TASAVVUFTA HARFLERİN SIRLARI
Harfler kelimelerin yapı taşlarıdır.
Kelimeler harflerden oluşur. Dolayısıyla harflerin sırları kelimelerde birleşerek onlara anlamlar ve sırlar yüklerler. Kelimelerin sırlarını anlamak için harflerin sırlarını anlamak gereklidir. Harflerin sırlarını anlamak ve onların kelimelerdeki etkilerini incelemek kolay bir iş değildir. Ancak sırlar ilmine vakıf olan insanlar keşif yoluyla bu sırları algılayabilirler. Her alem için olduğu gibi, harfler aleminin de kendisiyle ibadet ettiği bir şeriatı vardır.
Onlara yönelik hitap sadece emirdir. Onlarda yasak bulunmaz. Harfler yükümlü insan alemi gibidir. Başka alemlerden farklı olarak, yükümlü tutulmada değil, hitapta kendisine ortaktır. Onların içinde kendi türlerinden elçiler vardır. Harfler alemi dil bakımından en fasih ve açıklama yönünden en saf alemdir. Onlar da insan gibi bütün hakikatleri kabul ederler. Alemin diğer kısımları ise böyle değildir. Bu nedenle insanlarda olduğu gibi harflerin içinde de Kutup vardır. Harflerin kutbu Elif harfidir. İnsanlarda kutup makamı her şeyi ayakta tutan hayattır. Bu makam kutuba özeldir. Çünkü o, bütün himmetiyle alemde dolaşır. Elif te ruhaniyetinin her yönünden harflere sirayet eder.
Elif harfinin boğazda, harflerin seslerinin çıkış yerlerinin sonundan, ki o nefesin çıkış yeridir, nefeslerin son çıkış yerine kadar nefes olarak yayılır ve dıştaki havaya kadar uzar. Dolayısıyla elif bütün harflerin mahreçlerini (çıkış yerlerini) dolaşmış olur. Yani elif harfinin sesi ortaya çıkınca bütün harflerin sesleri de ortaya çıkmış olur. İşte bu, Elif’in her şeyi var eden olmasıdır. Bu özellik Elif’e ait olan 1 rakamının yönünden de geçerlidir. Bütün harfler Elif harfine yerleşir ve ondan oluşur. Fakat Elif ise onlara yerleşmez. Elif ancak kendi ruhaniyetine yerleşir. Aynı şekilde 1 de sayılara yerleşir ama kendisi sayı değildir. Harflerden ikisi imamdır. Bunlar illetli Vav ve Ya’dır. Onlar uzatma, yumuşatma harfleridir. Evtâd (direkler) ise dört tanedir: Elif, Vav, Ta ve Nun. Onlar irabın alametleridir. Harflerden ebdal (bedeller) ise yedidir: Elif, Ya, Vav, Nun, Te, zamir Te’si ve Kef’i ve He’si.
Allah Kur’an’daki bilinmeyen (mukattaa) harflerin ilkini yazıda Elif (Bakara suresinin başı),
lafızda Hemze, sonuncusunu ise Nun (Kalem suresinin başı) yaptı. Elif, Zat’ın yetkin varlığının remzidir. Çünkü o herhangi bir harekeye muhtaç değildir. Nun alemin bir yarısının remzidir. Söz konusu kısım birleşik alemdir. Birleşik alem felekten ortaya çıkan dairenin yarısıdır. Diğer yarısı ise akledilir Nun’dur. Akledilir Nun, nokta ile işaret edilmiştir. Akledilir Nun görülseydi ve ruh aleminden intikal etseydi, hiç kuşkusuz kuşatıcı daire olurdu. Fakat varlığın yetkinliğinin bağlı olduğu bu ruhani Nun gizlenmiş ve duyulur nokta ise ona delil yapılmıştır.
Harflerin Mertebeleri
Harfler çeşitli mertebelere sahiptirler. Yalın olarak harfler dört kısım mertebededir. Birinci kısım, mertebeleri 7 felek olan harflerdir. Bunlar Elif, Ze ve Lâm’dır. İkinci kısım, mertebeleri 8 felek olan harflerdir. Bunlar Nun, Sad ve Dat harfleridir. Üçüncü kısım, mertebeleri 9 felek olan harflerdir. Bunlar Ayn, Gayn, Sin ve Şın’dır. Dördüncü kısım ise mertebeleri 10 felek olan harflerdir ki bunlar da geri kalan on sekiz harftir. Buna göre her harf, ya 7, ya 8, ya 9 ya da 10 feleklten meydana gelmiştir. Buna göre bütün yalın harflerin meydana geldiği feleklerin toplam sayısı 261 dir.
Bir harfin meydana geldiği feleklere göre tabiatları farklı olur. Felekler arasında girişimler ve iç içe geçmeler söz konusudur. Feleklerin hareketlerinden, unsurların temel belirleyicisi olan sıcaklık, kuruluk, soğukluk, yaşlılık oluşur (bak: Menziller, Burçlar ve Unsurlar Feleklerinin Sırları). Hareketinden sıcaklığın meydana geldiği feleklerin sayısı 203 tür. Hareketlerinden kuruluğun meydana geldiği feleklerin sayısı 241 dir. Hareketlerinden soğukluğun meydana geldiği feleklerin sayısı 65 dir. Hareketlerinden yaşlılığın meydana geldiği feleklerin sayısı 27 dir.
Kendisine ait olan harflerin Elif, Ze, Lâm olan yedili mertebe, yükümlü tutan ilahi mertebeye aittir. İnsanın harfler aleminden payı, Nun, Sad ve Dat harflerinin ait olduğu 8 li mertebedir. Cinlerin harfler aleminden payı, Ayn, Gayn, Sin ve Şın’ın ait olduğu 9 lu mertebedir. 10 felekten oluşan harflerin mertebesi de meleklerin harfler aleminden payıdır.
İlahi mertebenin üzerinde bulunduğu hakikat nedeniyle, bu harflerden ilahi mertebe için üç şey meydana gelir. Bu üç şey Zat, Sıfat ve Zat-Sıfat arasındaki bağdır. Bu bağ sayesinde sıfatın Zat tarafından kabul edilmesi gerçekleşir. Çünkü sıfat, kendisiyle nitelenme ve onun gerçek konusuna ilişmek hakkına sahiptir. Mesela ilim, kendisini bilene ve bilinene bağlar (bak: 3 sayısının özelliği, Tasavvuf ve Sayılar). İrade, kendisini irade eden ve edilene bağlar.
İlahi mertebenin tahsis edildiği Elif, Ze ve Lâm harfleri, başlangıcın reddine delalet eder ki o da ezel demektir. İlahi mertebe ve insan mertebesine tahsis edilen harflerin sayısı eşittir ve 3 tür. İnsan mertebesine tahsis edilen harfler Nun, Sad ve Dat’dır. Kul ilahi suretine göre yaratılmış olması nedeniyle Rabbine olduğu gibi kendisine de üç harf tahsisi edilmiştir. Ancak kulluk, ilah olmayı sağlayan hakikatlerde Rabliğe ortak değildir. Hak, kadîm olmak özelliği ile kullarından farklı olduğu gibi, kullar da sonradan olmak özelliği ile Allah’tan farklıdır.
Kulun üç hali vardır: Birincisi başkasıyla değil sadece kendisi ile olan halidir. Bu hal, içinde kalbinin her şeyden gafil olduğu vakittir. İkincisi Allah karşısındadır. Üçüncüsü alem ile olduğu vakittir. Allah Teâlâ ise bahsettiğimiz bu konuda bizden farklıdır. Çünkü O’nun iki hali vardır: Birincisi kendisi nedeniyle, ikincisi yarattıkları nedeniyle olan halidir. Hakk’ın üzerinde herhangi bir varlık yoktur ki Hakk’ın o şeye ilişmesi söz konusu olsun.
İnsan mertebesine ait olan Nun harfinde öyle sırlar vardır ki, bunları sadece ölmeden önce ölen kişi işitebilir. Elif, Ze ve Lâm harfleri Hakk’ın ezeli olduğunun bilgisini verdiği gibi, Nun harfi de insanın ezeli oluşunun bilgisini verir. Şu var ki, ezeli oluş Hakk’ta açıktır. Çünkü Hakk, Zatı gereği ezelidir ve O’ndan öncesi yoktur. İnsanda ise ezeli oluş gizlidir ve bilinmez. Çünkü ezeli oluş insanın zatında açık değildir. İnsanda ezeli oluş, ilahi ilimde bulunuşu yönü nedeniyle geçerli olabilir. Dışta suretine göre var olduğu sübut haline ilişen ezeli – kadim ilimde bulunması yönüyle insan ezeli olarak mevcuttur. Sübût hali, dışta (evrende) var olmak ile yokluk (gayb aleminde) arasında ki bir ara durumdur ve ilahi ilimde bulunuşa işaret eder. Yani insanın ezeli oluşu, Allah Teâlâ’nın ilminde mevcut olması yönü bakımındandır. Bu konuyla ilgili keşif yoluyla tespit edilmiş bir çok sırlar mevcuttur. Bununla beraber, Arif, bu sırları bilgi ve meşrebinde ehli olanlar arasında veya teslimin en üst derecesinde bulunanlara açıklar. Bu iki sınıfın dışındakilere ise bu sırların açıklanması haramdır.
