29 Nisan 2012

BU VATANA NASIL KIYDILAR



BU VATANA NASIL KIYDILAR

İnsan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyada vatandan aziz şey var mı?
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?


Onu didik didik didiklediler,
saçlarından tutup sürüklediler.
götürüp kâfire : «Buyur…» dediler.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?



Eli kolu zincirlere vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?




Günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
Günü gelir sualiniz sorulur :
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

NAZIM HİKMET

Bu gün içimden geldiği gibi yazacağım. Şöyle bakıyorum da gidenlere neleri götürüyorlar yanların da şereflerinden başka onları örnek alıyorum ve herkesinde örnek alması gerekiyor bence. Bakın bir Mustafa Kemal' e, Biruni' ye , İbn Sina ya, Mevlana’ ya… İşte bu insanlar hayatları boyunca bu dünyada bir amaç için çalıştılar. Peki, şimdi kim onlar gibi çalışıp caba gösterip bir şeyler üretmeye çalışıyor? İnsanlık için, gelecek için, şerefleri için bir şeyler yapanlar çok az. Bir ömür boşa gelip geçiyor.
 
Atam senin o yüce ruhunla teslim edip bıraktığın bu ülke yavaş yavaş geriye gidiyor. Avrupa devletleri nerde biz nerdeyiz? İçimde kalıp da söyleyemediğim çok şey var ama susuyorum. İstikbal göklerdedir dediniz ama biz istikbalimiz için hiçbir şey yapamıyoruz taklitten başka elimizde kendimizi geliştirmek için bu kadar fırsat varken neden değerlendiremeyip yatıyoruz. O zamanlar ülkesi için canını ortaya koyan milletimiz nerde o hırs ,o azimli gözler neden artık söndü …!

Mevlana'nın dediği gibi :

ÖLÜM GÜNÜ DOĞUM GÜNÜM OLACAKTIR...
Gençliği yetiştiriniz onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.

M.Kemal Atatürk
 Ben bir İbn Sina hayranıyım. Geliştirmiş olduğu nefs felsefesiyle insanları iki boyutta da incelemeyi öğretti bizlere ve insanlara benliklerini kazandırmış oldu böylece. Bizler için o manevi bir cevherdir. İnsan sağlığında psikolojisinde yaptığı araştırmalar, çalışmalar o zamanın şartlarıyla bulmuş olduğu yöntemler onun bin insana bedel olduğunu gösteriyor. Örneğin yapmış olduğu sezeryan ameliyatı… Bulmuş olduğu bitkisel özler ve diğer organik karışımlardan ilaç endeksine girişi... 
 
büyüyünce beni hiçbir şehir içine almaz oldu, kıyamet kazanınca beni alacak müşteri çıkmaz oldu” 
sözünü de politik baskılar yüzünden söyledi. İnsan sağlığı için bu kadar çabaları varken kıymeti bilinmedi.
 
Biruni, yapıtlarıyla çağının çok ötesinde bir gökbilimci ve matematikçi olduğunu kanıtlamıştır. Bu iki bilim dalındaki bulgularını kitaplarında bir araya toplamıştır. Güneşin ve gezegenlerinin eğimlerinin bulmuş ve Asar-ül Bakiyye adlı eserinde dünya ekseninin eğikliğini 23º 27’ bularak gerçek değerine (23º 26,7’) çok yakın bir sayı bulmuştur. Dünyanın çapını da ilk olarak Biruni gerçeğe çok yakın bir değer olan R=6324,66 km olarak bulmuştur. (Cosa=R/R+h bağıntısını kullanarak bulduğu yukarıdaki değerle ilgili geniş bilgi İnkra adlı eserinde bulunabilir). Biruni' nin bilim dünyasına yol gösterecek, metodu ve kavrayış özelliklerinden gereği gibi yararlanılması yönündedir. Amerika'lı bilim tarihçisi George sarton 11. asra Biruni asrı demekteydi. Peki, şimdi böyle insanlar nerde neden herkes yerinde sayıyor.
Atatürk şerefimizi kurtardı, İbni Sina felsefede sağlıkta ufkumuzu açtı, biruni evreni tanımamızı sağladı daha bir sürü insan var yazamadığım ama günümüzde böyle insanlar neden yok!
Belkide var ...! Ne dersiniz ?

