07 Mart 2012

ALDATILAN HERKESE SESLİ ŞİİR DİNLEYİN


Nasıl Kıydın?
Neyin peşine heves sardı hafif yüreğin?
Hangi sözlere kandi parçalanası kalbin?
Kör olası gözlerin ışıl ışıl mı baktı onada?
İçin nasıl aldı? Nasıl aldı koynuna?
Peşinde olduğun bir zevkmiydi bir gecelik
Bir gece için mi yıktın hayatımızı?
Bu kadar ucuzmuydu senin nefsin?
Hani yüreğinde taşıyordun beni heryerde?
Beni neden çıkarıp atmadın kalbinden,
sefersizce sevişirken?
Beni nasil şahit edebildin iğrenc sahnelere?
Namussuz bir geceyi nasıl yakıştırdın hayatımıza?
Nasıl layık gördün beni soysuz bir sevdaya?
Gururunu başıma taç etmiştim ben senin
Şerefini şerefsizce nasıl harcadın?
Öpüp alnıma koyduğum ellerin
Nasıl değdi ihanete?

Ölürüdümde söz etirmezdim Özüne
Özün Özümdü
Alının lekesi canımın bedeliydi
Benim alnıma lekeyi sen, senmi sürecektin?
Benim şerefimin bedeli ne?
Senden başkası haramdı bana
Benden baskası da haramdı sana
Kabus görsek rüyamızda, utanırdık anlatmaya
Kabustu elimiz başka ele deyse
Uyanınca şükür ederdik Allaha
Sarılırdık birbirimize
Korkuturdu bizi bu rüya

Ayırma bizi Allah'ım diye dua ederdik
Elin nasıl deydi başka bir tene
İcin nasıl çekti kokusunu
Benziyormuydu gülüşü benim kine
Başını döndüren neydi, ne?
Ya gözleri, uçurum kadar derinmiydi?
Kayıp mı oldun boğuldun mu içinde?
Bilmiyormuydun ayrılacağımızı?
Planladın mı o soğuk kanlıca bitişimizi?
Giderken kac kere baktın ardına?

Kapıyı çekerken hissetin mi yokluğumu?
Bilmiyormuydun, bu kapı sana birdaha açılmayacak?
Nasıl baktın gözlerine?
Nasıl layık gördün kirli bedenini
Benim tertemiz hayallerime
Hangi maskeyi taktın o mahsun yüzüne?
O güzel gözlerin nasıl baktı başka birine?
Öpüp alnına koyduğun ellerin
Nasıl deydi ihanete, nasıl?

NEYLERSİN BU HAYAT BÖYLE İŞTE


Yine sessiz bir kış seheri, odamın perdeleri açık, kar usul usul yağıyor şehrime. Dört tane duvar , yaylı yatağım , yatağımın baş ucunda duran ahşap sehpa ve üzerindeki içi boş vazo; geçen sene vardı içinde bir şeyler ama zamana, birazda susuzluğa yenik düştüler. Kocaman dev blokları olan dillere destan bir konağın arkasına saklanmış küçük ,ahşap bir evdeyim işte. Kimim kimsem yok, annemi hiç görmedim , babam; bir yaz akşamıydı iyi hatırlıyorum , sofada oturmuş gümüş kabzalı tabancasını temizliyordu, ben yan odada elimi kafese daldırmış babamın kanaryasını tutmaya uğraşıyordum . Babam sinirli adamdı kızdığı zaman eline ne geçerse fırlatır, yeri göğü inletirdi, bana hiç kızmamıştı belki o silah patlamasaydı bir gün bana da sinirlenecek belki bir tokat patlatacaktı yanağıma . Silah sesini duydum öyle bir irkildim ki masadaki kafes yere yığılı verdi , bir an kuşun delicesine çırpınışını gördüm, içim korkuyla dolmuştu hemen sofaya koştum babam yerde öylesine yatıyordu ki korkudan yaklaşamadım bile . küçük kanaryamda ölmüştü babam da, artık hiç kimsem yoktu. İlk başlarda böyle olmadığını sanıyordum baba tarafımdan akrabalarım vardı, iki üç yıl sonra kendimi sokaklarda buldum . Ne babam vardı ne de bir yakınım. Yirmilerimde bir kız sevdim! İşte şimdi bu küçük kasabadayım yalnızlığımda pek bir değişiklik yok ama biraz yaşlandık galiba gelecek ay elliyi devireceğim. Neyse ağır ağır çıkmak gerek rahat musalla taşından, eh şimdilik rahat tabi arkamıza cemaat gelirde Allahuekber denilince sırtımız ya rahatta olur yada azapta. Adamın çıkası da gelmiyor sıcacık yorganın altından, şimdi sen tut buz gibi havada kalk işe git olacak iş mi yahu! “Tak tak “ , ha! sen kimsin be seher bülbülü sabahın köründe? “geldim geldim” ses soluk yok gitti mi acaba? Ceketim nerede yahu bulamıyorum, hay aksi , yerlerde buz kesmiş .Eee neredesin seher bülbülü? Öyle geçerken ihtiyarı yatağından kaldırayım diye mi uğradın? Yoksa yuvanı mı şaşırdın?
Buda nesi be eski toprak! Aman, aman şaka maka iyice yaşlandın eski toprak baksana yerden bir kağıdı bile alamıyorsun, tamamdır işte sabahları hep böyle olur cıvatalar soğuktan sıkılaşıyor eğilemiyorsun ,eğilirsen doğrulamıyorsun.
“Sen benim kadar sevebilir misin? “ hah ha haaaa ne bu eski toprak? Bizim bilmediğimiz bir gizli hayranın mı var? Baksana sabahın altısında kapıya bırakılan pembe bir mektup hem isimsiz, hem aşklı meşkli. Neyse bu arada iliklerim dondu gir içeri ne demeye kapının önünde alık alık bekliyorsun sanki bırakan geri dönecekmiş gibi,! Şöyle sıcak bir çay iyi gider yediğimiz bu soğuğun üstüne, bu arada da şu alacalı bulacalı mektubu rahat rahat okuruz.
Ohhh içim ısındı ciğerlerimiz cana geldi be eski toprak. Ne diyor bizim seher bülbülü bir bakalım. Hah tamam! Bohça sarar gibi sarmış mübarek kat kat, adam mektubu açarken yoruluyor inşallah içindekiler bizi bu kadar yormaz.

“ Bu mektubu sana hem çok uzaklardan hem de çok yakınından yazıyorum sevdiğim!

Hep birini sevmek istemiştim, yitikte olsa yalanda olsa , yanımda olmasa da sevmeyi delicesine ve sen çıktın karşıma..
Ben Leyla isem benim sevdiğim Mecnun olsun isterim , yan yana olmasak da , beden toprağa kavuşsa da ruhlarımız hiç ayrılmasın isterim. Sen böyle sevebilir misin? Ben severim diyorum kendi kendime en az ölüm kadar gerçek. Keşke şimdi yanımda olsaydın, ama yoksun! Olsun diyorum, ben seni öylesine sevmedim ki! Ben seni sıcak tenin içinde sevmedim , ben seni ruhunla sevdim. Ben seni! Ben seni zifiri bir karanlıkta sevdim .
Sevdim mi acaba? Gerçek sevgi bu mu? İçimi cayır cayır yakan bu ateşin adı aşk mı? Yoksa ,yoksa her şeyin yapmacık olduğu şu küçücük dünyada daha da küçülen insanların adını aşk koydukları bir heyecan mı sadece? Eğer bu gerçek aşk değilse gerçeğini hayal bile etmek istemem. Şu an hissettiklerim bile beni ağır ağır boşluğa çekiyor bundan fazlasını ne hislerim ne yüreğim ne de ruhum kaldırır. Sadece bir tek cevap ver. Ben senin kalbinde hiç olmasam da artık sana sarılamasam da unutma ki bu ateş hiç sönmeyecek değil mi? Ta ki ruhum ölene dek. Sevda’nın adını anan tek bir yürek kalmasa da , tüm kalplere mühür vurulsa da , seven gönülleri kor ateşle dağlasalar da, benim kalbim seni anar , benim sevdam tüm mühürleri söker , ben de dağlanacak tam bin yürek var her biri Arş kadar.
Tekrar soruyorum “Sen beni böyle sevebilir misin?”
Dur ! sakın söyleme, ben duyamıyor olsam da , kim bilir belki karanlık kıskanır, belki yalnızlık çekemez sevdamızı. Belki de ışıklar küser gözlerime . Bir sel olur çağlar yüreğim aşkın yıkımında . Ne olur sarmaşıklar girmesin aramıza ; zehirli sarmaşıklar. Tut elimden ne olursun beni sensiz sadece sensiz bırakma. Bir gün olurda duyarsan çekildiğini bedenimin toprağa “gülmeyen bir yüzü vardı yazsınlar mezar taşıma”. Sonra gelip güldür beni bir tanem. Ay ışığında gel mezarıma , bir demet papatya bırak mezarımın başucuna, ellerini üstüme yığılı toprağa sok ve hisset hayattayken sana anlatamadıklarımı. Dedimya ben zifiri karanlıkta sevdim; kuşkusuz, amaçsız, ölesiye sevdim, tabi adı sevdaysa bu çilenin.
Adına her ne diyorlarsa acı, ızdırap , keder tarifi her neyse bu duygunun ben kabulüm sen yanımdaysan.
Şu içimden geçenlerin sadece birini tutup çıkarabilsem seni sana onunla anlatabilsem ne yazmaya kalem ne de satırlarıma kağıtlar yeterdi. Çünkü sen benim içimdesin ruhumun deli sarmaşığı!

