12 Temmuz 2014

MUTLULUK PSİKOLOJİSİ PDF E-KİTAP NEVZAT TARHAN




MUTLULUK PSİKOLOJİSİ
PDF E-KİTAP
NEVZAT TARHAN

GÖNÜLDEN ESİNTİLER: KÛR’ÂN-I KERÎM’de YOLCULUK (14) İBRÂHÎM-SÛRESİ İRFAN SOFRASI NECDET ARDIÇ TASAVVUF SERİSİ (45)





GÖNÜLDEN ESİNTİLER:
KÛR’ÂN-I KERÎM’de YOLCULUK 
İBRÂHÎM-SÛRESİ

GÖNÜLDEN ESİNTİLER VÂHY ve CEBRÂİL NECDET ARDIÇ İRFAN SOFRASI TASAVVUF SERİSİ PDF E-KİTAP






GÖNÜLDEN ESİNTİLER
VÂHY ve CEBRÂİL  NECDET  ARDIÇ
İRFAN SOFRASI  TASAVVUF SERİSİ
PDF E-KİTAP





TEDMURİYE AKÎDESİ Şeyhu'l-islâm İbn-i Teymiyye





TEDMURİYE AKÎDESİ 
 [ Türkçe ]
 اﻟﻌﻘﻴﺪة اﻟﺘﺪﻣﺮﻳﺔ
[ﺑﺎﻟﻠﻐﺔ اﻟﱰﻛﻴﺔ ]
Şeyhu'l-islâm İbn-i Teymiyye




TEVHİD İMAMI MUHAMMED BİN ABDULVEHHAB PDF E-KİTAP




TEVHİD İMAMI MUHAMMED BİN ABDULVEHHAB 
PDF E-KİTAP

CARİYENİN KIZI MİHRİMAH PDF E-KİTAP




CARİYENİN KIZI MİHRİMAH
PDF E-KİTAP

SİYONOZİM (LANETLİ ZÜMRE ATAİST YAHUDİLER)




SİYONOZİM (LANETLİ ZÜMRE ATAİST YAHUDİLER)

Siyonizm 
 Dünyayı sömüren kaos ortamı oluşturan yakup A.s dan bu zamana lanetlı olan zümre bu zümredır halen ideallerıne devam etmektedırler.. 

Allah’ın Kuran’da Kitap Ehli konusunda Müslümanlara emrettiği hoşgörülü yaklaşım İslam tarihi boyunca tecelli etti. Müslümanlar asırlar boyu dindar Yahudilere dostça davrandılar ve Yahudiler de buna dostluk ve vefayla cevap verdiler. Bu tabloyu bozan unsur, ateist Siyonizm oldu.

 Ateist Siyonistler yahudiligin arkasına sıgınan Ateist Siyonizmi HER ÜLKEDE OLDUGU GIBI Yahudilerın, içine sızdı..19. yüzyılda ortaya çıktı. 19. yüzyıl Avrupası’nın iki belirgin karakteri, ateist Siyonizmi de etkilemişti: Irkçılık ve sömürgecilik. Bu hareketin bir diğer belirgin özelliği ise, dönemin diğer ideolojileri gibi din-dışı bir ideoloji olmasıydı. Nitekim bu ideolojinin fikri öncülüğünü ve zulum yapan Yahudiler, dini inançları çok zayıf kimseler ya da ateist kimselerdi. Yahudiliği bir inanç birliği olarak değil, bir ırkın ismi olarak kabul ediyorlardı. Yahudilerin Avrupalı milletlerden ayrı bir ırk olduğu, onlarla birlikte yaşamalarının mümkün olmadığı, mutlaka kendilerine has ayrı bir yurt edinmelerinin şart olduğu iddiasıyla ortaya çıktılar.