Harflerin sırları anlatılarak tüketilemez. İbn Arabî Hazretleri bu konuda Fütûhât-ı Mekkiyye adlı eserinde şöyle söylemektedir:
“Bu harflerin sırlarından ve hakikatlerinin gereklerinden söz açmış olsaydık, el yorulur, kalem yaya kalır, mürekkep kurur, Levh-i Mahfuz bile olsa kağıt ve levhalar yetişmezdi.”
Bu konu ile ilgili ayetler şunlardır:
“Deki: “Eğer Rabbinin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenmeden önce, deniz muhakkak tükenecektir, bir mislini daha yardımcı yardımcı getirsek bile.” (Kehf, 18/109)
“Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz daha kendisine destek olduğu halde mürekkep olsa, yine de Allah’ın kelimeleri yazmakla tükenmez. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Lokman, 31/27)
Kelimelerin sırları
“Kelime” sözcüğü yara anlamına gelen kelem’den üretilmiştir. Kelimeler harflerin birbirine eklenerek düzenlenip, harekelendirilerek elde edilmişlerdir. Kelimeler oluşmadan, harekelerin alemiyle harfler aleminin karışmasında bir yarar yoktur. Harflerin kelime halinde düzenlenmesi, yaratılışımız hakkındaki şu ayetteki duruma benzer: “Onu düzenleyip ruhumdan üflediğimde” (Hicr,15/29). Buradaki ruhun üflenilmesi, kelimenin düzenlenmesinden sonra söz konusu harflere harekelerin konulmasıdır. Böylece, ruh üfleme sayesinde içimizden birisi insan diye isimlendirildiği gibi, harflerin birleşip harekelenmesinden de kelime diye isimlendirilen başka bir yaratılış meydana gelir. İşte kelime ve lafız (söz) alemi, harfler aleminden böyle ortaya çıkar.
Buna göre kelimeler için harfler, cisimlerimizin varlığını ayakta tutmak için su, toprak, ateş ve hava gibi maddelerdir.Bu maddelerin birleşiminden sonra Allah emrinden olan ruhunu ona üflemiş ve insan olmuştur. Aynı şekilde rüzgar da istidat kazandığında kendisine ruh üflenip cin oluşur. Işık istidat kazandığında ilahi emirden olan ruhun üflenişini kabul ederek melek oluşur.
Bu yapı ortaklığından dolayı, kelimelerin bir kısmı insana benzer ki bu kısım çoğunluktur. Bir kısmı melek ve cinlere benzerler ki bunlar görünmezdir. Bunlar azınlıktırlar.
Kelimeler içindeki her harf kendi hakikatinin gerektirdiği şeyi onda meydana getirir. Kelimelerin hakikati, harflerin hakikatlerinin birleşimi ile oluşur. Eğer harflerden biri kelimeyi terk ederse kelimenin hakikati kaybolur ve yok olur.
Harfler kelimeler içinde bazen tekil, bazen çift ve bazen çoğul halindedir. Bunların da anlamları vardır. Tekil yapılanlar kulun kalıntısının ezeli olarak silindiğine ve yok olduğuna işaret eder. Çift yapılanlar, hal olarak kulluk kalıntısının varlığına işaret eder. Çoğul yapılanlar, sonsuz olan bilgilerle ebede işaret eder.Başka bir ifadeyle, teklik ezelî deryaya, çoğul ebedî deryaya ve çift ise Muhammedî berzaha aittir.
Allah’ın kelimelerini inceleyip öğrenenler için şaşılacak sır ve işaretler vardır. Bu ilahi ilimler teorik düşünce ve tefekkür ürünü olsaydı, hiç kuşkusuz onları en kısa sürede öğrenirdi. Fakat onlar kulun kalbine peş peşe gelen Hakk’ın tecellileri ve onun saygın ruhlarıdır. Bunlar Hakk’ın gayb aleminden “Kendi katından bir rahmet ile” ve “Kendi katından olan bilgi ile” kula iner. Böyle bir ilişki ile eserlerin ve kitapların nasıl yazıldığını İbn Arabî Hazretleri aynı kitabında şöyle anlatmaktadır:
“Bizim eserlerimiz ilahi mertebenin kapısına bağlanmış kalplerdir. Kapının açılmasını gözetler ve her türlü (kazanılmış) bilgiden soyutlanmış muhtaç bir halde bekler. Bilincini yitirdiği için o makamdayken bir şeyden sorulsa sorulanı duymaz. Perdenin ardından bir şeyler kendisine parıldarsa süratle ona bağlanmaya koşar ve kendisine tanımladığı duruma göre onu algılar. Binaenaleyh bazen bir şey, adette, düşüncede, teorik akılda ve zâhir bilgi ve bilginlerin kabul ettiği ilişkinin gerektirmediği kendi türdeşi olmayan bir şeye bağlanır. Halbuki bunun sebebi sadece keşif ehlinin farkına vardığı gizli bir ilişkidir.”
Bizim yaptığımız ise bu Hazretlerin anlattıklarını sizlere aktarmaktır. Burada anlatılanlar kendi aklımızla oluşturduğumuz nesneler değildir. Sadece, İbn Arabî gibi tasavvuf ehli ilim adamlarının elde ettiği keşif bilgilerini okuyucuya sunmaktır.
Allah İsmindeki Harflerin Sırları
Allah isminin harfleri Elif, Lâm ve He dir. Elif ve Lâm harf-i tariftir, yani ismi belirleme aletidir. Arapça’da bir kelimenin başına Elif ve Lâm gelirse onu belirli hale getirir. İsmin sonundaki He harfi de Hüve zamirinin tarifidir. Bu üç harften oluşan Allah ismi, vâcibu’l-vücûd (varlığı zorunlu) olan Zat’ın özel ismidir. Buna göre, bu mübarek isimde üç çeşit tarif sebebi bir araya gelmiş bulunmaktadır. Bir kelimenin tarif edilmesi için bir harfin yeterli olmasına karşın, Allah isminde üç ayrı tarif harfinin özel bir anlamı olmalıdır. Bu anlam, bu ismin ifade ettiği şeyin (Allah’ın Zatı), azametinin kemali, derecesinin yüksekliği ve makamının uluvviyeti sebebiyle hiçbir şekilde tarif edilemez, açıklanamaz olduğudur.
Allah Teâlâ, idrak edilmekten çok yüce, tarif edilmekten çok üstün ve bilinmekten çok uludur. Bu nedenle bu isim diğer ilahi isimlerden ayrıdır ve onların hükümlerine tabi olmaktan uzaktır. Bu isimde, ismin ifade ettiği şeyin bilinmesi yoktur, sadece diğer her şeyden ayrı olduğunun bilinmesi vardır. Allah’ı bilmek O’nu bilememektir.
Hüve zamirinin kendisinin belirliği, onun işaret ettiği mana olan Allah’ın Zat’ını ifade etmede yetersizdir. Dolayısıyla onun tarifine yardımcı olmak için başa Elif ve Lâm getirilmiştir. Lâm harfinin şeddeli (çift) olması ise tarifte mübalağa içindir. Bunlara rağmen Zat’ın belirli olarak bilinmesi mümkün olmadı. Bu da, Allah isminin diğer isimlerden tamamen faklı olduğu göstermektedir. Bu şekilde yaratıklar O’nu tanımada aciz kalmışlardır. Çünkü Allah Teâlâ anlaşılamaz ve asla tarif edilemez.
Kur’an’daki Harflerin Sırları
Arapça harfleri ile yazılmış olan Kur’an, Arapça harflerinin terkibiyle kelimeler, ayetler ve surelerden oluşmuştur. Harflerin sırları, oluşturduğu kelimelere, ayetlere ve surelere ayrı ayrı anlamlar ve hikmetler yüklemiştir. Bunları tamamen anlamak çok zor ve hatta imkansızdır. Ancak peygamberler ve sırlar ilminde ilerlemiş en yetkin alimler bunların sır ve hikmetlerini görebilir. Diğer insanlar da, bu seçilmiş kişilerin anlattığı bilgileri öğrenmekle yetinmek zorundadır. Sufilerin dediği gibi, alem Kur’an’ın açılmış ve tafsil edilmiş halidir. Nasıl evrenin bütün sırlarını akıl ve duyularla anlamak mümkün değilse, Kur’an’ı da zahiri yöntemlerle anlamak imkansızdır. Harflerin Kur’an’da oluşturdukları sırlar, Kur’an’ın hem zahiri hem de batını yönden incelenmesiyle mümkündür. Bu da ancak sırlar ilmiyle mümkündür.
