir yıl kadar Kalmuk Hanı Horluk’un yanında bulunan Ebülgazi, 1642’de Hârizm bölgesindeki Özbek ileri gelenlerinin reyi ile aynı yıl içinde ölen ağabeyinin yerine Ürgenç’te han ilân edildi. Ancak daha önce başşehir Hîve’ye Buhara Özbek Hanı (Canoğulları) Nedir (Nezr) Muhammed Han’ın oğlu Kasım Sultan hâkim olmuştu. Bu durum 1645’te Nedir Muhammed’in ölümü ve yerine oğlu Abdülaziz’in geçişinden sonra Buhara askerinin Hîve’den çekilişine kadar devam etti. 1645 yılı başlarında başşehir Hîve’ye gelen Ebülgazi Bahadır Han böylece bütün Hârizm ülkesine hâkim olarak Hîve hanı oldu.

Ertesi yıl Hezâresp şehrinde ziyafet bahanesiyle topladığı Türkmen ileri gelenlerinden 2000 kadarını katlettirmesi Türkmenler’le arasının açılmasına sebep oldu. Nitekim bu olaydan hemen sonra Tecen ırmağı boyunda oturan Türkmenler’le başlayan savaşlar 1648’de Kahir Hoca, 1651’de Bayraç Bey idaresindeki Türkmenler’le, 1653’te ise Eymür ve Sarık Türkmenleri’yle kesintisiz devam etti. Ebülgazi Bahadır Han Türkmenler’in ancak Mangışlak’ta oturanlarını sindirmeye muvaffak olabildi. Ayrıca 1649, 1653 ve 1656’da üst üste gelen Kalmuk akınlarına karşı Hârizm ülkesini korumayı başaran Ebülgazi, Buhara Özbek Hanlığı’na karşı 1655 ve 1662’de akınlarda bulundu. 1663’te oğlu lehine tahttan çekildikten kısa bir süre sonra vefat etti.

Ebülgazi Bahadır Han Hârizm ülkesinin ekonomik yönden çöktüğü, gerilemenin had safhaya ulaştığı ve cehaletin hüküm sürdüğü bir dönemde hükümdarlık yapmıştır. 1620’den önce Safevî ülkesinde, Kazak Hanlığı’nda, Buhara ve Semerkant Özbekleri yanında, Hazar ötesi Türkmenleri arasında ve İdil boyu Kalmuk hanının yanında kalan, bu münasebetle bilgi ve tecrübe sahibi olan Ebülgazi, İran’da yaşadığı on yıl boyunca şiir yazabilecek seviyede Farsça ve Arapça’sını geliştirmiş, hatta Kalmuk hanının yanında Moğolca da öğrenmişti. Ebülgazi Bahadır Han bu bilgilerini iki değerli eserinde toplamış, böylece tarihçi bir hükümdar olarak tanınmıştır.

Eserleri. 
1. Şecere-i Terâkime. Ebülgazi Bahadır Han, 1659’da tamamladığı bu eserini Türkmen ileri gelenlerinin ricaları üzerine ve herkesin anlaması için Arapça ve Farsça’dan uzak olarak sade Türkçe ile yazdığını belirtmektedir. Eserde Türkmenler’e dair bilgiler bulunmakta, Oğuz Han ve neslinden, Türk damga ve ongun kuşlarından bahsedilmekte ve âdeta bir “Oğuznâme” metni verilmektedir. 

Ebülgazi Bahadır Han Şecere-i Terâkime’yi yazarken sözlü ve yazılı kaynaklardan faydalanmış, özellikle Türkmen boyları arasında dolaşan rivayetleri, beylerin ve hocaların ellerinde bulunan şecereleri değerlendirmiştir. 

Yazılı kaynak olarak ise Reşîdüddin Fazlullah’ın CâmiǾu’t-tevârîħ adlı Farsça umumi tarihini, bunun da özellikle “Oğuznâme” kısmını kullanmıştır. Ancak Şecere-i Terâkime’deki “Oğuznâme”de CâmiǾu’t-tevârîħ’te olmayan bilgiler de bulunmaktadır. Şecere-i Terâkime’nin birçok nüshasından üçü Taşkent, ikisi Aşkabâd, biri Leningrad kütüphanelerinde bulunmaktadır. Türkmen boyları arasında özel ellerde de nüshaları vardır. Bunların en iyisi ve en eskisi, Taşkent’te bulunan ve A. N. Kononov tarafından yapılan neşre esas olan nüshadır. Leningrad nüshası da eserin sağlam bir metnini vermektedir. Şecere-i Terâkime nüshalarının muhteva bakımından birbirine uymayışı, Türkmenler arasında öteden beri dolaşan şecere rivayetlerinin farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Her müstensih kendi bildiği rivayeti esere ilâve etmiş, böylece çeşitli şecereler ortaya çıkmıştır. 

Şecere-i Terâkime, müellifinin akıcı, zengin ve renkli üslûbu ile XVII. yüzyıl Çağatayca’sının parlak bir örneğidir. Nüshaları arasındaki mukayese, XVII. yüzyıldan itibaren Türkmen ve Özbek lehçelerinin tesiriyle klasik Çağatayca’nın eski gücünü kaybettiğini göstermektedir. Hatta bu nüshaların, müstensihinin mensup olduğu lehçeye göre bile farklılık arzettiği dikkati çekmektedir. Şecere-i Terâkime Tumanskiy tarafından Rusça’ya çevrilmiş ve 1892’de Aşkabâd’da çok az sayıda basılmıştır. Ayrıca 1903’te yine Aşkabâd’da Türkçe-Farsça-Rusça olarak yayımlanan Mâverâ-yi Bahr-i Hazer mecmuasının ilk sayısından itibaren tefrika edilmeye başlanmış, fakat sonu gelmemiştir. 

Böylece kitap uzun süre Türk tarihiyle uğraşanların istifadesinden uzak kalmıştır. Eseri kaynak olarak ilk kullananlardan Barthold, 1929’da neşrettiği Muhtasar Türkmen Kavmi Tarihi adlı kitabını yazarken Tumanskiy tercümesinden faydalanmıştır. Leningrad nüshası ise 1937’de Türk Dil Kurumu tarafından tıpkıbasım olarak Ankara’da yayımlanmıştır. Fakat eserin en mükemmel neşri, en eski tarihli Taşkent nüshası esas alınarak ve öteki nüshalarla karşılaştırılarak Rus Türkoloğu A. N. Kononov tarafından gerçekleştirilmiştir (Rodoslovnaya Türkmen, Moskova-Leningrad 1958). Kononov bu yayımında eserin Rusça tercümesini ve gramerini de vermiştir. Şecere-i Terâkime’nin son neşri Muharrem Ergin tarafından Türkiye Türkçesi’ne çevrilerek yapılmış, baskıya Kononov metninin faksimilesi de eklenmiştir (Ebülgazi Bahadır Han, 

Türklerin Soy Kütüğü [Şecere-i Terâkime], İstanbul, ts.). 2. Şecere-i Türk. Şecere-i Türkî şeklinde de anılan eser, XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Şiban Özbek hanlarının (Şeybânîler) tarihine dairdir. Bu hanların neseplerini de veren müellif eserini ölüm tarihi olan 1663 yılına kadar getirmiş, kalan kısmını ise oğlu Enûşe Bahadır tamamlamıştır. Ebülgazi, Şecere-i Türk’ün baş kısımları için Reşîdüddin’in CâmiǾu’t-tevârîħ’inden, diğer kısımlar içinse Timurlular döneminde yazılmış müellifi bilinmeyen MuǾizzü’l-ensâb adlı bir kitaptan faydalanmıştır. Şecere-i Türk Batı dünyasında erken tanınan ve itibar edilen bir kitap olmuştur. 

Eser 1717’de, Sibirya’da esaret hayatı yaşamakta olan İsveçli Strahlenberg tarafından bulunmuş, yine bir İsveçli olan Schenström tarafından Rusça bilen bir imama tercüme ettirilmiş ve buna dayanarak 1721’de Almanca’ya çevrilmiştir. Daha sonra eserin aslını ve bu tercümesini Alman bilgini Messerschmid Göttingen şehrine getirmiştir. Burada Barenn tarafından Fransızca’ya çevrilmiş ve Dr. Bentinck tarafından açıklamalarla birlikte iki cilt halinde yayımlanmıştır (Histoire généalogique des Tartares traduit du manuscrit Tartare l’Abulgazi Bagadur Chan, La Haye 1726). Ardından Rusça ve İngilizce tercümeleri yapılan fakat pek itibar görmeyen eser 1780’de Göttingen’de Almanca olarak neşredilmiştir (Ebulgazi Bagadur Chans Geschichtsbuch der Mugalisch-Mongolischen oder Mongolischen Chane). Bu arada Ruslar eserin başka nüshalarını da bulmuşlardır. 

Tarihçi Ch. Frähn ile Kazanlı âlim İbrâhim Halfin 1825 yılında eserin aslını Latince bir önsözle Kazan’da yayımlamışlardır (Abulgasi Bagadur Chani Historia Mongolorum et Tartarorum). Bu neşre dayanarak G. Sablukov tarafından yapılan Rusça tercüme 1905’te gerçekleştirilmiştir. Kazan baskısını esas alan Ahmed Vefik Paşa eseri Osmanlı Türkçesi’ne çevirmiştir. 28 Eylül 1863-23 Şubat 1864 tarihleri arasında Tasvîr-i Efkâr gazetesinde kısmen tefrika edilmiş olan bu tercüme 1864 yılında kitap haline getirilmiştir (DİA, II, 151). Baron Desmaisons ise o güne kadar bulunan bütün nüshaları karşılaştırarak bir cildi Türkçe metin, diğer cildi Fransızca tercüme ve hâşiyeler olmak üzere eseri iki cilt halinde yayımlamıştır (Histoire des Mogols et des Tatars, St. Petersburg 1871, 1874). Eserin bu neşre dayanarak Abdülallâm Feyzhanoğlu tarafından Kazan Türkçesi’yle, Rıza Nur tarafından Türkiye Türkçesi’yle yapılmış başka basımları da vardır. Ebülgazi Bahadır Han eserinde her ne kadar kendisinin ilk tarihçi hükümdar olduğunu söylemekteyse de 1550’de Hârizm’de kendi atası olup bir tarih yazan, fakat eseri günümüze ulaşmayan Dost Sultan’ı unutmuş görünmektedir. Ayrıca Yâdigâr Han’dan başlayarak devrin Hârizm Özbek hanlarının yanında vezirlik yapmış ve eserini 1551 yılında tamamlamış olan Ötemiş Hacı’nın tarihini de görmediği anlaşılmaktadır. Ebülgazi Bahadır Han’ın eserleri destanî mahiyette olmakla birlikte Orta Asya Türk tarihi ve Türkler’in soyuyla ilgili çok değerli birer kaynak durumundadır.


BİBLİYOGRAFYA:

Ebülgazi Bahadır Han, Şecere-i Terâkime, İstanbul 1937; a.e. (nşr. Muharrem Ergin), İstanbul, ts.; I. Ivanov, Ródolslovnoe drevo tyurok Abu-l-Gazi-Chana: Grammaticheôkiî ocherk, Tashkent 1969; W. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, Ankara 1975, tür.yer.; Banarlı, RTET, II, 645-647; Erdoğan Merçil, Fars Atabegleri Salgurlular, Ankara 1975, s. XIX, 28, 30; C. de Vaux, Les Penseurs de l’Islam, Paris 1984, I, 223-227; İbrahim Olgun, “Ebü’l-Gazi Bahadır Han”, TA, XIV, 291-292; A. Zeki Velidi Togan, “Ebülgâzî Bahadır Han”, İA, IV, 79-83; B. Spuler, “Abu’l-Ghazı Bahadur Khan”, EI² (İng.), I, 120-121; a.mlf., “Abu’l-Ğāzī”, EIr., I, 292-293; Ömer Faruk Akün, “Ahmed Vefik Paşa”, DİA, II, 151.
Mustafa Kafalı   

Ebulgazi Bahadır Han 
(Ürgenç, 1603 - Ürgenç, 1644 ) 
Ebulgazi Bahadır Han, Babür Şah gibi Türkistan'da yetişmiş bir şahsiyettir; han, şair, âlim ve tabiptir. Türk dilinin bir çok şive ve ağzını bildiği gibi, Arap ve Fars dillerini de iyi bilir. Ebulgazi Bahadır Han, 1603 yılının 12 Ağustos'unda (H. 1012) Ürgenç'te doğdu. Ailesi Şey-banîler sülalesindendir. Han oğlu olarak her alanda eğitim gördü. Babası Arap Muhammed Han 1602-1623 yıllarında Hive'de hanlık yapmıştır. Annesi Mihribanu Hanım, Can Gazi Sultan'm kızıydı. Ebulgazi altı yaşındayken annesi vefat eder. Kardeşleri Habeş ve İlbars, annelerinin aşireti Naymanlarla bir olup babalarına başkaldırdılar. 

