03 Mart 2018

ADEM VE ŞEYTAN’IN ÇOCUKLARI

111


 ADEM VE ŞEYTAN’IN ÇOCUKLARI 

 Dünya tarihi, insanların, hayvanların varlıklarını sürdürebilmek için sürekli mücadeleyle geçmiş. İnsan; beslenme barınma ve güvenlik için beyinsel özelliklerini geliştirmiştir. Bazen aklıyla, bazen içlerinde bazılarının dünya dışı varlıklardan aldığını söylediği düşüncelerle yaşamını düzenlemeye geliştirmeye çaba sarfetmiştir. 

 Büyük Patlama’dan günümüze kadar geçen zamanda meydana gelen temel olaylardan, canlıların ortaya çıkışından, evrim kuramından, insanın ortaya çıkışından ve gelecekte bizi bekleyen tehlikeler, insanın ilgi alanıdır. İlk insanın ortaya çıkışı, Adem ile Havva’nın olup olmadığı ve insanların bizden önceki türlerden evrilerek türeyip türemediği, bilimsel deneylere ve kanıtlara dayandırmak çabası sürerken, gerçeklerin ne olduğu farklı bakış ve yaklaşımlara konu edilmektedir. 

 Adem’in çocuklarının gerçeği anlama, bilme, öğrenme alanları; Dinler, ideolojiler, felsefi akımlar olurken, İblis’in çocuklarının aldatmasına, yönlendirmesine maruz kalmışlardır. Öylesine ki; ilk insanlar olarak varsayıma dayalı öngörülerde bulunmuştur. İyilik ve kötülük kaynağı olarak da yaratıcısı Tanrı ve karşısında ise Adem’i niye yarattın ona biat etmem diyen iblis algılanmış. Adem ile İblis’in çocukları arası savaş her alanda sürmüştür. 

 Adem’in çocukları, iyiliği, dürüstlüğü, hakkı, adaleti, paylaşımı, aklı öne alırken bilimle gerçekler dünyasını algılarken, İblis’in çocukları; hertürlü kötülüğün fesadın yetenekleriyle donanmıştır. Tanrı Ademi yaratınca adem ve isyan eden iblis farklı adlarla kabullenilmiştir. 

 Zaman içinde her gelen uyarıcı da görüş ve düşüncelerine inanan insanlar ayrışmış. Ancak iblisin çocukları aynı özeliklerini devam ettirmişlerdir. Adem’in çocukları; akılla, bilimle, sanatla özgür düşünmeyi, sorgulamayı, bilgiyi esas alırken, İblis’in çocukları; Adem’in çocuklarının en zayıf yanlarını etki altına almıştır. 

Dinin dogmalarını hurafeleri gerçekmiş gibi yansıtarak, dünyevi serveti, yalanı, dolanı, talanı, aldatmayı, vahşeti, katliamları telkin eder. İblis’in çocukları ile Adem’in çocukları arasında sonu gelmez çatışma devam ediyor. İblis’in çocukları; fesatlık tohumlarını sürekli ekmektedirler. Bilim; önce özgür düşünmeyi, kuşku duymayı, sorgulamayı, eleştirmeyi özümlemiş , kimliğinin bilincinde, özgür bireyi gerektirir. Akılcı yetkin birey; Adem’in çocuğunun olduğunun bilincedir. İblisin çocuklarından temelde bu nokta ayrışır. 

 Akılcı yetkin birey; kendi kimliğini bir topluluk içinde tanımlamak zorunda olmayan bireydir. Kendi kimliğinin farkındadır. Özgür düşünebilir, sorumlulukla yaşamını düzenleyebilir. İblis’in kültürü vardır. Bu kültür genellikle dinci çevrelerde yer edinmiştir. İblisçi geleneksel kültür, insanları düşünceler ve dogmalarla bağlamış biat kültürüdür.

