30 Temmuz 2018

YUNUS SURESİ 100. AYET BAĞLAMINDA "AKLI KULLANMAK"

Ä°lgili resim

YUNUS SURESİ 100. AYET BAĞLAMINDA

"AKLI KULLANMAK"

Mehmet KÜLTÜR
“Allah'ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Allah, azabı(pisliği) akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir.” (Yunus, 100. ayet)
Allah cc nasip ederse bugün ayet içerisinde geçen    عَلَى   harfi üzerinde duracağız.
عَلَى“Üzerine“   demektir. Peki Allah neden pisliği,azabı insana neden verir?
Bu noktada biraz düşünmemiz lazım. Zira Kuran ı Kerim de düşünmeyle alakalı 800 e yakın ayet bulunmasına rağmen , bizler düşünmenin farz olduğunu bile düşünmeyiz.
Kuran’da düşünme ile alakalı farklı anlamlara gelen ve her biri düşünmenin farklı bir boyutunu ifade eden 5 ana kavram geçmesine rağmen bizler bu kavramların ne anlama geldiğini düşünmeyiz.
Şimdi bu 5 kavram rehberliğinde  düşünme üzerinde biraz düşünelim.Nedir bu 5 kavram?
1-TEZEKKÜR     2-TEDEBBÜR     3- TEAKKUL     4-TEFEKKUH     5-TEFEKKÜR
Arapça da bir kural vardır. ‘İhtilâfü-l esma tedüllü ‘alâihtilâfül Mana. İsimlerin farklılığı, mananın farklılığına delalet eder.
Mesela Arapçada -iclis’ de otur demektir –kuud- ta otur demektir.Bir Arap ayaktakine otur diyeceği zaman –iclis-der.Yatan birisine otur diyeceği zaman –kuud- der.
Şimdi bu 5 kavramın birbirinden farklılıklarını ve birbirleri arasındaki anlam bağlarını anlamaya çalışalım.
1-TEZEKKÜR :    Geçmişe yönelik dününme faaliyetidir.
2-TEDEBBÜR:Geleceğe yönelik düşünme faaliyetidir.
3-TEAKKUL:Akıl,Bağ demektir.Yani geçmiş ile gelecek arasında anlamlı bir bağ kurmaktır.
4-TEFEKKUH:Geçmiş işe gelecek arasında kurulan bu bu anlamlı bağdan şimdiye ve buradaya fikir damıtmak suretiyle kişinin kendi lehine olacak kararı alıp uygulayabilmesidir.
5-TEFEKKÜR:Tefekkür bunların hepsidir.Eğer bu düşünme basamaklarından bir tanesi eksik olursa tefekkür gerçekleşmemiş olur.Bu anlamda tefekkür yalın bir düşünme faaliyeti değil, derinlemesine bir düşünme faaliyetidir diyebiliriz.
Dikkat edersek düşünme ile alakalı bütün kavramlar fiil kökünden geliyor.Bu kavramların fiil kökünden gelmesinden çıkaracağımız ders; İnsan aklını kullanıyorsa akıllıdır.Kullanılmayan akıl insanı akıllı yapmaz.
Peki insan aklını nasıl kullanır? İnsan nasıl düşünür?
Bildiğimiz üzere düşünme faaliyetinin gerçekleştiği organımız beynimizdir.Ancak insan dışında hayvanlarda da beyin vardır lakin onlar düşünemezler.İnsanı hayvandan ayıran en önemli yetenek düşünmesidir.Şimdi bu konuyu anlamak üzere bilimsel verilere dayanarak Ayat-ı İnsanın düşünme faaliyetinin gerçekleştiği beynini inceleyelim
Beyin 3 bölümden oluşur:
En  altta sürüngen beyin,ortadalimbik beyin ve üstte ise neokorteks.
Sürüngen beyin : Sürüngen beyinin 2 temel görevi vardır.Üre ve hayatta kal.Bu bütün canlılarda ortaktır.Mesela bir hamam böceğinde de hayatta kalma dürtüsü vardır.Bir sinekte de üreme dürtüsü vardır.
Limbik beyin:Bu bölüm vivdan ve duyguların gerçekleştiği merkezdir.Bu beyin bölümü kedi,köpek,at vb.bazı hayvanlarda bulunabilir.Kendisindelimbik beyin bulunan hayvanlarla insanlar duygusal iletişime geçebilirler.
Neokorteks:Düşünme faaliyetlerinin ve mantıksal işlemlerin gerçekleştiği bölümdür.Bu anlamda insan beyni bu 3 alanı birden kapsar.
Bu noktada beyin(akıl)  insanın duygu ve düşüncelerini yöneten bir komutandır.
Peki her şeyi kontrol eden  aklı da kontrol eden bir üst merkez yokmudur?Elbette vardır.AKLEDEN KALP.
O halde insanın en üst komuta merkezi olan akleden kalbine kim hakimse , beynine de dolayısı ile duygu, düşünce ve diğer tüm faaliyetlerine de o hakim olacaktır.İnsanın Kalbine vahiy hakim olmalıdır.Vahiy aklı doğru kullanma klavuzudur.Aklımızı doğru kullandığımız taktirde beynin bu 3 bölümüde vahiy eksenli düşünmeye başlar.Böyle bir insan Allah ın bak dediği yerden bakar ve Allah ın gör dediği açıdan görür.