Arap Muhammed Han, oğullarım affederek, bunun taht için bir mücadele olduğu düşüncesiyle onlara Vezir şehrini verdi. 1616 yılında 13 yaşındayken Ebulgazi taht kavgalarına karıştı. 1621 yılında yine baba ile oğulların arası bozuldu. 
Arap Muhammed Han, büyük oğlu İsfendiyar ve Ebulgazi bir tarafta, Habeş ve İlbars Sultanlar diğer tarafta olduğu halde savaş başladı. Arap Muhammed Han esir alındı ve gözüne mil çekildi. Ebulgazi önce Kafa, sonra Buhara'ya İmam Kulı Han'ın sarayına kaçtı. İsfendiyar ise İs-fehan'da Şah Abbas'a sığındı ve ondan yardım alarak 1623'te Hive tahtını ele geçirdi. Ebulgazi ağabeyinin yanına geldi ve İsfendiyar, ona Ürgenç'i verdi. Ama dört yıl sonra kardeşlerin arası açıldı, Ebulgazi, Yesi taraflarına İşim Han yanına kaçtı. 
Sonra Taşkent'e ve Buhara'ya gitti. Harezm'e teklif edilmesinin üstüne 1630 yılında İsfendiyar Hive'yi ona verdi. Ancak birkaç ay sonra Ebulgazi'yi ayaklanmayla suçlayarak yakalatıp İran'a, Şah I. Safi'nin (1629-1642) yanına sürgüne gönderdi. Ebulgazi on yıl İran'da sürgünde kaldı. 1639'da sürgünden kaçtı, Balhan'da Teke Türkmenlerinin yanına sığındı. 1643 yılında oradaki halk onu han yaptı. 1644'te Ebulgazi bütün düşmanlarını yenerek Harezm tahtını ele geçirdi. Ebulgazi'nin 1646-1664 yılları arasındaki hanlık devri,komşu devletlerle savaşarak geçti. 1664'te ağır bir hastalığa yakalanarak vefat etti. Altmış yıl yaşadı. Kendisinden sonra yerine oğlu Enuşe Han tahta geçti ve on yıl hanlık yaptı. 
Ebulgazi hanlık devrinde Harezm'de bilim ve medeniyetin ilerlemesi için çok hizmet etti. Kendi de şiirler, tarih kitapları, tıp kitaplan yazdı. Bugün onun üç eseri bütün dünyaya malumdur. Bu eserler yüz yıllardır araştırılıp, yayımlanmış, bir çok dile tercüme edilerek gelmiştir. Tıpla ilgili "Menâfiül- însân" adlı eseri 105 bölümden ibarettir; hastalıkları tedavi yolları, ilaçları hazırlama, yararlanma yöntemleri gösterilmiştir. Türk tarihiyle ilgili "Şecere-i Türk" ve "Şecere-i Terakime" eserleri ise dünya çapında bilinir. 
Bu iki eser, sadece tarih bilgileri kitabı değil, eski Türklerin tarihi, Oğuz Kağan'dan hatta Adem Peygamber'den itibaren Türk tarihi, efsaneler ve hikâyeler yoluyla verilmesi açısından edebî eser olarak değerlendirmenin mümkün olduğu çok değerli yadigârlardır. Bu yüzden de bu eserlerden örnekleri bu antolojiye almayı uygun bulduk. 
Ebulgazi'nin iki tarihî eseri de Rabguzî'nin kısası, Nevayî'nin tarihî eserleri, Babür'ün "Vehayî" si, Paşa Hoca'nın "Miftâhü'1-Adl" ve "Gülzâr" gibi eserleriyle birlikte bugünkü Özbek nesrinin klasik örnekleri kabul edilir. Ebulgazi "Şecere-i Tarakîme" eserini H. 1071 (M. 1660) tarihinde yazdı. Eski "Oğuzname'lerdeki, başka tarihlerdeki önemli bilgileri toplayıp, Türkmenlerin ve genel Türk eline ait vakıaları kitaplaştırdı. Onda eski Türkler, Oğuz ve oğulları, Dede Korkut ve diğer Türk büyükleri, tanınmış kişileri hakkında bilgiler vardır. Boyların ortaya çıkışı, kendine has bilgileri, efsaneleri, gelenekleri var. "Şecere-i Türk"te ise bu genel tarihi devam ettirdi. 
Kendi zamanına kadar olan olayları, kendi başından geçen ağır, roman olacak kadar ilgi çekici ve tehlikeli tarihleri anlattı. Eserde memleketler, şahlar, şecerelerin tarihiyle birlikte Celaleddin, Timur Melik, Ali Sultan, Sevinç Han ve Özbek sultanları, Harezm'de, Hive'de tahta geçen hanların tarihi de önemle ve ilgi çekici olarak anlatılmıştır. Bazı bilginler, Ebulgazi'nin bu iki eseri 13-16. asırlardaki eski Özbek Türkçesiyle yazdığını söylediler. Ebulgazi'nin kendisi: "Türkî dil bilen ayttum. Türkîni hem andak aytupmen kim beş yaşar oğlan tüşünür." der "Şecere-i Terakime"de. 
Her iki eser de Harezm'de, sonra da Kazan'da eski yazıyla birkaç kez basılmıştır. Rusça'ya, Fransızca'ya, Almanca'ya tercüme edilmiştir. Türkiye'de de basılmıştır. "Şecere-i Türk" 1992 yılında Taşkent'te "Çolpan" yayınları arasında yüz bin adet yayımlanmıştır. Araştırmacı bilgin Halim Hudaynazarov'un "Şecere-i Türk" ve onun örgenüişi" (Okıtuvçı Neşriyatı, Taşkent, 1993) adlı ilmî araştırması yayımlandı. Eserde Ebulgazi'nin eserindeki tarihî muhit, medeniyet tesiri, tarihî olaylar ve bunların tasviri, tarihi şahısların tasviri, halk hayatı ve örf-âdetler, tabiat tasvirleri, eserin üslubu, folklorik özellikler geniş olarak incelenmiştir. 
Bizim, "Şecere-i Türk"teki önemli ve değerli tarafları ayrıntılarıyla söylemeye imkanımız yok, zaten bu eser bilinmektedir. Ancak bir iki örnekle yetineceğiz. Ebulgazi, sürgün hayatını ve kaçışını şöyle anlatır: "Irak'ta îsfehan şehrinde on yıl kaldım. Onbirinci yıl, yanımdaki üç kişiye söyledim: Artık ka- çıyorum. Sizler de yoldaş olun. Öyle yapalım dediler. Yemek için verilmiş berat vardı. Bunun bin tengelik kısmını beni saklayan kızılbaşa verdim. "Bunu çabuk satıp, kendin için bir cariye satın al; eğer sabaha kadar gelirse, verirsin; gelmezse senindir." O berata gitti. Sabahleyin gidip at pazarından sekiz at aldım. 

Tek tek getirip avluda görünmeyecek yerlere sakladım. Herkes yattıktan sonra hepsini eğerledim. İçimizde Farsça ve Türkçe bilen biri vardı. Onu beğ yaptım. Bir yiğidi desturhancı yaptım, bir yiğidi hizmetkâr kılığına soktum. Kendim de at bakan seyis oldum. Ondan sonra birbirimizin sakalını kestik. Sonra atlan bir bir dışarı çıkardık. Büyük şehirlerde gece yansı olunca nekkâre çalarlar. O anda nekkârehanede nekkâreye vurmaya başladılar. Atlanıp yürüyüverdim. 

Kapıya yaklaşınca, şıltır şıltır yapıp kapının kilidini açtı. Kapıyı iki tarafa çekti. Çıkıp gittim..." (Ebulgazi, "Şecere-i Türk", Taşkent, 1992,175-176. s.) Ebulgazi bu eserinde atasözlerinden de faydalanır. Mesela; "Öksük öz kindigin özi keser", "Atang ivin yav çapsa, birge çap", "İt semirse igesini kapar" gibi. Yine Ebulgazi eski destanlarımızın üslubundan da yararlanır, seci tarzından: "Mengli Han takı bir nece yıllar et yip kımız içip... ayday, kündey suluvlarnı kuçıp sımbaday yorgalarm minip, köngli tigen yirlerge uçup ol dünyaga kitdi" gibi. Dili bugün de anlamaya, millî dili yüceltmekte faydalanmaya yarar. 

Bugün de can, ceset diyoruz. Ebulgazi de, "can" Arapça, Tacik "huş" der, Özbek "tin", Moğol "amin" der, diye anlatır. Örf-âdetler de çokça tasvir edilir: "Sol, Moğol resmiyetinde yücedir, Yürek solda... aziz misafiri solda oturturlar" gibi (114- 115.s.) Ebulgazi'nin hayatı ve eserleri Türkistan'ın par- çalanması ve düzen değiştirmesi sonucunda yeterince araştırılamadı. 199O'lı yıllardan itibaren yeniden incelenmeye başladı. Gazete ve dergilerde makaleler yayımlandı. "Şecere-i Türk" basıldı. Meşhur Özbek şairi ve romancısı Erkin Semender, Ebulgazi Bahadır Han hakkında roman yazdı. Bunlar elbette devam edecek. Bu antolojiye Taşkent'te 1992'de basılan "Şecere-i Türk" eserinin 32-35 ve 108-109. sayfalarından alınan bölümler verildi. 

ŞECERE-İTÜRK (Eserden parçalar) 

QARLUQ ELİNİN ZİKRİ / KARLUK HALKI HAKKINDA 
Qarluq eli Moğulistande berk tağlerinin içinde yurt qılib olturdiler. Ekin ekerler erdi ve malleri hem bolur erdi. Bir yahşisini padşah köterib, ul ölse yene birisini ve köp ermesler erdi. Gah tüzük bol-ğende ikki min evlik bolur erdi. Tört min yilge yaqın ul yurtde olturğendin son, Çingizhan moğul eline padşah bolib, özge ellerni hem baqindurub, Berles Qubiley nuyan tegeni elçi qılib, menğe baqin teb, Qarluq eline yubardi. /23a/ Ul vaqtde Qar-luqnift padşahi Erslanhan tegen erdi. Ul Qubiley nuyanğe qoşulub, özinift kizini baş qılib köp peş-qeşlar bilen kelib, hanni kördi. Taki ant içdi, ta ölgünce bendelikdin boynumni tolğemeyin teb, Han taki öz cemayetidin bir qızberdi. înayet ve şefqat qılib qayterdi. Taki Çingizhan baqlerine bakib eytdi: "Muni neçük Erslanhan teb bolur. Bu kündin son muni Arslan seyrek tesünlar," teb hukm qıldi. Moğulnin luğetinde tacikni seyrek deb ermiş. 

Korluk halkı Moğolistan'da yüksek dağların arasında yurt edinip oturdular. Ekin ekerlerdi ve hayvanları da vardı. İyi birini hükümdar yapıp, o ölünce yeni birisini. Çok değillerdi. Sayıldığında iki bin ev vardı. Dört bin yıla yakın o yurtta oturduktan sonra, Cengiz Han Moğol halkına hükümdar olup, başka halkları da kendine bağlayıp Barlas Kubilay Noyan Tigin 'i elçi yapıp, "Bana itaat edin!" diye Korluk halkına gönderdi (23a). O dönemde Karluk'un hükümdarı Arslan Tigin idi. O, Kubilay Noyan 'a katılıp kendi kızını başa geçirip, hediyelerle gidip hanı gördü, bağlandı. Ölene kadar kulluktan boynumu kurtaranlayım, diye ant içti. Han da kendi halkından bir kız verdi. İnayet ve şefkat ile geri gönderdi. Sonra Cengiz Han beğlerine bakıp dedi: "Buna niye Arslan Han denir. Bu günden sonra buna Arslan Sayrak desinler" diye hükmetti. Moğolun lügatında Tacik'e sayrak denir. 

UYGUR ELİNİN ZİKRİ / UYGUR HALKI HAKKINDA 
Uyğurnin ma'nasi yapişqur temek bolur. Ay-turlar, süt uyudi. Süt ereninde biri birindin eyrilür. Uyğendin sofi ayrilmes. Uyudi, ya'ni yapuşti. Taki ayturdekim, imamge uydum. İmam olturse olture turur, turse türe turur, bes yapışqeni bolur. Andaq ayte tururler kim, Moğul yurtinde ikki tağ bolur. Uzuni kün tuğişidin kün batişğe benihayet uluğ tağler turur. 

Birisinin ati Tokretubuzluk ve taki birinin ati Üstünlük. Tenrim bu ikki tağ aresinde, Moğul yurtinifi kün batisinde taki bir tağ bar turur. Ani Kut tağ derler. Bu aytilğen tağlernifi aresinde bir yerde aqeturğen on say bar turur. /23b/ Bir yerde toqquz say, berçesi uluğ suvler turur. Qad-dim uyğur eli şul saylernin aresinde oltururler erdi. On sayde olturğenni on uyğur derler erdi. Toq-quz sayde olturğenni toqquz uyğur derler erdi. Seherleri, kendleri ve ekinleri köp bolur erdi. Yüz yi-girmi uruq el erdiler. 

