26 Ocak 2013

MERHABA! MERHABA DOĞAN GÜN





Merhaba!
Merhaba! doğan gün 
dal uçları tomurcuklar 
dağların esen rüzgarı 
sığırcık kuşlarının sevinci 
bahar güneşe koşan çocuklar merhaba! 
Merhaba!güzel dünya 
dostluk, iyilik, güzellik 
sevgiye susayan yürek 
merhamet, ey insanlık, ey barış 
yanakta gözyaşı ıslağı 
dudakta kanayan şiir 
kalbe dolan aşk
 ey sevda yolcuları 
can yoldaşlarım gönüldaşlerım 
sevgi bostanı gönlüm merhaba 
Merhaba! sevgi düşüm 
utangaç gülüşüm 
ilk yaşam çığlığım
 gelin duvağım 
türkü tadındaki yaşam 
günaydınım gül aydınlığım 
yürekteki sevda, gözlerdeki ışıltı 
dudaktaki şarkı, özlemi çekilen yarınlar 
İçerdekiler dışarıdakiler 
hasreti kanayan dostlar 
gelecek güzel günler merhaba!
Merhaba! ağaçta göveren dal 
güllerin güne gülüşü yerdeki çiğ, 
gökteki ay yağmurun çimlere dökülüşü 
salkım-saçak bulut yedi iklim dört mevsim
evrenin renk renk cümbüşü 
ey aydınlık ey umut merhaba 
Merhaba! güneşle beslediğim 
sevgiyle süslediğim manolyam 
beyaz zambağım gönlümün sultanı
dostluk diyarı ülkem sevgi bahçem, 
duygu pınarım hasretim, Asya’m, 
Anadolu’m yüreğim, sevdam, 
yeni gelinim merhaba


ACIYI GÖRMEK Mİ İSTİYORSUN



Acıyı görmek mi istiyorsun? Gözlerime bak! 
Dudaklarımda söyleyemediğim sana ait duyguları, 
Bana her fırsatta bıraktığın yokluğunun acısını fark edeceksin. 
O zaman anlayacaksın acının sende ne kadar masum durduğunu.

Ayrı yetişmiş güllerin birbirine hasreti gibi, Umutla kurudum sensiz. 
Ve sen hiç gözlerime bakıp beni sevdiğini söyleyemedin. 
Oysa sırf bu kelime için kurduğum hayallerdi beni hayatta tutan 
Bir boşluktan içeri girdim her gece, Senli düşlerden sensiz karanlıklara süzülür gibi. 

Ellerin nasıldı? Küçük müydüler? ve parmakların ince uzun mu? 
Parmaklarını parmaklarımın arasında hissedip, 
Seninle sahil boyu denizi hiç fark etmeden bir birimize bakıp yürüyemedik. 
Gözlerinin yeşilinde geleceğe dair hayaller kuramadan, 
sadece umut ettim gözlerini görebilmeyi. 
Ve o gözlerinde ki ışıltıyla karanlık gecelerime yol göstermeni istedim.
Acıyı görmek mi istiyorsun. Gözlerime bak! 
Ve yaşanmamış boşa geçen anların hüzünlü şiir'ini oku, 
Kirpiklerinden sıyrılıp yanaklarına düşen dizelerimde.

Bensiz yattığın o yataklarda benli hayaller kurma artık. 
Sabahlara merhaba derken beni seven bir şair var deyip gurur duy sadece. 
Ve hiç bilme o şairin senin için her gün defalarca öldüğünü. 
Ve bil ki insan sevdiğiyle beraber olacak mahşerde. 
Tek avuntum bu şimdilik. 

Dünyada olamadığım anları mahşere bıraktım ben, 
Ben seni bu dünyalık mı sevdim sandın? 
Ölüm'müş,terk edilişmiş umurumda değil,gelme istersen. 
Nasılsa bir gün hayat biletimi kestiğinde, 
Kavuşma vakti olacak benim için ölüm. Dudaklarımda ki acı tat? 
Yoksa acı bir tebessüm mü olacak sana ulaşmayı beklemek? 
Ne yazık hiç bilemeyeceğim. 

Acıyı görmek mi istiyorsun? Gözlerime bak! Sen uzakta çok uzakta 
Bensiz bir yaşamın anlamsız günlerini yaşamaktasın, Benim gibi.