Örneğin;her insanda üreme ve şehvet duygusu vardır.Şayet insan aklını vahye inşaa ettirirse ,şehvet iffete,üreme duygusu ise neslin devamına dönüşür.Yine insan aklını vahye inşa ettirirse , sürüngen beynin alanında olan hayatta kalma duygusu ulvi bir gayeye yönelik olmak üzere cihada dönüşür." 
“Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kesin olarak va'detmiştir. Kimdir sözünü Allah'tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.”  (Tevbe,111)
Yine insan aklını vahye inşa ettirirse, Limbik beyinde gerçekleşen duygusal faaliyetlerde terbiye edilir.Mesela her insanın doğuştan getirmiş olduğu Kuran ın ifadesi ile hub yani sevgi vardır.Eğer insan aklını vahye inşaa ettirirse bu sevgi lub dediğimiz Allah tan insanın kalbine inen sevgiye dönüşür.
Yine her insanın içinde havf dediğimiz korku duygusu vardır.Eğer kişi aklını vahye inşa ettirirse bu korku Haşyete yani Allah ın sevgisini kaybetme duygusuna dönüşür.Haşyetullah a dönüşür.
Yine insan aklını vahye inşa ettirirse onda doğuştan var olan hırs duygusu iyi ve faydalı şeyleri elde etme duygusuna dönüşür.Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Ebû Hureyre, Rasûlullahsallellahu aleyhi sellem'in söyle buyurduğunu haber vermiştir:
"Kuvvetli mü'min Allah katında zayıf mü'minden daha hayırlı. (daha üstün) ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde de hayr vardır. Sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış, Allah'dan yardım dile ve aslâacz gösterme. Başına bir şey gelirse, "şöyle yapsaydım, böyle olurdu" diye hayıflanıp durma. Allah'ın takdiri bu; O, ne dilerse yapar de. Zira "eğer" kelimesi, şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açar."( Müslim, kader 34)
Eğer kişi ilme haris değilse o kişi alim olamaz.Bir insan insanların hidayetine karşı içinde hırs hissetmiyorsa o insan iyi bir islam davetçisi olamaz.
Bizler aklımızı vahye inşaa ettirdiğimiz taktirde  Allah ın bize doğuştan verdiği her duygu,bizi iyiye yönelten bir motor güce dönüşür.
O halde vahiy aklı inşa eder;
*Kim Kur’an ın başımın üstünde yeri var derse Kur’an onu baştan aşağı yeniden inşa eder.
*Kim aklını vahye teslim ederse o kişi baştan kazanır.
*Kim Kur’an a baş kaldırırsa o kişi baştan kaybeder.
*Kim Kur’an ı başının tacı ederse ,Kur’an onu hayatın sultanı eder.Öyle ki; vahyi başının tacı eden insan için Davut ve Süleyman a.s gibi aleme sultan olmak ile Zekeriya ve Yahya a.s gibi Kur’an a kurban olmak arasında fark yoktur.
Peki akıllarını vahye inşa ettirmedikleri halde akıllı olduklarını iddia edenler, neden sürekli akla aykırı işler yaparlar?
Cevap: Hz Ömer bir gün gençlerle sohbet ederken
 “-cahiliye dönemi denince 2 şey aklıma gelir.Biri beni güldürür diğeri ağlatır.Helvadan putlar yapardık  acıkınca otutur onu yerdik vekendi kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömerdik ” demiştir.Hz.Ömer gibi Faruk lakabını almış , düşüncede zirve yapmış bir insanın böylesine faaliyetler içinde olmasına hayret eden bir genç:
  “- ya emirelmü’minin, o zaman sizin aklınız yokmuyduder.Hz Ömer  :
 “-aklımız vardı fakat hidayetimiz yoktu” der.Yani aklımız vardı ancak o aklı yönetecek,yönlendirecek ve terbiye edecek vahiy yoktu.
Evet aklını vahye inşa ettirmeyen dolayısı ile aklını vahyin belirttiği şekilde kullanmayanların üzerine Allah pisliği boca eder.
İnşallah bizler, pasif iyi olarak, aktif kötülerin üzerimize bulaştırdığı tüm pisliklerden kurtulur ve aktif iyiler oluruz.Aklı inşa eden ilahi rehber  Müddessir suresinin ilk ayetlerinde söyle buyurmuştur;
RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