Bir kişini padşah koterib, enin ağzine baqmesler erdi. Bu sebebdin buzulurğe keldiler. Bir kün berçesi yiğilib keneştiler. Taki eyt-diler: "Biz ikki bölek elmiz: her qaysimiz bir kişini töre qıleli. Her kim anin sözin qabul qılmese, malin aldursin ve başin aldursin, tediler. Taki on uyğur urukindin Menutay atlik kişini töre koterib, El - eliter laqab qoydiler. Toqquz uyğur Özkender urukindin bir kişini töre koterib, Qulerkin laqab qoy-diler. Bu ikkisinin oğlanleri yüz yilğeçe torelik qıldiler. Endinsofi Taki bir uyğur boldi. On uyğurğe her kim töre bolse, El eliter tediler. Toqquz uyğurğe her kim töre bolse, Qulerkin tediler. Köp yiller törelerinin atlerini şundek derler erdi. Endin son her kim töre bolse, ana Eydikut /İdikut/ tediler. ey-dinin me'nasin berçe bilursiz, yubardi temek bolur.

 OJRĞIZ VE KEMKEMÇUT ELİNİN ZİKRİ 
Oğuzhannin Qırğiz atli nebiresi bar erdi. Anin nesli tururler. Emma bu vaqtde Qırğız neslindin kişi az turur. Moğuldin ve özge uruklerdin otke ve suvğe bolub, Qırğız yutine barib olturub, Qırğız atin koterib tururler. Özleri qaysi urukdin er-kenlerin bilurler. Qırğız ve Kemkemçut ikki vilayet turur. Bir-birine yaqın. Bir terefi Selenge atlik ve bir terefi Eykiremuren atlik. İkkisi hem uluğ aker suv turur. Ebir/İbir/ ve Sibir tegen ikki vilayet bolur. Q

ırğız yurti ane yaqm turur. Qırğız eli töresine Eylen /İnel/ der. Moğul han ve tacik padşah te-gendek, ul vaqtde töreleri Urus Eynel tegen erdi. Çingizhan Bure tegenni elçi qılib menğe baqsin teb, Qırğız eline yubardi. Urus Eynel elçini yahşi siyleb, özi kelmedi. Köp peşqeşler birlen yahşi kişilerni qoşub yubarib bakindi. Peşqeşlerinin başi, bir ayaqi /25b/ ve burni ve közi qizil ak şunqar erdi. Uygur'un anlamı "yapışan" demektir. "Süt mayalandı" derler. Süt olduğunda birbirinden ayrılır. Mayalandıktan sonra ayrılmaz. 

Mayalandı, yani yapıştı. "İmama uydum" da derler. İmam otursa oturur, kalksa kalkar, yapışanıdır. Moğol yurdunda iki dağ olduğunu söylerler. Uzunluğu gün doğusundan gün batısına kadar olan uçsuz ulu dağlardır. Birisinin adı Togratopuzluk ve diğerinin adı Üskünlük. Bu iki dağ arasında Moğol yurdunun gün batısında da bir dağ vardır. Ona Kut Dağ derler. Bu söylenen dağların arasında bir yerde akan on su vardır (23b). Bir yerde de dokuz su, hepsi büyük sulardır. 

Eski Uygur halkı bu suların arasında otururlardı. On suda oturana On Uygur derlerdi. Dokuz suda oturana Dokuz Uygur derlerdi. Şehirleri, kentleri ve ekinleri çoktu. Yüz yirmi kabileli halktılar. Bir kişiyi hü- kümdar yapıp onu dinlemezlerdi. Bu sebeple bozularak geldiler. Bir gün hepsi toplanıp konuştular: "Biz iki bölüm halkız, her birimiz bir kişiye töre olun. Kim onun sözünü kabul etmese, malı alınsın ve başı kesilsin" dediler. On Uygur boyundan Mengütay adlı kişiyi baş yapıp "İl İlter" diye ad koydular. 
Dokuz Uygur'un Özkender kabilesinden bir kişi baş yapıp "Kül Erkin" adını verdiler. Bu ikisinin oğullan yüz yıl kadar önderlik yaptılar. Onun sonuncusu bir Uygur oldu. On Uygur'a kim boş olsa "İl İlter", Dokuz Uygur'a kim baş olsa "Kül Erkin" dediler. Uzun yıllar önderlerine böyle dediler. Ondan sonra kim önder olsa "İdi kut" (İdi kut) dediler. İdi 'nın anlamını bilirsiniz, "gönderdi" demektir. 

I KIRGIZ VE KEMKEMÇUT HALKI HAKKINDA
 Oğuz Han'ın Kırgız adlı torunu vardı. Onun neslidirler. Ama bu zamanda Kırgız neslinin kişisi azdır. Moğol'dan ve başka boylardan ateşte ve suda olup, Kırgız yurduna gidip oturarak, Kırgız adını alırlar. Kendileri hangi boydan olduklarını bilirler. Kırgız ve Kemkemçut iki vilayettir. Bir tarafı Selenga adlı ve bir tarafı Eykiremuren adlı, ikisi de büyük akarsudur. Ebir (İbir) ve Sibir diye iki vilayettir. Kırgız yurdu ona yakındır. Kırgız halkının başında ilan (İnel) vardır. Moğol'un han, Tacik'in padişah demesi gibi, o vakitte önderleri Urus İnel Tigin'di. Cengiz Han, Böre ligini elçi olarak, "Bana itaat etsin!" diye Kırgız halkına gönderdi. Urus İnel elçiyi iyi adamları gönderip bağlandı. Hediyelerin en iyisi, bir ayağı (25b) ve burnu, gözü kızıl ok şunkardı. 

TATAR ELİNİN ZİKRİ / TATAR İLİNİN ANLATIMI 
Anın atı qadîmde ve bu vaqtda hem meşhur turur. Qadîm yetmiş min evlik erdiler. Köp uruq erdiler. Her qaysısı felân elimiz tip ayturlar erdi. Her uruqları başqa başqa her yirde oltururlar. Amma yaqşıları ve köpreki Hıtayga yaqın. Buyurnavur tigen yirde oltururlar erdi. Hıtay pâdşâhlarına itâ'at qılıp hizmet qılurlar erdi. Gâh gah Hıtay bilen yav bolurlar erdi. Anda Hıtay pâdşâhı leşker yiberip, öl-türtip ve çapturup, taqı özige baqınturur erdi. Bir nece köp elleri Ayqıramuran tigen suvnın ya-qasmda oltururlar erdi. 

Ayqıramuran Qırgız vilayetinin tüşindin ötkendin son, köp suvlar ana qo-şulur, taqı ulug suv bolur. Taqı banp Açı tinizige quyar. Quygan yirinde, tiniz yaqasında bir ulug [26a] şehr bolur. Kendleri köp, köçip yürügen mâlı, eli köp. Yılqısı ulug bolur. Yabagısı biznifi qonan yılqımızday bolur. Yılqısının barçası ala, özge reng bolmas. Ol şehrnifi atını Alaqçin dirler. Anın ya-qmıda kümüş kânı bolur. Ol emin qazanı, tabaqı ve ayağı barçası kümüşdin bolur. 

Özbeknift Alalı, Yıl-qüı, Altunlı, Oçaqlı el bolur ermiş tigeni bu turur. Çingiz Hân ölgendin sofi, Qırgız yurtı ve amfi tört yaradaqı yurtlar barçası Tolı Hânga taalluq bolup erdi. Tolı Hân ölgendin sofi oglanlarımki boldı. Tolı Hânnın ulug hatunı barca oğlanlarının anası Siver Qoqtaybegi, ihtiyar anın qolmda erdi. Hâtûn üç be-gini min kişige baş qılıp kime birlen yiberdi: "Alaq-çinga barın! Qolıftızdın kelse çapufi, kelmese haber alıp kelin!" tip. 

Köp vaqtlar ötkendin son yitti yüz olup, üç beg üç yüz kişi birlen qaytıp kelip aytdılar, her nimerse kim eşitip erdiniz barçası rast. Kümişni köp alıp erdik, kimeni suvnıft yuqarısına yürite bil-meslikdin taşladıq. Havası yaman ıssıq bolur er-kendür. Ol Çingiz Hânga niçük baqmganm Çingiz Hânnıft hikâyetinde tenrim buyursa, aytqumız turur ... 

ÖZBEK HÂN BİN TOGRAL HÂN BİN MENGÜ TEMÜR HÂN BİN BUQA HÂN BİN BATU HÂN BİN COÇİ HÂN BİN ÇİNGİZ HÂNNIN HÂN BOLGANININ ZİKRİ 

Toqtagu Hân ölgendin son on üç yaşında Özbek Hân hân boldı. Taqı elni ata-babasmın destûrı birlen zabt qıldı. Her kimnift mertebesini lâyıq hürmet qılıp inEâmlar birdi. El-ulusnı dîn-i islâmga kirgüzdi. Barca halq ol sâhib-i devletnin sebebindin şeref-i islâmga müşerref boldılar. Andın sofi Coçi elini Özbek eli tidiler. Tâ qıyametgaça hem aytqusı tururlar. Dâd ve adinin dâdm birdi. İkki mertebe Erân yurtıga Ebû Seyd Hân üstige bardı. Taqı Erânnı alabilmey qaytıp keldi. Âhirü'l-emr dünyâdın naql qıldı. Tatar adı geçmişte ve şimdi de meşhurdur. Bir zamanlar yetmiş bin evlik idi. Pek çok halkı vardı. Her birisi filan ilimiz diye söylerlerdi. Bütün halklar başka başka yerde oturuyorlardı. Ama seçkinleri ve çoğu Hıtay'a yakındı. Buyurnavur denilen yerde oturuyorlardı. Hıtay hükümdarlarına itaat edip hizmette bulunuyorlardı. Zaman zaman Hıtay ile düşman olurlardı. 

O zaman Hıtay hükümdarı asker gönderip, öldürüp yağmalatıp böylece kendine bağımlı kılardı. Çoğu halkı Aykıramuran denilen suyun bir yakasında otururlardı. Aykıramuran, Kırgız ilinin güneyinden geçtikten sonra ona pak çok su katılar ve büyük bir ırmak olur ve gidip Açı göle dökülür. Göle döküldüğü yerde, göl kıyısında büyük bir şehir vardır, kend-leri çok, dolaşan hayvanları ve halkı çok. At sürüsü çoktur. Yapağısı bizim bütün sürülerimizce olur. Sürüdeki hayvanların hepsi ala renktir, başka renk olmaz. O şehrin adına Alakçin derler. Onun yakınında gümüş madeni vardır. O memleketin kazanı, tabağı ve kadehi, hepsi kü- müşten olur. Özbeklerin Alalı, Yılkılı, Altunlı, Ocaklı boyları olur denmesinin nedeni budur. 

Çingiz Han öldükten sonra Kırgız yurdu ve onun dört bir yanındaki yurtlar hepsi Tolı Han'a bağlı idi. Tolı Han öldükten sonra oğlanlarının oldu. Bütün idare, Tolı Han'ın büyük karısı, bütün erkek çocukların annesi olan Siver Koktaybegi'nin elindeydi. Hatun, üç beyini bin kişinin başına geçirip gemi ile gönderdi: "Alakçin'e gidin! Elinizden gelirse yağmalayın, gelmezse haber alıp gelini" dedi. Epeyce zaman geçtikten sonra yedi yüz kişi olup, üç bey üç yüz kişi ile geri gelip dediler ki: "Her ne duyduysanız hepsi doğrudur. Gümüşün çoğunu almıştık, gemiyi suyun üstünde yürütemediğimiz için denize attık. Havası çok sıcak imiş." Onun Çingiz Han'a nasıl tâbi olduğunu Çingiz Han'ın hikâyesinde "Tanrı izin verirse" anlatacağız. 

ÖZBEK HAN BİN TOGRAL HAN BİN MENGÜ TEMÜR HAN BİN BUKA HAN BİN BATU HAN BİN COÇİ HAN BİN ÇİNGİZ HAN'IN HAN OLMASININ ANLATIMI 
Toktagu Han öldükten sonra on üç yaşında Özbek Han, han oldu ve memleketini atalarının izni ile zabtetdi. Her kimin mertebesini hürmete lâyık görse ödüllendirdi. Halkı İslâm dinine soktu. Bütün halk o kutlu kişinin sayesinde islam diniyle onurlandı. Ondan sonra Coçi memleketine Özbek ili dediler. Kıyamete kadar da diyeceklerdir. Hak ve adaletin hakkını verdi. İki defa İran yurduna Ebu Seyd Han'a sefer etti ve İran'ı fet-hedemeden geri dönüp geldi. Sonunda bu dünyadan göç etti. 