 İblisçi düşüncenin oluşturduğu kültür; özgür bireyi onaylamaz, kendini dini kavramları kabul eden ama ona göre düşünmeyen ve yaşamayan, tanımlayan bireyi olumlar. Bu kültürde birey, başkalarına benzemeye çalışır. Onların yaptığını yaparak kendini silikleştirir, toplulukla var olmaya çalışır. 

Topluluk kimlikleri de böyle güçlenir, yaygınlaşır ve olumlanır. İblis’in çocukları; doğru bildiklerini söylemez söyleyemez, özgür düşünmez özgür düşünemez, hatta özel yaşamlarını bile istedikleri gibi düzenleyemez, biata zoranırlar. Adem’in çocukları olan akılcı yetkin birey ise bağımsızdır. 

Kimseye yaranmaya çalışmaz. Açık sözlüdür. Doğru bildiklerini söylemekten kaçınmaz. O halde; insanlara, Adem’in çocukları mı yoksa İblis’in çocukları mı diye bakarsak; kim kimdir daha iyi anlamış olmaz mıyız? Günün Sözü: İnsanın algısı, akıl, bilim ve sanata yönelmesiyle gelişir.
21 Haziran 2014-ANKARA 

ABD’NİN ROTASI



ABD’NİN ROTASI


 27 Ocak’ta Taliban Hareketi, Afganistan/Kabil’de hükümet ve elçilik binalarının bulunduğu bölgede bomba yüklü bir ambulansla saldırı düzenledi. Çok sayıda insan hayatını kaybetti ve yaralandı. 

Başkan Donald Trump, Taliban’ın Kabil’deki saldırısının dumanı tüterken bir tweet yaptı. “Taliban masum Afganları, cesur polisi hedef aldı. Dualarımız mağdurlaradır. Taliban’ın kazanmasına izin vermeyiz ” dedi. * Taliban, ABD ve NATO güçlerinin 2014’te savaş misyonlarını tamamlamasından bu yana Afganistan’daki artan şiddet olaylarının sorumlusudur. 

 ABD, Taliban’ı çıkmaza sokmak ve onları müzakere masasına zorlamak amacıyla hava saldırılarını ve Afganistan’a askeri yardımlarını arttırmıştır. * Fakat Çarşamba günü, Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Ghani, Afgan Barış Konseyi’nin II.Kabil Süreci Konferansı’nda güya ABD’ye zıt, 16 yılı aşkın süredir savaştığı Taliban’a bazı imtiyazlarla birlikte meşru bir siyasi parti olmayı ve düşmanlığa son vermeyi teklif etti… 

 “Bir barış anlaşmasına yol açmak için ön şartsız bu teklifi yapıyoruz” dedi… * Ne olduğunu görmek için objektifi sırayla iki odakta yürütülen sürece yöneltmek gerekiyor. * İlki; Aralık 2015’te BM Güvenlik Konseyi 2254 sayılı ” Suriye’de ateşkesin sağlanması ve ülkede siyasi çözüme ulaşılması” kararıyla başlayan süreçtir. 

 ABD Başkanı D.Trump ve Rusya Devlet Başkanı V.Putin’in ihtilafın çözümünde anlaşmaları, Astana ve Soçi Zirveleri ve tarafların görüşlerini BM koordinasyonu altında yapılacak Barış görüşmelerinde ortaya koymaları için teşvik edilmeleri, Suriye’de işlenen suçların savaş ve terörle mücadele hukukunun gelişmesi doğrultusunda kategorize edilebilmesi için kimin terörist kimin muhalif olduğunun ayırt edilmesi mesaisine başlanılması sürecini kapsıyor… 

 * Rusya, Suriye’de krizin çözülmesi için ideoloji farklılıklarına rağmen II. Dünya Savaşı sırasında faşizme karşı yaptıkları ve başarılı oldukları gerçek bir örnekten hareket ediyor… Alman Nazi partisine karşı “insanlık suçu, savaş suçları, dünya barışına karşı işlenen suçlar ve savaşa sebep olmak” suçlarından açtığı davaya bakmak için kurulan Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi’nin bir benzerinin kurulmasını öngörüyor. 