74:1 SEN EY (yalnızlığına) bürünmüş olan!(pasif iyi)

74:2 Kalk ve uyar!(tebliğ et.Emr-i bil-maruf nehy-i ani'l-münker)

74:3 Rabbinin büyüklüğünü ve yüceliğini an!

74:4 Öz-benliğini temiz tut!(takva elbisesi)

74:5 Ve bütün pisliklerden kaçın!(pisliklerden hicret et)

Sonuç olarak aklı başında olan insan pisliklerden hicret eder.Aklını kullanamayan insan ise pisliğe hicret eder.Pisliğe hicret eden akılsızların üzerine ise Allah elbette ki pisliği boca eder.
Rabbim bizleri aklını vahiy teslim eden ve hayatını baştan aşağı tekrar vahiy ile inşa eden kullarından eylesin.

UYDURULAN DİN KUR'AN-I KERİMDEKİ DİN




UYDURULAN DİN KUR'AN-I KERİMDEKİ DİN

Sigmund Freud - Musa ve Tektanrılı Din.pdf





Ortadoguda Din Kültürü-sükrü Günbulut-tek Sayfa





Dinlerin Kökeni ve İslamda Reform.pdf




Tarih Öncesi Eg




Di̇n Ve Büyü - Levi̇ Strauss





Karizma Olmanın Sırları



Karizma Olmanın Sırları

ÖZGÜVEN KAZANMAK

özgüven kazanmak özcan göknar ile ilgili görsel sonucu
ÖZGÜVEN KAZANMAK

Özgüven kazanmak hayat başarısında çok önemli. 
İşte bu yazımızda özgüven kazanmak için ne yapacağınızdan bahsedeceğiz.. 
 Size bir olay anlatıldığında ya da gazeteden bir şey okuduğunuzda bunu eleştirmeden algılamaya çalışın. 
Herkesin o anki hissedişine göre kendisi için en iyi şeyi yaptığını benimseyin ve böyle düşünmeyi alışkanlık haline getirin. 
 Bu sürekli eleştirildiğiniz hissiyatını ortadan kaldırır ve herkesin kusurları olduğunu benimsemenize yardımcı olur.

ozguven-gelistirme Özgüven - ozguven gelistirme1 - Özgüven Kazanmak İçin Ne Yapmalı?

YARGILAMAYIN 

*İş yerinizden ya da ailenizden birine birkaç dakikanızı ayırın. 
Sizi sıkan tavırlarını inceleyin ve bunu yaparken onu kesinlikle yargılamamaya özen gösterin. 
O kişinin bu tavırlarla uyumlu yaşam koşulları olduğunu kabul edin. 
*Özgüven sarsıntısı geçirdiğinizi hissettiğinizde kendinize “ yapsaydım ne olurdu?” 
diye sorun. 

Yani; düşseydim bana gülselerdi işe alınmasaydım beni beğenmeseydi reddedilseydim vs. gibi… 
Soruları kendinizi sinirlendirinceye kadar devam ettirin. 
Bir an gelecek ve hiçbir şeyin ‘En kötü’’durum olmadığını kabul edecek böyle düşünmekten vazgeçeceksiniz.

Özgüven -   zg  ven Kazanmak     in Ne Yapmal   - Özgüven Kazanmak İçin Ne Yapmalı?

KENDİNİZİ SEVİN 
* Kendinizi değersiz hissetmeye başladığınız zaman 
“…. benim bir parçam ben …….’’ dan ibaret değilim” egzersizini yapın. 
Örneğin 
“Kırılganlığım sessizliğim benim bir parçam ben kırılganlıktan ibaret değilim” gibi… 
Bu olumsuz olduğuna inandığınız bir yönünüzün kafanızda sürekli yankılanmasını engeller. 
Sizin olumsuzluktan ibaret olmadığınızı kabul etmenize yardımcı olur. 
* Aptalca bile bulsanız 
“Kendimi seviyorum çünkü …” 
kartları hazırlayın. 
Soluksuz kaldığınızda kendinizle baş edemediğinizde kartlarınızı çantanızdan çıkarın ve tek tek bakın. 
Olumsuz düşünceleri ve güvensizliği üzerinizden atmanıza yardımcı olacaktır. 
* Zihninizde olumsuz bir düşünce oluştuğunda kendinize yüksek sesle “Dur” demeyi alışkanlık haline getirin.

İNSANI HAM MADDE OLARAK ELE ALMAK

İNSANI HAM MADDE OLARAK ELE ALMAK ile ilgili görsel sonucu
İNSANI HAM MADDE OLARAK ELE ALMAK
“Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık.” Tin / 4“Doğrusu insan çok zalim,çok nankördür.” İbrahim / 34 “İnsan pek acelecidir.” İsra / 11 ”Tartışmaya en çok düşkün varlık insandır.” Kehf/54 “Doğrusu o,çok zalim çok cahildir.” Ahzab/72 “İnsanoğlu çok nankördür.”İsra/67 “İnsan gerçekten ziyan içindedir.” Asr/2 “İnsan kendini kendine yeterli görerek azar.”Alak/6 “Gerçekten insan,pek hırslı yaratılmıştır.” Mearic/19 “Biz insanı zorluklar içinde yarattık.” Beled/4 İnsanoğlu da pek eli sıkıdır.”İsra/100 “İnsan Rabbine karşı pek nankördür.”Adiyat/6 “Hakikat o(insan) mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür.” Adiyat/8
“İNSAN ZAYIF YARATILMIŞTIR.” Nisa / 28 BU HALİYLE ,BÖYLE BİR İNSANI EĞİTMEDEN,TERBİYE ETMEDEN YERYÜZÜNE SALARSANIZ,NETİCENİN NEREYE VARACAĞINI TAHMİN ETMEK O KADAR ZOR OLMAYACAKTIR. NE YAZIK Kİ BUGÜN SİYASİ,İKTİSADİ VE İCTİMAİ SAHALARDA AT OYNATANLAR, BAŞKALARI DEĞİL, HAMMADDE KALMIŞ İNSANLARDIR.