GİTTİĞİN GECE YAĞMUR VARDI BEN AĞLADIM..




Gittiğin gece yağmur vardı, ben ağladım;
Yağmur gibiydi gözlerimin yaşı.

Gittiğin gece yağmur vardı, ben ağladım;
Yağmur sanki gözlerimin sırdaşı.

Gittiğin gece yağmur vardı, ben ağladım;
Yağmur sakladı gözlerimdeki yaşı.

Gittiğin gece yağmur vardı, ben ağladım;
Yağmur oldu gözyaşımın yoldaşı.

Gittiğin gece yağmur vardı, ben ağladım;
Yağmur oldu sensizliğin ilk başı.

Gittiğin gece yağmur vardı, ben ağladım;
yağmur ıslattı çekip gittiğin yolları.

Gittiğin gece yağmur vardı, ben ağladım;
Yağmur yıkadı yüreğimden damlayan kanı

Sen gittin, yağmur vardı, ben ağladım
İşte bu yüzdendir gözlerimin, her yağmurda seni hatırlayışı…
 


ASR-I GURBET HARAP ETMİŞ KÖYÜMÜ SESLİ TÜRKÜ


Ali KIZILTUĞ - Asrı gurbet harap etmiş köyümü
Asr-ı gurbet harap etmiş köyümü

Bülbül gitmiş baykuş konmuş gel hele

Ben ağayım ben paşayım diyenler

Kapıları kitlemişler gel hele

Bir ev burda bir ev karşıda kalmış

Hele sorun bizim komşular n’olmuş

Kırk senelik ağaç kurumuş kalmış

Bizim köye benzemiyor gel hele

Birisine sordum bura neresi

Issız kalmış dertli çağlar deresi

Dedi kardeş işte Mursal burası

Koçyiğitler küstü gitti gel hele

Gel çoban gel ki dertleşek beri

Dağlarda meleşen kuzular hani

Tanıdın mı ben Ali’yim Ali

Hangi Ali’sin tanımıyım gel hele

Saz elimde şu elleri gezerdim

Dertli idim bazı destan yazardım

Sen Ali’ysen niye saçın ağarttın

Kızıltuğ’a benzemiyor gel hele

Söz Müzik : Ali KIZILTUĞ

HANİ YAYLAM HANİ SENİN EZELİN SESLİ TÜRKÜ



Hani yaylam hani senin ezelin
Güz gelende döker bağlar gazelin
Yaylam senin hiç gelmez mi güzelin
Hani yaylam hani senin ezelin

Yaz olanda yayla yayla otlanır
Arap atlar topuğundan etlenir
O yaylada koyun kuzu beslenir
Hani yaylam hani senin ezelin

Doya doya Erzurum'u gezmeli
Kalem alıp kaşın gözün yazmalı
Ne hoş olur o yaylanın güzeli
Hani yaylam hani senin ezelin

GÖÇ GÖÇ OLDU GÖÇLER YOLA DİZİLDİ SESLİ TÜRKÜ

 

Göç göç oldu, göçler yola dizildi
Uyku geldi, ela gözler süzüldü
Şimdi bildim, elim yurttan üzüldü
Ağam nerden aşar, yolu yaylanın?

Kanlı Aras damarında kan gizler
Bizim yerde mor menevşe nergizler
Ak toprak beyaz gerdan, nev-civan kızlar
Ağam nerden aşar, yolu yaylanın?

