Budizm
|
Budizm ´in kurucusu Buda
(Guatama, Gotama) ( MÖ.563 - 483 ) Kuzey Hindistan ´da Lumbini
koruluğunda doğmuş bir filozoftur. Buda aydınlanmış anlamına gelir.
Budizm ´ in en güçlü yayılma dönemi Hint Hükümdarlarından Aşoka (MÖ. 273
- 236) zamanına rastlar. Aşoka zamanında Budizm ´ Hindistan,
Seylan,Suriye,Mısır,Makedonya ve Yunanistan ´a kadar yayılmıştır. Aşoka
´dan sonrada yeni Krallar Budizm ´e girmiş yayılmasını sağlamış hatta
Çin,Moğolistan ve Japonya ´nın ileri gelen devlet adamlarının Budizm ´e
hizmet etmesini sağlamışlardır.
Budizm ´ MS 1.yy Türkistan , 4.
yy da Kore , 6.yy da Japonya ve 7.yy da ise Tibet ´te yayılmaya
başlamıştır. Günümüzde Güney,Doğu;Güneybatı ve Orta Asya ´da çok sayıda
taraftarı olan Budizm ´ Avrupa ve Amerika ´da da yayılmaya ve taraftar
bulmaya başlamıştır
Budizm ´de inanç ve ibadet
Budizm ´de
inancın temeli Buda ´ya sığınırım, Dhamma ´ya (dine,doktrine)
sığınırım, Sangha ´ya sığınırım (Rahipler Cemaati,dünyanın en eski bekar
rahipler topluluğu) cümlesi oluşturur.Bunlardan birini inkar eden kişi
budist sayılmaz ve Budizm ´e girmek için yukarıdaki cümleyi söylemek
gerekir. Sangha ´ya giren rahip ve rahibeler evlenemezler.
Budizm
´ de mabetlere Vihara denir. Budistler Karma- Ruhgöçü ´ne inanırlar.
Vihara da ayda 2 kez bir araya gelen rahipler yaptıkları hataları itiraf
ederek benliklerini öldürürler. Bazı dinlerde olduğu gibi Budizm ´de de
bir kurtarıcı bekleme inancı vardır. Kurtarıcının isma Metteya veya
Maitreye ´ dir. inançlarına göre Metteya tüm dünyayı düzeltmek olarak
gelecek ve Buda ´ nın tamamlayamadığı dini tamamlayacaktır.
ibadet
Stupa denilen mabetlerde yapılır. Stupalar helezoni yapıda inşa
edilmiştir. ibadet için Stupaya giren Budist önce Buda ´nın heykeline
saygı gösterisi yapar; O ´na çiçek ve tütsü sunar, Budistler kendi
evlerinde de bir köşede korudukları Buda heykeline tazimde
bulunarak,ibadet ederler. ibadetlerinde klişeleşmiş dua ve söz yoktur.
Budizm ´in kutsal ziyaret yerleri ;
Budanın doğum yeri( Lumbin)
Aydınlanma yeri (Bodhi Gaya)
Buda ´ nın ilk vaaz verdiği geyik parkı (Sarnarth ´da)
Buda ´nın öldüğü Uttar_Prades şehri,
Ganj nehri
Kutsal Kitapları
Budistler
Buda ´nın vaazlarının Pali - Kanon adlı bir kitapta toplandığına ve 400
yıl kadar sözlü olarak nesilden nesile aktarıldığına inanırlar. Budizm
´in kutsal kitabı üç sepet anlamına gelen Tripitaka veya Tipitaka ´dır
.Tripitaka da;
Vinaya Pitaka
Sutta Pitaka
Abhidhamma adlı bölümler bulunur.
Bu
kitaplarda rahip ve rahibelerle ilgili kurallar, ayin usulleri,
beslenme,giyinme, Buda ´nın hayatı,konuşmaları,vaazların yorumu,Budizm ´
felsefesi vb ayrıntılı bir şekilde anlatılır.