BİRBİRİNE MÜSAVİ OLMAYAN İKİ İNSAN
1. “Bu iki zümrenin(Mü’minlerle-kafirlerin) durumu, kör ve sağır ile, gören ve işitenkimseler gibidir. Bunların durumu hiç eşit Olur mu? Halâ ibret almıyor musunuz?”Hud/242. “Öyle ya, mü’min olan, yoldan çıkmış kimsegibi midir? Bunlar elbette bir olmazlar.”Secde/18
3. “De ki: Pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir. Pis ve kötünün çokluğu hoşunuza gitse de..”Maide/95
4. “Körle gören, inanıp iyi amellerde bulunanla, kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz?” Mü’min/58
5. “Körle gören, karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz. Dirilerle ölüler bir olmaz.” Fatır/19-22
6. “Mü’minlerden(özür sahibi olanlar hariç) oturanlar ile, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenler bir olmaz.” Nisa/95


İYİLİKLE KÖTÜLÜK BİR OLMAZ
“Mü’min erkeklerle, mü’min kadınlar birbirlerinin velileridir. Onlar, iyiliği emreder, kötülükten alı korlar. Namazı dosdoğru kılar, zekatı verirler. Allah ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir.” Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir. Onlar kötülüğü emrederiyilikten alıkor ve cimrilik ederler. Onlar Allah’ı unuttular, Allah da onları unuttu. Çünkü münafıklar fasıkların ta kendileridir.” Tevbe/67


İKİ TİP İNSANIN TEMEL FARKLARI
“İnsanın başına bir sıkıntı gelince:-Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince: -Önceden yalvarmış olduğunu unutur. -Allah’ın yolundan saptırmak O’na eşler koyar. Küfrünle biraz eğlene dur.  Çünkü sen Cehennem ehlindensin.”Zümer/8“Yoksa: -Geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, -ahiretten çekinen veRabbinin rahmetini dinleyen kimse(o inkarcı gibi)midir? De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür”Zümer/9
Allah bozgunculuğu sevmez.”

İKTİDAR OLMADA TEMEL BİR ZITLIK“Onlar(o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek: - namazı kılar -zekatı verirler -iyiliği emreder ve -kötülükte nehyederler. İşlerin sonu Allah’a varır.”Hac/41“O bir iş başına geçti mi, yeryüzünde; -Ortalığı fesada vermek, -ekinlerin tahrip edip, -nesilleri bozmak için çalışır, Allah bozgunculuğu sevmez.” Bakara/205

Bir sevgiyi başlatan neydi yalnız atan bir yürekte.

Ego en büyük rüyadır. ile ilgili görsel sonucu

Bir sevgiyi başlatan neydi yalnız atan bir yürekte.. Neydi, sakin bir çayken deli bozuk ırmağa çeviren? Yükseklerinde özlemin ; eriyen arzular mıydı ,magmada biriken kızgın lavlardan mıydı yoksa hepsinin nedeni… Neydi ? Kim cevap verebilir ki bu basit soruya. Belkilerle başlayan cevapların ardılı yine soru işareti değil mi..

Ve neden düşünün, neden birden değişiverir insan başka bir yalnızlıkla ısındığında, rüzgarın alıcılığında kaybolan düşleri..

Sevmek; ne güç şey oysa ölesiye değil ama öylesine sevmek.. Sadece insan olduğu için birini sevmek sıfatsız, çünküsüz, eğersiz . Belki insanların, duyguyu yok olan dinozorlar gibi görmeye başladığı günümüzde yok bu saydıklarım; hepimiz birilerini bir şeylerden dolayı sevmedeyiz kim bilir ama hala ismi yoksa o bir şeylerin umut var sayılmaz mı bizler için..

Kaçınızın içi yanmıyor, yüreğinde fırtınalar kopmuyor bir sevda sahnesine beyaz perdenin önünde şahit olurken ve ah keşke dökülmüyor dudaklarından özlemle .. Hepimiz aslında gerçek sevgiye sevdalı değil miyiz ve tüm sevdalarda ki gibi çekingen ..

Bir başka birinin gözlerinin içindeki ışıkla yeniden yaratılmayı düşlediniz mi hiç , un ufak olmuş hayallerinizi uzak bir buluta teslim edip yenilerini alabilir misiniz taksitle (mobilya, beyaz eşya kampanyaları gibi) alsanız bile taksitlendirilmiş, yarını ipotekli düşlenize yeni kılıflar aramak çok çok uzun sürmez mi ?

Siz eskimesinler diye uğraşırken, yaşlanan gün gibi geceye dönmez mi taksitlendirilmiş hayalleriniz.