Seni seviyorum, seni seviyorum
Öylesine değil , ölümüne, bir bulmacanın karelerinde yok olmacasına!
Hatırlar mısın? hep seher bülbülüm derdin bana ben sana seni öldükten sonrada seveceğim derdim de sen hep gülerdin, hiç inanmazdın bana belki ben öyle hissederdim, sanki fersahlar vardı aramızda ben senin başucundayken. Hep boşluğa dalardı gözlerin sanki bir benim yanımdaydın bir boşluğun içindeki düşlerde. Bak işte aradan nice yıllar geçti ben toprak oldum sen Eski Toprak!
Hani papatyalarımız vardı cam vazoda sakladığımız arada bir alıp seviyor sevmiyor oynadığımız papatyalar. Şimdi boş görüyorum vazoyu aşkımız soldu mu yoksa sevdiğim?
Ben seni böyle sevdim, beşikten mezara kadar değil , ruhum yok olana kadar.
Sen beni böyle sevebilir misin?
Sensiz geçen her gün ufkuma göz yaşı yağıyor , ben zaten gözyaşı olmuşum! Hatıralarının sıcaklığı tüm ruhumu ısıtıyor aradan geçen onca yıla rağmen. Hatırlar mısın sevdiğim? Hani gözlerinde kendimi görmeye çalışırdım da sen hep ağlardın da puslu bir hayal olurdum gözlerinin içinde , ellerini tutarken, sana sarılırken yutkunurdun hep öyle ağlamaklı. Bugün ruhlar semada ölümle dans ediyorlar yırtık kefenlerinde. Bugün yıldızlar bizim için parlıyor farkında mısın?
Senden ayrılmadan; yani seni terk etmeden önce saçlarından bir tutam aldım, şimdi avuçlarımın içindeler. Hani ben ölmüştüm de sen bana sarılıp ağlamıştın da ben kıpırdayamamıştım , usul usul gel kollarıma sevdiğim kainatı kıskandırmadan gel ben seni işte böyle sevdim!”

“ Vakit geldi Eski Toprak!”

YALAN VE İHANET

SABIRLA İLGİLİ KISSALAR...


EN KIYMETLİ YATIRIM MADENİ ALTIN İSE.
EN KIYMETLİ MANEVİ YATIRIM DA SABIRDIR.

Peygamber Efendimiz (sav)'in Sabırla İlgili Hadisleri ve Sabır Hakkında Bilgiler
Nesai'nin bir rivayetinde şöyle geçmektedir: Rasulullah sav efendimiz oturunca yanına Eshab'ından bir cemaat gelir, otururduAralarında küçük bir oğlu olan bir adam vardıÇocuk onun arka tarafından gelirdi, oda önüne otururduBu çocuk vefat edince, babası, oğlu anılır diye toplantıya katılmaktan uzak durduPeygamberimiz sav onu bir süre göremeyince:
- Falan kimseyi göremiyorum, nerelerde ? diye sorduEshab'da
- Ya RasulAllah o görmüş olduğun oğulcağızı vefat etti dedilerRasulullah sav onunla karşılaşınca oğlunu sorduO da vefat ettiğini söylediBunun üzerine Rasulullah sav efendimiz ona taziyede bulundu(Sabır tavsiye ettiOnun işini Allah'a havale etti ki "Allah'da sana büyük ecirler versin" BuyurduBundanda taziyenin sünnet olduğu anlaşılmaktadır) Sonrada:
- Ey filan! sana şu iki şeyden hangisi daha sevimlidir? Hayatın boyu onun yanında bulunmasımı, yoksa Cennet'in hangi kapısından gelirsen gel, onun senden önce gelip, sana o kapıyı açmasımı? diye sordu Adamda:
- Tabiki benden evvel Cennet'in kapısına gelip onu açmasını isterimElbette bu bana daha sevimlidir" deyince Rasulullah sav
- İşte bu sana aittir buyurdular(O ölmüştürOnun ölümü karşısında göstereceğin sabrın mükafatı olarak kıyamet günü cennetin kapısını sana açacaktır) (Tergıp ve Terhib)

Muaz ra dan Rasulullah sav in şöyle buyurduğu rivayet edildi:
- Ruhum kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki düşük çocuk bile, eğer ölümünü sabırla karşılamış ise annesini göbek bağı ile cennete çekip götürecektir buyurdular Ahmed ve Taberani rivyet etmişlerdir

Ebu Hassan ra dan şöyle rivayet edildi: Ebu Hüreyre ra ya
- benim iki oğlum öldüRasulullah sav den ölülerimiz hakkında bir Hadisi Şerif söylermisin? dedimOda :
- Evet söyleyeyimOnların küçükleri cennette diledikleri yerlere girerler, çıkarlarOnlardan biri babasıyla veya anne ve babasıyla karşılaşınca, tıpkı senin şu elbisenin eteğinden tuttuğum gibi onların elbiselerinden veya ellerinden tutarlarAllah hem onları, hemde babalarını cennete koyuncaya kadar onlardan ayrılmazlar
Müslim rivayet etmişdir

Ebud-Derda ra diyorki: Rasulullah'ın Hadisi Kudsi'sinde şöyle buyurduğunu işittim :
Allah Tealabuyurduki:
- Ya İsa! Ben senden sonra bir ümmet göndereceğim(burda zikredilen ümmet "Muhammed sav ümmetidir) Sevdikleri bir şeyle karşılaşırlarsa, Allah'a hamd ederler, sevmedikleri bir şeyle karşılaştıklarında bilgileri ve dayanma güçleri olmadığı halde ecir ve sevabını Ben'den bekleyerek dayanır, sabrederlerİsa as :
- Ya Rab! bu nasıl olur? dediAllah-ü Teala da :
- Ben onlara hilmimden veilmimden veririm Buyurdu
Hakim rivayet etmişBuhari'nin şartına göre sahih demiştir

Sahbara ra derki: Peygamberimiz sav :
- Kim nimete kavuştuğunda şükreder, afete uğradığında sabreder, haksızlık yapınca af diler, haksızlığa uğradığında affederse" dedi ve sustuBunun üzerine Eshab-ı Kiram efendilerimiz:
- Ya RasulAllah onun durumu ne olur? diye sordularRasulümüzde sav :
- Onlar (geleceklerinden) emin ve doğru yolda olan kimselerdir Buyurdular
Taberani rivayet etmiştir

Malik oğlu Ka'b şöyle rivayet eder:Allah'ın Rasulü buyurdularki:
- Müminin hali yeşil ekin sapının haline benzer Onu sararıp kuruyuncaya kadar rüzgar sağa sola sallarBir defa yere yatırır bir defa doğrultur(Mümin dünyadan göçünceye kadar başından afet ve musibet eksik olmaz)
Başka bir rivayette de Hadis-i Şerif şöyledir:
- Mümin ölünceye kadar rüzgar onu sağa sola sallar(bela ve sarsıntı eksik olmazAynı zamanda başına gelenler günahlarına keffaret olur) Kafir ise kımıldamadan sapasağlam durup ,aniden yıkılan çam ağacına benzer(Kafir, küfür ve isyanlarına tevbe ettirici, tevbeyi hatırlatıcı bela ve musıbetlere uğramadan ansızın ölür)
Müslim rivayet etmiştir

