08 Ağustos 2018

DİNİ OYUNCAĞA ÇEVİRME NASİH-MENSU


Resim : Keçi
 Arapçada “nesh” kelimesi “silme, ortadan kaldırma” anlamları taşımaktadır. “Mensuh” ise “silineni, ortadan kalkanı” ifade eder. Mezhepçi din anlayışını benimseyenler, Kuran’ın içinde nasih ve mensuh olduğunu, bir kısım Kuran ayetlerinin, diğer bazı Kuran ayetlerini iptal ettiklerini iddia etmişlerdir. 
Hatta hadislerin bile Kuran’ın ayetlerini iptal edebileceğini söylemişlerdir.
 Sonuç olarak Kuran ayetlerinin bir kısmı hadisler aracılığı ile iptale kalkışılmıştır. 
Dine birçok ilave yapmakta kullanılan hadisleri “Kuran’a eş koşulmuştur” diye eleştirirken, nasih ve mensuh yaklaşımıyla, hadislerin Kuran’ın üstüne çıkartıldığına da şahit olmaktayız. 
Mezhep kitapları nasih-mensuh için dört şart ileri sürmüşlerdir: 
 1- Hükmü kaldıran nasih olmalı 
 2- Hükmü kaldırılan mensuh bulunmalı 
 3- Nasih mensuhtan sonra gelmeli 
 4- Her ikisi arasında açık çelişki olmalı 
 Eldeki kaynakları incelersek, Kuran ayetlerinin hangi tarihte, hangi sırayla indiğine dair herkesin ittifak ettiği bir sıra olmadığını görürüz. 
Hadis rivayetlerinde ise hangi hadisin, hangi ayetten önce veya sonra söylendiğini belirten bilgiler daha belirsizdir. 
Nasih-mensuh iddialarını incelediğimizde; asıl yapılanın, dinin, mezhep imamlarının insaflarına ve görüşlerine bırakılması olduğunu görüyoruz. 
Mezhep imamı neyin nasih, neyin mensuh olduğunu belirler. 
Böylece nasih-mensuh sihirli değneğini eline alan mezhep imamı, Kuran’ın hükmünü iptal edebilecek güce de kavuşur. 
Yani nasih-mensuh ile dini oyuncağa çevirmenin sonucu, mezhep imamlarının dindeki otoritesini sağlamlaştırmak ve mezhep imamlarını adeta “din kurucusu” konumuna yaklaştırmak olmuştur. Daha önce gördüğümüz gibi mezhep imamları on binlerce çelişkili uydurma hadisin içinden istediklerini seçerek zaten dinde dilediklerince tasarrufta bulunmuşlardır. 
Nasih-mensuh ise mezhep imamlarının gerektiğinde Kuran’ın hükmünü de aşabilmelerini sağlamaktadır. 
Böylece mezhep imamı, Kuran ve hadisin üstünde bir yerde duran ve dilediği kaynaktan dilediğini seçme veya iptal etme yetkisini taşıyan kişi olmaktadır. Sırf Allah’ın tekelinde olan dine, uydurma hadislerle, sanki Peygamber de dine ilaveler ve eksiltmeler yapmış gibi bir hava verilmiştir. 
Fakat sonuçta on binlerce hadisten dilediğini seçme ve nasih-mensuh sihirli değneğini istediği gibi kullanma yetkisine sahip olan mezhep imamları; Peygamber’in, hatta Allah’ın üstünde bir konumla dinde hüküm oluşturma yetkisini ellerine almışlardır. 
Bu tahrifatı yapanlar, Kuran’ın şu ayetinin manasını kaydırarak bu zihniyetlerini temize çıkarmaya kalkışmışlardır. 
Önce ayeti görelim, sonra inceleyelim:

Nasih ve Mensuh Ayetleri
Resim : Nasih ve Mensuh Ayetler 
Biz daha hayırlısını ya da bir benzerini getirmedikçe bir ayeti (delili, belgeyi, işareti) neshetmeyiz (silmeyiz, yürürlükten kaldırmayız) veya unutturmayız. 
 2-Bakara Suresi 106 “AYET” KELİMESİNİN KURAN’DAKİ MANASI Kuran’da “ayet” kelimesi; Allah’ın varlığının, kudretinin ve söylediklerinin ispatı olan, bunları destekleyen her şey için kullanılır. 
Türkçe çevirilerdeki “belge, mucize, delil, işaret” kelimelerinin çoğunun Kuran’daki karşılığı “ayet” kelimesidir. 
Kuran’a göre Allah’ın yarattığı her şeyde, bitkilerde, insanda, eski kavimlerin başlarına gelenlerde, gece ile gündüzde “ayetler” vardır. 
(Türkçede “ayet” kelimesinin birçok kişi tarafından sadece “Kuran ayetleri” manasında kullanılması yanlış anlamaya zemin hazırlayan nedenlerden biridir.) 

Bazı çevirilerde, Arapçasında hiç geçmemesine rağmen “hüküm” kelimesi de yukarıdaki ayetin çevirisine ilave edilip “ayetin hükmü” şeklinde çeviri yapılıp, sanki ayetlerin hükmü neshedilebiliyormuş gibi bir hava verilmeye çalışılmıştır. 

Oysa Kuran’da geçen “ayet” kelimesine baktığımız vakit çok ilginç bir kullanım şekli olduğunu görüyoruz: “Ayet” kelimesinin çoğul şekli olan “ayat” kelimesi, tüm Kuran’da “mucize, belge, delil, işaret, Kuran ayetleri” manasında kullanılır. Fakat “ayat”ın tekili olan “ayet” kelimesi, Kuran’ın hiçbir yerinde “Kuran’ın bölümleri olan ayet” manasında kullanılmamıştır. 

Tekil olan “ayet” kelimesinin geçtiği şu ayetleri inceleyip söylediğimizi gözlemleyebilirsiniz: 
[2-Bakara Suresi 106, 118, 145, 211, 248, 259; 3-Ali İmran Suresi 13, 41, 49, 50; 5-Maide Suresi 114; 6-En’am Suresi 4, 25, 35, 37, 109; 7-Araf Suresi 73, 106, 132, 146, 203; 10-Yunus Suresi 20, 92, 97; 11-Hud Suresi 64, 103; 12-Yusuf Suresi 105; 13-Ra’d Suresi 7, 27, 38; 15-Hicr Suresi 77; 16-Nahl Suresi 11, 13, 65, 67, 69, 101; 17-İsra Suresi 12; 19-Meryem Suresi 21; 20-Taha Suresi 22, 47, 133; 21-Enbiya Suresi 5, 91; 23-Müminun Suresi 50; 25-Furkan Suresi 37; 26-Şuara Suresi 4, 8, 67, 103, 121, 128, 139, 154, 158, 174, 190, 197; 27-Neml Suresi 52; 29-Ankebut Suresi 15, 35, 44; 30-Rum Suresi 58; 34-Sebe Suresi 9, 15; 36-Yasin Suresi 33, 37, 41, 46; 37-Saffat Suresi 14; 40-Mümin Suresi 78; 43-Zuhruf Suresi 48; 51-Zariyat Suresi 37; 54-Kamer Suresi 2, 15; 79- Naziat Suresi 20]. 
Listeden de gördüğümüz gibi söz konusu ifade Bakara Suresi 106’da “ayet” olarak tekil şekilde geçtiği için, bu ifadeden Kuran’ın ayetlerini değil, “ayet” kelimesinin tekil kullanımının işaret ettiği manalardan birini anlamak doğru olur. 
Bu anlaşıldığında, Kuran’ın ayetleriyle nasih-mensuh oyuncağıyla oynama çabası suya düşer. 
KURAN’DA ÇELİŞKİ YOKTUR Kİ NASİH-MENSUH OLSUN
Kur'an'da Çelişki Yoktur
Resim : Kur’an’da Çelişki Yoktur 

 Onlar Kuran’ı iyice düşünmüyorlar mı? 
Eğer o, Allah’tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok çelişki bulacaklardı. 

 4-Nisa Suresi 82 Madem Kuran’da hiçbir çelişki yoktur, içinde nasih ve mensuh da olamaz. 

Çünkü nasih ve mensuhun temelinde, iki çelişkili ifadenin olması ve bu ifadelerden birinin diğerini geçersiz kılması vardır. 

 Zaten Bakara Suresi 106. ayeti anlamak için bir önceki ayet olan Bakara Suresi 105. ayet okunursa, Bakara Suresi 106. ayette; daha evvelki ümmetlere verilenlerin kastedildiği anlaşılır: 

Ehli Kitap’tan kâfirler ve ortak koşanlar, Rabbiniz’den size bir hayır indirilmesini istemezler. Ama Allah rahmetini dilediğine özgüler. Allah büyük lütfun sahibidir. 
 2-Bakara Suresi 105 Kuran’da bir “ayetin” yerine başka bir “ayetin” gelmesi, 16-Nahl Suresi 101’de de geçer: 
 Biz bir ayeti (delili, belgeyi, işareti) bir başka ayetin (delilin, belgenin, işaretin) yerine koyduğumuzda -ki Allah neyi indirdiğini daha iyi bilmektedir- onlar şöyle der: 
“Sen yalnızca iftira edicisin.” Hayır, onların çoğu bilmezler. 
 16-Nahl Suresi 101 Bu ayete ve devamına dikkat edersek; Peygamber’i, düşmanlarının, “iftira edici” olarak nitelemesinin sebebi, Kuran’da ayetlerin kendi içinde birbirini “nesh etmesi” (iptal etmesi) değildir. 

Peygamber’in iftiracı olarak nitelenmesinin sebebi, Kuran’ın Allah tarafından gönderildiğini söylemesi ve Kuran’daki ayetlerin (belgelerin, delillerin, işaretlerin) unutulan veya hükmü kalkan ayetlerin (delil, belge, işaretlerin) yerini almasıdır. 

Nitekim aynı konuyu anlatmaya devam eden Nahl Suresi’nde iki ayet sonra 103. ayette, Peygamberimiz’e, Kuran’ın bir insan tarafından öğretildiği iftirasının yapıldığını görüyoruz. 

Bakara Suresi 106. ayeti yeniden incelersek yeni “ayetin”, nesh edilen “ayetin” ve “unutulan” ayetin yerine geldiğini görüyoruz. 
Ayette “nesh”in yanı sıra “unutma” fiili de geçer. 

Bu nedenle, bu ayete dayanarak Kuran’da nasih-mensuh olduğunu savunanlar, Kuran’da unutulmuş ayetler olabileceğini de iddia etmiş olurlar. 

Oysa bu iddia, Kuran’ın korunduğunu söyleyen aşağıdaki ayetler ve Kuran’ın değişmediğini gösteren deliller ile çelişir. 
(Bu delilleri “Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize” kitabımızdan okuyabilirsiniz.) 
 Hiç şüphesiz Zikri (Hatırlatıcı’yı), Biz indirdik, Biz.
 Onun koruyucuları da gerçekten Biz’iz. 15-Hicr Suresi 8 

NESH’İN ARAPÇASI NEDİR? 
 Kuran’ın içinde neshin olmadığını savunan Prof. Dr. Hüseyin Atay “silme, ortadan kaldırma” anlamlarının “nesh”in ikinci dereceden anlamları olduğunu, nasih-mensuh nazariyesinden sonra bu manaya ağırlık verildiğini söyler.
 Atay’a göre “nesh” kelimesine Türkçede “kopya etme, aynısını yazma, nüsha çıkarma” manalarını vermek daha uygundur. 
Nitekim “nüsha” kelimesi Arapçadaki “nesh” kelimesinden türeyerek dilimize girmiştir. 
Bu mananın asıl olduğunu söyleyen Atay, 45-Casiye Suresi 29. ayette “nesh” kelimesinin “Biz sizin için yaptıklarınızın kopyasını, nüshasını alıyoruz” şeklinde kullanılmasını da delil olarak göstermektedir (Hüseyin Atay, Kuran’a Göre Araştırmalar I-III). “Nesh”in bu şekilde manalandırılması halinde bir Kuran ayetinin başka bir Kuran ayetini iptal etmesi şeklinde manalandırma yapılamayacağı için, nasih-mensuh oyuncağının dayandırılmak istendiği bu ayetten bahsedilen sonuç hiç çıkmayacaktır. 

