12 Temmuz 2014

İSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAP



İSLAM DÜŞMANLARINA KESİN CEVAP

"İnkâr edenler dediler ki, 
"Bu Kur'ân'ı dinlemeyin. Onun hakkında gürültü edin. (Gürültüyü Kur'ân'ın sözlerine karıştırın ki, onun anlaşılmasına engel olsun.) Belki (böylece) ona galip gelirsiniz. (Zira, başka türlü onunla ba-şetmenize imkân yoktur.)" (Fussilet, 141/26) Kur'ân tam 14 asırdır değişmez bir karakteri lif lif ortaya koyarak deşifre etmektedir. Bu karakter, fırsat bulduğu her ânı değerlendirmesini bilerek, Kur'ân'ın etrafında gürültüler koparmaya muvaffak olmuştur. Kâh kılıç kuşanarak, kâh kaleme sarılarak, kâh fikir ve düşünce üreterek 14 asır mütemadiyen oklarını Kur'ân'a yöneltmiştir. Bugün artık bir gelenek haline dönüşen İslâm ve Kur'ân düşmanlığı, kendi zihniyetini açıktan açığa ortaya koymuş bulunmaktadır. 

Doğrudan doğruya Kur'ân'a yönelen bu zihniyet evvelemirde gücünü dışarıdan alıyordu. Ancak, yakın ve kesif temaslar neticesinde kısa zamanda kendine yerli destekçiler bulmada gecikmemiştir. Denebilir ki, İslâm düşüncesinin gelişim-oluşum süreci içinde İslâm'a, en acımasız tenkidler, yozlaşmış bu yerli zihniyetler tarafından yöneltilmiştir. Tarihten aldığımız derslerden de bildiğimiz gibi, tarih boyunca kurulan hemen bütün medeniyetlerin inkırazı, kültürel yönden maruz kaldıkları yozlaşmalar sebebiyle olmuştur. Her devrin fikir ve düşünce hamlelerini üstlenen zihniyetler, zamanla bir yozlaşma ve kendine, kendi kültürüne karşı bir yabancılaşma sürecine girince, içinde neşet ettikleri ve yaşadıkları kültürün de yozlaşmasına ve yok olmasına sebebiyet vermişlerdir. İslâm tarihinde de buna benzer hareketler olmuştur. 

Yani İslâm'ın ve Kur'ân'ın yozlaşmasına hizmet eden bir kısım zihniyetler arz-ı didar etmiştir. Öyle ki, bu zihniyetler zaman zaman mevcut İslâm devletlerinin yıkılmalarının da temel saikleri olmuşlardır. Evet, bu nevi faaliyetler olduysa da, bunlar Allah'ın koruma teminatında olan İslâm'a ve Kur'ân'a zerre kadar zarar iras edememiştir. Belki nice İslâm devleti gelmiş ve yıkılmış gitmiştir. Ancak bu yıkılışların ve tarih sahnesinden silinip gitmelerin baş müsebbibi, İslâm'ı temsil etme mevkiinde bulunanların, temsil ettikleri dava ve inancın büyüklüğüne denk vakar ve ciddiyetten uzaklaşmaları olmuştur. Yukarıya aldığımız ayette ifade edildiği gibi, Kur'ân'a yönelen bütün hareketlerin temel hususiyeti, Kur'ân etrafında gürültüler koparmak, onun diriltici soluklarının duyulmasına mani olmaktır. 

Bu gürültüler değişik ekol ve fikirler halinde 14 asırdır devam edegelmiştir. Belki bunlar içinde en organizeli bir şekilde hareket eden, müsteşriklerin çalışmaları olarak zikredilebilir. İstişrak mantığı, İslâm'ın yeryüzünde zuhurundan beri onu yoketmek, yayılmasını önlemek ve tesir gücünü kırmak için, siyasî, sosyal ve kültürel alanlarda organizeli bir şekilde gelişimini sürdürmüştür. İslâm'ın ilk halifelerinden Hz. Osman ve Hz. Ali (ra)'nin şehid edilmesiyle birlikte kendini yavaş yavaş hissettiren yıkıcı zihniyetler, uzantıları günümüze kadar devam edecek olan bir dizi komplo, hareket ve teoriler üretmişlerdir. Bu zihniyetler, gerek Emevi İslâm devletinin teşekkülünde ve gerekse onun yıkılmasıyla ardından Abbasi devletinin teessüsü müddetince kendilerine meşruiyet kazandırmanın, devletin resmî ideolojisi ve kültürüne sızmanın yollarını araştırmışlardır. Mutezile'nin, Fatımiler'in ve yer yer Hariciler'in devleti ve İslâm hilafetini ellerine geçirme çabaları ve bir derece bunda muvaffak olmaları, İslâm'a ve Kur'ân'a yönelen hareket ve zihniyetlerin, hiç de ihmal edilemeyecek boyutta gelişmekte olduğunun birer habercisi durumundaydı. 

Ne var ki, içte gelişen bu menfî hareketlere ilâveten, dışarıda da vaki olan belli gelişmeler eklenmeliydi. Özellikle Helen kültürünün, İslâm düşüncesinin içinde kendine yer ayırma çabaları da kulak ardı edilmemelidir. Yunan düşünce ve felsefesinin Hicrî 2,3 ve 4. asırlarda tercemeciler, İslâm ansiklopedistleri ve İhvan-ı Safa gibi okullar ve ekoller tarafından İslâm dünyasına taşınmasından sonradır ki, Kur'ân ve vahiy kültürü her cepheden taarruza maruz kalmıştır. Bu köklü ve çok yönlü taarruzlar neticesinde, Roma-Helen kültürü belli seviyelerde de olsa, İslâm kültürü içinde teşekkül etmiş bazı kelam ve felsefe ekollerine sızabilmiştir. 

Bu kültür temaslarının tabiî bir neticesidir ki, yabancı kültür unsurları sosyal, siyasal, kültürel ve psikolojik hemen her sahada İs-lâmî toplumların hayatlarına tesir etmiştir. Hatta yine bu sıcak temaslar neticesindedir ki, kısa zamanda İslâm dünyasında fikrî, itikâdî, amelî ve felsefî ekoller teşekkül etmiştir. Bu ekoller tabiatıyla, belli zihniyetlere gerek fikrî muhtevalarına ve gerekse üslûp ve tarzlarına belli hükümler empoze edebilmiştir. Bunun en bariz örneği, oldukça erken sayılabilecek asırlarda, İslâm dünyasında görülen rasyonalist hareket ve fikirlerin zuhurudur. Evet bu hareketler İslâm tarihinin daha ilk asırlarında görülmüştür. İlk fetihlerle birlikte, Bizans ile yakın temasa geçilmiş ve Roma-Helen kültürüyle


Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...