Muhammed, babası Halidden, oda Eshabdan olan dedesinin Rasulullah sav dan işittiğini rivayet etti:
- Allah tarafından kendisine bir makam verilen kimse, o makama kolayca ulaşamazAncak hzAllah kendisine, malına yahut evladına uğrayan felaketler verir, oda onlara sabrederse yüce Allah'ın takdir ettiği makama erişir (Ebu Ya'la ve Taberrani "Kebir" ve "Evsat"ında rivayet etmişlerdir)

Ebu Ümame ra den rivayet olunduğuna göre Allah'ın Rasulü şöyle buyuruyorlar:
- hzAllah meleklerine buyurur: Gidin, kulumun üzerine bela yağdırınMelekler Allah'ın emrini yerine getirince kul hamdederMelekler geri dönerler ve Allah-ü Teala hz ne:
- Ya Rabbi emrettiğin gibi kulunun başına bela yağdırdık" derlerhzAllah'da :
- DönünBen onun ahu zarını işittikçe ona ecir ve mükafat veririm" buyurur
Taberani "Kebir" de rivayet etmiştir

Sabır hakkında bazı ailemlerin görüşleri:

Nevevi der ki: Şeran muteber olan sabır, taat ve ibadete devam etmek, insanı günaha sevk eden kötülüklerden ve masiyetten uzak kalmak, dünyada karşılaşılan olayları soğukkanlılıkla karşılamak ve üzücü felaketlere şikayet etmeden tahammül etmektir

İbrahim el-Havvas da şöyle der :
- Sabır, Kuran- Kerim ve Hadisi Şeriflerle amel etme bu uğurda karşılaşılan zorluklara dayanmaktır

Ebu Ali ed-Dekta da sabrı şöyle tarif eder:
- Gerçek sabır kadere razi olmak ve halinden şikayet etmemektirŞikayet için değilde, çare aramak için derdini söylemek sabırsızlık olmaz Eyyüb as ın yaptığı gibi :
-"Rabbim dertlere yakalndım" demiş, hzAllah'da:
- "Biz onu sabırlı bulduk" buyurmuşturDerdini söylemesi sabırsızlık sayılmamıştır

Bu yazmış olduklarımın tamamı hüvesi hüvesine "Tergıb ve Terhib" den alınmıştır
اَلْحَمْدُ لِلّهِ ا لَّذِى عاَفاَنىِ مِمَّا ا بْتَلاَكَ بِهِى وَفَضَّلَنِى عَلى كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقَ تَفْضِيلاً

HŞ "Belaya uğramış birini gören kimse (Elhamdülillahillezi afani mimmebtelake bihi ve faddaleni ala kesirin mim-men halaka tafdila) (Seni mübtela ettiği beladan beni muaf tutan ve yarattığı bir çoklarının üzerine beni tafdil eden Allah'a hamd olsun) derse sağ oldukça o belaya uğramaz"
Ramuz 420-13

HZ ALİ'DEN (AS) VECİZE SÖZLER

SABIR

"Sabır, ölçüdür" "Sabır, savunma aracıdır" "Sabır, zaferdir ve sabırsızlık ise tehlikelidir""Sabır, tatsız olaylarla savaşır""Sabır, imanın başıdır""Sabır, fakirliğin kalkanıdır""Sabır, yakinin meyvesidir""Sabır, faciayı kolaylaştırır""Sabır, belayı azaltır""Sabır, imanın meyvesidir""Sabır, bela (ile savaşmak) için hazırlanmış güçtür""Sabır, zaferin kefilidir""Sabır, yardımın başıdır""Sabır, belayı defeder""Sabır, düşmanları yere serer""Sabır, zararı en iyi def edendir"

"Sabır, fakirliğin gücüdür""Sabır, her işin yardımcısıdır""Sabır, en üstün teçhizattır""Sabır, en güçlü elbisedir""Sabır, yıkılmayan bir binektir""Sabır, zaman karşısında en iyi yardımcıdır""Sabır, müminin en hayırlı ordusudur""İbadetin evveli sabırla kurtuluşu beklemektir""Musibetler karşısında sabr etmek insanı fırsatlar elde etmeye sevk eder""İman belalarda sabır ve genişlikte şükürdür""Sabır musibet miktarınca iner""Musibetlere sabr etmek en üstün bağıştır""Musibete karşı sabretmek azarlayan kimsenin keskinliğini köreltir""Sabır sağlamlığın gereklerinin başıdır"

"Musibetlere karşı sabretmek sevabı büyütür""Sabır, iki zaferden biridir""Musibetlere karşı sabr etmek insanı yüce mertebelere ulaştırır""Allah’a itaat hususunda sabır itaatsizliği karşısında sabırdan daha kolaydır""Belalara karşı sabretmek genişlikte afiyet içinde olmaktan daha üstündür""Sabır en üstün huydur İlim en şerefli süs ve bağıştır""İman, ihlas, yakin, sakınma, kaderin getirdiklerine karşı sabır ve hoşnutluk içinde olmaktır""Sabır insanın kendisine ulaşan musibete karşı tahammül etmesi ve kendisini kızdıran şeye karşı öfkesini dindirmesidir"

"Sabır iki çeşittir: Hoşlanmadığın şeye karşı sabr etmek ve sevdiğin şeye karşı sabr etmek""Sabır imanın en güzel elbisesi ve insanın en şerefli hasletidir""Şehvetler karşısında sabr etmek iffet, gazab hususunda sabr etmek yiğitlik ve musibetler karşısında sabr etmek ise sakınmadır""Sabır iki çeşittir: Bela karşısında sabr etmek iyi ve güzeldir Ondan da güzeli haramlar karşısında sabr etmektir""Dert ve sıkıntılara karşı sabretmek insanın fırsatlar elde etmesine sebep olur"

"Sabr et ki zafere erişesin""Sabr et ki hedefine nail olasın""Zamanın gözüne döktüğü çerçöpe karşı sabr et Aksi takdirde ebeden hoşnut olamazsın""Belalar karşısında sabırsızlık yerine sabırla meşgul ol""Mecburen sevabına ihtiyaç duyduğun amel hususunda sabr et ve cezası karşısında sabr edemeyeceğin amel hususunda tahammül et""Sana inen üzüntüleri büyük bir sabır ve güzel bir yakin ile kendinden uzaklaştır""Sabırlı ol Şüphesiz ki sabır tatlı bir akıbet ve uğurlu bir sondur"

"Yerinizde oturun ve belalara karşı sabredin Heva ve hevese kapılarak dil ve ellerinizi hareket ettirmeyin""Sabırlı olun, şüphesiz sabır imanın sonu ve işlerin ölçüsüdür""En üstün sabır sabretmeye çalışmaktır""Musibetler için en güçlü teçhizat sabırdır""En üstün sabır musibetlerin acılığı karşısında sabretmektir""En üstün sabır sevdiği karşısında sabretmektir""En üstün teçhizat şiddetlere karşı sabretmektir""Şüphesiz akıbet açısından işlerin en övülmüşü sabretmektir"

"Sabır güzeldir, ancak senin için değil Sabırsızlık kötüdür, fakat senin için olan müstesna Senin musibetine uğramanın üzüntüsü oldukça büyüktür""Şüphesiz mihnetlerin hedefleri vardır ve hedeflerinin de bir sonu vardır Sonlarına ulaşıncaya kadar sabrediniz Bu yüzden zaman geçmeden hareket etmek mihneti arttırır""Eğer Allah sizleri bir musibete düçar kıldıysa o halde sabredin""Sabrederseniz her musibet için Allah’ın bir halefi vardır (o musibeti telafi eder)"

"Eğer sabredersen kalemin sana yazdıkları cari olur ve sen mükafatını görürsün Ama eğer sabırsızlık gösterirsen yine kalemin sana yazdıkları cari olur ve sen günahkar sayılırsın""Eğer sabredersen sabırla iyilerin derecesini elde edersin Eğer sabırsızlık edersen, sabırsızlığın seni ateşin azabına sokar""Hürlerin sabrettiği gibi sabredersen (ne ala!) Aksi takdirde cahiller gibi kendini unutkanlığa vurmuş olursun""Yüce insanlar gibi sabredersen (pek ala!) aksi takdirde hayvanlar gibi kendini gaflete vur""Şüphesiz sen sevdiğin şeyler karşısında sabr etmedikçe Rabbinden sevdiğin şeylere ulaşamazsın"