Budizm ´de Mezhepler
Budizm ´ başlıca iki büyük mezhebe ayrılır: 1- Hianayana , 2- Mahayana
1 - Hinayana (Küçük Araba)
Kişinin
kendisini kurtarmasını esas aldığı için böyle isimlendirilmiştir. Bu
mezhep Seylan ve Güney Asya ´da yayılmıştır. Mensupları saf Budizm ´e
yani Budanın asıl telkinlerine kendilerinin muhatap olduklarını iddia
ederek Mahayana koluna bağlı olanları sapkınlıkla suçlarlar
2 - Mahayana ( Büyük Araba)
Toplumu
bir bütün halinde ele alarak herkesin kurtuluşa ermesini amaç
edinmişlerdir. Onlara göre Budizm ´, herkese cevap vermeli, herkesin
ihtiyaçlarını gidermeli, doktrinleri basitleştirerek halkın anlayacağı
bir seviyeye getirilmelidir. Budizm ´in bu kolu başka din ve
doktrinlerden yararlanmakta sakınca görmez. Bu mezhebe göre Nirvanayı
gerçekleştiren herkes Buda unvanını alır. Ve ihtiraslarının esiri olarak
dünya zevklerinin arkasından koşmaz. Mahayana mensupları, hata
yapabilirim diye faaliyetleri askıya almanın karşısındadır. Bu yüzden
pişmanlık duymaya lüzum yoktur derler Mahayana ´ya bağlı kişi kendini
kurtuluşa hazırlayabilmek için şü hususlara dikkat etmek zorundadır:
Cömertlik
Olgun manada bilgelik
Budizm ´in ahlak kurallarına bağlılık
Meditasyon
Karşılaştığı olumsuzluklara sabır göstermek
Hiç usanmadan sürekli bir gayret içinde olmak
Bu
sayılan özellikleriyle Mayayana Budizm ´i dünyanın bir çok bölgesinde
yayılma imkanı bulmuş,adeta misyonerli bir hüviyet kazanmıştır
BUDA VE ÖĞRETiSi
Buda
´nın öğretisinin baslıca özelliği; Buda ´nın aydınlanma sonucu bulmuş
olduğu gerçekleri birer dogma olarak sunacak yerde aydınlanma yöntemini
öğretmeyi ve böylelikle yöntemi öğrenen kimselerin kendi çabalarıyla bu
gerçekleri kendilerinin bulup yasantısal deneyimle doğrulamalarını
öngörmesi, Budalık yolunu herkese açık tutmasıdır. Buda ´nın yasadığı
dönemde Budizm ´ bir din, Buda da bir peygamber değildi.
Şimdiye
dek her geliş gidişsimde, içinde hapis olduğum, Duyularla duvaklan mis
bu evin, Yapıcısını aradım durdum. Ey yapıcı! Simdi seni buldum. Bir
daha bana ev yapmayacaksın, Bütün kirişlerin kirildi, payandaların
çöktü. içimde Nirvana ´nın suskunluğundan başka bir şey kalmadı
Tutkuların, isteklerin biçimlediği yanılgıdan kurtardım kendimi.
Öğretide
4 temel gerçek vardır: Yaşamda ıstırap vardır; ıstırabın bir nedeni
vardır; bu neden yok edilirse ıstırapta yok edilmiş olur; bu nedeni yok
etmeyi sağlayan bir yol, bir yöntem vardır.
1.Istırap (DUKKHA) ve Yaşamın 3 özelliği
Dört
okyanusun suyu mu daha çoktur, yoksa sizlerin inleye sızlaya
sürdürdüğünüz bu yolculukta sevdiğiniz istediğiniz şeyleri elde
edememek, sevmediğiniz istemediğiniz şeylerden kaçınamamak, istediğiniz
şeylerin istediğiniz gibi olmaması, istemediğiniz şeylerin istemediğiniz
biçimde olması yüzünden akıttığınız göz yaşları mi daha çoktur
Ananızı, babanızı yitirmek, kardeşlerinizi, kızınızı yitirmek, malinizi,
mülkünüzü yitirmek... Bu uzun yolculukta tüm bunlara katlandınız ve
dört okyanusun suyundan daha çok göz yaşı akıttınız.