Kur’an’daki harflerin sırları ile ilgili olarak, İmam Rabbanî Hazretleri Manevi Yolculuk adlı eserinde şöyle buyurmaktadır:
“Bilmek gerekir ki, Kur’an harflerinden her bir harf, özet olarak bütün kemalatı kapsamaktadır. Uzun surelerdeki özel faziletlerin aynısını kısa surelere de koymuşlardır. Her surenin, her ayetin, hatta her kelimenin özel bir üstünlüğü ve kendisine has fazileti vardır. Tıpkı ilahi şuûnlardan (sıfatlardan) her bir şânın (sıfatın) özet olarak bütün şuûnatı kapsaması, bununla birlikte özel bir fazilet ve tesirinin bulunması gibi.”
Elif-Lâm-Mim’deki sırlar
Bakara suresinin başındaki Elif-Lâm-Mim’deki Elif tevhide, Mim yok olmayan mülke, Lâm ise ikisi arasındaki bağı göstermektedir.
Elif-Lâm-Mim bir harftir. Onun üç sayıda olması, alemlerin birleşim olmasındandır. Üst alemde olan hemze (Elif), orta alemde olan Lâm ve aşağı alemde olan Mim’dir.
Elif tek zattır, yazının başında bulunduğunda onun herhangi bir harfe bitişmesi doğru değildir. Elif-Lâm-Mim’deki Elif, Fatiha suresinin son kelimesi olan “dalalette olmayanlardan” ifadesinden sonra getirilmiş, âmin ise gizlenmiştir. Çünkü o melekût aleminden olan bir bilinmezdir.
Elif Zat’a delalet eder. İnsanın alemde halife olması gibi, Elif’te harfler aleminin halifesidir. Dolayısıyla bilinemez. O, hareke kabul etmeyen zat gibidir. Hareke kabul etmeyince, bilinmesi ancak niteliklerin ondan soyutlanması ile mümkün olabilir. Biz Elif’i değil, Elif’in ismini okuduk. Bu da fetha harekesiyle hemzenin okunması demektir. Bu durumda hemze, ilk yaratılmış olan şeyin yerini almıştır. Hareke ise onun ilmi niteliğidir. Elif ise ancak kendinden önce bulunan ve ona bitişik harekeli bir harfle okunabilir.
Besmeledeki harflerin sırları
Besmele gizli bir mübtedanın (başlangıç ismi) haberi olmuştur. Besmele bu şekli ile bir isim cümlesidir. Söz konusu başlama, alemin varlığının başlaması ve ortaya çıkmasından ibarettir. Dolayısıyla alemin ortaya çıkışı “Bismillahirrahmanirrahim” dir. Başka bir ifadeyle Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla alem ortaya çıkmıştır.
Besmele üç ilahi isme tahsis edilmiştir. Allah ismi bütün isimleri toplayan isimdir. Er-Rahman ismi genel bir niteliği gösterir. Dolayısıyla Allah dünya ve ahiretin Rahman’ıdır. Bu genel rahmet ile Allah alemdeki her şeye dünyada rahmet eder. Rahim ismi ise, ahiret hayatında iman eden herkese tahsis edilmiştir. Alem bu üç isim vasıtasıyla ayrıntılı olarak tamamlanmıştır.
Besmele “Bismi” (bi-ismihi, Allah’ın adıyla) kelimesi ile başlar. Bu kelimenin ilk harfi Ba harfidir. Dolayısıyla varlık Ba harfi ile zuhur etmiş, ondaki nokta sayesinde ibadet eden ettiğinden, âbid mabuddan ayrılmıştır. Söz konusu ayrım, kulun, kulluk hakikatinin gerektirdiği şekilde var olmasıdır. Şeyh Ebû Medyen (ra) şöyle demiştir: “Her ne gördüm ise üzerinde Ba yazılıydı.”.
Bütün varlıklara eşlik eden Ba harfi, cem ve vücûd (vahidiyet mertebesi) mertebesindeki Hakk’ın mertebesindendir. Yani her şey Ba harfi vasıtasıyla var olmuş ve ortaya çıkmıştır. Ba’nın noktası, var olanları gösterir. Böylece Ba harfinde üç tür meydana gelmiştir. Ba’nın şekli, nokta ve hareke. Alemler ise üçtür. Bunlar Ba’nın şeklinin gösterdiği melekût alemi, noktasının gösterdiği ceberut alemi ve harekesinin gösterdiği şehadet ve mülk alemidir. Bu harflerin besmelede birleşmesi birçok sırlar içerir.
Her harfin özel sırları
ا (Elif) : Elif’in makamı, cem (birlik) makamıdır. Ona ait isim Allah; sıfat ise kayyumluktur. Ona ait mertebeler bütün mertebelerdir. Elif, dairenin noktası ve çevresi, alemlerin basiti ve bileşiğidir. Ona ait sayı 1 dir.
ء (Hemze) : Hemze şehadet ve melekût aleminden olan harflerdendir. Çıkış yeri boğazın bitimidir. Sayıda bir mertebesi yoktur.
ب (Ba) : Ba harfi mülk, şehadet ve kahır alemindendir. Çıkış yeri iki dudaktandır. Yolun başı ve sonu ona aittir. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru ateştir. Sayısal değeri 2 dir.
ت (Te) : Te, gayb ve ceberut alemindendir. Çıkş yeri Dal ve Tı ile aynıdır. Tabiatı soğukluk ve kuruluk, unsuru topraktır. Sayı değeri 404 dür.
ث (Se) : Se, gayb, ceberut ve lütuf alemindendir. Çıkış yeri Zı ve Zel ile aynıdır. Tabiatı soğukluk ve kuruluk, unsuru topraktır. Sayısal değeri 505 tir.
ج (Cim) : Cim, şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri damakla dilin ortasıdır. Tabiatı soğukluk, sıcaklık, kuruluk, unsuru topraktır. Sayısal değeri 3 tür.
ح (Ha) : Ha, gayb alemindendir. Çıkış yeri hançerin ortasıdır. Tabiatı soğukluk ve yaşlık, unsuru sudur. Sayısal değeri 8 dir.
خ (Hı) : Hı, gayb ve melekut alemindendir. Çıkış yeri hançerin ağızdan sonra gelen kısmıdır. Başının tabiatı soğukluk ve kuruluk, bedeninin diğer kısmının tabiatı sıcaklık ve yaşlıktır. Büyük unsuru hava, küçük unsuru topraktır. Sayısal değeri 600 dür.
د ( Dal) : Dal, mülk ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri Tı harfi ile aynıdır. Tabiatı soğukluk ve kuruluk, unsuru topraktır. Sayısal değeri 4 tür.
ذ (Zel) : Zel, şehadet, ceberut ve kahır alemindendir. Çıkış yeri Zı harfinin çıkış yeri ile aynıdır. Tabiatı sıcaklık ve yaşlık, unsuru havadır. Sayısal değeri 707 dir.
ر (Ra) : Ra, şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin yüzeyinden ve ön dişlerin üzerindendir. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru ateştir. Sayısal değeri 200 dür.
ز (Ze) : Ze, şehadet, ceberut ve kahır alemindendir. Çıkış yeri Sad ve Sin ile aynıdır. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru ateştir. Sayısal değeri 7 dir.
س (Sin) : Sin, gayb, ceberut ve lütuf alemindendir. Çıkış yeri Sad ve Ze’nin mahreciyle aynıdır. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru ateştir. Sayısal değeri nur ehline göre 60, İbn Arabî’ye göre 303 tür.
ش (Şın) : Şın, gayb ve ceberut’un orta alemindendir. Çıkış yeri Cim harfiyle aynıdır. Tabiatı kuru ve yaş, unsuru sudur. Sayısal değerinur ehline göre 300, İbn Arabî’ye göre 1000 dir.
ص (Sad) : Sad, gayb ve ceberut alemindendir.
Çıkış yeri dilin iki ucu ile alt ön dişlerin biraz üstünün arasındadır.
Tabiatı sıcaklık ve yaşlık, unsuru havadır. Sayısal değeri nur ehline göre 90, İbn Arabî’ye göre 60 tır.
ض (Dat) : Dat şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin ön ucu ile azı dişlerinin arasındadır. Tabiatı soğukluk ve yaşlık, unsuru sudur. Sayısal değeri nur ehline göre 800, İbn Arabî’ye göre 90 tır.