"Belaya düştüğünde sabret""Mihnetler karşısında sabredince keskinliğini köreltmiş olursun""Sana mihnetler gelince karşısında otur (sabret) Şüphesiz karşısında kıyam etmen (sabırsızlık göstermen) mihneti arttırır""Sabırla mihnet hafifler""Sabırla işlerin yüceliğine ulaşılır""Sabredince kendini başarı ve zaferle müjdele""Sabır ve yakin elbisesini giyin Şüphesiz bunlar genişlik ve zorluk anında güzel bir teçhizattır""Hüzünleri yudumla şüphesiz ki ben akıbet ve sonuç açısından hüzünden daha tatlı ve lezzetli bir yudum görmedim""Hilmin acısını yudumla Şüphesiz ki bu hikmetin başı ve ilmin meyvesidir"

"Sabrın sevabı musibetin acısını yok eder""Musibetin sevabı, musibete sabır miktarıncadır""Sabrın sevabı en yüce sevaptır""Farzları eda etme hususunda sabrederek Allah’a itaatte ve nafileler ile görevlerini yerine getirme hususunda çaba göstermede nefsini tecrübe et/dene""Sabrın güzelliği zaferin doğuşudur""Sabrın güzelliği her işin doğuşudur""Sabrın güzelliği her işin yardımcısıdır""Zaferin tatlılığı, sabrın acılığını yok eder""Sabrın devamı, zafer ve yardımın başıdır"

"Sabrı hayatının bineği, takvayı vefatının azığı edinen kimseye Allah rahmet etsin""İmanın başı sabırdır""Dinin süsü sabır ve hoşnutluktur""Musibete sabretmen belayı hafifletir ve sevabı çoğaltır""Hüzünleri yudumlamadaki sabrın, seni fırsatlara üstün kılar""Sabırsızlığa karşı sabırla muhalefet edin""Sabrı kurtuluşunun bineği ve takvayı vefatının azığı edinen kimseye ne mutlu!""Uzun süre sabretmek iyilerin ahlakındandır""Darlık ve bela halinde sabret""Sabır ve tahammül göster Şüphesiz sabır ve tahammül gösteren kimseye sıkıntılar kolay gelir"

"Sabırlı ol, şüphesiz sabır sağlam bir kale ve yakin sahiplerinin ibadetidir""Sabırlı ol, şüphesiz akıllı insanlar sabra tutunur ve cahil insanlar da ona döner""Sabırdan ayrılma, şüphesiz uzak görüşlü kimse sabra sarılır ve sabırsız insan sonunda ona döner""Büyük insanların sabrı, ilk zorluğun ulaştığı andır (Sonradan alışır ve sabredilecek bir durum olarak görmezler)""Zafer sabırdadır""Bazen sabır az bulunur""Sabredip de (işine) malik olmayan kimse azdır"

"Sabredip de güçlü olmayan kimse azdır""Sabredip de zafere erişmeyen kimse azdır""Nice kapalı şeyler sabırla açılır""Nice mümin kimseyi sabrı ve hüsn-ü zannı zafere eriştirmiştir""İşin acılığı esnasında tatlı sabret""Yardımın kefili sabırdır""Her musibet gören insanın bir sabrı vardır""Sabır yudumlanmadıkça sebep hasıl olmaz""Sabırdan yardım dileyen kimse yardımı kaybetmez""Sabırla birlikte musibet olmaz""Sabırdan; akıbet açısından daha çok övülen, sonuç açısından daha lezzetli kötü edebi def etme açısından daha etkili ve bir şeyi derk açısından daha çok yardımcı bir şey yoktur"

"Sabırla yardım alan kimse yardımı kaybetmez""Sabreden kimse zafere erişir""Sabreden kimse hedefine ulaşır""Sabırdan yardım dileyen kimseye, sabır yardım eder""Sabreden kimseye musibeti küçük gelir""Sabreden kimseye mihneti hafif gelir""Hüzünleri yudumlayan kimse fırsatlara ulaşır""Sabrın kurtuluşa erdiremediği kimseyi sabırsızlık helak eder""Musibete sabreden kimse musibet görmemiş kimse gibidir""Akıbeti gözetleyen kimse sabreder""Eziyetin acılığına sabreden kimse takvanın doğruluğunu açığa çıkarmış olur""Sabır kalkanını zırh edinen kimseye musibetler kolaylaşır"

"Uzun eziyete sabreden kimse takva doğruluğunu açığa çıkarmış olur""Münezzeh olan Allah’ın belasına sabreden kimse Allah’ın hakkını eda etmiş, cezasından sakınmış ve sevabını ümit etmiş olur""Sabreden kimse nefsini saygın kılmış, zafer elde etmiş ve münezzeh olan Allah’a itaat etmiştir""Çabasına sabretmeyen kimse iflasa sabreder""Peş peşe üzerine zamanın musibetleri inen kimse, sabrın faziletini elde eder""Sabır ve kanaat elbisesini giyinen kimse aziz ve yüce olur"

"Allah’a itaat ve günahlar karşısında sabreden kimse çok sabırlı mücahittir""Sakınma acısına sabretmeyen kimsenin hastalığı uzun sürer""Uzun süre sabredenin göğsü daralır""Zafer bineğini rahvan kılan kimse zafere erişir""Musibetlere sabretmek imanın hazinelerindendir""Musibetler e sabretmek en üstün uzak görüşlülüktür""Belaya sabretmek güzel ahlakın alametlerindendir""Sabreden kimse musibet görmemiştir""Sabırdan ayrılmayan kimse helak olmaz"

"Sabır sevabı gibi bir sevab (kimseye) hasıl olmaz""Sabrettiğin şey, lezzet aldığın şeyden daha hayırlıdır""Uzak görüşlülük sabırla güçlenir""Sabrın acılığı zafer meyvesini verir""Sabrın acılığı zaferin tatlılığı giderir""Zaferin anahtarı, sabırdır""Sabır güzel bir destektir""Belalara sabretmek güzel bir yardımcıdır""Sabır ve yakin elbisesini zırh edinen kimse hidayete erişmiştir"

"Sabır gibi bir iman yoktur""Sabırla birlikte bir sürçme yoktur""Tatsızlıklar sadece sabırla defedilir""Sabırdan daha üstün bir yardımcı yoktur""Sadece dünya belasına sabreden kimse ahiret nimetiyle nimetlenmiştir""Çok sabırlı insan her ne kadar zaman uzasa da zaferi yitirmez""Sabır sadece muhalifin sevdiği şeye sabretmekle hasıl olur""Sabrı olmayanın zaferi de olmaz""Çok sabırlı insanların işi, isteklerin sonuna ve hedefine ulaşmaya varır"
(Gurer'ul-Hikem'den)
"Yanımda bulunan hayırdan (yani maldan) hiçbir şeyi sizlerden alıkoymuyorum Şu muhakkak ki, kim (istemeyip) iffetli kalmak isterse, Allah onu iffetli kılar Kim de sabretmeye çalışırsa, Allah ona da sabır ihsan eder Kim insanlardan müstağni olmak isterse, Allah onu müstağni kılar Sizlere sabırdan daha hayırlı ve sabırdan daha geniş hiçbir atıyye asla verilmemiştir!" buyurdu
(Sahih-i Buhari, Cilt 14, syf6401)
Sen, yakini bir imanla, tam bir rıza ile Allah için çalışmaya muktedir olabilirsen çalış; şayet buna muktedir olamazsan, hoşuna gitmeyen şeyde sabırda çok hayır var Şunu da bil ki nusret sabırla birlikte gelir, kurtuluş da sıkıntıyla gelir, zorlukta da kolaylık vardır, bir zorluk iki kolaylığa asla galebe çalamayacaktır

Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof Dr İbrahim Canan, 16 cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s 315
Sabır imanın yarısı, yakin de imanın tamıdır (Hzİbni Mes'ud ra) Ramuz El-hadis s217
Haya zinettir Takva'da keremdir En hayırlı binek de sabırdır İbtila halinde insanın musibetinin berteraf olmasını Allah'tan beklemek ibadettir
(HzCabir ra) Ramuz El-Hadis s204
Mümin kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır Zira her işi onun için bir hayırdır Bu durum, sadece mümine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır
Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof Dr İbrahim Canan, 2 cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, 1992, s 208
Hz Enes (radıyAllahu anh) anlatıyor:
"Resulullah as ölen çocuğu için ağlamakta olan bir kadına rastlamıştı:
"Allah'tan kork ve sabret!" buyurdu: Kadın (ızdırabından kendisine hitab edenin kim olduğuna bile bakmadan):
"Benim başıma gelenden sana ne?'' dedi Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) uzaklaşınca, kadına:
"Bu Resulullah idi!'' dendi Bunun üzerine, kadın çocuğun ölümü kadar da söylediği sözden dolayı (utanıp) üzüldü (Özür dilemek için) doğru aleyhissalâtu vesselâmın kapısına koştu: Ama kapıda bekleyen kapıcılar görmedi, doğrudan huzuruna çıktı ve:
"Ey Allah'ın Resulü, (o yakışıksız sözü) sizi tanımadan sarfettim (bağışlayın!)" dedi Aleyhissalâtu vesselam:
"Makbul sabır, musibetle karşılaştığın ilk andakidir" buyurdu"Buhari; Cenâiz 43
--------------------------------------------------
Ebu Sinân anlatıyor: "Oğlum Sinan'ı defnettiğimde kabrin kenarında Ebu Talha el-Havlani oturuyordu Defin işinden çıkınca bana:
"Sana müjde vermeyeyim mi?'' dedi Ben:
"Tabii, söyle!'' dedim
"Ebu Musa el-Eş'ari (radıyAllahu anh) bana anlattı'' diye söze başlayıp Resulullah'ın şu sözlerini nakletti:
"Bir kulun çocuğu ölürse, Allah meleklere şöyle söyler:
"Kulumun çocuğunu kabzettiniz mi?"
"Evet" derler
"Yani kalbinin meyvesini elinden mi aldınız?'' Melekler yine:
"Evet" derler Allah tekrar sorar:
"Kulum (bu esnâda) ne dedi?''
"Sana hamdetti ve istircâda bulundu'' derler Bunun üzerine Allah Teâla hazretleri şöyle emreder:
"Öyleyse, kulum için cennette bir köşk inşa edin ve bunu Beytu'l-hamd (hamd evi) diye isimlendirin''
Tirmizi; Cenâiz, 36; (1021)
Acıya katlanma, sıkıntı ve meşakkatlere karşı soğukkanlılıkla mukavemet etme, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etme
Sabır ruhun bir melekesidir, güzel bir huydur Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebat, sabretmekle mümkündür Allah'ın emirlerini yerine getirmek, aklın ve dinin hoş görmediği ve nefsin meşrû olmayan istek ve arzularına mukavemet edebilmek, hayatta elde olmadan başa gelen ve insana büyük elem ve keder veren bela ve musîbetlere karşı koyabilmek ve bunların üstesinden gelebilmek için sabırlı olmak ve sabretmeye alışmak lazımdır
Bütün faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı bu güzel özelliktir Her türlü rezaletin sebebi sabırsızlık veya gerektiği kadar sabır gösterememektir Sabır her faziletin üstünde bir değer taşır "Şüphesiz Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir" (el-Bakara, 2/153, 155)
Sabrın sonu selamettir, başarıdır Sabır acıdır Fakat sonucu tatlıdır Hz Peygamberimiz (sas); "Sabreden başarıya ulaşır' ; "Sabır başarının anahtarıdır"; "Sabır bir ışıktır"; "Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir"; "Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende bir çok hayır vardır" buyurarak sabrın faziletini anlatmıştır
Hz Peygamberimiz (sas); "Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür" (Buhârî, Cenâiz, 32) sözüyle bir felaketle ilk karşılaştığı zamandaki sabrın önemini vurgulamıştır Sabretmek, mahkûmiyete, meskenete ve zillete razı olmak, haksız tecavüzlere, insan haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara ses çıkarmamak anlamına gelmezÇünkü meşru olmayan şeylere karşı sabretmek caîz değildir Bunlara karşı içten elem duymak ve bunlarla mücadele etmek gerekir İnsanan kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanması ya da karşılayabileceği ihtiyaçları karşısında gevşemesi sabır değil, acizlik ve tembelliktir Rasulullah (sas); Ya Rabbi! Acizlikten ve tenbellikten sana sığınırım” (Buhari, Cihad, 25) diye dua etmiştir
Bazı sıkıntılar vardır ki, kulun irade ve gücünü aşar Böyle felaketler başa geldiği zaman heyecana kapılmadan ve şikayet etmeden takdir-i ilâhiye razı olup sabretmek müminlerin özelliklerindendir Nitekim Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerimde sabr-ı cemili (güzel sabır) emretmektedir (Yusuf, 12/18) Rasulullah (sas) Sabr-ı cemil şikayet edilmeyen sabırdır” buyurmuştur Aslında elden bir şey geldiği zamanlarda sabırsızlık gelmediği zamanlarda sabırsızlık göstermenin bir faydası yoktur ve lüzumsuz bir harekettir
Kur'ân-ı Kerim'in yetmişten fazla ayetinde zikredilen sabır, insan tabiatına aykırı olan zorunlu hallere uymak ve güçlüklere karşı koymak demektir Sabrın gâyesi, beklenmedik olaylar, içine düşülen güçlükler karşısında tedirgin olmamak, paniğe kapılmamak ve tahammül göstermektir Allah Teâlâ sabredenlere mükâfatını hesapsızca vereceğini müjdelemiş ve onları övmüştür
Mü'minler, çoğu zaman sırf inandıkları için Allah düşmanlarının zulüm ve kötülüklerine hedef olurlar; çeşitli işkencelere uğrar, onlarla savaşmak zorunda kalırlar İşte bu durumda sabır, mü'minin güç kaynağı, imanının koruyucusudur Hz Musâ'ya inananlara Firavun eziyet etmek isteyince onlar: "Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi müslüman olarak öldür" (el-Araf 7/126) diye duâ etmişlerdi Sevgili Peygamberimiz ve ilk müslümanların, yapılan işkence ve eziyetlere nasıl sabır ve tahammül gösterdikleri bilinen bir husustur
İbadetlerin nefsimize ağır gelen yönleri de sabırla hafifler Böylece huzur içinde günde beş vakit namaz kılar, sıcak yaz günlerinde hiç bir sıkıntı duymadan oruç tutarız Diğer ibadetler ve ahlâkî davranışlarda böyledir Aşağıdaki âyetler bunu göstermektedir:
"Her kim sabreder ve suç bağışlarsa, bu hareket arzu edilen en iyi işlerdendir" (eş-Şurâ, 42/43); "İçinizden mücahitleri ve sabredenleri belirtelim diye sizleri mutlaka imtihan ederiz Haberlerinizi de denetleriz” (Muhammed, 47/31)

Çoğu zaman insan nefsine uyar; Allah Teâlâ'nın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmak ona zor gelir, nefse hoş gelen fena arzularını tatmin etmek ister, iyilik ve faziletlerden kaçınır Meselâ; cebindeki parasını eğlence ve zevkleri için harcamak, bir yoksula vermekten daha hoş gelir Bir çocuk için oyun oynamak, ders çalışmaktan daha ilgi çekici görünür Gezip tozmak, çalışıp kazanmaya tercih edilir
İşte bu durumda, insanın, kendisine zor gelse bile, iyi olanı, faydalı olanı seçmesi, sabır ve tahammülle onu yerine getirmeye çalışması çok güzel bir davranıştır
Ayrıca insanlar hayat boyunca, bolluk veya yokluk içinde kalabilir, sağlıklı iken hastalanır, sel, deprem, yangın gibi felâketlerle karşılaşabilir; bütün bu durumlarda insanın en büyük dayanağı sabırdır Aksine davranış, insanı Allah Teâlâ'ya isyana ve nankörlüğe sürükler Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyurmuştur: "Doğrusu kim Allah'tan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse; muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatı boşa, çıkarmaz" (Yusuf, 12/90)
Peygamberler sabrın en büyük örnekleridir Çünkü onlar bütün güçlükleri sabırla karşılamışlardır Dileğimiz Allah (cc)'ın bizi, "belâlarına çok sabreden ve nimetlerine çok şükreden" kullarından eylemesi olmalıdır (İbrahim, 14/5)
Sabrın sonu selâmettir Sabır, iman ve ibadetin, ilim ve hikmetin, kısaca bütün faziletlerin başıdır Sabırlı insan iyi insandır İyi işler yapıp birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin kurtuluşa ereceklerini Allah Teâlâ haber vermiştir Sabır zafere giden yoldur (el-Asr, 103/1-3)
Peygamber Efendimiz; "Sabır ve tahammül gösteren kimseyi Cenab-ı Hakk sabırlı kılar Sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet hiç bir kimseye verilmemiştir" (Tirmizi, Birr, 76)
"Hoşlanmadığın şeye sabretmende büyük fayda vardır" (Ahmed b Hanbel, Müsned, I, 307) buyurmuştur

Ayrıca Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:

"Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz; sabredenleri müjdele" (el-Bakara, 2/ 155)

