19 Şubat 2013

ÖNCE GÖZLERİN GELİR DÜŞLERİME


Önce gözlerin gelir düşlerime
Doludizgin...
Aydınlanıp, şekillenir düşüncelerim.
Ve Gülücüklerle süslü yüzünle gelip,
Oturuverirsin gözbebeklerime..
En safça...Gözlerin güzel,
Bakışın, gülüşün güzel..
Sen güzelsin de..
Düşler sonrası benParamparça...
Sensiz nefes alıp yaşamak..
Soluk,sisli,
Can dayanmaz bir yaşam.
Şarkılar nakaratlarda kalmış,
Unutulmuş şiirler gibi dizeler kesik kesik..
Acılar karanlıklardan kopmuş
Koskocaman bir parça...
Ve yorgun..Ve uykusuz..Ve yılgın..
Bir çiçek demeti yüreğim
Paramparça...
Seni sevmek böyle mi olmalı?
Fırtınalar içinde seni yaşarken..
Küçülüp, kaybolmuşluğum neden?
SEN,Sensizliklerde büyürken,
İçimdeki çilingir sofralarında
Kendi kendimi kadehlere döküp içmem niye?
Düğün bayram yaşamak varken
Neden Denizlerde bir avuç su kadar, sevgi beklemek?
Oysa..Sevmenin güzelliğini
Seni anlatmalı
Her kalem,her fırça...
Sensiz geçen zamanlar inmeli
Kaplumbağa sırtlarından.Yokluğun,
En keskin bıçaklarla kesilmeli..
Ve acılar düşmeli ayaklarımızın önüne Paramparça... 

Necdet GÖKNİL


Ey gözlerime bahşedilmiş mucize,



Hiçbir filiz kendi gölgesinden öte bir yerde ölümü tatmamıştır..”

