08 Nisan 2015

Kuran’da Çok eşlilik ve Cariye kavramı Yazar: Berkay ÖZCAN



Kuran’da Çok eşlilik ve Cariye kavramı 
 Kuran’da Çok eşlilik ve Cariye kavramı için kalıcı bağlantı" Kurandaki Din, cariye-ile-ilgili-ayetler/" çok eşlilik ayet islamda cariye kuranda cariyelik kuranda çok eşlilik, ,
 Çeşitli surelerde geçen “çok eşlilikcariyeler ve Resullullah’a sınırsız eş seçme imkânı” tanınması gibi ayetler çok tenkide sebep oluyor. Bu konularda nasıl bir yaklaşım tarzı olmalı, yani Resulullah’ın poligaminin şehvani olarak telakki edilip gelen ayetleri kendi kafasına göre uydurup mü’min kızlara sahip olmayı amaçladığı iddia ediliyor. Poligami ve özellikle cariyekonusunda İslam’ın yaklaşım tarzı hakkında ne düşünüyorsun? Dört eşe kadar müsaade ediliyor; ama sınırsız cariye ile münasebet hususu serbest bırakılıyor? Bu konuda yorumunu merak ediyorum.


Çok eşlilik (Poligami) Kur’an’da erkeğin kişisel ihtiyaçları doğrultusunda dörde kadar eş alma ruhsatı ve sınırsız sayıda cariyeyle beraber olmaya müsaade bulunmuyor. 
Rasul’un vefatından sonraki yıllarda, 
Emevi yönetiminin cahiliye dönemi Arap adetlerinin hortlatmasıyla, Kur’an ayetlerine yüzlerce yıldan beri getirilen Arabesk bakış açısından kaynaklanan yanlış yorumlamalar söz konusu sadece. Rasul bilinci açığa çıktığında, onun döneminde çok eşlilik (poligami) ve cariyelik sistemi hâlihazırda vardı malum. Rasul’e gelen “bundan sonra senin için [başka] kadın helal olmaz (Ahzab-52)”; 

“içinizden eşi olmayanları nikâhlayın (Nûr-32)” ve“ne kadar hırslansanız da kadınlar arasında adaletli davranamazsınız. Öyleyse tamamen birine yönelip de diğerini boşlukta bırakmayın (Nisa-129)” ayetlerinden sonra, zaten eşi olanların, başkalarıyla da nikâhlandırılması yerine, bekârların evlendirilmesi teşvik edilmiş; zaruri nedenler olmadığı müddetçe poligaminin denesilden nesle kaldırılması hedeflenmiştir.
kuranda-cok-eslilik
Kadının değerinin, eski katı-ataerkil çağlara göre daha yüksek olduğunu iddia ettiğimiz (!) günümüz koşullarında dahi, erkeklerin [normalin üzerinde seyreden bir takım açlıklarını/ihtiyaçlarını doyurabilme adına] keyfince, çok eşliliğine müsaade olduğuna ve uygulanabilirliğine kanıt olarak öne sürülen Nisa suresindeki ilgili ayetlere bakılacak olursa…


Dikkatimizi çekecektir: Ayetlerin odak noktası bir erkeğin birden fazla kadınla evlenebilme ruhsatı değil, yetimlerin hukukunun korunması/düzenlenmesi konusudurEy İnsanlar! … (Nisa-1), yetimlere mallarını verin, temiz (helal) olan ile pis (haram) olanı değiştirmeyin, onların mallarını mallarınıza dâhil ederek yemeyin… (Nisa-2). Ve eğer yetimler[in malları] konusunda uygun davranamamaktan korktu iseniz;o halde gönlünüze hoş gelen o [yetimlerin] kadınlar[ın]dan ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlayın. Bu kez de eğer [kadınlar arasında] adaletli davranamamaktan korktu iseniz, o halde bir kişiyi [nikahlayın] veyahut da [hâlihazırda] yeminlerinizin sahip olduğu ile [kalın] …(Nisa-3). … eğer yetimlerin kendilerinde olgunluk yaşını görürseniz, o taktirde mallarını onlara teslim edin

