- ASLAONAN PAYLAŞMAKTIR
- Yannis Ritsos Şiirleri: “Zaman –dedi– armağan vermez kimseye”
- Alfred Adler: Karakter bir insanın çevre karşısında takındığı tavırdır
- Fakir Baykurt’un Anılarında Vedat Günyol – Tahir Şilkan
- Kitka Kadınları ve Katedral* (A Cathedral Concert) Konser Kaydı
- Karl Marx’ın eşi Jenny ve damadı Paul Lafargue’ye mektupları
- Bejan Matur: “Bahar geldi/ Ve gidişin senin/ Bitmedi hiç…”
- Mahmud Derviş: Alelacele kalkar tabutlar, ve çabucak gömülür…
- Kediler, fareleri azaltmıyor, davranışlarını değiştiriyor!
- Metin Altıok Şiirlerinden Şarkılar Albümü: “Benim bu dünyada bir yerim olmadı…”
- Nejat İşler’e göre “En iyi 10 Türk Filmi”
- “Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan” Gelmiş Bulundum – Edip Cansever
- Şükrü Erbaş: “Ayrılık ne biliyor musun? İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi”
- Vatan, Devlet, Millet Manipülasyonu ve İktidar Üzerine Notlar – Erol Anar
- Piyanoya sihirli dokunuşlar Rob Costlow ve “Reconstruction” albümü
- “Sen Amerikalı zenci değilsin. Bırak caz’ı onlar söylesin” Hocam Ruhi Su – Tülay German
- Film eleştirmenlerine göre tüm zamanların en iyi 20 Amerikan filmi
- Geri kafalılıkla gericiliği bir kefeye koyabilir miyiz? – Vedat Günyol
- Senem Diyici Quartet ve “Tell Me Trabizon” adlı Albümü
- Kitap okumayı sevdirecek 12 kitap önerisi
- Tolstoy’un Savaş ve Barış Adlı Eserini Neden Okumalıyız (Video)
13 Ekim 2018
ASLAONAN PAYLAŞMAKTIR
GÖKYÜZÜ ZİFİRİ KARANLIK
Pıhtı atması nasıl önlenir?
PIHTI ATMASI NASIL ÖNLENİR?
Beyin ve kalbi besleyen ana damarlarda biriken yağın sebep olduğu pıhtı atma, halk arasında “inme” denilen felce yol açıyor.
Pıhtı atması nasıl önlenir?
Beyin ve kalbi besleyen ana damarlarda biriken yağın sebep olduğu pıhtı atma, halk arasında “inme” denilen felce yol açıyor.
Hipertansiyon ve kontrolsüz diyabetin pıhtı atmada en önemli faktörler arasında yer aldığını belirten uzmanlar, sağlıklı beslenme, egzersiz, karın bölgesindeki yağlarla mücadelenin yanı sıra kardiyolojik kontrolleri ihmal etmemek gerektiği uyarısında bulunuyor.
Beyin Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Kaya Aksoy, damarlarda biriken yağ ve kolesterol gibi maddelerin bazı bölümlerinin koparak yukarıya kan akımıyla gitmesiyle pıhtı atmanın oluştuğunu söyledi.
Büyük damarlar tıkanınca felç meydana geliyor
Boyun damarlarındaki damar sertliğinde veya boyun damarlarındaki tıkanmalarda bu kan sirkülasyonuyla küçük veya büyük pıhtılar atıldığını belirten Prof. Dr. Kaya Aksoy, şu bilgileri verdi:
Bu pıhtılar kendi kalibrasyonunda ya da çapında bir damara geldiği zaman onu tıkarlar.
Eğer pıhtı küçük olursa periferdeki küçük damarlara gider ve problem yaşatmazlar eğer büyük olursa pıhtılar büyük damarları tıkarlar.
O büyük damarın sulandığı veya kanlandırdığı yerde kanlanmayı engelleyecekleri için orada kansızlık meydana gelir.
Bu kansızlığa iskemi denir.
Beyinde ve kalpte de durum aynıdır.
Kalpte Koroner damarlardan bir tanesi tıkanırsa, o koroner damarın beslendiği kalp kasında kansızlık yani iskemi oluşup da orası kanla beslenemezse enfarktüs gelişir.
Beyinde de bir damar tıkandığı zaman beynin o bölgesi çalışamaz ve fonksiyonlarını yitirmiş olur. O bölgede hangi merkez varsa, damar nereleri kanlandırıyorsa, o kanlandırdığı yerde hangi fonksiyonel bölgeler varsa, o fonksiyonlar ortadan kalkar.