Buda
ıstırap için dukkha sözcüğünü kullanıyordu. Anlamı; ıstırap, üzüntü,
tasa, keder, maddesel veya ruhsal sağlıksızlık, uyumsuzluk, tedirginlik,
doyumsuzluk, yetersizlik, sürtüşme, çelişki yani olumsuz ruh
durumları... Buda ´nın gözlerimizi açmaya çalıştığı gerçek daha çok
ıstıraptan korunmak, kurtulmak için izlediğimiz tutumdaki yanlışlarımız,
yanılgılarımız. Herkes yaşamda Istırabın olduğunu biliyor, ama yaşamda
Tatlı anlar, hoş ve zevkli olan şeyler olduğunu, haz ve zevkin ıstırabı
dengeleyebileceğini düşünüp bu anların beklentisi içinde ıstıraba
katlanabiliyor. Buda ´ya göre yanılgı işte burada. Buda kaynağı
dışımızda olan şeylerden elde ettiğimiz haz ve zevkin ıstırabın asil
nedeni olduğunu göstermeye çalışıyordu. Yanılgının dünyanın bu
geçiciliğine gözlerimizi kapamak, geçici olan, kalıcı olmayan şeylere
tutunmaya çalışmaktan geldiğini, dünyayı gerçek böylesiliği, yapısıyla
görememekten kaynaklandığını söylüyordu. Sevdiğimiz hiç bir şey yok ki,
bir gün gelip ya onlar bizden, ya biz onlardan ayrılmayalım.
Buda
yaşamı gerçek boyutları içinde kavrayabilmemiz için yaşamın birbiriyle
ilgili 3 özelliğinin üzerinde ısrarla duruyordu: Dukkha - Istırap Bir
arada bütünleşmiş, bileşmiş, oluşmuş hiç bir şey değişimden, çözülüp
dağılmaktan kurtulamaz. Yanılgı değişim içinde olan, geçici olan şeylere
sanki hiç değişmeyeceklermiş, sanki kalıcı şeylermiş gibi tutunmaya,
sarılmaya çabalamaktan geçiyor. Oysa elde etmek istediğimiz şeyi elde
edene kadar o şey değişiyor, koşullar değişiyor, bu arada biz kendimiz
de değişiyoruz.
Buda ´nın amacı dünyayı ne olduğundan daha kötü
ne de daha iyi göstermekti. Onu olduğu gibi iyi ve kötü yanlarıyla,
kendimizi hiç bir yanılgıya, yanılsamaya kaptırmadan bütünlüğü içinde
gerçek böylesiliğiyle görmemizi sağlamaya çalışıyordu. Istırabın dünyayı
olduğu gibi içimize sindirememekten, dünyadan verebileceklerini değil
de daha çoğunu beklememizden, istememizden kaynaklandığını anlatma
çabası içindeydi. Kötü olan yaşam değil, ona arsızca yapışmaya
çabalamaktan, ondan verebileceğinden çoğunu istemekten gelen ıstıraptır.
akıp giden yasamla birlikte karşı koymadan, direnmeden akıp gitmesini
öğrenmek, dönüsü olmayan bir akis içinde olduğumuzun, yaşamın tek bir
aninin bile ikinci kez yaşanmasının olanaksızlığını içten içe kavramak,
her saniyenin tadını bilecek biçimde yaşamın sevinçle, kıvançla,
coşkuyla kucaklanmasına yol açabilir.
Mutluluğun ertelenmesinin
de, para biriktirir gibi haz ve zevk biriktirmenin de olanaksızlığı
iyice anlaşılabilir. Acaba yaşamda kendimize sığınak yapabileceğimiz
Istırabın güçsüz kaldığı, etkisinin azaldığı bir yer, bir zaman var mi
Budizm ´ olduğunu savunuyor. Bu an ve burası... Hiç bir şeyin öteki
şeylerden ayrı bir kendiliği, ayrı kalıcı bir benliği olamaz. Istırabın
asil nedenini aradığımız, kökenine indiğimiz zaman hiç bir kuşkuya yer
bırakmayacak biçimde karşımıza çıkan sorumlunun, bir yandan istek ve
tutkularımızı besleyip kışkırtan den Başka birisi olmadığını görüyoruz.
Benim güvenim Benim görevim Benim sorumluluğum Benim başarım
Benim param Benim isteklerim Benim heveslerim Benim öldükten sonra
ne olacağım Benim öldükten sonra da var olma doyumsuzluğumdan gelen
sorunlarım Nedir bu ben
Buda insan varlığında geçici olmayan
değişmeden kalan, dayanıklı bir öz, tözel bir nitelik olmadığını
göstermeye çalışıyordu. Bir gövde doğar, büyür, yaşlanır, ölür, çözülür,
sürekli değişim içindedir. Bir kimse kolunu, bacağını yitirse de ne
azalır, ne de küçülür. Öyleyse insanin gövdesinde olamaz. duygularımızda
da olamaz. Çünkü onlar değişse de gene olduğu gibi kalır. duyu
organlarımızdan gelen algılarımız da olamaz. önceki düşüncelerimiz,
kararlarımız, eylemlerimizle biçim almış eğilimlerimiz de olamaz. ayırt
edici bilincimizde de olamaz. Bu beş kümede toplanan bedensel ve ruhsal
varlığımız gövdemiz, duygularımız, duyu organlarımızdan gelen
algılarımız, önceki düşüncelerimiz, kararlarımız ve eylemlerimizle biçim
almış eğilimlerimiz, karakter özelliklerimiz, ayırt edici bilincimizin
bir araya gelmiş olmasından da oluşmuş olamaz. Çünkü bunlardan hiçbirisi
i içermiyorsa o zaman besinin bir araya gelmesi de beni oluşturmaz. O
zaman geriye değişmeden kalan tek bir şey kalıyor. Ad... Ben ´e verilen
özel ad.