Savaş durumu veya başka sebeplerle babalarını kaybederek ortada, yetim kalmış çocukların mallarının/miraslarının korunabilmesi için onları gözeten kadınların (anne, teyze vs.) toplum tarafından ikişer, üçer, dörder nikâhlandırılarak yetimlerin evlatlık konumuna getirilmesinden bahsediliyor. Yani buradaki mesele, ey erkek mü’minler, bir tek kadın size yetmiyor veya bir tane ile yetinemiyorsanız (<–“yetinmek” ifadesini kullanan mealciler var ne yazık ki), ikinci ile üçüncü ile dördüncü ile nikâhlanın gibi bir emir bulunmamakta. Sure “ey insanlar” hitabıyla başlayarak kadın, erkek tüm topluma hitap ediyor(Nisa-1). Sonrasında ise yetim kalmış çocukların, sahip oldukları malların/mirasın mal hırsı olan kişilerce yenmemesi konusunda mü’minlere uyarı geliyor (Nisa-2)

Bir yandan bu görevi yerine getirmeye çalışırken, bu işte tam olarak başarılı olabileceğinizi düşünmüyorsanız, bu çalışmalara ek olarak, yetimlerin üvey evlat kapsamına alınıp/hukukuna dâhil edilip mallarının koruma altına alınabilmesi maksadıyla yetimleri [gözetleyen/kollayan] kadınları, anlaşmış olduğu erkeklerin nikâhlaması emrediliyor. Surenin insanlara hitap ederek başlaması erkek, kadın tüm toplumun bu konuda yardımcı olmaları maksadıyladır.

 Bu kez de, eşler arası adaleti sağlayamamaktan korkuluyorsa o zaman hâlihazırda nikâhlı/yeminli olduğunuz kişi ile kalın denilmekte (Nisa-3). Tabi gündem burada bitmiyor ve yetimler buluğa erdiklerinde, mallarının kendilerine teslim edilmeleri de ekleniyor (Nisa-6)Toparlarsak; Öncelikli olarak yetimlerin malları korunacak. Eğer bu hukuka uygun bir şekilde sağlanabiliyorsa bir sonraki nikahlama seçeneğine gerek kalmayacaktır. Sıkıntı çıkabileceği endişesi var ise; bekar veya evli erkekler güçleri nisbetince bir veya bir kaç yetim annesi nikahlayacak ve yetimleri hem evladı gibi yetiştirecek, hem de onların mallarını olgunluk çağlarına gelene kadar koruması altında tutup saklayacak. 

Bu durumda da alınan yeni eşler arasında veya eski eş arasında ayet (Nisa-129) gereği adaletli davranamama endişesi olanlar var ise, bekar erkekler sadece tek bir kişiyle nikahlanacakevli olanlar ise halihazırda nikahlı oldukları ile kalacaklar ve en azından öncelikli seçenek üzerinden yetimlerin mallarını korumaya yardımcı olacaklardır. Görüleceği üzere, evli erkeklerin -eşlerinin rızası olsa bile- yeni bir eş alma gibi bir duruma ruhsat verilmesi söz konusu değil. Çünkü evlenilen  bayanların hepsi bir yetimi bakmakla mükellef olan bireylerdir. 

Eğer bir ruhsat varsa ve günümüzde de uygulanmak isteniyorsa [yasalar açısından resmiyette mümkün değil tabi], bu bir yetime bakan bayanın nikahlandırılması şeklinde olmalıdır. Ama böyle bir icraata  gerek kalmamaktadır. Çünkü, o çağlarda orta doğu toplumlarının da geleneği gereği ticaretle ilgilenmeyen, bağımsız olarak para kazanmayan kadınları Kur’an’ın da deyimiyle titizlikle gözetmek (4:34) erkeklere (baba, amca, oğul, koca) düşüyordu. Farz değil, örfen.. Bu nedenle de, bir yetimin korunmasının en iyi yollarından biri, onu ve onu gözeten bayanı maddi olarak da koruyacak olan bir erkek ile sözleştirme (nikah) hususu idi. Günümüzde yetimlerin korunması için nikaha artık lüzum olmadığından diğer alternatif yöntemlerin değerlendirilmesi gerekiyor. 