 Filistin’i seçmelerinin nedeni dini değil, tarihseldi. (Siyonizmi atalarının yurdunda yaşama hakkı olarak gören ve bu topraklarda özgürce Allah’ı anmak, ibadet yapmak amacında olan dindar Musevileri tenzih ederiz.) Ateist Siyonizm, Ortadoğu’ya girdiği günden itibaren, bölgeye çatışma ve acı getirdi. İki dünya savaşı arasındaki dönemde, ateist Siyonist terör örgütleri Araplara ve İngilizlere karşı kanlı saldırılar düzenlediler. 1948′de İsrail’in kurulmasının ardından da, Allah’sız Siyonizmin yayılmacı stratejisi Ortadoğu’yu kaosa sürükledi. 

 Bu zulmü gerçekleştiren ateist Siyonizmin çıkış noktası, Yahudi dini değil; 19. yüzyıldan miras kalma ırkçı, sömürgeci ve Sosyal Darwinist ideolojiydi. İnsanlar arasında daimi bir çatışma olması gerektiğini savunan, "güçlüler kazanır, zayıflar yok olur" felsefesini empoze eden Sosyal Darwinizm, Alman milletini Nazizme sürüklediği gibi, Yahudileri de ateist Siyonizme sürükledi. Bugün ateist Siyonizmi eleştiren pek çok dindar Yahudi aynı gerçeği vurgulamaktadır. Bu dindar Yahudilerin bir kısmı İsrail devletini meşru görüp tanımamaktadırlar bile. 

Dindar Yahudilerin önde gelen isimlerinden biri olan Haham Hirsch, "Siyonizm, Yahudi halkını milli bir antite (varlık) olarak tanımlamak ister… bu dinen bir sapmadır" der. 

 İsrailli devlet adamı Amnon Rubinstein’a göre, pek çokları için "Siyonizm, (bazı Yahudilerin) babalarının yurduna ve hahamların sinagoguna başkaldırısının doğal sonucu"dur. Haham Forsythe ise, Yahudilerin 19. yüzyıldan itibaren dinden ve Allah korkusundan uzaklaştıklarını, bunun bir cezası olarak Hitler’in zulümlerine maruz kaldıklarını savunmakta ve Yahudileri daha dindar olmaya çağırmaktadır. 

 Forsythe, yeryüzünde zulüm ve bozgunculuk yapmanın "Amalek"in (Tevrat dilinde inkarcıların) işi olduğunu söyler ve şöyle yazar: 

"Yahudi, Amalek’in ruhunun tam zıddı olmalıdır. Bu ruh, Allah’ı ve vahyi terk etmek, şeytanilik, ahlaksızlık, acımasızlık, haksızlık ve anarşidir." Bunun aksini uygulamış olan ateist Siyonizm, gerçekte bir tür faşizmdir. Faşizm ise dinden değil, dinsizlikten kaynak bulur. Dolayısıyla Ortadoğu’da akan kanların asıl sorumlusunun, Yahudi dini değil, din-dışı ve faşist bir ideoloji olan ateist Siyonizm olduğunu bilmek gerekmektedir. Ancak faşizmin diğer versiyonları gibi, ateist Siyonizm de, dini kendi amaçları için kullanmak istemiştir. 

 Tevrat’ın ateist Siyonistlerce Çarpıtılması Tevrat, Allah’ın Hz. Musa’ya vahyettiği mübarek bir kitaptır. Allah Kuran’da "Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik…" (Maide Suresi, 44) buyurur. Yine Kuran’da bildirildiği üzere, Tevrat daha sonra tahrif edilmiş ve içine insan sözleri sokulmuştur. 

Bu nedenle bugün elimizdeki Tevrat, "Muharref Tevrat"tır. Yine de M. Tevrat incelendiğinde, içinde Hak Din’in pek çok unsurunun halen bulunduğu görülür. Allah’a iman, teslimiyet ve şükür, Allah korkusu, Allah sevgisi, adalet, şefkat, merhamet, zulme ve haksızlığa karşı koyma gibi pek çok hak din özelliği M. Tevrat’a ve Eski Ahit’in diğer kitaplarına hakimdir. 

Bunun yanında, M. Tevrat’ta, tarihte yaşanmış bazı savaşlar ve bu savaşlardaki kıyımlar da anlatılmaktadır. Eğer bir kişinin amacı, uygulamak istediği şiddet, kıyım ve cinayetlere çarpıtarak da olsa bir dayanak bulmaksa, söz konusu M. Tevrat pasajlarını kendine bir malzeme haline getirebilir. 