Milanda Panha adli kitaptan: Kral Bilge Nagasena ´ya
seslenmiş: Ustam kimsin, adini söyler misin Bana Nagasena diyorlar.
Ama bu yalnızca bir ad, adlandırmaktan, belirtmekten Başka şeye
yaramayan, bir deyim, bir sözcük, içinde bir kimlik, bir benlik yok. Bir
ad, bir lakap, bir işaret, yalın bir sözden Başka bir şey değil. Kral
inanmaz ve sorular sorar. Nagasena bu saçlar midir Hayır büyük kral
... Duygu ve coşkular midir Nagasena Hayır büyük kral Nagasena
kraldan arabayı tanımlamasını ister. Tekerlek, dingil, ok, sandık ve
kollar bir arada olunca arabadan söz edilir. Araba yalnızca bir ad,
adlandırmaktan, belirtmekten Başka bir ise yaramayan bir deyimden Başka
bir şey değil. Evet kralım. Benim de saçlarım, derim, ... ad ve
bedenim, duygularım, algılarım, geçmiş eylemlerimle biçim almış karakter
özelliklerim, ayırt edici bilincim bir araya gelince Nagasena adi
veriliyor. Ama kimlik, benlik söz konusu olunca burada öyle bir şey yok.
Nasıl arabanın beş bölümü bir araya gelince araba diyorlarsa, beş
katışmaç bir araya gelince de bir kimden bir den bir özneden söz
ediliyor. Buda diyor ki: Ne ben ´in, ne de ben ´e ilişkin kalıcı bir
şeyin varlığından söz edilebilir. Ben, ben olarak gelecekte de var
olacağım, benim sürekli değişmez bir benliğim var, savında bulunmak
hatalıdır. Ben düşüncesini yok etmeli, benlikle kurumlanmak yanılgısını
yenmelidir. Buda ´nın görüsüne göre ben , insanin hem bedensel hem de
ruhsal varlığını oluşturan bu beş kümenin bir arada ve birlikte, sürekli
bir akis, sürekli bir değişim içinde olusunun ortaya çıkardığı bir
görüngü, bir olgu, insani çevresinden ayrı bir varlık olarak ayırt etme,
özerk bir biçimde hareket etme durumundan köklenen bir yanılgı, bir
yanılsamadan Başka bir şey değil. ayırt edici bilinç ise karışıp dünyayı
ben ve ben olmayan diye ikiye bölünce bu ben yanılgısı kendiliğinden
ortaya çıkıyor. Aslında bilincin ayırt etmeden, seçmeden, bölmeden
bütünü kavrama olanağı da var.
Ben ´in var olma doyumsuzluğundan
kaynaklanan ve ölümün sinirini aştığına inanılan uzantısına verilen ad
´sa ruhtur. Budizm ´de Öz varlık yoktur. Buda ben-ruh yanılgısını
sergilemek istiyor. Bir kez ben-ruh yanılgısı oluştu mu bütün
varlığımızı sarıyor, bilincimizin özgürce çalışma etkinliği
engelleniyor, onun bitmez tükenmez istekleri nasıl yaşamı çekilmez bir
hale koyuyor, sorunlarımız yaşamla bile sınırlı kalmıyor, ölümden
sonrası ile ilgili sorunlar da gündeme girdiğinden onlar da kaygı ve
üzüntü konusu olmaya başlıyor. Buda ben ´i kurtarmaya değil, bizi ben
´den kurtarmaya çalışıyordu. Ölümsüzlüğe erişmek için tek bir yol
olduğunu savunuyordu. Öncesizden sonsuza uzanıp giden varoluş zincirinin
içindeki yerimizi bulmak, evrensel yaşam ırmağının içimizden aktığının,
yaşam gücünün bizim burun deliklerimizde, bizim ciğerlerimizde nefes
alıp verdiğinin bilincine erişmek....