ط (Tı) : Tı, mülk ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin ucundan ve ön dişlerin kökündendir. Tabiatı soğukluk ve yaşlık, unsuru sudur. Sayısal değeri 9 dur.
ظ (Zı) : Zı, şehadet, ceberut ve kahır alemindendir. Çıkış yeri dilin iki ucu ile dişlerin uçları arasındadır. Dairesinin tabiatı soğuk ve yaş, boyunun tabiatı sıcak ve yaştır. Büyük unsuru su, küçük unsuru havadır. Sayısal değeri nur ehline göre 900, İbn Arabî’ye göre 808 dir.
ع (Ayn) : Ayn, şehadet ve melekût alemindendir. Çıkış yeri hançerinin ortasıdır. Tabiatı sıcaklık ve yaşlıktır. Sayısal değeri 70 tir.
غ (Gayn) : Gayn şehadet ve melekût alemindendir. Çıkış yeri hançerinin ağza en yakın kısmıdır. Tabiatı soğukluk ve yaşlık, unsuru sudur. Sayısal değeri nur ehline göre 1000, İbn Arabî’ye göre 900 tür.
ف (Fe) : Fe, şehadet, ceberut, gayb ve lütuf alemindendir. Çıkış yeri alt dudağın içinden ve ön dişlerin uçlarındandır. Tabiatı sıcaklık, soğukluk ve yaşlıktır. Sayısal değeri 88 tir.
ق (Kaf) : Kaf, şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin sonundan genzin üzerine doğrudur. Tabiatı ilk analardır. Sonu sıcak ve kuru, diğer kısımları soğuk ve yaştır. Unsuru su ve ateştir. Sayısal değeri 100 dür.
ك (Kef) : Kef, gayb ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri Kaf’ın mahreciyle aynı, fakat ondan daha aşağıdadır. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru sudur. Sayısal değeri 20 tir.
ل (Lâm) : Lâm, şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin ucundan bitimine kadar olan yerdir. Tabiatı sıcaklık, kuruluk ve soğukluktur. Büyük unsuru ateş, küçüğü ise topraktır. Sayısal değeri 30 tur.
م (Mim) : Mim, mülk, şehadet ve kahır alemindendir. Çıkış yeri Ba’nın mahreciyle aynıdır. Tabiatı soğukluk ve kuruluk, unsuru topraktır. Sayısal değeri 40 tır.
ن (Nun) : Nun, mülk ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin ucundan ve ön dişlerin üzerindendir. Tabiatı soğukluk ve kuruluk, unsuru topraktır. Sayısal değeri 55 tir.
و (Vav) : Vav mülk, şehadet ve kahır alemindendir. Çıkış yeri iki dudak arasıdır. Tabiatı sıcaklık ve yaşlık, unsuru havadır. Sayısal değeri 6 tır.
ه (He) : He gayb harflerinden biridir. Çıkış yeri hançerinin sonudur. Tabiatı tıpkı Utarit gibi soğukluk, kuruluk, sıcaklık ve yaşlıktır. Büyük unsuru toprak, küçüğü havadır. Sayısal değeri 5 tir.
ى (Ya) : Ya harfi şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri Şın harfinin mahreciyle aynıdır. Tabiatı ilk analardır. Büyük unsuru ateş, küçük unsuru sudur. Sayısal değeri 10 dur.
Ebced Hesabı
Arap imlasında sayı ifadesi için bazen harflerden faydalanılır. Bu hesaba “ebced hesabı” denir. Ebced hesabı harflerin sayı değerine dayanan bir sayı sistemidir. Alfabenin başka ve eski bir sırasına göre her harf 1’den 1000’e kadar bir sayıyı karşılar. Harflere karşı gelen sayılar, yukarıdaki tablodan görüldüğü üzere, keşif ehli tarafından harflerin bazı sırları yoluyla tespit edilmiştir. Bu sayı değerleri keşif ehli arasında bazıları için farklılıklar göstermektedir. Ancak ekseriyet, aşağıda tablo olarak verdiğimiz sayı değerleri üzerinde mutabık kalmışladır. Bu sayı değerleri bazılarının düşündüğü gibi uydurularak ortaya çıkmamıştır. Bunlar harflerin tasavvufî sırlarının keşif edilmesiyle belirlenmiştir.
lafızda Hemze, sonuncusunu ise Nun (Kalem suresinin başı) yaptı. Elif, Zat’ın yetkin varlığının remzidir. Çünkü o herhangi bir harekeye muhtaç değildir. Nun alemin bir yarısının remzidir. Söz konusu kısım birleşik alemdir. Birleşik alem felekten ortaya çıkan dairenin yarısıdır. Diğer yarısı ise akledilir Nun’dur. Akledilir Nun, nokta ile işaret edilmiştir. Akledilir Nun görülseydi ve ruh aleminden intikal etseydi, hiç kuşkusuz kuşatıcı daire olurdu. Fakat varlığın yetkinliğinin bağlı olduğu bu ruhani Nun gizlenmiş ve duyulur nokta ise ona delil yapılmıştır.
Harflerin Mertebeleri
Harfler çeşitli mertebelere sahiptirler. Yalın olarak harfler dört kısım mertebededir. Birinci kısım, mertebeleri 7 felek olan harflerdir. Bunlar Elif, Ze ve Lâm’dır. İkinci kısım, mertebeleri 8 felek olan harflerdir. Bunlar Nun, Sad ve Dat harfleridir. Üçüncü kısım, mertebeleri 9 felek olan harflerdir. Bunlar Ayn, Gayn, Sin ve Şın’dır. Dördüncü kısım ise mertebeleri 10 felek olan harflerdir ki bunlar da geri kalan on sekiz harftir. Buna göre her harf, ya 7, ya 8, ya 9 ya da 10 feleklten meydana gelmiştir. Buna göre bütün yalın harflerin meydana geldiği feleklerin toplam sayısı 261 dir.
Bir harfin meydana geldiği feleklere göre tabiatları farklı olur. Felekler arasında girişimler ve iç içe geçmeler söz konusudur. Feleklerin hareketlerinden, unsurların temel belirleyicisi olan sıcaklık, kuruluk, soğukluk, yaşlılık oluşur (bak: Menziller, Burçlar ve Unsurlar Feleklerinin Sırları). Hareketinden sıcaklığın meydana geldiği feleklerin sayısı 203 tür. Hareketlerinden kuruluğun meydana geldiği feleklerin sayısı 241 dir. Hareketlerinden soğukluğun meydana geldiği feleklerin sayısı 65 dir. Hareketlerinden yaşlılığın meydana geldiği feleklerin sayısı 27 dir.
Kendisine ait olan harflerin Elif, Ze, Lâm olan yedili mertebe, yükümlü tutan ilahi mertebeye aittir. İnsanın harfler aleminden payı, Nun, Sad ve Dat harflerinin ait olduğu 8 li mertebedir. Cinlerin harfler aleminden payı, Ayn, Gayn, Sin ve Şın’ın ait olduğu 9 lu mertebedir. 10 felekten oluşan harflerin mertebesi de meleklerin harfler aleminden payıdır.
İlahi mertebenin üzerinde bulunduğu hakikat nedeniyle, bu harflerden ilahi mertebe için üç şey meydana gelir. Bu üç şey Zat, Sıfat ve Zat-Sıfat arasındaki bağdır. Bu bağ sayesinde sıfatın Zat tarafından kabul edilmesi gerçekleşir. Çünkü sıfat, kendisiyle nitelenme ve onun gerçek konusuna ilişmek hakkına sahiptir. Mesela ilim, kendisini bilene ve bilinene bağlar (bak: 3 sayısının özelliği, Tasavvuf ve Sayılar). İrade, kendisini irade eden ve edilene bağlar.
İlahi mertebenin tahsis edildiği Elif, Ze ve Lâm harfleri, başlangıcın reddine delalet eder ki o da ezel demektir. İlahi mertebe ve insan mertebesine tahsis edilen harflerin sayısı eşittir ve 3 tür. İnsan mertebesine tahsis edilen harfler Nun, Sad ve Dat’dır. Kul ilahi suretine göre yaratılmış olması nedeniyle Rabbine olduğu gibi kendisine de üç harf tahsisi edilmiştir. Ancak kulluk, ilah olmayı sağlayan hakikatlerde Rabliğe ortak değildir. Hak, kadîm olmak özelliği ile kullarından farklı olduğu gibi, kullar da sonradan olmak özelliği ile Allah’tan farklıdır.