Gerçi biz, “nesh” ifadesinin, nasih-mensuh yaklaşımını benimseyenlerin kabul ettiği manasını alıp, bu manada kullanıldığı takdirde de mezhepçilerin arzu ettikleri sonucu çıkartamayacaklarını gösterdik. 
 NASİH-MENSUH HADİSLERDEN BİLE ÇIKMIYOR
 Nasih ve mensuhun Kuran’ın içinde olamayacağını savunan Abdullah Yıldız ve Şemseddin Özdemir şöyle demektedirler: “Kuran-ı Kerim’den herhangi bir ayetin neshedilmiş olduğuna dair bir tek hadis rivayet edilmemiştir. 
Sahihi Buhari’yi, Sahihi Müslim’i, Ebu Davud’u, Tirmizi’yi, Nesai’yi, İbn-i Mace’yi, Darimi’yi, Malik’in Muvatta’sını başından sonuna kadar tetkik eder ve bunlara Zeyd bin Ali Müsned’ini, İbn-i Sad’ın Tabakat’ını, İbn-i Hanbel’in Müsned’ini, Tayalesi’nin Müsned’ini, İbn-i Hişam’ın Sireti’ni ve Vakidi’nin Meğazi’sini ilave ederek hepsinin mufassal bir indeksini vücuda getiren değerli müsteşrik Vensisk’in eserini ve bu eseri ilavelerle Arapçaya nakleden Mehmet Fuad Abdulbaki’nin Meftahu Kunuzi Elsine’sini tetkik ettik; tüm bu kitapların nasihten ve mensuhtan bahseden bir tek hadis rivayet etmediklerine emin olduk” (Abdullah Yıldız ve Şemseddin Özdemir, Kuran’ı Anlamak Farzdır, s. 92). 

Yani, daha evvel içlerine yüzlerce uydurma girdiği için güvenilmez olduklarını gördüğümüz hadis kitaplarında bile nasih-mensuh uydurmasını destekleyecek bir izah yoktur. Hadislerin kendi aralarında ve Kuran’la çelişkilerinden kaçanlar nasih-mensuhu bir liman olarak görmüşlerdir. Peki, iki hadis arasında veya hadis ile Kuran ayeti arasında çelişki varsa, söz konusu “iptal edici” ifadenin diğerinden önce söylendiği nasıl bilinecektir? Böylece neyin diğerinin hükmünü iptal ettiği nasıl anlaşılacaktır? “En doğru” dediğiniz hadis kitaplarına bakmaya kalksanız, onlar bile, hadislerin çoğunun hangi yılda söylendiğinin bilindiğini iddia etmezler. 

Dini böylece tamamen mezhep imamlarının insafına terk etmiyor musunuz? Tek sahibinin Allah olduğu dini! En kötüsü, “nasih-mensuh” başlığı altında, hadislerin bile Kuran’ın hükmünü iptal ettiğinin savunulması olmuştur. 
Böylece yüz binlerce hadisi istediği gibi kullanan mezhep imamları, altı bin küsur ayetli Kuran’la oyuncak gibi oynamışlardır. 

Örneğin “Varise vasiyet yoktur” [Ebu Davud, Vesaye 6] hadisi ile Kuran’da mirasta dağıtımda önceliğin vasiyette olduğunu ifade eden ayet iptal edilmeye kalkışılmıştır. 

Zina edenin taşlanarak öldürülmesi (recm) gerektiğine dair izah da hadisle Kuran’ın ayetinin iptal edilmeye kalkışılmasına örnektir. 
Kitabımızın bir sonraki bölümünde, öneminden dolayı “taşlayarak öldürme” konusunu özel olarak işledik. 
Hadislerle, Kuran’ın hükümlerinin iptal edilmeye kalkışılması ile ortaya çıkan felakete, o bölümü okuyarak tanık olabilirsiniz. 
O bölümü okuduğunuzda, hadislerle beraber, keçi denilen bir hayvana da Kuran’ı nesh etme yetkisinin verildiğini göreceksiniz! 
Ondan sonra da keçinin yiyerek okunuşunu nesh ettiği ayetin, okunuşunun nesh olmasına rağmen, Kuran’daki bir hükmü neshedebildiği gibi bir iddia ile karşılaşacaksınız (26. bölümü okuyunuz)! 
 İşte bunlar Allah’ın ayetleridir ki onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanıyorlar? 

 45-Casiye Suresi 6 Allah, Kuran’dan sonra hangi “hadise” inanılabileceğini ayette sorarken; ehli hadis, hadislerle Kuran’ın ayetlerinin hükmünün iptal edilebildiği bir anlayışı benimsemişlerdir. 

“Hadis”, Arapçada “söz” demek olduğu için ayetin çevirisinde “hadis” kelimesi “söz” diye tercüme edilirse de doğru olur. 

Fakat “hadis” kelimesinin, ayetin Arapçasında aynen kullanılması, Kuran’ın hükümlerini ortadan kaldırmada kullanılacak kaynağa konacak isme mucizevi bir şekilde işaret ettiği için anlamlıdır. 

 KURAN’I PARÇA PARÇA YAPANLAR
 91- Onlar ki Kuran’ı parça parça yaptılar. 
 92- Rabbin’e andolsun, onların hepsinden hesap soracağız.
 93- Yapmakta oldukları şeylerden. 
 15-Hicr Suresi 91-93 Yoksa siz kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? 
 2-Bakara Suresi 85 Kuran’a göre Kuran’ı parça parça yapmak, kitabın bir bölümünü kabul, bir kısmını göz ardı etmek olacak şey değildir. 

Oysa nasih-mensuh oyuncağının elinde, 
Kuran’ın ayetleri nasih ve mensuh diye ikiye bölünmekte, 
bir kısım ayetler için “mensuhtur” denilerek hükmü kabul edilmemektedir. 

Kuran’da, Yahudilerin kelimelerin anlamlarını kaydırarak dini tahrif etmelerinden, işlerine gelenleri kabul, işlerine gelmeyenleri reddetmelerinden bahsedilir. 

Bakara Suresi 41. ayette anlatılan bu tablodan ne yazık ki yeterli ders alınmamış; Bakara Suresi 106. ayet örneğindeki gibi bazı kelimelerin manası kaydırılarak Kuran’ın ayetleri “hükmü geçerli olanlar-hükmü iptal edilmiş olanlar” diye ayrılmıştır. 

Çözüm tüm Kuran’ı tek bir ilave ve eksiltme yapmadan, nasihsiz-mensuhsuz kabul etmek, yalnız ve yalnız Kuran’a tabi olmaktır. 

Geleneksel mezhepçi İslamcılar, her şeyde ayrıldıkları gibi nasih-mensuh konusunda da ayrıldılar. 

Kimilerine göre iki yüz tane nasih-mensuh varken, kimilerine göre altmış, kimilerine göre beş, kimilerine göre üç nasih-mensuh vardır. 
Nasih-mensuh iddiasına konu olan 
en meşhur beş örneği aşağıda değerlendirip, 
NASİH-MENSUH iddiasının geçersizliğini bir de bu şekilde sergileyeceğiz. 

 MEŞHUR 5 NASİH-MENSUH İDDİASI 

 1- Hamr: “Hamr” Arapçada “şarap ve sarhoşluk veren madde” anlamına gelir. 
Bakara Suresi 219. ayette “hamr”ın günahının yararlarından fazla olduğu geçer. 
Maide Suresi 90. ayette “hamr”, “şeytan işi bir pislik” olarak tanıtılır. 
Nisa Suresi 43. ayette ise sarhoş iken ne söylendiğinin farkına varılıncaya kadar namaz kılınmaması söylenir. 
İddiaya göre Maide Suresi 90. ayet, diğer iki ayeti nesh etmiştir, yani iptal etmiştir. 
Oysa bu iddia mantıksızdır. 
Bakara Suresi 219. ayette “hamr” ile ilgili bir özellik açıklanır; 
mesela şarabın kalbe faydaları olabilir fakat ayette geçtiği gibi “günahı” bundan daha önemlidir. 

Nisa Suresi 43. ayete gelince; günümüzde de hem namaz kılan hem içki içen kişiler vardır. 
Demek ki bu kişiler, içki kullandıklarından dolayı namazı terk etmeyecek, yine de kılacaklardır. Fakat namazı, sarhoş olup ne dediklerini bilemedikleri zaman kılmayacaklardır. 

Namaz kılmaya engel olan sarhoşluktaki ölçü de ayette verilmiştir; “ne söylediğini bilinceye kadar.” Maide Suresi 90. ayetten ise bunun “şeytan işi bir pislik” olduğu ve Müslümanların bundan uzak durması gerektiği anlaşılır. 
Görüldüğü üzere üç ayette de çelişki yoktur ve bu ayetler arasında bir iptal olduğunu düşünmek yanlıştır. 
İlgili tüm ayetlerin bir fonksiyonu, lazım olabileceği bir durum mevcuttur.

Hamr (Şarap ve Sarhoşluk veren Madde)
Resim : Hamr (Şarap ve Sarhoşluk veren Madde) 
 2- Barış ve Savaş: Kuran’da asıl olan barıştır. 
Kuran ayetlerine göre savaş, Müslümanların yurtlarından kovulmaları, kendilerine saldırılması gibi koşullarda ortaya çıkan bir zarurettir. 
Bu durumlarda Müslüman, savaşın gereği neyse onu yapar. 
Kuran’a bir bütün olarak bakıldığında tüm bu söylediklerimiz yerli yerine oturur. 
Bu yüzden savaşla ilgili ayetlerin, barışı nesh etmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Müslüman, Kuran’ın genel prensipleri üzerinde barışçı olmaya çalışır ve yine Müslüman, Kuran’da belirtildiği gibi toplumu saldırıya uğradığı zaman savaşır. 
Bunlar çelişki değildir. 
Bunlar farklı durumların, karşı tarafın aldığı farklı tavırların gerektirdiği sonuçlardır.

 3- Savaşta Mümin-Kâfir Oranı: Enfal Suresi 65. ayette Müslümanlardan yirmi sabırlı kişinin iki yüz kâfiri yeneceği, yüz kişinin ise bin kişiyi yeneceği söylenir. 
Bir sonraki 66. ayette ise Allah’ın Müslümanların zaafını bilip, yüklerini hafiflettiği söylenir ve artık sabreden yüz kişinin iki yüz kişiyi, bin kişinin ise iki bin kişiyi yeneceği söylenir. 