2. Nedensellik Çemberi- bağımlılık ve Özgürlük- Ka
Buda
´ya göre varolan her şey nedenselliğin bir sonucu olarak vardır,
boşluktan yokluktan oluşan bir evrende nedenselliğin döngüsüne takılan
yokluk varlığa dönülür, her neden bir sonucu, her etki bir tepkiyi
zorlar. Evrenin değişmez yasası nedensellik (Karma) yasasıdır. Ne
başlangıcı ne de sonu olan evrende egemen olan yalnız doğa yasalarıdır.
Buda böylelikle tanrıların görevini yasalara yüklemiş, tanrıları
gereksizleştirmişti. Değil mi ki insanin geleceğini belirleyen
nedenlerin zorladığını sonuçlardır, öyleyse insanin kendi eylemlerinin
sonuçlarından kaçıp kurtulması olanaksızdır. Bir çocuğun anasından
beklediği gibi tanrıların bize sevecenlik göstermelerini, bizi
bağışlamalarını bekleyemeyiz. Eylemlerimizin sonuçlarından kurtulmanın
bir yolu varsa, onu ancak kendi çabamızla kendimiz bulmalıyız.
On iki halkalı kapalı bir zincir olarak temsil edilen nedensellik yasası:
1. Yanılgı yanlış düşüncelere yol açıyor.
2. Bu düşünceler eğilimlere, karakter özelliklerinin biçimlenmesine ortam hazırlıyor.
3. Buradan da bilinç oluşuyor.
4. Bilincin bentle ben olmayanı ayırt etmesinden özne nesne ikiliği, ad ve beden ortaya çıkıyor.
5. Bundan altı duyu alanı gelişiyor.
6. Bu altı duyudan dolayı duyularla nesneler karşılaşıyor.
7. Bu karşılaşmadan hoşlanma, hoşlanmama gibi duygular oluşuyor.
8. Bu duygular isteklere, tutkulara dönüşüyor.
9. istekler, tutkular bağımlılığa, insanin isteklerinin, tutkularının tutsağı olmasına, bireysel yaşam isteğine yol açıyor.
10. Bundan da oluşuma bağımlılık ortaya çıkıyor.
11. Oluşum doğuşa
12.
Doğuşsa ihtiyarlık ve ölüme, ıstıraba, tedirginlik ve umutsuzluğa yol
açıyor. Buradan da gene yanılgı çıkıyor ortaya. Buda ´nın yanılgıyı
dizinin en başına koymasının nedeni olasılıkla bu döngüden tek çıkış
yolunun bu halka olmasıyla açıklanabilir.
istekleri, tutkuları
kışkırtan yanılgıdır ana yanılgıyı besleyen de gene istekler ve
tutkulardır. Kökünü yanılgıdan alan düşünceler, karar ve eylemlere
dönüşüyor. Düşüncelerimiz kararlarımızı, kararlarımız Eylemlerimizi
belirlerken, eylemlerimiz de kararlarımızı etkileyip zorluyor. Her
düşünce sonrakileri sınırlıyor. Biz kez tam bir özgürlük içinde bir şey
düşünmüş olabileceğimizi varsaysak bile, ondan sonraki düşüncelerimizde
ayni oranda özgür olamayacağımız açık. Giderek özgürlük alanı kısıtlanıp
daralıyor... Şu anda ne olduğumuzu belirleyen dünkü düşüncelerimizdir.
Bu gün kafamızdan geçen düşüncelerse yarinki yaşamımızı biçimliyor. Yaşamımız
kesinlikle zihnimizin yaratısıdır. Budist metinler dört tür bağımlılıktan söz ediyorlar.
1. isteklerden, tutkulardan gelen bağımlılık
2. Yanlış görüşler, kanılardan kaynaklanan bağımlılık
3. Erdemli bir yaşamla ve kurallara tıpatıp uygun davranmakla kurtuluşa erişilebileceğini sanmaktan gelen bağımlılık
4. Sürekli ve değişmez bir ben ´in varlığına inanmaktan gelen bağımlılık isteklerimizin tümüne
yakın bir bölümü toplumun yapay olarak yarattığı gereksiz şeyler.
