22 Mayıs 2014

TANRı VE YUNAN FELSEFESİ*




TANRI VE YUNAN FELSEFESİ 

ESTETİK DÜN ve YARIN Tercüme külliyatı Sayı — 50 HEGEL Suad Kemal Yetkin


DÜN ve YARIN ESTETİK
 

KARNAVAL VE YAMYAM PDF E KİTAP




KARNAVAL VE YAMYAM 

şeytana satılan ruh ya da kötülüğün egemenliği, jean baudrillard


şeytana satılan ruh ya da kötülüğün egemenliği, 

jean baudrillard


MAYALAR VE TÜRKLÜK PDF E KİTAP







MAYALAR VE TÜRKLÜK 

MELUNCANLAR



Meluncanlar

Tarih kitaplarında isimlerine ilk kez 1813 yılında Virginia’da rastlanıyor.
Kingsport, Tennessee New York’a yaklaşık dokuz buçuk saat uzaklıkta, küçük bir kasaba. Tennessee, New York, California, Florida gibi çok sayıda göçmenin yaşadığı eyaletlere kıyasla “gerçek Amerika” diyebileceğiniz topraklar. Nasıl ki Yozgat’ı, Trabzon’u, Konya’yı görmeden Anadolu’nun gerçek yüzünü görmüş olmazsanız, aralarında Tennessee’nin de yer aldığı eyaletleri görmeden de ABD’yi görmüş sayılmazsınız.
Kingsport kasabası Kentucky, Virginia ve Tennessee eyaletlerinin tam merkezinde, 40 bin nüfüslu bir yerleşim yeri. Son nüfus sayımına göre kasaba halkının yüzde 95’e yakını beyaz Amerikalı. Ve bunların önemli bir kısmı ise kendilerini Meluncanlar olarak tanımlıyor.
ABD’de ve Türkiye’de pek çok kişi değişik zamanlarda Meluncanlar’la ilgili az ya da çok bir şeyler duymuş olmalı. Biz Meluncanlar’ın kimler olduklarını nerede yaşadıklarını görmek için Tennessee’deyiz. Meluncanlar sadece Tennessee’de değil bugün Apalaçya olarak adlandırılan ve ABD’nin 13 eyaletini kapsayan geniş bir bölgede yaşıyorlar. Meluncanların toplam sayıları bir milyonu aşmasına rağmen kendilerini Meluncan olarak kabul edenler ise 75 bin kadar. Peki ama haberin başından beri adı geçen Meluncanlar kimler? Nereden geldiler? Hangi kökene sahipler?
Amerika kıtasına nasıl geldikleri ve kökleri kesin olarak bilinmemesine rağmen haklarında değişik teoriler var. Tarih kitaplarında isimlerine ilk kez 1813 yılında Virginia’da rastlanıyor. Genellikle kendilerini Portekiz olarak adlandıran Meluncanlar, yaptıkları evliliklerle karışık bir ırk türü oluşturmuşlar. Meluncanlar’ın varlığıyla ilk kez karşılaşanlar onları ne beyaz, ne siyah, ne de yerli Amerikalı olarak sınıflandırmışlar. Şehirlerde yaşayan halk çocuklarını korkutmak istediklerinde, “Yaramazlık yapma seni Meluncanlar’a veririm” diye tehdit edermiş. İspanyol denizciler tarafından Amerika kıtasına 1500’li yıllarda getirildikleri tahmin edilen Meluncanlar’ın kökleri Kafkasya, Akdeniz bölgesi ve Anadolu’ya kadar dayanıyor. Yani bir başka deyişle Osmanlı İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü coğrafyanın insanları onlar. Tabii bu sadece teorilerden biri. Meluncan’ın Türkçe kelime anlamı da zaten “lanetlenmiş can” anlamına geliyor. Uçsuz bucaksız bir kıtaya 1500’li yılların ikinci yarısında zorla getirilenlerin kendilerini lanetlenmiş olarak görmeleri gayet doğal. Ancak Meluncan’ın Fransızca “melange” kelimesinden gelme ihtimali de varsayımların bir diğeri. Melange kelimesi Fransızca’da karışık olarak tercüme ediliyor. Meluncan kelimesi diğer bazı dillerde ise şu anlamlara geliyor: Yunanca’da koyu veya siyah, Afrikan Portekizcesi’nde ise (melungo veya mulango) denizci anlamları taşıyor.
Brent Kennedy’nin büyük büyük amcası Will Collins
MELUNCANLAR’IN OSMANLI BAĞLANTISI
Hikayeyi biraz gerilere alarak bu konuda tarihsel bazı bilgiler vermekte fayda var. Bir kısım bilim adamına göre bu insanların kökenleri Osmanlıya kadar uzanıyor. Bu tezi savunan isimlerin en ünlüsü ise Prof. Dr. Brent Kennedy. Kökenleriyle tanışmasını bir tesadüfe borçlu olan Kennedy, doktorlarının bir türlü teşhis koyamadığı bir hastalık nedeniyle 1988 yılında yatağa düştü. Yürüyemiyor, hareket etmekte zorlanıyordu. Artık çocukları ve eşiyle vedalaşıp ölümü beklemeye başladığı bir sırada doktoru Brent, kendisine Akdeniz Anemisi (Mediterranean Fewer) teşhisini koydu. Ancak ortada garip bir durum vardı. O güne kadar kökleri İrlandalı ve İngilizler’e dayandığı söylenen Brent, nasıl olur da Akdeniz insanlarının yakalandığı bir hastalığa yakalanabilirdi?
Çocukken annesine, akrabalarını gösterip sorduğu “Nasıl olurda benim kardeşim diğer akrabalarım İngiliz ve İrlandalı’lardan daha çok doğu insanına benzer?” sorusunun cevabı aklını daha çok kurcalar oldu. DNA testleri yaptırdı. Çevresindekileri de bu testi yaptırmaya ikna etti. Sonuç şaşırtıcıydı. Çünkü sonuçlar köklerinin Azerbaycan, Lübnan, Filistin, Türkiye, Yemen, Suudi Arabistan, Doğu Afrika’ya kadar uzandığını gösteriyordu. 177 Meluncan’ın yapılan kan testlerinde Sarcoidosis, Thalassemia, Behcet’s Disease, Machado-Joseph gibi Akdeniz insanında görülen hastalıklara ait bulgulara ulaşıldı. Hastalık serüveni ile birlikte Türkler’e ilgi duymaya başlayan Brent, ilk kez 1995’de çevresindekilerin gitme demesine rağmen Türkiye’ye yolculuğa çıktı. Bugüne kadar da toplam 10 kez Türkiye’yi ziyaret etti. Gezdiği Anadolu illerinde gördükleri, köklerinin Anadolu’ya dayandığı tezini güçlendirdi. 1997 yılında yazdığı “The Resurrection of a Proud People: The Melungeons” eserinden sonra “From Anatolia to Appalachia: A Turkish American Dialogue” kitabında Osmanlı-Meluncan bağlantısını araştıran Brent Kennedy’nin öne sürdüğü tezler bilimsel olarak yüzde 100 ispat edilmese de, o kendisini kalben Türk olarak hissediyor.
Brent, annesi Nancy Kennedy ile
AMERİKAN YERLİLERİNİN KONUŞTUĞU TÜRKÇE
Bugün Meluncanlar’ın köklerini araştıran bir komite bile var. Ama bu komitedeki herkes elbetteki Brent’le tamamen aynı düşüncelere sahip değil. Ancak her şeye rağmen Brent’in Türkiye ziyaretleri Osmanlı-Meluncan bağlantısı tezini güçlendirmiş. Brent, “Biz Amerikalılar genelde karşılaştığımız insanlarla sarılmayız sadece tokalaşırız. Oysa Meluncanlar birbirlerine sarılır. Bu gelenek aile içinde yıllardır yaşattığımız bir özelliğimiz” diyor. Nitekim ilk kaşılaşmamızda ABD’de hiç alışık olmadığımız bir şekilde bize sarılıyor.
Elbette sadece bu davranış, Meluncanlar’ın köklerinin Anadolu’ya dayandığının bir göstergesi değil. Brent Kennedy, ABD’de yaşayan Yerli Amerikalı kabilelerin kullandıkları dil ve soyisimlere de dikkat çekiyor. Cherokiler’in saate kendi dillerinde “saats”, anneye “ana-ta”, babaya “atta” diye hitap ettiklerini vurguluyor. Bu kelimeler Türkçe’de saat, anne ve baba kelimeleriyle benzerlik gösteriyor. Bir başka Amerikan yerli kabilesi olan Creekler’inde kutsal adamlarına “Hadjo” olarak hitap ettiklerini dile getirirken Türkçe’de din adamlarına “hoca” denmesinin tesadüf olamayacağına dikkat çekiyor. Bunun yanı sıra Meluncanlar’ın çocuklarına genellikle Didima (Didim, Aydın’ın ilçesi), Alania (Alanya, Antalya’nın ilçesi), Mahala gibi isimler verdiklerinide söylüyor. Brent, Amerikan yerlilerinin Türkçe’den etkilenmesini de 1500’lü yıllarda aralarına karışan Osmanlılar’a bağlıyor.
Brent Kennedy, annesinin ve teyzesinin sık sık kullandığı “gaumy” kelimesi ile Türkçe’de kullanılan “gam” kelimesinin Apalaçya’da kullanılmasını da manidar buluyor. Apalaçya’da yer alan değişik yerlerin isimleri ile Türkçe arasında da bağlantı kurmaya çalışıyor. Niagara Şelalesi’nin “ne yaygara” kelimesinden, Delaware eyaletinin “dilhah yer” (güzel topraklar), Kentucky’nin “kan tok”, Virginia’da Amerikan yerlilerinin yaşadığı ve kaliteli pamuk üretimi ile tanınan Pamunkey isminin Pamuk-iye kelimesinden türetilmiş olduğu ihtimali üzerinde duruyor. Brent kitabında, benzerliklerden bahsederken şunları söylüyor: “Anadolu folk danslarını seyrettiğimde büyük şaşkınlık duydum. Oyunların Apalaçyalılar’ınkiyle büyük benzerlik taşıdığını gözlemledim. Yerli Amerikan kabilelerden Cherokee Şefi Sequoya’nın kıyafetinin benzerlerini İstanbul Deniz Müzesi’nde gördüğüm Osmanlı Deniz Levendleri’nin kıyafetlerinden farkı yoktu.”
Brent ayrıca Türkçe’de hayır anlamı taşıyan ve başı yukarı doğru kaldırarak çıkarılan “cıkk” sesinin, kendi aile fertleri tarafından kullanılmasına da dikkat çekerek şunları dile getiriyor: “Annemin, bir şeye hayır demek istediğinde başını yukar doğru sallayıp ‘cıkk’ dediğini hatırlarım hep. Aynı davranış şeklini Türkiye ziyaretimde gördüğüm insanların da yaptığına tanık oldum.”
KÖKLERİNİ MERAK EDEN AMERİKALILAR
Meluncan tarihine ilişkin sohbet Brent’in çalıştığı hastahanede başlıyor. Odası Türk bayrağı, Anadolu motifleri taşıyan kilim örnekleri, Türkiye’de konu olduğu gazete küpürleri ve değişik organizasyonlar tarafından verilen ödüllerle süslü. Görüşmemize, bir grup Amerikalı’ya, Meluncanlar’ın kimler olduğunu anlattığı bir konferans ile ara veriyoruz. Konferansta sık sık Türkiye’den örnekler veriyor, salonda bulunan bizleri ayağa kaldırıp dinleyicilere Türkler’le ilgili bilgiler aktarıyor. Türkiye’nin tanıtımı için özel birini görevlendirip üzerine de para verseniz Brent’in yaptığı tanıtımı yine yapamazsınız herhalde. Konferansa gelen orta yaşın üzerindeki dinleyiciler ise ellerinde Brent’in yazdığı iki kitap ile anlatılanları merakla dinliyorlar. Köklerinin hiç tahmin etmedikleri yerlere dayanıyor olması gerçeği onları daha da şaşırtıyor. Toplantı sonrası etrafımızı çevirip bizden daha fazla bilgi istiyorlar. Türk olduğumuz için Tennessee’de bu kadar ilgi görmek bizim de garibimize gidiyor. Ancak bu ilginin asıl nedeni Brent’in anlattıklarında yatıyor.
Brent, sadece konferansta ya da bilimsel toplantılarda insanları aydınlatmakla yetinmiyor. Bizi ağırladığı restoranda servis yapan garsona da soyadını sorup Meluncan geçmişine sahip olabileceğini ikna etmeye çalışıyor. Ancak garson işin verdiği yorgunluktan olsa gerek kökleri üzerinde fazla zaman harcamak istemiyor…
İNEBAHTI SAVAŞI’NDAN CAROLİNA KIYILARINA
Amerika’da okutulan tarih kitaplarında İngiltere’den gelen kolonilerin tarihi 1607 yılında Jamestown, Virginia’ya ayak basmalarıyla başlıyor. Bu koloniyi 1627 yılında Mayflower Gemisi ile gelen ikinci koloni izliyor. Ancak aynı tarih kitapları bu iki koloniden önce kıtaya gelen üçüncü bir koloni olduğunu ve akibetlerinin ne olduğunun bilinmediğini de yazıyor. Kayıp Koloni’nin izlerinde o dönemdeki Osmanlı vatandaşlarının olması da bir ihtimal.
Brent Kennedy, 16’ncı yüzyılda Virginia ve Carolina’da yaşayan Portekizler’in yanı sıra Ermeni ve Türkler’in de olduğunu söylüyor. Birbirleriyle evlenip, mahalle kuran Osmanlı vatandaşlarının ABD’ye nasıl geldiği ise bir başka ilginç hikaye. Brent, 1586 yılında dünyanın en önemli deniz kaptanlarından İngiliz Sir Francis Drake tarafından North Carolina kıyılarına terk edilen gemi mürettabatı içinde 100 kadar da Osmanlı Levend’inin olduğunu söylüyor. Brent, onun içindir ki kendisine Levend diye hitap edilmesinde de herhangi bir sakınca görmüyor. Peki ama bu Osmanlı Levendleri nasıl oldu da Sir Francis Drake’in gemisinin mürettebatı oldular? Bu sorunun cevabını araştırmak içinde biraz Osmanlı arşivlerine bakmakta fayda var.
1571 yılında Osmanlı Donanması Akdeniz’de, Venedik, İspanyol, Malta ve Papa’nın donanmalarından oluşan güçlere İnebahtı Deniz Savaşı’nda (Battle of Lepanto) yenilince tahminen 10 bin kadar Osmanlı deniz askeri İspanyollar’a esir düştü. 300 gemisinden 260’ını kaybeden Osmanlı Donanması Akdeniz’de ilk yenilgiyle tanıştı. The Roanoke Voyages editörü David Beers Quinn’in araştırmalarına göre İspanyollar’a esir düşen Türk, Güney Amerika yerlileri ve Portekizler, bir başka savaşta Güney Amerika seferinde bulunan dönemin ünlü denizcilerinden İngiliz Kaptan Sir Francis Drake’in gemisine esir olarak geçti. Tutsakları Karayipler’de düşmanı İspanyollar’a karşı kullandıktan sonra Küba’da kuracağı koloniye yerleştirmek isteyen İngiliz Kaptan Sir Francis Drake’in karşısına doğal engeller çıktı. Kaptan Drake, fırtına yüzünden Küba yerine Amerika kıyılarına yanaştı. Roanoke Island, North Carolina kıyılarına gelen Kaptan Drake’ı kıyıda ülkelerine dönmeyi bekleyen İngiliz askerleri de beklemekteydi. Roanoke Island’a daha önce yerleşen Ralph Lane Kolonisi’nin askerlerine gemide yer açmak için bir yol vardı o da gemide bulunan esirleri Amerikan kıyısında kaderlerine terketmekti.
İngiliz arşivlerine göre esir Osmanlılar’dan sadece 100 tanesi 1586-87 yıllarında anavatanlarına döndüler. Kaptan Drake, gemide bulunan Osmanlılar’ın bir kısmını Cartagena (Bugünkü Kolombiya’da bir kıyı şehri), veya Santo Domingo’da serbest bıraktı. Diğer bir kısmı da Amerika kıtasında kalmak zorunda kaldı. Yaşamlarını sürdürmek ve çoğalmak için bölgedeki yerli kabilelerle tanıştılar, evlendiler ve daha sonra baskın Anglo-Sakson İngiliz güçlerine boyun eğip dinlerini değiştirdiler.
ÜNLÜ MELUNCANLAR
Brent’in kitabında da yer aldığı gibi Meluncanlar’la bağı bulunan bir çok ünlü isim var. Elvis Presley ve Amerikan’ın eski başkanlarından Abraham Lincoln bunlara birer örnek. Elvis Presley’in annesinin ailesi 1800’li yılların başında North Carolina’dan göç etmiş. Presley’in ikinci kuşaktan anneannesi olan Morning Dove White’ın soyisminin de Meluncanlar tarafından yaygın olarak kullanıldığına dikkat çekiyor Brent. Elvis’in ismi üzerine de araştırma yapan Brent, Arapça’da Temmuz ayı anlamına gelen “Eulalia”, aynı zamanda İspanya’da iyi bilinen bir antik kilise ismi olan “Santa Eulalia” ve Portekiz’de bir kasaba olan “Elvas” ile Elvis ismi arasında bağlantı olduğunu savunuyor. Meluncanlar’ın köken olarak sadece Osmanlıdan gelmedikleri aynı zamanda Portekiz ve İspanyollar’a dek uzanan bir bağları bulunduğu düşünüldüğünde, Elvis Presley’in de bu zincire eklenmesi mantıklı geliyor.