Eğer büyük ana damarlardan bir tanesini tıkarsa ekseriyette ağır felçler meydana geliyor. Biz Türkçede buna inme diyoruz. Büyük damarlar tıkandığında inme miktarı veyahut infarkt miktarı, iskemi miktarı arttığı için ağır tablolar oluşabiliyor.”
Damarlar kontrol edilmeli
Prof.Dr. Kaya Aksoy, belirli yaşlarda “karotid damarları” denilen boyunda önden giden beyni besleyen damarlar ve aynı zamanda arkada “vertebral damarlar” denilen iki taraftan boynun arkasından beyne giden damarların, basit bir teknik olan dopler ultrasaundla kontrol edilmesi gerektiğini söyledi.
Hipertansiyon ve diyabete dikkat!
Pıhtıyı önlemek için kandaki lipit oranını, trigliserid oranını ve kolestrol oranını normal seviyeye çekmek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Kaya Aksoy, “Damar cidarında en büyük problem oluşturan sorunlardan biri hipertansiyon, diğeri ise diyabet.
Diyabeti ihmal etmeden sıkı kontrol altında tutmak gerekir çünkü yeni dengesiz beslenme alışkanlıklarımızla toplumda diyabet çok arttı.
Diyabet damar cidarını bozan sinsi ilerleyen, belirtilerini geç evrelerde veren belirti verdiğinde de geriye dönüşsüz hasarları oluşturmuş olan bir hastalıktır.
Damarlar bir nevi su borularına benzer.
Şebeke suyu ne kadar kalitesizse, barajdan gelen sular ne kadar kalitesizse, suyun içerisindeki içerik borularda ne kadar problem yaratacaksa, damarların yapısı ve kanın yapısı ve akışkanlığı da bu gibi sorunları oluşturur.
Su basınçlı gelirse boruları patlatır ya da çamurlu gelirse tıkamalara neden olabildiği gibi, damar yapımızda hipertansiyon tazyikli kan akımı doğurarak damar cidarında bozulmalara ve damar cidarında oturmuş damarı daraltmış pıhtıların koparılıp yukarıdaki damarlara itilmesine ve onların tıkanmasına sebep olur. Aynı zamanda bazen de kontrolsüz hipertansiyon beyin kanamalarına da neden olabilir” dedi.
Pıhtı atmasını önlemek için sağlıklı yaşam önerileri
Pıhtı atmasının önlenmesinde sağlıklı yaşamanın çok etkili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kaya Aksoy, şu tavsiyelerde bulundu:
“Damar sertliğine neden olmayacak şekilde hipertansiyon ve diyabetten uzak kalmak çok etkili.
Kardiyolojik muayeneleri muntazam yaptırmak gerekli. Damarlara baktırmak çok etkili. Rutin tetkikleri yaptırıp düzenli beslenmek ve yağsız gıdalarla, şeker tuz alımını minimale indirgeyerek beslenmek gerekir. Egzersiz, yürüyüş ve
spor yapmak kolesterol ve yağ oranını azaltıyor.
Göbek çevresindeki yağlanmayı azaltmak yağ profillerini değiştirir.
Yağ profilini normale getirirsek, dengeli bir yeme içme alışkanlığı edinirsek, fast food yemek alışkanlığından uzak kalırsak daha sağlıklı yaşam imkânımız olur.”
Genetik mirasımızı bozabiliyoruz
Pıhtı atmanın genetik olduğu kadar çevresel etkenlere de bağlı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Kaya Aksoy, “Damar sertliği aileyle de geçebiliyor.
Damar sertliği olduğunda o ailede diğer bireylere geçebiliyor.
Tansiyon olduğunda ailenin diğer bireylerine de geçebiliyor.
Bu bir genetik bir miras diyebiliriz. Anne babadan kalan bir miras.
Biz çevresel faktörlerle, yaşam alışkanlıklarımızla iyi olan genetik mirasımızı da bozabiliyoruz, genetik mutasyonlar doğurabiliyoruz.
Eskiden genetik olarak geçen şeylerde herhangi bir değişim olmadığı söylenirdi ama şimdi genetik mutasyonun çevresel etkilerle hem de beslenmeyle genetik mutasyonları yarattığı biliniyor” diye konuştu.