Örneğin
toplum bizi zeki bir adam gibi görünmeye isteklendiriyor. Çevremizde
beğenilen bir kimse olmak bize nelere mal oluyor Bunun karşılaştırmalı
bir hesabini yapabilmiş olsak, harcadığımız bunca çaba, üzüntü,
sıkıntıya değmeyeceğini anlayacaktık. Başka insanların önüne geçememek,
Başka insanlara üstün olamamaktan gelen ezikliklerin ardında hep ben
yanılgısı yatıyor ama bu ben yanılgısını besleyen de toplumun özendirici
etkisi. Bir kere gözümüzü açıp ta bu koşturmacanın amaçsızlığını,
anlamsızlığını görebilsek, bu koşullanmalar, biçimlenmeler etkisini
yitirecek, ve bağımlılık da ortadan kalkacak. O zaman ıstırap yerini
özgürlüğümüzü yeni bastan kazanmış olmaktan gelen aşkın bir mutluluk
duygusuna bırakacak, nedensellik döngüsünden kendimizi kurtarmış, daha
doğrusu döngüyü ters yöne çevirmeyi başarmış olacağız insan kendini
yanılgıdan nasıl kurtarır Bu sekiz basamaklı yolla mümkündür.
Yanılgıdan kurtaran bilgiye çıkarımcı düşünceyle varılamaz. Çünkü bu tür
düşüncede özgürlük yoktur. Budizm ´ görüsüne göre, bizi yanılgıdan
kurtaracak bilgiye ancak sezgiyle erişilebilir. insan yanıldığını,
yanilmadigini; aldatılmadığını, aldatılmadığını; sevildiğini,
sevilmediğini ancak sezgiyle anlayabilir. Uyanan kimse karmanın elinde
eli kolu bağlı bir oyuncak olmaktan kendini kurtarmış olur.
Koşullanmaya, biçimlenmeye bütünüyle karşı koyabilecek bir insan yok bu
dünyada. Yanında yada karşısında tutum almakla her zihnini sınırlamış
oluyor. Bizi düşündüğümüz gibi düşünmeye, davrandığımız gibi davranmaya
iten ön koşullar, düşünsel yada duygusal zorunluluklar var. Uyanınca bu
zorunluluğu fark etmiş oluyoruz ve zorunluluk olmaktan çıkıyor. Bu
yüzden de karma değiştirilemez bir alın yazısı sayılmaz, uyanan kimse
karmanın bağlarını da koparmış olur. Eylemlerimiz er geç bize geri
döner.
Her eylemin iyi yada kötü sonuçları eninde sonunda eylemi
yapana ulaşır. Buda, kalıcı olan bir yaşamdan öbürüne
aktarabileceğimiz, şu gövdemiz içinde saklanan bir şey olamayacağını
anlatmaya çalışmıştı Öyleyse gene doğumla söz edilmek istenen neydi
Buda ´ya göre bir yaşamdan ötekine aktarılan ben yada ruh değil,
yalnızca eylemlerimizin zorladığını nedensel sonuçlardır. Bu senin
gövden de değil, Başka birisinin gövdesi de değil. Ona geçmiş eylemlerin
(karma) ürünü gözüyle bakmak daha doğru olur. Önceki bir yaşamda
yaptıklarımın ödülü ya da cezası da değil. Ben nedensellik zincirinin
bir zorunluluğu olarak varım. Eylemlerin bir sürekliliği var ama ben ´in
de bilincin de sürekliliği yok. Buda ´nın dilinde doğum ölüm döngüsü,
yaşamların önceki yaşamların etkisiyle biçimlendiğini anlatmaktan öte
bir anlam taşımıyordu.