Brand With His mom Nancy Kennedy

Türkler’in Amerika’nın kuruluşunda rol oynayan uluslardan biri olduğunu savunan Brent, Amerikalılar’ın sadece Avrupalı değil, Azeri, Kıbrıslı, Tel Avivli, İstanbullu kuzenleri olduğu gerçeğini bilmeleri gerektiğini söylüyor. Brent’in başlattığı araştırmalar Apalaçya ve Türkiye arasındaki bağların artmasına da katkıda bulunmuş. Apalaçya’dan binlerce öğrenci Türkiye’den mektup arkadaşı edinmiş. University of Virginia’s College at Wise ile Dumlupınar ve İstanbul Üniversiteleri karşılıklı öğrenci değişimine başladı. İzmir’in Çeşme ilçesi ile Virginia’daki Wise kasabası kardeş şehir ilan edildiler. Çeşme’nin ana caddelerinden birine Wise adı verildi. Meluncanlar 17 Ağustos 1999 depreminde topladıkları yardımları depremzedelere ulaştırırken, yaşanan acılara ortak oldular. Brent, arada bir akrabalık bağı olmasa dahi Türk olmaktan mutluluk duyduğunu söylüyor ve ekliyor: “Hepimiz bir anne babadan geldik ve sonuçta hangi ırktan, hangi dinden olursak olalım insanız.”
OSMANLI BAĞLANTISI İÇİN UZMANLAR NE DİYOR?
Brent Kennedy, Meluncanlar’ın hikayesini kitabına konu ederken konunun uzmanlarıyla da röportajlar yaptı. İşte bu uzmanlardan bazılarının Meluncan-Osmanlı bağlantısı hakkındaki görüşleri:
Carrol H. Goyne (Araştırmacı, Emekli Hava Kuvvetleri askeri): “1586’da Amerika kıtasına gelen İngiliz Kaptan Sir Francis Drake gemisinde sayısı tam bilinmeyen Türkler vardı. Bu Türkler’den bir kısmı kendi ülkelerine döndü ama kalanlardan bir kısmının Amerika kıtasındaki Meluncanlar’la bir bağlantısı olduğuna inanıyorum. Bu bağlantı nerede gerçekleşti tam bilmiyorum ama, 17’nci yüzılda Virginia’daki kolonilerde Türkler’in var olduğuna inanıyorum.”
Joseph M. Scolnick (Prof. Politik Bilimler, University of Virginia’s College at Wise): “Osmanlı-Meluncan bağlantısı henüz kesinleşmiş değil. İki grup arasında bağlantı var ama, diğer Meluncanlar’ın geçmişini anlatan diğer hikayeler kadar güçlü değil. Benim iki grup arasında bağ olduğuna dair şüphem yok ancak, Osmanlı döneminde yaşayan insanlar da baskın bir etnik köken yok. Anadolu’da yaşayan insanlar karışık etnik gruplardan. Onun için Meluncanlar’ın kökeninde sadece Türk kanı aramak yanlış olur. Bugün İstanbul, Ankara, İzmir’de sokakta gördüğünüz insanlar arasında dahi fiziksel olarak büyük farklılıklar var. Gördüğüm insanların çoğunu Güney Avrupalılar’a benzettim. Onun için DNA test sonuçları Meluncanlar’la bağı güçlendirmede tek başına kanıt olamaz.”
MELUNGEON HERITAGE ASSOCIATION
Meluncanlar’ın tarihini ve kültürünü araştırmak amacıyla kurulan Melungeons Heritage Association (MHA), uzun yıllar ayrımcılığa ve baskıya tabii kalmış Meluncanlar’ın saklı geçmişlerini kamuoyuna duyurmak için çalışıyor. MHA’nın ana amaçlarından birisi de karışık etnik kökene sahip Güney Apalaçyalılar’ın (Meluncanlar) kültür ve miraslarını korumak, belgelemek. Pek çok değişik etnik kökenin karışımından oluşan Meluncanlar’ın bu etnik ve kültürel ayrılıkları bir zenginlik olarak adledip bu yapısını korumak. Her yıl geleneksel olarak biraraya gelen Meluncanlar, beşinci kurultayını Kingsport, Tennessee’de 17-19 Haziran tarihlerinde yaptı. Pek çok araştırmacı, yazar, tarihçinin katıldığı toplantılarda değişik sunumlar yapılarak Meluncanlar’ın tarihine ışık tutulmaya çalışıldı.
MHA YÖNETİM KURULU
Wayne Winkler (Başkan), S.J. Arthur (Başkan Yardımcısı), Phyllis Morefield (Mali İşler), Anthony Kirk (Sekreter). Üyeler: Jim Morefield, W. C. Collins, Brent Kennedy, Brenda Whittaker, James Nickens, Mattie Ruth Johnson, Audie Kennedy, Alisa Kennedy, Manuel Mira, Scott Collins, Bob Greene. Danışmanlar: Bill Fields, Walter Davis, Dennis Maggard, Bob Gilmer, John Crowden.
MELUNCANLAR’LA İLGİLİ DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN
Eğer Meluncanlar’ın hikayesine ilgi duyuyorsanız okumanız gereken pek çok kitap ve araştırma dosyası mevcut. İnternetteki resmi Meluncan sitesinde (www.melungeon.org) duyuruları, araştırmaları ve Meluncanlarla ilgili gelişmeleri bulmak mümkün. Eğer Osmanlı-Meluncan bağlantısını irdelemek istiyorsanız Brent Kennedy’nin yazdığı iki kitabı da okumanızda fayda var. Kennedy üçüncü bir eserin de yolda olduğunu söylüyor ama fazla detay vermiyor. Brent Kennedy ve Robyn Vaughan Kennedy imzasıyla 1997’de yayımlanan ilk kitap; “The Melungeons: The Resurrection of a Proud People”, basılmak için uzunca bir süre yayınevi aramış. Kennedy’nin çalışmaları pek çok çevre tarafından uzunca bir süre görmemezlikten gelinmiş ancak sonunda Georgia’da bulunan Mercer University Press kitabı basmayı kabul etmiş. Kennedy, tarihe kesin doğru olarak geçmiş bilgileri değiştirme iddiası taşıyan eserlerin kabülünün zor olduğunu söylüyor. Kennedy’nin Joseph M. Scolnick ile birlikte kaleme aldığı ikinci kitabı “From Anatolia to Appalachia” eseri ise ağırlıklı olarak Osmanlı-Meluncan bağlantısına ayrılmış ve bu konuda uzmanlarla yapılan röportajlara yer verilmiş. İlk baskısı Kasım 2003’te yapılan kitap yine Mercer University yayınları tarafından basılmdı. Kitapları amazon.com sitesinden alınabildiği gibi Melungeon Heritage Association’dan da sipariş edilebiliyor.

MELUNCANLAR GURBETTEKİ OSMANLI TORUNLARI





MELUNCANLAR KİMDİR
http://insanveevren.files.wordpress.com/2013/04/m3.jpg?w=600&h=410
Konuyu bilimsel olarak ilk defa ortaya koyan ve Meluncanlar’ın lideri ve sözcüsü olan, Meluncan Vakfı kurucusu Dr. Brent Kennedy ekibiyle yaptığı tıbbi, etnolojik, arkeolojik ve sosyolojik araştırmalara ve İngiliz tarihçisi David Hakluyt’un kitabında yazdıklarına göre Meluncanlar’ın ortaya çıkışı şöyledir:
1500 – 1600 yılları arasında Akdeniz, Cebeli Tarık Boğazı ve Fas kıyılarında meydana gelen Osmanlı Portekiz deniz savaşlarında Portekizliler, Osmanlı leventlerini esir ederek forsa yapıp Birezilya’ya gotürdüler. Daha sonra İngiliz Amiral Sir Francis Drake leventleri Portekizliler’in elinden kurtararak sizi geri Osmanlı’ya gotüreceğim diyerek gemilerine alır. Ancak yolda fırtına çıkması sebebiyle ve ikmal yapmak için uğradığı bugünkü Carolina eyaletine 2-3 mil yakınlıktaki Raonake Adası’nda daha önce Amerika’ya giden İngilizler’le karşılaşır.

Oradaki İngilizler, Amiral’e Amerika”ya alışamadıklarını, geri İngiltere’ye dönmek istediklerini söylerler. Bunun üzeri Amiral, İngiliz sayısı kadar Osmanlı leventinin gemilerden inmesini ve kendisiden 3-4 hafta sonra adaya gelecek Walter Raleigh adında diğer bir İngiliz Amiral’in gemilerine binerek Osmanlı topraklarına dönebileceklerini söyler. Gemilerde kalan 100 kadar levent ise fidye karşılığı Osmanlı Devletine verilir. Bu husus tarihçi David Hakluyt’un kitabında belirtilmektedir.
Ayrıca olayın Osmanlı Arşivleri’nden de teyidi için araştırmalar yapılmaktadır. Adada kalan 300-400 civarındaki levent ise Amiral Raleigh’in gelmesini beklemeden İngilizler’in adaya geldikleri teknelere binerek ana karaya çıkıp orada bulunan Kızılderili kabilelerinin kızları ile evlenirler ve ortaya Türk asıllı Meluncanlar çıkar.

“ MELUNCAN” KELİMESİNİN ANLAMI NEDİR?
Başlarından böyle büyük bir macera geçen, esir alınarak hiç bilmedikleri diyarlarda yaşamak mecburiyetinde kalan bu insanlar Tanrı’nın kendilerini lanetlediklerini düşünerek kendilerine “lanetli” anlamına gelen “Melun” demişler ve sonuna da “can” ekleyerek, kendilerini “Meluncan” olarak adlandırmışlardır. Yapılan araştırmalarda İngilizce’de, İspanyoca’da ve Portekizce’de böyle bir kelimeye rastlanmamıştır.
DR. BRENT KENNEDY KİMDİR?
Dr. Kennedy saf kan bir Meluncandır. Kendisni Türk asıllı Amerikalı addetmektedir. Türk olduğundan dolayı gurur duymaktadır. Resmi şekilde olmasa bile ismini Nabi Bülent Egeli olarak değiştirmiştir. Halkla ilişkiler üzerine doktorası vardır. Şu anda büyük çoğunluğu Meluncan olan Virjinya, Wise şehrinde bulunan ve yine hem öğretim görevlilerinin hem de öğrencilerinin çoğu Meluncan olan Clinch Valley College’da Rektör Yardımcısı’dır. Evli ve bir çocuk sahibidir.