Ey gözlerime bahşedilmiş mucize,
Ey yüreğime hediye edilmiş Cennet kokusu,
Ey nefesime serpiştirilmiş bir yudum taze hayat,
Kan ter içinde susuz dudaklarıyla ve semâya dönen dualarıyla “ bir avuç deryâ’yı “ dileyen bir Haziran Cumartesi vaktinden düşüyorum sen kokan bu satırları..
Vaveylâ eden bir öğle saatinde bulunduğun yerin deli rüzgarlarında düşlüyorum seni..
Deli esen rüzgara inat başını eğmeyen gözlerine baka baka seni sevdiğimi haykırıyorum dua dua….
Kulağımda yankılan Cennet şarkılarıyla yeniden huzuru doldururken seni çekiyorum içime..
Toprak kokan benliğimle deniz kokan türkülerin söylendiği yüreğine akıyorum..
Sen mavi bir deryâ, ben sana kavuşmayı arzulayan – ruhi haliyle- Leylâ..
Sana gelen yollarıma sunulmuş tüm engelleri teker teker aşarak sana koşuyorum.
Yüreğimde toprak kokusu, yüreğimde sana bir an evvel kavuşma çoşkusu..
Hadi sevgili Kapılarını, perdelerini sonuna kadar arala..
Mevcudiyetinin ve geleceğinin tek idamesi / gayesi koca yürekli “ umut “ sayfalarına bir “ Elif “ miktarı “gül”ümseme olmaya geliyorum..
Heybemde yetiştirirken her nefesine bir “ Elif “ miktarı huzuru kattığım birkaç sevda gülü ve nefesimde Cennet tahayyülü ile sana koşmaktayım..
Yıllarca sana sakladığım yüreğimi benden emin olana “ sana “ katmaya geliyorum..
Yollarım sana, menzilim sana..
Kan ter içinde kalan Haziran ayının aksine ben “ senin gözlerinde “ yaşlanmayı diliyorum.
Senin mevcudiyetine idrakim tamamdır artık..
Gayri benliğim senin varlığında sonlansın sevgilim…
Çünkü biz bir mucizenin gerçeğe en yakın halinde sevdik birbirimizi..
Biz ki; dallarında bir “ Elif “ miktarı huzur, köklerindeki taze umutları taşıyan gül-i râna’nın sevdaya sunulan bir avuç mutluluğuyuz..
Tedavülü çoktan kalkmış bir ömrün peyderpey yeniden yaşatılması değil bizim sevdamız.
Bitkisel hayatta yaşayan bir bedene yeniden ömür biçmek degil yaşadıklarımız..
Ayrı gökyüzüne aynı gözle bakan bir sevdanın en yalın haliyiz..
Tümceleri sevda ile nakış edilmiş cümlenin içinde yüreği
Cennet kokan bir özneyle ile bir yüklemiz..
Biz ki toprağın suya hasret kaldığı zaman diliminde gökten düşen
– bir “ Elif “ miktarı “gül”ümse’yiz..
Şimdi sevme zamanı.. Şimdi kavuşma zamanı..
Gökten inen nurun toprakla kavuşmasında temaşa edilen mucizenin kelimelere dökülen haliyiz biz..
Sen ve ben bir’iz..
Sen ve ben hep biziz..
Biz ki ;bir “ Elif “ miktarı huzuruz yetim ceylanlara hediye edilen..
Biz ki; taze gülüz nadasa bırakılmış topraklarda yeniden yeşeren..
Ve biz ki, birbirimizin kaderine yazılmış bir ömürlük sevdayız yıllarca kıyıda köşede delice beklenilen…
Nefesindeki hayatla soluklandığım saklı sevdam,
Sevda mucizesinin yeniden tezahür ettiği gözlerine yaşat beni..
Sonra da yeşil Cennetindeki gonca güllerinle sar beni…
Hadi sevgili durma öyle..
Mavi bilyelerin cam soğukluğunda üşüyen yüreğimi sıcak şefkatinle kundakla.
Üzerinde ütüsüz gömleği bir de yamalı pantolonu ile sana koşan bu adamı ilkokul cağındaki örgülü saçlarıyla siyah- beyaz fotoğraflara bile renk katan yaşı küçük ama yüreği büyük o kahve gözlü kızın yüreğine al..
Gözlerinde her gün tekrarlanan bayram sabahlarının güzelliğine kat beni..
Baktığın her gökyüzünde benim gülen yüzümü görebilecek kadar benimse beni..
Bir an tıkanan hayatın içinde anlamını idrak edemediğimiz ama onsuz mevcudiyetimizi idame ettiremediğimiz nefesinle sev beni.. İçine çek beni..
Taaa ciğerlerine doldur beni.
Uzaklığımı unut, nefesime sokul..
Şah damarlarımdan bir an bile ayrılma sevgili.. Yoğunluktan bitap düşen yüreğimi nefesinle tazelendir.. Hadi el gibi sevgili durma yanımda .
Ne olursa olsun yaşat beni yaşadığın sevdanın en yalın zamanında..
Kapı zile basan kişinin aşikâr olmasına inat sen hep benden başka her şeyi unutacak kadar sev beni..
Hadi sevgili..
Bu Cumartesi bana memleketinden güneşler topla heybene..
Biraz da deli esen rüzgardan doldur eteklerine..
Bana gelirken toz toprak koksun yüreğin…
Ellerin ise huzur…
Şimdi seni bekliyorum aynı gökyüzünün altında.
 Sana kanatlanmak üzereyim..
Hicretim sana.. Yollarım sana… Menzilim sanadır..
Unutmadan sevgili.. Gözlerimi kapattım..
Hani her zaman sana dediğim gibi” bir gün gözlerine bir şey olur da bir göz gerekirse karanlıklarına..
 İşte bak yine gözlerimi sana verdim.. Kapattım ışıklarımı..
Annemin tülbentiyle perdeledim güneşi..
Sağım- solum karanlık mı sanıyorsun şimdi..
Tut ellerimi şimdi.. Gözlerin ışığım, adımların adımlarım olsun…
Hadi gözlerimi kapattım ve kulağımda
Cennet şarkılarıyla çoşarken kulağına fısıldıyorum sevgili…
“ Senden başka her şeyi unutacak kadar seviyorum seni …”
Hep bir “ Elif “miktarı “gül”ümse ne olur…
Çünkü; gülmek sana yakışıyor…..
Gülümse ne olur…
Gülümsediğin,
Bende yaşadığın,
Beni “ sende “ yaşattığın için
“ Eyvallah sevgili, eyvallah…”
İsmail Sarıgene

GÖZLERE VE KELİMELERE ESİR BU KALEM..