Yaşamaya çalışırken yaşam çalmıyor mu bizlerden yaşamlarımızı ve sevmek ne zor şey değil mi ya da ne kadar da kolay…

Ufkun karanlığına tutunan yıldızlar gibi sevebilmek birilerini (ne komik düşünün; gece, güzel olmazdı saçlarına takılmasa yıldızlar ve yıldızlar parlayamazdı gecenin kara saçlarına toka olmasalar.. Gece ve yıldız olmak

zor mu biz insanların birbirini sevmesi kadar)

Neden yaşamaya çalışırken unutuyoruz beslemeyi yüreklerimizi o yürekler ki yumruğumuz kadar neden düşünün bir saniye düşünün ego bahçelerimizde açan narsit çiçekleri sevdiğimiz kadar sevmiyoruz aslında kendiliğimizi .. 

Unuttuk mu yoksa gülümsemek gibi kulak vermeyi sesimize renk veren kalplerimizi dinlemeyi ..

Bunca kirliyken dünya, yakınırken kirli sokaklarından mahallelerimizin; içimizde kirlenenleri görmemizi engelleyen hangi oyunun ebeliği oysa oyun oynamayalı ne çok oldu değil mi?

Sadece bir düşünün bu sabah kendinizi daha iyi hissetmek için duş almaktan, tıraş olmaktan, hoş bir esans sürmekten ,makyaj yapmaktan başka ne yaptınız ? 

Aynaya baktığınızda nereden tanıdığınızı hatırlamağınız yüz hangi kumpanyanın küflü sandığından gelip yerleşti insan sıfatınıza ? fırlatıp atın artık biriktirdiğiniz asla siz olmamış maskeleri ve şimdi tekrar bakın o sırlı cama inananın çok daha iyi hissedeceksiniz kendinizi; bir zaman en sevdiğiniz oyunu oynarken taşıdığınız minik yüreğinizde ki mutluluk gibi… 

Ve son bir şey daha eğer; sevdiğinizi düşündüğünüz bir insan varsa hayatlarınızda bir kez deneyin ölesiye değil ama öylesine de olsa yüreğinizden söyleyin sevginizi ama bahçesinde oyun oynayan hatıranızda ki  çocuk gibi..

Umutsuzlukların umuda dönüştüğü,yenilen darbelerin izlerinin gittiği,gülmeyen gözlerin güldüğü,kanayan yüreklerin acısının dindiği,kaybolan güvenin geri geldiği,hüznünü yerini sevince bıraktığı,gönüllerdeki fırtınanın dindiği zamanlar kişi hayata merhaba der.
Merhaba hayat. Acısı ile, tatlısı ile kabullenemediğimiz hayata alışmadıkça, sevmek kelimesi lugatimizde asla olmayacaktır.
Hüzünlerin, kederlerin insanları yıpratmadığı bir dünya var mı? Peki olması sizce mümkün mü? Bence mümkün değil. İşte sorun burada, bu mümkün olmayan duyguyu ve hissi algılaya bilen sevmeyi en iyi bilendir. Acılara göğüs germek. Ayrılıklara, yıkılmışlıkara, harabelere hayat vermek, bir binayı inşa etmek gibi değilmidir?Yeni bir eve taşınıyorsak o evi öncelikle boyarız. 
Temizleriz. Eşyaları düzenlice yerleştiririz. 
Ve sonra çayımızı demler yudumlarız. 
Sonra o yorgunlukla harika bir uyku çekeriz. Ve "yeni evimi çok seviyorum" deriz. Öyle değil mi? Ben öyle düşünüyorum. Ve bu düşüncemle çok huzur buluyorum.Çareszlikten başımızı öne eğdiğimiz anları düşünelim. Kimbilir kimlerin başını eğmişizdir. Kimbilir? 
İnsanın belini büken üç şey vardır;
1-Fakirlik ...2-Hastalık...3-Ölüm
Bu üç şeyden birine yakalanan insanın sevmesi, sevgisi her zaman karşılıksızdır.Karşılık bulması imkansızdır.İşte böyle olunca, nice başlar öne eğiliyor, nice yürekler yanıyor..Teşekkürler. Gerçekten çok güzel bir yazı. 
Ama maalesef yalnızca düşüncelerde kalıyor bunlar. 
Hayalden öteye gitmiyor. Köhnemiş ve küflenmiş hatta pas tutmuş bu dünyanın düzeni bozuk.
Heşeye rağmen "sevenler için bu dünya da ölüm yok".. 
Kesinlikle.Sevgi..Sevmek…Sevilmek..
Bu karşılıklı duyguların önüne hiç bir engel çıkmıyor. çıkamıyor.

