04 Ekim 2017

Ülkemize Özgü İçeceklerden Şalgamın Kaçırılmaması Gereken Faydaları…

Ülkemize Özgü İçeceklerden 

Şalgamın Kaçırılmaması Gereken Faydaları…

şalgam-suyu-tüketmemiz-için-geçerli-sebepler-696x402
ŞALGAM SUYU TÜKETMEMİZ İÇİN GEÇERLİ SEBEPLER
Ülkemize özgü bir içecek olan şalgam suyu laktikasit fermantasyonu ile üretilen kırmızı renkli, bulanık, ekşi bir lezzete sahip olup yapımında bulgur unu, şalgam turbu, su, ekşi hamur, kara havuç ve tuz kullanılmaktadır. Şalgam suyunun fermantasyon süresi yaklaşık 2-4 hafta sürer. Mikrobiyolojik açıdan güvenli ve fonksiyonel bir gıdadır.(fonksiyonel gıda; vücudun temel besin öğelerine olan ihtiyacı karşılamanın ötesinde, insan fizyolojisi ve metabolik fonksiyonları üzerinde ilave faydalar sağlayan böylelikle hastalıklardan korunmada ve daha sağlıklı bir yaşama ulaşmada etkinlik gösteren gıdalardır.)
Şalgam suyunun fonksiyonel özellikleri
• Vücuttaki toksinlerin atılmasına yardımcı olur.
• İdrar söktürücüdür.
• Apse, dolama, kan çıbanı, ergenlik sivilceleri ve egzama tedavisine yardımcıdır.
• Laktik asit fermantasyonu ile üretilen ürünlerde patojen mikroorganizmaların gelişimi engellendiği için, söz konusu gıdalar sağlık açısından güvenilir kabul edilmektedir.
• Şalgam suyu fermente bir içecek olmasının yanı sıra yapımında kullanılan kara havuç bileşeninde bulunan β-karoten, kalp ve damar hastalıkları, katarakt ve bağışıklık sistemi üzerinde önemli etkiye sahiptir.
• Kırmızı rengini kara havuçtan gelen antosiyanin pigmentlerinden alır. Antosiyaninler sağlık açısından önemli bileşiklerdir.(Bitkilerde suda çözünen pigmentlerin en geniş grubu olup yürütülen bir çok bilimsel araştırma antosiyaninlerin antioksidan olduğunu ve bazı kanser türlerinde hücre büyümesini engelleyici etkisini göstermiştir.)
• Şalgam suyu karaciğer ve mesane sorunlarını giderecek çok zengin besinler içermektedir, günde bir bardak tüketilmesi bu tür sorunları ortadan kaldırabilir.
• Şalgam suyunun içerdiği bileşenler bünyede bulunan toksinlerin kolayca dışarı atılmasını sağlar bu işlem de kanserle mücadele gücünü arttırır.
• Düzenli olarak şalgam suyu tüketimi obezite sorununu giderir.(Düzenli şalgam suyu tüketiminin kandaki şeker oranını düşürücü etkisi de var.Diyabet hastalarının kolaylıkla tüketebileceği doğal bir içecek olan şalgam suyu, 100 mililitresinde sadece 3 kcal içererek diyete destek oluyor.)
• Şalgam suyunun anemi hastalığına iyi geldiği söylenmektedir.
• A–B–C vitamini içerir. Kalp, damar ve göz sağlığı için faydalıdır.
• Şalgam suyu B grubu vitaminler içerdiği için sinir sitemi üzerinde de önemli etkileri vardır, sinir sistemini güçlendirir, stresle mücadelede bünyeye yardımcı olur
• Yüksek miktarda C vitamini içermesi solunum yolu hastalıklarına iyi gelir, Göğsü yumuşatıcı etkisi, akciğer ve bronşları temizleme özelliklerine sahiptir. Astım ataklarının şiddetini azaltır.
• Şalgam suyu vücutta terle ile meydana gelen kötü kokuları giderebilir.
• Şalgam suyu kalp sağlığını korur, kan pıhtılaşmasına engel olabilir damar sağlığı için önemli bir besin kaynağıdır.
• Felç ve inme hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.
• Şalgam suyunun içerdiği zengin maddeler böbrek taşının düşürülmesine katkı sağlayabilir.
• Bol miktarda potasyum ve kalsiyum içeren şalgam suyu kemik sağlığını da korumaktadır.
• Flavonoid( Antioksidan ve iltihap karşıtı etkisi ile bilinen bitkisel besin grubuna verilen genel isimdir.) açısından da zengin olan şalgam suyu, kılcal damarların sağlığını korur, kanamalara karşı güçlendirir.
• Kolon kanseri ve kolon tümörlerine alternatif tedavi olarak kullanılabilir.
• Akneler karşı şalgam suyu etkili olabilir.
• Kış aylarında soğuk algınlığından kaynaklanan grip, nezle gibi sorunların önlenmesine veya bunların tedavisinin edilmesine ciddi katkılar sağlayabilir.
Her gıdanın fazla tüketiminde fayda değil zarar verdiğini biliyoruz. Bu nedenle şalgam suyunun da fazla tüketiminde; gözlere ve böbreklere zarar verdiğini, hipertansiyonu olanların, hamile bayanların ve mide rahatsızlığı olanların tüketmemesi gerektiğini dipnot olarak düşelim.
TUĞÇE GÖKTÜRK
BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ
GIDA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ

VÜCUDUMUZUN YENİDEN HAYAT BULDUĞU SIVI : KEMİK SUYU


VÜCUDUMUZUN YENİDEN HAYAT BULDUĞU SIVI : KEMİK SUYU

Yapımı Basit, Etkisi Para İle Ölçülmez!
Aile Sağlığımız İçin Çok Önemli… Özellikle Çocuklar İçin İçindeki Vitamin ve Mineraller Gerçek Bir Hazine…