Kulun üç hali vardır: Birincisi başkasıyla değil sadece kendisi ile olan halidir. Bu hal, içinde kalbinin her şeyden gafil olduğu vakittir. İkincisi Allah karşısındadır. Üçüncüsü alem ile olduğu vakittir. Allah Teâlâ ise bahsettiğimiz bu konuda bizden farklıdır. Çünkü O’nun iki hali vardır: Birincisi kendisi nedeniyle, ikincisi yarattıkları nedeniyle olan halidir. Hakk’ın üzerinde herhangi bir varlık yoktur ki Hakk’ın o şeye ilişmesi söz konusu olsun.
İnsan mertebesine ait olan Nun harfinde öyle sırlar vardır ki, bunları sadece ölmeden önce ölen kişi işitebilir. Elif, Ze ve Lâm harfleri Hakk’ın ezeli olduğunun bilgisini verdiği gibi, Nun harfi de insanın ezeli oluşunun bilgisini verir. Şu var ki, ezeli oluş Hakk’ta açıktır. Çünkü Hakk, Zatı gereği ezelidir ve O’ndan öncesi yoktur. İnsanda ise ezeli oluş gizlidir ve bilinmez. Çünkü ezeli oluş insanın zatında açık değildir. İnsanda ezeli oluş, ilahi ilimde bulunuşu yönü nedeniyle geçerli olabilir. Dışta suretine göre var olduğu sübut haline ilişen ezeli – kadim ilimde bulunması yönüyle insan ezeli olarak mevcuttur. Sübût hali, dışta (evrende) var olmak ile yokluk (gayb aleminde) arasında ki bir ara durumdur ve ilahi ilimde bulunuşa işaret eder. Yani insanın ezeli oluşu, Allah Teâlâ’nın ilminde mevcut olması yönü bakımındandır. Bu konuyla ilgili keşif yoluyla tespit edilmiş bir çok sırlar mevcuttur. Bununla beraber, Arif, bu sırları bilgi ve meşrebinde ehli olanlar arasında veya teslimin en üst derecesinde bulunanlara açıklar. Bu iki sınıfın dışındakilere ise bu sırların açıklanması haramdır.
Harflerin sırları anlatılarak tüketilemez. İbn Arabî Hazretleri bu konuda Fütûhât-ı Mekkiyye adlı eserinde şöyle söylemektedir:
“Bu harflerin sırlarından ve hakikatlerinin gereklerinden söz açmış olsaydık, el yorulur, kalem yaya kalır, mürekkep kurur, Levh-i Mahfuz bile olsa kağıt ve levhalar yetişmezdi.”
Bu konu ile ilgili ayetler şunlardır:
“Deki: “Eğer Rabbinin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenmeden önce, deniz muhakkak tükenecektir, bir mislini daha yardımcı yardımcı getirsek bile.” (Kehf, 18/109)
“Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz daha kendisine destek olduğu halde mürekkep olsa, yine de Allah’ın kelimeleri yazmakla tükenmez. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Lokman, 31/27)
Kelimelerin sırları
“Kelime” sözcüğü yara anlamına gelen kelem’den üretilmiştir. Kelimeler harflerin birbirine eklenerek düzenlenip, harekelendirilerek elde edilmişlerdir. Kelimeler oluşmadan, harekelerin alemiyle harfler aleminin karışmasında bir yarar yoktur. Harflerin kelime halinde düzenlenmesi, yaratılışımız hakkındaki şu ayetteki duruma benzer: “Onu düzenleyip ruhumdan üflediğimde” (Hicr,15/29). Buradaki ruhun üflenilmesi, kelimenin düzenlenmesinden sonra söz konusu harflere harekelerin konulmasıdır. Böylece, ruh üfleme sayesinde içimizden birisi insan diye isimlendirildiği gibi, harflerin birleşip harekelenmesinden de kelime diye isimlendirilen başka bir yaratılış meydana gelir. İşte kelime ve lafız (söz) alemi, harfler aleminden böyle ortaya çıkar.
Buna göre kelimeler için harfler, cisimlerimizin varlığını ayakta tutmak için su, toprak, ateş ve hava gibi maddelerdir.Bu maddelerin birleşiminden sonra Allah emrinden olan ruhunu ona üflemiş ve insan olmuştur. Aynı şekilde rüzgar da istidat kazandığında kendisine ruh üflenip cin oluşur. Işık istidat kazandığında ilahi emirden olan ruhun üflenişini kabul ederek melek oluşur.
Bu yapı ortaklığından dolayı, kelimelerin bir kısmı insana benzer ki bu kısım çoğunluktur. Bir kısmı melek ve cinlere benzerler ki bunlar görünmezdir. Bunlar azınlıktırlar.
Kelimeler içindeki her harf kendi hakikatinin gerektirdiği şeyi onda meydana getirir. Kelimelerin hakikati, harflerin hakikatlerinin birleşimi ile oluşur. Eğer harflerden biri kelimeyi terk ederse kelimenin hakikati kaybolur ve yok olur.
Harfler kelimeler içinde bazen tekil, bazen çift ve bazen çoğul halindedir. Bunların da anlamları vardır. Tekil yapılanlar kulun kalıntısının ezeli olarak silindiğine ve yok olduğuna işaret eder. Çift yapılanlar, hal olarak kulluk kalıntısının varlığına işaret eder. Çoğul yapılanlar, sonsuz olan bilgilerle ebede işaret eder.Başka bir ifadeyle, teklik ezelî deryaya, çoğul ebedî deryaya ve çift ise Muhammedî berzaha aittir.
Allah’ın kelimelerini inceleyip öğrenenler için şaşılacak sır ve işaretler vardır. Bu ilahi ilimler teorik düşünce ve tefekkür ürünü olsaydı, hiç kuşkusuz onları en kısa sürede öğrenirdi. Fakat onlar kulun kalbine peş peşe gelen Hakk’ın tecellileri ve onun saygın ruhlarıdır. Bunlar Hakk’ın gayb aleminden “Kendi katından bir rahmet ile” ve “Kendi katından olan bilgi ile” kula iner. Böyle bir ilişki ile eserlerin ve kitapların nasıl yazıldığını İbn Arabî Hazretleri aynı kitabında şöyle anlatmaktadır:
“Bizim eserlerimiz ilahi mertebenin kapısına bağlanmış kalplerdir. Kapının açılmasını gözetler ve her türlü (kazanılmış) bilgiden soyutlanmış muhtaç bir halde bekler. Bilincini yitirdiği için o makamdayken bir şeyden sorulsa sorulanı duymaz. Perdenin ardından bir şeyler kendisine parıldarsa süratle ona bağlanmaya koşar ve kendisine tanımladığı duruma göre onu algılar. Binaenaleyh bazen bir şey, adette, düşüncede, teorik akılda ve zâhir bilgi ve bilginlerin kabul ettiği ilişkinin gerektirmediği kendi türdeşi olmayan bir şeye bağlanır. Halbuki bunun sebebi sadece keşif ehlinin farkına vardığı gizli bir ilişkidir.”
Bizim yaptığımız ise bu Hazretlerin anlattıklarını sizlere aktarmaktır. Burada anlatılanlar kendi aklımızla oluşturduğumuz nesneler değildir. Sadece, İbn Arabî gibi tasavvuf ehli ilim adamlarının elde ettiği keşif bilgilerini okuyucuya sunmaktır.
Allah İsmindeki Harflerin Sırları
Allah isminin harfleri Elif, Lâm ve He dir. Elif ve Lâm harf-i tariftir, yani ismi belirleme aletidir. Arapça’da bir kelimenin başına Elif ve Lâm gelirse onu belirli hale getirir. İsmin sonundaki He harfi de Hüve zamirinin tarifidir. Bu üç harften oluşan Allah ismi, vâcibu’l-vücûd (varlığı zorunlu) olan Zat’ın özel ismidir. Buna göre, bu mübarek isimde üç çeşit tarif sebebi bir araya gelmiş bulunmaktadır. Bir kelimenin tarif edilmesi için bir harfin yeterli olmasına karşın, Allah isminde üç ayrı tarif harfinin özel bir anlamı olmalıdır. Bu anlam, bu ismin ifade ettiği şeyin (Allah’ın Zatı), azametinin kemali, derecesinin yüksekliği ve makamının uluvviyeti sebebiyle hiçbir şekilde tarif edilemez, açıklanamaz olduğudur.
Allah Teâlâ, idrak edilmekten çok yüce, tarif edilmekten çok üstün ve bilinmekten çok uludur. Bu nedenle bu isim diğer ilahi isimlerden ayrıdır ve onların hükümlerine tabi olmaktan uzaktır. Bu isimde, ismin ifade ettiği şeyin bilinmesi yoktur, sadece diğer her şeyden ayrı olduğunun bilinmesi vardır. Allah’ı bilmek O’nu bilememektir.