CÂNIBEK HÂN BİN ÖZBEK HÂNNIN HÂN / CANIBEK HAN BİN ÖZBEK HAN'IN HAN BOLGANTNIN ZİKRİ OLMASININ ANLATIMI 
Özbek Hân ölgendin son Cânıbek Hânnı hân qıldılar. Bu Cânıbek Hân 'aceb müsülmân pâdşâh erdi. 'Ulemâ ve fuzelâ, zühhâd ve ubbâdnı yaqşı hürmet qılur erdi. Şehr-i Sarâycıqda tahtda ol-turdı. Şeriatı Qur'âm bes tutar erdi. Mâlik Eşref bin Temürtaş tigen Âzerbaycânda pâdşâh erdi. Ol Mâlik Eşref [102a] aceb fâsıq ve zâlim erdi. Ol se-bebdin Âzerbaycânnm ahvâli ve mevâlisi her ta-rafga müteferriq boldılar. Qâzî Muhiddîn tigen şehr-i Sarâycıqga bardı-da anda sakin boldı. Amma künde va'z aytur erdi. Bir kün qâzînin va'zını eşitmek üçün hân va'z meclisige bardı. Qâzî va'z aytıp bolgandm son Mâlik Eşrefnin zulm ve bîdâdmdın andag hikâyetler aytdı kim, hân başhq barca halq zâr zâr yıgladılar. 

Andın sofi qâzî hânga aytdı, eğer barıp Mâlik Eşrefdin biznifi dâdımıznı alıbirmesefi, ferdâ-yı qıyâmet senin itegifide biznifi qolımız, tidi. Hânga bir söz te'sîr qılıp, çerik çaqınp, Mâlik Eşrefnin yurtıga atlandı. Barıp Mâlik Eşref birlen muharebe qıhp, bastı. Taqı Mâlik Eşrefni öltürdi. Mâlik Eşrefnin tört yüz teve la'l ve cevahiri bar erdi, özge mâldın başqa. Cânıbek Hân şol la'l ve cevâhirni tamâm leşkerge qısmet qıldı. Taqı feth ve nusret birlen öz yurtıga müracaat qıldı. Öz yurtıga kelgendin son anın zât-ı şerîfige bir hastalıq peyda bolup uzaqga tartdı. Hân imdi men bu hastalıqdın qurtulman, tip oglı Berdibek Hânnı Âzerbaycânga hâkim qılıp erdi. El-qıssa, Berdibek Hân kelmesdin burun Cânıbek [102b] Hân harâb boldı. Taqı hakjın yığıp, gâyibâne Berdibek Hânnı veliahd qıldı ve köp pend ve nasîhatlarnı aytdı. Taqı târîh yitti yüz ellig sikkizde haq rahmeti şa kitdi. On yitti yıl pâdşâhlıq qıldı. Sarâycıqda medfûn boldı. 

BERDİBEK HÂN BİN CANIBEK HÂNNIN HÂN BOLGANININ ZİKRİ 
Cânıbek Hân ölgendin sofi Tebrizdin Berdibek Hân Sarâycıq[ga] keldi. Üç kün aza tutdılar. Azadın sofi tamâm şehzadeler ve ümerâlar Berdibek Hânnı hân qıldılar. Bu Berdibek Hân 'aceb zâlim-tabE, fâsıq, içi qara ve bed-niyet kişi erdi. Aqa ve inişinde, qa-rındaş- urugında hîç kişi qoymay öltürdi kim, yurt özümge bâqî qalgay tip. Bilmedi kim, dünyâ fânî turur. Âhir pâdşâhlıgı ikki yılga yetmey, târîh yitti yüz altmış ikkide vefat tapdı. Sayın Hân evlâdı Ber-dibek-de munqatı' boldı. Hâlâ Özbek içinde mesel turur: "Hâr boynı Berdibekde kesildi." Andm sofi Coçi Hânnıft özge oğlanlarının evlâdı pâdşâhlıq qıldılar. 

Ebu'1-Gazi, ŞecerG-i Türk, Çolpan Neşriyatı, Taşkent 1992, 32-35 ve 108-109 sayfalarından alınmıştır. Özbek Han öldükten sonra Cânıbek Han'ı han yaptılar. Bu Cânıbek Han iyi bir müslüman padişah idi. Bilginler ve fazıllar, dindarlar ve sofulara çok saygı gösterirdi. Saray ak şehrinde tahta çıktı. Kuran hükümlerini çok iyi uygulardı. Malik Eşref bin Temürtaş denilen kişi Azerbaycan 'da padişah idi. Bu Malik Eşref son derece bozguncu ve zalim idi. Bu yüzden Azerbaycan'ın ileri gelenleri ve mollaları her tarafa dağıldı. Kadı Mühiddin adlı birisi Saraycık'a vardı ve orada yerleşti. Her gün vaaz verirdi. Bir gün kadının vaazını dinlemek için hü- kümdar vaaz meclisine gitti. Kadı, vaazını bitirdikten sonra Malik Eşrefin zulüm ve haksızlığı üzerine hikâyeler anlattı, hükümdar başta olmak üzere bütün halk zari zari ağlatılar. Ondan sonra kadı, hana dedi ki: "eğer gidip Malik Eşreften bizim hakkımızı alı- vermezsen yarın kıyamette bizim elimiz senin eteğinde olur" dedi. 

Bu söz hükümdara etki etti, askeri çağırıp Malik Eşrefin yurduna doğru ata bindiler. Gidip Malik Eşrefle muharebe edip yendi ve Malik Eşrefi öldürdü. Malik Eşrefin öteki mallan dışına dört yüz deve yükü kırmızı yakutu ve incileri vardı. Cânıbek Han bu yakutlan ve incileri tamamıyla askerlere dağıttı ve fetihten sonra zafer kazanarak kendi yurduna döndü. Kendi yurduna döndükten sonra onun kutlu zatına bir hastalık arız olup iş yapamaz hale getirdi. Han, şimdi ben bu hastalıktan kurtulmam deyip oğlu Berdibek Han'ı Azerbaycan'a hakim yapmıştı. Kısaca, Berdibek Han gelmeden önce Cânıbek /102b/ Han mahvoldu ve halkını toplayıp kendisi yokken Berdibek Han 'ı veliaht yaptı ve ona çok öğütler verdi. 758 tarihinde hakkın rahmetine kavuştu. 17 yıl padişahlık yaptı, Saraycık'ta defnedildi. 

BERDİBEK HAN BİN CANIBEK HAN'IN HAN OLUŞUNUN ANLATIMI 
Cânıbek Han öldükten sonra Berdibek Han Tebriz 'den Saraycık'a geldi, üç gün yas tuttular. Yasdan sonra bütün şehzadeler ve emirler Berdibek Han 'ı han yaptılar. Bu Berdibek Han son derece zalim tabiatlı, bozguncu, ruhu kara ve kötü niyetli kişi idi. Ağabeyi ve küçük kardeşlerinden, kardeş çocuklarından hiçbirini sağ bırakmayarak öldürdü. Ülke ebediyen benim olsun dedi. Bilmedi ki dünya fanidir. Sonunda padişahlığı iki yıla varmadan 762 tarihinde vefat etti. Sayın Han'ın evladı Berdibek'in de soyu kesildi. Hâlâ Özbek halkı arasında bir deyim vardır, "eşek boynu Berdibek'te kesildi." Ondan sonra Coçi Han'ın öteki oğlanlarının çocukları padişahlık yaptılar. Latin Harflerine aktaran : Prof. Dr. Mustafa Canpolat • Türkiye Türkçesi'ne aktaran : Özkan Öztekten

TÜRK TARİHİNDE ŞECERE GELENEĞİ: TÜRKMEN ŞECERELERİ ÖRNEĞİ PDF E-KİTAP Murat İLLİYEV





TÜRK TARİHİNDE ŞECERE GELENEĞİ
TÜRKMEN ŞECERELERİ ÖRNEĞİ 
PDF E-KİTAP 
Murat İLLİYEV

Nâme-i Peygamberî (Orjinal)


Nâme-i Peygamberî (Orjinal)

Resulullah asm’in Cinlere Mektubu olarak bilinen
 Name-i Peygamberi’nin Orjinal Nüshasını Sizler için Derledik
Ebu Dücane ra, Allah Resulü asm’in huzuruna gelip: 
Ya Rasulullah!  Yatağıma yattığım zaman değirmen sesi, arı vızıltıları gibi sesler işitiyorum.  Şimşek parıltısı gibi şeyler görüyorum. Başımı kaldırıp baktığımda evimin orta yerinde siyah ve uzun gölge gibi bir şeyin olduğunu  görüyorum.  Yakalamak  için elimi uzattığımda derisinin üzerindeki kılların kirpi kılları gibi olduğunu ve ağzından yüzüme doğru ateş parçaları attığını görüp beni yakacağını zannediyor, uyuyamıyorum, korkuyorum.” dedi. 
Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdular:
 “Ey Ebu Dücâne, evinize gelen korkunç bir mahluktur. Bana bir kağıt ve kalem getiriniz.”  
Getirilen kağıt ve kalemi Hazreti Ali kv’e verdi ve
 “Bismillah diyerek (aşağıdaki mektubu) yaz.” 
buyurdu. 
Ebu Dücane (r.a.) diyor ki:
 Resulü Ekrem (s.a.v.)’in yazdırdığıbu mektubu götürüp yastığımın altına  koydum ve yattım. Gece yarısı uyanmıştım. Kulağıma şöyle bir korkunç ses geldi:
Lat ve Uzza’ya yemin ederim ki bizi yaktın. Bu mektubun sahibi hakkı için bu  mektubu kaldır. Senin evine bir daha gelmeyeceğiz.
Ebu Dücane (r.a.) diyor ki: 
Sabahleyin erkenden kalkıp Resulü Ekrem (s.a.v.) in arkasında sabah namazı kıldım. Cinlerin feryadını Resulü Ekrem (s.a.v.)’e haber verdim.”  
Resulü Ekrem (s.a.v.) bana şöyle buyurdu:  
Ey Ebu Dücane! O mektubu kaldır. Beni hak peygamber olarak  gönderen Allah’a yemin ederim ki eğer o mektubu kaldırmazsan onlar  kıyamete kadar azap içinde kıvranırlar.
(HasâisıKübrâ, c.2, 369)
Name-i Peygamberi’nin Orjinal Nüshasını Sizler için Derledik
Name-i Peygamberi Orjinal

Bismillâhirrahmânirrahıym. 
Hazâ kitâbün min muhammedin rasûlî rabbil
âlemiyn. ilâ men tarakad dara minel ummâri vez züvvâri ves sâlihıyne illâ
târikin yatruku bi hayrın yâ rahmânü emmâ ba’dü; fe inne lenâ ve leküm fil
hakkısiaten fe in tekü âşikan mûlian ev fâciran muktehımen ev râıyen
hakkan mübtılen hazâ kitâbüllâhi yentıku aleynâ ve aleyküm bil hakkıinnâ
künnâ nestensihu mâ küntüm ta’melûne ve rusülünâ yektübûne mâ küntüm
temkürûne ütrukû sahibe kitabî hazâ ventalikû ilâ abedetil asnâmi ve ilâ men
yez’umü enne meallâhi ilahen âhara lâ ilahe illâ hüve küllü şey in hâlikün illâ
vechehû lehül hükmü ve ileyhi türceûne tuğlebûne hâ miym lâ tünsarûne ha
miym ayn siyn kâf. Teferraka a’dâüllâhi ve beleğat huccetüllâhi ve lâ havle
ve lâ kuvvete illâ billahi fe se yekfiykehümüllâhü ve hüves semiy’ul aliym.