DR.KENNEDY MELUNCAN OLAYINI NASIL VE NEDEN ORTAYA ÇIKARMIŞTIR;
Dr. Kennedy, 8 sene önce ağır bir şekilde hastalanarak eşi tarafından hastaneye kaldırılır. Yapılan tahlil ve tetkiklerde, kendisinde; Akdeniz anemisi, Akdeniz ateşi gibi yalnız Akdeniz havzasında yaşayan insanlarda bulunan hastalıklar çıkar. Kendi kendine; Amerika’dan hiç çıkmayan birisi olarak nasıl olur da Akdeniz hastalıklarına yakalanabilirim diyerek genlerini ve atalarının köklerini araştırmk ihtiyacını duyar. 200 Meluncan’da yapılan gen ve DNA araştırmalarının hepsinde Doğu Akdeniz ve Türk genleri ortaya çıkar. Zaten Meluncanlar da derilerinin renginden ötürü Anglo-Saksonlar tarafından hep aşağılanmış, öldürülmüş, toprakları ve evleri ellerinden alınmış, iş bulamamış, kendi işlerini kuramamış,oy hakları olmamıştır. Bu mücadeleler yapılırken Appalachian Dağları’nın eteklerine kadar çekilmişlerdir. Şimdi, Brent Kennedy bu çekilen sıkıntıları unutturmak ve halkına köklerini, nereden geldiklerini, kimliklerini açıklamak için olağanüstü gayret sarfetmektedir. Bu iş için “Yeni Hayat Bulan Gururlu İnsanlar: Meluncanlar” adında bir kitap yazmıştır. Ayrıca yine kimliklerini, kendilerine ve dünyaya tanıtmak için; “ Unutulan İnsanlar, Meluncanlar” isimli dökümanter bir filmin hazırlanmasına devam edilmektedir. Kennedy bu film için kendi birikimi olan 350.000$ harcamıştır. Film çekimini, 6 Emmy Ödülü sahibi olan ve Atlanta Olimpiyatları tanıtım filmini hazırlayan Van Der Kloot Film ve Televizyon şirketi yapmıştır. Film ticari bir amaç gütmemektedir. 1996 yılı Nisan ve Mayıs aylarında ABD’deki ve diğer ülkelerdeki büyük TV kanallarına gösterilecektir. Ayrıca Kennedy elde ettiği son belge ve bulgulara istinaden Türk bağlantısını tam olarak belgeleyen ikinci bir kitap yazmaktadır.

KENNEDY’NİN MELUNCANLARLA İLGİLİ TÜRK BAĞLANTISI NASIL KURULMUŞTUR:
Araştırmalar için kendi imkanlar yetmeyince, Kennedy, 1994 yılı Mayıs ayında Washington Büyükelçimiz Sayın Nüzhet Kandemir’e başvurmuş, hem filmin Türk kökenleri ile ilgili bölümlerinin çekilmesi hem de konunun akademik olarak incelenmesi için maddi ve bilimsel konularda yardım istemiştir. Bunun üzerine Büyükelçi, Sayın Barış Manço’nun Brent Kennedy ile görüşüp bir röportaj yapmasını sağlamıştır. Röpörtajın “7’den 77’ye” programında yayınlanmasından sonra konuya çok ilgi duyan Abatur Seyahat Acenası’nın sahibi Mehmet Topçak, Büyükelçilikten Kennedy’nin adresini alarak temas kurup hangi konularda yardım istediğini sormuştur. Kennedy ise Türkiye’ye gelerek ataları ile ilgili film çekmek ve konu ile ilgili bilimsel araştırmalar yapılmasını istediklerini belirtmiştir. Mehmet Topçak’ın Turizm Bakanlığı’na yapmış olduğu başvuru Bakanlıkça olumlu karşılanınca film ekibi ve Kennedy’nin yol ve Türkiye’deki konaklama masrafları Turizm Bakanlığı tarafından üstlenilmiştir. Bunun üzerine 24 Nisan – 7 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da Topkapı ve Dolmabahçe Sarayları, Sultanahmet Camisi, Kapalıçarşı, müzeler, Boğaziçi, cadde ve sokakalar, İzmir’de Efes Antik Kenti, Denizli’de Pamukkale ve Çeşme Dalyan’da çekimler yapılmıştır. Çeşme’deki çekimlerde daha çok Meluncanlar’ın Anadolu’daki sahil yörelerinden giden leventlerin torunları olduğunu kanıtlamak için insanların yüz, profil ve beden çekimleri yapılmıştır. İki halk arasındaki ten ve göz renklerinin benzerliği hayret yaratmıştır. Bu arada da Marmara ve İstanbul Üniversiteleri Tarih Bölümleri ile Osmanlı Devlet arşivleri, Deniz Müzesi ile temaslar kurularak bilimsel araştırmalar başlatılmıştır.

http://insanveevren.files.wordpress.com/2013/04/m1.jpg?w=600&h=500
http://insanveevren.files.wordpress.com/2013/04/m2.jpg?w=600&h=460
MELUNCANLAR’IN TÜRK SOYUNDAN GELDİKLERİNE DAİR BENZERLİKLER NELERDİR
Brent Kenndey ve Mehmet Topçak’ın karşılıklı görüşerek ortaya çıkardıkları benzerlikler şunlardır:
1) Meluncanlar’ın dokudukları kilim ve battaniyelerin desenleriyle Türk motifleri arasında büyük benzerlikler vardır.
2) Amerika’da bilinmeyen ve yenilmeyen bulgurun çeşitli yemeklerini yapmaktadırlar ve bulgura ‘bulcur’ demektedirler.
3) Yine Amerika’da pek tercih edilmeyen kuzu ve koyun eti yemektedirler.
4) Nazar değmesin diye tahtaya vurup kulak çekmektedirler.
5) ‘sus’ karşılığı olara ‘şuş demektedirler.
6) Doyduklarını belirtmek için çenelerinin altına ellerinin tersiyle birkaç kez dokunmaktadırlar.
7) Sünnet olmaktadırlar.
8 ) Siftah yapınca parayı sakallarına sürmektedirler.
9) Bibirleriyle karşılaşınca kucaklaşıp Türkler gibi elle sırta vurmaktadırlar.
10) Amerika’da hiç olmayan erkeklerin birbirleriyle öpüşme adetleri vardır.
11) Kendi halk oyunlarında bizim atalarımızla aynı olan dansları vardır.
12) Kanun ve kemençe benzeri sazları vardır.
13) Üzülünce dertlerini dağıtmak için ‘ne gam’ yerine ‘ne gami’ diyorlar.
14) Yemekleri bizimkiler gibi soğanlı salçalı ve baharatlı pişiriyorlar.
15) Hayır yerine bazen bizdeki gibi ‘cık’ sesi çıkarıyorlar.
16) Aile bağları bizdeki gibi kuvvetli.
17) Brent Kennedy’nin dedesine ait asanın tutacak yeri sekizgen şeklinde olup bunun içindeki daire şeklinin içinde de bayrağımızdaki ay ve önünde de artı işareti var. Bu yıldızı da temsil edebilir Hristiyanlığın haçını da temsil edebilir.Zaten Barbaros Hayrettin Paşa’nın donanma bayarağındada semai üç dini temsil eden ay, haç ve Museviliğin sembolü altıgen yıldız bulunmaktadır.Ayrıca Melunanlar hiçbir Hristiyan mezhep ve kilisesine bağlı değildir ve iyi bir hristiyan olarak sayılmamaktadırlar.
18) Eskiden güneye dönerek günde beş vakit yere çömelip kalkıp bazı hareketler yaptkları söyleniyor. Bunu en mantıklı açıklaması olarak önceleri namaz kıldıkları daha sonraları asimilasyon neticesinde dini unuttukları düşünülmektedir.
19) Leventlerin kızlarıyla evlendikleri kızıldereli kabilelerinin birinin şefi başına İngilizcesi ‘turban’ olan sarık takarmış.
20) Eskiden kadınlar bizde de olduğu gibi erkeklerin arkasından yürürmüş.
21) Misafirperverlikleri de aynı biz de olduğu gibidir.
22) Fiziksel özellikleri de Türkler’e çok benzemektedir.