Gözlere ve kelimelere esir, bu kalem,ne etsin?
Hıckırık ve hayallere bağlı bu alem,son noktaya ,ne etsin?
Konacak bir dal arar,unutmaması için gül ,bülbül, ne etsin?
Yalan dünya,biten rüya,giderse bir gün ,nefes ,ne etsin?
Ben, bendeki sana esaret,
Sen versen de cesaret,ben de ki misafir, ne etsin?
Deme, bana mutsuzum,
Bense hem yanmışım, hem de susuzum...
Deme bana umutsuzum,
Bense hem tadsızım, hem de tuzsuzum...
Benden ne istersen al,
Elim kolum olsun dal,
Yeterki kal, yeterki kal...
Nasıl dönerim ,yüreğimdesin...
Suskunum, suskunum , diyemediğimsin...
Yalnızım ,yalnızım ,kıyılmazımsın ...
Yaralıyım ,yaralıyım ,akanımsın ...
Ölmüşüm, ölmüşüm ,güldüremediğimsin...
Dayanamam dayanamam,kabullendiğimsin....
Bitmişim,bitmişim,toprağımsın...
Hasretim, hasretim,adağımsın...
Kime ne diyeyim,herkes bir şey ister,
Kimlere gideyim,her yol birgün biter...
Kimi yaz, kimi kış, bense yağmurlardayım,
Göçmen kuşlar gibi, ben de yollardayım...
Zamana mahkum sözler, çamurlardayım,
Zorla,kıyamet kopartan havalardayım...
Hasret kokan ,ayrı ayrı, topraklardayım,
Beni bana bırakın, beyaz bulutlardayım....
Yazarmısın diye, hep satır aralarındayım,
Belki olur ama, olmayacak dualardayım...
Ararım ,sorarım, bakarım,
Hergece sensiz sabahlarım... 
Demişler mutluluk ağacı,hani nerde sevdanin tacı?
Kolum kanadım kırık , kuşlar döndü, ama sen yoksun…
Bu günde aksam oldu, bak vakitde doldu,
Kurudu pınarım ,belki gelir diye ağlarım... 
Ellerimide kestiler bak! 
Kimi çizdi, kimi kesti,kimide kırıp biçti,
Adımı koymuslar mutluluk ağacı... 
Beklerim bir ağac gibi, çürüsemde kurusamda dibi... 
Harflerin kölesi, bitmedi çilesi... 
Ben satırlara mahkum, Dünya ise, bir bir dolup boşalıyor...

Gitti de kıyamet mi koptu sanki,

 

Tam da alıştığını düşündüğünde, biri anar o’nu ansızın.
Ve yeniden öldürmeye başlar seni onun adını duyduğun an, sızın…
Yalnızca ‘sol’ anahtarı olanlar mı kalp çalabilir?
Seviyorum anlıyor musun? Kırgınım.
Gidişin değil,kırılmışlığım batıyor avuçlarıma.Üzgünüm,
‘Biraz daha kal’ diyemediğim için sana.
Yalnızım, anlayabiliyor musun korunmasızlığımı?
Ve hissedebilir misin hiç sarılmadan 
savunmasızlığımı?Ö(z)lüyorum sadece,

Aldırma…Yüzsüzdüm…Milyonlarca yüz arasından yüzünü süzdüm yüzüme.Gittin ya kim bilir,
Tüm aynalarda bu yüzden yüzüm, anlamsız bir hüzündür belki de…Kimse anlamıyor beni.
Aşklar gibi elvedalar da hayatın bir parçasıdır, diyorlar.
Her ayrılığın bir merhabaya gebe kaldığını anlatıyorlar.