Bu iki ayet arasında da nasih-mensuhluk bir durum veya bir çelişki yoktur. 
Allah, arka arkaya iki ayette çizdiği manzaralarda, 
Müslümanların içinde ne kadar az zaaf olursa o kadar başarılı olacaklarının dersini vermektedir. 
Bu ayetlerde, bir ayetin diğerinin yerine geçmesi gereken bir durum olmadığı çok açıktır. 
Ayetler, kişilerin durumlarının farklılaşması sonucu, alacakları neticenin de değiştiğinin dersini verir. 
66. ayette Müslümanlardaki zaaftan bahsedilmekte, Müslümanlardaki bu değişikliğin etki güçlerini farklılaştırdığı anlatılmaktadır. 
Ayetler, kişilere bir yükümlülük, bir farz yüklememektedir ki ayetlerde bir nasih-mensuh arama gereği doğsun.
 4- Vasiyet: Kuran’da hem vasiyet edilmesi geçer, hem de mirasın nasıl dağıtılacağı hususunda tavsiye vardır. 
Nasih-mensuh anlayışını savunanlar, mirasın nasıl dağıtılacağını anlatan Kuran’daki ifadelerin, vasiyetle ilgili ifadeleri iptal ettiğini söylerler. 
Üstelik “Varise vasiyet yoktur” hadisi ile de Kuran’ın bu açık hükmü iptal edilmeye çalışılmıştır. 

Fakat ayetleri incelediğimizde, kime ne kadar miras bırakılacağını anlatan ayetlerin sonunda birkaç kere “Bunlar vasiyet ve borç ödendikten sonrası içindir” ibaresini görüyoruz. 

Demek ki Kuran’a göre önce vasiyete göre mal dağıtımı yapılır ve borç ödenir, 
sonra arta kalan bir şey olursa Kuran’da açıklandığı gibi dağıtılır. 
Kuran’dan çok açık bir şekilde anlaşılan bu dağıtım şeklini anlayamayanların anlayamamasını, sadece anlamak istememelerine bağlıyoruz.

Vasiyet
Resim : Vasiyet 
 5- Kıblenin Değişmesi: Peygamberimiz, Kuran’la kıblenin yönünü belirten bir ayet gelene kadar, Ehli Kitap gibi Kudüs’e dönüp namaz kılıyordu. 

2- Bakara Suresi 144. ayet vahyolunca Peygamberimiz, kıble olarak Mekke’deki Mescid-i Haram’a çevrilmiştir. 
Fakat Peygamberimiz’in Kudüs’e dönmesini söyleyen bir Kuran ayeti yoktur ki, 
ortada bir çelişki olsun ya da Kuran’ın içinde nasih-mensuh olsun. 
Peygamberimiz’in namazda nereye döneceği 

2-Bakara Suresi 144. ayette açıklanmıştır. 
 Bu en meşhur nasih-mensuh örneklerinden anlayacağınız gibi nasih-mensuh ile ilgili ortaya atılan iddialar dayanaksızdır. 
Bu konudaki belki de en korkunç tahrifat, 
bir sonraki bölümde göreceğimiz recm konusunda yapılmıştır. 
 Sana Rabbin’in kitabından vahyedileni oku. 
O’nun kelimelerini değiştirebilecek hiçbir kuvvet yoktur. 
 18-Kehf Suresi 27