kemik-suyu-resimli-yemek-tarifi(8)[1]
Bu eşsiz besin eski zamanlarda, savaşlarda ağır yaralar alan askerleri kısa zamanda sağlığına kavuşturan bir iksirdi. Günümüzde ise o da her şey gibi hazır gıda sektörüne kurban gitti. Aslında yapımı çok basittir, etkisi para ile ölçülemez.
VÜCUDUMUZUN YENİDEN HAYAT BULDUĞU SIVI : KEMİK SUYU
Yapılan araştırmalara göre kemik suyunun vücut için oldukça sağlıklı olduğu kanıtlandı. Özellikle mikroplara karşı korunmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için kemik suyunun düzenli olarak her yaş grubu için tüketilmesi gerektiğini vurgulayan doktorlar ayrıca kemik suyunun uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı olduğunu da ayrıca belirtiyorlar.
bone-broth-1-of-1-2[1]
Peki nedir kemik suyunu özel kılan?
1-Kemik Suyunun Düzenli Tüketimi Uzun Yaşamın Sırrı
Uzmanlar kemik iliği ve kemik suyu üzerinde yaptıkları incelemede özellikle vücudun bağışıklık sistemini güçlendirdiği için uzun bir yaşamın sırrı olduğunu tespit etmişlerdir.
Özellikle kemiğin içinde bulunan ilik mikrop ve bakteri oluşumunun önüne geçmenin yanı sıra bağışıklık sistemi ile ilgili olan lökasit ve eritrosit hücrelerinin de üremesine yardımcı olarak çoğalmasını sağlar.
2-Hastalıklara Karşı Kalkan Görevi Görmektedir.
Özellikle hastalık dönemlerinde kemik suyunun bolca tüketilmesi hastalığın daha kısa sürede ve etkilerinin daha az hissedilerek atlatılması için çok önemlidir. Bununla birlikte kemik iliğinin mikrop ve bakteri oluşumu ile ilgili bir koruyucu görevi de görmesinden dolayı düzenli kemik iliği ve kemik suyu tüketiminin hastalıklara karşı kalkan görevi gördüğünü söylemek de yanlış olmayacaktır.
3-Güçlü Bir Bağışıklık Sistemi İçin En Önemli Besin Kaynağıdır
Sadece büyükler için değil çocuklarda hatta bebeklerde de az miktar olsa da kullanımı gereklidir. Çünkü kemik gelişimi ve en önemlisi de bağışıklık sistemi için en güçlü besinlerden birisidir. Özellikle kemik yapısının içerisinde bulunan ilik bağışıklık sistemini oluşturan sağlıklı hücrelerin çoğalmasına katkı sağlamaktadır.
4-Kemik Gelişiminde Etkilidir
Kemik iliği ve kemik suyu kemik gelişimini yakından ilgilendirmektedir. Özellikle kırık gibi kemik yapısının bozulması gibi durumlarda düzenli olarak kemik suyunun içilmesi iyileşme sürecini de hızlandıracak ve kemiklerin daha güçlü bir yapıya sahip olmasını sağlayacaktır.
Özellikle yaşlılık döneminde kemiklerin erimesini ve yapısının zayıflamasını engellemek için bolca kemik suyuna çorba tüketilmesi önerilmektedir.
5-Hem Gelişim Çağında Hem De Yaşlılık Döneminde Sağlık Sunmaktadır
Kemik yapısı ile ilgili sorunlar yalnızca yaşlılık döneminde değil oldukça genç yaşlarda iken de oluşabilmektedir. Özellikle boy uzamaması sorununun önüne geçmek için çocuklarda düzenli olarak kemik suyu tüketimine dikkat edilmesinde fayda olacaktır. Aynı şekilde yaşlılık döneminde kemik kırılması veya eklem yerlerinde oluşan ağrılar için kemik suyuna çorba veya kemik iliği kesinlikle bolca tüketilmelidir.
Kemik suyu nasıl yapılır? İşte Tarifi…
broth-2-into-pot2[1]
Malzemeler :
1,5 kg ilikli kemik
İsteğe göre az bir miktar karabiber ve 2 adet defne yaprağı
1 adet orta boy soğan
Kemiklerin üzerini geçecek kadar su
Hazırlanışı :

Yukarıdaki tüm malzemeleri bir tencerenin içine koyarak kaynaması için ocağa koyun.Bu işlemi daha etkili bir şekilde yapmak için düdüklü tencereyi de tercih edebilirsiniz.
Kaynamaya başladıktan sonra ise kemiklerin iliklerinin dışarı çıkmasına yetecek derecede düdüklü tencerede kalmasını bekleyin.
Yaklaşık iki saat kadar pişen kemikleri ocaktan aldıktan sonra içindeki malzemelerin süzülmesi için bir süzgeçten geçirin.
Sadece kemik suyu kaldıktan sonra dilerseniz bunu dondurucuya küçük pet bardaklara bölerek dilediğiniz zaman kullanmak üzere muhafaza edebilirsiniz.
Bu önemli bilgileri daha fazla kişinin faydalanması için, beğenip, paylaşmayı unutmayın lütfen…
Kaynak: Hayat Mutfakta

ÖMRÜNÜ BOŞ YERE HARCAMAYACAKSIN..



lotus.7[1]
Yanlış Hayatın Peşinden Koşmayacaksın!
Boş Hayaller Kurmayacaksın!..
Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın!
Her şeyden önce farkına varacaksın!
Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın.
Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun
yanılgısına kapılmışsın demektir.
Kendini kandırmayacaksın!
Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin.
Bazen bildiklerin, öğrendiklerinin acı verir.
Onu da yaşayacaksın.
Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin,
bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın.
Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın.
Kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin.
Aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin.
Yüreğinle yüzleşeceksin.
Sevgiyi, tutkuyu, şehveti, alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin.
Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin senden daha önemli olduğunu düşünmeyeceksin.
Bedenine, ruhuna, aklına sahip çıkacaksın.
Hak etmeyenin ardından yas tutup, bunu da aşka bağlayıp, aşkın şanını kirletmeyeceksin.
Kendini tanıyacaksın, hem de çok iyi tanıyacaksın!
Kimleri, neden ve niçin seçtiğini bileceksin.
İnsanız hepimiz, elbette zayıflıklarımız, düşkünlüklerimiz, saflıklarımız
var
Ancak kendi huylarını, eksiklerini iyi tahlil edeceksin.
Ardından gözyaşı döktüğünün adını doğru koyacaksın!
Yıllar süren yaslar yaşayıp, unutamadığını iddia edeceğine,
Neden hayatına başlayamadığını çözeceksin.
Korkularınla yüzleşeceksin.
Yattığın yerden, kurduğun hayale uygun bir beyaz atlı prens
beklemeyeceksin.
Aklın çalışacak, elin ekmek tutacak,
Kimseye boyun eğmeden yaşamanın lezzetini bileceksin.
İster kocan olsun, ister oğlun, ister anan, ister baban,
Kimsenin sevgisiyle hükmünü birbirine karıştırmayacaksın.
Ezilen, zavallı, akılsız olmak kazandırır gibi dursa da,
Sonunda mutlak kaybettirir; bunu unutmayacaksın!
Başkalarına değil, kendi gücüne inanacaksın.
Birinin boynuna asılarak durursan, karşındakini yormakla kalmazsın,
Bir gün kendi kolların bile çekemez ağırlığını düşersin;
Kimseye dayanmayacaksın!
Dünya da sensin, evren de!
Kendini geliştireceksin. Büyüyeceksin, olgunlaşacaksın.
Ruhunu da, aklını da bedenin gibi besleyeceksin.
Önce sen büyük olacaksın, farkında olacaksın,
Sonra dünyanın zevklerinin, aşkın, hayatın tadını çıkaracaksın.
Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın.
Ne olmasını bekliyorsan,
sen öyle oturdukça, olmayacak.
Boşuna hayal kurmayacaksın!

Candan Ünal

Yaşadım Ulan Dibine Kadar

Yaşadım Ulan Dibine Kadar

~
Unutma! Yüreğinde bir ismin imzası var.
Ve sen onu silemezsin, söküp atamazsın, ne kadar uğraşsan da seninle beraber büyür içindeki sızı.
İlk önce onu hissedersin başkasına dokunduğunda. .
Unutma! Bir kere sevdin mi uzun uzun yanarsın. Sitemler öfkeler birikirken içinde, sen azalırsın.
Dilinde küfür elinde kadeh, eksik olmaz. Günler böyle geçer alışırsın.
Unutma! Sabahlar artık gecikir. İster sağa dön ister sola, gözüne uyku değil gidenin hayali gelir.
Kendini şiirlere verirsin. Elin sigaraya gider her on dakika da bir fena zehirlenirsin.
Unutma! Bir süre güvenmeyeceksin kimseye, kendine sığınacaksın.
Aşk konuşulduğunda sen susacaksın, of’larla ah’larla başlayacaksın her cümleye.
Çevrende senden başka herkes haksız olacak. Senin haklılığınsa çaresiz gidecek çöpe.
Unutma! Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın. Biri seni bulacak. .
Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan, biraz ürkeceksin.
Ne kadar dirensen de nafile. İnsansın sonuçta seveceksin.
Eski acılara bakıp da küsme sevdalara, gâvura kızıp da oruç bozulmaz.
Sök at kafandan acaba’ları! Bir kemik aynı yerden İki defa kırılmaz.
Artık kararmaz gecelerin. Bir daha yaşlar akmaz gözünden. Sabahların gecikmez.
Kim bilir ağladığın günlere gülersin. Bir defa öldün ya zamanında? Bir daha ölmezsin.
Can Yücel*

Bugün, Her şeyi ilk defa gördüm…

Bugün, Her şeyi ilk defa gördüm

HİÇ !!!Hiçliğe uyandım bu sabah.
İzin vermedim dünyanın bugün zihnime dokunmasına.
Sakin, dingin bir gün yaşamak istedim yargısız, yalnız, kendimle başbaşa.
Zihnimdeki o her an kullanıma hazır, önceden tahmin edilebilir, sözcüklere, cümlelere dokunmadım.
Özgür, dünsüz, yarınsız, hesapsız, kuralsız, konuştum kendimle, belki de çok uzun bir aradan sonra.
Ne her şeye uygun nedenlere bulandım.
Ne de neden olabilecek bir şeylere kapıldım.
Zihnimdeki, düşüncelerin oluşturduğu o ağır perdenin ardından bakmadım ben bugün hayata.