Seni seviyorum, 
Gerçeğin ta kendisi bu iki kelime, 
Sırf dudaklardan çıkması istenen değil de 
İçimde taa içimde senin için atan bir kalbin feryadı, 
Haykırışı bu sevdiğim. Sana ulaşamasam da, Biliyorum ki zavallı kalbim 
Sana ait her şeyi saklıyor en gizli yerlerinde Kanlı ve uykusuz gözyaşlarımın 
Her gece aynalardan süzülmesi gibi acı veriyor uzaklarda oluşun.
Biliyorum beni sevdiğini 
Acıyı tattığını da benden uzaklarda 
Ama hiç bana sana ait bir şeyi vermedin? Acı tek taraflı olsaydı, 
Ne yürek dayanırdı ne yaşamın bir anlamı olurdu. 
Ama yokluk kötü sevdiğim.Bir beden olmak isteyen yüreklerde ayrı ayrı yaşamak kötü.

Sana her fırsatta koşmak isterken beni durdurmaların, 
Yüzüne hasret kaldığım günlerde 
Beni ısrarla kırışlarını hiç anlamış değilim. 
Eminim yine okuyunca bu şiirimi büzeceksin dudaklarını 
Ve eminim ağlayacaksın. 
Ağlamak seni ben yapar sevdiğim 
Ve beni sen yapanda içimde senin için yanan bir kalple yaşamak. 
Her gün Üsküdar’da oturup kendimi dinlerim 
Oysa konuşan sendin hep benimle, 
Ne martıların vapurlara takılışı, 
Ne işportacıların bağırışıydı fark ettiğim. 
Ben denizi seyrederken gözlerinde boğulmayı sevdim. 
Yosun tuttu gözyaşlarım sensizliğin dalgalarında. 
Gözlerim ve ben her Üsküdar’a inişimizde 
Bir gün seninle bir bankta oturup Sadece ve sadece hiç konuşmadan gözlerine bakmak istedik. 

Kaç zamandır bir hüzün dolaşıyor odamda. 
Duvarlar bir şeyler söylüyor sanki Adım adım yok oluşumu izliyorum 
Her batan güneşin karanlığı getirmesiyle. Sabahlara kadar uykusuz gözlerimle uzaklara, 
karanlıklara bakıyorum mütemediyen Kayan her yıldızda tek bir şey diliyorum? 
Ve Senin için yalvardığım namazlarda secdeye kapanıp 
Rabbime ettiğim dualarım, 
Tuttuğum dilekle aynı olması ve sonra umudumu yitirmeden 
Rabbimin bir bildiği var deyip Kabul olmadığında dualarımın 
Tekrar tekrar yalvarmalarım. 

Seni okyanusların diplerinde Bir midyenin içinde ki 
İnciyi görme ihtimalimin olmadığı gibi kabul ettim aşkım 
Ve seni hiç ulaşılamayacak dağların zirvesinde 
Koklayamayacağım bir çiçek olduğunu fark ettiğimde 
Tek bir şey düşündüm?Dokunamadan tenine, 
Öpemeden öpülesi dudaklarını mahşere erteledim vuslatı. 
Ben o kargaşada ne yaparım bilmem ama 
İnsan mahşerde sevdiğiyle beraberdir derler 
Seni seviyorum meleğim. 

Acımasız olan ne sensin ne de ben, 
Bize gümüş tepsiyle sunulan hüzünlü bir hayat sadece 
Ve kabul etmesi zor olan bu ayrılıklara katlanmak sanırım. 
İnsan yaşamın değerini Yüzü ve kalbi güldüğünde anlıyor 
Anlıyor ki ölüm sadece toprağa girmek değil 
Ve nefesi kesilene kadar yaşadığı her şeyin 
Gözlerinin önünden geçmesi değil. 
Ölüm sensizliğin sadece yaşarken verilen cezası sevdiğim. 

Seni bulduğumda sevgi anlam kazandı 
Her anımsadığımda yaşamamım oldu gülüşlerin 
Hiç tükenmedi içimde senin için yanan ateş 
Ve ben o ateşle yanmayı, Sırf seni sevmek olduğu için 
İnan bana çok sevdim. 

Oysa 
Doğum günüme sadece 10 gün kalmıştı Eğer yanımda olsaydın Yaşama daha bir sıkı sarılacaktım..  Şimdi ölüm ne anlam taşıyor? Yaşamak ne anlam? Hiç anlayamayacağım Sensiz bedenim toprağa girmedikçe 