Bu ve benzeri âyetlerden Allah Teâlâ'nın insanları çeşitli sıkıntılara uğratarak imtihan ettiğini ve bu imtihanı sabredenlerin kazandığım öğreniyoruz
Sabırla bütün zorluklar halledilmekte, her türlü engel aşılmaktadır Onun için atalarımız: Sabırla koruk, helva olur" demişlerdir

Hz Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Mü'minin işi hayrete şayandır Zira işinin hepsi onun için hayırlıdır Bu özellik yalnız mü'mine özgüdür Zira sevinirse şükreder Bu ise onun için hayırlıdır Başına belâ gelirse sabreder Bu da onun için hayırlıdır" (Riyâzüs-Sâlihin, 1, 54)
Bizim için mutlaka hayırlı olduğuna inandığımız sabır, bütün peygamberlerin ortak sıfatıdır Allahın dinini tebliğ ederken hepsi çeşitli sıkıntılara uğramış, kendilerine eziyet edilmiş, yurtlarından çıkarılmış Hükümdarlar tarafından zindana atılmış ama onlar daima sabretmişlerdi Kuran-ı Kerimde peygamberlerin sabrını dile getiren pek çok ayet-i kerime vardır Rasulullahın hayatı ise baştan sona en güzel sabır örnekleri ile doludur Bu sebeple her müslümana düşen görev, kurtuluşun sabırda olduğunu düşünerek, Allahtan sabır dilemek ve sabırlı olmaktır
Peygamberimiz (sav) ashabından bir gruba, 'sizler kimlersiniz?'diye sorarOnlar,
'biz mü'minleriz'diye cevap verince onlara,"imanınızın belirtisi nedir?"sorusuna da,
"belalara sabreder,rahatlığa şükreder,kazanın tecellisine ise razı oluruz"diye cevap verirlerPeygamberimiz onlara"kabe'nin rabbine yemin ederek söylüyorum ki,sizler gerçek mü'minlersiniz"

Taberani el-evsat'ta rivayet etmiştirAyrıca Ahmed bHambel de İbn Abbas'tan rivayet etmiştir
Hzisa(as)der ki:"Hoşunuza gitmeyen şeylere sabretmedikçe,sevdiğiniz şeylere kavuşamazsınız"

(imam Gazali'nin Kalplerin Keşfi)

Muhterem Müslümanlar!
Bu haftaki hutbemiz, Musîbetlere karşı sabretmek ve onlardan ibret almak hakkında olacaktır
Kulluk; ahde vefa, konulan hududa îtina, verilene rıza, alınana da sabır göstermektir 1 İnsanoğlu yaratıldığından buyana, Allah’a kul olma gayretindedir Her ne zaman ki bu gayret azalmış veya yok olmuş ise, Rahmet sıfatının sahibi bulunan Cenab-ı Hak, gafletten uyandırmak için, muhtelif bela ve cezalar ile kullarını imtihana tabi tutmuştur
Bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Görmezler mi ki, her yıl, bir veya iki defa imtihan olunurlar, sonra da tevbe etmezler, ibret almazlar” 2 Diğer bir ayet-i celilede de: “Andolsun ki sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan canlardan ve mahsüllerden yana eksiltme ile imtihan edeceğiz Sabredenlere lütf-u keremimi müjdele”3 , buyrulmaktadır
Peygamber Efendimiz (SAV) hadisi şeriflerinde: “Allah kime hayır eriştirmeyi dilerse, onu bir musibete uğratır”4 , buyurmuşlardır
Dikkat edilirse, ayet-i kerimelerde, kulun geçeceği üç basamağa işaret edilmiştir
İlk basamak, bela ve musibetler ile imtihan olunmak Bela, İnsana itâat halinde gelir de itâate devam ederse, rütbe ve derecedir Gaflet halinde iken gelir de uyanırsa, mağfirettir İsyan hâlinde iken gelir de o halden dönerse, af ve mağfiret, günaha devam ederse, cezâdır
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Mükafatın büyüklüğü belanın şiddetine göredir Allah sevdiği topluluğu belaya uğratır”5

İkinci basamak, musibetlere sabretmek Sabır, acıya katlanmak, insan tabiatına hoş gelmeyen bir takım hallere, telaş göstermeyip, tehammül etmekten ibarettir Sabır, tâate devam etmeye, günahları terk etmeye, musîbete katlanıp, kimseye şikâyette bulunmamaya sabretmektir
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Keriminde şöyle buyurmaktadır: “Ey iman şerefi ile temayüz etmiş olan kâffe-i ehl-i iman! Sabr-ı sebat ile yardım isteyin Şüphe yok ki, Allah sabr edenler ile beraberdir” 6
Sonuncu basamak ise, belanın kendi kusurlarından dolayı geldiğini düşünüp, ibret almak ve gidişatını düzeltmektir İbret; uyanmayı icabettiren hadisedir İbret almak ise; ders alınacak hadise karşısında uyanıp, mevcut hali değiştirmektir
Bir musîbet, bin nasihatten daha müessirdir Fakat şuursuz kişi için musıbetin de kârı yoktur “Mü’min kişi bir delikten iki defa sokulmaz” 7 hadis-i şerifi, uyanık olmaya teşvik ederken; geçen hadiselerden ibret almaya da işaret buyurur O halde yapılması icabeden iş, ibret almasını öğrenmektir
1 Seyyid-i Şerif Cürcânî hz, Kitâbü’t-Ta’rifât s63 (ubudiyyet maddesi) İran-Tahran
2 Tevbe 126
3 Bakara 155
4 Münavî, c 6 s243
5 Riyazüssalihin c1 s256 terceme
6 Bakara 153
7 Nasûhî, Dînî ve Felsefî Ahlak Lugatçesi, Bilmen Yay İstanbul-1967

BİR YÜREK İNCİNMESİN DİYE..


BİR YÜREK İNCİNMESİN DİYE..
Tasavvuf tarihinin meşhur sîmalarından biri olan Belh şehrinin meşâyıhından Hâtem-i Esamm hazretleri
 Allah ve Rasûlü –sallallâhu aleyhi ve sellem- in manevi terbiyesi ile nefsini ve ruhunu incelterek ahlakını
yüce bir mertebeye yükseltmeye muvaffak olmuş müstesna bir şahsiyettir.
Hazret-i Pîr’in işitme hissi son derece güçlü olmasına rağmen “Esamm” yani “sağır”
lakabıyla meşhur olması pek ibretli bir hadiseye dayanır:
Birgün kendilerine maruzatta bulunmak üzere dertli bir kadıncağız geldi.
Tam meramını anlatmaya başlamıştı ki kadından gayr-ı irâdî olarak kaza ile çirkin bir ses sadır oldu.
Kadın bir mum gibi eridi adeta mahvoldu.
Hâtem Hazretleri ise kadının mahcup olup müşkil durumda
kalmaması için hiçbir şey duymamış gibi kendisini işitmezliğe verdi ve elini kulağına götürerek:
“-Bacım kulağım zor işitiyor; biraz yüksek sesle söyle! Duyamadım…” dedi.
Böylece kadıncağız kusurunun gizli kaldığını düşünerek rahatladı.
 Meramını yüksek sesle tekrar anlatmaya başladı.
Rivayete göre bu hadiseden sonra Hâtem hazretleri kadının duyup da
 incinmemesi için o ölene kadar tam on beş yıl herkese karşı sağırmış gibi davrandı.
Bu münasebetle de “Hâtem-i Esamm” yani “Sağır Hâtem” lakabıyla şöhret buldu.
Bu misaldeki parlak inceliği ve ahlaki seviyeyi sadece
kitaplardan edinilen malumatlarla hayata geçirmek elbette ki mümkün değildir.
Hâtem Hazretleri’nin sergilediği bu nezaket ve
fazilet onun Cenab-ı Hakk’ın “Settâru’l- uyûb” yani “ayıpları örtücü”
sıfatından aldığı hisseyi ahlaka dönüştürmüş olmasıyla izah edilebilir.
Böyle davranışlar özellikle tasavvufta
“Allah’ın ahlakıyla ahlaklanma” şeklinde tabir olunmuştur.
Osman Nuri Topbaş 

“YAŞAMAK İÇİN ÇOK NEDENİM VAR.”