Nikah, amacı illa ki cinsel birliktelikle sonuçlanması gereken bir kavram olmayıp (33:49), kelime anlamıyla da anlaşma demektir. Rasulullah’ın bir çok bayanla nikahının, yani karşılıklı antlaşmasının bir nedeni de bu minvalde, kadın müminlere rahat bir şekilde tebliğde bulunabilecek, İslam sistemini anlatacak bayanları yetiştirmek maksatlı idi. 

Cariye Kavramı Benzer saptırmalardan birisi deCaRiye kavramı üzerinde yapılmıştır. Rasulullah’tan yüzyıllar sonra türetilmiş Cariye kelimesi ve tekrardan sınırsız sayıda cariye alma konsepti de Kur’an’da geçmemekte. 

“CaRiye” olarak çevrilen ifadelerin orijinalinde“ma MeLeKet eYMaN” ibâresi vardır. “eYMaN” kelimesi, “sağ el” anlamına da gelen Arapça’da “YeMiN” kelimesinin çoğulu olup, çoğul biçimiyle Kuran boyunca “yeminler/anlaşmalar” anlamında kullanılmaktadır (Nisa-33, Maideh-89; Tevbeh-12; Nahl-91; Bakara-224, 225; Nahl-92, 94; Rum-28; Tahrim-2; Maideh-53; En’am-109). 

Bu durumda “ma MeLeKet eYMaNu küm”“sağ ellerinizin, yeminlerinizin, anlaşmalarınızın sahip olduğu”anlamına geliyor. Yani, ortada “yemin edilerek” yapılmış olan bir sahiplenme bulunuyor ve dikkat edilirse “sahiplik” kişilere/kişiye değil de “yeminin kendisine” yapılarak “yemin” ön planda tutuluyor. 

Araplarda şeref ve asaleti simgeleyen “sağ el”, diğer kimi toplumlarda da yemin ederken havaya kaldırılmaktadır, yemin etmek ile özdeşleştirilen bir beden dili hareketidir. Kelimesi kelimesine çevirdiğimiz “ma MeLeKet eYMaN” ifadesini, daha anlaşılır olması için şöyle açalım: ilgili ayetin bağlamına göre bu ifade cinsiyet ayrımı yapmadanyemin edilerek kurulmuş bir nikâh akdine (> evlilik) de veya yemin edilerek bir kadın veya erkek ile yapılmış anlaşmaya/sözleşmeye (> evin içinde çalışan kiralık işçi) de, yemin edilerek sahip çıkılan kişilere (> bakımları üstlenilen çocuklar vs.) de işaret edebilmektedir. Yani, erkeklerin sınırsız sayıda alabileceği düşünülen ve “Câriye” diye çevrilen, “ma MeLeKet eYMaN” ifâdesi kadınlar için de kullanılabilen bir ifade ve özelliktir. Bu kullanımı Kur’an’dan örnek iki ayet ile de destekleyelim: Mü’min kadınlara da söyle: Bakışlarıyla cinsel mesaj vermesinler. 

Cinsel organlarını korusunlar. Ziynetlerini (cinsel mesaj veren bölgelerini) [kendiliğinden] görünen kısımlar müstesna, belli etmesinler…. kendi kadınları olsa bile;“yeminlerinin/anlaşmalarının sahip olduğu/çıktığı” olsa bile [ma meleket eyman](belli etmesinler) (Nur-31)” Peygamber’in hanımlarına; babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, hizmetindeki kadınlar ve “yeminlerinin/anlaşmalarının sahip çıktıklarından”[ma meleket eyman] ötürü hiçbir günah yoktur (Ahzap-55) “ Diğer ayetlerde erkeklere özgüymüşçesine “Cariye” diye çevrilen “ma meleket eyman” kalıbının birçok erkek (!) mealci tarafından kafalarındaki şablona uymadığından bu ayetlerde farklı çevrilmesi de dikkate değerdir. Kimi mealcilerce bazı ayetlerde bu kalıba “köle” şeklinde de anlam verilmektedir. Fakat bu yanlış bir tanımlamadır, çünkü “köle” Kur’an’da ayrı kelime (“abd”, “rakabe”) olarak zaten geçmektedir. 