KENDİNİ MARTILARLA BİR TUTMA SENİN KANATLARIN YOK




Gün ışığı çıkmaya başlamışken sislerin arasından, adam balkonda dinlediği şiirin etkisi ile dalmıştı uzaklara, yüreğindeki hüzün yansıyordu suratına. Sis ağır ağır kalkmaya başlarken O`da ağır ağır dalıyordu anılara. Anıların getirdiği hafif bir gülümsemenin altında büyük bir acı gizliydi aslında. İnce bir sızı çıkıyordu derinlerden ve o çıktıkça adam iyice dalıyordu uzaklara.
Düşüncelere daldıkça kaptırıyordu kendini geçmişte yaşadıklarına, kaptırdıkça acıyordu yüreği ve o daldıkça güneşte sislerin arasından çıkmak için uğraşıyordu..
...............
....................
.......................
“Sen neden bana yazmıyorsun? ”
Msnde yazıyordu Mehmet Melisa`ya..Daha tanımıyorlardı birbirlerine, şans eseri bir sitede karşılaşmışlardı.Ama Melisa Mehmet`e pek güvenen biri değildi.Oldukça ünlüydü çünkü Mehmet çapkınlık konusunda ve Melisa onun listesine eklenmek istemiyordu.
“Hava çok soğuk ve ellerim üşüyor..”
Mehmet bunu hep bahane olarak görüyordu ama aslında değildi, aslında genç kız gerçekten üşüyordu ve bu nedenle yazamıyordu..
“Bahane..”
“Ya saçmalama ne bahanesi, bahane edecek bir durum yok ki, yazmak istemesem seni listeme eklemem değil mi? ”
Mehmet bu sorunun cevabını düşününce hak veriyordu genç kıza. Bu konuşmalar böyle devam ediyordu. Soğuklar boyunca Mehmet Melisa`ya her selam dediğinde, cevap alamadı ve
“Anlaşıldı eller...”
Diyerek espriyle yaklaştı ve her bu yaklaşımına bir gülümseyen yüz resmi aldı.. Artık telefonda da görüşmeye başlamışlardı, ilginç bir yan vardı ki Melisa hiç tanımadığı bu insana garip bir şekilde ısınmaya başlamıştı.Öyle ki bir an gelip de selam yazmadığı zaman, içi içini yiyor ve bir bahane bulup bu sefer o yazmaya başlıyordu.
Artık iyice merak ediyorlardı birbirlerini, bir şekilde görmek istiyorlardı söyleyemeselerde birbirlerine.
Melisa iş yerinden çıkmamışken daha bir telefon geldi Mehmet`ten...
“Ben yakınlarındayım, geleyim mi? ”
Melisa bir an duraksadı ve kabul etti. Bekliyordu, bir an kendini garipsedi..Hiç tanımadığı biri geliyordu,tamam konuşmuş olabilirdi ama o internetten tanışmalara sevgiliyi bırak arkadaşlıklara bile çok karşıydı. Ama şimdi internetten tanıdığı biri geliyorum diyordu ve o onu bekliyordu.
Mehmet geldi ama çok fazla kalamadan gitmek zorunda kaldı.. yine de onu gördüğüne çok sevinmişti genç kız.Garip bir şekilde ısınmıştı ona. Yazdıkları sitede genç kız yazılarıyla bulunurdu genelde..Biraz fazla acıklı yazardı ve kimse bilmezdi sebebini ama o zamanında yaşadıklarını, çevresinde gördüklerini anlatmaya bayılırdı.Ve sanırım biraz da fazla duygusal bir yapısı vardı.
Mehmet ise tam tersi uzun yazıları okumayı sevmeyen, oyunlarda boy gösteren, araba sevdalısı biriydi.Yüreği temizdi ama Sitede çapkınlıkları ile de ünlü sarılırdı.
İkisinin değil sevgili olması arkadaşlıkları bile kesinlikle garip bir gözle karşılanırdı. Ama Aşk insanı öyle bir anda yakalıyordu ki buna insanın kendisi bile şaşırıyordu.
Artık telefon konuşmaları sıklaşmıştı ve artık daha fazla konuşuyorlardı msnde.Genç kızın elleri üşüse de yazıyordu artık Mehmet`e...
Bir gün Mehmet aradı aniden onu,
“Melisa..Canım çok sıkkın.. Bugün sabahlayalım mı ne dersin? ”
Melisa`da sıkılmıştı ama sabahlama fikri...Korkutuyordu onu.
“Tamam..”