Hayat, bazen ne kadar karmaşıklaşıyor. Kördüğümün ucunu bulup çözemiyorum. Nereye baksam umutsuzluk, mutsuzluk.  Artık görmek istemiyorum bulutlarla kaplı gökyüzünü. Güneş doğsun ve hiç batmasın. Umutlarım bitmesin. Yolun sonu görünsün hep, aydınlık, mutlu..
             Yine mi hüzün? Yine mi umutsuzluk? Hiç mi ışık görmüyorum yolun sonunda ? Neden silip atamıyorum gökyüzünü kaplayan bulutları? Güneşimi engelleyen ne? Her şey benim elimde değil mi? Kışın baharı yaşayabilmek mesela, yetmişinde de yirmili yaşları yaşayabilmek mesela…Yüreğinde umut büyütmek, olumsuzluklara gözlerini kapamak mesela…
            Şimdi cemreler düşerken, doğa canlanmaya başlamışken bir rota çizmeliyim kendime. Hüzünlerden uzak, aydınlık ve sıcak ülkelere giden. Bunu başarırsam bana yol gösterecek bir deniz feneri bulurum mutlaka. Bulamadım mı ? Kendi deniz fenerimi kendim yaparım. Bulurum yolumu, açılırım engin denizlere. Fırtına mı? Vız gelir bana, varsa içimde direnme gücü.
          İnanırsam ve güvenirsem neden aşmayayım karlı dağları? Hele en güzel çiçek duruyorsa zirvesinde. Ve dağın ardında bekleyenim , özleyenim varsa. Ya da umutlarım gerçekleşecekse. Dağlar korksun benden, yollar ve yıllar…
          Yüreğimi yokluyorum, öyle sevgi dolu ki. Sevebilir çöp kutusunda yiyecek arayan kirli burunlu bir kediyi. Tüyleri kömür tozuna batmış bir köpeği. Sevebilirim, çöplükte açan bir çiçeği, ağacın tomurcuğunu, yeni çimlenen bir otu. Gökyüzünde uçan kuşu, yağan yağmuru, suyu.
           Yüreğim çarpmayı bilir sevgiyle. Yeter ki umut eksilmesin penceremden. Karanlığı sevebilirim, ardından doğacak aydınlık bir günün hatrına. Şiddetli geçen kışları severim, ardından gelecek bahar aşkına. Sonbaharda, sararıp dökülen yapraklara hüzünlenmek yerine, ilkbaharda yeşerecek yeni yaprakların hayaliyle mutlu olabilirim.
             Gözlerim görmeyi bilirse, riyadan uzak, mutlu olabilirim. Gökyüzünün mavisi, ormanın yeşili, çiçeğin pembesi ne güzeldir, yaşama gücü verir insana.
             Sağlıklıysam, biliyorsam sevmeyi, güveniyorsam kendime ve durabiliyorsam zorluklar karşısında dimdik, hangi zorluk yıkabilir beni? Kuş sesleri, çiçek kokuları dolabiliyorsa içime mutluyum demek ki. Ve yaşamak için çok nedenim var.
               Ne güzel bunu keşfedebilmek:Hayat, bazen ne kadar karmaşıklaşıyor. Kördüğümün ucunu bulup çözemiyorum. Nereye baksam umutsuzluk, mutsuzluk.  Artık görmek istemiyorum bulutlarla kaplı gökyüzünü. Güneş doğsun ve hiç batmasın. Umutlarım bitmesin. Yolun sonu görünsün hep, aydınlık, mutlu..
             Yine mi hüzün? Yine mi umutsuzluk? Hiç mi ışık görmüyorum yolun sonunda ? Neden silip atamıyorum gökyüzünü kaplayan bulutları? Güneşimi engelleyen ne? Her şey benim elimde değil mi? Kışın baharı yaşayabilmek mesela, yetmişinde de yirmili yaşları yaşayabilmek mesela…Yüreğinde umut büyütmek, olumsuzluklara gözlerini kapamak mesela…
            Şimdi cemreler düşerken, doğa canlanmaya başlamışken bir rota çizmeliyim kendime. Hüzünlerden uzak, aydınlık ve sıcak ülkelere giden. Bunu başarırsam bana yol gösterecek bir deniz feneri bulurum mutlaka. Bulamadım mı ? Kendi deniz fenerimi kendim yaparım. Bulurum yolumu, açılırım engin denizlere. Fırtına mı? Vız gelir bana, varsa içimde direnme gücü.
          İnanırsam ve güvenirsem neden aşmayayım karlı dağları? Hele en güzel çiçek duruyorsa zirvesinde. Ve dağın ardında bekleyenim , özleyenim varsa. Ya da umutlarım gerçekleşecekse. Dağlar korksun benden, yollar ve yıllar…
          Yüreğimi yokluyorum, öyle sevgi dolu ki. Sevebilir çöp kutusunda yiyecek arayan kirli burunlu bir kediyi. Tüyleri kömür tozuna batmış bir köpeği. Sevebilirim, çöplükte açan bir çiçeği, ağacın tomurcuğunu, yeni çimlenen bir otu. Gökyüzünde uçan kuşu, yağan yağmuru, suyu.
           Yüreğim çarpmayı bilir sevgiyle. Yeter ki umut eksilmesin penceremden. Karanlığı sevebilirim, ardından doğacak aydınlık bir günün hatrına. Şiddetli geçen kışları severim, ardından gelecek bahar aşkına. Sonbaharda, sararıp dökülen yapraklara hüzünlenmek yerine, ilkbaharda yeşerecek yeni yaprakların hayaliyle mutlu olabilirim.
             Gözlerim görmeyi bilirse, riyadan uzak, mutlu olabilirim. Gökyüzünün mavisi, ormanın yeşili, çiçeğin pembesi ne güzeldir, yaşama gücü verir insana.
             Sağlıklıysam, biliyorsam sevmeyi, güveniyorsam kendime ve durabiliyorsam zorluklar karşısında dimdik, hangi zorluk yıkabilir beni? Kuş sesleri, çiçek kokuları dolabiliyorsa içime mutluyum demek ki. Ve yaşamak için çok nedenim var.
               Ne güzel bunu keşfedebilmek: “YAŞAMAK İÇİN ÇOK NEDENİM VAR.”

BU BİR HAYIFLANMA VE CAN ÇEKİŞME


Bu bir yazı değil. Bu bir iç çekişme can çekişme kendimle konuşma yada her neyse ... Kelime uyumu umursanmadan sıralanmış sözcükler.

Uzun zamandır sana kavuşamadan senden ayrılma fikrine alışmaya çalışıyorum. Şimdiki bu dönemde yalnızca ben acı çekmiyorum seninde benimle birlikte üzüldüğünü biliyorum. Beni üzen uzakta olan bedeninin o bir türlü öpemediğim dudaklarının tutamadığım ellerinin sarılamadığım kollarının içimi cız ettiren o kokunun şimdikinden çok daha uzaklara gidiyor olması. İstemiyorsun bu şehri terketmeyi ama mecbursun. İstemiyorum bende senin için şizofreni bir
aşk beslemeyi ama mecburum.


Seçimleri yapamadım. İlk andan itibaren dürüst oynadığım için kazanamadım. Senin bu şehirden ait olmadığın yerlere gitmeni sağlayan yanlış davranışların benimse seninle olabilmek adına yaptığım kendimce doğrularım var. Doğrular da kazandırmadı yanlışlarda. Kader mi bu? Kim bilir belki senin ait olduğun yer burası değil benim ait olduğum yerde senin yanın değildi.

Şimdi sana kızıp söylendiğim için üzülüyorum. Ben senin üzülmeni gerçekten istememiştim. Sana ’ seni seviyorum ’ demeye diyebilmeye cesaretim olmadı hiç. Senin yanına aradığının gerçekten bir dişi olduğunu bilsemde ben içimdeki çocuğu hiç bir zaman öldüremeyi başaramadım. Belki de ben senin için böyle kalmak istedim. Öyle olsaydım kaç kere o çok sevdiğin playstationı oynayabilirdin benimle? Kaç kere futbol konuşabilirdin? Yada söyler misin kaç cosmopolitan okusaydım futbol dergisi yerine seni bukadar tanıyıp sevebilirdim? 22 yaşında bir kız çocuğu olmayı seviyorum ben. Kendimi hep böyle mutlu hissettim ben. Dut ağaçlarının tepesine çıkıp ağızım burnum kırmızı olunca futbol oynayınca tavla oynayınca yada her neyse işte ... Ama en çok en çok seni sevdim ben ve çok sevdiğim bir çok şeyden vazgeçmeye razıydım gelseydin eğer. Gelmedin.