SORUMLULUK BİLİNCİ ÇOCUKLARIMIZ VE BİZ





  • 1. Çocuklarımız içinen büyük dileğimiz nedir?
  • 2. Çocuklarımızı Beden ve ruh sağlığı yerinde,kendi ayakları üstünde durabilen, sorumluluk sahibi, kendine güvenen bir birey olarak yetiştirmek
  • 3. Sorumluluk nedir? Bireyin uyum sağlaması, Üzerine düşen görevleri yerine getirmesi Kendisine ait bir olayın başkaları üzerinde etkilerinin sonuçlarını üstlenmesi
  • 4. “Benim sorumluluklarım dersçalışmak, ödev yapmak, test çözmektir.Sorumluluk önemlidir bence.” 7.sınıf öğrencisi
  • 5. Sorumluluk duygusu neden önemlidir? Sorumluluk duygusu bir takım görevleri yerine getirmek için gerekli bir beceri gibi düşünülse de aslında bireyin kendi becerilerini geliştirmesi, davranışlarının sonucunun (kendi ve çevresindeki insanlar üzerindeki etkilerinin) farkında olması ile ilgilidir.
  • 6. Sorumluluk duygusu ile özgüven gelişimiarasında oldukça güçlü bir ilişki vardır.
  • 7. “ÖZGÜVENİM HİÇ YOKTUR.»«Çünkü annem ben daha derse başlamadan “sennerede, ders çalışmak nerede?” demesi, önyargılıolması moralimi bozuyor.«Annem küçükken hayatını yaşamış, çocukluğundayapabileceği her şeyi yapmış ama ben yapamam.«Bu yaşıma kadar ağaca bile tırmanmadımya!” 8.sınıf öğrencisi
  • 8. “Sorumluluk Bilinci” kişilik özelliği mi? Birkişilik özelliğiSonradan kazanılan bir beceri
  • 9. Bazı bireyler kişilik özellikleri nedeniyle sorumluluk kazanmaya daha yatkın ya da istekli olabilirler.
  • 10. örneğin anne-baba olarak aynı tutum sergilense de iki kardeş birbirinden tamamen farklı sorumluluk bilinci geliştirebilirler.
  • 11. Yaşlara göre bazı sorumluluklar…
  • 12. 2-4 yaş arası alabilecekleri bazı sorumluluklar*Sofrada tek başına yemeğiniyemek, yatağında tek başına uyumak,* El – yüz temizliğini yapabilmek, dişlerinifırçalamak,* Yardımla giyinmek ve soyunmak, 5 yaşında alabilecekleri bazı sorumluluklar* Temiz kıyafetlerini çekmeceye ya da dolabayerleştirmek,* Üzerinden çıkardığı kıyafetlerikatlayabilmek
  • 13. 6 yaşında alabilecekleri bazı sorumluluklar* Tek başına giyinip soyunmak,* Sofranın hazırlanmasına ve toplanmasınayardım etmek,* Evin toplanmasına yardım etmek, 7 yaşında alabilecekleri bazı sorumluluklar* Çantasını hazırlamak, ödevlerini yapmak,* Eşyalarını korumak,* Televizyon izleme saatine uymak,
  • 14. 8 yaşında alabilecekleri bazı sorumluluklar* Sabahları çalar saatiyle kendi başınakalkmak,* Hatırlatmadan öz bakımını yapmak, yardımalmadan banyo yapmak,* Odasını, dolabını, yatağını vb. düzenli tutmak, 9 yaşında alabilecekleri bazı sorumluluklar* Zamanını planlamak ve günlük programlaryapabilmek,* Alışveriş yapmak.* Evdeki bazı tamir işlerine yardımcı olmak,
  • 15. 10 yaşında alabilecekleri bazı sorumluluklar*Kendi randevularını takip etmek (diş hekimi, sporantrenmanı veya dil kursu)*Okumak istediği kitapları almak,*Kimse söylemeden belli görevleri yerinegetirmek, 11 – 17 yaş arasında alabilecekleri bazı sorumluluklar*Kendi hakkını savunmak,*Başkalarının hakkına saygı duymak*Evde yardım gerektiren işler olduğunda kendiisteğiyle yardım önerisinde bulanabilmek,*Bağımsız olarak kendi ödev programını yürütmek,*Para biriktirip uzun vadede almak istedikleriniplanlamak
  • 16. “Ben ne kadar çok istesem de yerinegetiremediğim sorumlulukları annem güzelbir şekilde dile getirmiyor. Anneme göre ben “tembel ve üşengecim.” «Örneğin eşyalarımı katlamak bana zorgeliyor. Etrafa saçılıyor ve hafta sonu birdağ kadar eşya üst üste geliyor.” 7.Sınıf öğrencisi
  • 17. *Kısa zamanda büyük bir başarı beklemeyin…
  • 18. Sorumluluk bilinci aşamalıolarak gelişen bir beceridir. Çocuklar bir sabahyataklarından kalktıklarında bir anda sorumluluk sahibi bireyler olmazlar.
  • 19. *Başarma sevinciniyaşamasına izin verin…
  • 20. Çocuklar kendi başlarınaihtiyaçlarını karşılayabildiklerini fark ettikçe kendilerine olan güvenleri artacaktır.
  • 21. Yemek yiyebilen bir çocuğayemek yedirmeye devam etmek hem onun becerisinin gelişmesine hem de yeterlilik duygusuna zarar verebilir.
  • 22. *Takip edildiğinizi unutmayın…
  • 23. Çocuklar çok iyi gözlem yeteneğine sahiptirler. Anne-babanın çocuklarınaöğretmek istedikleri davranışlariçin model oluşturması etkili bir yöntemdir.
  • 24. Eğer anne-baba günlük hayat ile ilgili sorumluluklarızorla, isteksizce gerçekleştiriyor ya da aksatıyorlarsa çocuk için de “sorumluluklar” kaçınılması gereken durumlar anlamına gelecektir.
  • 25. “Gün boyu yerimden kalkmadan testçözmek, ders çalışmak yani her şeyiminannemin istediği gibi olması, odamındüzenli olması, stres…” 8.sınıf öğrencisi
  • 26. *Davranışının sonucunuyaşamasına fırsat verin…
  • 27. Anne-babalar genellikleçocuklarını olumsuzluklardan koruma içgüdüsüyle hayatıçocuklar için kolaylaştırmaya çalışırlar.
  • 28.  Sabahları okul için giysilerini giydirmek,  Ayakkabılarını bağlamak,  “Ödevini yapmadan okula gidip de öğretmeninden uyarı almasın” diye ödev ile ilgili araştırmaları yapmak…
  • 29. Tüm bunlar kısa vadede çocuğu olumsuz sonuçlardan korur gibi görünse de uzun vadede maalesef kişilik gelişimini, özgüven oluşumunu olumsuz olarak etkileme riskini taşırlar.
  • 30. Biri her gün sizin için işlerinizi yapsa siz işinizi yapmak için çaba gösterir miydiniz?
  • 31.  Çocuklar da doğal olarak anne-baba tarafından desteklenen becerilerini geliştirmeye ihtiyaç duymazlar, daha doğrusu duymuyor gibi görünürler ama bir gün anne-baba desteğini azalttığında o zaman büyük zorluklar yaşarlar.
  • 32. Zamanında gelişmeyen becerileri sonradan kazanmak için çok daha fazla emek harcamak gerekir.
  • 33. 5. sınıfa kadar okul ödevlerinde destek alan bir çocuk 6. sınıfta “artıkbüyüdün, derslerinin sorumluluğu sana ait” denildiğinde beklenilen sorumluluğu yerine getirmekte zorlanacaktır.
  • 34. Hiç birimiz “mükemmel”değiliz, çocuklarımız da…
  • 35.  Her yeni beceri başta acemice olan girişimlerle başlar. Bu nedenle çocukların sorumlulukları öğrenirken zamana ve anne-babanın sabrına ihtiyaçları vardır. Yemeğini kendi başına yemeğe başladığında döküp saçması normaldir ya da bardağı taşırken elinden düşürmesi.
  • 36. Bu tip durumlarda anne-babanın eleştirel davranması “bırak dökeceksin, sen yapamazsın” gibi geri bildirimler vermesi ya dadaha hızlı sonuçlar istedikleri için kendilerinin yapmaları sorumlulukların kazanılmasını engelleyebilir.
  • 37. Küçük AdımlarKüçük yaştan itibaren sorumluluk bilincini geliştirmek için fırsatlar yaratmak, çocuğun acemice denemelerini sabır ve sevgi ile desteklemek önemlidir.
  • 38. Nasıl bilim adamı olunur?
  • 39. Bir bilim adamının tıp konusundayeni ve çok önemli buluşları olmuştu.Bir gazete muhabiri röportaj yaparkenkendisine, ortalama bir insandan nasılolup da daha farklı ve yaratıcı birinsan olduğunu sormuş. Kendisinidiğerlerinden ayıran özellik neymiş?
  • 40. Bilim adamı bu soruyu «küçükkenannemle yaşadığım bir olaydandolayı" diye yanıtlamış.Bilim adamı buzdolabından sütşişesini çıkartmaya çalışırken, şişeelinden kayıp yere düşmüş veortalık süt gölüne dönmüş.
  • 41. Annesi mutfağa geldiğinde, onabağırmak, söylenmek ya dacezalandırmak yerine, “Robert, nekadar güzel bir hata yaptın! Daha öncebu kadar büyük bir süt gölügörmemiştim. Evet, olan olmuş. Şimdibirlikte burayı temizlemeden öncebiraz yerdeki sütle oynamak istermisin?" demiş. O da eğilip, oynamışyere dökülen sütle.
  • 42. Birkaç dakika sonraannesi, “Robert, bu tür bir şeyyaptığında, bunu senin temizlemen veher şeyi eski haline getirmengerektiğini biliyor musun? Bunu nasılyapmak istersin? Bir sünger mikullanalım, bir havlu ya da bir bez mi?Hangisini istersin?" demiş.
  • 43. Robert, süngeri seçmiş ve birlikteyere dökülen sütü temizlemişler.
  • 44. Daha sonra annesi, "Biliyormusun, burada yaşadığımız olay, seniniki minik elinle bir süt şişesinitaşıyamadığın kötü bir deneyimdi. Şimdiarka bahçeye çıkalım ve şişeyi suyladoldurup, senin dolu bir şişeyidüşürmeden taşımanı sağlayalım" demiş.
  • 45. Küçük çocuk, şişeyi boğazından iki eliyle tutarsa, düşürmeden taşıyabileceğini öğrenmiş.
  • 46.  İleride sorumluluk sahibi bir birey olması için çocuğunuzun 10 yaşına gelip sorumluluk almasını beklemeyin, sorumluluk yaşamın ilk yıllarından itibaren kazanılan ve küçük adımlarla geliştirilen bir beceridir.
  • 47. Olumlu Geri Bildirim Anne-babanın ilgi ve onayı istenilen davranışların öğrenilmesinde anahtardır. Çocuklara ne yapmamalarını değil de, ne yapmaları gerektiğini söylemek burada önem kazanır. Olumsuzdan gitmek olumsuz davranışı istemeden pekiştirmeye neden olabilir.
  • 48.  İyi,doğru ve gerekli olduğunu düşündüğümüz davranışları fark etmek ve enerjiyi bunları övmek için kullanmak daha verimli olacaktır. Eğer çocuğunuza kardeşini ağlattığında kızmak yerine onunla sakin bir şekilde oynadığı anda ilgi gösterirseniz istenilen davranışa ilgi göstermiş olursunuz.
  • 49. Motive eden sorumluluklar Çocuklara sorumlulukları öğretirken motivasyonu unutmamak gerekir. Yapması keyifli olan, sonucunda güzel ve övünülecek bir durum yaratan davranışlar ile ilgili sorumlulukları kazandırmak daha kolay olacaktır. Örneğin masayı kurmaya yardım etmek masayı temizlemeye ve kaldırmaya yardım etmekten daha eğlencelidir.
  • 50. Bütünü Parçalara BölmekÇocuğunuza öğretmek istediğiniz davranış ne olursa olsun mümkün olan en basit basamaktan başlayın.Bir yetişkin bile dağınık bir odaya girdiğinde nereden başlayacağını bilemeyip umutsuzluğa düşebilir.
  • 51.  Eğer çocuğunuzun odasını toplamasını istiyorsanız öncellikle işleri basamaklandırın. Birinci basamak oyuncakları kutularına yerleştirmek, ikinci basamak kirli ve temiz çamaşırları ayırmak, kirlileri kirli sepetine, temizleri ait oldukları yerlere yerleştirmek olabilir.
  • 52. Seçme sansı vermek Çocukların kendi hayatları üzerinde söz sahibi olmalarını sağlarsanız verdikleri kararlar ile ilgili sorumluluk almalarına ve kendilerine olan güvenlerinin gelişmesine yardım edersiniz. Alternatifler arasında seçme şansları olduğunda alınan kararı benimseyip uygulama olasılıkları daha fazladır. Tabii ki seçim yapılacak alternatifler anne baba tarafından belirlenip sınırlandırılabilir.
  • 53. Her Şeyin Bir Yeri Olsun Evdeki her eşyanın belli bir yeri olduğunu bilmek çocukların etrafı düzenli tutmasına yardımcı olabilir. Neyin nerde olduğunu bilmek çocuğa güç verir. Düzenli bir ev ortamı çocuğun düzenli olmayı öğrenmesinde etkilidir. Daha da önemlisi bu düzenin sağlanmasında çocuğun da rolü olmalıdır. Kirlenen pantolonunu kirli sepetine atmak, okuduğu dergiyi gazeteliğe koymak, meyve suyu şişesini tekrar buzdolabına kaldırmak gibi…
  • 54.  Aileiçinde öğrenilen beceriler aslında sosyal ilişkilerde belirleyici rol oynar. Arkadaşları ile uyum içinde oynamak, okul kurallarına uymak için gerekli alt becerileri evde aile ortamında öğreniriz. Anne-baba olarak çocuğa sorumluluk bilinci aşılarken aslında onu toplumsal hayata hazırladığımızı biliriz.
  • 55.  Davranışların sonucunu kabul etmek, Karşılaştığı sorunları tek başına çözebilmek, Kendi duygu ve ihtiyaçlarını uygun şekilde ifade edebilmek Aynı zamanda başkalarının hak ve duygularının da farkında olmak “Sağlıklı ve mutlu bir birey olarak toplumun bir parçası olmak için gerekli becerilerdir.”

İNTERNET KULLANIMININ ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ VE ÇOCUKLARIN UYGUN OLMAYAN SİTELERE GİRMELERİNİ ENGELLEME KADİR HAS İLKÖĞRETİM OKULU REHBERLİK SERVİSİ