 Dinsiz Siyonizm, gerçekte faşist bir terör olan kendi terörünü meşrulaştırabilmek için bu yola başvurmuş ve etkili de olmuştur. Örneğin, geçmişte yaşanmış bazı savaş ve katliamlarla ilgili M. Tevrat ayetlerini, Filistin’in mazlum halkına karşı kullanmıştır. Bu, samimiyetsiz bir yorumdur. Dini, faşist ve ırkçı bir ideolojiye alet etmektir. Nitekim pek çok dindar Yahudi, söz konusu M. Tevrat ayetlerinin Filistinlilere karşı işlenen cinayetleri meşrulaştırmak için kullanılmasına karşı çıkmaktadır.

 Karşı çıkmaları da gerekir, çünkü ateist Siyonizm, Ortadoğu’da yürüttüğü işgal ve zulüm politikasını "Yahudilik" maskesi altında yürütmekle, gerçekte Yahudiliğe ve dünya üzerindeki tüm Yahudilere zarar vermekte, İsrail vatandaşlarını veya diaspora Yahudilerini, ateist Siyonizm’den intikam alma iddiasındaki fanatiklerin hedefi haline getirmektedir. Siyonizm’e karşı çıkan dindar Yahudi kuruluşu Neturei Karta, aynı gerçekleri samimiyetle dile getirmektedir. 

Neturei Karta’nın New York Times gazetesinde yayınladığı bir ilanda, "Tevrat’a göre, Yahudiler’in kan dökmeye, başka bir halka zarar vermeye, onları aşağılamaya veya onları yönetmeye izinleri yoktur" denmektedir. Yine aynı kuruluşa göre, "Siyonist politikacılar ve onlarla birlikte aynı yolda gidenler, Yahudi halkı adına konuşmamaktadırlar. İsrail ismi onlar tarafından çalınmıştır." Bu noktada belirtmek gerekir ki, söz konusu "dini faşizme alet etme" samimiyetsizliğini günümüzde İslam adına uygulamak isteyenler de vardır. 

Suçsuz insanlara karşı korkunç vahşetler uygulayıp, sonra da bunu, Kuran’da geçen savaş ve cihatla ilgili ayetleri yanlış yorumlayarak haklı göstermek istemektedirler. Oysa söz konusu ayetler, Müslümanlara karşı savaş açan insanlara karşı yürütülecek bir sıcak savaşta, savaş anındaki durumu tarif eder. Bunları kötü niyetle kasten farklı yorumlayıp, suçsuz insanları öldürmenin gerekçesi olarak gösterenler, gerçekte Allah korkusu taşımayan, dini kalplerindeki vahşet tutkusu için suistimal etmek isteyen insanlardır. 

Nitekim Allah Kuran’da bu gibi kötü niyetli kimselerin Kuran ayetlerini çarpıtarak yorumlamaya çalışacaklarını haber vermektedir (Al-i İmran Suresi, 7). 

 YAKUP A.S VE İSRAİL OGULLARI Yahudiler, 
Yakub aleyhisselamın on iki oğlundan çogalmıştır… Hazret-i Yakub’un adı İsrail olduğu için, bunlara Beni İsrail, yani İsrail oğulları denildi. Hazret-i Musa, Tur dağına gidince, bunlar dinden çıktı, buzağıya taptı. 

Sonra pişman olup tevbe ettikleri için, Yahudi denildi. Yahudi, doğru yolu bulucu demektir. Tögbe etmeyen bu zamana kadar gelen Dinsiz inaçsız Yahudiler, Hazret-i Musa’ya çok eziyet etti. 

Sonra gelenleri, bin Peygamberi şehid etti. Hazret-i İsa’yı babasız çocuk diye kötülediler. Annesi Hazret-i Meryem’e iftira ettiler. Bunları öldürmek için saldırdılar. Ahir zaman peygamberi Muhammed aleyhisselamı zehirlediler. 