PSİKANALİZ VE ZEN BUDİZM PDF E-KİTAP Çeviri-.İLHAN GÜNGÖREN






PSİKANALİZ VE ZEN BUDİZM 
PDF E-KİTAP 
Çeviri-İLHAN GÜNGÖREN

PSİKANALİZ VE DİN PDF E-KİTAP Çeviren:ŞÜKRÜ ALPAGUT





PSİKANALİZ VE DİN 
PDF E-KİTAP 
Çeviren:ŞÜKRÜ ALPAGUT

ÖZGÜRLÜKTEN KAÇIŞ PDF E-KİTAP ÇEVİREN: ŞEMSA YEĞİN




ÖZGÜRLÜKTEN KAÇIŞ
PDF E-KİTAP
ÇEVİREN: ŞEMSA YEĞİN

MARX’IN İNSAN ANLAYIŞI PDF E-KİTAP Çeviren: KAAN H. ÖKTEN





MARX’IN İNSAN ANLAYIŞI
PDF E-KİTAP
Çeviren: KAAN H. ÖKTEN

KENDİNİ SAVUNAN İNSAN Ahlak Felsefesinin Psikolojisine İlişkin Bir Araştırma PDF EİKİTAP (Çeviri Necla ARAT)




KENDİNİ SAVUNAN İNSAN 
Ahlak Felsefesinin Psikolojisine İlişkin Bir Araştırma 
PDF EİKİTAP 
(Çeviri Necla ARAT)

İTAATSİZLİK ÜZERİNE PDF E-KİTAP (Denemeler) Çeviri: Ayşe SAYIN





İTAATSİZLİK ÜZERİNE PDF E-KİTAP
 (ÜZERİNE DENEMELER) 
 Çeviri: Ayşe SAYIN 
 I. Psikolojik ve Ahlaki Bir Sorun Olarak İta‐atsizlik 7 
 II. Hümanist Psikanalizin Mara’ın KuramınaUygulanması 17 
 III. Peygamberler ve Rahipler 37 
 IV. İnsanın Global (Evrensel) Felsefesi OlarakHümanizm 57
V. Bırakalım insan Egemen Olsun 71
VI. Hümanist Sosyalizm 91
VII. Garantilenmiş Gelirin Psikolojik Yönü ... 111
VIII. Tek Taraflı Silahsızlanma Savunusu 125
IX. Yaşlanmanın Psikolojik Sorunları Üzerine 147
X. Banş Kuramı ve Stratejisi Üzerine

SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ PDF E-KİTAP (PROTOKOL 1-24 ARASI )





SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
 PDF E-KİTAP TAMAMI
(PROTOKOL 1-24 ARASI )

SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ (PROTOKOL 17-24 ARASI)