 İNTERNET KULLANIMININ ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

  • 1. İNTERNET KULLANIMININ ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ VE ÇOCUKLARIN UYGUN OLMAYAN SİTELERE GİRMELERİNİ ENGELLEME KADİR HAS İLKÖĞRETİM OKULU REHBERLİK SERVİSİ
  • 2. Nedir İNTERNET? Internet, Bilgisayarınızın, dünya üzerindeki birbiriyle bağlantılı milyonlarca bilgisayardan herhangi birisiyle veri, ileti ve dosya alış verişi yapmanıza olanak sağlayan, bilgisayarlar sistemidir. Kısaca dünya üzerindeki bilgisayar ağı olarak tanımlanmaktadır . `Bir taraftan, sıcak evinizden çıkmadan birçok işinizi yapan bir uşak, diğer yandan ise evinizin bir köşesinde canavarları barındıran tehlikeli bir ARAÇ” internet…
  • 3. Çağımızın en güçlü kitle iletişim kaynaklarından biri olan bilgisayarlar ve yaşamımıza birden bire giren internet, bugün bilgilenme, işlem yürütme, haberleşme, eğitim ve eğlence fonksiyonlarıyla hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmuştur. İnternetin, öğrencilerin eğitiminde büyük yararları olduğu gerçektir. Özellikle ödev yaparken, yeni bir konunun araştırmasını yaparken büyük kolaylıklar getirmektedir.
  • 4. Günümüzde her binada elektrik, su ve telefon şebekesi ne kadar zorunlu ise Internet bağlantısı da artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Günün her saatinde her türlü bilgi alışverişi ve iletişimi sağlayan olağanüstü bir buluş.
  • 5. Birçok çocuk, ailesi ile birlikte olmak veya arkadaşları ile oyun oynamak yerine bilgisayarı ile uzun süre başbaşa kalmayı tercih etmektedir. Bu arkadaşlarımız, bilgisayarı bir öğrenme ve araştırma aracı olmaktan çok saatlerce oyun oynama aracı olarak kullanmayı tercih etmektedir. Çocukların bilgisayar başında geçirdiği saatler artarken, hayatın diğer alanlarına ayırdıkları zaman azalıyor. Hatta bazen dış dünyayla ilişki kurmaktansa bilgisayar ekranına kilitlenmeyi tercih edebiliyorlar. Çocuğunuz, sorumluluklarını ihmal edip , tüm programını bilgisayara göre yapıyor , hiçbir şeyi bilgisayar kadar önemsemiyorsa, ortada bir sorun var demektir.
  • 6. Araştırma sonuçları; Araştırmalar 13-19 yaş arası gençlerin, ebeveynlerine göre daha fazla internet kullandığını, ancak başlıca kullanım amaçlarının oyun, müzik dinleme ve sosyalleşme olduğunu göstermektedir. Çocuklarda da durum çok farklı değil; interneti büyük ölçüde oyun için kullanıyorlar. Bilgisayar kullanıcısı olmayan ebeveynler, çocuklarının böylesine muhteşem olanaklar sunan bir aracı kullanmasını, amacını incelemeden, çok gurur verici ve yararlı algılayabiliyorlar. Bilgisayar ya da internetin etkin kullanımı için; belli bir yaşa, birikime ulaşmak gerekiyor. İnternet konusunda yapılan araştırmalardan çarpıcı sonuçlar: Anne babalar %62 oranında çocuklarının hangi sitelerde dolaştıklarını bilmemektedirler. Çocuklara hangi sitelere girdikleri sorulduğunda %44’ ü uygunsuz içerikli sitelere, %43’ü ailesinin internet konusunda bir kural koymadığını, %31’ ailesinin kuralları takip ettiğini, %26’sı ise kurallara rağmen istediklerini yaptıklarını belirtmişlerdir.
  • 7. İngiltere `de yapılan bir araştırmada, bilgisayarın çocukları sersemlettiği, öğrencilerin çok fazla bilgiye erişebilmelerine rağmen bu bilgiyle ne yapacaklarını bilemediği, problem çözme ve analiz yeteneklerinin zarar gördüğü saptandı. Bir başka araştırma ise internet kullananların daha az arkadaş edindiklerini, aileleri ile daha az zaman geçirdiklerini, daha fazla stres yaşadıklarını gösterdi.
  • 8. Sanal Sohbet… ABD `de yapılan bir araştırma, chat yapmanın geçici bir mutluluk meydana getirdiğini, fakat uzun vadede yalnızlık hissini ve depresyonu artırdığını göstermiştir. Sanal sohbeti alışkanlık haline getirenlerin özgüven problemi olduğu ve içe dönük kişiliğe sahip, konuşkan olmayan kişilerden oluştuğu gözlenmiştir. Sanal sohbette, çok sosyal olmayan kişiler daha çok vakit harcıyorlar. Bağımlılık yapan tüm maddeler gibi internette bağımlılık yapabilir. Bu uyku kaçırıcı, bellek bozukluklarına yol açan bağımlılıktır. İnternet bağımlıları, internette fazla vakit harcarlar ve internete giremediklerinde kendini kötü hissederler. Diğer uğraşlardan zevk almazlar. Okul ve aile ile ilgili sorun yaşar, bununla ilişkili olarak yalan söylerler.
  • 9. İnternet düşkünlüğünün sonuçları arasında; Hazırcılığa, hatta düşünce hırsızlığına alışmak, istediğini elde etmek için ne gerekiyorsa yapma güdüsü, şiddet duygusu, ilgi alanlarının azalması, özellikle okul öncesinde hayal ile gerçeği ayıramamaktan doğan sorunlar da yer alıyor. Güvenlik sorunu gözardı edilmemeli. Bir çalışmada çocukların internette tanıştıkları çeşitli gruplardan daha kolay etkilendikleri görüldü. Bilgisayar bağımlılığı bazı çocuklar için hastalık düzeyine varmışsa tedavi gerekiyor.
  • 10. Çocuğunuz bilgisayar başına oturmak için can atıyorsa dikkat… Doğru yönlendirme ve uygun sınırlandırmalarla kullanıldığında, bilgisayarın pek çok olumlu etkisi var. Ancak aşağıda sayılan durumlar yaşanıyorsa, bilgisayarla kurulan ilişkinin pek sağlıklı olmadığı söylenebilir: Kendini kontrol edememek, çok kısa bir zaman için bilgisayar başına oturup saatlerce kalkamamak Bilgisayardan uzun süre uzak kalmaya dayanamamak, boşluk hissetmek, huzursuz olmak Bilgisayar için yemekten, derslerden ya da arkadaşlardan vazgeçmek Sürekli bilgisayara kavuşma isteği hissetmek Bilgisayar başında bu kadar zaman geçirmekten dolayı suçluluk ve keyif arasında çelişik duygular yaşamak Her seferinde saatlerce ekran başında kalmaktan kaynaklanan çeşitli bedensel sorunlar
  • 11. Dikkat! Her gün internete girmek, internete girdikten sonra zaman kavramını yitirmek, gündüz uyuyup geceleri sabaha kadar internette kalmak, gittikçe gerçek dünyadan el ayak çekmek ve yemek yemeyi unutmak. Bilgisayar ekranı başında bir şeyler atıştırmak, internette çok fazla vakit geçirdiğini inkar etmek, hızla gerçek dostları unutmak, sanal dostluklar geliştirmek, günde birkaç kez elektronik mesaj kutusuna bakmak, oyun oynamak ve aile üyeleriyle ilişkiyi en aza indirmek gibi durumlar söz konusuysa dikkatli olmak gerekmektedir. İnternet Kafelerde kontrolsüz bir şekilde internet ortamında dolaşan çocuğun karşısına pornografi, uyuşturucu, alkol,kumar-bahis, hırsızlık veya yasadışı örgütlere ait siteler çıkabilmektedir.Öyle ki bu siteler özellikle küçük yaştaki çocuklar ve kimlik arayışındaki gençler için ciddi sorunlar oluşturabilmektedir.
  • 12. Nasıl bağımlı olunuyor? Çocuk ne kadar küçükse, beynin değişebilme yeteneği o kadar büyük. Çok çeşitli etkinliklerde bulunması çocuğun beceri ve yetenek yelpazesini genişletiyor. Oysa az sayıda etkinliğin sürekli yapılması, diğer alanlardaki sinir hücresi ağını zayıf bırakıyor. Bu da beceri ve yetenek gelişimini sınırlandırıyor. Hepimizin doğasındaki gibi çocuk da alıştığını, keyif aldığını, rahatça yapabileceğini yeğliyor. Dolayısıyla bilgisayara yönelimi arttıkça, kaçındığı etkinliklerden de gittikçe uzaklaşıyor. Ayrıca kortekste görsel alanlar daha fazla yer tuttuğundan bakmak, dinlemekten daha kolay ve daha çekici. Üstelik bilgisayardan çok zengin, çok hızlı ve etkin işitsel uyaranlarla da beslenmiş, çok ilgi çekici malzemelere ulaşmak mümkün. Oyun, çocuk için bir başka çekim noktası. Belli bir puana ulaşmak gibi bitmez tükenmez, yaklaştıkça uzaklaşılan hedefin çekiciliği çok yüksek. Üstelik bu puanlar, genellikle arkadaşlarla yarıştırılıyor. Tüm bunlar bilgisayar kullanımını pekiştiriyor.
  • 13. BİLGİSAYAR TUTKUNLARININ ORTAK ÖZELLİKLERİ Sosyal becerileri az gelişmiş, benlik algısı yetersiz, güvensiz, ürkek Bedensel etkinliklerden hoşlanmayan, bunlarda başarısız olan ya da olacağına inanan Sosyal, duygusal açıdan ihmal edilen, bu tür olanaklar sunulmayan Aile içinde çeşitli sorunları bulunup bunlarla yüzleşmekten kaçınan çocuklar Çocuk, dil ve öğrenme sorunlarından kaçış amacıyla da bilgisayara yönelebiliyor.
  • 14. Faydalı yazılımlar satın alınmadan ve nitelikli öğretmenler olmadan çocukları bilgisayarla tanıştırmak Görme sorunları, Dil gelişiminde gerilik, Duruş ve iskelet sorunları, Bel ve Sırt ağrıları, Elektromanyetik radyasyona maruz kalmaları, Az hareketten kaynaklanan fiziksel problemler, Obezite Sanal dünyaya sığınma Gerçeklerden kopma gibi sorunlara neden olmaktadır. Bilgisayarın başında uzun zaman geçirilmesi çocukların dil gelişimini bozuyor. Özellikle dil, konuşma, okuma-yazma üzerine olumsuz etkilerini olabilir. Dil becerilerinin zayıflığı çocuğun tüm ilişkilerinde, özellikle öğrenme süreçlerinde ciddi sorunlara sebep olabilmektedir.
  • 15. İnternette yer alan GTA, MAX Payne, Counter gibi şiddet içeren oyunlarda polis öldürmek, otomobil çalmak, tanker yakmak gibi bazı eylemler, çocuklara kazandırdıkları yüksek puanlarla ödül gibi sunularak, küçük bedenleri saldırgan, saygısız, hantal hale getirimektedir. Çocukların internet bağımlılığı geliştirmeleri yanında denetimsiz kullanımda kendileri için zararlı olabilecek sitelere girip ruhsal açıdan etkilenmeleri de olası risklerdendir.
  • 16. Bilgisayarı yasaklayalım mı? Bilgisayarı toptan yasaklamanın bir yararı yok. Anne-babalar öncelikle bilgisayar ve internet hakkında bilgi edinmeli ve kullanmalı. Çocuklarla bilgisayar ve internet konusunda sohbet edilmeli, burada okudukları ya da gördüklerinin yanlış olabileceği, bilgiyi tartışmak gerektiği, yararlı ve zararlı yanları anlatılmalı. Bunu yaparken, eleştirmeden, azarlamadan, yasaklamadan, tehdit etmeden, rüşvet vermeden, söylenmeden, karşılıklı konuşmak en iyisi. Bilgisayar karşısında okul öncesi çocuklar günde bir , ilköğretim döneminde ise iki saati aşmamalı. Bilgisayarı yetişkinlerin takip edebilecekleri ortak kullanım alanlarına koymak, herkese bir bilgisayar yerine mümkünse tüm ailenin aynı bilgisayarı paylaşması da sınırlama açısından yararlı. Aile bireylerinin birlikte katılabilecekleri geziler, sosyal, sportif etkinlikler, çeşitli hobiler, kitap okuma alışkanlığı, aileyle ilgili çeşitli görev ve sorumluluklar da çocuğu kolaylıkla bilgisayardan uzaklaştırır. Ebeveynler çocukları farklı etkinliklere yönlendirebilmeli. Birlikte eğlenmek için fırsat yaratmalı. Ayrıca aileler çocuklarına zaman ayırmalı, sorunları ile ilgilenmeli. İnternet kullanımı çocuğunuzun gündelik yaşamını sekteye uğratacak bir düzeye geldiyse okuldaki rehber öğretmenine veya bir uzmana başvurarak durumla başa çıkabilmek için profesyonel yardım almalısınız.
  • 17. Ailelere Öneriler: İlgi çekici ve eğlenceli web sitelerini çocuğunuzla beraber bulmaya çalışın. İnterneti keşfetmeye yönelik bu olumlu tavır, gelecekte internetle ilgili çocuğun yaşayacağı olumlu ya da olumsuz deneyimleri paylaşabilmeniz için bir fırsat olacak. İnternet bağlantısı olan bilgisayar ve oyun aygıtlarını tüm ailenin kullandığı bir odaya ya da merkezi bir konuma yerleştirin. Aile güvenliği yazılımı kullanın. Bu, internet etkinlikleri hakkında konuşmak istemeyecek ilkokul çocukları ve ergenlik dönemindeki çocuklar için özellikle yararlıdır. Çocuğunuzun internette şiddete, pornografiye veya benzer olumsuz uyaranlara maruz kalmaması için, öncelikle internet erişimi için gerekli filtreleme programlarının bilgisayarda olmasını sağlamalısınız. Çocuğunuzun kişisel hiçbir ipucu içermeyen ve hiçbir kişisel anlamı temsil etmeyen bir rumuz ya da e-posta adresi seçmesine yardımcı olun . Çocuğunuzla evde internet kullanımının koşulları hakkında anlaşın. Çocuğunuzla karşılıklı güvene dayalı ve iletişime açık bir ilişki kurmalısınız. Böylece çocuğunuz internet ortamlarında rahatsız edici kişi veya durumlarla karşılaştığında sizden yardım alabileceği konusunda kendini güvende hisseder.
  • 18. Ailelere Öneriler: Çocuğunuzu kişisel bilgilerini açıklarken dikkatli olması gerektiği konusunda uyarın. Bir e-arkadaşla yüz yüze birlikte olmanın riskleri hakkında konuşun. Çocuğunuzu internetteki kaynaklar hakkında daha eleştirel olmaları için eğitin. Yasa dışı olduğunu düşündüğünüz online materyalleri yetkililere bildirin. Çocuğunuzun internet kullanımını bilin. İnternetin iyi yanlarının kötü yanlarından daha baskın olduğunu daima aklınızda bulundurun. Çocuklarınızla internette yaptıklarını konuşun. Güvenlik duvarı kullanın, işletim sisteminizi en son güvenlik güncellemeleriyle yenileyin. Antivirüs ve spyware önleme yazılımları kullanın. Bunun için, bilgisayar yazılımları veya paket programları satan firmalarla görüşebilirsiniz. Çocuklarınızın size bir şeyler öğretmesine izin verin. İnternet ortamında neler yaptıklarını, kimlerle tanıştıklarını size göstermelerini isteyin. Çocuğunuz kadar interneti tanımalı ve kullanabiliyor olmalısınız. Böylece çocuğunuzun internette neler yaptığı hakkında bilgi sahibi olarak yersiz endişelerden kurtulur, aynı zamanda da onun neyle uğraştığını takip edebilirsiniz.
  • 19. İnternetin olumsuzlukları ve internette çocuğunuzun karşılaşabileceği istenmedik durumlarda neler yapabileceği hakkında onu bilgilendirmelisiniz. Örneğin çocuğunuza rahatsız eden iletişimleri sonlandırabileceğini söylemeniz bile onun kendine güvenmesini ve kontrolün kendisinde olduğu inancının gelişmesini sağlar. Diğer arkadaşları ve etkinlikleri hakkında konuştuğunuz gibi çocuklarınızla çevrimiçi arkadaşları ve etkinlikleri hakkında da konuşmalısınız. Çevrimiçi ortamda edindikleri arkadaşlarla gerçek yaşamda buluşmayı kabul etmemeleri konusunda ısrar etmelisiniz. Çocuğunuzun çevrimiçi ticari işlemler yapmadan önce sizden onay almalarını sağlamalısınız. Çocuklarınızla çevrimiçi kumarı ve olası risklerini tartışmalı, çevrimiçi kumar oynamalarının yasadışı olduğunu anımsatmalısınız. Çocuklarınıza sorumlu, ahlaki çevrimiçi davranışları öğretmeli, interneti dedikodu yaymak, tacizde bulunmak ya da başkalarına tehditler yöneltmek için kullanmamaları gerektiğini anlatmalısınız. Çocuklarınıza izinleri olmaksızın program, müzik ya da dosya yüklememeyi öğretmelisiniz. Web’ de dosya paylaşırken, metin, görüntü ya da çizim alırken telif hakkı yasalarını çiğneyebilir ve yasadışı duruma düşebilirler. Ailelere Öneriler: İnternet kullanımı çocuğunuzun ders çalışmasına, sosyal ilişkilerine, sizinle olan iletişimine engel olacak ölçüde artmadan ve internet etkinlikleri bir kaçınma aracı halini almadan, internet kullanımını makul ölçülerde sınırlamalısınız. Var olan alışkanlığı yasakla sonlandırmaya çalışmak, internet kullanımını hem daha çekici hale getireceği, hem de ergenlikte çocuğunuzun özel yaşamına müdahale olarak algılanacağı için işe yaramayabilir. Daha baştan belli zaman dilimlerinde ve belli bir süre için internet kullanımı alışkanlığını kazandırmalısınız.
  • 20. TC İçişleri Bakanlığı Araştırma ve Etütler Merkezi tarafından hazırlanan “İNTERNET VE BİLİNÇLİ KULLANIMI” isimli kitapçığı okumanız yararlı olacaktır. Kitapçığı indirebileceğiniz adres: http://www.arem.gov.tr/yayin/internet_ve.pdf
  • 21. KATILIMINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ…