ŞU YÜCE DAĞLARI DUMAN KAPLAMIŞ SESLİ TÜRKÜ



Şu yüce dağları duman kaplamış 
Yine mi gurbetten kara haber var
Seher vakti burda kimler ağlamış
Çimenler üstünde göz yaşları var

Ufukta iz gördüm kızıl bayraktan
Bulutlar nem almış yeşil yapraktan
Bir kız ağlar sesi gelir uzaktan
Yine mi gurbetten kara haber var

Gönlümüz gam alır böyle günlerde
Önüme çektiler bir siyah perde
Yar senin aşkınla tutuldum derde
Yine mi gurbetten kara haber var

(Farklı kaynaktan)
Şu yüce dağları duman kaplamış 
Yine mi gurbetten kara haber var
Seher vakti bu yerde kimler ağlamış
Çimenler üstünde göz yaşları var

Gönlümüz gamlanır böyle günlerde
Önüme çektiler bir siyah perde
Yar senin aşkınla tutuldum derde
Yine mi gurbetten kara haber var

HUMA KUŞU YÜKSEKLERDEN SESLENİR SESLİ TÜRKÜ




“HUMA KUŞU” TÜRKÜSÜ HİKAYESİ


Huma kuşu adlı Erzurum yöremize ait olan uzun havamızın diğer türkülerde olduğu gibi bir hikâyesi mevcuttur. Kendini Erzurum’a adamış büyüklerimizden bizlere kalan bilgiler neticesinde hikâyemiz şöyledir.
Seferberlik ilan edilmiş ülkedeki tüm gençler okuyan okumayan tümü askere çağrılmıştır. Erzurum’un Ilıca nahiyesine bağlı Tikkir (Çiğdemli) köyünde Mustafa ve Gülbahar'ın dillere destan aşklarını bilmeyen yoktur. Evlenmelerine izin verilir ve evlenirler. Mustafa askere alınır. Gülbahar’ın iki gözü iki çeşmedir ama yapacak bir şey yoktur. Vatan savunmasıdır. Mustafa gitmiştir ve Gülbahar her sabah kalktığında bahçeye çıkar yavuklusunun yoluna uzun uzun bakarak geleceği günü bekler. Bekler ama ne gelen var nede haber. Gülbahar’ın bu durumu kaynanasını ve kayınbabasını çok üzmektedir. Gelin her geçen gün eriyip gitmektedir. Huma kuşuna bir cennet kuşu da denir. Çok yükseklerde uçar ve bu uçuşu günlerce sürer adeta bir haberci kuşu gibidir.
Mustafa’dan yıllarca haber gelmez. Ev halkı artık umutlarını kesmek üzeredir. Kayınbabası gelinin her sabah yavuklusunun yolunu gözlemesini uçan kuşlardan haber istemesine o kadar üzülür ki bu ağıtı yakar. Huma kuşu yuvasından havalanan ve çok yükseklerde günlerce uçan bir kuştur. Mustafa’yı da Huma kuşuna benzeterek ve yine Huma kuşunun çok yüksekte uçması haberci bir kuş olmasına atıf ederek başlar söylemeye. Gülbaharın ağlaya ağlaya göz pınarları kurumuştur. 
Kayınbabası bakın nasıl söylemiş.

Huma Kuşu Yükseklerden Seslenir
Yar Koynunda Bir Çift Suna Beslenir
Sen Ağlama Kirpiklerin Islanır
Ben Ağlim ki Belki Gönül Uslanır

Sen Bağ Olki Ben Bahçende Gül Olim
Layık mıdır Yanim Yanim Kül Olim
Sen Bey Olki Ben Kapında Kul Olim
Koy Desinler Buda Bunun Kuludur

Daha sonraları bu ezgi ağızdan ağıza dolaşır. Rahmetli Fazlı FİDAN ağabeyimizin 15.12.1967 yılında derlemesi ve Hulusi SEVEN ağabeyimizin de radyoya notalayıp söylemesi Erzurum türküleri literatürüne kazandırılmıştır. 

SEVGİLİYE GÖNDERİLEN MEKTUPLARDAN BİRİ..


Nietzsche’nin sevgilisi Lou Salome’ye gönderdiği bir mektuptan : 

Öyle bir hayat yaşıyorum ki , 
Cenneti de gördüm , cehennemi de 
Öyle bir aşk yaşadım ki 
Tutkuyu da gördüm ,pes etmeyi de. 