Ayrıca kölelikte kişinin rızası alınarak, çift taraflı yapılmış yeminli bir anlaşma bulunmadığından “ma meleket eyman” kavramı ile de örtüşmeyecektir. Sınırsız sayıda cariye şablonuna uydurulmaya çalışılan ayetlerden bir tanesi de“Onlar iffetlerini/cinsel bölgelerini eşlerivecariyeleri haricinde korurlar” şeklinde çevrilen Mu’minun-6 (“vellezîne hum li furûcihim hâfizûn illâ alâ ezvâcihim evmâ meleket eymânuhum”)ayetidir. Bu yanlış meallendirme, ayetteki hitabın sanki sadece erkek müminlere yapıldığı ve meal içine yerleştirilen “ve” bağlacı saptırmasıyla nikâhlı eşlerinyanındasınırı olmayan sayıda cariyeler ile de cinsel ilişkiye girilebileceği hissini veriyor.

 Şimdi, şu düzeltmeleri yapalım: Sure, “ey mümin erkekler” olarak değil de, “ey müminler” şeklinde başlayıp müminlerin özelliklerini sıraladığı için, ayet kadın müminleri de muhatap almaktadır. Öte yandan bir bayanın sınırsız sayıda cariye ile ilişkiye girmesi söz konusu olamayacağından “cariyeler” şeklindeki çevirinin bir geçerliliği bulunmamakta. Arapça’da “birbirinin zıttı çift” anlamına gelen “zevç” kelimesi sadece kadın eşideğil, kocayı da kasteder. Ayetin orijinalinde geçen “ev” bağlacını mealciler, nedense “ve” anlamıyla Türkçeye çeviriyorlar. Oysa Arapça “ev”; “veya”, “yani”, “başka bir deyişle” anlamlarına gelir. Yukarıda da ayrıntıladığım şekilde “mâ meleket eymân” da bu ayet bağlamında “nikâh” anlamına gelmektedir. Ayeti yeniden meallendirirsek, “O mümin erkekler ve kadınlar iffetlerini/cinsel bölgelerini eşleriyaninikâh ahdi yapmış oldukları haricinde korurlar” olacaktır. Kısaca düşüncelerim bu şekilde..