Dedi,birden çıkmıştı ağzından.Onunla daha fazla vakit geçirmek istiyordu çünkü ve bu onun için güzel bir fırsattı. İş çıkışı buluştular derken ve yavaş yavaş yürümeye başladılar birlikte.. Yürüdükçe konuşuyor, konuştukça gülüyorlardı. Mehmet hiç tahmin ettiği kadar çıkmamıştı Melisa`nın.Melisa hiç bu kadar eğlendiğini hatırlamıyordu İstanbul`da.. Saat gece üçe kadar yaptıkları yürüyüşün ardından yorulmuşlar ve deniz kenarında bir bankta oturuvermişlerdi, hava sertti, üşüyorlardı ama kimin umrundaydı.. Önlerinde duran Tekneye bakarak gülümsedi Mehmet, derken onun aklındaki Melisa`nın da aklına geldi..Birbirlerine bakıp gülümsediler...
“Hadi..”
“Olmaz..Ya sahibi varsa, tamam orada otururuz da...”
“Hadii..”
Dedi Mehmet ısrarla ama Melisa korktu ve bankta oturmayı tercih etti.
“Üşüdün mü...”
“Hayır...”Aslında bu soru bahaneydi, titrediğini hissediyordu genç kızın.Garip bir yakınlaşma ile sarılmışlardı birbirlerine..Her şey öyle kendiliğinden gelişiyordu ki ikisi de sesini çıkarmıyordu..Garip bir elektriklenme vardı ve iki tarafta bundan şikayetçi değildi... Deniz kenarından gemiler geçerken ayaklandı birden Melisa...
“Kaptan Amca, Fıstığıma selam söyle tamam mı? Onu öp böle böle...”
Bu çocuk sesi ve el sallayışıyla Mehmet birden irkildi.anlayamadı ilk başlarda ne yaptığını.Melisa gülümsedi ve aynı çocuk ağzıyla devam etti konuşmaya..
“Abi sen simdi, melisa abla neyeye gitti diyon ama oda buyda...”
Dedi yüreğini göstererek..
“Böle kaptan amcalar geldi mi, o fıstığına selam söylüyo..Fidan`ına..”
fidan Melisa`nın tek dostuydu, Mehmet gülmeye başladı birden çok hoşuna gitmişti bu onun. Genç kızın saçlarını kokladı ve öptü..küçük bir ıslık yapıştırdı derken.Bu sefer bir el çırpmayla karşılaştı..
“Bana baba yaptın sen...”
Aynı şaşkınlıkla bakmaya devam etti Mehmet..Allah`ım bu kız ben deliyim akıllım derken haklıydı sanırım diye düşündü bir an..ama Melisa hiç susmuyordu..mutlu olduğu belliydi çünkü o bir tek bu kadar mutluyken konuşurdu. Anladı Mehmet`in bakışlarından açıklama yapması gerektiğini..
“Şimdi benim babam, yaklaşır yaklaşırdı yanıma..Saçlarımı koklar birde bu sesi çıkarıp öperdi..Ben hep aynısını babama yapmaya çalışırdım ama yapamazdım...”
Hafiften astı yüzünü, uzun süre olmuştu ailesini görmeyeli..Derken bir uçak geçti gökyüzünden...
“ uçak amcaaaaaaaaaaaaaa....babama deki ben onu çok seviyoyum..Çok özledimmmmmmmmmm....”
sonra döndü Mehmet`e,
“Hadi bana baba yap abiii....”
Dedi gülümseyerek.. Mehmet içindeki sıcaklığı anlayamıyordu, bu kız garipti ama o kadar iyi bir yüreğe sahipti ki öylece kalakalmıştı..Kesinlikle deliydi anlamıştı..Melisa ise Mehmet`in bu sıcaklığına karşılık veriyordu aslında..Aynaydı o, Mehmet`in yansımasıydı ona... O gece ezan sesini dinleyerek son buldu ikisi içinde.. Ve uyumayarak gittiler iş yerine.Ama ikisinin de yüzündeki gülümseme yetiyordu her şeye.. Hele Melisa, o kadar korkuyordu ki insanlardan ve o kadar mutlu olmuştu ki ilk defa birinin yanındayken...Hiçbir şey düşünmüyordu. Uykusuzluk onu gram etkilemiyordu.
Artık düşüncelerinde yer etmeye başlamıştı Mehmet, öyle ki kalbindeki ağrılar, öyle ki daha önce yaşadıkları..hiç bir şey ilgilendirmiyordu onu, ufacık bir mutsuzluğunda hemen aklına Mehmet geliyordu, yetiyordu genç kıza....
Mehmet fırsat buldukça buluşup gezdiriyordu Melisa`yı, her şey o kadar kendiliğinden gelişiyordu ki ikisi de sadece suyun akışına bırakmışlardı kendilerini...
