08 Nisan 2015

Kuran’da Hırsızlığın cezası



Kuran’da Hırsızlığın cezası 
Yazar: Berkay ÖZCAN 
 Kuran’da Maide suresi 38. ayette, gerçekten de hırsızlık yapanların ellerinin kesilmesi mi emrediliyor? Okuduğum tefsirlerin geneli kesilmesi gerektiğini söylüyor.
Meal ve tefsirlerin genelinin bu şekilde çevrilmesi gayet normal. Hemen hemen hepsinin kaynağı 10 – 13. yy Arap – Fars kültürü ve otoritelerinin etkisinde yazılan tefsirler olup, güncel çeviriler de bu yorumların sınırları dahilinde yapılıyor. Halbuki, Kuran’ı ve sözcüklerini kendisine yorumlatınca işin rengi belli olmakta. Benzer bir çözümleme gayreti, o dönemlerden beri gelen, mezheplerin/tefsirlerin de ittifakla kabul ettiği, savaş esiri kadınlarınnikahsız olarak alınabileceği inancı ve bu inancın ayetlere yamanması konusunda olmuştu (Bknz. Kuran’da Çok eşlilik ve Cariye kavramı).
Çözümlenecek daha birçok konu var.. Şimdilik şu aklımızda kalsın.
Allah Rasul’ü ve arkadaşlarının merkezinde ruh – mana, çeperlerinde şekil olan İslam (~ Barış, Düzeltme, Sevgi, Merhamet, Aydınlık) odaklı Din anlayışı sonrasında, çevre bölgelere yayılma sürecinde, çepere takılı kalan, işin ruhundan uzak Harici bir bakış açısı doğdu (birebir olarak, İslam tarihindeki meşhur Haricileri kastetmiyorum). İlk dönem İslam tarihinden hatırlanırsa, Allah Rasul’ünün vefatı ardından henüz yirmi beş yıl geçmişken, Harici zihniyet mızrakların ucuna takılan Mushaf yapraklarını -Mü’minlerin Emiri Ali’nin onca gayretine rağmen- Kur’an sanacak derecede Dinin ruhunu şekle – ritüele indirgemişti!
Benzeri bakış açısı hala yok mu? En popülerleri.. Neden sağ elle yemiyorsun? Saçının şu kısmı görünüyor! Namaz’da oturduğunda sağ ayak parmaklarını kır! Kadınla tokalaşılmaz! İğne ucu kuru yer kalmayıncaya kadar yıkan! Abdestsiz okuma.. Bu sünnet sakalı değil… Müzik dinleme, Resim/Heykel yapma.. Ve binlercesi… Şekil içre şekiller.. Ana eksenden uzak, darbe üstüne darbeler..
İşte, yorumların çeper eksenli olması, yani Harici bakış açısının etkisiyle, özellikle unut(tur)ulmuş olan bir konu var: Kuran’ın Sembol (Kuş – Bilgelik) dili..
İnsanı düşünmeye – yorum yapmaya sevk eden, zorlayan Kuş dili esintileri, ve kullanımı dönemin zulümleri, karışıklıkları içerisinde kabuğuna çekilmek zorunda kalan ve süreçte oluşan ilk Sufi mekteplerinden bu yana kendini yaşatabildi.
Neyse, fazla uzatmadan asıl konumuza gelelim..
“Ves  sariku  ves  sarikatu  faktau eydiyehuma cezaen bima keseba nekalen minellah”/ “Hırsız Erkek ve Hırsız Kadın.. Kazandıklarına karşılık Allah’tan biribret/caydırma olarak o ikisinin ellerini kesin ..” 5:38
“Vellezine kesebüs seyyiati cezaü seyyietim bi misliha”/“Kötülük kazananların karşılığı, kötülüğün misliyledir” 10:27 ayeti uyarınca da, misliyle yani, benzer, aynı cinsten bir ceza vermek; Kuran müteşabihine, iç örgüsüne, bütünlüğüne yani Ruhuna daha uygun (Bknz. Muhkem ve Müteşabih ayetler).
Hırsızlığın, haksız kazancın cezası = karşılığı fiziksel olarak “el kesme” şeklinde olsa idi, suç ve ceza birbirine denk düşmeyecekti! Ayrıca, elin fiziksel olarak kesilmesi, daha caydırıcı olabilse de, kişi ıslah olduktan sonra geri dönüşü imkansız, toplum içinde atıl/işlevsiz bir hale getirebilme ihtimalini de ortaya çıkarıyor ki, bu da Barış – Selamet – Düzeltme odaklı Dinin paradigması açısından uygun değil.
Hele hele, kasten adam öldürme suçlarında dahi, kısas (= idam talebi) hakkı bulunan maktulün ailesine affetme olanağını veren Kuran ruhuna..
Peki, şimdi gelelim ayeti, kendini tefsir eden, açan, açıklayan Kuran’ın (6:65, 6:114, 7:52, 11:1, 16:89, 17:41, 17:89, 24:34, 25:33, 36:69) kendisi ile anlamaya.. Yani sözü Kuran’a bırakalım..
Kuran’da gerek “El” (Arapçasıyla “Yed” sözcüğünü); gerekse “Kesmek” (Arapçasıyla “KaTeA (ق ط ع)” kök) sözcüğünü taradığımızda Kuran’da hem literal hem de mecazianlamlarla kullanıldığını görüyoruz.
Kaf-Ta-Ayn  ق ط ع  kökünün Kadim sözlüklerdeki (El-Müfredat fi Ğarîb El-Kuran, Lisânul Arab, Tâcul Arûs) tüm anlamları ve Kuran’da türetilmiş tüm kelimeler için tıklayınız. 
kaf-ta-ayn-anlam
“El = Yed” sözcüğünün gelebileceği iki olası kökün tüm anlamları ve bu kökten türemiş tüm Kur’an kelimelerini incelemek için bağlantılara (Bknz. Ye-Dal-YeElif-Ye-Dal) tıklayabilirsiniz.
Fakat ilginç bir detay var!
“KaTaA”, “Kesmek” fiilinin şeddeli/şiddetli, yani Arapça dilbilgisi ile Tef’il formu> “KaTTaA” çekimi Kuran’da hemen hemen hep fiziksel bir kesim olarak kullanılıyorken, şeddesiz “KaTaA” formu ise hemen hemen hepsinde fiziksel olmayan, mecazi bir kesim 
(ilişkiyi kesmek, devre dışı bırakmak, son vermek, engellemek)
 olarak kullanılıyor.
el-kesme-KaTaA
Tef’il kalıbı bir eylemin çok, aşırı veya şiddetli yapıldığını bildirir Arapça’da.
Maide suresi 38. ayette ise şeddesiz/şiddetsiz formu kullanılıyor! Yani, mecazi bir kesme söz konusu.. Bu sözcüklerin dönemin halkının gündelik kullanımında olduğunu da unutmayalım!
Mecaz olarak alınması gerektiğine bir diğer delil de, ayette geçen eydiye humā = o ikisininellerini ifadesi..
Türkçe’mizde olmayan bir kullanım Arapça’da var.. Arapça’da çoğul denilince akla en az 3 tane olan gelir.
yed: bir el