ERGENLİKTE SALDIRGANLIK VE ŞİDDET EĞİLİMİ


 ERGENLİKTE SALDIRGANLIK VE ŞİDDET EĞİLİMİ 
smsyah dnz

  • ERGENLİKTE SALDIRGANLIK VE ŞİDDET EĞİLİMİ SALDIRGANLIK 
  • Saldırganlık nedir? Saldırganlık, birine veya bir şeye zarar vermek amacıyla yapılan davranıştır. Bir davranışın saldırganlık olması için zarar verme amacıyla yapılması gereklidir. 
  • Örneğin bir doktorun kangren olmaması için hastasının elini kesmesi ile işkenceci kişinin birinin elini kesmesi arasında büyük fark vardır. Her ikisinde de sonuç aynı (birinin elinin kesilmesi) olmakla birlikte davranışın nedenleri çok farklıdır. Bilmeden, istemeden, kazayla birinin canını acıtmak da yine saldırgan bir davranış olarak tanımlanamaz. Saldırgan davranışlar ikiye ayrılır: 
  • 1. Araç olarak saldırganlık: örn. eve giren hırsıza kendini koruma amacıyla vurmak
  •  2. Düşmanca saldırganlık: başlı başına zarar verme amacıyla olan, örn. Kocanın karısını kıskançlık nedeniyle dövmesi, farklı takım taraftarlarının birbirine zarar vermesi, bu tür davranışlar aşırı duygusal uyarılma durumunda ortaya çıkar. 
  • İnsanlar neden saldırgan davranışlarda bulunurlar? Değişik görüşler var. Bazıları insanların doğuştan saldırgan olduklarını söylüyor, evrim çerçevesinde ele alıyor ve saldırganlığı insanoğlunun yaşamını sürdürmesi için gerekli ayrılmaz bir parçası olarak görüyorlar (sosyobiyolojik görüş). 
  • Freud saldırganlığın gerekli olduğunu, yararlı bir işlevi olduğunu ileri sürmüş. Eğer insanlar saldırgan davranışlarda bulunmazsa saldırgan enerji birikir ve sonuçta ruhsal rahatsızlığa yol açar, dışa vururlarsa enerji boşalır rahatlama olur diyor. Ancak bunun kanıtı bulunamamıştır ve tam tersini kanıtlayan araştırmalar vardır. Bu görüşü destekleyen araştırmalar genellikle hayvanlarla yapılmıştır.
  •  İnsanların saldırgan davranışlarda bulundukça gelecekte saldırgan davranma olasılıklarının arttığı görülmüş. İnsanlarda görülen saldırganlık davranışı hayvanlardakinden farklıdır çünkü insanda saldırgan davranışlarda öğrenmenin rolü büyüktür. İnsanlarda doğuştan gelen davranış eğilimlerinin öğrenme arcılığıyla değişime açık olduğunu gösteren incelemeler var. Örneğin bazı ilkel kabilelerde saldırganlık örneklerine modern dünyadakinden az rastlanılıyor.
  • 2. Saldırganlığın öğrenilir olduğuna bir başka kanıt da; sadece izlemenin bile saldırganlığı arttırdığı görülmektedir. Bir çalışmada çocuklara oyuncak bebeğe şiddet uygulayan bir yetişkinin filmi izlettirilmiş, daha sonra çocuklar aynı bebekle bir odaya bırakıldıklarında aynı davranışları taklit ettikleri, hatta daha fazlasıyla saldırgan davranışlar sergiledikleri görülmüş. Bu filmi izlemeyen diğer bir grup çocuğun aynı bebekle saldırganlık göstermeden oynadıkları görülmüş. 
  • Saldırganlığı tetikleyen nedenlerden biri de hayal kırıklığı, diğer bir deyişle engellenmedir. Amacımıza ulaşma yolunda bizi engelleyen durumlar gerginlik yaratır, bu da saldırgan davranışlarda bulunma olasılığını arttırır. Ancak engellenme duygusu her zaman saldırganlığa yol açar, ya da tek nedenidir diyemeyiz. Yapılan bir araştırmada bir grup çocuk içi çocukların görebildiği oyuncaklarla dolu bir odanın dışında uzun süre bekletilmiş, sonra içeri alınıp oynamalarına izin verilmiş, diğer grup çocuk ise hiç bekletilmeden içeri alınmış. Bekletilen çocuklar daha zarar verici şekilde oyuncaklarla oynamışlar. 
  • Engellenme duygusunun oluşması amaca çok yaklaşmışken daha da kolaydır. Engellenme nedeni beklenmedik ise, veya kanun ya da mantık dışıysa engellenme duygusu artar. Bandura'nın sosyal öğrenme modeli Saldırganlık tıpkı diğer karmaşık sosyal davranışlar gibi öğrenilmiştir. Bir kişinin belli bir durumda saldırgan davranışta bulunup bulunmayacağı pek çok etkene bağlıdır: kişinin geçmiş deneyimleri, durumsal pekiştirici etkenler (engellenme, silah vb. saldırganlığı uyaran etkenler), kişinin saldırganlıkla ilgili düşünceleri ve algısı, sosyal ve çevresel birtakım değişkenler gibi. Sosyal öğrenme modeli saldırganlığın ortadan kaldırılmasında diğer kuramlara göre daha iyimserdir. 
  • Nihayetinde saldırganlık öğrenilmiş bir davranıştır ve onun yerine başka olumlu bir davranış şeklini de öğrenme ile koymak da mümkündür. Saldırganlığı azaltmanın öğrenme modeline göre bir yolu; saldırgan davranışları cezalandırmak (söndürmek) ya da ciddi düzeyde değilse göz ardı edilmesi ( daha çok pekiştirmemek amacıyla) ve bunun yerine yapıcı, uyumlu davranışların ödüllendirilmesi. Özellikle ufak yaştaki çocuklar büyüklerin ilgisini çekmek için saldırgan davranışlarda bulunabilirler. Onlara kızmak, cezalandırıcı da olsa bazı davranışlarla tepki vermek, ilgi göstermek olacağı için saldırganlığı azaltmaktan ziyade pekiştirici olabilir.
  • 3. Çocuğun sosyalleşmesi sırasında saldırgan olmayan modeller sunmak saldırganlığı önlemenin bir yoludur. Anne-baba birbirine saldırgan davranışlarda bulunuyorsa, çocuk televizyonda şiddet içeren programlar izliyor veya etrafında sorunların saldırganlık yoluyla çözüldüğünü görüyorsa saldırganlığı sorun çözücü bir davranış olarak öğrenir, bu tarz davranışların yaşamın bir parçası olduğunu düşünür ve bunu kendi yaşamında da uygulamaya koyar. 
  • Çocuğun saldırgan olmamasını istiyorsak çevresini saldırganlıktan arındırmalıyız. Saldırganlığın azalmasında etkili bir başka etmen de empati, yani kendini başkasının yerine koyma becerisidir. Davranışının sonucunda karşısındaki kişinin neler yaşayacağını hissedebilmesi saldırganlığı önleyici bir etmendir. 
  • ŞİDDET 
  • Şiddet; yakıp, yok eden, saldırgan davranışlar içeren, kaba kuvvet ve beden gücünü kötüye kullanmayı, bireye veya topluma zarar veren eylemleri; taşlı, sopalı, bıçaklı, silahlı saldırıları vb. bir çok ilişki-etkileşim tarzındaki aşırı duygu durumunu ifade edici yaklaşımları içerisinde barındıran bir davranış biçimidir. Şiddet, ayrıca, genel anlamda da öfke, kaygı ve korku duygularının değişik boyutlarıyla dışa yansımasıdır. Şiddet, klasik anlamda düşünüldüğü üzere sadece fiziksel boyutta değil; sosyal, psikolojik, hatta ihmal ve istismar boyutunda da değerlendirilmelidir. Şiddet, günümüzün önemli sosyal sorunlarından biridir. Şiddetin tanımının da genişlemesiyle birlikte, bu konuya olan duyarlılığın arttığı söylenebilir. 
  • Ekonomik ve toplumsal şiddetten, iş yerinde şiddete kadar birçok geniş yaşam alanında ele alınan şiddet, okul şiddeti, gençlik şiddeti, kadına yönelik şiddet gibi yeni kavramları doğurmuştur. Saldırganlık ve şiddet kavramları genellikle eşanlamlı gibi kullanılsa da aralarındaki sınır genellikle tartışma konusudur. Şiddet, saldırganlığın nefret, düşmanlık gibi duygu durumlarının daha da etkinlik kazandığı biçimi olarak tanımlanabilir. 
  • Dünya Şiddet ve Sağlık Raporu’nda şiddet, “Gücün ya da fiziksel kuvvetin; tehdit yoluyla ya da gerçekte; fiziksel zarar, ölüm, psikolojik zarar, gelişme engeli ya da yoksunluğa (ihtimalde ya da gerçekte) neden olacak şekilde; kendine, bir başkasına ya da bir grup veya bir topluma karşı niyetli biçimde kullanılması” olarak tanımlanmıştır. Şiddet içerikli davranışlar:
  • 4.  Öfke patlamaları 
  •  Vurmak,tekmelemek,itmek 
  •  Yaralamak,yaralamaya çalışmak,kavga etmek 
  •  Başkaları ile ilgili tehditler savurmak 
  •  Hayvanlara yönelik acımasız davranışlar
  •   Yangın çıkarmaya teşebbüs etmek 
  •  Eşyalara bilerek zarar vermek 
  • ŞİDDET TÜRLERİ
  •  Fiziksel şiddet: 
  • Tokat atarak, çimdikleyerek, elle, kemerle, sopayla dövmenin sonundabedenin cezaya uğraması anlamına gelir. Bilerek verilen bir ceza olduğu gibi, bir yetişkin ya da yaşça büyük olan bir çocuk tarafından düşünmeden aniden verilen bir tepki olabilir. 
  • Duygusal şiddet:
  •  Reddetme, aşağılama, yoksun bırakma, yıldırma, umursamama, davranış bozuklukları sergilemesine göz yumma. 
  • Sözel Şiddet: 
  • Laf atma, aşağılama, söylenti yayma, saldırgan ifadeler kullanma, tehdit etme, ad takma, eşya ve giysilerle alay etme, 
  • Cinsel Şiddet:
  •  Çocuğun, bir erişkininin cinsel gereksinim ya da isteklerinin doyumu için cinsel nesne olarak kullanılması ya da kullanılmasına göz yumulmasıdır. 
  • Ekonomik Şiddet: 
  • Evsizlik İşsizlik Ekonomik yönden mahrum bırakma Potansiyel tehlike işaretleri 
  •  Evde veya okulda sosyal olarak aşırı içine kapanık olma 
  •  Yoğun bir izolasyon içinde olmak 
  •  Şiddete maruz kalmak 
  •  Başkaları tarafında çabucak kızdırılabilir olmak 
  •  Aşırı alınganlık
  •   Kendine rahat verilmediği duygusunu sık yaşamak 
  •  Okul başarısının düşük olması 
  •  Öfke kontrolünün yetersiz olması ve sık öfke patlamaları yaşamak
  • 5.  Geçmişinde şiddet içeren davranışların bulunması 
  •  Bireysel farklılıklara toleransın olmaması 
  •  Madde kullanmak 
  •  Fevri olmak 
  •  Çok çabuk hayal kırıklığına uğramak ve bunu tolere edememek 
  • SALDIRGANLIK VE ŞİDDETE ETKİ EDEN FAKTÖRLER: 
  • A.AİLE 
  • B.OKUL 
  • C.ARKADAŞ GRUPLARI D.MEDYA 
  •  A)AİLE FAKTÖRÜ: 
  • Saldırganlık ve şiddete etki eden faktörlerden biri ailedir. Her ne kadar ailenin davranışa olan doğrudan etkisinin, ergenlik döneminde yerini akran etkisine bıraktığı ve böylece, aileyle ilgili pek çok risk faktörünün etkisini kaybettiği söylense de bu dönemde ebeveynlerin yeterli gözetimi yani ergen-ana baba ilişkileri önem kazanır. Ayrıca bazı araştırmalar, aile içi çatışmaların ergen erkekler arasındaki şiddet için risk faktörü olduğunu bulmuştur. Anne şefkatinden yoksun büyüyen çocukların saldırganlığa yatkın olduğu belirlenmiştir. Soğuk, itici tutumlarla çocuk yetiştirme, saldırganlığı geliştirmektedir. 
  • Çocuktaki saldırganlığın da ebeveynde itici tepkilerin oluşumuna neden olabileceği, bu durumun da saldırganlığı daha çok besleyeceği bildirilmiştir. Çocuk yetiştirme tarzı itibariyle gevşek çocuk yetiştirme tutumuyla birlikte, çocuğa karşı, itici ve düşmanca bir tavır içerisinde olan ailelerde en yüksek oranda saldırgan çocuklar yetişmektedir Pek çok araştırmacı, şiddet döngüsünü sosyal öğrenme modeliyle açıklamaktadır. Yapılan araştırmalar, daha önce istismar geçmişi olanların olmayanlara göre daha fazla şiddet uyguladığını, daha saldırgan ve yıkıcı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca benlik kontrolü zayıf olan, saldırgan davranan ya da şiddet uygulayan ana babalar, çocukları için rol modeli olurlar.
  •  Araştırmalar, saldırgan ana babaların saldırgan çocuklara sahip olduğunu ana babaların cezalandırıcılığı ile akran grubu içinde gösterilen saldırganlık
  • 6. arasında ilişkiler olduğunu ortaya koymaktadır Aileler bazen de çocuklarının şiddet kullanmasını kabul ederek bu tür davranışlara katkıda bulunurlar. Çocuk için arkadaşlığı, paylaşmayı ve saldırganlığın boşalmasını sağlayan en doğal etkinlik oyundur. 
  • Çoğu anne-baba oyun sırasında çocuğun arkadaşlarına ya da oyuncaklarına karşı sergilediği saldırgan davranışları “aferin”, “iyi yapmışsın” ya da “sen de vursaydın” gibi ifadelerle pekiştirmektedir. 
  • Buna benzer şekilde çocuğun istediklerini bağırıp çağırarak, ağlayarak, vurup kırarak çevresindekilere kabul ettirmeye çalışması da engellenmez ve denetlenmezse ödüllendirilmiş olur. Bu durumlar, çocuğun saldırgan davranışları benimsemesine ve kişilik özelliği haline getirmesine neden olabilir. 
  • Aynı durum ergenlik dönemi için de geçerlidir 
  • Çocuklarda şiddetin ve saldırganlığın nedenlerini açıklayan 
  • Dodson’a göre çocuklar; 
  • • Anne-babaları psikolojik ihtiyaçlarını yerine getiremedikleri ve onda nefret, öfke, şiddet duygularını uyandırdıklarında,
  •  •Şiddete başvuran anne-babalarını taklit etmeleriyle, 
  • • Gösterecekleri şiddet hareketlerine (örneğin, bir başka çocuğu dövmesine) anne babaları karşı çıkmadığında, 
  • • Genel olarak şiddet duygularını uygun şekilde boşaltma olanağı bulamadıklarında şiddete yönelebilirler. 
  • AİLELER NELER YAPMALIDIR? 
  • Çocuklarınıza yönelik sevgi ve ilginiz sürekli ve tutarlı olsun:
  •  Kendisini güvende hissedebilmesi ve diğerlerine güvenebilmesi için, her çocuğun anne-babasıyla ya da bir yetişkinle bir "bağ" kurabilmesi gerekir. 
  • Kendisine sevgi ve ilgi gösteren bir yetişkinle böyle bir bağ kuramayan bir çocuğun, düşmanlık duyguları içinde gelişmesi ve "zor" bir genç olması ihtimali vardır. Kendileriyle çok küçük yaşlardayken ilgilenilmiş çocuklar arasında , "sorunlu davranışları" olan gençlere daha az sayıda rastlanmaktadır. 
  • Bir çocuğa her zaman sevgi gösterebilmek hiç de kolay bir şey değildir. Hatta eğer genç, deneyimsiz ya da çocuğunu tek başına yetiştirmek durumunda kalan bir anne ya da babaysanız, çocuğunuz hasta ya da özel ihtiyaçları olan özürlü bir çocuksa, bu iş daha da zordur. 
  • Eğer çocuğunuzu idare etme konusunda herkese göre daha fazla zorlanıyorsanız, bunu çocuğunuzun doktoru ile ya da bir başka hekimle tartışınız. Eğer çocuğunuzun görünen tıbbi bir problemi yoksa, bu durumda bir psikoloğa başvurabilirsiniz.
  • 7. Çocukların kendi akıllarının olduğunu unutmamak çok önemlidir. Çocuklarınızın giderek artan bağımsızlık ihtiyaçları ve bu ihtiyacı doyurmaya yönelik davranışları bazen sizleri kızdırabilir ya da hayal kırıklığına uğratabilir. Onlara herhangi bir tepki göstermeden önce, durumu çocuğunuzun bakış açısından değerlendirme konusunda göstereceğiniz istek, sizin de kendi duygularınızla baş etmenize ve daha sabırlı davranmanıza yardımcı olur.
  •  Çocuklarınıza öfke ve düşmanlık dolu sözler ve davranışlarla tepki vermekten kaçınmak için elinizden geleni yapın. Çocuklarınızı gözetim altında yönlendirin Çocuklar kendi ayakları üzerinde duruncaya kadar, cesaretlendirilmek, korunmak ve destek almak için ebeveynlerine muhtaçtırlar. Uygun yönlendirme ve gözetim olmadığı zaman, ihtiyaç duydukları bu rehberlikten yoksun kalacaklardır. Araştırmalar, zamanında ve yapıcı bir yönlendirme almayan çocukların davranış problemleri olduğunu göstermektedir. 
  • Çocuklarınızın her zaman nerede olduğunu, arkadaşlarının kimler olduğunu bilmekte ısrarlı olun. Çocuklarınızı kendiniz gözetemeyecekseniz, bir başka yetişkinin gözetiminin altında olduklarından emin olun. Çok kısa bir süre için bile olsa çocuklarınızı evde yalnız bırakmayın. 
  • İlk-okul yaşındaki ve daha ileri yaşta olan çocuklarınızın, bir yetişkinin gözetiminde yapılan, okul-dışı spor faaliyetlerine, eğitim programlarına ya da düzenli ve yapılandırılmış eğlencelere katılmalarını teşvik edin. Değerlerine saygı duyduğunuz kurum, kuruluş ya da bireylerin yönetiminde olan toplumsal programlara kaydettirin. Gözetim altında yapılan eğlence faaliyetlerine çocuklarınızla birlikte gitmeye çalışın ve diğer kişilerle ilişkilerini izleyin. 
  • Diğer çocukların aşağılayıcı, tehditkar, küfürlü konuşmalarına onun nasıl cevaplar verdiğine; vurma, çarpma davranışları ile öfke ifadelerine nasıl tepki gösterdiğine dikkat edin. Kızgınlık ve öfkenin ifadesi için bu tür davranışların uygun yöntemler olmadığını çocuğunuza anlatın ve benzer biçimde davranmasını engelleyin. 
  • Çocuklarınıza uygun davranışları öğretebilmek için kendiniz model olun Çocuklar genellikle taklit ederek öğrenirler. Ailelerinin değerleri, tutumları ve davranışlarının onlar üzerindeki etkisi büyüktür. 
  • Saygı, dürüstlük, ailemizden ve akrabalarımızdan gurur duymak gibi değerler, çocuklarımız için önemli bir güç ve güven kaynağı olabilirler. Çocuğunuzun olumsuz arkadaş baskısı altında olduğu, şiddetin yoğun rastlandığı bir ortamda yaşadığı ya da davranış bozuklukları olan öğrencilerle aynı okullara gittiği durumlarda bu değerler özellikle önemlidir. 
  • Çocukların çoğu, bazen saldırganlaşıp bir başka insana vurabilirler. Bu tür şiddete yatkın davranışların olası tehlikeleri hakkında çocuklarınızla konuşurken kesin olun. Sorunlarını şiddete başvurmadan daha yapıcı yöntemlerle çözmüşse, onu bunun için takdir ettiğinizi hemen belirtin ve ödüllendirin. İyi davranışlarına daha fazla dikkat gösterilerek ve takdir edilerek, çocukların bu davranışlarını tekrar etmeleri ve sürdürmeleri sağlanabilir.
  •  Çocuklarınızın sorunlarını saldırgan olmayan yöntemlerle çözmelerine yardımcı olabilmek için şu tür önerilerden yararlanabilirsiniz. Sorunlarını onlarla birlikte tartışın.
  • 8. Sorunlarını şiddet kullanarak çözmeye kalkarlarsa neler olabileceğini sorun. Sorunlarını şiddet kullanmadan çözmeye kalkarlarsa neler olabileceğini sorun. Bu tür bir, "birlikte sesli düşünme" egzersizi, çocuklarınızın şiddete başvurmanın yararlı bir yöntem olmadığını görmelerinde yardımcı olacaktır. 
  • Anne-babalar bazen farkında olmadan şiddet dolu davranışları teşvik edebilirler. Örneğin bazı ebeveynler, erkek çocuklarının kavga etmeyi öğrenmeleri gerektiğini ileri sürerler. Çocuklarınıza anlaşmazlıklarını, tehdit, yumruk ya da silah kullanarak değil, sakin ve yerinde kullanılan sözcüklerle çözmelerini öğretin. 
  • Boş zamanları için yapıcı, şiddet-dışı oyunlar, faaliyetler bulmalarında çocuklarınıza yardımcı olun. Onlara sizin de bir zamanlar hoşlandığınız oyunları, spor faaliyetlerini, hobileri öğreterek, kendi beceri ve yeteneklerini geliştirmelerinde destek olun. 
  • Küçük çocuklarınıza hikayeler okuyun, daha büyüklerini kütüphanelere götürün ya da akrabalarınız arasından değer verdiğiniz, hayran olduğunuz, çevresi ve diğer insanlar için bir şeyler yapmış olanların hayat hikayelerini anlatın. 
  • Çocuklarınıza vurmayın Çocuklarınıza ceza vermek için onları tokatlamak, onlara vurmak ya da dayak atmak gibi davranışlar; onlara sorunlarını vurup kırarak çözmenin uygun olacağı; ceza vermeleri gerektiğinde onların da benzer şekilde cezalar verebilecekleri mesajını vermektedir. 
  • Fiziksel cezalar istenmeyen davranışları ancak belli bir süre için durdurabilmektedirler. Hatta çocukların çok sert cezalara bile uyum yapabildiği bu nedenle de cezanın hiç bir etkisi kalmadığı bilinmektedir. Oysa ki fiziksel olmayan disiplin yöntemleri çocukların duygularıyla daha kolay başa çıkmalarına yardımcı olmakta; sorunlarını şiddet-dışı yöntemlerle çözebilecekleri yolları öğretmektedir. Bu konuda bazı önerileri şöyle sıralayabiliriz. 
  • Çocuğunuzun her yaşı için bir dakika sürecek şekilde, sesini çıkarmadan bir köşede oturmasını isteyebilirsiniz. (Bu yöntem çok küçük çocuklarla kullanılamaz) Bazı izinlerini ya da harçlığını geri alabilirsiniz Arkadaşları ile çıkmasına ya da bazı okul/toplum etkinliklerine katılmasına izin vermeyebilir evden dışarı çıkarmayabilirsiniz (Bu ceza daha çok büyük yaştaki çocuklar ve ergenler için uygundur) Harçlığın, önceden verilmiş izinlerin geri alınması ya da evden dışarı çıkarmama gibi cezaların, tutarlılıkla ve kısa süreler için uygulanması daha uygundur. 
  • Hata yaptıkları zaman çocukların bu hatalarını düzeltebileceklerine inanabilmeleri lazımdır. Hatalardan nasıl öğrenilebileceğini onlara gösteriniz. Hatalarını bulmalarına, gelecekte benzer hataları yapmaktan nasıl kaçınabileceklerini anlamalarına yardımcı olunuz.
  • 9. Bu tür durumlarda çocuklarınızı aşağılamamanız, utandırmamanız özellikle önemlidir. Çocuklarınızın her zaman için sizin sevginizi ve saygınızı hissetmeye ihtiyaçları vardır. Davranış değiştirme yöntemlerinden biri de hatalı davranışları cezalandırmak yerine, olumlu davranışları ödüllendirmektir. 
  • Takdir etme, ilgi, şevkat göstermenin en etkili ödüller olduğunu unutmayın. Kurallarınız ve disiplin yöntemleriniz konusunda tutarlı olun Bir kural belirlediyseniz onu yerine getirin ve vazgeçmeyin.
  •  Çocukların kendilerinden hangi davranışların beklendiği konusunda açıklığa ve belirginliğe ihtiyaçları vardır. Oluşturduğunuz bir kuralın yerine getirilmesi konusunda gelişigüzel biçimde davranırsanız, bu sadece çocuklarınızın kafasını karıştıracaktır ve "kaçamak yollar" aramalarını destekleyecektir. 
  • Kurallarınızı oluştururken olanaklar ölçüsünde çocuklarınızın da katılımlarını sağlamaya çalışın. Neyi beklediğinizi ve kurallara uyulmadığı zaman ne tür sonuçlarla karşılaşacaklarını açıklayın. Böyle bir yaklaşım, onların hem kendileri hem de çevrelerindeki insanlar için en iyi olanı elde edebilmeleri amacıyla neler yapmaları gerektiğini öğrenmelerini sağlayacaktır. Çocuklarınızın ateşli silahlara ulaşamayacaklarından emin olun Silahlar ve çocuklar çok öldürücü bir bileşimdir ve bir araya getirilmemelidir. 
  • Eğer kullanıyor ya da evinizde bulunduruyorsanız, silahların ya da diğer öldürücü araçların tehlikeleri konusunda çocuklarınızı bilgilendirin. Eğer evinizde tabanca ya da tüfek varsa, içini boşaltıp, kurşunları ve silahları ayrı ayrı kilitli dolaplarda saklayın. Doldurulmamış bile olsalar bu silahları asla çocuklarınızın bulabilecekleri yerlerde saklamayın.
  •  Asla üzerinizde tabanca ya da öldürücü bir silah taşımayın. Silah taşımanın çocuklara verdiği mesaj, sorunların silahlarla çözülebileceğidir. Çocuklarınızın çevrenizde ya da evinizde şiddet görmelerini önlemeye çalışın Evdeki şiddet çocuklar için korkutucu ve zararlıdır. Çocukların korku duymadan, sevgi içinde yaşayabilecekleri güvenli bir eve ihtiyaçları vardır. 
  • Evinde şiddete tanık olan çocukların, ileride mutlaka şiddet gösterecekleri söylenemese de karşılaştıkları sorunları şiddete başvurarak çözmeye "yatkın" olacakları söylenebilir. Evinizi şiddetten uzak, güvenli bir yer haline getirmek için elinizden geleni yapın ve kardeşler arasındaki şiddet içeren davranışları kesinlikle engelleyin. Anneler babalar arasındaki düşmanlık ve saldırganlık dolu kavgaların da çocukları çok korkutacağını ve onlar için kötü örnekler oluşturacağını unutmayın. 
  • Eğer evinizdeki bireyler birbirlerini sözel ya da fiziksel yöntemlerle incitiyorlarsa ya da kötüye kullanıyorlarsa, çevrenizdeki bir psikologdan yardım almanızı öneririz. Bu profesyonel kişi, sizin ve ailenizin, şiddetin hangi nedenlerle oluştuğunu ve durdurulabilmesi için neler yapılabileceğini anlamanızda yardımcı olacaktır.
  • 10. Bazen çocuklarınızın sokaklarda, okulda ya da evde şiddete maruz kalmasını engelleyemeyebilirsiniz. Bu durumlar olduğunda, yaşadıkları korku duygularıyla baş edebilmeleri için kendilerine yardım etmeniz gerekebilir. Onlara bu konularda yardımcı olabilecek kişiler arasında okulundaki rehber öğretmeni ya da bir psikologu sayabiliriz. Çocuklarınızın medyadaki şiddete çok fazla maruz kalmalarını önlemeye çalışın Televizyonda, sinemada ya da bilgisayar oyunlarında çok fazla şiddet izlemenin de çocuklarda saldırgan davranışlara yol açtığı bilinmektedir. 
  • Bir ebeveyn olarak çocuğunuzun izlediği şiddet miktarını kontrol altında tutabilirsiniz. Aşağıda bazı öneriler bulacaksınız: Televizyon izlemeyi günde bir ya da iki saat ile sınırlandırın. Çocuklarınızın hangi televizyon programlarını izlediklerini, hangi filmlere gittiklerini ve hangi tür bilgisayar oyunlarını oynadıklarını bilin. Televizyon programlarında, sinemalarda ve bilgisayar filmlerinde izledikleri şiddet hakkında onlarla konuşun. Bu tür davranışların gerçek hayatta ne kadar acı verici olduklarını ve ne tür ciddi sorunlara yol açabileceklerini anlamalarını sağlayın. Sorunların şiddet kullanmadan nasıl çözülebileceğini onlarla tartışın Çocuklarınıza şiddet kurbanı olmayacakları yolları öğretmeye çalışın.
  •  Çocuklarınızın şiddet kurbanı olmamaları için ne tür önlemler almaları gerektiğini öğrenmeleri çok önemlidir. Bu konuda yani kendinizi ve çocuklarınızı şiddetten korumanızda yardımcı olabilecek bazı yollar önerebiliriz: 
  • Çocuklarınıza çevrenizdeki güvenli sokak ve caddelerin hangileri olduğunu öğretin Her zaman için aydınlık, kalabalık yerlerde ve bir arkadaşla yürümelerini öğüt verin Gördükleri kuşkulu davranışları ya da tanık oldukları suçları size, öğretmenlerine, güvenilir bir başka yetişkine ya da polise bildirmelerinin ne kadar önemli olduğunu anlamalarını sağlayın. 
  • Polis Acil 155 nolu telefondan nasıl arayacaklarını öğretin. 