Seviyorum işte ulan,Tükürmekle söner mi hiç can yangını?Anlayın işte artık,
İçsel bir olay bu ve bu yüzden gözden çok iç sel.
Yalnız’ca kalbim kırık…
Gitti de kıyamet mi koptu sanki, üzülme diyorlar.
Benim çocuklarımın cennetini de götürdü ayakları altında diyorum.
Anlamıyorlar…

ŞANSIM YOK AŞKTA


Şansım Yok Aşkta
Şansım yok aşkta;sanki mutluluk kızgın
Aşk,nedendir küskün bana
Hiç gülmedi yüzüm,mutluluğu tatmadı ruhum.
Hüzün,acı sevda yolunda hep benimle.
O kadar ayrılıktan sonra artık korkar oldum
Sevginin S'sini bile söylemeye.
Şansım yok aşkta
Bilmem nedendir aşk küskün bana
Yıllar önce mutluluğu arzularken
Artık soğudum,başka bakar oldum sevdaya.
Yabancı kalmak lazım aşk dünyasına.
Sevgi beraberinde getirir hüznü.
Delicesine sevmek; ayrılığa,
Acıların en büyüğüne çıkartır davetiye.
Ağlarsın gecelerce,mutluluk yıllarca uğramaz kapına.
Ne yapıp edip hayat yolunda uğramamalı aşk limanına.
Başkasını bilmem ama
Kalbim,aşkın kapısını çalmamaya yeminli.
Şans yok aşkta,ayrılık yatar hep pusuda
Ölene kadar beraberiz derken
Birde bakarsın ayrılık gelmiş kapıya.
Yıllarca canım çok yandı.
Aşk yolunda bedenim,ruhum yaralandı.
O yüzden aşka elveda,mutluluğa merhaba.

ÖLEN SEVGİLİ


 
Ölen Sevgili

Sabah uyandiginda midesinde bir yanma hissetti. Yanmanin nedeni aksam yedikleri degil,uyanir uyanmaz bugün yapacaklarinin aklina gelmesiydi. Bugün 2 yildir götürmeye çalistigi bir birlikteligi bitirecekti. 

Aslinda bunu yapmakta geç bile kalmisti. 
'Bitmeli dedi içinden, her Gün bu tatsiz uyanis bitmeli.' 
Genç adam bunlari düsünürken surati sekilden sekile giriyordu. Süratle giyinerek disari çikti. Bugüne kadar hiç bekletmemisti onu, simdi de bekletmemeliydi. Istanbul, soguk ve yagmurlu bir Nisan ayi yasiyordu. Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi; 
'Bulutlar bizim yasayacaklarimizi biliyor. onlar bile agliyor halimize...' 

BULUSMA VAKTI... 
Artik Kadiköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalik beklemeden sonra karsidan kiz arkadasinin geldigini gördü. Simdi midesindeki agri daha da artmisti. 

Besiktas'a geçtiler. Yolculuk sirasinda hiç konusmadilar. Genç kiz, sevgilisinin bu durgunluguna anlam verememisti. Nereden bilecekti bugün ayrilik çanlarinin çalacagini... 

Besiktas'a geldiklerinde bir cafede oturdular. Genç kiz anlamisti sevgilisinin kendisine bir sey söylemek istedigini. 
'Bana birsey mi söylemek istiyorsun' diye sordu. Genç adam, gözlerini kaçirarak 
'Evet' 
dedi. Genç kiz heyecanlanmisti, biraz da sinirlenerek 
'Söylesene, ne diye bekliyorsun' dedi. 
Genç adam içini çektikten sonra 
'Sence biz nereye kadar gidecegiz?' diye sordu. Genç kiz, 
'Bunu sorma geregini niye duydun?' diye yanit verdi. Genç adam söze basladi... 
''Birkaç Ay önce aksam 23:00 civarinda sana Telefon açip senin için yazdigim siiri okumak istemistim. Sen bana 
'Sirasi mi simdi canim yaa, isin gücün yok mu?' 
demistin. Biliyormusun o an nakavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu kapatmistim. Daha sonra da bu siiri benden hiç istememistin. Geçenlerde hasta olup yataklara düstügümde arkadaslarimla birlikte sen de gelmis, Meralin 
'Sen sanslisin, sevgilin sana bakar' sözüne Isim yok da sana mi bakacagim, annen baksin' demistin. Hatirladin mi?'' 