yedā: iki el

eydiye: (üç ve daha fazlası) eller

eydiye-humā: o ikisinin (üç ve daha fazlası) elleri
Mecazi alınmadığı takdirde, kadın, erkek her bir hırsızın en az 3 eli varmış ve kesilmesi gerekiyormuş gibi aykırı bir anlam çıkıyor. Geleneksel anlayışın yorumladığı şekliyle ayette, tek bir elin hem de sağ elin kesilmesi gerektiğine dair bir emare/karine bulunmuyor.
İfadenin şöyle olması gerekirdi: O ikisinin bir elini > yede-humā..
Veya.. O ikisinin sağ elini > yemîne-humā..
Ama bırakın tek bir eli, fiziksel olarak anlaşıldığı takdirde bir kişi için en az 3 el mevzu-bahis, -belagat açısında böyledir desek bile- gene de hırsızın tüm ellerinin kesilmesi gerekiyor!
Peki, “El” nedir, mecazi anlamda?
Kur’an’da bu kullanıma çok örnek var; yukarıdaki bağlantılardan incelenebilir; ama hemen herkesin ezberinde bulunan Tebbet/Ebu Leheb süresine gidelim..
Tebbet yedâ > İki eli kurusun!
Peki, neymiş o kuruyacak olan iki el?
mâ ağnâ an-hu : ona fayda vermedi, zenginlik sağlamadı