3. Nirvana
Nirvana, Batı ´da
genelde anlaşıldığı gibi ölümden sonra değil, burada ve şu anda
gerçekleştirilebilecek bir ruhsal durumdur. istek ve tutkuların yok
olması, Istırabın etkili olmayacağı bir iç barışa, iç suskunluğa, aşkın
bir Mutluluğa erişmektir. Nirvana ´ya erişme isteği de dahil olmak üzere
tüm istek ve tutkular bırakılmadan, olanla, gelenle yetinmekten gelen
iyimser bir yetingenlik kazanılmadan Nirvana gerçekleştirilemez. Nirvana
´yı gerçekleştiren kimse bir yandan da günlük yaşamını normal haliyle
sürdürüyor. Eylemlerinin bir takım nedensel zorunluluklar (karma)
yaratmaması da olanaksız elbette. Nirvana ´ya erişen kimselerin tek
farkı, bu zorunlulukların dışında kalmayı başarabilmesi. Eylemlerinde
beğenilmek, beğenilmemek gibi bir güdü etkin olmuyor, yaptığı islerden
alkış beklemiyor, basarı ya da kazanç onu fazla sevindirmediği gibi
başarısızlık ya da yitim de fazla üzmüyor. Kuskusuz acı da çekiyor ama
bunlara bilgece katlanmasını, olayların doğal akımına boyun eğmesini de
biliyor. Ben ´i aşınca bütünle bütünleşiyor.. Yarinin getireceklerine
kaygısız, ben ´in doyumsuzluğundan gelen bütün sorunlara sırtını
çevirmiş, şu yaşam nasıl yaşanmalıysa öyle yaşamaya başlıyor. Özgürlük,
coşku, aşkın mutluluk içinde, akıp gitmekte olan yaşam ırmağı içindeki
yerinin bilincine erişiyor.
Buda ´nın öğretisi, bir yandan ben
´i yokumsarken öbür yandan da bireyciliği en ileri götürmüş olan
öğretidir. insanin toplumun kendisine giydirdiği kişiliksiz kişilikten
soyunup gerçek varlığıyla baş başa kalınca gerçeği olduğu gibi
özümleyecek bir yeteneğe sahip olabileceğine inanıyordu. Buda ölümden
sonra ne olduğuyla ilgili sorulara yanıt vermek istemiyordu. Böyle bir
soruyla karşılaşınca ya susuyor, ya da söyle diyordu: Göğsünüze zehirli
bir ok saplanmış olsa, oku çıkartmaya çalışacak yerde, oku atanın kim
olduğunu, hangi kasttan, hangi soydan geldiğini, boyunu boşunu, oku
atmaktaki amalini falan mi araştırmaya kalkardınız Ben bir şeyi
açıklamıyorsam bırakın açıklanmamış olarak kalsın. Peki neden
açıklamıyorum Çünkü o şeyin açıklanması size hiç bir yarar
sağlamayacaktır da ondan. Çünkü bu sorulara yanıt aramak ne
aydınlanmanıza, ne bağımlılıktan kurtulup özgürlüğünüzü kazanmanıza, iç
suskunluğuna, gerçeğe ermenize, Nirvana ´ya erişmenize katkıda
bulunabilir. Buda öğretisinde hiç bir dogma, iç yaşantıyla
doğrulanamayacak hiç bir inanç getirmemeye özen göstermiştir. Varoluş,
devingen gücünü nedensellikten alan sürekli bir oluşum, değişim
sürecinden Başka bir şey değildir; varoluşun ardında Durağan bir öz,
tözel bir nitelik yoktur. Budizm ´de tözsüz, öz varlıksız bir
nedensellik vardır.
4.Sekiz basamaklı yüce yol
-Tam görüş
-Tam
anlayış Bu basamaklar kendimizi de, dünyayı da olduğu gibi, gerçek
böylesiliğiyle görmeyi, adların biçimlerin gizlediği temel gerçeğin, her
şeyin ıstırap, her şeyin oluşum, değişim içinde olduğu, kalıcı bir ben
´in, değişmeyen bir tözün olmadığını anlayışına ulaşmayı amaçlıyor.
-Doğru sözlülük
-Tam davranış Bu basamak, özgür istencinizin ürünü olan, içten geldiği için, hiç bir amaç gütmeden yapılan davranıştır.
-Doğru yaşam biçimi Yaşamını sağlamakta doğruluktan ayrılmamak, kendine yetecek olandan çoğunu elde etmeye çalışmamaktır.
-Tam
çaba, tam uygulama Her şeyin tam bir özenle, eksiksiz yapılmasıdır. Bir
Budist ´in oturması, kalkması bile büyük bir dikkatle yapılmalıdır.
Zihnini bencil düşüncelerden arıtmak sürekli bir uğraş olmalıdır. Zihnin
arıtılması, bencil düşüncelerden ayıklanması dört yüce duygunun yüzeye
çıkmasına olacak sağlar: Sevecenlik, acıma, sevgi, yan tutmama.