O kadar çok gece oldu ki sesim kısılana kadar Allah’a dua ettim. Baş edemeyeceğim şeyleri bana vermesin altından kalkamayacağım işleri benden uzak tutsun ve seni bana kavuştursun diye. Çelişkide miydim dua ederken? Kötü insanları benden uzak tutması ve seni bana kavuşturmasını isterken. Bunun farkına vardığım anda ettiğim dualarımı Allah’ım hayırlı değilse bile O’nu bana ver demeye başlamıştım. Şimdi gidiyorsun. Daha daha çok daha uzaklara. Yoksa Allah’ım senin benim için bu kadar mı yanlış birisi olduğunu düşünüyor.

Hep sevdim ama seni. Seni görebilme umuduyla kilometreleri her geçişimde ve hayal kırıklığı gözyaşları ile her geri dönüşümde. Sabret dediler ettim hisset dediler ettim dua et dediler ettim. Yanında olmama izin vermedin ama bana kendini yakın gösterip uzağında olmama hep izin verdin. Söylesene boynuma bağladığın ipin kaç santimdi? Nekadar sağlamdı da ben 5 senedir defalarca senden kaçış çabama rağmen kurtulamadım. Şimdi de çok çok daha uzaklara götürüyorsun bana ait olmayan beni. Kaçmaya çalışmıyorum artık. Zaten çabam gücüm kuvvetimde kalmadı. Tek bildiğim her gittiğin yere geldiğim her bastığın toprağa basabildiğim ve başkalarının kollarında nefes alışlarına şahitlik edebildiğim. Nasıl neden çelişkisi kurmuyorum artık.

Kendimi anlıyorum da peki sen? Peki ya sen neden gitmeme izin vermiyorsun? Seni sevmem mi hoşuna gidiyor; seni diğerlerinden farklı sevmemin cazibesine mi kapılıyorsun yoksa sadistliğinin en keyif verici yanı ben mi oluyorum. Neden git diyemiyorsun. Neden istemiyorum demiyorsun. Neden hala hayatımda duruyorsun? Ve neden ısrarla bana ah ettirip kendine acı çektiriyorsun? Son ah çekişimde anladım ki zararı sana değil kendime verdim. Bu kadar uzaklara gidebileceğin sonucunun bu olacağı aklıma gelmemişti. Madem olmayacak neden kader bizi bukadar birbirimize bağlamış. Neden parmağın kesilse parmağım acıyor? Neden başına gelecek şeyleri rüyalarımda görüyorum.

Vazgeç... Unut ... Adını anma ...
Kaç gece kaç sabah denedim bilsen. Kaç gece ağlayarak Allah’a yalvardım. Kaç sabah ettim uykusuz. Bilemezsin. Uzaktan davulun sesi hoş geldiği gibi hoş göründüm gözüne. ’Zararsız insan bencil olmayan insan ve benim iyiliğimi düşünen insan.’ Bu değil mi? tek sebep bu. Halbuki farkedemiyorsun en büyük işkenceyi benim acı çektiğim her dakikadan sonra sen çektin. Beni üzdüğün her dakikadan sonra sende üzüldün. Görmüyorsun göremiyorsun. Etrafın çevren öyle kalabalık ve sen öyle sığsın ki fark edemiyorsun.

Koca bir yanım senden nefret ederken küçücük kalbim seni seviyor ve lanet olası koca yanım o küçücük şeye yeniliyor?

Sadistliğinle mazoşit olduğumu farkettirmiş olsanda hayalinle geçen her gün güzel. Hala güzel. Dediğim gibi acısı güzel. Mutluluğunu zaten bilemedim hiç ben.

Peki git. Götür benide.
Hoşçakal. Bana acı vermediğin sürece hoşçakal ama yalnız.
Tenine değen bir şeyin düşüncesi bile beni çıldırtmaya yetse de.

Hoşçakal.

SANA ANLATAMADIKLARIM VARDI


Sana hiç söyleyemeyeceğim sözler biriktirdim yüreqimin köşesinde..Sana hiç veremeyeceqim yazılar derledim kaqıt köşelerinde..O kadar çok şey anlatmak isterdim ki oysa sana..Ama anlatsamda anlamazsın ki bazı şeyleri..Benim için çok deqerli olan bu anlamlar bu yaşayışlar bu sözler belki senin için hiç bir şey ifade etmeyecek..Belki duysan qülüp qeçiceksin..Deqerini anlamayacaksın..!!
Sana sevqiLer biriktirdim tüm benLiqimde..DamarLarımda doLaşan kanıma karışan..ALdıqım her nefeste seni soLudum çektim sakladım içime..kapLa diye tüm bedenimiruhumu..kendimi hiçe saydım..!!
Sana hayaller topLadım yıLdızLardan..içimde bi qökyüzü var şimdi..Sana mutLuLukLar diLedim içimde oLuşan o qökyüzündeki yıLdızLardan..DuaLar ettim senin adına hep qüLsün o diye..Sana qeLen acı veren şeyLeri benim yaşamam için..Sen aqlama diye döktüm qözyaşlarımı hep..Senin için yanmasın hiç diye hep ben acı çekmek istedim..Her qece açtım penceremi yada çıktım baLkona..Gökyüzüne bakıp senin iyi oLmanı diLedim..Ne durumdasın diye merak ettim..O nasıL diye sordum hep..Cevapsızz..!!
Sana özLemLer biriktirdim..Sarıp sarmaLadım seni..içimde bi yerLere qötürdüm üşüme diye..Ordayken biLe özLedim seni..Hasretin soquk nefesini duydum her qece..Seni de vurmasın diye vazqeçişLerim oLdu..ÖzLemLerin de özLemini yaşadım hep..Sen yaşama böyLe özLem diye hep mutlu ol sevdiklerinLeözLediklerinLe ol diye duaLar yaqdırdım üzerine..!!
Sana öLümsüz bi
aşk qönderdim..Sonu sonsuzLuk olan..Öyle bi aşk besLedimbüyüttüm ki içimde sıqmaz oldu ruhumayüreqimebedenime..Öyle çoktun ki bendeöyle bi kapladın ki qidersembitirirsem bende biterim..Gittim belki ama bilki bitirmedim..Bitiremem ki zaten..Vazqeçememki gözLerindenhayallerimden..Sen; ben var olduqum sürece hep bende oLacaksın..Başk
a yürekLerde çarpsada kaLbin benim kalbimde bir sen çarpacaksın..Hep orada benLe yaşayacaksın..Bensen ve hayaLLerim..Vazqeçmem mümkün olmayacak bunLardan..Sen vazqeçti sansanda öyLe biLsende öyLe oLmayacak..!!
Ben seni seviyorum..evet ama qerçek seni deiL..HayaLimdeki seni..hayaLini kurduqum ruhun bedenisin sen..İlkimsintekimsinsonumsun..Kimseyi bu kadar sevemeyeceqim biliyorum..Biliyorum sen hep benim oLacaksın hayallerimde..Ve ben içinde sadece sen olan hayaLLerimle yaşamaya devam edeceqim..Yine sana
aşkLar özLemLer hayaLLer umutLar sözLer duaLar biriktirerek yüreqimin en saqlam qörünen ama en derinden kanayan yerinde..!!

DERTSİZ YAPILAN DUA SOĞUKTUR...

ATATÜRK'ÜMÜZÜN SOYAĞACI




AYETLER VE HADİSLER RESİMLİ








İNSAN YAĞMUR GİBİ OLMALI


İnsan yağmur gibi olmalı, herkesi ısıtabilmeliRahmeti kuşanıp herkese herşeye merhamet etmeli insan sözünü yağmur gibi yumuşakça indirmeli kulaklara kırıp dökmemeli, damla damla söylemeli ince, ince sevmeli şevkatli olup kimseyi küçümsememeli, hor görmemeli, kimsenin dalını kırmamalı insan yağmur gibi, bir  görünmeli, bir saklanmalı.Öyle ince olmalı ki ihtiyaç duyan onu dizi dibinde bulmalı.İhtiyaç bittiğinde ise hiç şikayetsiz ortalıktan kaybolmalı.

KUTLU YOLDA YÜRÜYENLERE NE MUTLU.


               
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 İlahi hikmetini bizlerden esirgemeyen ve lütfü kereminde ki sonsuz nimetileriyle bizleri her zaman ödüllendiren Yüce RAB'bim şerlilerin tuzaklarıyla dolu bu kutsal yolda bizleri Muzaffer eylesin...
Hamd Alemlerin RAB'bi ALLAH'adır....
LAİLAHEİLLALLAH. MUHAMMEDEN RESÜLULLAH .
ALLAHUEKBER...AMİN....  
Süphanallah.....
Elhamdülillah.....
Allahuekber.... 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...