Bir akşam yoldan karşıya geçecekleri bir anda, Melisa içinden,
“Keşke elimi tutsan....”
demişti ki, Mehmet hiç sormadan tuttu genç kızın elini..Bir ad koymamışlardı ama artık sevgiliydi iki genç...Ad koymak gerekli miydi tartışılırdı ama gözlerindeki anlam yetiyordu bunu anlamaya... İkisi de mutluydu ve birlikteydi..Gerisi,geri kalan her şey boş geliyordu şimdi onlara....
Melisa, annesine anlatmıştı Mehmet`i..annesi temkinliydi bu konularda, daha önce yaşadığı hayal kırıklığını hatırlattı ona...
“Yavrum Bülent`i unutma...”
Ama Bülent`i çoktan unutmuştu genç kız,
“Anne bu farklı, o...O,o kadar iyi ki..Babam gibi, şefkatli, temiz...Anne o farklı....”
Gerçekten de farklıydı Mehmet.. Biraz sinirli bir yapısı vardı ama yufka bir yüreğe sahipti..Sahiplenmeyi bilirdi ve sevdiğine onun kadar değer verecek bir adam var mıydı bilmiyordu genç kız..
Annesi gene de temkinli olmasını söyleyerek kapattı genç kızın telefonunu... Melisa internetin gönderdiği sevgiliyi düşündükçe şaşırsa da Mehmet`in verdiği mutluluk unutturuyordu ona her şeyi...
Biraz zıt karakterdeydiler, biraz farklıydılar belki ama birbirlerine verdikleri sevgi kimseciklerde yoktu.. Ve o sevgi her zorluğun üstesinden geliyordu. Biliyorlardı bu ilişki devam edecekti ama her şey onların istediği gibi gitmiyordu...
Hiç anlamadıkları bir sebepten, belki de konuşamamaktan, dinlememekten birbirlerini ayrılıvermişti iki sevgili.. Birden,aniden bitivermişti ilişkileri... Melisa garip kaldı birden..yüreğim derdi yüreksiz kaldığını anladı..
Mehmet bilemediği ayrılığın verdiği kızgınlıkla bulaşıyordu her yere..Meleğim diyordu, uçuvermişti meleği ellerinden..
İkisi de hala seviyorlardı birbirlerini ama sonuç yoktu..Bitmişti işte..Nasıl bilemedikleri bir vakitte başladıysa, nasıl çıktıysa aşk hayatlarına; aynı hızlılıkta gidivermişti önlerinden..
Aşk gittikten sonra Melisa birden bire rafa kaldırdığı sorunlarla karşı karşıya kaldı.. Mehmet arkadaşlarıyla dolaşmaya başladı.O sırada belki de çivi çiviyi söker mantığıyla başka biriyle birlikte oldu ve bunu söyledi meleğine..söylerken ince bir sızı vardı içinde ama bitiş sebebini bilmediği ayrılığın ardından oda ne yaptığını bilmiyordu.
Bu daha çok vurmuştu genç kızı..kötü bir vurgundu yaşadığı..kötü anlarındaydı, belki gelir yanıma, o olursa atlatırım dediği bir anda yüreğinin asla dönmeyeceğini anladı.. Sinirleri yıpranmıştı.. Sakinleştiriciler almaya başladı doktor tavsiyesi üzerine.. Ama herşey öyle hızla gelişiyordu ki,bir doktor ziyaretinde felç olma ihtimalini anlattı doktoru ona...
“Melisa hanım, sinirlerinizde iltihaplanma var, fazla gerginsiniz, ve bu durum böyle devam ederse sizi bekleyen şey felç... “
Melisa kalakaldı doktorun gözlerinde.. Bir damla aktı derken, hemen aklına Mehmet geldi..
“Şimdi burda olsaydın..Elimi tutsaydın..bu kadar güçsüz kalır mıydım? ”
Dedi içinden..doktor devam etti sözlerine...
“Bu nedenle size verdiğim sakinleştiricinin birini alıyorum ve yerine iki tane antibiyotik veriyorum.Ama bakın bunlar çok ağır haplar, bu nedenle her ay kontrole geliyorsunuz ve şu sigarayı mutlaka azaltıyorsunuz...”
Cevap vermeden doktorun yazdığı reçeteyi aldı ve çıktı genç kız..kimi arasaydı, O nu? ..Hayır arayamazdı...Fidan`ı..
“Offf...” dedi bitkin..
“Kimseyi aramak yok..Kötüyüm dedim de kim oldu yanımda..Konu kapandı Melisa Hanım,teksiniz ve savaş başladı..”