İsimsiz, tanımsız, kategorisizdi bugün her şey.
Bir çocuk gibi heyecanla, sadece duyularımı kullanarak yaklaştım hayata.

Bugün,
Her şeyi ilk defa gördüm,
İlk defa duydum,
İlk defa dokundum.
İlk defa kokladım.
Hayatı sadece hissederek yaşadım bugün.

Meğer özlediğim, aradığım her şey, hiçliğin içinde gizliymiş, bugün anladım.
// Haşim Arıkan //

BEN HİÇ İNSAN KAYBETMEDİM…


images5EA7TIJV

BEN HİÇ İNSAN KAYBETMEDİM

Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim,
ya da asla birini severken karşılığını beklemedim…
Dostluğuma değer biçmedim, sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim…
Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim…
Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım…
Ama hata insana mahsustur dedim..
Affettim, af diledim..
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim..
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.
Belki de içten içe sinsice güldüler…
Ama asıl unuttukları şuydu…
Ben aldanmadım…
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar…
Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için…
Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için..
Oysa ben hiç insan kaybetmedim…
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar…
CAN YÜCEL

Fakat birlikteliğinizde belli boşluklar bırakın…

Fakat birlikteliğinizde belli boşluklar bırakın…

10407140_994636497247700_4557333139818372716_n[1]
Halil Cibran’ dan,
Siz beraber doğdunuz ve hep öyle kalacaksınız.
Ölümün beyaz kanatları, sizin günlerinizi
dağıttığında da beraber olacaksınız…

Siz Tanrı’nın sessiz belleğinde bile beraber olacaksınız…
Fakat birlikteliğinizde belli boşluklar bırakın…
Ve izin verin, cennetlerin rüzgarları aranızda dans edebilsin…
Birbirinizi sevin; ama sevgi bir bağ olmasın,
Daha ziyade, ruhlarınızın sahilleri arasında
hareket eden bir deniz gibi olsun…

Birbirlerinizin bardaklarını doldurun;
ancak aynı bardaktan içmeyin…
Ekmeklerinizi paylaşın; ama
birbirinizinkini yemeyin…

Beraberce şarkı söyleyin, dans edin, coşun;
fakat birbirinizin yalnızlığına izin verin;
Tıpkı bir lavtanın tellerinin ayrı ayrı olup,
yine de aynı müzikle titreşmeyi bilmeleri gibi…

Birbirinize kalbinizi verin; ama diğerinin saklaması için değil;
Çünkü yalnızca Hayat’ın eli, sizin kalplerinizi kavrıyabilir…

Ve yanyana ayakta durun; ama çok yakın değil,
Çünkü bir mabedin ayakları arasında mesafe olmalıdır;
Ve meşe ağacıyla, selvi ağacı, birbirinin gölgesi altında büyüyemez…heart ifade simgesi

Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin,


Sevgi çizi çağırınca,onu takip edin

halilcibran[1]
Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin,
Yolları sarp ve dik olsa da…
Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi,
Telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da…
Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın, 
Kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi,
Sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de…
Çünkü sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerer.
Sizi büyüttüğü ölçüde, budayabilir de…
En yükseklere uzanıp, Güneş’le
titresen en hassas dallarınızı okşasa da,
Köklerinize de inecek, ve onları sarsacaktır,
Toprağa tutunmaya çalıştıklarında…
Mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker;
Çıplak bırakana kadar döver, harmanlar;
Kabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler…
Bembeyaz olana kadar öğütür sizi;
Esnekleşene kadar yoğurur;
Ve Tanrı’nın İlahi sofrasına ekmek olasınız diye,
Sizi kendi kutsal ateşine savurur…
Sevgi bütün bunları,
Kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar,
Ve bu biliş, Hayat’ın kalbinin bir cüzünü yaratır…
Ancak korkunun kıskacında,
Salt sevginin huzurunu ve hazzını ararsanız,
O zaman örtün çıplaklığınızı,
Ve sevginin harman yerine adim atin…
Adim atin, kahkahaların tümünün olmadığı,
Sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya,
Ve ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil…
Sevgi hiçbir şey sunmaz, sadece kendisini,
Hiçbir şey kabul etmez, kendinde olandan gayri…
Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de;
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle…
Sevdiğinizde, ‘Tanrı benim kalbimde, ‘ yerine,
Söyle deyin, ‘Ben kalbindeyim Tanrı’nın…’
Ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına,
Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer,
sizi değer bulduğunda…
Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka…
Fakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa,
Bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun…
Erimek ve akmak, geceye şarkılar sunan bir dere misali,
Şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip,
Kendi sevgi anlayışınla yaralanmak,
Ve kanamak, yine de istekle ve coşkuyla…
Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak,
Ve bir sevgi gününe daha, teşekkürle uzanmak…
Sessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak,
Akşamın çöküşüyle de, eve huzurla dönmek…
Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua,
Ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla…’
Halil Cibran

ÇOK DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN BİR KONULAR HAKKINDA BİLGİLENDİRME



ÇOK DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN
KONULAR HAKKINDA BİLGİLENDİRME

Anneannem 84 yaşında vefat etmeden yaklaşık 2 sene önce çevresinden kopmaya başlamıştı… Son günlerinde ise beni dahi zor tanıyabiliyordu. Teşhis konamamıştı o zaman… Şeker hastalığına bağlanmıştı olay! Ancak aradan bir kaç yıl geçip “Alzheimer” keşfolunup, semptomları yazılınca, anlamıştımki rahmetlinin vefat sebebi de buydu! Altmışına merdiven dayamış bir yaşlı olarak düne baktığımda…