YOKLUĞUN VAR YA 
Ölenin adresi bellidirtoprağına dokunursun, konuşursun,sesini duyurursun.Ya giden nerdedir, ne yapar bilemezsin onu iki dünyada da bulamazsın, yokluğundan başka hava soluyamazsın… 
Tuz tadını,şeker adını yitirmiş,su saflığını geceler gündüze ilişmiş, bütün duvarlar aynı soğuk yüzünü sakınmıyor, adı gibi duvar işitene dersem aldırmıyorkaç çığlığıma direndi… Toprak otlara can değil kiçiçekleri hiç aramasın o papatyanın göbeği gözlerin… 
Yıllarca anlattıkların asırlara taşıyorsözlerinin harfleri milyon sayıda gökyüzünden üstüme dökülüyor, her biri kurşun tanesi kalabalık kentte tek hedef benim hiç kimse farkında değilken içinde yaralı gezdiğimin… 
Yokluğun var ya…senin akla ziyan, bela yokluğun var ya…her şeyi ters düz eden yokluğun var ya… Güneş dünyayı terk etmiş,ay peşinden gitmiş, yıldızlar yere düşmüş,yağmur toprağa küsmüş, bebeklerin benzi solmuş, yeni gelinler dul olmuş, çığlığın bademcikleri alınmış, dağlar heybetini yitirmiş, tümseklerin şaklabanı olmuş koca dağlar her ne oluyorsa vallahi senin yokluğundan oluyor. 
Yokluğun var ya…senin akla ziyan, bela yokluğun var ya…her şeyi ters düz eden yokluğun var ya…limiti dolmuş hastaneler, kifayetsiz cümleler, Mavihüzün’ün şiirleri iç karartıyor, iki metre boyunda cüceler, her şey saçma, her şey anlamsızakıllara ziyan geliyor, tıka basa tımarhaneler Mazhar Osman’ı arıyor ziftlenmiş zavallı zihinler. 
Aşka kilitli bütün kalplersevda virüsü saldırıdasalgın kenti aşmış dünyaya yayılmakta… 
Sevdalıları imha ediyor askerler salgın bulaşıcı aşıkların sayıları arttıkça yok olacak evren, satılık aşklar sahibinden devren ama alan yok.´´ nasıl aşık olunmaz´´dersleri veriliyorkenar, köşe, her bir adım kalpte. Her şey şer, her şey saçmaanlamsız, mantıksız.her ne oluyorsavallahi senin yokluğundan oluyor. Yokluğun var ya…dermanı dermansız yapan yokluğun, yokluğun açlık, yokluğun soğuk, yalınayak yetimin gözyaşı yokluğun… 
Yokluğun var ya…öksüze atılan şamar,yetimden esirgenen sevgi, kelime-i şahadet için saklanmış son nefesi çalan adi hırsız yokluğun…bakire kalpleri dul eden virüs yokluğun dünyamı metrekareye sığdıran mercek yokluğun… Yetmez! daha anlatayım mı? Yokluğun var ya…tat alma duyumu bozan, dünyayı gözümde kıyamet kılan yokluğun var ya…yaşarken ölümle metres kalmak,ölememek sürünmek,ziyan olmak, harcanmak yokluğun. 
Hiç bir zaman terk edişini hazmedemez bu yürek metresimle nikah kıyana dek peşimi bırakmaz yokluğun.Yokluğun yokluk, yokluğun açlık, kanatsız kuş yokluğun, sinsice katlettiğin aşkımın çığlığı yokluğun. 
Yokluğun var ya…sırat köprüsünden geçmeye bir adım kala uçurumdan düşmek yokluğun yokluğun boşluk, huzursuzluk, bir lokma ekmeği boğazıma dizen zehir zıkkım, akla zeval yokluğun… 
Senin yokluğun var ya……

Ego en büyük rüyadır.


Ego en büyük rüyadır. ile ilgili görsel sonucu
Ego en büyük rüyadır.

 Onun kendi güzelliği, kendi ıstırabı vardır. 
 Onun kendi sonsuz mutluluğu ve kendi acısı vardır. 

 Onun cennetleri ve cehennemleri vardır, her ikisi de oradadır. 

 Varoluş gökyüzü gibidir, hiçbir yol içermez. 
Kuşlar uçar ama hiçbir ayak izi bırakmazlar; gökyüzü olduğu gibi kalır. “Hata yapmak insana mahsustur; bağışlamak da insana mahsustur,” derim ben. 

Kendini bağışlamaksa en yüce erdemlerden biridir; çünkü kendini bağışlayamazsan, dünyada başka hiç kimseyi bağışlayamazsın —mümkün değildir bu. 

 Ölümün ötesine gitmenin tek yolu, ölümü kabullenmektir. 
O zaman kaybolur. 

Korkusuz olmanın tek yolu, korkuyu kabullenmektir. 
 O zaman enerji serbest kalır ve özgürlüğe dönüşür. 

Basit olan ego için cazip değildir, basit olan egonun ölümü demektir. 
İnsanın kurallara ihtiyacı olmasının ardındaki neden, onun hayvan olmaktan çıkması, ancak henüz bir insan haline de gelememiş olmasındandır; o, arada kalmıştır. 

 Ben Tanrı sevgidir değil, sevgi Tanrıdır diyorum. 
Benim için Tanrı yalnızca bir simge, sevgi ise hakikattir. 
Tanrı bir mit, sevgi ise milyonlarca insanın deneyimidir. 
Tanrı bir sözcükten ibarettir, sevgiyse yüreğinde bir dansa dönüşebilir. 

Tüm Doğu metodolojisi tek bir sözcüğe indirgenebilir: tanıklık. 
Ve tüm Batı metodolojisi tek bir sözcüğe indirgenebilir: analiz. 