DUYGUSALLIGI SEVMEM... 
Genç kiz, 
'Biliyorsun ben duygusalligi sevmiyorum. Hem hasta bakici gibi göründügümü de kimse söyleyemez' diye yanitladi. Genç adam güldü, 
'Evet canim haklisin. Zaten olmak istesen de bu kalbi tasidigin sürece hasta bakici, hemsire falan olamazsin.' 
Genç adam devam etti... 
'Bana simdiye kadar kaç kere sabahin erken saatlerinde güzel sözcüklerden olusan bir mesaj çektin? Hiç... Hatta günün hiçbir Saatinde çekmedin. Duygusalligi sevmeyebilirsin. Ama sen seni seven insanlari da mutlu etmeyi sevmiyorsun. Halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanlari mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanidigimdan beri her sabah, her aksam, her gece yani seni andigim her Saat tatli bir mesajim vardi senin için biliyormusun? Seninle ben AKLA KARA gibiyiz.' 
Genç kiz anlamisti, 
'Yani ne istiyorsun benden sair olmami mi?' Genç adam tekrar gülümsedi içinden. Dün gece verdigi ayrilik kararinin ne kadar dogru oldugunu düsündü.
'Hayir' dedi, 
'Sair olmani istemiyorum. Olamazsin da...

BIZ AYRILMALIYIZ. 
Ayrilirsak ikimiz için de en 
hayirlisi olacak.' Genç kiz sasirmisti, 
'Neden ama? Ben seni seviyorum. Senin de beni sevdigini saniyordum.' Genç adam iç çekerek 
'Hayir canim, sen beni sevdigini saniyorsun. Eger beni sevseydin simdi baska seyler konusuyor olurduk' dedi. Genç kizin gözleri yasarmisti. Genç adam cebinden çikarttigi mendili uzatti, genç kiz gözyaslarini silerek 
'Sen bilirsin, umarim beni bir baskasi için birakmiyorsundur...' dedi. Genç adam 
'Nasil böyle bir sey düsünürsün, senden baska kimse olmadi ve uzun zaman da olacagini sanmiyorum' yanitini verdi. Genç adam ve genç kiz iki sevgili olarak oturduklari Masada artik iki yabanciydilar. Birkaç Dakika sessizce oturduktan sonra Genç kiz, 
'Kalkalim istersen' dedi. Genç adam 
'Ben biraz daha burada kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin' diye yanitladi. Genç kiz 
'Tamam o zaman sana mutluluklar dilerim' diyerek elini uzatti. Genç kizin sesi ve eli titriyordu. Genç adam, 
'Istersen arkadas kalabiliriz' dedi ve birbirlerine son kez sarildilar.

"BEN DOGRU YAPTIM..." 
Genç adam dogru yaptigina inaniyordu. Eve döndügünde yürümekten bitap bir haldeydi. Odasina girdi. Gece bitmek bilmiyordu. Sabah erken kalkip ise gidecekti, uyumaliydi. Birkaç saat sonra uykuya dalmayi basardi. Sabah 7'de saatin ziliyle uyandi. Evden çikacagi zaman cep telefonuna bakti, mesaj ve 10 cevapsiz arama vardi. Yorgun oldugu için duymamisti telefonun sesini. Aramalar ve mesaj sevgilisindendi. Heyecanla mesaji açti, sunlar yaziyordu: 

SADECE ONLARI SEVMEYI SEVDIM,
HEPSINI ONLARSIZ YASADIM DA, 
BIR SENI SENSIZ YASAYAMIYORUM, 
BU ASKI TEK KALPTE TASIYAMIYORUM, 
SANA YEMIN GÜZEL GÖZLÜM, BIR TEK SENI SEVDIM, 
VE SENI SEVEREK ÖLECEGIM, ELVEDA BIRTANEM... 