Hüve zamirinin kendisinin belirliği, onun işaret ettiği mana olan Allah’ın Zat’ını ifade etmede yetersizdir. Dolayısıyla onun tarifine yardımcı olmak için başa Elif ve Lâm getirilmiştir. Lâm harfinin şeddeli (çift) olması ise tarifte mübalağa içindir. Bunlara rağmen Zat’ın belirli olarak bilinmesi mümkün olmadı. Bu da, Allah isminin diğer isimlerden tamamen faklı olduğu göstermektedir. Bu şekilde yaratıklar O’nu tanımada aciz kalmışlardır. Çünkü Allah Teâlâ anlaşılamaz ve asla tarif edilemez.
Kur’an’daki Harflerin Sırları
Arapça harfleri ile yazılmış olan Kur’an, Arapça harflerinin terkibiyle kelimeler, ayetler ve surelerden oluşmuştur. Harflerin sırları, oluşturduğu kelimelere, ayetlere ve surelere ayrı ayrı anlamlar ve hikmetler yüklemiştir. Bunları tamamen anlamak çok zor ve hatta imkansızdır. Ancak peygamberler ve sırlar ilminde ilerlemiş en yetkin alimler bunların sır ve hikmetlerini görebilir. Diğer insanlar da, bu seçilmiş kişilerin anlattığı bilgileri öğrenmekle yetinmek zorundadır. Sufilerin dediği gibi, alem Kur’an’ın açılmış ve tafsil edilmiş halidir. Nasıl evrenin bütün sırlarını akıl ve duyularla anlamak mümkün değilse, Kur’an’ı da zahiri yöntemlerle anlamak imkansızdır. Harflerin Kur’an’da oluşturdukları sırlar, Kur’an’ın hem zahiri hem de batını yönden incelenmesiyle mümkündür. Bu da ancak sırlar ilmiyle mümkündür.
Kur’an’daki harflerin sırları ile ilgili olarak, İmam Rabbanî Hazretleri Manevi Yolculuk adlı eserinde şöyle buyurmaktadır:
“Bilmek gerekir ki, Kur’an harflerinden her bir harf, özet olarak bütün kemalatı kapsamaktadır. Uzun surelerdeki özel faziletlerin aynısını kısa surelere de koymuşlardır. Her surenin, her ayetin, hatta her kelimenin özel bir üstünlüğü ve kendisine has fazileti vardır. Tıpkı ilahi şuûnlardan (sıfatlardan) her bir şânın (sıfatın) özet olarak bütün şuûnatı kapsaması, bununla birlikte özel bir fazilet ve tesirinin bulunması gibi.”
Elif-Lâm-Mim’deki sırlar
Bakara suresinin başındaki Elif-Lâm-Mim’deki Elif tevhide, Mim yok olmayan mülke, Lâm ise ikisi arasındaki bağı göstermektedir.
Elif-Lâm-Mim bir harftir. Onun üç sayıda olması, alemlerin birleşim olmasındandır. Üst alemde olan hemze (Elif), orta alemde olan Lâm ve aşağı alemde olan Mim’dir.
Elif tek zattır, yazının başında bulunduğunda onun herhangi bir harfe bitişmesi doğru değildir. Elif-Lâm-Mim’deki Elif, Fatiha suresinin son kelimesi olan “dalalette olmayanlardan” ifadesinden sonra getirilmiş, âmin ise gizlenmiştir. Çünkü o melekût aleminden olan bir bilinmezdir.
Elif Zat’a delalet eder. İnsanın alemde halife olması gibi, Elif’te harfler aleminin halifesidir. Dolayısıyla bilinemez. O, hareke kabul etmeyen zat gibidir. Hareke kabul etmeyince, bilinmesi ancak niteliklerin ondan soyutlanması ile mümkün olabilir. Biz Elif’i değil, Elif’in ismini okuduk. Bu da fetha harekesiyle hemzenin okunması demektir. Bu durumda hemze, ilk yaratılmış olan şeyin yerini almıştır. Hareke ise onun ilmi niteliğidir. Elif ise ancak kendinden önce bulunan ve ona bitişik harekeli bir harfle okunabilir.
Besmeledeki harflerin sırları
Besmele gizli bir mübtedanın (başlangıç ismi) haberi olmuştur. Besmele bu şekli ile bir isim cümlesidir. Söz konusu başlama, alemin varlığının başlaması ve ortaya çıkmasından ibarettir. Dolayısıyla alemin ortaya çıkışı “Bismillahirrahmanirrahim” dir. Başka bir ifadeyle Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla alem ortaya çıkmıştır.
Besmele üç ilahi isme tahsis edilmiştir. Allah ismi bütün isimleri toplayan isimdir. Er-Rahman ismi genel bir niteliği gösterir. Dolayısıyla Allah dünya ve ahiretin Rahman’ıdır. Bu genel rahmet ile Allah alemdeki her şeye dünyada rahmet eder. Rahim ismi ise, ahiret hayatında iman eden herkese tahsis edilmiştir. Alem bu üç isim vasıtasıyla ayrıntılı olarak tamamlanmıştır.
Besmele “Bismi” (bi-ismihi, Allah’ın adıyla) kelimesi ile başlar. Bu kelimenin ilk harfi Ba harfidir. Dolayısıyla varlık Ba harfi ile zuhur etmiş, ondaki nokta sayesinde ibadet eden ettiğinden, âbid mabuddan ayrılmıştır. Söz konusu ayrım, kulun, kulluk hakikatinin gerektirdiği şekilde var olmasıdır. Şeyh Ebû Medyen (ra) şöyle demiştir: “Her ne gördüm ise üzerinde Ba yazılıydı.”.
Bütün varlıklara eşlik eden Ba harfi, cem ve vücûd (vahidiyet mertebesi) mertebesindeki Hakk’ın mertebesindendir. Yani her şey Ba harfi vasıtasıyla var olmuş ve ortaya çıkmıştır. Ba’nın noktası, var olanları gösterir. Böylece Ba harfinde üç tür meydana gelmiştir. Ba’nın şekli, nokta ve hareke. Alemler ise üçtür. Bunlar Ba’nın şeklinin gösterdiği melekût alemi, noktasının gösterdiği ceberut alemi ve harekesinin gösterdiği şehadet ve mülk alemidir. Bu harflerin besmelede birleşmesi birçok sırlar içerir.
Her harfin özel sırları
ا (Elif) : Elif’in makamı, cem (birlik) makamıdır. Ona ait isim Allah; sıfat ise kayyumluktur. Ona ait mertebeler bütün mertebelerdir. Elif, dairenin noktası ve çevresi, alemlerin basiti ve bileşiğidir. Ona ait sayı 1 dir.
ء (Hemze) : Hemze şehadet ve melekût aleminden olan harflerdendir. Çıkış yeri boğazın bitimidir. Sayıda bir mertebesi yoktur.
ب (Ba) : Ba harfi mülk, şehadet ve kahır alemindendir. Çıkış yeri iki dudaktandır. Yolun başı ve sonu ona aittir. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru ateştir. Sayısal değeri 2 dir.
ت (Te) : Te, gayb ve ceberut alemindendir. Çıkş yeri Dal ve Tı ile aynıdır. Tabiatı soğukluk ve kuruluk, unsuru topraktır. Sayı değeri 404 dür.
ث (Se) : Se, gayb, ceberut ve lütuf alemindendir. Çıkış yeri Zı ve Zel ile aynıdır. Tabiatı soğukluk ve kuruluk, unsuru topraktır. Sayısal değeri 505 tir.
ج (Cim) : Cim, şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri damakla dilin ortasıdır. Tabiatı soğukluk, sıcaklık, kuruluk, unsuru topraktır. Sayısal değeri 3 tür.
ح (Ha) : Ha, gayb alemindendir. Çıkış yeri hançerin ortasıdır. Tabiatı soğukluk ve yaşlık, unsuru sudur. Sayısal değeri 8 dir.
خ (Hı) : Hı, gayb ve melekut alemindendir. Çıkış yeri hançerin ağızdan sonra gelen kısmıdır. Başının tabiatı soğukluk ve kuruluk, bedeninin diğer kısmının tabiatı sıcaklık ve yaşlıktır. Büyük unsuru hava, küçük unsuru topraktır. Sayısal değeri 600 dür.
د ( Dal) : Dal, mülk ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri Tı harfi ile aynıdır. Tabiatı soğukluk ve kuruluk, unsuru topraktır. Sayısal değeri 4 tür.
ذ (Zel) : Zel, şehadet, ceberut ve kahır alemindendir. Çıkış yeri Zı harfinin çıkış yeri ile aynıdır. Tabiatı sıcaklık ve yaşlık, unsuru havadır. Sayısal değeri 707 dir.