mâlu-hu : onun malı

ve : ve

mâ keseb : kazandıkları

İnsan için olunca Malı ve Kazançları.. Yani mali, ekonomik gücü!
Bir başka örnek.. “yakbidune eydiye-hüm” (infak etmemek/paylaşım yapmamak/harcamamak için) ellerini sıkarlar. (9:67)
Demek ki, 5:38’de hırsızlık yapanın mecazen kesilecek/engel koyulacak/el konulacak olan eli > Malı ve Kazançlarından olacak.
Hırsızın ekonomik gücünün bir daha bu suçu işlemeye niyetlenmeyeceği/caydırıcı olacak şekilde derecede kısılması veya erişiminin engellenmesi. 
Bunun ölçüsüne karar verecek olansa Hikmeti = Çağa/Bölgeye/Örfe göre Hüküm çıkarmasını bilen Mümin = Toplumuna Güven veren Kamu Otoritesi olacaktır. Kuran’ın mecazi, esnek ifadeleri her çağa, ortama, şarta uygun olarak yorum zenginliğinin/içtihadın üretilebilmesi için onlara sunulmuştur. Rasul’ün müminlere, Kitab’ın ve Hikmet’in Ruhunu öğretme çabası da bu minvalde idi!
Peki, hırsızın ekonomik gücü yoksa?
İslam (Huzuru sağlama, Düzeltme) sisteminde öncelikli faaliyetlerden biri, malın – paranın tekelleşmesini engellemek, kişi başına düşen gelir dağılımını olabildiğince birbirine yakınlaştırmak, fakirliği ortadan kaldırmak. Mekke dönemi ilk inen ayetlerde bu vurgu bariz bir şekilde okunabilir..
Hırsızlığın cezası/karşılığı da diğer hukuki ayetler gibi Medine döneminde, Asr-ı Saadet’in yaşandığı, fakirlik kavramının silinmek üzere olduğu bir dönemde açık edilerek uygulanmıştır.
Ekonomik güç elde edemeyen ve toplumunca da umursanmayan bir insan hırsızlık yaptığında, hırsız olarak etiketlenebilir mi?
5:38 ayetinde geçen es sariku ves sarikatu sözcüklerinin başındaki “el” takısı ileözel bir anlam yüklenip belirginleştirilerekherhangi bir hırsız değil, (açlık – yoksulluk – imkansızlık gibi hem de) hiç bir gerekçe olmadan (belki de bir kaç defa) hırsızlık yapan kişi kastediliyor!
“el” takısı, Türkçe’mizde örneği olmayan, İngilizce’deki “the” takısı gibidir. 
sarikun ve sarikatun > Meslek edinmeden bir kereliğine veya insani gerekçelerle hırsızlık yapmak zorunda kalan erkek/kadın (12:73)
es sariku ves sarikatu > İnsani gerekçesi, ihtiyacı olmadan, hobi olarak veya bir kaç defa hırsızlık yapan, hırsızlığı kanıtlanmış erkek/kadın. 
Yani, hırsızlık yapmak ile hırsız vasfı ile etiketlenmek arasında nüans var.
İslam esaslı Adil – Hakkani – Sosyal Devlet anlayışlarında fakir insan bırakılamaz, bıraktığına ise bu tipte bir ceza uygulanamaz. Hırsızlık yapmak zorunda bırakılmış bir ihtiyaçlının kısılacak eli de doğal olarak farklı yorumlanacak ve olacak (nezaret ?, ıslah ?, imece ? gibi), diğer yandan, asıl olarak da hırsızlığı ortaya çıkartan gerçek ve gerekçelerle mücadele edilecek ve bu güçleri engelleme yoluna gidilecektir.
Konuyu, Yakup Peygamberin ve ahalisinin uyguladığı hırsızlık cezası ile bitirelim:
(Mısırlılar) Dediler ki: “Eğer yalancı çıkarsanız hırsızlığın cezası nedir?”
(Yakub’un oğulları) Dediler ki: “Onun cezası: (çalınmış olan Kral’ın su tası) kimin yükü içinde bulunursa o (yükün sahibi) tutuklanır… Zâlimleri işte böyle cezalandırırız!” (12:74-75)
Hakikati, Allah katındadır.. Selam ve Sevgiler.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...