  • Kendilerine zarar vermeye kalkan biri olduğunda , "Hayır" deyip kaçmalarını ve güvenilir bir yetişkine bu konuyu mutlaka söylemeleri gerektiğini anlatın. Yabancılarla konuşmanın tehlikelerini vurgulayın. Bilmedikleri ve güvenmedikleri kimseye kapıyı açmamalarını ve bir yere gitmemelerini öğütleyin. Çocuklarınıza şiddete karşı olmalarını öğretin Şiddete karşı davranışlar sergiledikleri her ortamda çocuklarınızı destekleyin ve ödüllendirin. Arkadaşlarından birinin diğerine vurduğu, küfrettiği, tehdit ettiği durumlarda çocuğunuza sakin ama kesin sözcüklerle nasıl tepki gösterebileceklerini öğretin. Şiddete karşı durmanın ve direnç göstermenin, daha fazla cesaret gerektirdiğini anlatın.
  • 11. Çocuklarınızın farklı yörelerden, farklı aile yapılarından gelen kişilerle geçinmelerine, onları kabullenmelerine yardımcı olun. İnsanları sadece farklı oldukları için eleştirmenin ve etiketlemenin acı verici, incitici olduğunu öğretin ve kesinlikle bu tür davranışlara izin verilmeyeceğini anlamalarını sağlayın. Şiddeti başlatan ya da cesaretlendiren sözcükleri kullanmanın ya da şiddet dolu davranışları sessizce seyretmenin, yanlış ve zararlı olduğunu anlatın. Tehditlerin ve itip-kakmanın şiddeti körükleyen davranışlar oldukları konusunda kendilerini uyarın. 
  • B)OKUL FAKTÖRÜ: 
  • Okul içi şiddet, erişkinlerin tepkisel yaşamının en açık bir şekilde görünen şekillerinden biridir. Okul içi şiddet bireysel olabileceği gibi, çeteleşme olarak bilinen grup davranışı şeklindeki boyutu da vardır. Çocuklar hem şiddetin uygulayıcısı, hem de şiddetin mağdurudurlar. Şiddet hem psikolojik, hem de sosyolojik bir sorun olarak ele alınmalıdır. Son günlerde öğrenciler arasında şiddet olaylarının medyada sıklıkla yer alması, okulda şiddet olaylarının kaygı verecek düzeye ulaştığı şeklindeki tartışmaları da beraberinde getirmiştir.
  •  Öte yandan ülkemizde bazı okullarda öğretmenler can güvenliklerinin olmadığını belirterek ilgili makamlara başvurması, okul içi şiddetin ne derece tehlikeli boyutlara vardığını göstermektedir. Toplumsal koşullardaki hızlı değişime uyumdaki güçlüğün şiddete yol açtığı öne sürülmektedir. Değişimden en çok etkilenen kesimin çocuk ve gençler olması, okul ve çevresinin şiddet uygulanan yerler haline gelmesine neden olmaktadır. 
  • Okulda şiddet; öğrenciler arasında, öğretmenlerin öğrencilere ve öğrencilerin de öğretmenlere yönelik şiddeti şeklinde görülmektedir. Gençlerin şiddete başvurmaları birçok farklı perspektiften ele alınmaktadır. Toplumsal yaşamdan soyutlanma, kent yaşamına uyum gösterememe gibi sorunlara tepki olarak gençler arasında şiddet eğilimleri oluşmaktadır. 
  • OKULDA NELER YAPILABİLİR?
  •  Okullardaki şiddet, toplumsal şiddetin bir parçasıdır. Eğer okullarda öğrencilerin suç ve şiddet davranışlarından arındırılması isteniyorsa toplumdaki her meslek grubunun üzerine düşen görevler vardır. Bunları dikkate almadan sadece öğretmen ve okul idarecilerini sorumlu tutmak ve suçlamak yetersiz kalmaktadır. 
  • Okul ortamı, çocuğun yaşamındaki en önemli toplumsal yapıdır. Şiddet, sıklıkla kişiler arası ilişkilerde bir çatışma ve çözüm stratejisi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, öğrenci-öğretmen ve anne-baba için, çatışma çözme, problem çözme, arabuluculuk stratejileri konularında eğitim düzenlenmelidir.
  • 12. Okullarda "Krize Müdahale" programı olmalı.
  •  "Krize Müdahale" programı okullarda şiddet ve suç ile karşılaşıldığında izlenecek yol, irtibata geçilecek kişi ve kurumlar, öğrenci ve velilerin nasıl bilgilendirileceği konularında olmalıdır. Şiddetin az görüldüğü güvenli okulların en temel özelliği, okul çalışanları, aile ve öğrenci arasındaki olumlu ilişki bağlarının kurulmasıdır. 
  • Öğrenci-öğretmen ve anne-baba ilişkisinde kişisel paylaşımların önemi vurgulanmalıdır. Veliler tarafından öğrencilerin, özellikle okul dışı davranışları izlenmelidir. Öğrencilerin problemleri, yapılacak periyodik veli toplantılarında dile getirilerek yanlış ve zararlı davranışlardan korunmaları için velilerin de sorumluluğu bulunduğu hissettirilip özellikle okul dışı davranışların izlenmesi için katkıları istenmelidir. Şiddete karşı koymak için okul veli işbirliği önem kazanmaktadır. 
  • Okullarda rehberlik uzmanlarının, toplum içersinde aile danışmanlıkları ve yönlendirme merkezlerinin sayıları arttırılmalıdır. Rehberlik uzmanı ile sorunlu öğrencilerin yapıcı görüşmeleri, öğrencilerin yaşam tarzlarının değişmesinde önemli bir rol oynayabilir. Öğretmenleri pedagojik yeterliliğini arttırılarak öğrencilerine önleyici rehberlik yapmaları sağlanmalıdır. Okullarda suç, ceza, şiddet, saldırganlık ve zorbalık hakkında öğrenci ve öğretmenlere bilgilendirici, aydınlatıcı ve eğitici etkinlikler düzenlenmelidir. 
  • C) ARKADAŞ GRUPLARI FAKTÖRÜ: 
  • Akran grupları ergenlikte oldukça önemli bir yere sahiptir. Çünkü arkadaşlık ilişkileri ergenin yaşamında kendini kanıtlama için önemli bir kaynaktır. Gençler, yetişkinliğe yaklaştıkça akranların onayını kazanma isteği belirginleşir, akranların davranışı ve standardı onlar için önem kazanır. 
  • Arkadaşlık toplumsallaşma sürecinde önemlidir ancak gençlik döneminin özellikleri bu etkiyi artırmaktadır. Zayıf sosyal bağlara sahip olan, yani uygun sosyal etkinliklerde yer almayan ve okulda popüler olmayan ergenler de, antisosyal, sapkın davranışlarda bulunan akran gruplarında yer alan ergenler kadar şiddet davranışına yönelme konusunda risk grubuna dahildir. Bu iki tür akran ilişkisi genellikle birbiriyle ilişkilidir. Akranları tarafından reddedilen ve sevilmeyen ergenler, antisosyal ya da sapkın davranışları olan arkadaş gruplarınca kabul görebilirler. 
  • Üçüncü bir risk faktörü ise çeteye katılmadır. Çeteye dahil olma, şiddet riskini artırır. Bu üç faktör bağımsız etkilere sahiptir. Bazen birbirleriyle ilişkilidirler ve ergenlikte şiddeti tahmin etmede güçlü belirleyicilerdendir Ergenlik döneminde gençlerin ilgileri karşı cinse yönelmekte ve bu yüzden kendi arkadaşlarıyla sorunlar yaşamakta ve bu sorunları çözmek için şiddete başvurmaktadırlar. 
  • Yine okullara devam etmekte olan öğrenciler ders ve devam yüzünden öğretmenlerle karşı karşıya gelmekte ve iletişim kurmakta zorlanıp kendilerini şiddet yoluyla ifade etmeye çalışmaktadırlar.
  • 13. D) MEDYA FAKTÖRÜ: 
  • Medyadaki şiddet gençlikte şiddeti etkileyen bir başka faktördür. Ülkemizde bazı çok sevilen ve çok seyredilen programlarda, televizyon dizilerinde, filmlerde, müzik kliplerinde, kamera şakalarında ve hatta asıl görevi tarafsız haber vermek olan haber programlarında ve şovlarda kişiler arası ve toplumsal şiddetin büyük ve asıl tema olarak verildiğini görmekteyiz. Yapılan çalışmalarda, televizyonun olumsuz etkileri saptanmıştır. 
  • Bunlar;
  •  • Saldırganlık ve şiddete neden olmak 
  • • Bireyi, aile ve arkadaşlık ilişkilerinden uzaklaştırmak 
  • • Tüketim davranışlarını değiştirmek 
  • • Fantezi dünyasını çok canlı sunarak gerçeklerden uzaklaştırmak
  •  • Hareketsizliğin, fiziksel gelişimi olumsuz etkilemesi 
  • • Okuma zevkini azaltmak ve okuma süresini kısaltmak. Televizyondaki şiddetin çocukları etkileme şekli ve süreci ile ilgili üç tür mekanizma ve etkiden söz edilmektedir: 
  • a) Gözlemsel öğrenme: 
  • Bireyler medyada gördükleri şiddet olayları ile daha önce davranış dağarcıklarında olmayan insanlara zarar vermenin ve şiddetin yeni biçimlerini öğrenerek davranış dağarcıklarına katmaktadırlar. 
  • b) Kontrolün kaybolması:
  •  Saldırgan davranış ve eylemleri izleyenlerin saldırganlık ve şiddete karşı olan engelleyici kontrol mekanizmaları gevşemektedir. 
  • c)Duyarsızlaşma: 
  • İzleyicilerin saldırgan davranışlar ve onun kurbanlarda yarattığı sonuçlarına karşı olan duygusal tepkileri azalmaktadır. Çünkü şiddet görüntüleri olağanlaşarak ve kanıksanarak, sanki gerçek değillermiş gibi algılanmakta ve zaten görüntüler asla gerçeğin yerini tutmamakta, şiddet medyaya olanca çıplaklığıyla yansıyamamakta, adeta tül bir perde altına alınmaktadır. 
  • Sonuç olarak kişi artık bu olaylara duygusal bir tepki gösterse bile bu çok az olmaktadır. 
  • TELEVİZYON PROGRAMLARI DIŞINDA ÇEŞİTLİ OYUNLARDA BİREYLERİ ŞİDDET VE SALDIRGANLIĞINA YÖNELTİR:
  • 14. Saldırganlık ve şiddet eğilimini arttıran oyunlar: 
  •  1- Yıkımın bulunduğu fakat insana karşı şiddet içermeyen( Mario, Diablo) 
  •  2-İnsana karşı şiddet içeren( GTA, Godfather) 
  •  3- İnsana karşı fantastik şiddet içeren (Oblivion, World of Warcraft, Knight online) 
  •  4- Aksiyon ama tırmanmış şiddete (Mortal, Street fighter) sahip diye sınıflandırabiliriz. Yıkımın bulunduğu fakat insana karşı saldırganlığı olmayan oyunlar: Bu tür oyunlarda saldırganlık içeren unsurlar vardır. Fakat bu unsurlar insana yönelik değildir. Genellikle insan dışı yaratıklara, gerçeküstü efsanevi varlıklara yada canlı olmayan şeylere karşıdır. İnsana yönelik saldırganlığı olan oyunlar: 
  • Bu tür oyunlar insan dahil bir çok varlığa karşı olabilecek saldırgan unsuru içeren oyunlardır. Bu saldırganlık adam öldürme, gasp, hırsızlık gibi bir çok şekilde karşımıza çıkabilmektedir. Ayrıca strateji dediğimiz türdeki oyunlarda bu şiddet ve saldırganlık ülkeler ve ırkların savaşı olarak oyun içinde yer almaktadır Saldırganlık İçeren Aksiyon Oyunlar: Bu tür oyunlar oldukça hareketli bir serüven ve hikaye içerisinde gerçekleşen ve saldırganlık unsurlarını bolca barındıran oyunlardır.
  •  Medya neler yapabilir? Televizyonlarda yayımlanan şiddet içerikli film ve diziler, çocukların ayakta olmadıkları saatlere, kaydırılmalı veya seyrettirilmemeli, televizyon seyretme konusunda anne ve babalar kendilerini disipline ederek çocuklarına örnek olmalıdırlar. 
  • SALDIRGANLIK VE ŞİDDETİ ENGELLEMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR? 
  • Geleceğin psikolojik danışman ve rehber öğretmenleri olarak saldırganlık ve şiddet olayları karşısında neler yapabiliriz? Saldırgan davranışlar gösteren öğrencinin bu tür davranışlar yerine spor, bilgisayar, güzel sanatlar etkinlikleri, akademik çalışmalar gibi çeşitli alanlara yönelmeleri sağlıklı davranışlar geliştirmelerini kolaylaştırabilir. Okul idaresi ve okul psikolojik danışmanı öğrencilerin saldırgan davranışların yerine alternatif yeni davranışları öğrenmesinde rehberlik yapmalıdır. Rehber öğretmenler, okul idaresi, okuldaki öğretmenler ve öğrenci velileri ile diyalog halinde ve iş birliği içinde olmadırlar. Sorunların çözümünde özellikle öğretmen-öğrenci-aile iş birliği çok önemlidir.
  • 15. Öğrencilerin hangi durumlarda nasıl davranmaları gerektiğine ilişkin bilgiler içeren kılavuzlar hazırlamalıdır. Bu kılavuzlarla kurallara uyulmadığı zaman hangi yaptırımlarla karşılaşacakları bildirilmeli ve bu yaptırımlar bütün öğrencilere aynı şekilde uygulanmalıdır. Hem şiddete maruz kalan hem de şiddeti yapan öğrencilere yönelik psikolojik yardım hizmeti sunulmalı Öğrenciler arasında ciddi bir kavgaya tanık olduğunuz zaman neler yapmalısınız?
  •  • Kavganın yapıldığı yere doğru hızlı adımlarla yürüyün, ama koşmayın
  •  • Öğrencilerin birbirinden ayrılmalarını ve uzaklaşmalarını sağlayın.
  •  • Saldırganla mağduru birbirinden uzak tutun. 
  • • Kavgaya karışan herkesi kendi yerine gönderin.
  •  • Kavga eden öğrencilere kendinizi tanıtın. 
  • • Kavganın tam ortasında değil biraz uzakta durun, varsa gözlüklerinizi çıkarın
  •  • Otoriter bir ses tonuyla somut emirler verin
  •  • Müdahale sırasında kendi kişisel otoritenizi değil kuralları uygulayın.
  •  • Fiziksel güç kullanmaktan kaçının. 
  • • Gerekiyorsa yaralananlar için tıbbi yardım sağlayın.
  •  • Olaya katılan öğrencilerin kimlik bilgilerini, sayısını, yaşlarını, varsa olayda kullanılan suç aletlerini ve olay yerini inceleyerek olayla ilgili tutanak hazırlanır, idare ve öğretmenler haberdar edilir.
---------

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...