Hazret-i Osman zamanında, fitne çıkararak, halifenin şehid edilmesine sebep oldular. Hurufiliği meydana çıkarıp, müslümanları parçaladılar. Asırlarca, Allah’ın gönderdiği dinleri, peygamberleri yok etmeye uğraştılar. Dinleri yok etmek için masonluğu kurdular. 

1918’de biten 1.Cihan Harbinden sonra, din düşmanı olan komünist devletler kurdular. Bir yandan da, önce İstanbul, sonra Mısır’da hahambaşı olan Hayım Naum, dünyanın biricik İslam devleti Osmanlıyı yıkmak için, kapitalist ve emperyalist devletler arasında fırıldaklar çevirdi. 
Neticede, İslam âleminin liderliğini yapan koca devlet parçalandı.

 (H.S.Vesikaları) İslam’ın Kitap Ehli’ne Hoşgörüsü Dindar Yahudiler, binlerce yıldır yaşadıkları Filistin’den, MS 70 yılında, putperest Roma İmparatorluğu tarafından sürülmüşler ve daha sonraki 19 asır boyunca diasporada, yani sürgünde yaşamışlardır. Bu dönem boyunca özellikle 

Hıristiyan ülkelerde çoğu zaman baskı ve zulüm görmüşler, defalarca yurtlarından sürülmüş, hatta toplu katliamların hedefi olmuşlardır. Yahudilerin bu dönemde en çok huzur ve güven buldukları coğrafya ise İslam topraklarıdır. İslam dünyasında hiçbir zaman antisemitizm görülmemiş, 

Yahudiler (ve Hıristiyanlar) kendi inanç, adet ve hatta hukuklarına göre herhangi bir baskı ve zulüm görmeden asırlarca yaşamışlardır.

GİZLİ DÜŞMAN İYONİZM



GİZLİ DÜŞMAN İYONİZM



Siyonizm Nedir? Siyonistler İsrail'i Nasıl Kurdu?

Siyonizm,dünyadaki bütün yahudilerin esasında Filistin'de bir yahudi devleti kurulması gerektiğini iddia eden ve bu idealle siyasi mücadele veren harekettir.
Siyonizm'in ilk siyasi hareketi Theodor Herlz'in öncülüğünde 1897'de Basel'de toplanan 

1.Siyonist Kongre gösterilebilir. 

Herlz, Sultan II.Abdülhamit ile de görüşür. Sultan II. Abdülhamit ile görüşüp yahudilere Filistin topraklarını satmasını ister. Ve bu yahudi devleti konusunda hem siyonist hem de çok milliyetçi bir yaklaşım sergilemektedir.
Şimdi bu kongrede ilk kez yahudilere bir toprak verilmesi fikri ortaya çıkmıştır.
 İlk olarak Tevrat'ta da geçen Babil ya da diğer adıyla Irak düşünülmüştür.

Ama İngiltere'nin muhalefeti ile karşılaşınca olmamıştır. Sonra Uganda ve Kıbrıs gibi yerler önerilmiş ama siyonistler,


Tevrat'ta da geçen Kutsal Kudüs'ü istemişlerdir.

Bu arada İngiltere'de evanjelik inançları gereği yahudilere yahudileri destekleyenler olmuştur.
Şimdi Shaftesbury Kontu Lord Anthony Ashley Cooper (kendisi çok ateşli dispensalisttir),dönemin dışişleri bakanı Lord Palmerton'u yahudilere bir devlet kurulması hususuna çekmeyi başarmıştır.
Zaten önceden yaşadıkları olumsuz tecrübelerden dolayı İngiliz Yahudiler, Avrupalıların kendilerini sevmediğini ve kendilerinden kurtulmaya çalıştıklarını düşünmüşlerdir.
Aynı yıllarda bu yahudi devleti kurma hususuna paralel olarak Amerika'da Darby'nin müritlerinden biri olan ve dönemin çok satan kitabı ''İsa Geliyor''un yazarı William Eugene Blackstone Başkan Benjamin Harrison'a mektup yazmıştır.