Biz çocukken, evde bakır kaplarda pişerdi yemekler… Arada bir kapı önünden geçen “kalaycı”lar, bakır kapları kalaylardı. Yemekler de bu kalaylanmış kaplarda pişerdi. Sonra birden aluminyum furyası çıktı!. Herkes bakır kaplarını satıp evi aluminyum kaplarla doldurmaya başladı… Büyük kolaylıktı. Hafifti, ucuzdu, kalaylanma derdi yoktu!. Yıllar yılı alüminyum kaplarda pişmiş yemeklerle beslendi beyinlerimiz! . Derken çelik kaplar, teflon tencereler çıktı yakın yıllarda…
Ve atıldı ortaya bir yeni keşif! “Alzheimer”, yani ALUMİNYUM hastalığı!
Bu hastalığa yakalananları n beyin hücrelerinde normalin 4 katına kadar alüminyum fazlalığı tespit oldu 1989 da… Özellikle, beynin hafızayla alâkalı hippocampus bölgesindeki hücrelerde bu birikim çok fazla olarak bulundu. İnsanların farkında olmadan gıda ve diğer yollarla aldıkları fazla alüminyum beyni iflasa sürüklüyordu…
İsimleri, yerleri, kişileri hatırlamaz hâle getiriyordu “ALZHEİMER” hastalığı. Ve bunda, kullanılan alüminyum kapların etkisi çok büyük!Yapılan araştırmalara göre, normal kapta pişen domatesteki aluminyum oranı, alüminyum kapta piştiğinde yüzde yüze yakın artıyordu.
Şimdi aluminyum tencereler kullanılmıyor pek ama tehlike geçti mi?
Bu defa da en başta aluminyum “kutu”larda saklanan, içilen konserve ve meşrubat türü gıdalar çıktı karşımıza! Bunların yanı sıra vücuda alınan bazı ilaçlara da dikkat edilmeli sanırım! Meselâ, stresli toplumlar sürekli mide yanmalarına karşı antiasid almaya başladılar… Ki alınan antiasid hap veya şurupların pek çoğunda yoğun miktarda alüminyum hydroxid ve alüminyum tuzları bulunmakta! Yanı sıra ishal kesici (antidiarrheal) haplar dahi alüminyumlu maddeler ihtiva etmekte. Bir kısım ağrı kesici aspirinler, kepek olmasını önleyici bazı şampuanlar, bazı
deodorantlar, hep beynimizin belâsı alüminyumu ihtiva etmekte…
Bilmem alüminyumlu nesnelerden uzak durmamız gerektiğini yeterince anlatabildim mi?.Yanı sıra kesinlikle LIGHT ve DIET yazan yenecek ve içeceklerden uzak durmak gerekiyor…Rafine beyaz şeker ise beyni “turn-OFF” yapan (çalışmasını durduran) madde olarak adlandırılıyor.
Prof. Dr. Turan GÜVEN
Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi
Biyoloji ABD Öğretim Üyesi. 

KRİSTALLERİ ve YARI DEĞERLİ TAŞLARI ARINDIRMA VE ENERJİ YÜKLEME YÖNTEMLERİ

images[3]
Akar su:
Suyun zarar vermediği taşları pınarda, derede, denizde ya da musluktan akan suyun altında temizleyebilirsiniz. Bazı kişiler taşlarını yağan yağmurun altında bırakırlarken, bazıları da suyun zarar vermediği taşlarla banyo yaparlar. Taşınızı musluğun altında temizlemek istediğinizde başka bir yöntem: Onu lavabonun yakınında bir yere koyun. Her zaman kullandığınız elinizle sarkacı üzerine getirin ve diğer elinizi musluktan akan suyun altına koyun. “Bu taştaki negatif enerjiyi temizle” dediğinizde sarkaç saat yönünde döner ve taş temizlendiğinde durur. Bu sırada taşın negatif enerjisi her gün kullandığınız elinizden bedeninize, oradan da diğer elinize geçer ve akan suyun altında parmak uçlarınızdan akıp gider.

Ateş:
Taşları, yanan ateşin dumanından geçirerek arındırma ve yeniden enerji yükleme işlemidir.

Güneş ve ay:
Taşlarınızı, güneş ya da ay ışığına bırakabilirsiniz. Güneş ışığıyla direkt temas ettiğinde ametist, pembe kuvars, sitrin, göktaşı, akuamarin, aytaşı, bazı firuze türleri, mavi kalsit, opak ve fluoritin
renkleri solar. Göktaşı da güneş ışığına doğrudan maruz kalmamalıdır.Taşlar güneş ve ayın ışığını massetmek için 24 saat dışarıda bırakılabilir. Negatif enerjiyi pozitife dönüştüren siyah turmalin gibi taşların tamamen temizlenmesi ve yeniden enerjiyle yüklenmesi için 48 saat gerekebilir. Havanın kapalı olması ya da ay ışığının olmaması taşların temizlenmesini etkilemez.

Işık:
Taşların arındırılmasında gün ışığından ya da beyaz, sarı, mor ve mavi yapay ışıklardan yararlanılır. Kristallerinizin üzerine renkli ya beyaz bir ışığın aktığını zihninizde canlandırın ya da onları gerçekten
gün ışığına tutun.

Kristaller:
Küçük kristaller şeffaf kuvars ya da ametist salkımlarının üzerine konarak temizlenebilir, yeniden enerji yüklenebilir. Bu iş için başka kristallerden de yararlanabilirsiniz ama kuvars, ametist ve göktaşı salkımlarındaki uçların değişik yönlere bakması, enerjinin çeşitli yönlerden gelmesini sağlayarak arındırma işlemini daha kolayca yapar. Başka bir yöntem ise şöyledir: Taşınızı şeffaf bir kuvars salkımının üzerine koyun. Tek uçlu dört şeffaf kuvars kristalini teker teker Doğu, Güney, Kuzey ve Batı yönlerinde dizin. Bu kristallerin uçları salkıma baksın. Temizleyip yükleyeceğiniz taşları kristal salkımının üzerinde istediğiniz kadar bırakabilirsiniz.

Kuru tuz:
Kristalleri bir gece ya da daha uzun süre kuru tuzun içine koymak etkili bir arındırma yöntemidir.

Melekler:
Siz talep ettiğinizde melekler, kristal devalar, spiritüel varlıklar kristallerinizi ve taşlarınızı temizler.
Kristal deva, kristallerinizin ve taşlarınızın Yüksek Benliği, ruhu ve zihnidir. O, her taşın spiritüel, zihinsel ve duygusal veçhesi olduğu kadar her taş türünün de kolektif zihnidir.

Nefes:
Küçük parçalar için nefes tekniği çok etkilidir. Taşı her zaman kullandığınız elinizde tutun. Burnunuzdan derin nefes alın. Taşı arındırma ve enerji yükleme niyetinize odaklanın. Nefesini taşın üzerine burnunuzdan verin. Bunu taşın bütün yüzleri temizleninceye kadar tekrarlayın. Nefesinizin hızını kendinize göre ayarlayın. Ya da taşı elinizde tutarak burnunuzdan derin nefes alın, ağzınızı hafifçe açarak “ha” sesi çıkarırken taşın üzerine üfleyerek nefesinizi verin.

Ses:
Ses tonlamaları, küçük çan ve davul sesleri, şarkılar taşları arındırır. Taşları elinize alıp A, E, I, O, U, OM, HA seslerini çıkarmanız onları bir dakikadan daha kısa sürede temizler.

Shakti enerjisi:
Taşınızı ellerinizin arasına alın. Beyaz, altın sarısı ya da gökkuşağı renginde bir şifa ışığı demetinin taç çakranızdan girerek kollarınızdan ya da kalbinizden avucunuzun içindeki taşa aktığını, ona hayat verdiğini zihninizde ya da gözünüzde canlandırın. Bu sırada, “Shakti enerjisi, taşın doğal şifa enerjisini evrenin en yüksek hayrına düzeltiyor ve (1-10 kat) artıyor” deyin.

Toprak:
Taşlarınızı dinlendirmek ve arındırmak için onları pamuk, yün ya da ipek gibi doğal bir kumaşa sararak 24 saat toprağa gömebilirsiniz. Eğer aşırı negatif enerji depolamış olduklarını hissediyorsanız onları, ayın bir evresinden diğerine, örneğin yeniaydan ilkdördüne kadar ya da daha uzun süre toprakta bırakabilirsiniz. Hematit, bakır ve demir açısından zengin olan diğer taşların toprakta paslanabildiğini unutmayın. Ayrıca gömdüğünüz yeri kaybetmemek için işaretler koyun.