ر (Ra) : Ra, şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin yüzeyinden ve ön dişlerin üzerindendir. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru ateştir. Sayısal değeri 200 dür.
ز (Ze) : Ze, şehadet, ceberut ve kahır alemindendir. Çıkış yeri Sad ve Sin ile aynıdır. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru ateştir. Sayısal değeri 7 dir.
س (Sin) : Sin, gayb, ceberut ve lütuf alemindendir. Çıkış yeri Sad ve Ze’nin mahreciyle aynıdır. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru ateştir. Sayısal değeri nur ehline göre 60, İbn Arabî’ye göre 303 tür.
ش (Şın) : Şın, gayb ve ceberut’un orta alemindendir. Çıkış yeri Cim harfiyle aynıdır. Tabiatı kuru ve yaş, unsuru sudur. Sayısal değerinur ehline göre 300, İbn Arabî’ye göre 1000 dir.
ص (Sad) : Sad, gayb ve ceberut alemindendir.
Çıkış yeri dilin iki ucu ile alt ön dişlerin biraz üstünün arasındadır.
Tabiatı sıcaklık ve yaşlık, unsuru havadır. Sayısal değeri nur ehline göre 90, İbn Arabî’ye göre 60 tır.
ض (Dat) : Dat şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin ön ucu ile azı dişlerinin arasındadır. Tabiatı soğukluk ve yaşlık, unsuru sudur. Sayısal değeri nur ehline göre 800, İbn Arabî’ye göre 90 tır.
ط (Tı) : Tı, mülk ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin ucundan ve ön dişlerin kökündendir. Tabiatı soğukluk ve yaşlık, unsuru sudur. Sayısal değeri 9 dur.
ظ (Zı) : Zı, şehadet, ceberut ve kahır alemindendir. Çıkış yeri dilin iki ucu ile dişlerin uçları arasındadır. Dairesinin tabiatı soğuk ve yaş, boyunun tabiatı sıcak ve yaştır. Büyük unsuru su, küçük unsuru havadır. Sayısal değeri nur ehline göre 900, İbn Arabî’ye göre 808 dir.
ع (Ayn) : Ayn, şehadet ve melekût alemindendir. Çıkış yeri hançerinin ortasıdır. Tabiatı sıcaklık ve yaşlıktır. Sayısal değeri 70 tir.
غ (Gayn) : Gayn şehadet ve melekût alemindendir. Çıkış yeri hançerinin ağza en yakın kısmıdır. Tabiatı soğukluk ve yaşlık, unsuru sudur. Sayısal değeri nur ehline göre 1000, İbn Arabî’ye göre 900 tür.
ف (Fe) : Fe, şehadet, ceberut, gayb ve lütuf alemindendir. Çıkış yeri alt dudağın içinden ve ön dişlerin uçlarındandır. Tabiatı sıcaklık, soğukluk ve yaşlıktır. Sayısal değeri 88 tir.
ق (Kaf) : Kaf, şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin sonundan genzin üzerine doğrudur. Tabiatı ilk analardır. Sonu sıcak ve kuru, diğer kısımları soğuk ve yaştır. Unsuru su ve ateştir. Sayısal değeri 100 dür.
ك (Kef) : Kef, gayb ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri Kaf’ın mahreciyle aynı, fakat ondan daha aşağıdadır. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru sudur. Sayısal değeri 20 tir.
ل (Lâm) : Lâm, şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin ucundan bitimine kadar olan yerdir. Tabiatı sıcaklık, kuruluk ve soğukluktur. Büyük unsuru ateş, küçüğü ise topraktır. Sayısal değeri 30 tur.
م (Mim) : Mim, mülk, şehadet ve kahır alemindendir. Çıkış yeri Ba’nın mahreciyle aynıdır. Tabiatı soğukluk ve kuruluk, unsuru topraktır. Sayısal değeri 40 tır.
ن (Nun) : Nun, mülk ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri dilin ucundan ve ön dişlerin üzerindendir. Tabiatı soğukluk ve kuruluk, unsuru topraktır. Sayısal değeri 55 tir.
و (Vav) : Vav mülk, şehadet ve kahır alemindendir. Çıkış yeri iki dudak arasıdır. Tabiatı sıcaklık ve yaşlık, unsuru havadır. Sayısal değeri 6 tır.
ه (He) : He gayb harflerinden biridir. Çıkış yeri hançerinin sonudur. Tabiatı tıpkı Utarit gibi soğukluk, kuruluk, sıcaklık ve yaşlıktır. Büyük unsuru toprak, küçüğü havadır. Sayısal değeri 5 tir.
ى (Ya) : Ya harfi şehadet ve ceberut alemindendir. Çıkış yeri Şın harfinin mahreciyle aynıdır. Tabiatı ilk analardır. Büyük unsuru ateş, küçük unsuru sudur. Sayısal değeri 10 dur.
Ebced Hesabı
Arap imlasında sayı ifadesi için bazen harflerden faydalanılır. Bu hesaba “ebced hesabı” denir. Ebced hesabı harflerin sayı değerine dayanan bir sayı sistemidir. Alfabenin başka ve eski bir sırasına göre her harf 1’den 1000’e kadar bir sayıyı karşılar. Harflere karşı gelen sayılar, yukarıdaki tablodan görüldüğü üzere, keşif ehli tarafından harflerin bazı sırları yoluyla tespit edilmiştir. Bu sayı değerleri keşif ehli arasında bazıları için farklılıklar göstermektedir. Ancak ekseriyet, aşağıda tablo olarak verdiğimiz sayı değerleri üzerinde mutabık kalmışladır. Bu sayı değerleri bazılarının düşündüğü gibi uydurularak ortaya çıkmamıştır. Bunlar harflerin tasavvufî sırlarının keşif edilmesiyle belirlenmiştir.
Harf | Sayı Değeri | Harf | Sayı Değeri | Harf | Sayı Değeri | Harf | Sayı Değeri |
ا | 1 | د | 4 | ض | 800 | ك | 20 |
ب | 2 | ذ | 700 | ط | 9 | ل | 30 |
ت | 400 | ر | 200 | ظ | 900 | م | 40 |
ث | 500 | ز | 7 | ع | 70 | ن | 50 |
ج | 3 | س | 60 | غ | 1000 | و | 6 |
ح | 8 | ش | 300 | ف | 80 | ه | 5 |
خ | 600 | ص | 90 | ق | 100 | ى | 10 |
Arap alfabesine Farsça ve Osmanlıca ilave edilen pe, çe, je harflerinin değerleri sırasıyla ba, cim, ze harflerinin değerleriyle aynıdır. Ebced hesabıyla bilhassa devlet büyüklerinin ve meşhurların ölüm, doğumları ve büyük önemli olayların tarihini belirtmekte (tarih düşürmek) kullanılır.
Harflerle rüya tabiri
İbn Arabî Hazretlerine ait bir rüya tabiri ilmini aşağıda sunuyoruz. Bu ilim, rüyada görülen eşyanın yazılışının ilk harfi ile rüyayı yorumlar. Örneğin rüyada gördüğün ilk eşya şemsiye ise, şemsiye kelimesinin yazılışındaki ilk harf ş olduğundan, Arapça karşılığı Şın harfidir. Şın harfinin yorumlanması “İşlediği işe pişman ola” olduğundan, şemsiye ile beraber görülen ortam veya kişinin pişmanlık duymakta olduğu şeklinde yorumlanır. Rüyada masa görülürse, masanın yazılışının ilk harfi m, Arapça karşılığı Mim harfi olduğundan, bunun yorumu “Muradına erişe, sevine” olacaktır. Yani rüyada masa gören kişi muradının gerçekleşeceği şeklinde yorumlayabilir. Tabii ki masanın ne durumda olduğu da önemlidir. Eğer masa kenara çekilmiş ve bir yere dayanmış olarak duruyorsa, muradın terk edilmiş olduğu yönünde bir yorum yapılabilir. Eğer masanın üstünde bir obje varsa, bu objenin simgelediği özelliğin gerçekleşeceği anlamı verilebilir. Bunlar rüya yorumlamanın bir çeşit tamamlamalarıdır.