Bu mektupta Filistin'de bir yahudi devleti kurulması konusunda desteğini istemiştir.

Ve Blackstone,J.P. Morgan ve John David Rockefeller(İlluminati piramidinin en tepesindeki aile ve Lucifer(iblis)'e yakın olan aile) ve 413 etkin isimden destek imzası toplamıştır.
Sonra Herlz'in ölümünden sonra Siyonist Kongre'nin başına 1895 yılında Chaim Weitzman geçmiştir. 

Weitzman,muhafazakar parti lideri Lord Arthur James Balofur'a ulaşmış ve siyonizme destek vermesini sağlamıştır. Zaten Balfour da çocukluğunda dispensalist öğretilerle yetişmiştir. Ve Balfour 11 yıl sonra dışişleri bakanıyken Balfour deklarasyonu yayınlar.Ve siyonizm için yeni dönem başlamıştır. Deklarasyon metnindeki ifadelere bakalım:
''Majesteleri hükümeti Filistin topraklarında yahudilere yurt olacak bir devletin kurulması hususunda elinden gelen çabayı gösterecektir. Ancak mevcut yahudi olmayan halkın inanç ve kamu hakları gözetilecektir.''
2 Kasım 1917
Lord Balfour,büyük bir mutlulukla çıkarttığı kararı bilin bakalım kime göndermiştir? ''Dönemin Siyonist Kongre Başkanı Lord Rothschild''e göndermiştir 
Buraya Dikkat!(İkinci illuminati piramidinin üstümdeki Lucifer(iblis)'e yakın aile)Sonra ne oldu?Bu deklarasyonla Avrupa'dan Filistin'e göçler başladı.

Amerikan basını takdirle karşıladı.11 Haziran 1922 tarihli New York Times,bu göçmenleri New England ve Jamestown gibi Amerikan şehirlerinin kuran ilk Amerikalılara benzetti.

Sonrası bu gazete yahudilerin o topraklara refah ve medeniyet taşıyacağını yazmıştır. Bu deklarasyon Lloyd George başbakanlığı döneminde imzalandı. Siyonizm sempatizanlığı var Lloyd George'de. Çocukluğu zaten baptist bir ortamda geçmiştir. Pazar okulları ona yahudi davasına karşı doğal bir sempati vermiş. Kendi tarihinden çok İbrani tarihini bildiğini,birkaç İngiltere kralı sayabilecekken İsrail krallarının tamamını sayabileceğini söylemiştir.
Yalnız şu da unutulmamalıdır.''Mill Menfaatler'' itirafından yola çıkarak Lloyd George,aslında İngiltere'nin siyonizme desteği,Amerikalı yahudilerin sempatisini kazanıp ABD'yi I.Dünya Savaşı'nda kendi tarafına çekmek için yapıldığı da söylenebilir.Bu arada İsrail'in ilk başbakanı olan David Ben Gurion,Britanya ile savaşmak için Osmanlı Devleti adına bölük kurmaya çalışıyor.
Görülüyor ki İngilizler ABD'yi kendi tarafına çekmiş,bölük kurulmadan Osmanlı Devleti'ni dağıtmışlardır.Şimdi evanjelistlerin,siyonistlere desteğine bakalım.Evanjelistler,evanjelik inançları gereği siyonistleri desteklemektedir.
Nedir bu inanç?Mesih'in gelmesi için kıyametin kopması gerektiği inancıdır.Kıyametin kopması da Filistin'de yahudi devletinin kurulması şartına bağlıdır.Bir de evanjelistler bu ideali,siyonistlerden daha ateşli savunurlar.Şimdi I.Siyonist Kongre'den sonra II.Siyonist Kongre toplanmıştır.Tuhaf olan bu kongreye katılanların hepsinin hıristiyan olmasıdır.I. Hiristiyan Siyonist Kongresi desek daha uygun olur.Kongrede alınan karar İsrail'in işgalindeki Batı Şeria Bölgesi'nin ilhak edilmesidir.Uluslararası Hıristiyan Elçiliği temsilcisi Van Der Hoeven ''İsrail kurulmalı.
Biz Tanrı'nın ne söylediğine bakarız ve Tanrı o toprakların yahudilere ait olduğunu söylüyor.''Ve İsrail kurulur.Değersiz makalemle size yardımcı olduysam ne mutlu bana! İyi okumalar sevgili insanlar!
Sevgilerimle ;
Batuhan Oğuz Attila
Kağan

İSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAP



İSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAP

"İnkâr edenler dediler ki, 
"Bu Kur'ân'ı dinlemeyin. Onun hakkında gürültü edin. (Gürültüyü Kur'ân'ın sözlerine karıştırın ki, onun anlaşılmasına engel olsun.) Belki (böylece) ona galip gelirsiniz. (Zira, başka türlü onunla ba-şetmenize imkân yoktur.)" (Fussilet, 141/26) Kur'ân tam 14 asırdır değişmez bir karakteri lif lif ortaya koyarak deşifre etmektedir. Bu karakter, fırsat bulduğu her ânı değerlendirmesini bilerek, Kur'ân'ın etrafında gürültüler koparmaya muvaffak olmuştur. Kâh kılıç kuşanarak, kâh kaleme sarılarak, kâh fikir ve düşünce üreterek 14 asır mütemadiyen oklarını Kur'ân'a yöneltmiştir. Bugün artık bir gelenek haline dönüşen İslâm ve Kur'ân düşmanlığı, kendi zihniyetini açıktan açığa ortaya koymuş bulunmaktadır. 

Doğrudan doğruya Kur'ân'a yönelen bu zihniyet evvelemirde gücünü dışarıdan alıyordu. Ancak, yakın ve kesif temaslar neticesinde kısa zamanda kendine yerli destekçiler bulmada gecikmemiştir. Denebilir ki, İslâm düşüncesinin gelişim-oluşum süreci içinde İslâm'a, en acımasız tenkidler, yozlaşmış bu yerli zihniyetler tarafından yöneltilmiştir. Tarihten aldığımız derslerden de bildiğimiz gibi, tarih boyunca kurulan hemen bütün medeniyetlerin inkırazı, kültürel yönden maruz kaldıkları yozlaşmalar sebebiyle olmuştur. Her devrin fikir ve düşünce hamlelerini üstlenen zihniyetler, zamanla bir yozlaşma ve kendine, kendi kültürüne karşı bir yabancılaşma sürecine girince, içinde neşet ettikleri ve yaşadıkları kültürün de yozlaşmasına ve yok olmasına sebebiyet vermişlerdir. İslâm tarihinde de buna benzer hareketler olmuştur. 

Yani İslâm'ın ve Kur'ân'ın yozlaşmasına hizmet eden bir kısım zihniyetler arz-ı didar etmiştir. Öyle ki, bu zihniyetler zaman zaman mevcut İslâm devletlerinin yıkılmalarının da temel saikleri olmuşlardır. Evet, bu nevi faaliyetler olduysa da, bunlar Allah'ın koruma teminatında olan İslâm'a ve Kur'ân'a zerre kadar zarar iras edememiştir. Belki nice İslâm devleti gelmiş ve yıkılmış gitmiştir. Ancak bu yıkılışların ve tarih sahnesinden silinip gitmelerin baş müsebbibi, İslâm'ı temsil etme mevkiinde bulunanların, temsil ettikleri dava ve inancın büyüklüğüne denk vakar ve ciddiyetten uzaklaşmaları olmuştur. Yukarıya aldığımız ayette ifade edildiği gibi, Kur'ân'a yönelen bütün hareketlerin temel hususiyeti, Kur'ân etrafında gürültüler koparmak, onun diriltici soluklarının duyulmasına mani olmaktır. 