Barbar Gölgeler 3

Barbar Gölgeler 
 Ellerim duâda avuçlarım mor Her yer ıssız sâkin bulutluydu az Gözleri gözlerim sulandırıyor Dilimin ucunda söz var bembeyaz Kavrayıştan uzak ölümden yakın Takdir olanlara başımı eğdim Zincirler koparır hür ulvi akın Taptuk Emre gibi tapabilseydim Yorgun bildiklerim susuşlar eler Yağmur olamadım kirli çoklukta Mağrurluk savurur barbar gölgeler Vakit çığlık çığlık gün bataklıkta Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Barış Diyor 
Matmazel Miras kalmış adeta zaman hicran zaman dert Kin ıstırap altında sabır renginde zahmet Gözlerim ateş gibi yalnızlığı elemiş Ellerimi bırakıp ruhum kelepçelemiş Yalancı şövalyeler her bir yere gizlenmiş Adaletin kılıncı kan ile temizlenmiş Bir tabut boyu yakın zulmet başka nur başka Şehâdete adanmış aşk başka onur başka Seccadem kefen bezi ölebiliriz beyim Kimin hâin itleri tek tek geberteceğim Korkun sessizliğimden bilinmeyen o günde Ya bir nevruz gecesi ya da uzak sürgünde Vakit kardeşlik vakti muhkem ufuklara eş Yüzüm nere çevirsem kan kin salıyor kalleş İfşa göğe sıçradı çatlar yüreğe vurur Tüm renkler toparlanın görün kimler kudurur Zaman ağu çemberii zaman ağır zaman zor Kutsallarla oynaşır yine cuma geliyor Mevsimle dönüyorum zaman durulur belki Saf saf sokak ortası,nasıl Zerdüşt bilmem ki Erkekçe varlığımla yol yokuş koşuyorum Puşt kökünü kaybetmiş mihrak kim şaşıyorum Birkaç aydın havlıyor başka ülkede var mı Kulağıma fısılda köksüz ağaç yaşar mı Haydi gel ver ateşe koş gel maşanın eli Her yer mayın döşeli şer renginde bedeli Kan alev ölümleri vampir severmiş meğer Barış diyor matmazel Firavuna eşdeğer Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Basın Mümkünü yok etik malum basında Kesin Çok şeyi karartır gün ortasında Basın Mazluma pek hoyrat sormadan neden Haber Çok şeyler resmeder henüz görmeden Geber Kimin postundalar renkleri hile Görün Aklımdan geçeni getirdim dile Sorun Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Başhekim O bir lokman hekim bazen başhekim Feryatlara şifa eker hekimim İhsani ilahi amma ve lâkin Ara ara tespih çeker hekimim Hastalar dostları ilaçlar süsü Burcu burcu şifa verir nefesi Neyzeni bakışla gelir ney sesi Şefkati nazarla bakar hekimim. Peygamber mesleği yücedir yüce Sıhhat lezzet keder şiire hece Rahmete vesile gündüz ve gece Mahşerde yüzün ak çıkar hekimim Kardeşim mehmet’im doktorum canım Niyet mukadderdir rahat vicdanım Ve hizmet nimettir derdi sultanım Reçeten râyiha kokar hekimim Bilmem ki haddim mi sana nasihat Abiden uyarı dosttan vasiyet Belki muhabbettir belki iltifat Merhamet tacını takar hekimim Her hâlin tevazu vakar hekimim Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Baştacı Şiir gibi gözleri mısra mısra sürüyor Dostluğunun işvesi içime üfürüyor Yumuyorum heceyi hüzün oldu dudakta His kokan renkleriyle eşsiz soluk veriyor Sabır üflüyorum hep şirazesiz bu sızı Ufuklara dökülse terk etse ikimizi Ezanlara karışsa nağmeleşen şafakta Sen hep bende baş tacı seni sevda hırsızı Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bâtın Ve Zâhir Küfür varlık yokluk evvel ve ahir Her an ve günbegün esmeye başlar Nasıl anlatayım bâtın ve zâhir Çizgiler çizgiyi kesmeye başlar Doksan dokuz tamam eksik beşaret Hep aynı ifade bir tek işaret Yırtmaktır zamanı müthiş cesaret Perde zan tasavvur susmaya başlar Nazarı ruhuma eli elime Vahdet şuur boyut birkaç kelime Her şey ruha döner ruh da dilime Gerçekler çok sözü kısmaya başlar Velhasıl muhabbet aşk vuslat bitmez İster bâtın ister zâhir fark etmez Ölüm şeb-i aruz söyle kim gitmez Hakikat sırrını basmaya başlar Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Bayındır Şaşakaldım duyunca Kandil yok der Bayındır Her ramazan boyunca Başköşede sayındır Ahkâm keser yüceden Malum basında çıkar Zaman çalar geceden Sonra beynimi yıkar Teraviye muhalif Hurafe der der ama Bu acayip bir herif Pek meyilli harama Elitlerle iç içe Ve Nuri’yle aynı hat Nankör olmuştur hiçe Bu bambaşka mücüzat Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bayrak Rengârenk tüllenir muhteşem rengi Ölümsüz diyardan benim bayrağım Kurcala tarihi var mıdır dengi Ölçülmez ayardan benim bayrağım Rengine gizlidir erdemim şanım Şerefim şöhretim onur vicdanım Göklerde hilâlim şehitte kanım Halesi o yâr’dan benim bayrağım Ney’im bestem güftem destanım sazım Ufkum serüvenim ve alınyazım Sevgilim göz nurum duâm niyâzım Kitabı kebirden benim bayrağım Zaferlere koşan seferin eli Kırmızı atlastan âşk işlemeli Hilâlin bağrında bildim bileli Sadası tekbirden benim bayrağım Ecdadın ruhu var konu pek derin Hüzünle çağlayan şevki gönderin Bize bahşettiği lütfu kaderin Pek yükü ağırdan benim bayrağım Asırlara destan görenlere göz Yüreklerde niyaz âşka düşen söz Kimsesize kimse tarihe önsöz Vazgeçilmez serden benim bayrağım Dalgalan dalgalan sen hep sonsuzun Şeref ver göndere ey nâzlı hüzün Es deli rüzgâr es gece gündüzün Güç yetmez değerden benim bayrağım Gülistana bahar fecire güneş Yanık yüreklere sönmeyen ateş Şüheda sırmalı makberlere eş Cepkensiz siperden benim bayrağım Sen kûtsi bir beyân milli rûh ya da Müjdele sesi var bütün dünyada Ölür dirilirim çiğnetmem yad’a Vâdedilen yerden benim bayrağım Seninle mevsimler mefkûre sağar Seninle semâya hâkikat yağar Seninle ölenler yeniden doğar Alemi tekbir’den benim bayrağım Gönderde seyretmek ne büyük mâna Edirne’den Kars’a Sinop’tan Van’a
 ____________________________ 
İstiklâl türküsü sunar cihâna Meşâlesi sırdan benim bayrağım Sen ulvi teberrük dâvam hârımsın Kardeşim sırdaşım kutlu yârimsin Vatana efsûnlu sitemkârımsın Ulubat’lı surdan benim bayrağım Al bayrak görürsen dur gölgesinde Cennete yolculuk var gölgesinde Micingirt ruhunu ser gölgesinde Firdevs’i şehirden benim bayrağım Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bayrakta Buluşalım Ezân vatan millet hem El-Hak'ta buluşalım Ay yıldız hilâl kubbem Bayrakta buluşalım Secdemiz bir imân bir El açtığın Rahman bir Bir ol diyor zaman bir Bayrakta buluşalım Tevhit tacını takıp Küfrün burcunu yıkıp Ayrılığı bırakıp Bayrakta buluşalım Milliyet bir vücut tek Kıble aynı sücut tek İmân kur'ân mucit tek Bayrakta buluşalım Çok şehitler verdik biz Çağları çevirdik biz Kürt Lâz Çerkez birdik biz Bayrakta buluşalım Nakışız hem kilime Birlik kutsi kelime El uzatın elime Bayrakta buluşalım Öpüp selâm duralım Payitahtı kuralım Allah için varalım Bayrakta buluşalım Uy kardeşim çağrıma Birlik yazdım bağrıma Doğru deyin doğruma Bayrakta buluşalım Âsımın yiğitlerİ Ürdürmeyiin itleri Bırakın gelgitleri Bayrakta buluşalım Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bayram Şuur gelir insana Bu günler yılın tacı Huşu verir cihana Kardeşliğin ilacı Hâl katışır hâline İnfâk bahçeleri var Bal bandırır diline Barış lehçeleri var Vecde gelip kulak ver Koş ilâhi ilana Hakk’a sefer bu sefer Sırt sırta ve yan yana Semâvi düğün gibi Dört mevsim yedi kıta Kim düğünün sahibi Koş vuslata vasıta Yoksulun tattıkları Bu günler ayrı lezzet Râbbin yarattıkları Zeyd bin haris'e benzet Bayram yoksula düzlük Torun gözünde nine Erende ölümsüzlük Berekettir zengine Kurban et yemek değil Mangal olur haliyle Sevabından ziyâde Vâh kalır vebaliyle Bakış fitrelere bak Aşkın kokusu sarar Üç al yediyi bırak Ver de mükemmellik var Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bekle Yar Hayalimdeydi hem cilve hemde nurlu beden Nasıl aşktı bu şaştım tatlı uykudan eden Serapmıydı ne canevime dokunan ten Nerde hem nurlu hem endam eskimez beden Hayalimdeydi hem cilve hemde nurlu beden Ne rüyalar beni tanır nede serap var Biliyorum göçtü gitti serap şimdi zor Tefekkür tefekkür neredesin şimdi yar Bak son demindeyim bekle biraz daha var Ne rüyalar beni tanır nede serap var Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Beklemek Sükut sırattan ince An'a meşakkat verir Hele sabrı deşince Azgın çöle çevirir Beklemek anka kuşu Mızrak ok gagasıyla Belkide hûşu ve hûdu Sekinet nidâsıyla Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bekleye Bekleye Gel hele can yavaş yavaş Soldum bekleye bekleye Bağrım yanar kurudu yaş Öldüm bekleye bekleye Ne güz gördüm nede yazı Kalbim kırık dinmez sızı Mevlam kavuştursun bizi Daldım bekleye bekleye Duygularım çok karışık Hele söyle yok mu ışık Bir dargınız bir barışık Kaldım bekleye bekleye Düşe kalka yaşıyorum Kebap oldum pişiyorum Anlasana üşüyorum Buldum bekleye bekleye Bakışların hem göründü Ruh dinlendi dem göründü Gözlerim yaş nem göründü Sildim bekleye bekleye Gel hele gel yaramı deş Sen meleksin sen nurlu eş Yanıyorum alev ateş Geldim bekleye bekleye Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bekliyor Yürek künyesi melek Renk renk kimi bekliyor O bambaşka kelebek Başka türlü geliyor Bakışları pek derin Saygıdan pek ileri Markatlı tepelerin Eriyen huzmeleri Bir öykünün sesi var Hatmeledim şiiri Haykırışlarım sarar Getiririm tekbiri Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bekliyordum Seni bekliyordum hemen ilerde Bu sendeki işve ağulu pıtrak Sitemi tüttürüp düşürdün derde Farkında değilsin üslup pek matrak Yüzün alev alev kirpiklerin ok Bense hüzün ağı hisler karışık Böylesi görmedim başka yerde yok Bakma öyle bana ben deli âşık Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Belki Her gece bir sokakta Eyüp sabrı duyulur O yok ve ben yatakta Bir acayip şey olur O benden de elemli Yansın geceler yansın Fer yok yüreğim demli Biri bana dayansın Tat kalmadı damakta Duygu nefesim keser Kapı gıcırdamakta Belki gelir gülümser Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Belki de Kavga bölgesidir hicvin avluları damarlarımı ıslatan küçük kafiyeler süsler yer yer hınçlarımı zaman cinnet getirdi beton evlere Şiirlerin görkemi birer şöhret sandığı yada söz döküntüleri günahkârın korku kefâreti belki de İçim yanık kokar hep güne vurdukça saat Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Ben Ben toprağım mevcudatı taşırım Güller açar bülbül öter tenimle Ben dört mevsim yaşatırsam yaşarım Ölmek varsa feda olsun canımla Ben azığım ben ekmeğim ben aşım Ben tevazu ben insanım ben eşim Ben anayım ben babayım kardeşim Ben arıyım esrar vardır fenimle Ben ırmağım aşkla çağlar dereler Ben çiçeğim şifa bulur yaralar Ben tevazu benden çirkin huriler Ben sen varsan dirilirim hilimle Ben komşuda yara varsa hastayım Ben güzele ballı dilli besteyim Ben hicranlı Iraktayım yastayım Ben yaşadım hoşgörüyle dinimle Ben şehidim Çanakkale şahittir Ben faniyim her şey o'na aittir Ben bir hiçim hiç olanlar yiğittir Ben insanım oynamayın genimle Ben yunusu mevlana'yı dinlerim Ben çeçenim çeçenya'da inlerim Ben ömer'im filistin'de kinlerim Ben bir devim elleşmeyin benimle Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Ben