Genç adam sasirmisti. Onu tanidigi Günden beri ilk defa siir aliyordu ve üstelik sabahin besinde yazmisti. Heyecanla onu aradi, telefonu yabanci bir ses açti. Genç adam 
''Nalan'la görüsebilir miyim?'' dedi. Ama karsisindaki agliyordu, hiçkira hiçkira hemde... 
'Ben onun annesiyim yavrum, kizim bu sabah intihar etti. Gece sabaha kadar birilerini arayip durdu. Sabah odasinin isigini sönmemis görünce girdim. Yavrum kendini asmisti....' 

YIGILIP KALDI... 
Genç adam beyninden vurulmusa döndü. Bir gün önceki mide agrisinin iki katini çekiyordu simdi. Oldugu yerde yigilip kaldi... 
Birkaç ay sonra iki doktor konusuyordu hastanede. Doktarlardan biri digerine karsidaki hastanin durumunu soruyordu. Doktor yanit verdi... 
'Haaa o mu? Üç ay önce getirdiler. Kendisi yüzünden bir kiz intihar etmis. O günden sonra cep telefonunu elinden hiç birakmamis. Devamli bir seyler yazip birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim. O uyurken gönderdigi numarayi aradim. Numara 3 ay önce iptal edilmis. Gelen mesajlarda bir siir var. Bu adam duygusal mi bilmem ama benim anladigim kadariyla siiri yazan çok duygusal biriymis... 
"ÇEVRENIZDEKI INSANLARIN NE HISSETTIGI YA DA NE DÜSÜNDÜGÜNDEN O KADAR EMIN OLMAYIN,
BAZEN BIR KALBIN, IÇINDE NELER SAKLADIGINI ÖGRENDIGINIZDE HERSEY IÇIN ÇOK GEÇ OLABILIR..."




VUR DA ÖYLE GİT

vur da öyle git
VUR DA ÖYLE GİT
İdam mahkumunun söz hakkı vardır


Bari son arzumu sor da öyle git

Arının çiçekte göz hakkı vardır

Bir buse için dur da öyle git
Madem gidiyorsun bura son durak


Ne adres, ne mektup, ne resim bırak

Kendinden bir parça bir cisim bırak

Saçından birkaç tel ver de öyle git
Ardımdan bir damla yaş dökeceksen


Adımı andıkça ah ah çekeceksen

Kabrime bir gonca gül dikeceksen

Ne olur yaşatma vur da öyle git
Hem yıllarca oyna gönül sahnemde


Hem perdeyi kapat en mutlu demde

Sitem oklarına hedef sinemde

Açtığın yarayı sar da öyle git
Pişmanlık duyarda dönersen geri


Gel de gör aşkından kalan eseri

Seyret ateşinin düştüğü yeri

Hasretin zulmünü gör de öyle git
Cemal safi...

İNSAN SEVMELİ HEMDE DOSDOĞRU SEVMELİ


İnsan dosdoğru sevmeli..dürüstçe,hesapsız..
sevebileceği kadar konuşmalı aşka dair.
seviyorum demek o kadar kolay, yüreksiz sevdelar o kadar çok ki…
mecburiyet kötü şey ,dilin kemiği yok ki…
sen sevda denizlerini fethederken ben "eyvah!" diyordum "boğulacak..
sen yalçın kayaların engellerini koşarak aşarken ben
 "eyvah!" diyordum "yorulacak..
sen bedenini yıkan coşkun sular gibi çağlarkan
ben "eyvah!" diyordum "durulacak.."keşke bir defa da ben yorulsaydım
dediklerimden ben utansam,mahçup olsam
ömrümde evhamcı diye anılsaydım..
 
ne çok sevmiştin beni ve hala ne çok seviyorsun ve ne çok seveceksin kimbilir. 
"Seni seviyorum" ağır cümledir Herkese söylenmez…
Bazen yıllarca aranır,bazen yıllarca beklenir 
o bir çift söz .
Dili yakar, dudağı yakar,bedeni kavurur, lime lime eder.
Velhasıl yürekli işidir.
 Bir ömür pahasına bir defa söylenir.
Keşke bana günde bin defa söylemeseydin, ve sonra her bedene uygun bir hırka gibi 
 önüne gelene giydirmeseydin… şimdi aşklar ucuz..
şimdi aşklar ucuz be gülüm..üstelik emeksiz,zahmetsiz!
taşımak istediğin kadar taşıyorsun sonra bırakıyorsun orta yerde pervasız..
keşke buna başka bir ad verseydik..macera deseydik,tutku deseydik..
leylalara mecnunlara haksızlık etmeseydik.
 