Bu gürültüler değişik ekol ve fikirler halinde 14 asırdır devam edegelmiştir. Belki bunlar içinde en organizeli bir şekilde hareket eden, müsteşriklerin çalışmaları olarak zikredilebilir. İstişrak mantığı, İslâm'ın yeryüzünde zuhurundan beri onu yoketmek, yayılmasını önlemek ve tesir gücünü kırmak için, siyasî, sosyal ve kültürel alanlarda organizeli bir şekilde gelişimini sürdürmüştür. İslâm'ın ilk halifelerinden Hz. Osman ve Hz. Ali (ra)'nin şehid edilmesiyle birlikte kendini yavaş yavaş hissettiren yıkıcı zihniyetler, uzantıları günümüze kadar devam edecek olan bir dizi komplo, hareket ve teoriler üretmişlerdir. Bu zihniyetler, gerek Emevi İslâm devletinin teşekkülünde ve gerekse onun yıkılmasıyla ardından Abbasi devletinin teessüsü müddetince kendilerine meşruiyet kazandırmanın, devletin resmî ideolojisi ve kültürüne sızmanın yollarını araştırmışlardır. Mutezile'nin, Fatımiler'in ve yer yer Hariciler'in devleti ve İslâm hilafetini ellerine geçirme çabaları ve bir derece bunda muvaffak olmaları, İslâm'a ve Kur'ân'a yönelen hareket ve zihniyetlerin, hiç de ihmal edilemeyecek boyutta gelişmekte olduğunun birer habercisi durumundaydı. 

Ne var ki, içte gelişen bu menfî hareketlere ilâveten, dışarıda da vaki olan belli gelişmeler eklenmeliydi. Özellikle Helen kültürünün, İslâm düşüncesinin içinde kendine yer ayırma çabaları da kulak ardı edilmemelidir. Yunan düşünce ve felsefesinin Hicrî 2,3 ve 4. asırlarda tercemeciler, İslâm ansiklopedistleri ve İhvan-ı Safa gibi okullar ve ekoller tarafından İslâm dünyasına taşınmasından sonradır ki, Kur'ân ve vahiy kültürü her cepheden taarruza maruz kalmıştır. Bu köklü ve çok yönlü taarruzlar neticesinde, Roma-Helen kültürü belli seviyelerde de olsa, İslâm kültürü içinde teşekkül etmiş bazı kelam ve felsefe ekollerine sızabilmiştir. 

Bu kültür temaslarının tabiî bir neticesidir ki, yabancı kültür unsurları sosyal, siyasal, kültürel ve psikolojik hemen her sahada İs-lâmî toplumların hayatlarına tesir etmiştir. Hatta yine bu sıcak temaslar neticesindedir ki, kısa zamanda İslâm dünyasında fikrî, itikâdî, amelî ve felsefî ekoller teşekkül etmiştir. Bu ekoller tabiatıyla, belli zihniyetlere gerek fikrî muhtevalarına ve gerekse üslûp ve tarzlarına belli hükümler empoze edebilmiştir. Bunun en bariz örneği, oldukça erken sayılabilecek asırlarda, İslâm dünyasında görülen rasyonalist hareket ve fikirlerin zuhurudur. Evet bu hareketler İslâm tarihinin daha ilk asırlarında görülmüştür. İlk fetihlerle birlikte, Bizans ile yakın temasa geçilmiş ve Roma-Helen kültürüyle


İSLAM AHLÂKININ TEMELİ OLARAK HOŞGÖRÜ




İSLAM AHLÂKININ TEMELİ OLARAK HOŞGÖRÜ
Hoşgörü

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNDA İNSAN HAKLARI






AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNDA
İNSAN HAKLARI

SAFAHAT KİTABINDAN SEÇMELER M.AKİF ERSOY PDF E-KİTAP





SAFAHAT KİTABINDAN SEÇMELER 
M.AKİF ERSOY 
PDF E-KİTAP

Atatürk kronolojik hayatı





İSLAM VE İSLAMİYET HAKKINDA HER MÜ'MİN MÜSLÜMAN'IN BİLMESİ GEREKAN DİNİ BİLGİLER




İSLAM VE İSLAMİYET HAKKINDA 
HER MÜ'MİN MÜSLÜMAN'IN 
BİLMESİ GEREKAN DİNİ BİLGİLER

İNSAN HAKLARI VE İSLAM








İNSAN HAKLARI VE İSLAM

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...