Analiz ederken dönüp dönüp durursun. 
Tanıklıkta basitçe çemberin dışına çıkarsın. 
 Hakikat ödünç alınamaz. 

O, kitaplardan çalışılamaz. 
Hiç kimse sana onun hakkında bilgi veremez. 

Senin zekânı keskinleştirmen zorunludur, bu sayede sen varoluşun içine bakarsın ve onu bulursun. 

Beden görünür ruhtan başka bir şey değildir ve ruh ise görünmeyen bedendir. 

Meditasyon kafadan kalbe, kalpten varlığa giden yoldur. 
 Bütünüyle özgür olmak için, bir kimsenin bütünüyle farkında olması gerekir çünkü bizim esaretimizin kökleri bilinçsizliğimizin içindedir; o, dışardan gelmez. 

 Meditasyon seni kendi saflığına taşır. Senin saflığın tanıklık etmek, izlemek, farkında olmaktır. 
 Seninle gerçeklik arasına sözcüklerin girmesine izin vermemelisin. 

Daha az sözcük daha az engel demektir; sözcük olmazsa engel de olmaz. O zaman gerçeklikle doğrudan karşı karşıya kalırsın; o anda yüz yüze kalırsın. 

 Meditasyon yap, önce kendi merkezini bul. Bir başkasıyla ilişki kurmadan önce, kendinle ilişki kur; bu, yerine getirilmesi gereken temel gereksinimdir. 

O olmadan, hiçbir şey olanaklı değil. 
Onunlaysa, hiçbir şey olanak dışı değil. 
 Hayat öylesine bir gizemdir ki onu kimse anlayamaz ve kim onu anladığını iddia ederse, o sadece cahildir. 
O ne dediğini bilmiyordur, o ne saçmaladığını bilmiyordur. 

Eğer sen bilge isen anlayacağın ilk şey şudur: Hayat anlaşılamaz. 

 Ego bir buzdağıdır. Onu erit. 
Onu derin sevginin içinde erit, böylelikle o kaybolsun ve sen okyanusun parçası haline gel. 
 Sevgi güçtür, en saf ve en büyük güç. 
Sevgi Tanrıdır. Hiçbir şey ondan daha yüce olamaz. 
 Meditasyon, sen ile ile varoluş arasında duvar yaratan tüm sınırları kaldırmaktan başka bir şey değildir. 
 Özgürlük, sadece sen özgür olmanın sorumluluğunu alabilecek kadar bütünleşmiş olduğunda mümkün olur.

İsimler Kaderi Nasıl Etkiliyor?


İsimler Kaderi Nasıl Etkiliyor? 
 Kaderimizi etkileyen birçok etken vardır. Fakat bunların en önemlisi doğum tarihimize göre bize konulan isimdir. 

Kaderin Şifresi, harflerin özellikleri ve etkilerinin kelimelere, isimlere sirayet ederek dünya âlemindeki tüm varlıklara yansıması ve harflerin hikmetlerinin, sırlarının anlaşılmasına yönelik bir ilimdir. 

Bu noktadaki en ilginç analizler insanın isimleri konusunda yapılanlardır. İnsanın isminin kaderine yaptığı etki bu ilim konusu içerisinde değerlendirilmektedir. 

Antik Mısır'dan Roma İmparatorluğuna kadar tüm toplumlar isim analizi ile ilgilenmişlerdir. Romalılar "nomen est omen"yani "ismimiz kaderimizdir" diyecek kadar kesin bir inanışa sahiptirler. Harflerin gizemi İsrail oğullarında da değişik boyut kazanmış ve harflerle kişilik ve yaşam yorumlanmaya başlanmıştır. 

Yine Babil, Kalde, Asur ve Önasya Site Devletleri bu yöntemle çeşitli analizler yapmışlardır. Kişinin isminin onun kaderini etkilediğini daha sonra Araplar da kabul etmişlerdir. 

Özellikle Hz. Muhammed (sav) "Evlatlarınızı güzel isimlerle çağırın ki, onlar güzel bir şekilde anılsın." Hadisi ve adı savaş anlamına gelen bir sahabenin barış anlamına gelen kelimeyle değiştirmesi isimler ve üzerinizdeki etkilerinin İslam aleminde de üzerinde önemle durulması gereken bir nokta olarak görülmesine kapı açmıştır. 

 Anadolu'da da çok yaramaz ve çok sık hastalanan çocuklar için "Çocuğun ismi ona ağır geldi." sözünün söylenmesi zaman, zaman isimlerin değiştirilmesi gereği bu konuya ülkemiz insanlarının da yabancı olmadığını göstermektedir. 

Çünkü isimler ilahi alemde adeta bir kod özelliği taşır ve sürekli zikredile, zikredile çok yoğun kozmik bir etki alanı oluşturur. 

 İslam alimleri de bu konuda ciddi araştırmalar yapmış ve Hz. Muhammed'in ismindeki "M" harflerinin ebced değerinin 40 olduğu ve bunun da kendisine 40 yaşlarında peygamberlik geleceğinin işareti olarak yorumlanmıştır. 