Beşer Beni ben’de arayın Virân ömür sarayım Nankörlük kuyu eşer Ben neyim ki ben beşer Günâh bende ben de şer İnsanlıktan inkârım Kibir gurur kindarım Susup dinle akıl ver Ben şeyim ki ben beşer Günâh bende ben de şer Ben’im benden büyüktür Zannım fikrime yüktür İster dövün ister yer Ben neyim ki ben beşer Günâh bende ben de şer Cürmüm taşımaz dağlar Fevkinde ağlayanlar Hodgamlığım benden şer Ben şeyim ki ben beşer Günâh bende ben de şer Çığlık ifşânın sesi Keşke’nin emâresi Oku idrâkine var Ben neyim ki ben beşer Günâh bende ben de şer Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Ben Dadaşım Duygularım köpürdü İyi dinle arkadaş Nerelere götürdü Ben dadaşım hem dadaş Beni benden kıskanır Pür heyecan bak güneş Bulut bana yaslanır Ben dadaşım hem dadaş Sevdam karlara yağar Buz kesilir kor ateş Dadaş sevdalı doğar Ben dadaşım hem dadaş Anadolu kapısı Dizde derman gözde kaş Alparslan’dan tapusu Ben dadaşım hem dadaş Emrâh Âşık Reyhâni Tespihteki aynı taş Mevlüt sanki Sümmani Ben dadaşım hem dadaş Hançer barı görünce Yutkunurum gözde yaş Akar vatan boyunca Ben dadaşım hem dadaş Göz nurudur ihramlar İffet ile örter baş Cennet kokar ikramlar Ben dadaşım hem dadaş Gök mavisi erenler Ömer yine köz ateş Can dostlarım yârenler Ben dadaşım hem dadaş Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Ben Gibi Büyülü neler neler Buhur buhur derinden Yeşeriyor geceler Mağribin dem yerinden Var sebebi elbette Beni hep benden alır Ruhum sal müebbette Epey uzakta kalır Gece benimle ağlar Aynen benle ben gibi Varlık hep kara bağlar Çarpar yokluğun dibi Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Ben Neyim Ayaktayız ayakta Bilmem farkında mısın Uyanış var her parkta Ulvi şarkında mısın Terki böğrüne astık Terkin terkinde misin Aşkın kırkına bastık Sende kırkında mısın Hakikat ve sadakat O’nun çarkında mısın Sen var ya sen sen fakat Hâla şirkinde misin Yöneliş ne de beyim Gerçek ırkında mısın İbrahim kim ben neyim Soy sop arkında mısın Hep diyorsun hep amma Zulmet kürkünde misin Arayış pek muamma Vuslat parkında mısın Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Ben Senin Gözyaşlarım çoktan çokladı hiçi Gelirim sen gel de gelemezsen sen Arzuhalim sana canımın içi Silerim gözyaşım silemezsen sen Ateşine yansam ruhum yeşerir Kalırım köz olup kalamazsan sen Yüreğin dupduru mum gibi erir Bilirim ben seni bilemezsen sen Yürüyüşüm sana sen endişesi Ölürüm yolunda ölemezsen sen El âlem, yadlara etme itibâr Olurum ben senin,olamazsan sen Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Ben Şair Aşka küf bulaşmış derler ki sanat İffet yangınları ölüm uykusu Zillet kucağına gülüşür heyhat Flört gümbürtüsü namus duygusu Çok şeyler göründü sokağa baktım Mesafe kastetmiş edep arlıkta Ben zehir zemberek dışarı çıktım Şâirlik köhnemiş sanatkârlıkta Yine celallendim öptü bedenim Haykırabilirim insanlık hâlı Katıksız bir adam toprak madenim Ben şâir değilim behey ahâli Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Ben'i Sözlerim taş gibi yüreğim yufka Basit görmeyiniz olmasam dâhi Dört yanım yaş olur bakınca ufka Sokaklar çok şeyi ifşa vallâhi Bilmem yüzümdeki perde ne demek İfade istemem başka tarif et Boynumu titretir yakasız gömlek İki ayrı yerde olmak mârifet Dinle seslenişi kalk dedi namaz Hesabın vasfına yatarken vardım Her şeye rağmen hâlâ anlamaz Ancak ve sadece ben "beni"sordum Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Beni Soruyorlar Beni soruyorlar acep kim gibi Ateş yakmaz beni aslım İbrahim Bâzen mermer bâzen yanan mum gibi Server’e ümmetim daha ne deyim Mazlum karındaşım zulmeden hasmım Üç kıtaya kazdım üç hilâl ismim Hakkın mahkûmuyum cesâret cismim İsmim adalettir daha ne deyim Kükrer şahlanırım yazar kızarım Eğri ağaçları kesen hızarım Dili kalbe salar hû hû yazarım Sıddîk’tan öğrendim daha ne deyim Büyük adamız biz davamız büyük Tevazudandır hâ başımız eğik Tarihin erdemi sırtımdaki yük Kula kul olmadık daha ne deyim Ki vuslat yolcusu geldik cennetten Bu bir sınav idi dedeme hak’tan Havva anam Âdem babam birde ben Kabuldür tövbemiz daha ne deyim Başımı kesseler bir kaç bin defa Hakikat namına zevk verir cefa Tevhid kuşanırım eylerim ifâ Hak yol çığlığımdır daha ne deyim Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Benimlesin Mahcupken derûnuma sayısız hâl gibisin Renksiz kesitlerime mor pembe al gibisin Sendeki çağrışımlar içime gökkuşağı Mısralarımda imge kovukta bal gibisin Bir ömür benimlesin elime el gibisin Bâzen yanı başımda bazen meçhûl gibisin Bilmem ne demeliyim özlemimin ışığı Sitemkâr hüzünlere yabancı el gibisin Dilimde yalan olmaz duvakta tel gibisin Gem vurdun ki içime bağrımda yel gibisin Sazıma mızrap oldun canımın son beşiği Çatlak dudaklarıma can veren sel gibisin Hırçın eşsiz mûsikim gülünce gül gibisin Sevdalarla süzülmüş efsunu bol gibisin Her ardımdan bakarken pencereden aşağı Ne yalan söyleyeyim tekrardan gel gibisin Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Berzâh Her hâllerinde hûşu Sükût tartışma derler Ölçü tartı kuruşu Helâl şeylerden yerler Yedirirler yemezler Tevazuuyla yürürler Hakikat gizlemezler Yoksulları korurlar Sıdk emanetlerine Sadakatları büyük Âşk ibâdetlerine Yürürken başlar eğik Lâfı eğip bükerek Asla kekelemezler İyilikler ekerek Bu bir hasat demezler Kalbinde secde izi İşte mümin bu derler İmân tevhidin hazzı Az uyur hû hû derler Eksik mısralar astık İzâhsız bir sahadır Mertek toprak ve yastık Kalp titrer berzâhadır Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Betül Şefkatle kokladım senli baharı Füsunlu vakitler gösterdin bana Yuvamın işvesi bağımın bârı Yüreğim ısıttın edepten yana Devrin zeynepleri bulunmaz fazla Ötenin sevdası yeşerir erir Emanet yolladım seni namazla Seni anlatamaz yazdığım şiir Hisleri dirilten İffetle durdun Sönmeyen gülüşün buğulu tül tül Tahsile azmetmiş hep koşuyordun Sadâkat bestesi nur yüzlü betül Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Beyaz Kısrak Şu karşı tepenin yamacına bak Dizgine sığmayan bir beyaz kısrak Mutlaka bu kısrak birini bekler Zirveye koşacak elinde mızrak Yıllardır seslenir yankılanır hep Hikmetten suâl mi vardır bir sebep Beni de sarmalar bir garip hüzün Peşinden tırmalar derin ızdırap Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Beyaz Melekler Her sabah aşk ile şifa bürünüp Sevgiyi elerler beyaz melekler Sesleniş rengârenk çare görünüp Çareyi bulurlar beyaz melekler Bir tatlı hizmet ki ak alında ter İnsanlığa hizmet en büyük eser Sıhhat meltemleri her daim eser Ümitle gelirler beyaz melekler Bazen efsun tüter pişer aşımda Bazen hayalimde bazen düşümde İşte samimiyet akar yaşımda Gözyaşım olurlar beyaz melekler Bembeyaz giyinmiş bir başka ahenk Bestesi nihavent güftesi renk renk Huzurun ziyneti insanlığa denk Tevâzu solurlar beyaz melekler Kimisi hemşire kimisi ebe Şifâyı gizlemiş mevla sebebe Sağlık ihtişamdır sıhhat debdebe Yâreni bilirler beyaz melekler Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Beyhûde Eşiğime âh düştükçe şiirlerin üstünden Çığlık attım beyhûde Kimse beni anlamadı … Hele bir de gün ışığı yokluğuma vurunca Yaş dökmeyin toprağıma İki kıvrım yüzükoyun Yatarken… Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bıraktı Kimler kime hiç bıraktı Çok zenginlik aç bıraktı Fetva sebil yığın yığın Hilâl deyip haç bıraktı Burjuvanın iti rafı Bocalayış itirafı Önemi yok solun sağın Siyon soyup piç bıraktı Ektiğimiz kendi gelen Utan biraz endişelen Hakikati söyle sığın Namerde muhtaç bıraktı Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Bigane Kalamazsın İnanıyorsan şayet Bigâne kalamazsın ’Tâ’dil ü Takdir’ ayet Tarafsız olamazsın Ne ağaçsın ne otsun Ne yağmur ne bulutsun Herkes sözünü tutsun Tekrardan bulamazsın Sen Zeynep’sin sen Hasan Bilmem nasıl anlasan Vicdanını dinle sen Boş vere salamazsın Hakkını vermelisin Mârifet örmelisin Öteyi görmelisin Görmezsen bilemezsin Nereye kim yolculuk Dinle beni korkuluk Kir akar oluk oluk Yıkayıp silemezsin Ölüp ölüp dirilir Hesap senden sorulur Tüm defterin dürülür Çalım yok çalamazsın Anlat hayrı ve şerri O dehşetli mahşeri Otuz cüzlük eseri Gün gelir alamazsın Düşlerde rüyalarda Adanmış davalarda Sen varsın sevdalarda Sevdasız gülemezsin Ben kendimden utandım Yutkundum ve tıkandım Yaza yaza usandım Söz sussun kalem yazsın Haberdar ol kendinden Hem bilimden hem dinden Ömer O’nun emrinden Habersiz ölemezsin Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Bilal İçime kasavet çöktüğü zaman Duygular konuşur der canım bilal Mevla'dan teberrük şükür her zaman Halil ailesine yâr yâren bilal Öpünce alnından gülüşüp durdu Uyuyan ruhuma uyân diyordu Hem zorlu imtihan bembeyaz nurdu Halil ailesine yâr yaren bilal Rahme t-i Rahman’ın hikmetli işi Sen gözümün nuru cennetin kuşu Sen ailenin gülü âşkı kardeşi Halil ailesine yâr yâren bilal Kuşatır etrafı sihirli sesi Büyülü bakışı sarar herkesi Dön hele güldeste irfan bestesi Halil ailesine yâr yâren bilal Vefa fedakârlık cennetlik kantar Gönül dünyasına çok şeyi tartar Şefkatli yolculuk annesinde var Budak ailesine yâr yâren bilal 03.07.08 - halil budak ve oğlu bilal için kaleme alınmıştır... Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Bilal Yüzlüm Gözleri kan revan göğe dikilmiş Bahtsız Afrika’nın elmas çocuğu Kartala yem olmuş asır irkilmiş Dün rüyamda gördüm Bilal yüzlümü Susuz çöllerdeydi ölüm bölgesi Ne bir bulut vardı ne de gölgesi Ölümcül sessizlik ölümün sesi Zor nizâmda gördüm Bilal yüzlümü Somali Nijerya Türkmen Açe’si, Mâzinin nefesi beste güftesi Birleşmiş milletler haç neyin nesi Misyonerle gördüm Bilal yüzlümü Vicdanlar kanatır ruh yok niyâzda Merhamet buz tutmuş şefkat ayazda Bu nasıl kardeşlik kardeştik sözde Hep virânda gördüm Bilal yüzlümü Afrika Türkistan Bosna ciğerim Gül yüzlüm sorarsa susun ne derim Ağırdır dostlarım ağır kederim Pek figanda gördüm Bilal yüzlümü Ter bastı sarsıldım ve üşüyorum Bilaller ölürken ben yaşıyorum Boynumda bir tasma zor taşıyorum Aç ayanda gördüm Bilal yüzlümü “Komşusu aç iken” aman Allah’ım Ürperdim irkildim sarstı günahım Gözyaşı azığım duâ silahım Pek üryanda gördüm Bilal Yüzlümü. Gelin ağlaşalım övülmüş millet Gül açsın gözyaşı silinsin kasvet Yıkılsın yokluklar yok olsun hasret Ak duâmda gördüm Bilal yüzlümü Micingirt hicretin neydi sebebi Paylaşın kardeşler paylaştı Nebi Zamanın ensar-ı asrın Zeyneb'i Erguvânda gördüm Bilal yüzlümü Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Billâhi Sana da gelecek bana da ölüm Kalbim kanasa da bükülmez kolum Benim cesaretim Allah korkusu Hilâlde yıldız hem bayrakta alım Doğuşum billâhi şüheda ölüm Zillettir izzete hükümran neşen İmanım elvermez tükürsem leşen Gücüm fer takatim Allah korkusu Hilâlde yıldız hem bayrakta alım Doğuşum billâhi şüheda ölüm Sömürün çiftleşin tepinin yiyin Siyonist urbalı edepsizliğin Törem icâzetim Allah korkusu Hilâlde yıldız hem bayrakta alım Doğuşum billâhi şüheda ölüm Ne güzel ifâde ne güzel dilmiş “Her şey kader ile takdir edilmiş” Havf reca taatim Allah korkusu Hilâlde yıldız hem bayrakta alım Doğuşum billâhi şüheda ölüm Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Billurlar Kırılmasın Bir mübârek yolculuk gül yüzlüyle Enceşe Ve süratli develer Enceşe’de pür neşe Âşk tadında yürüyüş sessizce nefeslendi Endişeli bir dille Enceşe’ye seslendi Ey Enceşe Enceşe billurlar kırılmasın Bu ne müthiş iltifat başka söz var olmasın Öpüyorum o sözü muhabbeti duyunca Yolculuk aynasında seyretseydim doyunca Ne Hale’nin sesiyim ne Fatma’nın kölesi Sensizlik üşütüyor ey merhâmet elçisi Üseyd olup kokunu soluklasam çöllerde Hasretler yöresinde rüyâlarda güllerde Nur hırkanı kokladım karşıma çıktı yekten O ne müthiş hakikat her kokudan her renkten Günler hep pazartesi sen ölmedin sen varsın Hayata damıtılan her zerrede yaşarsın Hattab oğlu ağladı Kayserler lüks içinde Ankebutu anlattın dupduru bir biçimde Efendim geri döndü küfrün azgın rüzgârı Ki batıl sarmalıyor kayser sardı her yeri Üşüyorum efendim ayazdayım ben hâla Şuûr yorgun ruh çıplak koşuyorum dörtnala Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bilmecemizi Zaman göz kırpıyor yaklaştı artık Koştukça erilmez bu ömrün hızı Ben boşlukta koşan çılgın yaratık Hırs ben’e renk verir deli kırmızı Nefes dedikleri eşik nihayet Belki de tükenen iklimin izi Yokluğun içinde varlık bir kement Hayret seyir çözer bilmecemizi Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bilmem ki Surette bir başka siretten alık Manzara camekan figür ve hece Takva mahrem hâle edep icralık Varlığa soyunmuş âh be ferace Sözü üfürürken sus dedi adım Hem neyi okşuyor kemik etlerim Yükün efkârıyla vakte ağladım Bilmem ki kabul mü ibadetlerim Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bilmez Her halim başka demde Şuur his bin bir türlü Mihnet minnet kellemde İrfan idrak mühürlü Şefkat zifiri deri Kalbim yorgun velhasıl Feryat eder serseri Ölüm ile muttasıl Korkun biraz arkadaş Dört biryan mevt karbelâ Akıbet gayyaya eş Tevbe bilmez puşt hâlâ Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bilmezdim Ateş kıvrımları kıpırdatıyor Yürek kuleleri yanıkta kalan Canlı müsveddeler cansız yatıyor Leşleri çıkarsan her yer boşalan Bu kadar bilmezdim şâirim güyâ Sahte gözyaşları ne varsa yalan Ova dağ bayırda sahipsiz hayâ Ne çok iki ayak merkep koşulan Öyle yorgunum ki ıssızım hem de Bağırsam toplanır bir heybe kulak Sabrı tutuyorum cinler tepemde Kendini arıyor rafta dangalak Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bir İnsan olmak masal mı hakikati hak sayan Tüm renkleri hazmedip korkusuz kucaklayan İrfân sağıp cenk edip hak için ölmek güzel Yolcu gölge yürüyüş kimler kimlere özel Benim umutlarım var aklım Hirâ’da beyim Büyük âşklar doğurtan kaç bin yıllık ebeyim Biz ki kimin ordusu birâz ehl-i söz olun İrâdeniz konuşsun bir nefes önsüz olun Erdem varken yaşam ne düşünür hislenirim Çok şeyleri kısaltır ne varsa üstlenirim Bırakın kavgaları, müphemiyettir tasam Vakit birlik zamanı birliktir anayasam Agâh olmak mârifet büyüklenme gaflettir Mühim meseleler var söz var ki şehâdettir Sahibine âşktandır ondandır birçok perde Kader bu ya mutlaka sınar düşürür derde Şuur yok davul sesi bu şiire desinler Önemi yok yeter ki “bir” siz güdülmesinler Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bir Akşamüstü Yağmurla gürleyip bulutla inle Beni de dâhil et bükülsün aşkın Yakala hüznümü tut gözlerinle Hüzün damlaları süzülsün şaşkın Bu başka hâsılat gençliğim yedi Çok şeyler görürsün dön bana bak da Ve derin sonsuzluk hep örseledi Saatler yılları uğurlamakta Var olan yok olan yakılan benim Yokluğun çığlığı rüyalarımda Hesap ırmağına dökülen benim Titrek yakarış var dualarımda Aynen yaprak gibi rüzgâra karşı Seherler üfürür zâr zâr yandırır Geceye bağlarım yedi kat arşı Bir deli uykudan hep uyandırır Sükût ne beklersin gel beni sustur Yüz vermez garibe neden ki sustu Her şey O’na ait O’na mahsustur Dayanır kapıya bir akşamüstü Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Bir Alem Susturuldu izzet zillet şah diyor Bestesi bir âlem sözü bir âlem Örf adet terk etti gitti gidiyor Anası bir âlem kızı bir âlem Bu ne diye sordu dede toruna Soyunduk giyindik körü körüne Bilmem ne anlatsam yâre yârene Tafrası bir âlem nazı bir âlem Ki flört taht kurdu evlilik yafta İzzet nere gitti hangi tarafta Zuhal şaha kalktı yine bu hafta Hülyası bir âlem Nez’i bir âlem Ne bir tefekkür var ne idrak ister Edep hayâ iffet beterden beter Fakih benden beter yeter be yeter Fetvası bir âlem vâz-ı bir âlem Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bir Avuç Hece Hazzın ellerini tutacaktım tam Çile arzusuyla zevkle beraber Bu başka inkişaf nasıl anlatsam Derin müşahede esasen yer yer Bir parça istemek bir avuç hece Gerçeğin fark etmek belki sadece Edepten ebede kaç bin derece Hikmet ve fıtratı bilirsem eğer Makam şöhret şehvet duymadın mı hiç İffetsiz aşk şiir gayrimeşru suç Yusuf’un iffeti gelecek er geç Şiir kuşanacak ay yüzlü günler Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bir Başka Güfte Var Sarıkamış’ta bir beyaz güfte sarıkamış’ta küskün bir eda ile sarar beni bir matem gözyaşlarım dökülür gaipten sesler gelir kör kağnılar gıcırdar ızdırap şarkısıyla tasalara bürünür gömülürüm sihirli ağıtlara bambaşka yankılanır sarıkamış, bambaşka sonra ruhumu sarar efsunlu musikiler. geceye bir sessizlik yayılır siner çileli geceler uzanır uzanır doksan bin şehit uzunluğunda bir düşünce alır götürür beni allahuekber dağlarına bulutlarla birlikte zaman durur hayat durur yaşlar donar ayazın kucağında karlara her dokunuşta yutkunur yutkunur boğulurum birkaç kez ayazın en kırak yerinde duygularım kâh coşar kâh emekler Sarıkamış âh sarıkamış şehitlerin mekânı hüzünlerin diyarı her tarafın ızdırap ızdırabın türküsü her tarafın bir destan bir destanın öyküsü kim bilir belki de sarıkamış bir perde mi ne vuslata açılan tarihin en sayfasında ruhum soluklanır duygularım dirilir karlar okşar baharın çehresiyle her sarıkamış duyduğumda ateşin donduğu ölümün gülümsediği ölümün hayat bulduğu yer sarıkamış yanar kelimeler aşkla allahuekber dağlarında kardelenler açınca köpürür şehit kokulu dereler kar sularıyla hû deyip akar her mevsim baharın kucağında öt bülbül öt işte tam zamanı ötmenin gülde burada gülistanda her tarafım bembeyaz her tarafım yemyeşil gelin odası mı ne beyazın ikliminde şehitliğin her rengi konuş susmak yok yanık sevda bu susmak yok konuş sen konuş sarıçam sen şu merzifonlu mehmet bak buda şırnaklı hasan nasıl da yakışmışlar yan yana ve sırt sırta utansın gabar dağı utansın şehadetsiz hortlaklar konuş sarıkamış neden sessizlik bu ne dertli sekinet sükûtta üşüyorum bu suskunluk nedendir hem sitemin kimedir 
Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bir Buse Şiirleri yazabilsem üstüne Sarsam öyle denizlere post diye Yer altında övünçlerim üstü ne Sormuyorum kimler kime dost diye Hiç değilse imge topla hayal kur Duygularım sırat gibi yetiş bin Ölüm bile ölmemeye soyunur Kırık dökük yaşamlara ilişkin Taşlar ile kaynatırlar suları Ayırmazlar acem çerkez arabı Çıkarırlar boynundaki yuları Ömer söyler hayyam İle şarabı Üfler köze ama lâkin ancaklar Ve dehşetli mezbahayı bilemem Kime gölge hesap kitap sancaklar O mahşeri yenilgiyi dilemem Keşfim yoktur birkaç mertek devirdim Ümit korku ihtimamı tek yasa Heceleri kubbelere çevirdim Bu garibe belki düşer bir buse Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bir Cezve Şiir Ruhu fetheyleyen bir cezve şiir Ufuk âşk manzara hilâle benzer Yaralı ney gibi şâir ve sâir Çöl kokar irşâdı Bilal’a benzer Bir çığlık ararım deli ruhum aç Bu vatan bu millet o sırra muhtaç Hakikat mesajı her lâhza miraç Efsunlar zümrütten zülala benzer Bir baştan bir başa inceden ince Edeb gölgesinde beyit serince İmge mâna var yâ sessiz derince Ruhumu coşturan marala benzer Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bir Garip Ütopya birikintisi iklimin akıntısına ölüler yığıyor ırmağa Ümitsiz dudakları istismara çökelmiş sövüyor ırmağa Ütopya birikintisi bir garip Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Bir Gece Ömrüm akıp gitti gönlüm haşarı Döküldü yerlerde geçmişin tülü Terk ettim dünyayı çıktım dışarı İşveyle yapıştı sevdanın gülü Bir deli sevda mı benimki gardaş Kuşatır menekşe gül geceleri Sarar vücudumu zehirden ateş Bir gece yakarım bu heceleri Göğsümde bir ateş gürledi birden Rüya mıydı yoksa döndüm geriye Donakaldım içtim malum zehirden Kimseler bakar mı hem serseriye Peşinden dedim ki yak sigarayı Kuşattı dört yanım hazan duygular Kimseler görmeden attım narayı Teberrük sevdamı o gün vurdular Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bir Huri Rengârenk bakıştık övgüleri gül Bir huri sevmişim içimde yâra Mecnunu olayım içime dökül Söz etti poyrazda kattı rüzgâra Goncası yakuttan açan gül gibi Duruşu onurlu dili bal gibi Koşuşu yorgun su bazen sel gibi Bir selam söyleyin o gülizâre Bambaşka ilhamla geldi bir gece Gözleri sürmeli güldü bir gece Hüznünü içime saldı bir gece Her sözü ayrılık her yan biçare Emsalsiz bu dilber sanki mücevher Sevdanın adıymış meğer bu cevher Meltemi gülüşü bir ömür değer Yalancı rüyalar kaldım avare Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bir Maden Gölgeleri tarayıp Varılır ki varmadan Gözlerini kapayıp Görmek vardır görmeden Samimiyet yazılmış Alfabesi sırmadan Ben sen o yok biz olmuş Mahvoluşa varmadan Ara ara ilham var İlham derim durmadan Bende ilham ne arar Gecelere sor madem Vakit mavi sandığım Çevreliyor sormadan Ziynetim inandığın İhâneti dermeden Sükût sanki kuş tüyü Huzur verir sermeden Zevk denilen kuytuyu Terk edelim yermeden Benim diyen bu devi Zorlamayın ermeden Hem nankör bir münzevî O’na ait bir maden Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bir Meçhul Aşkın sütununa kazdım ismini Teberrük misali gizledim seni Gözyaşım boyayıp çizdim resmini Vuslatı giydirip sözledim seni Uzat yüreğini ses ver sesime Yüreğini uzat his ol hissime Gelip sitemkâr ol son nefesime Bir bilsen ne kadar özledim seni Tılsımlı oyunun kader setinde Zerrecik bir leke yok iffetinde Aşure gününde binbir hatim’de Sükûta yaslayıp gözledim seni Dinmedi içimde kahreden hüzün Ölüm soluyorum sezdirmeksizin Tahtası olsaydı aşk kabrimizin Aşkın gizemiyle giz’ledim seni Sebebim tükendi mecalim geçti Bu akşamüstünden kaç ölüm geçti Gece yarıladı ecelim geçti Hep bir meçhul gibi izledim seni Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Bir