Savaşmak istiyor muydu o da bilmiyordu ama yapacak bir şeyi yoktu..Annesi vardı geride ve annesi için yaşamalıydı...
........
...............
Melisa Mehmet`i düşünürken,Mehmet yeni kız arkadaşına ısınmaya başlamıştı artık.. Melisa vardı belki içinde ama eskisi kadar düşünmüyordu onu.Şu an daha fazla mutluydu..En azından garip olmayan bir kız arkadaşı vardı ve belki de Melisa`dan daha güzel.. Hoş bunlar mıydı gerçekten önemli olan bilmiyordu ama acısını hafifletmeye başladığını hissediyordu...
........
..............
Herşey o kadar ağır gelmeye başlamıştı ki artık genç kızın üzerine..Her gece dökülen gözyaşlarının yanında, hapların yan etkileri iyice bunaltıyordu onu.. En kötüsü ise ilaçlar bu seferde kalbinde uyuyan hastalığı uyandırmış ve hap sayıları biraz daha artmıştı içmesi gereken.Artık eski kadar canlı değildi, hep yorgundu, teni atmıştı rengini..Buz gibiydi ama inadına yaşamaya devam ediyordu.. Kimsenin haberi yoktu neler olduğundan ama o biliyordu ve sadece susuyordu.Çünkü çok iyi öğrenmişti insanları... Kimsenin isteyerek gelmeyeceğini yada gelse de sadece meraklarından yanında olacağını biliyordu...
İş dönüşü yürürken yolda, tüm bunlar geldi aklına...Kızgınlıkla,
“Ne gerek var...” Dedi, o anda bir baş dönmesiyle savruldu yere... Kafasını yere çarparken gözlerinin önünden annesi geçti önce,sonra yüreği..Ve,
“Her şey bitti...” diye geçirdi içinden...
Mehmet, ona haber veren kişiyi tanımıyordu..Birisi cep telefonunu karıştırırken yüreğim yazdığını görmüş ve onu aramıştı.. Koşarak gitti hastaneye...İçine öyle bir ağrı girmişti ki ve onu kaybetme korkusu öyle sarmıştı ki bedenini ağlıyordu.. Hemen doktorla görüştü önce.. Meleği felç olmuştu, bilincini çoktan kaybetmişti.. Doktor,
“Ailesini çağırın,görsünler...”
Dediğinde yandı içi genç adamın.. Melisa`nın annesine haber verdi derken.. Ailesi hemen ilk otobüsle geldiler kente..
Mehmet meleğinin yanında hiç ayrılmıyor, bilinci yerinde olmasa da elini hiç bırakmıyordu.Sürekli anlatıyordu ona, birlikte yaptıklarını anlatıyordu, onu ne kadar sevdiğini..Hiç durmadan konuşuyordu.. Melisa bunları duyuyordu, hepsini canlandırıyordu ama kimseye belli edemiyordu..Herkes bilinçsiz sansa da o her şeyi algılıyordu ve konuşamasa da, hareket edemese de hayatının ikinci baharını yaşıyordu..Ölüme yaklaştığını bilse de mutluydu, çok mutluydu... Bir hafta geçmişti bile ama Melisa`da bir değişiklik yoktu..Herkes onun iyileşmesini bekliyordu ama umutlar tükenmeye başlamıştı artık...
O gece elini tuttuğu sevgilisinin yanında korkuyla açtı genç adam gözlerini..Melisa el sallayarak uçuyordu havada rüyasında...Dehşetle uyandı...Sevdiği aynı şekilde duruyordu..Alete bağlı nefes alıyordu.. Saat gece dördü geçmişti çoktan..Elini sıktı Melisa`nın hissetsin diye..sonra gecenin sessizliğinde,
“Kendini martılarla bir tutma, senin kanatların yok meleğim...”
Dedi, bir mucize oldu ve Melisa açtı gözlerini,
“Ama ben meleğim, uçabilirim..Seni seviyorum yüreğim...”
Bu son sözle nefesi alması kesildi genç kızın ve o anda ezan sesi duyuldu uzaklardan.tıpkı ilk gün dinledikleri ezan gibi, birlikte ama aslında ayrı ezanı dinledi iki sevgili..Mehmet gözünde yaşlar bakakaldı..Pencereden esen rüzgarla daldı uzaklara........
..........
...............
Gün ışığı çıkmaya başlamışken sislerin arasından, adam balkonda dinlediği şiirin etkisi ile dalmıştı uzaklara, yüreğindeki hüzün yansıyordu suratına. Sis ağır ağır kalkmaya başlarken O`da ağır ağır dalıyordu anılara. Anıların getirdiği hafif bir gülümsemenin altında büyük bir acı gizliydi aslında. İnce bir sızı çıkıyordu derinlerden ve o çıktıkça adam iyice dalıyordu uzaklara.
Düşüncelere daldıkça kaptırıyordu kendini geçmişte yaşadıklarına, kaptırdıkça acıyordu yüreği ve o daldıkça güneşte sislerin arasından çıkmak için uğraşıyordu..
Meleği geldi aniden aklına, hiç çıkmayan meleği...Nasıl gelmesin di, radyoda Bir Atilla İlhan şiiri....
Beni koyup gitme ne olursun
Durduğun yerde dur
KENDİNİ MARTILARLA BİR TUTMA
SENİN KANATLARIN YOK
Düşersin yorulursun
Beni koyup gitme ne olursun
Bir deniz kıyısında otur.
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gücüne baksana
Evlenirsin çocuğun olur
Beni koyup gitme ne olursun
Sonun kötüye varacak
Beni koyup gitme ne olursun
Elimi tutuyorlar ayağımı
Yetişemiyorum ardından
Hevesim olsa param olmuyor
Param olsa hevesim
Yaptıklarını affettim
Beni koyup gitme ne olursun
Seninle gelmeyeceğim yine de
Beni koyup gitme ne olursun