KALPTEN KALBE YOL GİDER
KALPTEN KALBE YOL GİDER
“Dikkat ediniz ki, insanın cesedinde bir et parçası vardır. O et parçası sâlih oldukça bütün vücuddaki âzâlar sağlam olur. Eğer o fâsid olursa bütün cesed bozulur. O et parçası kalptir.” (Hadîs-i Şerif)
Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Mevlânâ’nın Uzak dediğin yer ancak bir karış diyerek adres verdiği kalbine… Aşk’ın Hüsn için nice basamaklardan geçip, nice engelleri aştığı kalp ülkesine… Sadef içinde inci gibi parlayan kalbine… Öyle iyi bak ve öyle iyi gör ki; himmetle inen ve hikmetle süslenen aşkın senden aşkın bir hâl alsın. Taşkınlarca sevgilinin diyârına ulaşsın. Korkma… Âşık ve mâşuk arasında öyle bir yol vardır ki, içinden geçen bütün cümleler hurûfî bir edayla tek tek ulaşır muhatabına. Kalpten kalbe yol vardır. Çünkü Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ… Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Kalp ki maddeden öte mânâ, dikenden öte gül-i rânâ… Sula sevgili sûfî, sula. Kan nehirleri arasında kalan kalp vadisini istek, aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret ve yoklukla sula. Sonrası bekâ… Sonrası sıla… Kalbin ki, bütün yolların kaynağı ve bütün yolların son durağı. Cânânı aramak için kalbinden çıktığın bu yolda varacağın yer yine kalbin aynası… Çünkü ey sevgili sûfî… Seven ve sevilen birbirinin aynısı. Mevlânâ boşuna söylemedi ya: Gönül, kemâlinden bir iz bulunca; can, canı içinde seni buldu. Mevlânâ mıydı bulan, yoksa Şems-i Tebrizî miydi arayan? Aranmakla bulunmuyorsa, ancak bulanlar arayanlarsa neydi bu ikiz ruhları karşılaştıran? İki bedeni tek ruha, iki kalbi tek aşka bağlayan zincirin adı neydi? Dil, muhabbet dese de bütün dillerden yüce, bütün dillerden öte bir şeydi. Lisân-ı hâl bile bu muhabbetin sırrını çözmeye yeterli değildi. Aynı anda fikretmek, aynı anda hissetmek ve aynı anda zikretmek… Kalpten kalbe giden yolu sözden öze dökülen bir sohbetle, gözden gönüle akan bir ateşle beslemek… Doyumsuz bir ateşle beslenmek… Ve Aşkî’nin kaleminden: İftirâk-ı sohbet-i cânâna doymaz gönlümüz İhtirâk-ı âteş-i hicrâna doymaz gönlümüz Kalp kalbin diğer yarısı ve bundandır ki kalp kalbe karşı… Çünkü üç harfe ve beş noktaya gizlenen bir lugat var arada. Çünkü Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ… Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Çağlar öncesinden devraldığın ve çağlar ötesine sakladığın, her yanını aşkla donattığın kalbine… O kalp ki mücellâ, o kalp ki müstesnâ… Sen değil miydin, Bende Mecnûn’dan füzûn âşıklık istidâdı var, diyen? Âşık-ı sâdık isen, kalbine iyi bak sevgili sûfî… Hikmeti gör. Gör… Aşk odu evvel düşer ma’şûka andan âşıka diyor Fuzûlî.
Bil ki, pervanenin kül olması için ilkin mumun alev alması gerekli. Yanan kim, Mevlânâ mı Şems mi? Aşk dâvâsında sen, ben ne fark eder ki? Âşık gelmiş, mâşuk gitmiş ne fark eder ki? Üzerine bastığın toprak aynı ise, geçtiğin yollar aynı ise yan yana durmak şart mıdır vuslat ânında? Kavuşmak, bedenen değil kalben bir olmaktır aslında. Çünkü Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ… Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Gülden bülbüle uzanan bir dal varsa, mâşuktan âşığa uzanan bir kol varsa kalpten de kalbe giden bir yol vardır.