PROTOKOL - 17 
Avukatlık mesleğinin icrası; soğuk, zâlim, inatçı, karaktersiz insanlarmeydana getirir. Bunlar her meseleyi şahsa bağlı olmayan sırf hukukîgörüş noktasından ele alırlar. Onların kökleşmiş alışkanlığı her şeyde oişin neticelerinin kamuya faydasına değil, onun maddî mahiyetininmüdafaa yönünden değerine bakmaktır. Onlar çoğunlukla herhangi birşeyin müdafaasını üzerlerine almayı reddetmezler, hukuk ilminin en ufakbir meselesi üzerinde münakaşalar yaparak her ne bahasına olursa olsunbir beraat kararı almağa uğraşırlar, ve bu suretle adaleti bozarlar. Busebepten dolayı biz bu mesleği dar bir çerçeveye sokacağız ve onuumumi icra hizmeti sahası içinde tutacağız. Avukatlar aynen hâkimlergibi davada taraf olan şahıslarla haberleşme yetkisinden mahrumedileceklerdir. Onlar işi sadece mahkemeden alacaklar ve o işi rapor vebelge notları ile tetkik edecekler ve müvekkillerini meydana çıkanhadiselere dair mahkemede sorguya çekilmelerinden sonra müdafaaedeceklerdir. Onlar müdafaanın mahiyetine bakılmaksızın bir ücretatacaklardır. Bu durum takibat yararına raportör olacak savcıya karşıonları yalnız adalet yararına hukuk mesleği icra eden raportörlerdurumuna getirecektir. Bunlar mahkemelerde işleri kısaltacaktır. Bu yolile şahsî menfaattan değil, kanaat getirmek suretile yürütülen dürüst,tarafsız bir müdafaa uygulaması tesîs edilecektir. Bu aynı zamandasadece en fazla para veren tarafı kazandırmak hususunda anlaşmak içinavukatlar arasındaki bozuk pazarlık alışkanlığını da ortadan kaldıracaktır.Uzun zamandan beri Yahudi Olmayanların papaz sınıfını itibardendüşürmek ve bu suretle onların dünya üzerindeki faaliyetlerini yıkmağadikkat ediyoruz. Onlar bize bu günlerde hâlâ büyük bir engel olabilirler.Günden güne onların dünya halkları üzerindeki tesiri azalıyor. Vicdanhürriyeti her yerde ilân edilmiştir. Bu sebeple şimdi bizi Hıristiyan dîninintamamen yıkılması ânından ayıran müddet; sadece seneler ile ifadeedilecek kadar kalmıştır. Diğer dinler için de böyledir. Bununla beraberonlarla uğraşmada daha az müşkülâtımız olacaktır. Fakat bundan şimdi bahsetmek mevsimsizdir. Biz siyasette kilisenin nüfuzunu ve kiliseninsiyasette yer almasını müdafaa edenleri, eski gelişmelerine nisbetengeriye götüren dar çerçevelere koyacağız.Papalık sarayını yıkma zamanı nihayet gelince görünmez bîr elin parmağımilletleri bu saraya karşı sevk edecektir. Bununla beraber milletler onunüzerine atıldığı zaman biz sanki fazla kan dökülmesini önlemekistiyormuşuz gibi onun müdafileri kisvesinde ileri çıkacağız. Bu oyalamaile biz onun bütün iç kısımlarına gireceğiz ve emin olun kî bu mevkiinbütün kuvvetini kemirinceye kadar asla bir daha dışarı çıkmayacağız.Yahudilerin kralı dünyanın gerçek papa'sı, enternasyonal kilisenin atasıolacaktır.Fakat biz, gençliği yeni geleneksel dinler için ve müteakiben bizimdinimiz için yeni baştan eğitirken aradaki zaman zarfında mevcutkiliselere açıktan açığa dokunmayacağız. Fakat biz onlara karşı, ayrılıkmeydana getirecek şekilde plânlanmış tenkitçilik yolu ile savaşacağız.Umumiyetle bizim çağdaş basınımız; o zaman devamlı olarak ancakbizim hünerli kabilemizin istidatlı kimseleri tarafından yapılabilecektarzda her vasıta ile onların nüfuzunu azaltmak için en karaktersizifadeler kullanarak devlet işlerini, dinleri, Yahudi Olmayanlarınkabiliyetsizliklerini tenkid etmeğe devam edecektir.Biz herşeyi resmî polis teşkilatının yardımı olmaksızın göreceğiz. Buteşkilât, Yahudi Olmayanların kullanması için bizim dikkatlehazırladığımız yetki genişliği içinde hükümetlerin görüşünüengellemektedir. Bizim programımızda devlete gönüllü olarak hizmetetme prensibi ile teb'amızın üçte biri diğerlerini bir vazife anlayışı ilegözetleme altında tutacaktır. O zaman bir casus ve gammaz olmak birayıp olmayacak bîr meziyet olacaktır. Bununla beraber asılsız ithamlarmerhametsizce cezalandırılacaktır kî bu yetkinin sui istimali çoğalmasın.Ajanlarımız; cemiyetin hem alt tabakalarından hem de üsttabakalarından, vakitlerini eğlence ile geçiren idareci sınıftan,yazarlardan, matbaacılardan ve yayınevi sahiplerinden, kitabevisahiplerinden, kâtiplerden ve satıcılardan, işçilerden, arabacılardan,hademelerden vesaireden alınacaktır. Bu topluluk hiçbir yetkiye sahipolmayacak ve kendi hesabına hiçbir faaliyette bulunmasına izinverilmeyecektir. Bunun neticesi olarak hiçbir kuvveti olmayan bir polisteşkilâtı olarak sadece şahit olacak ve ihbar edecektir. Onlarınihbarlarının tahkiki ve tevkif kararı verme yetkisi sorumlu bir gruba aitolacak ve onlar polis işlerini kontrol edeceklerdir. Bununla beraber tevkifkararının fiilen infazı jandarma ve belediye polis teşkilâtı tarafındanyapılacaktır. Devlet meseleleri ile alâkalı herhangibir şeyi görüp veyaduyup da haber vermeyen şahısların gizleme cürmünü işlediği isbatedilecek olursa bununla itham edilip sorumlu tutulacaklardır.Tam bu günlerde bizzat kendi aile veya üyelerinin KABAL'a aykırıherhangibir şey yaptıklarını farkeden biraderlerimizin onların kabal'dan çıktıklarını ihbar etme tehlikesine girmeğe mecbur tutuldukları gibi,bütün dünya üzerindeki krallığımızda da bütün teb'arruz için devlete buyönde hizmet vazifesi yapmak mecburi olacaktır.Böyle bîr teşkilât yetki ve kuvvet sui istimallerini, rüşvetçiliği,telkinlerimiz vasıtası ile insanların üstün hakları şeklindekinazariyelerimiz île Yahudi Olmayanların âdetleri arasına soktuğumuz herşeyi tamamen ortadan kaldıracaktır. Fakat biz başka türlü nasıl onlarınidaresi ortasında karışıklık sebeplerini önceden hazırlayarak artırabilirdik?Bu metodlar arasında en önemlilerinden bîri düzeni yenileme İçinkullanılan ajanların inatçı bir şekilde kendini beğenmişlik, yetkininsorumsuzca kullanılması ve en başta rüşvetçilik gibi kötü temayülleriningelişme ve ortaya çıkmasını engellemek için elverişli durum bulacakşekilde tâyin edilmeleridir. 
 PROTOKOL - 18 
Otoritenin İtibarı için en öldürücü zehir olan gizli polis teşkilâtının sıkıtedbirlerini daha kuvvetlendirmek bizim için zarurî hale geldiği zamanbiz, taklit karışıklıklar düzenliyeceğiz veya güzel konuşan konuşmacılarınişbirliğinde ifadesini bulan bazı hoşnutsuzluk gösterilerinde bulunacağız.Bu konuşmacıların etrafında onların sözlerine yakınlık duyan herkestoplanacaktır. Bu durum Yahudi Olmayanların polis teşkilatı arasındabulunan hizmetkârlarımız vasıtası ile bize evlerde arama yapma vegözaltında tutma bahaneleri verecektir.Konuşmacıların çoğu eğlence sevgisi ve konuşma uğruna hareketettiklerinden açıktan açığa bir davranışları olmadıkça onlaradokunmayacağız. Sadece onların arasına gözetleyici elemanlarsokacağız. Hatırlanmalıdır ki eğer kendisine karşı sık sık suikastlermeydana çıkarırsa o otoritenin itibarı azalır. Bu durum onun zaafiyeti vedaha kötüsü adaletsizliği fikrini hatıra getirir. Biliyorsunuz ki bizim koyunsürümüzün kör koyunları olan ajanlarımız vasıtası ile Yahudi Olmayankralların hayatlarına karşı sık sık suikastlar yaparak onların nüfuzunukırdık. O ajanlar ki birkaç liberal cümle onları kolayca cürüm İşlemeğesevkeder. Yeter ki o cümleler politik renklerle boyanmış olsun. Bizhükümdarları gizli polis teşkilatının tedbirlerini açıkça ilân etmeklezaafiyetlerini kabule icbar etmekteyiz ve bu suretle de otoriteyi yıkımasürükleyeceğiz.Bizim hükümdarımız sadece ufak bir muhafız birliği tarafından gizlicekorunacaktır. Çünki biz kendisinin mücadele etmeğe kuvvetininyetmeyeceği veya saklanmağa mecbur kalacağı şekilde kendisine karsıbir ayaklanma olabileceği düşüncesini kabul etmeyeceğiz.Yahudi Olmayanların yaptığı ve yapmakta olduğu gibi eğer biz de budüşünceyi kabul edersek hükümdarımız için olmasa bile uzak olmayanbir tarihte onun hanedanı için bu sebepten dolayı bir ölüm hükmü imzaetmiş olurduk. Bizim hükümdarımız titizlikle uygulanan dış görünüşüne göre iktidarınısadece milletin menfaatına kullanacak, kendisinin ve hanedanının çıkarınıdüşünmeyecektir. Bundan dolayı bu durumun müşahadesi ile onunotoritesi bizzat teb'ası tarafından hürmet görecek ve korunacaktır.Bu şekilde bir açıktan açığa koruma onun kuvvetinin teşkilatlanmasındakizaafiyeîi isbat eder. Hükümdarımız daima halk arasında zahiren meraklı görünen erkek vekadınlardan teşekkül eden bir kitle tarafından kuşatılacaktır. Bunlar onunetrafında görünüşte bir tesadüf neticesi imiş gibi ön safları işgaledecekler ve saygısız bir şekilde olan diğer safları geride tutarak iyi birdüzen içinde gibi göstereceklerdir. Bu durum diğer saflar içinde deintizamlı durma numunesi olacaktır. Eğer bir dilekçe sahibi halk arasındagörünüp saflar arasından yol açmağa çalışarak dilekçesini hükümdarıneline vermek isterse ön saftakiler bu dilekçeyi alarak dilekçe sahibiningözlerinin önünde ona vermelidirler ki herkes verilen şeyin yerineulaştığını ve bunun neticesi olarak da bizzat hükümdarın kontrola tâbiolduğunu bilsin. İktidar hâlesinin mevcudiyeti halkın «kral bundanhaberdar olsaydı» veya «kral bunu işitecek» diyebilmesini gerekli kılar.Resmî gizli polis teşkilâtının kurulması ile otoritenin mistik itibarıkaybolur, muayyen bir cür'et meydana gelir ve herkes kendini onunefendisi sayar. Hükümete karşı serkeşlik satan kimseler otoriteninkuvvetinin farkındadırlar ve ne zaman bir fırsat çıkarsa otoriteye karşısuikast yapacakları anı gözlerler. Biz Yahudi Olmayanlara başka şeylertelkin ettik. Fakat her hadise gizli polis teşkilâtının onları nereleregötürdüğünü görmemizi mümkün kıldı.Bize karşı suç işleyenler ciddî bir temele istinad etsin veya etmesin ilkşüpheler ürerine evkif edileceklerdir. Siyasî bir kabahat veya cürümişlediğinden şüphelenilen bir şahsa muhtemel bir hata yapma korkusu ilekaçma fırsatı verilmesine müsaade edilemez, Çünki bu mevzularda biztam mânası ile merhametsiz olacağız. Eğer müsamaha göstererek basitcürümlerde suçun saik ve sebepleri üzerinde durmayı kabul etmekmümkün olsa bile hükümetten başka kimsenin bir şey anlamayacağımeselelerle meşgul olan kimseler için affedilme imkânı yoktur ve hiçbirhükümet de gerçek siyaseti anlayamamıştır. PROTOKOL - 19 
Politikada bağımsız olarak ferden çalışmaya müsaade etmiyorsak dadiğer taraftan haikın durumunu düzeltmek hususunda her çeşit projelerigözden geçirmek için hükümetlere teklifleri ihtiva eden her türlü haberve dilekçe verilmesini teşvik edeceğiz. Bu durum bize teb'amızınkusurlarını ve sair hayallerini açıklayacaktır. Biz ya o işi yaparak veyayanlış hükme varan kimsenin kısa görüşlülüğünü İsbat ederek tedbirli birşekilde onları cevaplandıracağız.Hükümete karşı serkeşlik satma, bir fil karşısında bir fino köpeğinin kesik kesik havlamalarından başka bir şey değildir. Sağlam teşkilatlanmış birhükümet için, polis bakış açısında değil fakat halk bakış açısında, finoköpeği fil karşısında kendi kuvvet ve ehemmiyetinin ne olduğunun tambir bilmezliği içinde havlar, ikisinin ehemmiyet nisbetini gösterecek. İbretalmaktan başka bîr şeye onun ihtiyacı yoktur ve file gözleri iliştiği an finoköpekleri havlamayı kesip kuyruk sallayacaklardır.Politik cürümler ile kahramanlık yapmanın itibarını kırmak için biz onlarıduruşmaya hırsızlık, cinayet ve her çeşit kötü ve ahlâksızca cürümleriişleyenlerle aynı kategoride göndereceğiz. Kamuoyu o zaman kenditelakkileri içinde bu cürüm kategorisini diğerleri ile aynı utanç vericilik ilebağlayacak ve onu da aynı ayıp ile damgalayacaktır.Yahudi Olmayanları isyan ile mücadele etmede bu vasıtaları kabuletmekten engellemek için elimizden geleni yaptık ve umarım ki başarıkazandık. Bu sebeple îdi ki basın vasıtası ile ve dolaylı olarak tarihe dairzekice derlenmiş okul kitaplarındaki ifadeler ile isyan çıkardıkları iddia vekabul edilen kimseleri âmme menfaatına mazlumlar olarak ilân ettik. Builânlar liberal kimseler grubunu artırdı ve Yahudi Olmayanlardanbinlercesini bizim sığır sürümüzün arasına kattı. PROTOKOL - 20 