-Tam bilinçlilik
-Tam uyanıklık
Bu
basamaklar meditasyonla ilgilidir. Meditasyon Batı ´da anlaşıldığı gibi
derin derin düşünme değil, düşüncenin aşılmasını, çıkarımcı düşünceden
arıtılmış bir zihinle, salt bilinçli olmayı amaçlayan bir yöntem. Tam
bilinçlilik, tüm duyumların, duyguların, düşüncelerin ruhsal durumların
ardında olacak biçimde bir alicilik, bir uyanıklık durumunu
sürdürmektir. Algının kapıları öylesine temizlensin ki, her algı hiç bir
engelle karşılaşmadan bilince ulaşabilsin. Sözcükler de bilinçle
yaşantı arasına giren bir engel oluyor çoğu kez. Sözcüklerden oluşan
düşünceler durmadan bizi, iyi kötü, hoşa giden hoşa gitmeyen gibi
ayrımlar yapmaya, yargılara varmaya kışkırtıyor. Artık dünyayı olduğu
gibi değil, kurgularla, soyutla, soyutlamalarla yani sözcüklerle dünyayı
kavrıyoruz. Gerçeğin sözcüklerle kavramlarla değil, ancak yaşantıyla
kavranabileceğini savunan Budizm ´ sözcüklere, kavramlara tutsak olmak
yerine onları tam olarak denetim altına almak istiyor.
Budist
meditasyonun özü nefes alıp verdiğinin ayırdında olmakla başlayan
yaygın dikkattir. insan nefes alıp verdiğine duyarlı olunca yaşadığının
da farkında oluyor, geleceğe ya da geçmişse değil, kendini şu ana
ayarlıyor, şimdide yaşamaya başlıyor, duyulara daha duyumlu, duygulara
daha duyarlı oluyor; kendinden kopuk, kendinden habersiz yaşamaktan
kurtarıyor kendini, yaşamla da kendiyle de bütünleşiyor. Bu uygulamada
yol almış kimse gövdesinde kendi istencine bağlı olmadan bir nefes alıp
verme işleminin sürüp gittiğine duyarlı olmaya başlıyor. Bu yaşamsal bir
yaşantı olarak kendini açığa vuruyor, ve bu izlenim insanda iç barış,
esenlik ve Mutluluğun oluşmasına yol açıyor. Artık zihindeki karmasa
yatışmıstır.
Buda ´nın meditasyon yöntemi öyle dalıp gitmeyi
kendinden geçmeyi değil, tersine sürekli uyanıklılığı, sürekli bilinçli
kalmayı gerektiriyor. Tam bilinçlilik gerçekleşince tam uyanıklık
kendiliğinden gelir. Burada tüm ikilikler yok olur; düşünenin
düşünceden, bilenin bilinişten, öznenin nesneden kopukluğu diye bir şey
kalmıyor; zihinle yaşantı arasındaki bölüntü kalkıyor. Bütün bu
ayrımların yaşantıyla ayırt edilecek somut bir gerçekliği olmadığını,
bunların akıl yoluyla varılmış çıkarımlar olduğunu fark ediyorsunuz.
Size bu benim, bu da benim düşüncem yada gören benim, bu da gördüğüm
şey diye ayrım yapmanıza olanak veren şeyin bir gözlemden daha çok,
sözcüklerin ve mantığın aracılığıyla elde edilmiş bir kuramdan Başka bir
şey olmadığını anlıyorsunuz.
|
12 Ağustos 2012
DÜNYA DİNLERİ BUDİZM
EHL-İ BEYT TASAVVURU VE ERKEN DÖNEMDEKİ YANSIMALARI
"Ehl-i Beyt tasavvuru ve erken dönemdeki yansımaları"(hicri I-II.asır)
[""imagination of Ahl Al-bayt and reflections in the early times of Islam"]
İSNA AŞERİYYE İMAMLARI.........
İsnâ aşeriyye imamlarından Muhammed El-cevâd, Ali B. Muhammed El-hâdî, Hasan El-askerî ve Muhammed El-mehdî dönemlerinde İmâmiyye Şîası
Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...
-
Online Yıldızname Burcu Hesaplama 1. Yol: Arapça Harflerle Ebced Yöntemi Öncelikle "cinsiyet"inizi seçin ve aşağıdaki ...
-
Harflerin Enerjileri A-Z Alfabedeki bütün harflerin enerjileri ve anlamları. İsminizde bulunan, isminizin başladığı harflere göre ka...
-
1 / 24 1 AMAL'İ MÜCERREB-1 2 Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm - Bulent Kısa 307 say...