Tuzlu su ve sirke:
Çok yaygın başvurulan ama dikkat edilmesi önerilen hızlı bir arındırma yöntemidir. Bu yöntemde taşlar, kristal bir kasenin içinde hazırladığınız bir litre ılık su, bir çay kaşığı deniz suyu ve yarım çay bardağı elma sirkesi karışımının içinde 20 – 30 dakika tutulur. Taşlar bu karışımın içine konduğunda, kase iki yanından tutularak bu işlemin onları arındırmasına niyet edilir. Bunun başka bir çeşidi, taşların 24 saat tuzlu ve sirkeli suda bekletildikten sonra 24 saat de açık havada bırakılmasıdır. Ama çok soğuk, dona çekmiş havalar taşların çatlamasına yol açabilir. Tuzlu su fluorit, göktaşı, yıldız taşı, kalsit, kırmızı akik, labrodorit, lepidolit, opal, moldavit ve firuzeye zarar verir. Mika ve kristallin taşlarda da bu yöntem dikkatle kullanılmalıdır.

Tütsülemek:
Taşlarınızı adaçayı, sedir ağacı, sandal ağacı ile tütsüleyebilirsiniz. Onları elinize alın ve tütsünün dumanını iyice massedinceye kadar 3-4 dakika tutun. Bu onları arındırır ama yeniden enerji yüklemez.
Zihni odaklama – Niyet etme:
Zihninizi doğrudan niyetinize odaklayarak ya da sevgi enerjisi göndererek taşları arındırabilirsiniz. Ama bu sırada kuşku ya da başka duyguların dikkatinizi dağıtmaması gerekir. Taşı elinize alın veya avucunuza koyun ya da ellerinizi taşın üzerine koyun. Onu temizlemeye ve yeniden enerji yüklemeye niyet edin. Bazı taşlar bir
dakikadan daha az bir zamanda temizlenir. Eğer uzaktan çalışma yapmaya alışkınsanız taşı elinize almanız gerekmez. Bazı kişiler dikkatlerine taşa verirlerken, kalp ya da üçüncü göz çakralarından çıkan ışık demetinin taşı içine aldığını zihinlerinde canlandırırlar. Taşı sevgi enerjisiyle arındırmak için, onu elinizde tutun, kalp çakranızdan
çıkan yumuşak, pembe sevgi ışığının onu içine aldığını zihninizde canlandırın. Burada önemli olan sevgiyi hissetmek ve taşa yansıtmaktır.

Öğrenirken Sağ, Hatırlarken Sol Yumruğunuzu Sıkın

Öğrenirken-sağ-hatırlarken-sol-yumruk-sıkın[1]

Bir araştırma, yumruk sıkma yoluyla hafızanın güçlendirilebileceğini ortaya koydu.

Amerikalı psikologlar, sağ yumruğun 90 saniye süreyle sıkılmasının hafıza oluşumuna yardımcı olduğunu, aynı işlemin sol yumrukta yapılmasının ise hatırlamayı kolaylaştırdığını açıkladı.
50 yetişkin ile yapılan deneyde, kişilerin bu yolla uzun bir kelime listesini hatırlamaya çalışırken daha iyi performans sergilediği görüldü.
Araştırmacılar, yumruk sıkmanın beyinde hafıza ile ilgili bazı özel bölgeleri harekete geçirdiğine inanıyor.
New Jersey’deki Montclair Üniversitesi’nden Ruth Propper’a göre bu araştırma, bazı basit vücut hareketlerinin beynin işleyişini geçici olarak değiştirip hafızayı geliştirebileceğini gösterdi.
Dr. Propper BBC’ye yaptığı açıklamada, “Bir şey öğrenmeden hemen önce sağ yumruğun, hatırlamaya çalışırken de sol yumruğun sıkılması hafızayı geliştiriyor.” dedi.
Daha önceki araştırmalarda, sağ yumruğun sıkılması ile beynin sol yarısının, sol elin sıkılması ile de sağ yarısının harekete geçtiği gözlenmişti.
Bu eylemin duygularla bağlantısı kurulmuş, örneğin sağ yumruğun mutluluk ve öfke ile, sol yumruğun ise üzüntü ve endişe ile bağlantısına dikkat çekilmişti.
Hafıza ile ilgili süreçlerde beynin iki yarısının da kullanıldığı, sol yarısının hafıza kaydında, sağ yarısının ise hatırlamada etkili olduğu düşünülüyor.
Yapılacak yeni araştırmalarla yumruk sıkmanın sözel ya da uzamsal, kelimelerin yanı sıra resim ve yerlerin de hatırlanması ile ilgili diğer zihinsel işlevleri de etkileyip etkilemediği incelenecek.
Ancak araştırma sonuçlarını kesin bir dille ifade etmek için daha fazla konu üzerinde daha fazla çalışma yürütülmesi gerektiği belirtiliyor.
Londra Üniversitesi Bilişsel Sinirbilim Enstitüsü’nden Profesör Neil Burgess, hafıza üzerindeki özel etkinin kesin olarak belirtilmesi için daha geniş bir araştırma gerektiğini, örneğin taram yoluyla beynin sol ve sağ yarısına kan akışının incelenmesi gerektiğini ifade etti.
İŞTE DENEY:
*Sağ elini kullanan 50 öğrenciye ezberlemeleri için bir kelime listesi verildi.
*Öğrenciler beş gruba ayrıldı.
*Bir grup, ezbere başlamadan önce 90 saniye sağ yumruğunu, kelimeleri hatırlamadan önce de 90 saniye sol yumruğunu sıktı.
*İkinci grup ise aynı deneyi sol yumruğu sıkarak yaptı.
*Diğer iki grup ise ezberden önce istedikleri yumruklarını, hatırlamadan önce de diğer yumruklarını sıktı.
*Son gruptakiler ise yumruk sıkmadı.
*Listeyi ezberlemeden önce sağ yumruğunu, hatırlamadan önce de sol yumruğunu sıkan grubun performansının diğer gruplardan daha iyi olduğu gözlendi.
*Bu grup, hiçbir yumruğunu sıkmayan gruptan da daha iyi performans sergiledi; ancak aradaki farkın istatistik bakımından kayda değer olmadığı belirtiliyor.
Araştırma PLOS ONE dergisinde yayımlandı.
kemik-erimesine-kars-0795f3d025979828a108[1]
MUTLAKA OKUYUN !

KEMİK ERIMESİNE KARŞI, DOĞAL BİR ÇÖZüM…
BİR DOST TAVSİYESİ
YOĞURT-NANE…
DENEMEKTE FAYDA VAR. NASIL OLSA ZARARI YOK…..
Yıllarca yoğun kemik erimesi tedavisi görürken, devlet bunun ilaçlarını vermeme kararı aldı biz emeklilere.
Bu arada ben yoğurdu çok çok sevdiğim için ve rejim olsun diye her akşam yemek yerine bir kase yoğurt yemeye başladım.
Ancak öylece yemek değil; içine bir avuçta çok sevdiğim naneden ve biraz da z.yağı ile pul biber koyarak ve içine bir de peksimet doğrayarak.
Geçen sene kemik ölçümü için verilen tarihte dispansere gidip tahlil ve mr’ larımın çekiminden sonra doktor, kemik erimesinin sızıntıya dönüştüğü yani hızlı erimenin neredeyse durur gibi olduğunu söyledi ve bana ne kullandığımı sordu, ben de hiçbir şey sadece bol naneyle karışık yoğurtyediğimi söyledim;
Doktor:” – Nane ile yoğurdun birleşmesiyle doping yapmışsınız…” dedi.
Şimdiyse, her kadın hastaya “Kür olarak haftanın her günü böyle yoğurt yiyeceksiniz ilaç gibi…” diye tembih ediyormuş.
Benden söylemesi. Denemekten zarar gelmez. Ancak unutmamalı ki yoğurdun içinde mutlaka bolca kuru nane olacak…
Sağlıklı bir yaşam dileklerimle.
OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !
deniz-manzara-resimleri_627058[1]
AYNI OLAYI DEĞERLENDİRME ;KİŞİLERİN FARKLI BAKIŞ AÇILARINA GÖRE DEĞİŞEBİLİR;ARKAMIZDAN KONUŞULUYOR OLDUĞUNU BİLSEK NE YAPALIM ÜZERİNE MİNİ HİKAYE ….