Ömür Bekleyişin sayfasına bakmadan Boşa koştum hakikatsiz bir ömür Nursuz tersiz kazanılan lokmadan Ve yiyorum tasrifâtsız bir ömür Gelen gider bu âlemde yok kalan Dehşet günde imân yoldaş tek kalan Ömer nerde deryasına takılan Gidiyorum pek hesapsız bir ömür Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bir Rüya Taptâze büyülü bir rüyâ yüzün Doğrusu seninki nurdan musiki İçimde çarpıyor rengârenk hüzün Her gece üflüyor sanki bir iki Her halin fruze her halin enfes Tıpkı leyla gibi şive ve nefes Gizlice yaklaştın kıskandı herkes Bu sevda çok derin öyle derin ki Huri mi melek mi sultan mı adın Göz göze duygular süzdün anladın Yüreğim senin ki senin âşk vadin Bu garip deliye hem sitem neki Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bir Türlü Hep beni aldattı saf görünüşler Sezmesem bir türlü sezsem bir türlü Kayboldu bir anda sahte gülüşler Bozmasam bir türlü bozsam bir türlü Gamsız mağdurlarla zordur gidişim Kime anlatayım kime dertleşim Kimi bacım olur kimi kardeşim Kızmasam bir türlü kızsam bir türlü Dostluklar mevt olmuş bense hastayım Bambaşka duyguda başka histeyim Manasız dillerde gezen besteyim Gezmesem bir türlü gezsem bir türlü Mevcudat pür nizam O’na aittir Oba ova deniz nehir şahittir Ben şehit oğluyum ceddim şehittir Yazmasam bir türlü yazsam bir türlü Vicdanı dinledim eyvâllah derken Kaderin cilvesi ne kadar erken Gönül terazimde süzdüm giderken Süzmesem bir türlü süzsem bir türlü Mor müjde beklerim beyaz melekten Micingirt endişem var gelecekten Yüreğin adeta paslı çelikten Üzmesem bir türlü üzsem bir türlü Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bir Yolcu ki Bir yolcu ki başıboş Yırtık çarık ve sarhoş Ruhu sisli girdapta Akıl firar boşa koş Diz mecalsiz azık boş Dönmüş çarkı kör bakış Bir yolcu ki başıboş Dâva zorlu yol yokuş Surat buzlu karakış Yırtılıyor izânı Pusulasız ve berduş Hedef şaşmış tuzu yaş Dönmüş çarkı kör bakış Dâva zorlu yol yokuş Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bir Zamanlar Bir zamanlar neydi o ithâl tipler Secdeyi fişlemek ne büyük puştluk Vatanında hordu gerçek sahipler İrtica yaftaydı moda sarhoşluk Flörtle bir kadeh önce yemekten İrtica bizler mi ne kadar hâzin Karnını kaşıyıp câhil demekten Zillete yürüdü sezdirmeksiniz Tolerans büründüm büyük yarışta Kaç asrı kaybettik bu güdüklerle Kimler gelip geçti kim yakarışta Ve aklı viskide loş köpüklerle Bu hâlin sırrını sordum anneme İhtiyâr haliyle kaldır der rafa “Yaşasın cehennem” der cehenneme Üstâdı düşündüm tekrar bu defa Tersine akar mı ebeden sular Gayesi hak olan gerçeği arar Belkide bir müddet soysuz duygular Arşın gölgesine varana kadar Aldı emâneti koşar üç atlı Bir şeyler hissettim oda bende sır Menzile yaklaştı hakka biatli Îman ve İslâm der gerçek âşıklar Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Biraz Düşün Baronların davulunu çaldılar Soysuzlar hiç boşa davul çalar mı Kürt alevi dinli dinsiz böldüler Düşündümde insan olan böler mi Ellerine kızıl bayrak aldılar Vatansever kızıl bayrak alır mı İçip içip galeyana geldiler Töre bilen her oyuna gelir mi Ve baykuşlar Avrupa’dan güldüler Haçlı bu ya şaşkın boşa güler mi Renk fark etmez kardeşlerim öldüler Biraz düşün kalkıştıran ölür mü Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Biraz Tefekkür İcatlar çıldırmış dostluklar bitmiş Neye gümandayız biraz tefekkür Ceddine saldıran it-oğlu itmiş Ahir zamandayız biraz tefekkür Fetvalar verilir televizyondan Verenler habersiz dinden imandan Bu da işarettir ahir zamandan Kızıl dumandayız biraz tefekkür Lüks olmuş namazlar gürültü ezan İçtikçe böğürür sesi borazan Suç olmuş dürüstlük adı da sazan Suda samandayız biraz tefekkür Diz çökmez miraca gider ütüsü Okuyacak kızım engel örtüsü Nefsinin uşağı şeytanın hası Ahta âmândayız, biraz tefekkür Şebek gibi adam oynar her dalda Bir eli yağdadır bir eli balda Hortumcu ailece dolaşır dilde Hasta dermandayız biraz tefekkür Ömer’im düşündüm boynumu büktüm Biraz sinirlendim biraz söz döktüm Hasatsız harmanda mahsulü söktüm Ağır fermandayız biraz tefekkür Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Birkaç Kelime Zihnime döşeli birkaç kelime Zamanla birlikte esiyor her an Firdevs’in soluğu değse elime Sevdaya boyanır nergis erguvan Bir tatlı ıstırap belki de ihsan Nedense bir sevinç sardı arkadaş Bazen de sitemkâr oluyor insan Ağarır hislerim hep yavaş yavaş Şafakta tepeler ney cazibesi Bambaşka ses verir gece uzaktan Vuslata ulaşır orkestra sesi Lütfeyler kurtarır bizi tuzaktan Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Birkaç Saniye Günden arta kalan birkaç saniye Hisler düğümlenir biter ân olur Patiska içinde yırtık seciye Bir çukur kucaklar cân virân olur Bakmayın avâre yürüyorum ben Vâkit denen yoldaş bir şeyler ister Zamanı sapanla sürüyorum ben Hafsalam hasatı beyaza boyar Vâkit iri ve hır bu gülüş niye Gülemem arkadaş deliler güler Müezzin çağırır koşun fâniye Ruhumu kundaklar çamur süngüler Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Birlik Birlik benzer yağız ata şahlandır ki tevhid tüte İfâdeler realite, izahata hazırım ben Mevsim bozuk rüzgâr asi, mısralarım vicdan sesi Yağmur bulut aşk ihlâsı, hece hece dizerim ben İftira zân şöhret paye, ahvâl neydi neydi gâye Nifâk ekti has bahçeye düşündükçe kızarım ben Din sonsuzluk bahsi suçtu , irfânsızlar ezdi geçti Hesap başka ve korkunçtu, zor oyunu bozarım ben Hava duman ortalık sis, izân ithâl ruhlar hapis Ne çok mevcut siyon deyyus, af edersin bizarım ben Türkü Kürdü solu sağı, kime kurmuş şeytan ağı Ülkeme hâin tuzağı, kuranları ezerim ben Riyâ hodgam yalan haram, zalim değil zulme yaram Yetim malı bir tek gram, yutanlara mezarım ben Genç ihtiyar hilebazın, din taciri ham yobazın Söylüyorum bunu yazın, hoca demem üzerim ben Esen rüzgâr mor hisleri, bağ bozduran bahisleri Baş döndüren yeisleri, müşkülleri çözerim ben Türkistanlı Iraklıyım, Çeçenya’da sarıklıyım Şeyh Şâmil’e meraklıyım, mârifetli gezerim ben Gökte kartal yerde hürüm, ben beynimden düşünürüm Yıpranırım aşınırım, hâin kimdir sezerim ben İbrahim’i soyum aslen, gâh birinci Kılıçaslan Malazgirt ben ben Alparslan, gâh cengâver vezirim ben Kosova Şam Niğbolu’yum, kavgalarla dopdoluyum Ben Dudayev Köroğlu’yum zor günlere hazırım ben Ak mâziyi hâykır hiddet, âşk “devlet-i ebed müddet” Âh şehâdet âh şehâdet, Preveze Hazar’ım ben Hilâl yıldız nâzlı yârim ,hakkı teşhir karakterim Ulu divân benim yerim, her devire nazırım ben Al bayrağım nurdan çelenk, gökyüzüne sâl rengârenk Korku salar mahşere denk, mazlumlara Hızır’ım ben Bursa Mekke Açe Hatay, mihrap kemer kubbeyim say Kalp ve dudak, Hây Allah Hây! Sâmimiyet huzurum ben 
 ____________________________ 
Her yanışı kül zannetme, tekâmül bu fâl zannetme Konuşan hâl dil zannetme, muhâbbetle bezerim ben Binbir âhenk sesleniş var, hikmet nerde neye yarar Cedlerimi birer birer, pes etmeden yazarım ben Emânetim yüce dinim, Mevlâna ben Yunus benim Ben Barbaros Hayrettin’im, Akdeniz’de yüzerim ben Evliya’ya erenlere, vuslât eli verenlere Feth-i Mübin”görenlere, sükût-u hâl nazarım ben “Edep yâ hû ” de hiçim de, “biz”e vardım “ben” içimde Ve edebi bir biçimde, beyinlere kazarım ben Hâl ifâde sükût kelâm, anlatıver kılıç kalem Milli ruhum ben vesselâm, kem gözleri çizerim ben Yapayalnız Hüdâ ile ve ürperten nidâ ile Firdevs yüzlü sâda ile gece gündüz gezerim ben Kalem kılıç hû hûlarda, ruhum eşsiz duygularda Berrâk duru pâk sularda, şâir edip yazarım ben Ben Türkiye_Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bismillâh Kurânın deseni müminin rengi İmanlı dillerde baldır bismillâh Vuslata götüren aşktır âhengi Cennetten sırata eldir bismillâh Vukuf-i zamandır söyle bismillâh Vuslat perdesini aralar Allah Nefsi merdiyyeye gider inşâllah Nefsi kâmileye hâldir bismillâh Nazar ber kadem et fâni hanında İnayet O’ndadır O’nun yanında Halvet der encümen nefs tufanında Her lâhza inleyen dildir bismillâh Bismillâh bismillâh bismillâh gayem Bismillâh aslında benim hikâyem Ömür bestesinde sırlı sermayem Goncaları nurdan güldür bismillâh Bismillâh diyenin duruşu haktır İhlâstır efsunu, bismillâh tektir Vukuf-i kalb ile eylesin takdir Hakk’ın divânına yoldur bismillâh Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Biz Muhkem kardeşliğin kirvesiyiz biz Yüce gayelerin zirvesiyiz biz Geçmişiz bu günüz geleceğiz biz Sessiz yığınların hür sesiyiz biz Geçmişi hatırla geleceği yaz Asırlar boyunca yükselen niyâz Zulmü beyinlerden sileceğiz biz Yârsız diyarlarda yâr sesiyiz biz Birliğin hâlesi âşka düşen söz Ve asra muştuyuz tarihe önsöz Vicdanları cennet kılacağız biz Merhamet sükûnet er sesiyiz biz “Fırat kenarında” düşün oku yaz Şaşarım yapana hakka itiraz Huzuru hilâlde bulacağız biz Garip sokaklara ver sesiyiz biz “Gayesiz nasip yok” der Sadi Şiraz Aklın bir hacmi var düşün yaşa sez Hakkın seslenişi olacağız biz Mahzun yüreklere pir sesiyiz biz Gönüllere ziyâ kubbelere iz Biz büyük milletiz tut ki serfinaz Tevhid dalgaları salacağız biz Kutlu geleceğin mor sesiyiz biz Hep olmak yok serde hiçi dene az Hiçliği tatmadan dağlar aşılmaz İnsan mertebesi alacağız biz Aşkla yanan dönen sır sesiyiz biz İnsanlık tek vücut dağa taşa yaz Birlikte rahmet var ahmak anlamaz Birlik payesini alacağız biz Her renkten her ırktan tur sesiyiz biz Tevhid tebessümü arifteki naz İhsanlar insana gerektir biraz Hak batıl havf reca bileceğiz biz Hakk’ın divanına var sesiyiz biz Söze sığdırılmaz ne yazılsa az İnsanlığın dili hû avaz avaz Mazlumu güldürüp güleceğiz biz Yokluğa ser çekmiş ser sesiyiz biz Gerçek sâmimiyet hâl ile vaaz İnfâk fedakârlık rahmetine haz 