Bugün mâlî programa temas edeceğiz ki onu plânlarımızın en zor,tamamlayıcı ve kesin noktası olarak sözlerimin sonuna bıraktım. Bubahse girmeden evvel topyekûn faaliyetimizin rakamlar meselesinedayandığını îmâ yolu ile zaten söylemiş bulunduğumu size hatırlatmakisterim.Krallığımızı kurunca otokratik hükümetimiz kendisinin bir baba vekoruyucu rolü oynadığını hatırlayarak kendini koruma prensibi içinde halkkitlelerine budalaca vergiler yüklemekten kaçınacaktır. Fakat devletteşkilâtı pahalı işler. Bu yüzden ihtiyacı olan parayı elde etmek zarurîdir.Bundan dolayı bu mevzuda muvazene meselesi üzerinde hususi birihtiyatla durulacaktır. Hükümdarlığımızda kral, devletindeki her şeyin kendisine ait olduğuhukuki faraziyesinden istifade edecektir (kî bu faraziye kolaylıklagerçekleştirilebilir). Kral, devlet içindeki tedavüllerini düzenlemek için herçeşit meblağın tümünü kanunen müsadere etme yoluna başvurmayetkisine sahip olacaktır. Bundan şu sonuç çıkar ki vergilendirme; mallarüzerine matrah arttıkça nisbeti de artan bir vergi olarak konulacaktır. Butarzda ödenmesi gereken kısım kimseyi zorlamadan ve perişan etmedenmal yekûnunun bir yüzdeki şeklinde ödenecektir. Zenginler bilmelidirlerki fazla mallarının bir kısmını devletin tasarrufuna bırakmak kendilerininvazifesidir. Çünki devlet onların mallarının kalan kısmının mal emniyetinive dürüst kazanç hakkını garanti eder. Dürüst diyorum çünki malüzerindeki kontrol kanunî temele dayalı soygunculuğu ortadankaldıracaktır. Bu sosyal reform yukardan gelmelidir. Çünki bunun zamanı gelmiştir. Bubir sulh taahhüdü olarak zarurîdir.Fakirler üzerine vergi bir ihtilâl tohumudur ve ufağın peşine düşmeksuretile büyüğü kaybederek devletin zararına işler. Bundan tamamileayrı olarak sermayedarlar üzerine bir vergi yüklenmesi bizim bu günlerdeYahudi Olmayan hükümetlerin kuvvetine yâni onların devlet mâliyelerinekarşı muvazene olarak serveti topladığımız hususi ellerde servetartmasını azaltır. Sermayeye göre bir yüzde nisbetî içinde artan bir vergi, şimdiki ferdebağlı vergi veya emlâk vergisinden daha fazla bir gelir getirecektir. Bu,şimdi bize yalnız bir sebepten faydalıdır ki Yahudi Olmayanlar arasındarahatsızlık ve hoşt nutsuzluk uyandırır.Kralımızın dayanacağı kuvvet, muvazene ve sulh garantisini içindebulundurur. Çünki bu şeyler uğruna devlet makinesinin işleyişinisağlamak için sermayedarların gelirlerinden bir kısmını ödemelerizarurîdir. Devlet ihtiyaçları yük hissetmeyen ve ondan yeteri kadarfaydalanan kimseler tarafından karşılanmalıdır.Böyle bir tedbir fakirlerin zenginlere karşı kinini yok edecektir. Çünkifakir onda devlet için lüzumlu mâlî bir destek, sulh ve refah teşkil edenbir durum görecektir. Çünki o bu şeyleri elde etmek için lüzumluvasıtaları zenginlerin ödediğini müşahade edecektir.Eğitim görmüş sınıflardan olan vergi mükelleflerinin yeni ödemelerüzerine kendilerini çok fazla üzmemeleri için bu ödemelerin tahsisedildiği yerlerin tüm hesapları, hükümdar makamının ve idarîmüesseselerin ihtiyaçları için tahsis edilecek olanlar gibi meblağlar hariçolmak üzere, kendilerine verilecektir.Hükümdarlık eden kimse kendisine ait hiçbir mala sahip olmayacaktır.Çünki devletteki her şey onun mal varlığını temsil eder. Başka türlüolsaydı birbirine zıt iki durum olurdu. Hususi servete sahip olma durumu,herkesin umumi malındaki kendisinin mülkiyet hakkını yok ederdi.Hükümdarlık eden şahsın akrabaları devlet imkânları, kaynakları, mâlîvasıtaları ile bakılacak olan mirasçıları hariç olmak üzere devletmemurları saflarına girmeli veya mülkiyet hakkı elde etmek içinçalışmalıdırlar. Kraliyet kanından olma imtiyazı hazîneyi soymaya hizmetetmemelidir.Satın alma, para makbuzu, veya miras alma, matrah yükseldikçe nisbetyükselen bir pul vergisine tâbi olacaktır. İsmen titiz bir şekildekaydedilecek olan bu verginin ödendiği isbat edilmeden nakit veyagayrınakit bir mal devredilmesi halinde maltn eski sahibi bu transferânından devir işleminin bildirilmesinden kaçınmanın ortaya çıkarılmasınakadar geçen müddet için vergi üzerine faiz ödemekle yükümlütutulacaktır. Devir işlemine dair vesikalar her hafta isim, soyadı ve malıneski ve yeni sahiplerinin daimi ikametgâhlarına dair kayıtlarla mahalli hazine dairesine sunulmalıdır. Bu devir işleminin ismen kaydedilmesilüzumlu şeylerin alım satımının mûtad masraflarını geçen muayyen birmeblağdan başlamalıdır. Bu masraflar ise sadece birimin muayyen biryüzdesi şeklinde bir damga vergisine tâbi olacaktır.Şimdi bu gibi vergilerin Yahudi Olmayan devletlerin gelirlerinin kaç misliolacağını siz tahmin edin.Devlet mâliyesi muayyen bir miktar ihtiyat meblağı bulundurmayamecbur olacak ve toplanan vergilerden bu miktarı aşan kısmı tedavülesokulacaktır. Bu meblağlar ile umuma ait işler düzenlenecektir. Bu çeşitişlerde teşebbüs, devlet kaynaklarından meydana gelecek ve çalışansınıfı devlet menfaatlarına ve hükümdarlık eden kimselere kuvvetlebağlayacaktır. Aynı meblağlardan bir kısmı da icad ve verimlilik içinmükâfat olarak ayrılacaktır.Hiçbir suretle yukardaki muayyen ve serbestçe hesaplanan meblağlarınbir tek bîrimi dahî devlet hazinesinde alıkonulmayacaktır. Çünki paranınmevcudiyeti tedavül etmek içindir ve herhangîbir çeşit para durgunluğudevlet makinesinin işleyişine yıkıcı bir tesir yapar. Çünki o yağlamayağıdır. Yağlamadaki durgunluk mekanizmanın muntazam işleyişinidurdurabilir.Mübadelenin bir kısmı yerine faizli senetlerin ikame edilmesi kesinlikle budurgunluğu meydana getirmektedir. Bu halin neticesi zaten kâfiderecede görülebilmektedir. Biz bir de hesap mahkemesi kuracağız. Orada hükümdar henüz hesabıtamamlanmamış olan câri ayın hesabı ve henüz tevdi edilmemiş olanevvelki ayın hesabı müstesna olmak üzere devlet gelir ve giderlerinintüm hesabını her ân bulacaktır.Devleti soymada menfaati olmayacak tek ve yegâne şahıs onun sahibiolan kimsedir; yâni hükümdar. Bu sebepledir ki onun şahsî kontrolüsızıntı ve israf imkânlarını ortadan kaldıracaktır.Hükümdarın kontrol ve tetkike zaman bulabilmesi için çok kıymetlivaktini alan âdabı muaşeret uğruna kabul merasimierindeki temsilîgörevi kaldırılacaktır. O zaman onun iktidarı tantana ve ihtişamkazanmak için tahtı kuşatan ve devletin umumi menfaatlarını gözetmeyipyalnız kendi menfaatlarını gözeten her devrin adamı olan gözde kimselerarasında parçalanıp bölüştürülmeyecektir.Yahudi Olmayanlar için meydana getirmekte olduğumuz ekonomik krizlerparayı tedavülden çekmekten başka vasıtalarla meydana getirilmişdeğildir. Devletlerden parayı çekerek muazzam sermayeleri hareketsizhale getirdik. O devletler ki borç almak için daima o durgun sermayeleremüracaat etmeğe mecbur oluyorlardı. Bu borçlanmalar faiz ödemeleri ilebirlikte devletlerin mâliyelerine yüklendi ve onları bu sermayelere bağlıköleler yaptı. Sanayiin küçük sermaye sahiplerinin elinden çıkarak büyüksermayedarların elinde toplanması, halkların ve onlarla beraber devletlerin de bütün enerjisini tüketti.Şimdiki durumda paranın tedavüle çıkarılması umumiyetle fert başınaihtiyaçlara uygun bir şekilde değildir ve bundan dolayı işçilerin bütünihtiyaçlarını karşılamaz. Paranın tedavüle çıkarılması nüfusun artışınauygun olmalıdır ve bu suretle çocuklar da mutlaka doğdukları gündenitibaren para istihlâk eden kimseler olarak addedilmelidirler. Tedavülündüzeltilmesi bütün dünya için mühim bir meseledir.Biliyorsunuz ki altının ölçü birimi olması, onu kabul eden devletlerinmahvına sebep olmuştur. Çünki o, para için talepleri karşılamayamuktedir bulunmamaktadır. Ayrıca bu talepleri karşılayamasın diye bizaltını tedavülden mümkün olduğu kadar kaldırmaktayız.Bizim ölçü birimimiz olarak çalışan insan gücünün fiyatı ortayakonmalıdır, bu birim kâğıt ile de hesaplansa odun ile de. Biz paratedavülünü her doğumu miktara ekleyerek ve her ölümü o miktardançıkararak teb'adan her bir kimsenin normal ihtiyaçlarına uygun birşekilde yapacağız. Hesaplar büyük veya küçük idare merkezlerinin her biri tarafından idareedilecektir.Devlet ihtiyaçları için para ödemelerinde gecikmeler olmasın diye bu gibiödemelerin tutan ve şartları hükümdarın karan ile tesbit edilecektir. Budurum bîr bakanlık tarafından bir müessesenin diğerlerinin zararınakorunmasını ortadan kaldıracaktır.Gelir ve gider bütçeleri yan yana icra edileceklerdir ki uzak olarakbirbirlerine karanlık hale gelmesinler.Yahudi Olmayanların mâli müessese ve prensiplerinde öne süreceğimizreformları, kimseyi korkutmayacak şekillerde kisvelere sokacağız. YahudiOlmayanların karışıklıkları ile mâli işlere soktukları düzensiz karanlığınneticesinde reformların lüzumuna işaret edeceğiz. Bu karışıklıklarınbirincisi ilerde göstereceğimiz gibi onların tek bir bütçe hazırlayarakbaşlamalarıdır ki bu bütçe aşağıdaki sebep yüzünden seneden seneyeartar: bu bütçe senenin yarısına kadar sürüklenir, sonra onlar işleridüzeltecek bîr bütçe talep ederler ve bunu üç ayda harcarlar, bundansonra ek bir bütçe isterler ve bütün bunlar bir tasfiye bütçesi ile sonaerer. Fakat müteakip yılın bütçesi bütün ilâvelerin yekûnuna görehazırlandığından normalden senelik ayrılma bîr yıl içinde yüzde elliyekadar ulaşır, ve böylece yıllık bütçe on yılda üç misli olur. YahudiOlmayan devletlerin dikkatsizlik ile müsaade ettikleri bu gibi metodlaryüzünden onların hazineleri boştur. Borçların dönemleri birbirini takipetmekte ve bunlar kalanı bitirmekte ve Yahudi Olmayan bütün devletleriiflâsa götürmektedir. Tam olarak anlıyorsunuz ki Yahudi Olmayanlara telkin ettiğimiz bu çeşitekonomik tertipleri biz tatbik edecek değiliz. Her çeşit borç alma, devletin zayıflığını ve devlet yetkilerininanlaşılmasının eksikliğini isbat eder. Ödünç alma durumları teb'alarındangeçici bir vergi alma yerine el açarak bankerlerimize gelip dilenenhükümdarların başlarının üzerinde bir Demokles'in kılıcı gibi asılıdır.Haricî borçlanmalar öyle sülüklerdir ki kendi kendilerine düşmedikçe veyadevlet onları fırlatıp atmadıkça devletin vücudundan kaldırılmalarınaimkân yoktur. Fakat Yahudi Olmayan devletler onları koparmaz, kanlarınıakıtıp kurutarak kaçınılmaz bir şekilde yok olmaları İçin gönüllü olarakkendi üzerlerine onlardan daha fazla koymakta israr ederler.Gerçekten esasında bir borçlanma ve bilhassa bir dış borçlanma nedir?Bir borçlanma borç alınan sermaye meblağı üzerine bir yüzde nisbetindefaiz ihtiva eden tahvil çıkarılmasıdır. Eğer borçlanma yüzde beşnisbetinde bir yükümlülük taşırsa bu halde yirmi sene içinde devlet borçalınana eşit bir meblağı boş yere faiz olarak öder. Bu durum kırk seneiçinde iki misli, altmış senede üç misli meblağ ödemesine varır vebunlarla beraber borç ödenmemiş bir borç olarak kalır.Bu hesaptan açıkça anlaşılır kî herhangîbir çeşit fert başına vergilendirmeile devlet, vergi ödeyen fakirlerin son kuruşlarını kendi ihtiyaçları içinfaizsiz olarak toplayacağı yerde borç para aldığı zengin yabancılar ilehesaplaşmak için ceplerinden almaktadır.Borçlanmalar dahilî kaldığı müddetçe Yahudi Olmayanlar sadeceparalarını fakirlerin ceplerinden zenginlerin ceplerine aktardılar. Fakat bizborçlanmaları haricî sahaya devretmek için gerekli bütün şahısları satınaldığımız zaman devletlerin bütün serveti bizim kasalarımıza aktı veYahudi Olmayan herkes bize teb'a vergisi ödemeğe başladı.Eğer tahtlarında oturan Yahudi Olmayan kralların devlet işleri hususundasathî olmaları ve bakanların rüşvet almaları veya hükmetme mevkiindekidiğer şahısların malî mevzular üzerindeki anlayış noksanlığı onlarınmemleketlerini bizim hazînelerimize ödenmesi tamamen imkânsızmiktarlarda borçlu yapmış ise bu durum bizim büyük zahmetlerimiz vepara masraflarımız olmaksızın başarılmış değildir.Biz para durgunluğuna müsaade etmeyeceğiz ve bundan dolayı devletinbütün kuvvetini emip bitiren sülüklere faiz ödemesi olmasın diye yüzdebîr faizli dizi hariç olmak üzere faizli devlet tahvili olmayacaktır. Faizlisenet tedavüle çıkarma yetkisi, münhasıran sanayi şirketlerineverilecektir ki bunlar kârlarından ödeme yapmada müşkülat çekmezler,halbuki devlet bu şirketler gibi borç alınan para üzerine kâr yapamaz.Çünki devlet harcamak için borç alır işte kullanmak İçin değil.Sanayi senetleri hükümet tarafından da satın alınacaktır ki böylece oşimdiki borçlanma işlemleri ile faiz Ödeyici olmak durumundan faizkarşılığı para borç veren durumuna geçecektir. Bu tedbir paradurgunluğunu, asalak kârları ve tembelliği önleyecektir. YahudiOlmayanların bağımsız oldukları müddetçe onların arasında bunlarınhepsi bizim için faydalı idi. Fakat bunlar bizim hükümdarlığımız altındaarzu edilen şeyler değildirler. Yahudi Olmayanların bizden faizli olarak borç almaları ve bu paralarınhepsinin bizimle hesap görmek için aynen ve üstelik faiz de eklenerekkendi devletlerinin cebinden alınması gerekeceğini hiç düşünmemelerivakıasında belli olduğu gibi onların safi vahşi hayvan beyinlerinindüşünce kuvvetinin gelişmemiş olduğu ne kadar açıktır. İhtiyaçları olanparayı, bizzat kendi halklarından almalarından daha basit ne olabilirdi?Fakat bizim onlara, borçlanma mevzuunu hattâ bunda kendileri için birmenfaat görecekleri bir ışık içinde sunmak yolunu bulmuş olmamız, bizimseçilmiş dimağımızın zekâsının isbatıdır.Yahudi Olmayan devletler üzerinde yaptığımız denemeler ilekazandığımız yüzyılların tecrübeleri ışığında vakti gelince ortayaçıkaracağımız hesaplarımız açıklık ve kesinlikle ayırdedîlecek ve birbakışta herkese icatlarımızın faydalarını gösterecektir. Bunlar bizimYahudi Olmayanlar üzerindeki hâkimiyetimizi borçlu olduğumuz fakatbizim krallığımızda müsaade edilemez olan bu kötü işlere bir sonverecektir.Muhasebe sistemimizin etrafını öyle manialarla çevireceğiz ki nehükümdar ne de en önemsiz devlet memuru meydana çıkarılmaksızın enufak bir meblağı bile tahsis edildiği yerden saptırmak veya muayyenfaaliyet plânında bir kere tesbit edilmiş olandan başka bir tarafaçevirmek durumunda olmayacaktır.Muayyen bir plân olmaksızın hüküm sürmek imkânsızdır.Bir vakitler devlet işlerinden başka tarafa çekmek için kendilerine temsilîkabul merasimleri, âdabı muaşeret kaidelerine riayet etme ve eğlencelertavsiye ettiğimiz Yahudi Olmayan hükümdarlar sadece bizimhâkimiyetimizin paravanaları idiler. Hükümdarların gözüne girenkimselerin ajanlarımızın kendileri için çizdiği faaliyet sahasındakibeyanları o hükümdarların yerine geçerek her zaman istikbalinekonomileri ve ileriye ait gelişme hususunda va'dler ile kısa görüşlükafalara memnunluk vermişlerdir. Ne ile ekonomi? Yeni vergiler ile mî?Bunlar sorulabilirdi. Fakat bizim beyanatımızı ve tasarılarımızı okuyanlarbunları sormadılar. Bu dikkatsizliğin onları nereye götürdüğünü, halkların hayret vericiçalışmalarına rağmen onların nasıl bir mâlî düzensizlik zirvesinevardıklarını biliyorsunuz, 