“Dikkat ediniz ki, insanın cesedinde bir et parçası vardır. O et parçası sâlih oldukça bütün vücuddaki âzâlar sağlam olur. Eğer o fâsid olursa bütün cesed bozulur. O et parçası kalptir.” (Hadîs-i Şerif)
Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Mevlânâ’nın Uzak dediğin yer ancak bir karış diyerek adres verdiği kalbine… Aşk’ın Hüsn için nice basamaklardan geçip, nice engelleri aştığı kalp ülkesine… Sadef içinde inci gibi parlayan kalbine… Öyle iyi bak ve öyle iyi gör ki; himmetle inen ve hikmetle süslenen aşkın senden aşkın bir hâl alsın. Taşkınlarca sevgilinin diyârına ulaşsın. Korkma… Âşık ve mâşuk arasında öyle bir yol vardır ki, içinden geçen bütün cümleler hurûfî bir edayla tek tek ulaşır muhatabına. Kalpten kalbe yol vardır. Çünkü Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ… Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Kalp ki maddeden öte mânâ, dikenden öte gül-i rânâ… Sula sevgili sûfî, sula. Kan nehirleri arasında kalan kalp vadisini istek, aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret ve yoklukla sula. Sonrası bekâ… Sonrası sıla… Kalbin ki, bütün yolların kaynağı ve bütün yolların son durağı. Cânânı aramak için kalbinden çıktığın bu yolda varacağın yer yine kalbin aynası… Çünkü ey sevgili sûfî… Seven ve sevilen birbirinin aynısı. Mevlânâ boşuna söylemedi ya: Gönül, kemâlinden bir iz bulunca; can, canı içinde seni buldu. Mevlânâ mıydı bulan, yoksa Şems-i Tebrizî miydi arayan? Aranmakla bulunmuyorsa, ancak bulanlar arayanlarsa neydi bu ikiz ruhları karşılaştıran? İki bedeni tek ruha, iki kalbi tek aşka bağlayan zincirin adı neydi? Dil, muhabbet dese de bütün dillerden yüce, bütün dillerden öte bir şeydi. Lisân-ı hâl bile bu muhabbetin sırrını çözmeye yeterli değildi. Aynı anda fikretmek, aynı anda hissetmek ve aynı anda zikretmek… Kalpten kalbe giden yolu sözden öze dökülen bir sohbetle, gözden gönüle akan bir ateşle beslemek… Doyumsuz bir ateşle beslenmek… Ve Aşkî’nin kaleminden: İftirâk-ı sohbet-i cânâna doymaz gönlümüz İhtirâk-ı âteş-i hicrâna doymaz gönlümüz Kalp kalbin diğer yarısı ve bundandır ki kalp kalbe karşı… Çünkü üç harfe ve beş noktaya gizlenen bir lugat var arada. Çünkü Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ… Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Çağlar öncesinden devraldığın ve çağlar ötesine sakladığın, her yanını aşkla donattığın kalbine… O kalp ki mücellâ, o kalp ki müstesnâ… Sen değil miydin, Bende Mecnûn’dan füzûn âşıklık istidâdı var, diyen? Âşık-ı sâdık isen, kalbine iyi bak sevgili sûfî… Hikmeti gör. Gör… Aşk odu evvel düşer ma’şûka andan âşıka diyor Fuzûlî.
Bil ki, pervanenin kül olması için ilkin mumun alev alması gerekli. Yanan kim, Mevlânâ mı Şems mi? Aşk dâvâsında sen, ben ne fark eder ki? Âşık gelmiş, mâşuk gitmiş ne fark eder ki? Üzerine bastığın toprak aynı ise, geçtiğin yollar aynı ise yan yana durmak şart mıdır vuslat ânında? Kavuşmak, bedenen değil kalben bir olmaktır aslında. Çünkü Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ… Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Gülden bülbüle uzanan bir dal varsa, mâşuktan âşığa uzanan bir kol varsa kalpten de kalbe giden bir yol vardır.
Bu yolda lisân-ı hâlle örülmüş bir muhabbet vardır. Kalbine iyi bak ey sevgili sûfî!.. Kalbini noktalara sakla. Bil ki, bu yolda hükümdar… Hükümdar bile (Muradî) ancak ve ancak bir nokta kadardır:
Elbette bu hâlimden o yârin haberi var
Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ
Senem Gezeroğlu
Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...
-
Online Yıldızname Burcu Hesaplama 1. Yol: Arapça Harflerle Ebced Yöntemi Öncelikle "cinsiyet"inizi seçin ve aşağıdaki ...
-
Harflerin Enerjileri A-Z Alfabedeki bütün harflerin enerjileri ve anlamları. İsminizde bulunan, isminizin başladığı harflere göre ka...
-
1 / 24 1 AMAL'İ MÜCERREB-1 2 Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm - Bulent Kısa 307 say...