Yine Kuran-ı Kerîm'de geçen "Beldetün Tayyibetün" 
(Orası güzel bir yerdir) deyiminin karşılığı 812'dir. 
Ve bu hicri olarak 812 rakamı da İstanbul'un fetih tarihi olan Miladi 1453'ü göstermektedir.

Sadece Kendi Çıkarını Düşünen İnsanları Tanım

Sadece Kendi Çıkarını Düşünen İnsanları Tanım ile ilgili görsel sonucu
Sadece Kendi Çıkarını Düşünen İnsanları Tanım 
Her insanın hayatında en az bir kez olmak üzere karşısına çıkan; asıl niyetini asla belli etmeyen, derdi-gücü yalnızca işini yaptırmak olan, işini yaptırdıktan sonra bir daha arayıp sormayan, siz onun menfaatine hizmet ettiğiniz sürece sahte sevgi gösterileri yapan veya sizi umursuyormuş gibi görünen insancıklardır bunlar. Bazen öyle bir kandırır ki sizi bu arkadaşlar, bakarsınız senelerdir kullanıyorlarmış sizi. Bu dost görünümlü insanları fark etmek çok da zor değil, gerçekten bak. 
 Sorunu iyi tespit edin 

-     karc   insan - Sadece Kendi Çıkarını Düşünen İnsanları Tanımak

- karc insan - 
Sadece Kendi Çıkarını Düşünen İnsanları Tanımak Bir sorunu çözmeden önce onun varlığını tespit etmek gerekir. 
Eğer bir şeylerin yolunda gitmediğini hissetmeye başladıysanız, sorular sormanın vakti gelmiş demektir. Çıkarcı kişilerin ortak özelliklerinden bazıları; kendi ihtiyaçlarını başkalarının ihtiyaçlarından önce görmeleri, sizi aradıklarında her zaman uygun olmanızı istemeleri ve hemen harekete geçilmesi gereken durumlarda bir çeşit krize neden olmaları. 
Bunların yanı sıra bazen etrafınızdaki kişiler, bir kişinin çıkarı için sizden faydalandığını önceden fark edebilir. Çevrenizdeki kişilerin fikirlerine önem verin, bazı şeyleri dışarıdan bakınca görmek daha kolay olabilir. Sorularınızla onu sıkıştırmak da çok önemli. 

-     karc   insanlar - Sadece Kendi Çıkarını Düşünen İnsanları Tanımak

- karc insanlar - 
Sadece Kendi Çıkarını Düşünen İnsanları Tanımak Çıkarcı kişilerin bir özelliği de hiçbir zaman sonu gelmeyen isteklerdir. Onlar isteklerini öyle bir şekilde sunarlar ki, kendimizi bu istekleri yerine getirmeye mecbur hissederiz. Bir kişinin kendi çıkarı için sizden faydalandığını anlamanın bir başka yolu da onasorular sormaktır. Çıkarcı kişiler kontrolü elde tutmayı severler. Sorduğunuz sorularla onların kontrolünü sarsabilirsiniz. “Sence bu haklı bir istek mi? Benden bunu istemen adil bir davranış mı?” gibi sorular yöneltebilirsiniz.  
Zamanı iyi kullanın, lehinize çevirin. 
-     karc   insan olmak - Sadece Kendi Çıkarını Düşünen İnsanları Tanımak
- karc insan olmak - 
Sadece Kendi Çıkarını Düşünen İnsanları Tanımak Çıkarcı kişiler, kendilerine verilen her türlü yanıtla baş etmeyi iyi bilir. Bir çıkarcının istekleri karşısında “hayır” demekte zorlandığınızda “evet” yanıtı vermek yerine zaman kazanmaya çalışın. “Bana biraz zaman ver. Uygun olduğumda sana geri döneceğim” gibi yanıtlar vererek zaman kazanıp, bu süre içinde onlara gerçekten nasıl bir yanıt vermek istediğinizi düşünebilirsiniz. Bir ilişki, iki tarafın da isteklerine yanıt vermeli. İlişkilerinizi gözden geçirin ve gerçekten size bir fayda sağlıyor mu diye düşünün. Kurduğunuz ilişkiler sizi beslemiyorsa, başkalarına nasıl yardımcı olabilirsiniz ki? Son olarak ise hayır demeyi bilin. 

-     karc   insan olma - Sadece Kendi Çıkarını Düşünen İnsanları Tanımak
- karc insan olma - 
Sadece Kendi Çıkarını Düşünen İnsanları Tanımak Başkalarını kontrol etmek kolay olmayabilir ama kendinizi kontrol edebilirsiniz. Çıkarcı bir kişiyi değiştiremeyebilirsiniz ancak kendinizi onun kurbanı olmaktan kurtarabilirsiniz. Bunu yapmanın en kolay yolu ise sizden isteklerine “hayır” demek. Çıkarcı kişiler tarafından kandırılmanızın birinci nedeni, kandırılmaya karşı koymamak. “Hayır” diyerek bu halkayı kıracak için ilk adımı atabilirsiniz. Daha sonra bu yanıtınızın arkasında durun ve zorlandığınızda attığınız ilk adımı düşünün.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...