Kuran’da Hırsızlığın cezası



Kuran’da Hırsızlığın cezası 
Yazar: Berkay ÖZCAN 
 Kuran’da Maide suresi 38. ayette, gerçekten de hırsızlık yapanların ellerinin kesilmesi mi emrediliyor? Okuduğum tefsirlerin geneli kesilmesi gerektiğini söylüyor.
Meal ve tefsirlerin genelinin bu şekilde çevrilmesi gayet normal. Hemen hemen hepsinin kaynağı 10 – 13. yy Arap – Fars kültürü ve otoritelerinin etkisinde yazılan tefsirler olup, güncel çeviriler de bu yorumların sınırları dahilinde yapılıyor. Halbuki, Kuran’ı ve sözcüklerini kendisine yorumlatınca işin rengi belli olmakta. Benzer bir çözümleme gayreti, o dönemlerden beri gelen, mezheplerin/tefsirlerin de ittifakla kabul ettiği, savaş esiri kadınlarınnikahsız olarak alınabileceği inancı ve bu inancın ayetlere yamanması konusunda olmuştu (Bknz. Kuran’da Çok eşlilik ve Cariye kavramı).
Çözümlenecek daha birçok konu var.. Şimdilik şu aklımızda kalsın.
Allah Rasul’ü ve arkadaşlarının merkezinde ruh – mana, çeperlerinde şekil olan İslam (~ Barış, Düzeltme, Sevgi, Merhamet, Aydınlık) odaklı Din anlayışı sonrasında, çevre bölgelere yayılma sürecinde, çepere takılı kalan, işin ruhundan uzak Harici bir bakış açısı doğdu (birebir olarak, İslam tarihindeki meşhur Haricileri kastetmiyorum). İlk dönem İslam tarihinden hatırlanırsa, Allah Rasul’ünün vefatı ardından henüz yirmi beş yıl geçmişken, Harici zihniyet mızrakların ucuna takılan Mushaf yapraklarını -Mü’minlerin Emiri Ali’nin onca gayretine rağmen- Kur’an sanacak derecede Dinin ruhunu şekle – ritüele indirgemişti!
Benzeri bakış açısı hala yok mu? En popülerleri.. Neden sağ elle yemiyorsun? Saçının şu kısmı görünüyor! Namaz’da oturduğunda sağ ayak parmaklarını kır! Kadınla tokalaşılmaz! İğne ucu kuru yer kalmayıncaya kadar yıkan! Abdestsiz okuma.. Bu sünnet sakalı değil… Müzik dinleme, Resim/Heykel yapma.. Ve binlercesi… Şekil içre şekiller.. Ana eksenden uzak, darbe üstüne darbeler..
İşte, yorumların çeper eksenli olması, yani Harici bakış açısının etkisiyle, özellikle unut(tur)ulmuş olan bir konu var: Kuran’ın Sembol (Kuş – Bilgelik) dili..
İnsanı düşünmeye – yorum yapmaya sevk eden, zorlayan Kuş dili esintileri, ve kullanımı dönemin zulümleri, karışıklıkları içerisinde kabuğuna çekilmek zorunda kalan ve süreçte oluşan ilk Sufi mekteplerinden bu yana kendini yaşatabildi.
Neyse, fazla uzatmadan asıl konumuza gelelim..
“Ves  sariku  ves  sarikatu  faktau eydiyehuma cezaen bima keseba nekalen minellah”/ “Hırsız Erkek ve Hırsız Kadın.. Kazandıklarına karşılık Allah’tan biribret/caydırma olarak o ikisinin ellerini kesin ..” 5:38
“Vellezine kesebüs seyyiati cezaü seyyietim bi misliha”/“Kötülük kazananların karşılığı, kötülüğün misliyledir” 10:27 ayeti uyarınca da, misliyle yani, benzer, aynı cinsten bir ceza vermek; Kuran müteşabihine, iç örgüsüne, bütünlüğüne yani Ruhuna daha uygun (Bknz. Muhkem ve Müteşabih ayetler).
Hırsızlığın, haksız kazancın cezası = karşılığı fiziksel olarak “el kesme” şeklinde olsa idi, suç ve ceza birbirine denk düşmeyecekti! Ayrıca, elin fiziksel olarak kesilmesi, daha caydırıcı olabilse de, kişi ıslah olduktan sonra geri dönüşü imkansız, toplum içinde atıl/işlevsiz bir hale getirebilme ihtimalini de ortaya çıkarıyor ki, bu da Barış – Selamet – Düzeltme odaklı Dinin paradigması açısından uygun değil.
Hele hele, kasten adam öldürme suçlarında dahi, kısas (= idam talebi) hakkı bulunan maktulün ailesine affetme olanağını veren Kuran ruhuna..
Peki, şimdi gelelim ayeti, kendini tefsir eden, açan, açıklayan Kuran’ın (6:65, 6:114, 7:52, 11:1, 16:89, 17:41, 17:89, 24:34, 25:33, 36:69) kendisi ile anlamaya.. Yani sözü Kuran’a bırakalım..
Kuran’da gerek “El” (Arapçasıyla “Yed” sözcüğünü); gerekse “Kesmek” (Arapçasıyla “KaTeA (ق ط ع)” kök) sözcüğünü taradığımızda Kuran’da hem literal hem de mecazianlamlarla kullanıldığını görüyoruz.
Kaf-Ta-Ayn  ق ط ع  kökünün Kadim sözlüklerdeki (El-Müfredat fi Ğarîb El-Kuran, Lisânul Arab, Tâcul Arûs) tüm anlamları ve Kuran’da türetilmiş tüm kelimeler için tıklayınız. 
kaf-ta-ayn-anlam
“El = Yed” sözcüğünün gelebileceği iki olası kökün tüm anlamları ve bu kökten türemiş tüm Kur’an kelimelerini incelemek için bağlantılara (Bknz. Ye-Dal-YeElif-Ye-Dal) tıklayabilirsiniz.
Fakat ilginç bir detay var!
“KaTaA”, “Kesmek” fiilinin şeddeli/şiddetli, yani Arapça dilbilgisi ile Tef’il formu> “KaTTaA” çekimi Kuran’da hemen hemen hep fiziksel bir kesim olarak kullanılıyorken, şeddesiz “KaTaA” formu ise hemen hemen hepsinde fiziksel olmayan, mecazi bir kesim 
(ilişkiyi kesmek, devre dışı bırakmak, son vermek, engellemek)
 olarak kullanılıyor.
el-kesme-KaTaA
Tef’il kalıbı bir eylemin çok, aşırı veya şiddetli yapıldığını bildirir Arapça’da.
Maide suresi 38. ayette ise şeddesiz/şiddetsiz formu kullanılıyor! Yani, mecazi bir kesme söz konusu.. Bu sözcüklerin dönemin halkının gündelik kullanımında olduğunu da unutmayalım!
Mecaz olarak alınması gerektiğine bir diğer delil de, ayette geçen eydiye humā = o ikisininellerini ifadesi..
Türkçe’mizde olmayan bir kullanım Arapça’da var.. Arapça’da çoğul denilince akla en az 3 tane olan gelir.
yed: bir el