Bazıları seyrederken hayati en önden, 
Kendime bir sahne buldum oynadım. 
Öyle bir rol vermişler ki , 
Okudum okudum anlamadım. 

Kendi kendime konuştum bazen evimde, 
Hem kızdım hem güldüm halime, 
Sonra dedim ki "söz ver kendine" 

Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin, 
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin, 
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin. 
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.

Öyle bir hayat yaşadım ki , 
son yolculukları erken tanıdım 
Öyle çok değerliymiş ki zaman, 
Hep acele etmem bundan, anladım... 

öyle bir hayat yaşadım ki , son yolculukları erken tanıdım 
öyle çok değerliymiş ki zaman, 
hep acele etmem bundan, anladım...
friedrich nietzsche

Nietzsche Ağladığında

Ümit mi? Ümit en son kötülüktür. Insanca, Pek Insanca adli kitabimda Pandora’nin kutusu açilip Zeus’un içinde sakladigi bütün kötülükler dünyaya saçildigi zaman, orada son bir kötülük kaldigindan kimsenin haberi olmamisti: Ümit. O zamandan beri insanlar yanlislikla kutuyu ve içindeki ümidi iyi sans diye yorumladi. Fakat Zeus’un arzusunun, insanlarin kendisini iskenceye teslim etmeleri oldugunu unuttuk. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü iskenceyi uzatir. 

öLüMüN SoN iYiLiĞi BiR DaHa öLüMüN oLMaMaSıDıR_!
-------
"biz arzulanana değil arzulamanın kendisine aşığızdır"
-------
"babasının gizlediği oğlunda ortaya çıkar"
-------
"zayıflar bizi kendi gücümüzden utanmaya zorladıkları için kazandılar"
------- 
"seni öldürmeyen şey güçlendirir"
-------
"erkek yüreğinin özünde sertlik vardir, oysa kadının yüreği özünde kötüdür."
-------
"olgu yoktur, yorum vardır"
-------
"bir şeyi güzel olarak mı algılıyorsunuz? demek ki yanlış algılıyorsunuz."
-------
"bana yalan söylemiş olman değil, artık sana inanmamam sarsıyor beni"
-------
"bu dahil bütün genellemeler yanlıştır."
-------
''yükseldikçe uçma bilmeyenlere daha küçük görünmemiz kaçınılmazdır''
-------
"insan, geleneğin bağli kıldığı dokunulmaz verilere değil, kendi yaratımı olan değerlere yeniden sahip çıkmalıdır"
-------
“yetişmiş her insanın içinde, oynamak isteyen bir çocuk vardır.”
-------
"uçuruma uzun süre bakarsanız uçurumda size bakar"
-------
"canavarlarlarla savaşanlar sonunda bir canavar olmamaya dikkat etmelidirler"
-------
"her kaosun ardından büyük bir yıldız doğar
-------
"benim insan sevgim; başkasının duygusunu paylaşmakta değil, paylaştığım duyguya katlanabilmektedir"
-------
"ceza insanı eğitmez, sadece evcilleştirir"
-------
"ey ulu yıldız ! kendilerine ışık saçtıkların olmasaydı, saadetin nerde kalırdı !"
-------
"keyif ve keyifsizliğin birbirinden asla ayrılmaz şeyler olduğunu düşünelim, öyle ki insan birinin ne kadarına sahip olmak isterse ötekinin de ancak o kadarına sahip olacak.seçim sizin:1.mümkün olduğu kadar az keyifsizlik,kısacası acısız bir yaşam mı..2.yoksa o ana kadar hiç tadılmamış zevkleri tatmanın,keyifleri yaşamanın bedelini ödemeyi göze alarak mümkün olduğu kadar çok keyifsizlik mi..eğer ilk seçeneği yeğler ve acılarınızı azaltmayı,hatta yok etmeyi isterseniz,o zaman zevk alma kapasiteniz de azalacak,hatta yok olacak."
friedrich nietzsche
(yaşamı ve felsefesi hep ilgimi çekmiştir)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...