Ben sen o yok biz ’de kalacağız biz Elifte birleşen bir sesiyiz biz Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bizi Affeyle İfâde kış gibi yüreğim yufka Hâl yap mısralarım hayırlar eyle Dört yanım yaş olur bakınca ufka Yâ rabbi uyandır bizi Affeyle İkiyüzlülükler sarkıyor dizde Kaygısız yürüyen gölgeler bizde Gören göz aranmaz ferâsetsizde Yâ rabbi uyandır bizi Affeyle Secdesiz vaazlar huşu ne bilir Hacerü'l-esved'İ taşı ne bilir Hakikat ne kadar taşıyabilir Yâ rabbi uyandır bizi Affeyle Din iman zelzele irfan ar yaya Bağır bağır bağır Micingirt duya Vurulmuş rahata yatmış uykuya Yâ rabbi uyandır bizi Affeyle Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Biz'i Unuttuk Dil ve hâl gâh hevâ gâh cimrilik sirâyet etmiş hepimize fitne Ne çok ayrılık azgınlık ne çok münâfık ne çok musibet Üfleyin alevlendirin yakın ateşini fitnenin kışkırtın Kimdik biz sâhi kimiz biz biz kimiz Biz'i unuttuk biz lânet olsun fitnecilere Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Bizim Dağlar Minare gibi hoş şu bizim dağlar Şehitlere gardaş şu bizim dağlar Hele de miğferi ayaz tutuşur Ruhu alev alev gönlü hep üşür Şüheda kokusu elleri kına Yatarız karlarla gece yan yana Potinleri delik dizleri yama Temmuz kızardıkça düşer aklıma Bizim dağlar ümit bizim dağlar hû Derinliklerinde âşkın uykusu Tepeden tırnağa cennetten sılâ Mâziye merhale geçiş fasıla Ağrıyan ormanlar anlatsam kime Merhem olmaz gayrı kimse derdime Minare gibi hoş şu bizim dağlar Şehitlere gardaş şu bizim dağlar Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bizim Kadınlar Bir başak gibi rengârenk fasıl fasıl Tılsım gibi yüreklere hükmeden Öfkesiz mahzûn ve şefkat pınarı Erzurum’da Nene Hatûn Yanık kışlada Kara Fatma Yağmur gibi yağarlar mücahit yüreklere Mecnuna Leylâ yuvaya eş katığıma aş Elâ maviliklerde hüzün İyi günde yâren ağu günde derman Yol yoldaş bitimsiz sevda Aşkta demlenen ötenin âhengiyle Bakışları kusursuz kutsalların fevkinde Bizim kadınlar Kalbim karım varım yârim gözyaşlarım çığlıklarım Gözleri mühürlüm dinmeyen sızım eskimez kavgam Ambarda eleğim sırtımda yeleğim Firdevs’te meleğim Elim ayağım yüzüm bahar kışım yazım Ümidim öfkem çoğum azım Kızım annem kız kardeşim Alın yazım duâ pınarım Yoldaşım, sevgilim, sırdaşım her şeyim Bir de kadın var ki bakışları umutsuzluk Tarlada işçi, evde aşçı sırtında sopa Karnında sıpa küfeler dolusu dert yükü Ne yavuklu diyeni, ne ahbâbı ne yâreni Varoşlarda nedâmetli burjuvada pek heybetli Caddelerde ağlamaklı şafakta namlu gibi Yetiş anam nidâsı Ve peşinde haydutlar Ah güzelim kadınlar ibrişimden zümrütten Kimi iffetten şalvar kimi yemeni giyer Şefkatiyle yıkayan duâsıyla bezeyen Gâh yaşmaklı anadır gâh isimsiz kahraman Bizim kadınlar… Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bizim Memleket Ova oba deniz köy bucak bucak Miski amber kokar bizim memleket Çiğneme toprağı şehit yağacak Ötelere bakar bizim memleket Sarıkamış duman gözlerimde yaş Zeybek efe gakkoş yanında dadaş Karlara karıştı doksan bin gardaş Kanı karla yıkar bizim memleket Edirne’den Karsa serhat görünür Trabzon Erzincan Fırat görünür Leyla Şirin Kamber Ferhat görünür Mecnunları yakar bizim memleket Domaniç Bilecik Söğüt Simav’ı Diriliş tek beden deniz masmavi Urfa ikliminde dinler semâvi Günahları yıkar bizim memleket Al yazma yemeni oya peçeler Koyunlar kuzular karakeçiler Kilimler halılar yünden keçeler Beşibirlik takar bizim memleket Antep'im gazidir Maraş kahraman Kırkpınar şahlanır renk renk pehlivan Ruhum büyülenir her an her zaman Zirvelere akar bizim memleket Mazim pek muhteşem yedi kuşaktan Tunceli Trabzon Konya Uşaktan Kosova Bosna’da aynı beşikten Hepsi teker teker bizim memleket Tevhidi renklerle tek yumruğuz biz Hirâ'dan sevdamız davamız eşsiz Kıblemiz aynıdır aynı âşk vaaz Her çileyi çeker bizim memleket Mısralar yaralı mevzu pek uzun Kafkaslar Altaylar Karabağ bizim Semerkand Buhara gidin bir gezin Üç kıtaya çıkar bizim memleket Söğütte kök saldı sonsuz türküsü Osmanlı tarihi şanlı öyküsü Âsımın çığlığı feryadı süsü Ulu çınar diker bizim memleket Soğanlı dağları karla örtülü İçimi yakıyor beyaz kâkülü Karlara saklıdır şehidin gülü Beyaz sevda eker bizim memleket Dörtmevsim bâr verir kışı şüheda Çanakkale Hicâz yükselen sâda Seherler zaferle doğar salâda Ezânla pek vakur bizim memleket Dalgalan bayrağım doldu gözlerim Müjdeli tek millet O’nu özlerim Hakikat billâhi benim sözlerim Rengârenk gül kokar bizim memleket Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bizim Olacak Yer gök kopup gelecek Dağ taş pamuk olacak Rüya ölüm ölecek O gün bizim olacak Az ilerde sonsuzun İlkbahar yaz son güzün Yok korkumuz yok bizim O gün bizim olacak Duyur duysun tüm herkes Azık iman ruh kafes Buhur buhur son nefes O gün bizim olacak Meltem sesi o diyar Sebat vefa muteber, Göç başladı ne haber O gün bizim olacak Ne ileri ne geri Kimler kimin neferi Akıllı ol serseri O gün bizim olacak Ümit korku ağarır Menzil menzile varır Ateş söner çark durur O gün bizim olacak Lisân-ı hal bismillah He vallahi he billâh Öbür âlem inşallah O gün bizim olacak Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bizim Şarkımız Besmele ırmağı ıtrinin şanı Bilal’in sesidir bizim şarkımız Lisanı hâl ile vecdin divanı Leylanın süsüdür bizim şarkımız Vahdet ülküsüdür bizim şarkımız Seyreyle kainat bize vuruldu Lebbeyk akşamına söze vuruldu Hasret ağıtları köze vuruldu Hakkın hecesidir bizim şarkımız Kadir gecesidir bizim şarkımız Sanma ki bulutlar dertsiz kuşları Rahmet gözyaşları yaz güz kışları Bizle soluklanır köşebaşları Secdenin sesidir bizim şarkımız Aşkın ötesidir bizim şarkımız Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bodrum'a Geldik Neyzenin mekânı ufku nefesi Kültürler vadisi bodrum'a geldik Kaleden ses verir halil efesi Mazinin sedası bodrum'a geldik Üçbin yıllık tarih pek ilham aldık Kültür yudumladık kültür soluduk Bitez gündoğanda birlikte olduk Şairler adası bodrum'a geldik Dört bucak rengârenk gece gündüzü Gelinlik giyinmiş baharı-güzü Mecnununun yarası leylanın közü Aşk yarımadası bodrum'a geldik Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Boğuluyorum Asırlardır beklerim Bitmedi kışım Hasret ağıtlarım tükendi boğuluyorum Ölümler kol geziyor Ağıt doldu gözyaşım İrfan zincirli medet boğuluyorum İhanet zırh giyinmiş bırakır mı yakamı Doksanlık ihtiyara baktım boğuluyorum Elinde yıllanmış şarap Dur hele şaka mı Batıl batıl batıl dede Dur boğuluyorum Devriliyorum Kupkuruyum güz gibi sanki Yetiş Eyyubî sabır Boğuluyorum Dinle ey zalim asır zevalin çok yakındır İsyan yok hâşâ Günah puslu boğuluyorum Son demindeyim yetiş Tez yetiş boğuluyorum Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Boş Odun kağnıları düşündüm yine Seher seslenirken saat beş gibi Köpekler havlıyor periye cine Kanat çırpıyordu ruhum kuş gibi Katil parçaları uyandı tek tek Ahır zaman bu mu, bu olsa gerek Asrın doruğunda olan tek gerçek Vicdanlar çarpışık kirli boş gibi Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Boş Ver Pas tutmuş şu beynim bu güne kadar Adavet hırs inat paye ve nişan Halimle iç içe kaza ve kader Gel artık ne olur sürü perişan Dört bucak dört mevsim mizan intizam Var mı nihayetsiz ilme ulaşan Nakşetmiş noksansız tek tek muntazam Tesadüf ve hiçlik inkâr şöhret şan O gün çok yakında belki ırakta Belki taht-ı revan belki ürüşan Lütuf gazap gizli her hıçkırıkta Boşverde boğulur “boş ver”e koşan Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Boşuna Kürek Gözlere yaş dolup çarpsa da yürek Yalınayak koşan sözlerimi yaz Sağnak saatleri boşalt boşalmaz Sonra unutturur kopup gelerek Dudak kanıyorsa zihin de almaz Lâkin her güzelden leylâ eş olmaz Sağır dilsizlere çarpsa da yürek Benimki belki de boşuna kürek Benimki belki de boşuna kürek İzahatım kırık sıkıntılı az Direksiz susmaktır en büyük vaaz Şiirler de düşer düşünce direk Hicvim zembereksiz izâh hoş kalmaz Kalbin çığlıkları şakaya gelmez Gözlerin yaş dolup çarpsa da yürek Benimki belki de boşuna kürek Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Boşuyorum Yürek ağlar gözden önce Hâl konuşur sözden önce Karanlığı terk ettiler On dört asır bizden önce Nur yayıldı perde perde Her mevzide her siperde Şehâdeti erk ettiler Beyaz atlı mazilerde Diriliş var arkasında Veysellerin hırkasında Kokusuna gark ettiler Şühedalar fırkasında Yaralıyım üşüyorum Düşe kalka yaşıyorum Arşiv yakıp çark ettiler Ve son asrı boşuyorum Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Boynu Kalın Basın ona ipotek Tafra tüten yüzsüze Boynu kalın sırtı pek Çok uluyor bu köpek Metres serbest eş yasak Kızıyorum köksüze Bilmem nerden başlasak Siz efendi biz tutsak Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Bölemez Birkaç yüzyıldan beri Derin buyruk narası Rap rap ayak sesleri Mamak var yüzkarası Bilmez maksadı aşan Silah vermek suçumuz Oyun dedi yaklaşan Hırsız doldu içimiz Cellat bir avuç hışım Beyler yer yok hayhuya Sağcı solcu yoldaşım Set çekelim uykuya Tarih kardeşlik bekler Korku dilini sustur Dadaş efe zeybekler Bu millete mahsustur Anadolu ben beyim Ufkum mâzimin gürzü Bin sırtıma çekeyim Bizi bölemez dürzü Ömer Ekinci Micingirt ____________________________ 
Böyle Der Gerçeğin huzmesi hiçidir varın Duygu ıstıraptır ilim böyle der Sabır hediyesi yârene yârin Nakış göz nurudur kilim böyle der Birçok şeyi izâh zordur nursuza Dört kitabı gel de anlat arsıza Streçi giydirdik nineye kıza İffet karanlıkmış bilim böyle der Mahremsiz perdesiz pervasız itler Tepişerek edep erkan öğütler Nerededir âsım denen yiğitler İnkâr lâf pazarı dilim böyle der Cürümler yıkılmaz ateşe nâra Birkaç dörtlük yazdım koydum kenara Er odur ki yana aslına vara Nesil som burjuva hâlim böyle der Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bu Akşam Bilirsiniz ruhum yorgun Sonum bilmem mecnun gibi Şiirlerim bana dargın Bu akşamda gidiyorum Gidiyorum yavaş yavaş Var sebebi var elbette Sonsuz şarkı tatlı savaş Bu akşamda gidiyorum İşve sitem her haliyle Ayrı vuslat ayrı mâna Gitme der mi hâl diliyle Bu akşamda gidiyorum Ömer Ekinci Micingirt
 ____________________________ 
Bu Cenge Ne mutlu ona ki ahir zamanda Gerçeği fark edip kuruyor denge Nice hikmet saklı muhteşem gende Gözleri kapama ulu âhenge Aşk, güzellik vardır varın içinde Hiçliği gizlemiş sırrın içinde Eceli düşünün terin içinde Dehşet ve hararet vurur renk renge Sen seni kendinde hep sende ara Büyük adam odur aczine vara Nankörlük yol olur çıkmaz yollara Sırrına erenler hazır bu cenge Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Bu Dadaş Bir vâkur yüz görsem gözlerinde yaş Ezelden ebede baş koymuşsa baş Vatanına âşık yüreği ataş Öperim alnından derim bu dadaş Tefekkür türküler havalar uzun Sarıkamış kokar hemen her güzün Kucağına atar sözü sonsuzun Öperim alnından derim bu dadaş Ciriti barları ve rahvan atı Yağız delikanlı âşk saltanatı Birlikse fıtrâtı büyük sanatı Öperim alnından derim bu dadaş Epey irfân ister izâhtan yana Zeybek efe yörük dadaş yan yana Hele palandöken bakınca bana Öperim alnından derim bu dadaş Aziziye dadaş aziz varlığı Ulu cami gibi ihtiyarlığı Yerleri ürkütse ergenlik çağı Öperim alnından derim bu dadaş Lâfı incitmeden sağol der emi Sâmimiyet budur dadaş kelâmı Tebessüm kondurup alır selâmı Öperim alnından derim bu dadaş Ömer Ekinci Micingirt 
 ____________________________ 
Bu Gece Bu gece fark edip yaş döken var mı Oturup ağlamak hiçte güç değil Yüreğimi sıksam damla çıkar mı Manayı düşünsem bari hiç değil Uyan gafil uyan uyumak yasak Uyandır kampüsü titret yerinden Bir deli bulsam da gizli ağlaşsak Belki bir inilti gelir derinden 'Tomurcuk derdinde' belki yaş gerek Çevir gözlerini sen ağla gardaş Bu zifir kalbimi zorla eşerek Gücüme gidiyor dur hele yavaş 
 27.09.08 Bursa / Kampüs 02:34 Ömer Ekinci Micingirt

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...