yedā: iki el

eydiye: (üç ve daha fazlası) eller

eydiye-humā: o ikisinin (üç ve daha fazlası) elleri
Mecazi alınmadığı takdirde, kadın, erkek her bir hırsızın en az 3 eli varmış ve kesilmesi gerekiyormuş gibi aykırı bir anlam çıkıyor. Geleneksel anlayışın yorumladığı şekliyle ayette, tek bir elin hem de sağ elin kesilmesi gerektiğine dair bir emare/karine bulunmuyor.
İfadenin şöyle olması gerekirdi: O ikisinin bir elini > yede-humā..
Veya.. O ikisinin sağ elini > yemîne-humā..
Ama bırakın tek bir eli, fiziksel olarak anlaşıldığı takdirde bir kişi için en az 3 el mevzu-bahis, -belagat açısında böyledir desek bile- gene de hırsızın tüm ellerinin kesilmesi gerekiyor!
Peki, “El” nedir, mecazi anlamda?
Kur’an’da bu kullanıma çok örnek var; yukarıdaki bağlantılardan incelenebilir; ama hemen herkesin ezberinde bulunan Tebbet/Ebu Leheb süresine gidelim..
Tebbet yedâ > İki eli kurusun!
Peki, neymiş o kuruyacak olan iki el?
mâ ağnâ an-hu : ona fayda vermedi, zenginlik sağlamadı