BENİ KOYUP GİTTİN



Düşlerin gerçeğe, gerçeklerinse düşe dönüştüğü bir yaşam özlüyorum.
Yaşamaktan bunalmıyorum, bunalımı yaşayıp,
bunu kendime ait bir yaşam biçimine dönüştürüyorum.

Sanırım bütün sorunum özlemekle ilgili.
Keşke "yaşlanmaya başladım, o yüzden geçmişi özlüyorum" diyebilseydim.
Zerre kadar özlemiyorum geçmişi. Geçmişe dair ne varsa silindi hafızamdan.
Ben geleceği özlüyorum. Belki de hiç yaşayamayacağım geleceğime dair özlemlerim. Asıl sorunda burdan başlıyor zaten. Geleceğin olmayacağını biliyorum.
Olmayanı, olma ihtimali bulunmayanı özlüyorum.
İşte bu özlem koyuyor insana...

Beni koyup gitme
Ne olursun
Durduğun yerde dur..
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Düşersin, yorulursun
Beni koyup gitme
Ne olursun...

Duvarda gölgeler ve o görüntülerle çarpışmak yoruyor.
İnsanlar gerçek değil artık, mekanlar gerçek değil.
Belki de o yüzden sevmiyorum ana caddeleri, ışıltılı alışveriş merkezlerini,
konforlu mini sinama salonlarını.
Flimlerin değeri düşüyor oralarda, filmler hırpalanyor.
Ruhumuz bütün "sakıncalı" kareleri sansürlüyor, makaslıyor, yalnızlaştırıyor.
Sansürlü, makaslı, yalnız bir yaşam bu benim yaşadığım ve yalnızım işte yine...

Şaşırmıyorum aslında, böyle olacağını çok öncesinden biliyordum.
"Boş durmadım, savaştım. Savaştım ama yenildim.
Yenildim ama ezilmedim" diye kandırmayacağım kendimi.
İşte itiraf ediyorum; ezile ezile, hırpalana hırpalana yenildim.
Yenildim işte ötesi yok..

Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gücüne baksana
Evlenirsin çocuğun olur
Sonun kötüye varacak
Beni koyup koyup gitme
Ne olursun...

İşte bu yüzden korkuyorum ana caddelerden.
Deniz kenarlarını seviyorum, salaş meyhaneleri seviyorum.
Issız ve bana ait olan yerleri seviyorum.
Televizyonu değil ama o televizyonun altındaki dolapta bulunan anılarımı seviyorum. Her açtığımda o dolapta bulunan anılarımın anlatacakları var bana çünkü.
O salaş dediğim meyhanenin de öyle, kayalara vuran dalgalarında
ne çok anlatacağı şey var.
Bunlar dışında herşeyin sadece görüntüsü var oysa.

Elimi tutuyorlar ayağımı
Yetişemiyorum ardından
Hevesim olsa param olmuyor
Param olsa hevesim...
Yaptıklarini affettim
Seninle gelemiyeceğim yine de
Beni koyup koyup gitme
Ne olursun...

Bunun için ve sadece yalnızca kendimi korumak için kaçıyorum herşeyden.
Kaçarak yaşıyorum. İçime kapanmıyorum, düpedüz içime kapaklanıyorum.
Böylece korunuyorum hayattan.
Bedenimse ruhumun zırhı sadece...

BAZEN GÜLEBİLMELİYİZ ACILARA




Bazen gülebilmeliyiz acılara, hatta ölüme bile gülebilmeliyiz. Çünkü hayatı biz kahrediyoruz kendi boğucu düşüncelerimizle...
Halbuki; hayat ne kadar güzel her şeye rağmen. Çevirin başınızı bir bakın dünyaya, daldaki kuşa böceğe çiçeğe…