Çocuğun ayakkabısı denize düşer ve kaybolur… Sahilde kumların üzerine şöyle yazar…
BU DENİZ HIRSIZDIR…
Biraz ötede bir balıkçı , ağına yakalanmış çok miktarda balığı kıyıya çeker ve kumlara şöyle yazar;
BU DENİZ CÖMERTTİR…
Bir genç denizde boğulur… Acılı, ağıt yakan annesi kumlara şöyle yazar;
BU DENİZ KATİLDİR…
İhtiyar bir balıkçı koca bir inci barındıran istiridye çıkarır denizden ve kumlara şöyle yazar;
BU DENİZİN GÖNLÜ ÇOK ZENGİNDİR…
Bir dalga gelir , sahilde yazılı tüm yazıları siler…
Bir BİLGE gelir ve kumlara şunu yazar;
“Eğer deniz olmak istiyorsan başkalarının söylediklerine çok önem vermeyin ….
***********************
Irmak olup GEÇMİŞTE YAŞANANLARI sürekli düşünüp üzülmek mi ,yoksa kendine dökülen ırmaklara sahiplik yapan ,onları bünyesine KABUL EDEN ;DENİZ mi olmak istiyoruz
Energy-Healing[1]
Eğer o gün fabrika ayarlarımız bozuldu ise ,FREKANSIMIZI ÇABUCAK DENGELEMEK için
1.Dua edebiliriz (tövbe istiğfar ;Ayetel Kürsi ,Felak ,Nas,İnşirah ,özellikle kuranın kalbi Yasin..
2.Tuzlu veya sirkeli su ile yıkanabiliriz.
3.Meditasyon yapabiliriz
4 .SUYA NİYET YÜKLEMEK
Ayakta su içme hücreleri parçalıyor imiş( 4 bardak kadar sabah aç karnına;OTURARAK ;YUDUM YUDUM; -Japon su içme metodu -güne başlar iken ;kahvaltı 45 dakika sonra 😉
***************
Ve ek olarak
Mustafa Kaya /Su kanunu kitabından alıntı …
Her bardak su için BİR NİYET olmalı …
Birinci bardak yudum yudum su ,OTURARAK ,”Ben bedenen ;ruhen sağlıklıyım”
İkinci bardak su her yudumda aynı cümle olacak “Ben sakin ve aklı selim biriyim ”
Üçüncü bardak su niyeti “BEN çok seviyor ve seviliyorum ”
Dördüncü bardak su niyeti “Ben anda ve dengedeyim ”
OLABİLİR ;siz bu niyeti pozitif istediğiniz bir cümle yapabilirsiniz
Mustafa Kaya ‘nın “Su Kanunu “kitabında tüm pozitif niyetler var ,günde 2 litre su içmenin önemini çok keyifli anlatıyor ..

5.Ani gelişen bir kriz durumunda da içinizden öfkeyle tepki vermeden
önce veya sonrasında ;
BUNU DAHA FARKLI NASIL GÖREBİLİRİM(ACIM kursu cümlesi )
HAYATIN TÜMÜ BANA NEŞE ,KOLAYLIK VE İHTİŞAMLA GELİR (Access Bar cümlesi )
**********
Hakarete karşı susmak dahi mümkün olabiliyor bu alttaki 2 cümle ile (ACIM Mucizeler kursundan )
-HAKLI MI OLMAK İSTİYORUM ,MUTLU OLMAK İSTİYORUM
-EGODA MIYIM HAKİKATTE MİYİM (İçimizden söylüyoruz öfke ile karşılık vermeden önce ,yapabilirsek eğer Susabilmek mümkün oluyor )
**********
BU YAŞADIĞIM OLAYIN BANA İLAHİ HİZMETİ NEDİR (simyadan)
BU OLAYIN BANA HEDİYESİ NEDİR (simyadan )
Artık olan oldu ise de😂😂 sürekli o olayı düşünüp üzülmemek adına
**OLDU ÇÜNKÜ OLDU**
( ACIM Mucizeler kursu cümlesi )
Hemen sizi ANA getiriyor ve olayın negatif enerjisi sizden düşüyor )
Ayrıca her şey bir deneyim ve bir müfredat ile buradayız
DÜŞEBİLİRİZ ZAMAN ZAMAN ,”Beşeriz şaşarız
ÇABUK ÇIKMAK LÂZIM ,MESELE BU ..

6.Ve son olarak bildiğiniz şifa çalışmaları var ise (Elbette şifa Allah ‘tan ve onun izniyle ) onları yapıp ACİLEN KUYUDAN ÇIKMAK MÜMKÜN …VE LAZIM ….
7.Anda kalabilmek için ,o an yaptığımız her ne ise onu mükemmel yapmak sadece yaptığımız işe odaklanarak ;ORADA OLMAK ,kendini ŞİMDİYE ;ANA getirmek mümkün ,
Örneğin bir bardak su içiyorsunuz ,zihin sizi geçmişte üzüldüğünüz bir ana getirdi ,o an bardağın rengine ,bardağı tutan elinize ,parmaklarınızın duruş şekline ,varsa benim gibi 😂😂 ojelerinizin rengine ,içtiğiniz suyun tadına ,içebilme eylemini yapabildiğiniz için şükür etme haline odaklanın ;
ANA hoşgeldiniz …
Anda kalabilen;NEDENSİZ bir huzur ve NEDENDEN BAĞIMSIZ bir sevinç hali getirir diyor Echart Tolle .
Şimdi’nin GÜCÜ KİTABI /Echart Tolle ‘den ….
*****************
Âlemlerin Rabbine hürmetimle
Var olan herşeye duyduğum sonsuz hürmet ve saygılarımla ……

40’ına Yakın Ya da 40’lı Yaşlardaki Kadınların Hayat Felsefesi Haline Gelen 6 Şey

kadın2-768x386[1]

İnsan yaş aldıkça hayatının daha da kötüye gideceğini düşünse de aslında tecrübe kazanarak hayatını en iyi şekilde nasıl yaşayacağını öğrenir. Bazılarına yaşamın tadını çıkarmanın yaşlanmayı gerektirmesi sinir bozucu gelebilir. Ama hayatın kanunu budur. Zaman geçer, biz yaşlanırız ve her yaş bize birçok şey katar. 40 yaş tam da hayatımızı yönlendirip, sorumluluklarımızı gerçekleştirip kendimize yöneldiğimiz yaşlardır. Bir kadının kendini en iyi tanıdığı yaştır. Bir kadın artık 40 yaşına geldiğinde birçok şeyin farkına vardığı için başka bir sayfa açar hayatında. İşte 40. yaşın bir kadına kattıkları;
1. Kendini daha iyi tanır.

Ergenlik çağını çoktan geçmiş, gençliğini dolu dolu yaşamış, iyisiyle kötüsüyle yetişkin olmanın verdiği acıyı tatmış bir kadın artık kendini çok iyi tanımıştır. Evliyse, çocuklarını da büyütmüşse sorumlulukların en güzelini yerine getirmiştir. Eğer çalışıyorsa, zamanı geldiğinde işinden emekli olup hayatının geri kalanını istediği şekilde nasıl yaşayacağını bilir.
2. Kendini sever.