mâlu-hu : onun malı

ve : ve

mâ keseb : kazandıkları

İnsan için olunca Malı ve Kazançları.. Yani mali, ekonomik gücü!
Bir başka örnek.. “yakbidune eydiye-hüm” (infak etmemek/paylaşım yapmamak/harcamamak için) ellerini sıkarlar. (9:67)
Demek ki, 5:38’de hırsızlık yapanın mecazen kesilecek/engel koyulacak/el konulacak olan eli > Malı ve Kazançlarından olacak.
Hırsızın ekonomik gücünün bir daha bu suçu işlemeye niyetlenmeyeceği/caydırıcı olacak şekilde derecede kısılması veya erişiminin engellenmesi. 
Bunun ölçüsüne karar verecek olansa Hikmeti = Çağa/Bölgeye/Örfe göre Hüküm çıkarmasını bilen Mümin = Toplumuna Güven veren Kamu Otoritesi olacaktır. Kuran’ın mecazi, esnek ifadeleri her çağa, ortama, şarta uygun olarak yorum zenginliğinin/içtihadın üretilebilmesi için onlara sunulmuştur. Rasul’ün müminlere, Kitab’ın ve Hikmet’in Ruhunu öğretme çabası da bu minvalde idi!
Peki, hırsızın ekonomik gücü yoksa?
İslam (Huzuru sağlama, Düzeltme) sisteminde öncelikli faaliyetlerden biri, malın – paranın tekelleşmesini engellemek, kişi başına düşen gelir dağılımını olabildiğince birbirine yakınlaştırmak, fakirliği ortadan kaldırmak. Mekke dönemi ilk inen ayetlerde bu vurgu bariz bir şekilde okunabilir..
Hırsızlığın cezası/karşılığı da diğer hukuki ayetler gibi Medine döneminde, Asr-ı Saadet’in yaşandığı, fakirlik kavramının silinmek üzere olduğu bir dönemde açık edilerek uygulanmıştır.
Ekonomik güç elde edemeyen ve toplumunca da umursanmayan bir insan hırsızlık yaptığında, hırsız olarak etiketlenebilir mi?
5:38 ayetinde geçen es sariku ves sarikatu sözcüklerinin başındaki “el” takısı ileözel bir anlam yüklenip belirginleştirilerekherhangi bir hırsız değil, (açlık – yoksulluk – imkansızlık gibi hem de) hiç bir gerekçe olmadan (belki de bir kaç defa) hırsızlık yapan kişi kastediliyor!
“el” takısı, Türkçe’mizde örneği olmayan, İngilizce’deki “the” takısı gibidir. 
sarikun ve sarikatun > Meslek edinmeden bir kereliğine veya insani gerekçelerle hırsızlık yapmak zorunda kalan erkek/kadın (12:73)
es sariku ves sarikatu > İnsani gerekçesi, ihtiyacı olmadan, hobi olarak veya bir kaç defa hırsızlık yapan, hırsızlığı kanıtlanmış erkek/kadın. 
Yani, hırsızlık yapmak ile hırsız vasfı ile etiketlenmek arasında nüans var.
İslam esaslı Adil – Hakkani – Sosyal Devlet anlayışlarında fakir insan bırakılamaz, bıraktığına ise bu tipte bir ceza uygulanamaz. Hırsızlık yapmak zorunda bırakılmış bir ihtiyaçlının kısılacak eli de doğal olarak farklı yorumlanacak ve olacak (nezaret ?, ıslah ?, imece ? gibi), diğer yandan, asıl olarak da hırsızlığı ortaya çıkartan gerçek ve gerekçelerle mücadele edilecek ve bu güçleri engelleme yoluna gidilecektir.
Konuyu, Yakup Peygamberin ve ahalisinin uyguladığı hırsızlık cezası ile bitirelim:
(Mısırlılar) Dediler ki: “Eğer yalancı çıkarsanız hırsızlığın cezası nedir?”
(Yakub’un oğulları) Dediler ki: “Onun cezası: (çalınmış olan Kral’ın su tası) kimin yükü içinde bulunursa o (yükün sahibi) tutuklanır… Zâlimleri işte böyle cezalandırırız!” (12:74-75)
Hakikati, Allah katındadır.. Selam ve Sevgiler.

OSMANLI EKONOMİSİ VE KURUMLARI PDF E-KİTAP






OSMANLI EKONOMİSİ VE KURUMLARI
PDF E-KİTAP

KAMİKAZE OPERASYON (11EYLÜLÜN GERÇEK ROMANI) PDF E-KİTAP





KAMİKAZE OPERASYON
 (11EYLÜLÜN GERÇEK ROMANI)
PDF E-KİTAP

DUVARDAKİ KAPI PDF E-KİTAP H. G. Wells




DUVARDAKİ KAPI
PDF E-KİTAP
 H. G. Wells

TEŞKİLAT PDF E-KİTAP C. M. Kornbluth





TEŞKİLAT PDF E-KİTAP

C. M. Kornbluth

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...