Ne kadar güzeller değil mi? Nasılda cıvıldaşıyorlar sevgiyle; hele o çiçeklerin açışına bir dikkat edin ne olur! Nasılda katmer katmer açıyorlar renk renk demet demet ve buram buram kokuyorlar. Hissedin kokularını bir çekin içinize doyasıya.
Nasıl mutlu olmaz ki insan böyle etrafımızda güzellikler varken. Bırakın hayatın sıkıntılarını koyuverin gitsin. Biz sıkılmak için değil, ağlamak için değil kendimizi yıpratmak içinde gelmedik ki dünyaya.
Ne olur çevirin gözünüzü bir bakın etrafınıza mutlaka göreceksiniz bir güzellik, bir tazelik, bir neşe kaynağı ve lütfen hemen şimdi haykırın içinizdeki sevgiyi. Siz sakladıkça sevginizi kimse göremez içinizdeki mücevherleri. Gerekiyorsa avazınız çıktığınca bağırın, yeter ki duysun insanlar sevginizi. Siz paylaşırsanız muhabbetiniz artar, dostluklarınız daha da büyür hızla. Gizlerseniz o sevginizin katili olursunuz hayâsızca. ”Sevgimi söylemezsem bu sevgi beni boğar” diyen Yunus gibi sevgimiz bizi boğmadan haykıralım içimizdekileri. İnsanlar sevgilerini söylemedikleri için ölüyorlar, öldürüyorlar. Hala görmüyor muyuz bu dehşet dolu tablonun yarattıklarını? İnsanlar tek tek ölüyor sevgisizlikten. Bombasız ölüm bu oluyor ve alıyor her masum canı zamansızca. Bizim göremediğimiz bir şiddetle patlıyor içimizde, yüreklerimizde.
O sevgileri gizli bombalara çevirmeyin. Lütfen cimri olmayalım sevgimizi sunarken. Kalpler Rahmanın evidir ne olur kırmayalım. Hiçbir kalp üzülmeyi ve sevgiden mahrum kalmayı hak etmiyor. Temiz, yumuşak bir sesle seslenelim birbirimize. Kalbinin tüm kapılarını böyle bir sese açmak için can atıyor insanlar. Sevgisiz kalan bir kalp emin olunki bütün karanlıklardan daha beter. Unutmayalım ki; bu kâinatı sarıp sarmalayan biri var onun sevgisi var. Sevgiyle yaratılan bizler neden sevgimizi esirgiyoruz birbirimizden?
Sevilmek için değil sevmek için gayret gösterelim. Her birimizi zaten seven yüceler yücesi var o hep bizim yanımızda. Onun sevgisi olmasa doğar mı sanıyorsunuz şu gökteki güneş, parıldar mı o güzelim yıldızlar(?) Kâinatın hamurunda demek ki sevgi var bizde seveceğiz. Üzmeyelim birbirimizi, gelin el ele sevgiyle dostlukla birleşsin kalplerimiz.
Yüzünüzden gülücükler, yüreklerinizden sevgi eksilmesin...

OLUR YA GELİRSEN KAPIM KİLİTLİ DEĞİL




OLUR YA GELİRSEN KAPIM KİLİTLİ DEĞİL

Olur ya gelirsen kapım kilitli değil ama açabilirmisin bilmem... 

ben sana yettim sen bana artık yetebilirmisin bilmem..
stemsiz yaşanmışlıklarımın içinde istemesem bile olmam gereken yerdeyim,
bilyorum her tercih bir terk ediş ve bir yoklayıştır 
ve her tercihte bir kaybediş ve bir menzilden çıkış....
Zamanın bir saniyesini bile geri çevirmeye gücün yetmezken
 sen kendini hala güçlü mü sanıyorsun? 
güçlü değilsin ve en önemlisi benden daha fazla değilsin.
dedin yaa sen bu kadarmışsın diye ne yazık sen bu kadar bile değilmişsin..
ben bu kadarım ama tekrar ve tekrar yinelenen yansıma aynamda görüntümde 
kendi gözlerimin içine bakabilmenin haklı gururu var 
yüzümdeki tebessümde.
sahi aynaya bakabiliyomusun? ...
sen bakabilyorsan bile bence aynalar sana çoktan küs.....
Yaşamak zaten zor neden bu daha da zorlamak bazı şeyleri?
Neden aynı hataların tekerrürü?neden bazı şeyleri düzeltmeme çabası inatla?
yalanlar görüyorum çevremde ki yazık aşklar bile yalan.....
midem bulanıyor..yalan söylemiyor değilim bazen
benimde dilim dolanır hayali hikayeler ama hiç birini yansıtmam gerçeğe..... 
neden bu dil ucuyla söylenen sevgi sözleri..
Erteledim bazı şeyleri ve bazen mecburi hatırlatışlarım var kendime gerçekleri 
GÜN GEÇTİKÇE KENDİME DAHA ÇOK BENZİYORUM 
artık bazı şeyleri başkalarına göre yapmak zorunda olmadığımı anladım 
ARTIK GÖZLERİM DAHA BİR BEN BAKIYOR,
ARTIK SAÇLARIM DAHA BİR BEN DALGALANIYOR,
ARTIK CÜMLELERİM DAHA BİR BEN KOKUYOR..
Olurya gelirsen kapım kilitli değil 
ama açabilirmisin bilmem...
Ben bana yettim sen bana artık yetebilir misin bilmem..
KİMİNE GÖRE KRALIZ KİMİNE GÖRE YALANIZ 
AMA ŞUNU BİLİN BİZ ADAMINA GÖRE ADAMIZ... 


Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...