 * ABD​ ise Irak ve Suriye​’​de İslam Devletinin (İŞİD) yaratılmasında kendi kabahati olduğunu inkâr etmek istiyor. Ancak İŞİD’in, ABD’nin Irak’a karşı yürüttüğü savaşta vekil güç olarak kullanılmak üzere, 2006’da önce Amerikan Ulusal İstihbarat Direktörü John Negroponte, ardından General Devid Petraeus tarafından kurulduğu, D. Petraeus’un Müslüman Kardeşler, Nakşibendiler ve Suriye-Irak’taki Sünni aşiretlerinin oluşturduğu birliğin komutasının taşeronluğunu Türkiye’ye verdiği biliniyor… 

 * Bugün Irak ve Suriye​’​de İslam Devleti yıkılmış, İŞİD militanlarının geri dönüş dönemi başlamıştır. İstihbarat raporlarına göre 120 ülkeden yaklaşık 40 bin kişi İŞİD’e katılmak üzere Suriye ve Irak’a geçmiştir. Bunların yaklaşık 5 bini Avrupa ülkeleri vatandaşıdır ve bunların bin 500’ü ülkelerine dönmüştür. Bir çoğunun Türkiye’de saklandığını ve bazılarının Yemen, Libya ve Filipinler’e geçtiği iddia ediliyor… Suriye’de ABD öncülüğündeki koalisyon ve onun kontrolündeki silahlı muhalif grupların bulunduğu bölgeler ise IŞİD’den kurtarıldıklarına dair açıklamaların ardından ‘kara deliklere’ dönüşmüştür. Suriye hükümeti ve uluslararası gözlemciler için şeffaf olmayan bu kara deliklerden Suriye’ye siyasi manipülasyonlar yapılıyor…

 * Bir süredir ABD, İŞİD militanlarını doğrudan kullanmış olan devletlere ya da çok uluslu şirketlere, ülkelerini terk ederek Suriye ve Irak’a giden ve cihatçı gruplara katılan vatandaşları ile anlaşmaları çağrısı yapıyor. ABD “Önemli olan menşe ülkelerinin onlardan sorumlu tutulmasıdır” anlayışındadır. 

 * Çünkü ABD; IŞİD militanlarını cinayetlerinin devamıyla baş başa bırakmamak için cihatçılar sorunun çözümünde; II. Dünya Savaşının sonunda, Alman Ordusu’nun sorunsuz bir şekilde devre dışı bırakılmasına karşın, Nürnberg Mahkemesi tarafından bir suç örgütü olarak kabul edilen Nazi hareketi birlikleri SS’lerin kaderini esas alıyor… 

 * SS birlikleri öldürülemeyecek ya da yargılanamayacak yaklaşık 900 bin kişiden oluşuyordu. Bir çoğunun evlerine dönmesine göz yumuldu. SS subayları ise SSCB’ye karşı mücadelede kullanılmak üzere yeniden topluca silah altına alındı… Buna karşın ABD, yıllarca yüz binlerce yurttaşına uygulanan çalışma yasağı ve milyonlarca insanın ispiyonlanmasıyla bir kripto-diktatörlük haline dönüştü. Suudi Arabistan, İran, Güney Kore, Filipinler, Tayvan, Bolivya ve Guatemala gibi bir çok farklı ülke, CİA tarafından geriye dönüştürülen SS’lerden destek alan acımasız diktatörlükler tarafından yönetildi… 

 * Şimdi ABD, aynı hatayı tekrarlamamak için ilgili bütün ülkelerden cihatçılar sorunun çözümüne kafa yormalarını istiyor. Ancak Avrupalı devletler, ülkesini terk ederek Suriye ve Irak’a giden giden bu kişilerin geri iade edilmesini kabul etmiyor. Bu yüzden Washington, hem Suriye ve Irak’taki yükümlülüklerinden kurtulmak için işlediği suçların sorumluluklarını yükleyebileceği bir ülkeyi günah keçisi olarak ararken, Hem de iŞİD militanlarına sağlam ve işe yarar bir yurt sağlamaya çalışıyor…  
* Bu noktada ikinci odak ve ilgili sürec dikkate geliyor. Bu ABD’nin dünya liderliğinin tartışıldığı, Çin’in dünyanın liderliğini ele geçirmekte olduğunun konuşulduğu, Durumu belirlemek üzere Hindistan’ın statükoyu korumak için ABD’ye mi yoksa bir değişim için Çin’ e mi katılacağının yanıtının arandığı sürecle ilgilidir. 