İbn Arabî Hazretlerinin Rüya Tabirleri
Harfler ve Yorumlar
Elif : Mertebesi yüce ola
Be : Rahat bula geçine
Te : İlme veca eser ola (ilme düşe)
Se : Nusretli ve saadetli ola
Cim : Düşmana fırsat bulup, galip ola
Ha : Ululuğa şebi, ömrü uzun ola
Hı : Muradına erişe, gayet sevine
Dal : Haceti zahmetsiz eline geçe
Zel : Çok mal eline gire, sevine
Ra : Mal ve devlete erişe
Ze : Din ve ağnağ bula
Sin : Korkudan emin ola
Şın : İşlediği işe pişman ola
Sad : İlim vadisine tamam erişe
Dat : Mal hasıl ola ve mal ucunda eli darala
Tı : Düşmanlarına galip ola
Zı : İçi acuna ve kaygu çeke
Ayn : Gönlü teşviş ola
Gayn : Nefsine zulüm ede
Fe : Düşmana galip gele
Kaf : Devletli ola sevine
Kef : Gaipten bir haber gele sevine
Lâm : Korkusundan emin ola
Mim : Muradına erişe, sevine
Nun : Melul ola, belki ağlaya
Vav : Haceti reva ola, sevine
He : Beyler ucunda gönlü kıırıla
Ya : Gazi ve itaatları çok ola
Bu rüya tabirinin kaynağını bilmiyoruz. Ancak bu bilgiler bize tasavvuf ehli olan kişiler tarafından verilmiş ve İbn Arabî Hazretlerine ait olduğu söylenmiştir. Ayrıca bu Sufiler, bu yorumların denenmiş olduklarını ve doğru olduklarında kendilerinin herhangi bir şüphelerinin bulunmadığını ifade etmişlerdir. Yukarıdaki rüya tabirlerindeki iddialar, söz konusu harflerin, İbn Arabî tarafından keşfedilmiş olan sırlarıyla yakından ilgilidir. Dolayısıyla bu rüya tabirlerinin de İbn Arabî Hazretlerine ait olduğunu düşünmemizde bir sakınca yoktur.
Sonuç
Alemde hiçbir şey boşuna ve lüzumsuz yaratılmamıştır. Her şey bir hikmet ile yaratılmıştır. Bu hikmetler sonsuz sırlar içermektedir. Harfler de Allah’ın yarattığı nesnelerdendir. Onların da bir alemi olup, bir çok hikmet ve sırlar içermektedir. Bu hikmet ve sırları görmek akıl ve duyularla mümkün değildir. Ancak sırlar ilmi yardımıyla bu sırların bir kısmı öğrenmek mümkündür.
Harflerin sırlarını keşif yoluyla inceleyen en önemli Sufi, İbn Arabî Hazretleridir. Harflerin sırları, İbn Arabî Hazretlerinin Fütûhât-ı Mekkiyye adlı kitabının 1. Cildinin 2. Bölümünde detaylı olarak anlatılmaktadır.
Harflerin sırlarının incelenmesiyle Kur’an ayetlerinin sırları, iman şubelerinin sırları, yaratmanın sırları öğrenilebilir. Bu sırları öğrenmek o kadar kolay değildir. Bu sırları öğrenebilmek için, ölmeden önce ölen kullardan olmak gerekir. Bu da ancak gerçek bir Sufi olmakla mümkündür.
Harflerle rüya tabiri
İbn Arabî Hazretlerine ait bir rüya tabiri ilmini aşağıda sunuyoruz. Bu ilim, rüyada görülen eşyanın yazılışının ilk harfi ile rüyayı yorumlar. Örneğin rüyada gördüğün ilk eşya şemsiye ise, şemsiye kelimesinin yazılışındaki ilk harf ş olduğundan, Arapça karşılığı Şın harfidir. Şın harfinin yorumlanması “İşlediği işe pişman ola” olduğundan, şemsiye ile beraber görülen ortam veya kişinin pişmanlık duymakta olduğu şeklinde yorumlanır. Rüyada masa görülürse, masanın yazılışının ilk harfi m, Arapça karşılığı Mim harfi olduğundan, bunun yorumu “Muradına erişe, sevine” olacaktır. Yani rüyada masa gören kişi muradının gerçekleşeceği şeklinde yorumlayabilir. Tabii ki masanın ne durumda olduğu da önemlidir. Eğer masa kenara çekilmiş ve bir yere dayanmış olarak duruyorsa, muradın terk edilmiş olduğu yönünde bir yorum yapılabilir. Eğer masanın üstünde bir obje varsa, bu objenin simgelediği özelliğin gerçekleşeceği anlamı verilebilir. Bunlar rüya yorumlamanın bir çeşit tamamlamalarıdır.
İbn Arabî Hazretlerinin Rüya Tabirleri
Harfler ve Yorumlar
Elif : Mertebesi yüce ola
Be : Rahat bula geçine
Te : İlme veca eser ola (ilme düşe)
Se : Nusretli ve saadetli ola
Cim : Düşmana fırsat bulup, galip ola
Ha : Ululuğa şebi, ömrü uzun ola
Hı : Muradına erişe, gayet sevine
Dal : Haceti zahmetsiz eline geçe
Zel : Çok mal eline gire, sevine
Ra : Mal ve devlete erişe
Ze : Din ve ağnağ bula
Sin : Korkudan emin ola
Şın : İşlediği işe pişman ola
Sad : İlim vadisine tamam erişe
Dat : Mal hasıl ola ve mal ucunda eli darala
Tı : Düşmanlarına galip ola
Zı : İçi acuna ve kaygu çeke
Ayn : Gönlü teşviş ola
Gayn : Nefsine zulüm ede
Fe : Düşmana galip gele
Kaf : Devletli ola sevine
Kef : Gaipten bir haber gele sevine
Lâm : Korkusundan emin ola
Mim : Muradına erişe, sevine
Nun : Melul ola, belki ağlaya
Vav : Haceti reva ola, sevine
He : Beyler ucunda gönlü kıırıla
Ya : Gazi ve itaatları çok ola
Bu rüya tabirinin kaynağını bilmiyoruz. Ancak bu bilgiler bize tasavvuf ehli olan kişiler tarafından verilmiş ve İbn Arabî Hazretlerine ait olduğu söylenmiştir. Ayrıca bu Sufiler, bu yorumların denenmiş olduklarını ve doğru olduklarında kendilerinin herhangi bir şüphelerinin bulunmadığını ifade etmişlerdir. Yukarıdaki rüya tabirlerindeki iddialar, söz konusu harflerin, İbn Arabî tarafından keşfedilmiş olan sırlarıyla yakından ilgilidir. Dolayısıyla bu rüya tabirlerinin de İbn Arabî Hazretlerine ait olduğunu düşünmemizde bir sakınca yoktur.
Sonuç
Alemde hiçbir şey boşuna ve lüzumsuz yaratılmamıştır. Her şey bir hikmet ile yaratılmıştır. Bu hikmetler sonsuz sırlar içermektedir. Harfler de Allah’ın yarattığı nesnelerdendir. Onların da bir alemi olup, bir çok hikmet ve sırlar içermektedir. Bu hikmet ve sırları görmek akıl ve duyularla mümkün değildir. Ancak sırlar ilmi yardımıyla bu sırların bir kısmı öğrenmek mümkündür.
Harflerin sırlarını keşif yoluyla inceleyen en önemli Sufi, İbn Arabî Hazretleridir. Harflerin sırları, İbn Arabî Hazretlerinin Fütûhât-ı Mekkiyye adlı kitabının 1. Cildinin 2. Bölümünde detaylı olarak anlatılmaktadır.
Harflerin sırlarının incelenmesiyle Kur’an ayetlerinin sırları, iman şubelerinin sırları, yaratmanın sırları öğrenilebilir. Bu sırları öğrenmek o kadar kolay değildir. Bu sırları öğrenebilmek için, ölmeden önce ölen kullardan olmak gerekir. Bu da ancak gerçek bir Sufi olmakla mümkündür.
Allah’ın ilmi sınırsızdır. Bize ise bu ilimden çok az bir kısım verilmiştir. Bu çok az kısmını bile elde etmek için insanın çok gayret etmesi gerekir. Bu konuyla ilgili web sitemizde birçok makale yayınlanmıştır.
Allah Teâlâ’nın herkesi bu ilahi ilim ve sırlara sahip olmayı nasip etmesini dileriz.
Faydalanılan eserler:
Allah Teâlâ’nın herkesi bu ilahi ilim ve sırlara sahip olmayı nasip etmesini dileriz.
Faydalanılan eserler:
“Ariflerin Halleri”, İmam Rabbani, Sufi Kitap, İstanbul, 2006
“Füsusul Hikem”, İbn Arabî, İstanbul Kitapevi, İstanbul, 1981
“Fütûhût-ı Mekkiyye”, İbn Arabî, Litera Yayıncılık, İstanbul, 2006
“Harflerin Sırları”, İbn Arabî, Litera Yayıncılık, İstanbul, 2015
“İlahi İsimler”, İsmail Hakkı Bursevî, Sufi Kitap, İstanbul, 2008
“Manevi Yolculuk”, İmam Rabbani, Sufi Kitap, İstanbul, 2006
“Marifetname”, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Hasankale Derneği, Hasankale, 1980