 PROTOKOL - 21 
Son toplantıda bahsettiğim dahilî borçlanmaların şimdi teferruatlı birizahını ilâve edeceğim. Haricî borçlanmalar bizi Yahudi Olmayanların millîparaları ile beslemekte olduklarından onlara dair daha fazla bir şeysöylemeyeceğim, Fakat bizim devletimiz için yabancılar yâni haricî hiçbirşey olmayacaktır. Yahudi Olmayan hükümetlere hepsi o devletlerin ihtiyacı olmayan borçparalar vererek o paraları iki misli, üç misli ve daha fazla olarak gerialmak hususunda, idarecilerin rüşvet almalarından ve hükümdarlarıngevşekliklerinden istifade ettik. Kimse bize böyle bir şey yapabilir miydi?Bundan dolayı ben sadece dahilî borçlanmaların teferruatındanbahsedeceğim.Devletler böyle bir borçlanma yapılacağını ilân eder ve tahvilleri yânifaizli senetleri için iştirak taahhüdü açarlar. Herkes alabilsin diye fiyatlaryüzden bine kadar tâyin edilir ve ilk iştirak taahhüdünde bulunanlar içîniskonto yapılır. Ertesi gün herkesin onları satın almak içîn acele ettiğiiddia edilerek sunî vasıtalarla onların fiyatları yükseltilir. Birkaç güniçinde hazine kasalarının dolduğu ve kullanabileceklerinden fazla paramevcut olduğu söylenir. (ondan sonra neden alınsın). İştiraktaahhütlerinin tedavüle çıkarılacak borç senetlerini birkaç kat geçtiğiiddia edilir. Bu yalanlar içinde bütün merhaleler sonuçlandırılır. Onlarderler ki baksana hükümetin tahvillerine ne kadar güven gösterildi.Fakat komedi oynanırken gerçek ortaya çıkar ki bir zimmet, hem degayet ağır bir zimmet meydana getirilmiştir. Faîz ödemeleri için yeniborçlanmalara baş vurma zarurî olur ki bunlar da ana borcu ortadankaldırmaz sadece ona eklenirler. Bu kredi tükenince borcun değil yalnızfaizin dahî karşılanması için yeni vergiler zarurî olur. Bu vergiler de bîrzimmeti kapamakta kullanılan bir zimmettirler.Sonra tahvillerin değiştirilmesi zamanı gelir fakat bunlar borcukarşılamaksızın faiz ödemesini azaltır ve bunun yanında borç verenlerinmüsaadesi olmadan yapılamazlar. Değiştirme ilânı üzerine bir teklifyapılır ki tahvillerini değiştirmek istemiyenlerin paraları iade edilecektir.Eğer herkes İsteksizliklerini beyan edip paralarını geri isteseydi hükümetkendi kazdığı çukura düşecek, iflâs durumuna gelecek ve teklif ettiğiparalan ödemeğe muktedir olamıyacaktı. Yahudi Olmayan hükümetler,teb'alannın malî işlere dair hiçbir şey bilmemeleri ve onlarındeğiştirmeden hasıl olacak kaybı ve faiz azalmasını paralarının başkayatırımlar için tehlikeye atılmasına tercîh etmeleri sayesinde birçokvakitler omuzlarından birkaç milyonluk yükü atmaya muktedirolmuşlardır.Bu günlerde haricî borçlanmalar için Yahudi Olmayanlar bu oyunlarıoynıyamıyorlar. Çünki biliyorlar ki biz paramızın tamamını geriisteyeceğiz.Bu suretle kabul edilen bir iflâs birçok memleketler için halklarınmenfaatları ile onlara hükmeden kimseler arasında herhangibir vasıtabulunmadığının en sağlam isbatı olacaktır.Şu ve müteakip nokta üzerine hususi bir dikkat toplamanızı ricaedeceğim : Bu günlerde bütün dahili borçlanmalar dalgalı borçlar adıaltında birleştirilmiştir. Yâni ödeme vâdeleri çok veya az yakın olanlargibi. Bu borçlar tasarruf bankalarına yatırılan paralardan ve ihtiyat fonlarından meydana gelir. Eğer bunlar uzun müddet için bir hükümetinidaresine bırakılırsa dış borçların faiz ödemeleri olarak uçup gider vebunların yerini eşit meblağda îrad depozitoları alır.Yahudi Olmayanların devlet hazinelerindeki bütün delikleri yamayan iştebu sonunculardır. Biz dünya tahtına çıktığımız zaman bütün bu mâlî ve benzeri desiselerbizim menfaatlarımız ile uygun olmadıklarından süpürülüp giderilecektir.Böylece bir iz bırakmadan bütün para borsaları da ortadan kaldırılacaktır.Çünki biz değerlerimiz üzerinde fiyatların değişmesi ile iktidarımızınitibarının sarsılmasına müsaade etmeyeceğiz ve onların tam değerlerinigösteren fiyatı alçalma ve yükselme imkânı olmaksızın kanun ile ilânedeceğiz. (Yükselme, alçalma için bahane teşkil eder. Gerçekten bizYahudi Olmayanların değerleri üzerinde alçaltma yapmak için evvelayükseltme ile işe başladık.)Biz para borsalarının yerine hükümetin muhteşem kredi müesseselerinigeçireceğiz. Bunların gayesi, hükümet görümlerine göre sanayideğerlerinin fiyatlarını sabit tutmak olacaktır. Bu müesseseler piyasayabir günde beş yüz milyon sanayi senedi sürecek veya aynı miktarıntümünü satın alacak bir durumda olacaktır. Bu suretle bütün sanayiteşebbüsleri bize bağlı hale gelecektir. Onunla kendimiz için ne muazzambir kuvvet temin edeceğimizi kendiniz tasavvur edebilirsiniz. 
PROTOKOL - 22 
Şimdiye kadar ben size söylediğim her şeyde istikbal için şimdidenortaya çıkmaya başlayan büyük hadiselerin seline dalarak, gelmekteolanın ve geçmişin ve halen cereyan eden şeylerin sırlarını, YahudiOlmayanlar ile münasebetlerimizin ve mâlî muamelelerin sırlarını dikkatletasvir etmeğe çalıştım. Bu mevzuda ilâve edeceğim hâlâ az bir kısımşeyler kalmıştır. Günümüzün en büyük kuvveti altın, ellerimizdedir. İki gün içindedepolarımızdan istediğimiz miktarda tedarik edebiliriz.Elbette bizim hükümdarlığımızın Allah tarafından önceden mukadderkılındığına başka delil aramağa lüzum yoktur. Elbette böyle bir servetleçok yüzyıllar boyunca icra etmeğe mecbur olduğumuz kötülüklerinnihayet gerçek refahı doğurduğunu yâni her şeyi düzene getirdiğini isbatetmekte başarısızlık göstermeyeceğiz. Her ne kadar bazı şiddethareketleri ile de olsa yine de hepsi aynen tesis edilecektir. Biz yarılmışve parçalanmış dünyaya gerçek iyiliği ve aynı zamanda şahıs hürriyetini,iade etmiş olduğumuzu ve bununla tesis ettiğimiz kanunları sıkı birşekilde tatbik ederek uygun derecede ilişkiler ile sulh ve sükûndanistifade etmesini mümkün kıldığımızı isbat etme yolunu bulacağız. Bizbununla açıklayacağız kî hürriyet, sefaheti ve gem vurulmamış düzeneriayetsizlik yetkisini içinde bulundurmaz ve bundan başka bir kimseninmevki ve kuvveti, vicdan hürriyeti, eşitlik ve benzeri şeyler içinde herkes için yıkıcı prensipler neşretme yetkisini içinde bulundurmaz. Şahıshürriyeti, hiçbir surette düzensiz kitleler önünde menfur nutuklar ilekendisini ve başkalarını tahrik etme yetkisini içinde bulundurmaz. Çünkigerçek hürriyet, birlikte hayatın bütün kanunlarına ve insanın şerefinesaygı ile ve sıkıca riayet eden ve yetkilerin mevcut oluşları gibi mevcutolmayışlarının da şuuruna sıkıca sarılmış olan, tamamen ve yalnızcakendi şahsının mevzuu etrafında tuhaf tahayyüllerde bulunmayan şahsındokunulmazlığını ifade eder.Bizim otoritemiz parlak olacaktır. Çünki o çok kuvvetli olacak,hükmedecek, yönetecek ve büyük prensipler diye isimlendirdikleri,gerçekte ütopik konuşmalardan başka bir şey olmayan mânâsız sözler ileboğuk sesle bağıran liderlerin ve konuşmacıların arkasında karışıklığadüşmeyecektir. Otoritemiz düzenin tacı olacak ve insanın bütün refahınıihtiva edecektir. Bu otoritenin hâlesi bütün insanlar için önünde mistikdiz bükme ve saygılı korku telkin edecektir. 
PROTOKOL - 23 
Herkes itaatli olsunlar diye tevazu dersleri aşılamak ve bundan dolayılüks maddelerin istihsalini azaltmak lüzumludur. Bununla biz lükssahasındaki rekabet ile alçaltılmış olan ahlâkı düzelteceğiz. Küçüksermaye sahiplerinin istihsalde bulunmalarını yeniden tesis edeceğiz kibu imalatçıların özel sermayesinin altına bir mayın koyma demekolacaktır. Bu, şu sebep için de zaruridir ki büyük mikyasta imâlat yapanimalatçılar her zaman şuurlu olarak olmasa da sık sık kitlelerindüşüncelerini hükümete karşı çevirirler. Küçük sermaye sahiplerininadamları işsizlik nedir bilmezler ve bu durum onları mevcut düzene vebunun neticesinde otoritenin sağlamlığına sıkıca bağlar. İşsizlik bîrhükümet için en tehlikeli şeydir. Bizim için onun rolü otoritenin bizimellerimize geçtiği an bitmiş olacaktır. Sarhoşluk da kanun ile yasakedilecek ve alkol tesiri altında vahşî bîr hayvana dönen şahsın insan olmavasfına karşı işlenmiş bir cürüm olarak cezalandırılacaktır.Bir defa daha tekrar ediyorum ki teb'a sadece kendilerinden kesinliklebağımsız olan kuvvetli ele körü körüne itaat gösterirler, Çünki onlar oelin içinde: bir müdafaa kılıcı ve sosyal felâketlere karşı dayanakhissederler. Bir kralda bir melek ruhu olmasına ne ihtiyaçları var? Ondagörmeleri gereken şey kuvvet ve iktidarın tecessüm ettirilmesidir.Bütün mevcut idarecilerin yerini alacak olan hükümdarımız, varlığınıbizim ahlâksızlaştırdığımız cemiyetlerin arasında sürdürecektir. Ocemiyetler ki Allah'ın otoritesini bile inkâr etmişlerdir. Onların arasındanher tarafa anarşi ateşi sıçrar. Bu hükümdarın ilk işi bu herşeyi yutanateşi söndürmek olmalıdır. Bundan dolayı her ne kadar onları kendikanları ile ıslatacaksa da onları devletin bünyesini kaplayacak her çeşitacılara karşı şuurlu olarak savaşan düzenli bir şekilde teşkilâtlandırılmışordular şeklinde yeniden meydana çıkarsın diye bu mevcut cemiyetlerikılıçtan geçirmeğe mecbur olacaktır. Allah'ın seçtiği bu kimse, düşünce ile değil hisleri ile ve insanlıkla değilhayvanlıkla hareket eden şuursuz kuvvetleri yıkmak için yüce yerdenseçilmiştir. Bu kuvvetler şimdi hürriyet ve hukuk prensipleri maskesialtında soygunculuk ve her çeşit zorbalık tezahürleri içinde zafer şenliğiyapıyorlar. Onlar, harabeleri ürerinde Yahudilerin tahtını kurmak için herçeşit sosyal düzeni devirmiş bulunuyorlar. Fakat o, krallığının başınageçtiği anda onların rolü nihayete erecektir. O zaman onları, yolununüzerinden süpürüp atmak gerekecektir. O yolun üzerine, ne düğüm nede kıymık bırakılmamalıdır.O zaman bizim dünya halklarına şöyle söylememiz mümkün olacaktır:Allah'a şükredin ve bizzat Allah'ın kendisine yıldızını rehber ettiği, alnındainsan kaderinin mührünü taşıyan kimsenin önünde diz bükün kî ondanbaşka kimse bizi yukarda bahsedilen bütün kuvvetler ve kötülüklerdenkurtaramazdı. 
PROTOKOL - 24 
Şimdi kral Davud'un hanedanına ait köklerin dünyanın son tabakaları içingeçerli bir hale konulması metodlarına geçiyorum.Bu geçerli hale koyma en başta bütün beşeriyetin düşüncesinin eğitimineyön verilmesi içinde, dünyanın bütün işlerinin idaresinin bu güne kadardayandığı Siyon Liderlerimizin muhafazakâr gücünde dahilbulunmaktadır.Davud zürriyetinin muayyen mensupları kralları ve onların veliahdlarınamiras hakkına göre değil onların göze batar kabiliyetlerine göre seçerek,siyasetin en gizli sırları içinde, hükümet plânları içinde vazife vererekfakat daima kimsenin bu sırları öğrenmemesini şart koşarak onlarıhazırlıyacaklardır. Bu tarz faaliyetin gayesi, sanatının gizli mevkilerindevazife görmemiş kimselere hükümetin tevdi edilemîyeceğini herkes bilsindiyedir.Bu şahıslara sadece birçok yüzyılların tecrübelerinin mukayeseleri ileyukarda bahsedilen plânların pratik tatbikatı, siyasî ve iktisadî hareketlerve sosyal bilimler üzerinde bütün müşahedeler, kısaca beşeriyetinmünasebetlerinin tanzimi için yaratılıştan sarsılmaz bîr şekilde tesisedilen bütün kanunların ruhu öğretilecektir.Babadan oğula intikal etmek suretile veliahd olanlar eğer eğitimzamanlarında hafifmeşreplik, yumuşaklık ve otoritenin yıkımı olan,kendilerini idare için kabiliyetsiz ve kendi içlerinde krallık vazifesi içintehlikeli yapan diğer vasıflar görülürse tahta çıkmaktan sık sık menedileceklerdir.Sadece kayıtsız şartsız sert kabiliyetli hattâ zâlim bir şekilde hükmedecekkimseler iktidar dizginlerini bizim Siyon Liderlerimizden alacaklardır.İrade zayıflığı veya diğer bîr çeşit kabiliyetsizlik ile hasta olma hallerinde krallar kanunen hükümdarlık dizginlerini yeni ve kabiliyetli elleredevretmelidirler.Kralların câri an için ve bundan başka istikbal için bütün faaliyet plânlanonun en yakın müsavirlerince bile bilinmemelidir.Yalnız kral ve onu korumak için yanında duran üç kişi ne yapılacağınıbilecektir.Azimli iradesi ile kendisinin ve beşeriyetin efendisi olan kralın şahsındaherkes esrarlı yolları ile beraber beşeriyetin akıbetini sezecektir. Hiçkimse kralın tertipleri ile neye vasıl olmak istediğini bilmeyecek vebundan dolayı hiç kimse meçhul bir yolun üzerinde durmaya cesaretedemiyecektir.Anlaşılıyor ki kralın beyin haznesi ihtiva etmeğe mecbur olduğu hükümetplânına uygun olmalıdır. Bu sebepledir ki o ancak yukarda bahsedilenSiyon Liderleri tarafından kafası yoklandıktan sonra tahta çıkacaktır.Halkın krallarını bilmesi ve sevmesi için onun halk ile çarşı pazardakonuşması zaruridir. Bu durum bu iki kuvvetin lüzumlu perçinlenmelerinitemin eder ki bunlar şimdi terör ile bizim tarafımızdan birbirlerindenayrılmışlardır.Bu terör her iki kuvvetin ayrı ayrı bizim nüfuzumuza düşecekleri zamanıngelmesine kadar zarurî idî.Yahudilerin kralı, ihtiraslarının ve bilhassa şehvetinin elinde kalmışolmamalıdır. O, karakterinin hiçbir tarafına kafasının üstünde hayvanı hisgücü vermemelidir. Şehvet, düşünceleri en kötü ve beşer faaliyetinin enhayvanî tarafına çevirdiğinden zihin kapasitelerini ve görüş açıklığınıdiğer hepsinden kötü olarak karıştırır.Davud'un kutsal zürriyetinden olan bütün dünyanın hükümdarınınşahsında beşeriyetin desteği, halkına bütün şahsî temayüllerini fedaetmelidir.Bizim hükümdarımız kusursuzluk örneği olmalıdır.Siyonun 33, dereceden temsilcileri tarafından imzalanmıştır.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...