 * Hindistan hükümeti, Kasım’da Jammu eyaletinde ve Keşmir’in Zakura bölgesindeki çatışmaları üstlenen, Suriye ve Irak’ta kaybeden Pakistan destekli İŞİD’in orijinal kökü olduğu iddiasıyla Keşmir Vadisi’nde kendine toprak edinme girişimlerine karşı dünyanın dikkatini çekmiştir. Hindistan İŞİD’in, Hindutva denilen Hindu ve Sihizm, Budizm ve Jainizm gibi yerli kültürlere dayanan “Ortak bir kutsal bölgeye tapan, ortak bir vatanın çocukları olarak yaşayan insanlara” karşı cihad etmesini reddediyor. Hindistan’da Müslüman karşıtı duygu görülmemiş boyutta yükselmiş, Hindistan ordusu İslamabad’ın görüşleriyle mücadele etmek için Keşmir Vadisi boyunca güvenlik kuşağı oluşturmuştur. 

 * Bugün Talibanlar ve El Kaideciler; Afganistan’ın güneydoğusu, Pakistan’ın kuzeydoğusunda Peştun’da yani Veziristan’da devasa bir istikrarsız bölgede yaşıyor. Pakistan, bunların Afgan sınırında yapılanmasına müsaade etmesinin ötesinde istihbarat ve lojistik vererek bölgede etkin olmalarını sağlıyor, topraklarında yapılanmalarına göz yumuyor. 

 * Ama Başkan D.Trump, bir işadamı doğasındaki dış ilişkilerin pazarlanabilirliği için siyasi hedeflere ulaşmaya elverişli tüm düzenlemeleri tehlikeye atabileceği ve değiştirilebileceği bir vizyonu işletmektedir. ABD’de uzun süredir devam eden siyasi ekolojiyi sarsıyor ve bu yılın başında ABD ile Pakistan arasında gerilim oluşturuyor,15 yıldır Pakistan’a yapılan maddi desteği kesiyor ve Pakistan’ı denetim altına alıyor. 

 * Çünkü Başkan Trump, Taliban’ın binlerce Amerikalı, Koalisyon ve Afgan askeri ve masum Afgan vatandaşlarını öldüren gruplar olduğunu, Pakistan politikasının Afganistan’daki başarıyı engelleyen en önemli faktör olduğunu düşünüyor. Pakistan’daki teröristlere ve isyancılara verilen desteğin sona erdirilmesi halinde bölgedeki terörist tehdidinin ve şiddetin azalacağını, Sonuçta Afgan Sorununun çözülmesiyle Afganlıların rahatlayacağını ve ABD askerlerinin ülkelerine döneceğini öngörüyor. Ülkesinin statüsünü korumak için Hindistan’ı memnun ediyor. Çin ekonomisinin en önemli unsurlarından biri olan “İpek Yolunun” önünü Ortadoğu ve Ukrayna’da kesmek yerine tam merkezinde duruma el koyuyor. 

 * Afganistan Cumhurbaşkanı Ghani, “Barış görüşmeleri için bir ateşkesle siyasi bir çerçeve oluşturulacağını ve Taliban’ın resmi bir siyasi büroya sahip meşru bir siyasi grup olarak tanınacağını” söylerken; ABD’nin yakın gelecekteki rotasına işaret ediyor… 2. 3. 2018

Niyazi-i Misri Divani Aciklamasi CİLT 3

Niyazi-i Misri Divani Aciklamasi CİLT 2

Niyazi Mısri Divan CİLT 1

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...