dedim ya,insan dosdoğru sevmeli.. dürüstçe,hesapsız.
sevebileceği kadar konuşmalı aşka dair..
seviyorum demek o kadar kolay,yüreksiz sevdelar o kadar çok ki…
 
mecburiyet kötü şey ,dilin kemiği yok ki…

BANA ÖYLE BİR SEVGİ VER Kİ






BANA ÖYLE BİR SEVGİ VER Kİ sonsuz bir hazine gibi bitmesin,çoğalsın daha da sevdikçe,doldursun sarsın çevremi.Düşmanlarımı da sevebileyim.

BANA ÖYLE BİR DUYGU VER Kİ ne zaman ve hangi ülkede olursa olsun,insanların dertleriyle üzülebileyim,mutluluklarıyla gülebileyim.

BANA ÖYLE SAĞLIK VER Kİ düşünebileyim,konuşabileyim

BANA ÖYLE BİLGİ VER Kİ bildikçe bilmediğimi anlayayaım.

BANA ÖYLE BİR ERDEM VER Ki ibadet bileyim iyilik etmeyi ve sevinçten buğulanmış gözlerle, teşekkür edenlere:'bir şey yapmadım ,anımsamıyorum'diyebileyim.

BANA ÖYLE BİR GÜÇ VER Kİ herkesten daha çok çalışabileyim.tutsak düşmeyeyim doğanın koşullarına.eşim ve cocuklarımı da mutlu et ki mutluluğu başkalarına da götürebileyim.
BANA ÖYLE BİR RUH VER Ki canı yanar ,tutuşur,amaçsız bırakma dünyada.hep ulaşmak istediğim hedefe doğru koşabileyim.
BANA ÖYLE BİR YETENEK VER Kİ iyi eş baba,anne,iyi komşu,iyi arkadaş,iyi vatandaş olabileyim.
BANA ÖYLE BİR SABIR VER Kİ sukünetin büyük kuvvet olduğunu bulayım,durabileyim,sorabileyim,düşünebileyim.
BANA ÖYLE BİR GÖNÜL VER Ki bir kuruluşun tepe noktasındaki yetkili olsam bile''oradaki işiniz nedir?'' diye soranlara,''memurum''diyebileyim.
günlük yaşamımda ''ben''yerine,daha çok''sen'' sözcüğünü kullanabileyim.
mutlu olanlara mutsuzluğumdan,mutsuz olanlara mutluluğumdan söz etmeyeyim.
BANA ÖYLE BİR İRADE VER Kİ birgün yenilip içimdeki şeytanın kurallarına doğru yönelirsem; bu bir düşünce ise düşüncemi,bu bir adım ise ayağımı,bu bir uzanma ise elimi durdurabileyim.
BANA ÖYLE BİR ALIŞKANLIK VER Kİ her gece bir an olsun yorganımı başıma çekip kendimi eleştirebileyim.
BANA ÖYLE BİR UMUT VER Kİ bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için karamsarlığa düşmeyeyim.herşeyden aklanmış olarak yaşama yeniden başlamak üzere bağışlanabileceğimi bileyim.
BANA ÖYLE BİR ANLAYIŞ VERKİ düşünebildiğim,yargılayabildiği m,inandığım,kahrolduğum,varolduğum şu anda bu sözleri söyleyebildiğim için şükredebileyim.
BÜTÜN BU BAĞLARIM YAŞAMIMLA İLGİLİ OLANLARDIR.ÖLÜMÜMÜN NEREDE NE ZAMAN
VE NASIL OLACAĞINI BİLEMEM.

yalnız; BANA ÖYLE BİR TALİH VER Kİ yıllar sonra beni hatırlayanlar ''herkese iyilik eden,tüm insanları seven,o düzeyde de sevilen bir kişiydi'' diye konuşsunlar ve ben de huzur içinde olabileyim... 


Aminnnnnnnnnnn...



Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...