Çocukluğunda sevmeyi öğrenmemiş, sevgi görmemiş olan bir insan yetişkin olduğunda hayatının bazı dönemlerini bocalayarak, kendine güveni olmadan, hatta kendine acıyarak, sevilmediğine inanarak geçirir. 40 yaşına yaklaştığında artık kendisini sevmenin hayatının geri kalanını huzurlu geçirmesi için yeteceğini öğrenir. İnsanlardan sevgi görmeyi beklemez çünkü hayatını bunu bekleyerek geçirmemesi gerektiğini de yaş aldıkça öğrenmiştir.
3. Hayatında kalmasını istediği insanlar için çaba göstermez.

Bir kadın bir erkeğe nazaran çoğu zaman daha duygusaldır. Dostluklarında, aşk hayatlarında, aile meselelerinde genelde duygusal kararlar almaya meyillidirler. Bu onların bazen zayıf yönleri olur. Bazense en doğru kararlarını duygularını dinlediklerinde alırlar. En önemlisi de hayatından zehirli otları koparıp atmadaki cesaretleridir. Zaten onları gerçekten seven insanları hayatlarında tutmak için bir çaba harcamak zorunda olmadıklarını bilirler. Bu yüzden kendilerini yıpratmazlar.
4. Başkalarının ne düşündüğünü önemsemez.

Uzun zamandır başkalarının ne dediğine göre hayatını yaşayan bir kadın bile 40 yaşına yaklaştığında artık ömrün kısa olduğunu düşünmeye başlar. Artık kendi istediği şekilde hayatını yaşamak ister ve başkalarının söylediklerine pek aldırmaz. Hatta bunu daha önceden yapmadığı için pişman olur. Bundan sonra yaşayacağı günler için gençken olduğu kadar maceralı hevesleri değil, daha yerinde ve huzurlu bir yaşam tercih eder.
5. Daha anaç ve sevgi dolu bir insan olmaya başlar.

40 yaşına yaklaştıkça, daha olgun düşünen bir birey haline gelir insan. Hayatını daha çok sorgulamaya başlar. Ne olursa olsun şükretmeyi öğrenir. Sevdiklerinin kıymetini daha iyi bilir. Sahip olduklarına daha bir sıkı sıkıya bağlanır ve onlar için hayata minnet duyar. Sevgisini göstermeye daha da istekli olur. Gurur, kin, kibir gibi duygulardan sıyrılmayı daha iyi öğrenmiştir. Karşılık beklemeden sevmeyi ve bunun ruhuna nasıl iyi geldiğini tecrübe etmiştir.
6. Ruhun yaşının olmadığını bilir.

Yaş almaya başladığını bilse de önemli olan şeyin aslında ruhun genç kalması olduğunu düşünür. Bu yaşlardaki kadınlarla sohbet etmek bile güzel gelir. Yeri geldiği zaman çocuklaşmayı, yeri geldiği zaman genç bir kız gibi davranmayı, yeri geldiğindeyse olgun bir kadın olmayı iyi bilir. 40 yaşında olan bir yakınınız varsa onunla geçireceğiniz zamanların size neler kattığını göreceksiniz. Çünkü aslında ne yaşlıdırlar, ne de genç. Sizi en iyi onlar anlar bazen. Bu yüzden kafanız karıştığında veya yüreğiniz sıkıştığında 40 yaşını almış bir kadından daha iyi bir dert ortağı yoktur.

KABULLENME EKTİM.

2017-1833419-kelebek-etkisi-800x450[1]
KABULLENME EKTİM.

Temizlik yaptım bugün…
Hem de tüm benliğimde.
Bütün kaslarımı, sinirlerimi, kemiklerimi hatta kanımı bile temizledim. En küçük yerlerine, kıvrımlarına girmiş, sinmiş tüm pislikleri attım.
Kırgınlıklarımı dışarı çıkardım ilk önce.…
Görmenizi isterdim…
Nasıl da çok yer kaplıyorlarmış, inanmazsınız.
Bağışlamayı yerleştirdim yerine özenle.
Titizlikle her birinin üstüne ektim tohumlarını.
Her yere, görebildiğim, göremediğim her yere serptim.
Atarken kırgınlıklarımı, bakmadım neydi onlar diye…
Geçmişimden de bir parça kalsın istemiyordum.
Gelecek geçmişten çok daha fazla yaşanası.
Bakmadım, merak da etmedim.
Bağışlamayı ekerken tekrar kırılmaktan korkuyordum belki.
Kıskançlığımı çıkardım.
Meğer ben ne az kıskançmışım.
Çok kolay oldu.
Sevindim…
Sanki kaybetmiş bir eşyamı bulmuş gibi oldum.
Çok şükür ki kin ve nefret yoktu yüreğimde.
Nasıl temizlerdim hiç bilmiyorum…
Sıra korkularıma gelmişti.
Çıkarmaya bile korktum önce.
Ne de çok alışmışım onlarla yaşamaya.
Bunca acı ve endişeye nasıl alışılır,
İçten içe bir sevgi nasıl duyulur anlayamadım.
Yerini, toprağını sevmiş mor bir menekşeydiler.
Eee… ne de olsa iyi bakmıştım onlara.
Her gün yeni yeni korkular ekleyip, endişelerimle sulamıştım.
Mutluluklarımı , ümitlerimi ne de çok ihmal ettiğimi anladım o an. Bu ilgiyi onlara verseydim, her gün onları düşünüp birer umut daha ekseydim, almadan verip, beklemeden sevseydim…
Her şeyden önce içimdeki gücün ve sevginin daha fazla farkında olsaydım, böyle bahar temizliklerine ihtiyacım kalmazdı.
Çok zorlandım korkularımla.
Birbirlerinin içine halkalar misali girmişlerdi.
Kenetlenmişlerdi adeta.
Ama onları da sevgiyle çıkardım.
Bir bebek şefkatiyle , öperek, severek, okşayarak…
Ve onları yaşamaktan, hem de bir zamanlar bir kabus gibi yaşamaktan,
pişmanlık duymadan çıkardım…
Kızsaydım onlara, bağırıp çağırsaydım.
Yine dönüp dolaşıp geleceklerini biliyordum.
Güzel kokular geliyor içimden…
Saçlarım hep parlak gibi dururdu ama parlak değilmiş.
Ellerim her zamankinden daha yumuşak,
Tenim hiç olmadığı kadar duru,
Bir su gibi sesim…
Temizlik yaptım bugün.
Bahar temizliği…
Neşe ektim, hoşgörü, güven, sevgi ektim…
Almadan vermeyi, sevilmeden de sevmeyi, paylaşmayı ektim.
Sağlık ektim, bol sıhhat.
Korkusuzlukları ektim alabildiğine.
Saatlerce ektim korkusuzluğu
Çılgınlık ektim, doğallık.
Sonsuzluk…
Bağışlama ektim.
Aşk ektim her hücreme.
Coşku, heyecan, sessizlik ektim.
Tüm güzel fikirler sessizken geliyor bana.
Kabullenme ektim.
Baş eğme değil
Olduğu gibi kabullenme
EDWARD MORRISON
22049883_1520292728065691_7172458120236906054_n[1]
Miden ağrıyorsa; Yaşamında olan herşeyin senin en yüksek hayrına olduğunu bil ve sevgiyle hazmet

Boynun ağrıyorsa; olaylara farklı açılardan bakıp pozitif taraflarını görmeye çalış, Şimdiki bakış açın doğru olmayabilir inadı bırak
Belin ağrıyorsa; paraya olan kötü bakış açını farkedip değiştir
Ayak ve bacakların ağrıyorsa:
Sol taraf için ; geçmişle bağlarını kopartıp geçmişte yaşamaktan vazgeç
Sağ taraf için ; gelecekten korkma, kendi geleceğin için ÖZ’e ve akış’a güvenin!!!
Başın ağrıyorsa; değersizlik duygunun farkına var, kendini önemse!
Geceleri uykunuzda dişlerinizi gıcırdatıyorsanız; biriktirdiğin öfkeleri serbest bırak!
Gözlerinde bozukluk ve ağrı varsa; görmen gereken neyi inatla görmek istemiyorsun farkına var ve görmeyi seç
Kulaklarında ağrı varsa ve duyma bozukluğu yaşıyorsan, inatla kendini etrafın ve iç sesine kapatma, duymayı seç, o seslerden sana mesaj var unutma!
Regl ağrın varsa; dişiliğini ve bunun sana sunduğu avantajları sevgi ile kabul et
Sırtın ağrıyorsa; suçluluk duygusundan vazgeç!
Omuzların ağrıyorsa; başkalarının yüklerini, sorumluluklarını taşımaktan vazgeçmenin zamanı gelmiş de geçiyor bile!
Boğazınız ağrıyorsa; kendini sevgiyle ifade etmeyi seç, çekingenlikten vazgeç
Alerjin varsa; kendi gücünü reddetmeyi bırak.Kime alerjin olduğunu düşün! ve serbest bırak
Diş ağrın varsa; kararsızlığı bırakma vaktin gelmiş demektir.
Bağırsaklarında problem varsa; ihtiyaç duymadığın şeyleri atmanın zamanı geldi de geçiyor…
Kalbin ağrıyorsa; içerisi üzüntü ve beklentilerinin karşılanmamasıyla doludur. Bütün bu duyguları silkin ve denize dök. Unutma sen herkesten daha değerlisin. Kendini sev yeter…
kapi-kisilik-testi[1]
Yukarıdaki kapıları iyice inceleyip aralarından birini seçtiyseniz, aşağıdaki listeden anlamına bakınız;
1 Numaralı Kapı
Sizin yolunuz özgürlükçü ve size özgüdür. Diğer insanların kısıtlamalarından ve yaftalamalarından hoşlanmıyorsunuz. Ne yaparsanız yapın, kendinize özgü kişiliğinizi ve farkınızı gösteriyorsunuz. Bu uğurda yalnız vakit geçirmekten de geri durmuyorsunuz. Ayrıca aceleci değilsiniz ve varılacak yerden çok yolda öğrenilen şeylerin kıymetli olduğunu düşünüyorsunuz.
2 Numaralı Kapı

Eğer bu kapıyı seçtiyseniz, siz yalnız bir yolcusunuz. İçgörüsü yüksek, dünya hakkında düşünen, okuyan ve gözlemleyen birisiniz. Kendi düşüncelerinizle gerçeğe ulaşmanın en doğru yol olduğunu düşünüyorsunuz. Ayrıca gereksiz arkadaşlıklardansa, yalnız kalmak size daha mantıklı geliyor. Bu yüzden tek kişinin  ancak yürüyebileceği bu orman patikasını seçtiniz. Ancak yakınlık kurduğunuz kişilere karşı da oldukça sevgi dolu ve sadık olduğunuzda yadsınamaz bir gerçek.
3 Numaralı Kapı

Sizin hayat yolunuz oldukça renkli ancak bir o kadar da çetin. Sonbaharın güzellikleri arasında bir manzara açılan bu kapıyı seçmeniz, hayatın tek bir yönden ibaret olmadığının farkında olduğunuzu ve bazı insanların kaçtığı hayat gerçeklerini göğüslediğinizi gösterir. Her kötü olayın iyi bir sonuca varacağına olan inancınız sizi güçlü kılan yegane özelliğinizdir. Bu kapıyı seçenler genellikle hayatlarında belli başlı zorluklar yaşamış kimselerdir.
4 Numaralı Kapı

Gece karanlığında boş bir sokağa açılan bu kapıyı seçmeniz, bilinmeyenden, ıssız olandan ve keşfedilmemiş şeylerden zevk alan araştırmacı ve kendini geliştirmeye hevesli bir ruh olduğunuzu işaret etmektedir. Gittiğiniz yolun kesin bir sonucu olmasa dahi, bu yolda öğrenip kendinize katacaklarınızın sevinci sizi mutlu eder ve bu sebeple hayata karşı güçlü bir yapıya sahipsiniz. İşte tam da bu sebeple listede yer alan tek gece manzarasını seçtiniz.
5 Numaralı Kapı

Temiz ve huzurlu gözüken bu yolu seçmeniz, hayatta bazı sebeplerden ötürü çok mücadeleler verdiğinizi, sizi üzen kişiler ya da olaylar yüzünden artık huzurlu bir gelecek dilediğinizi işaret eder. Geçmişte anlaşılmaz, ikiyüzlü, içten pazarlıklı ve benmerkezci kimselerin karmaşık iç dünyalarından çok çektiğiniz için dingin ve rahatlatıcı bir yolun özlemi içerisindesiniz ve hayatınızı artık buna göre şekillendirmeyi diliyorsunuz.
6 Numaralı Kapı

Karlı ve yalnız bir manzaraya açılan bu kapıyı seçmeniz, yalnız vakit geçirmeye ve kafa dinlemeye olan ihtiyacınızı su yüzüne çıkarmaktadır. Tüm teknolojiden ve iletişim araçlarından uzakta tek başınıza bir fincan kahve veya çay eşliğinde vakit geçirmek gibi sakinleştici aktiviler size çok çekici gelebilir. Bunun sebebi insanlardan hoşlanmamanız yada nefret etmeniz değil, tüm seslerden uzak sadece kendinizle baş başa vakit geçirmeye ihtiyaç duyuyor olmanızdır.

Erkekler Böyle Bir Durumda Ne Yapar?

manken-resimleri[1]
Erkeklerin gidip kendilerine bir eş bulabilecekleri bir mağaza açılmıştır.
Mağaza 5 katlıdır ve her kat çıkıldıkça, kadınların özellikleri de yükselmektedir.

Mağazada sadece tek bir kural geçerlidir:
Herhangi bir katın kapısından içeri giren erkek, o kattan alış-veriş etmek zorundadır ve eğer bir üst kata çıkmak isterse, tekrar aşağı katlara inemez.

Bir gün bir grup erkek arkadaş, kendilerine kız seçmek için mağazaya gider,
Ve,
1.KAT: Kapıda şunlar yazılıdır:
“Bu kattaki kadınların çalışacak bir işleri var ve çocukları da severler.”
Erkekler yazıları okur ve şöyle derler:
“Eh, hiç yoktan iyidir ama bir de üst kata bakalım.”
2.KAT: Kapıda yazılanlar:
“Buradaki kadınların iyi bir işleri var, çocukları severler ve son derece güzellerdir.”
Erkekler :
“Hımmmm hiç fena değil ama acaba bir üst katta ne var?”

3.KAT:
“Buradaki kadınların çok iyi birer işleri var, çocukları severler, son derece güzeldirler ve ev işlerine de yardım istemezler.”
Erkekler :
“Aman Allah’ım, çok etkileyici ama yukarıda başka katlar da var.”
4.KAT:
“Buradaki kadınların işleri çok iyi, çocukları çok severler, gayet güzel olup, ev işlerine yardım edilmesini istemezler ve ayrıca son derece cazibelidirler.”
Erkekler şaşkınlıktan yutkunmaya başlarlar:
“İnanılmaz, bir üst katta bizi neyin beklediğini bir düşünün!”

Ve bir kat daha çıkarlar…
5.KAT: Şunlar yazmaktadır:

“Bu kat boştur ve sadece erkekleri memnun etmenin mümkün olmadığını kanıtlamak için konmuştur. Çıkış soldadır!!!”

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...