05 Şubat 2012

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ ŞİİRLERİ


TOPRAK - MAZİ
















Gel arkadaş, gel seninle az dertleşelim:

Okuyarak hayat denen koca kitabı

Gönüldeki yaraları biraz deşelim.


Gömdüm kara topraklara melekten iyi,

Perilerden nazlı, güzel bir sevgiliyi.

Derin derin sızlıyor gönlümde yaram,
Bana artık her saadet olmuştur haram.

Beni sardı kefen gibi mazinin tülü,
Yere batsın bu toprakla bu korkunç mazi!
Orda çünkü sevgilimle sevgim gömülü…
Hey arkadaş sözünü bil, hem kendine gel,
Bahtiyarlıklara olmaz ölümler engel.
Bir sevgili kızı senden aldıysa toprak
Bun a katlan, toprak için çünkü bu bir hak!

Hem yaratan, hem büyüten topraktır bizi,
Üzerinde işitiriz ilk ninnimizi;
Fışkırttığı serin sular bize can verir;
Ormanları gönlümüze heyecan verir.

Hey arkadaş sende insaf duygusu yok mu?
Sana her şey veren, seni büyüten toprak
Senden bir tek kız aldıysa acaba çok mu?

Doğup ölmek… Millet için bunlar bir hızdır,
Toprak bizim beşiğimiz, mezarımızdır.
Toprak bizim anamızdır… İnsan yasına
Kapılarak nasıl söver öz anasına?

Hakikat ne şu göklerin derinliğinde,
Ne suların şairane serinliğinde…
Aristo'nun mantığında zerresi yoktur,
Fisagorda, Eflâtunda nebzesi yoktur.
Mefkûreler âleminde olunca kıtlık
Kafaların içerisinde başlar çıfıtlık:
Bir budala "zulüm yeter!" diye haykırır,
Bir it çıkar "proleter" diye haykırır!

Bir hayvanda hâkim olur cinsî heyecan,
Froyt denen yahudiye gider verir can…
Kimi kördür… Kendisine büyük gelir pek
Lenin denen o maskara vatansız köpek…

O ne felsefe ne de "din"in "hiç"inde,
O, toprağın asırlardan beri içinde…
Hakikati bulmak için onu eşmeli,
Yükselmekten bir şey çıkmaz, derinleşmeli…
Göğe doğru yükselenler bir gün yorulur,
Derinleşen hakikati toprakta bulur.
Şu ne başı, ne de sonu olmayan toprak
Gömdüğümüz vücutlardan gıda alarak
Bize hayat verir, bize tarih, mazi yaratır.
Mazi köhne kitap değil, şanlı bir satır…

Mazi ırkın yarattığı çoksun bir seldir,
Mazi bizim alnımızı göğe yükseltir,
Geçmişlerin gecesinden ışık alırız…

Bir düşünsen mazideki olan işleri
Hâdisatın büyüklüğü seni şaşırtır.
İstersen gel yad edelim o geçmişleri…

Kaynar elbet damarında halis Türk kanın,
Damarında çünkü kanı var "Atilâ"nın,
Avrupa'nın her ırkından toplanan ordu
Onu Galya ovasında zorla durdurdu.

İradesi yenilmeden sinirle ete
Vatan için karısını bırakan "Mete"
Yasa için kardeşini öldüren "Çingiz"

Yeryüzünde bırakmadan küçücük bir iz
Geçip giden milyonlarca adsız kahraman,
Ki her biri bugün bize vermektedir şan,
Bu erlerin cisimleri toprakta kaldı,
Hangisini hangisinden üstün tutmalı?
Her birisi bu toprağın, bu ırkın malı…
"Tonyukuk"un gizlenmiştir dehâ kanında,
Bismark onun at uşağı olmaz yanında…

"Alp Arslan"la "Kılıç Arslan" şanlı bir fasıl
Avrupa'yı rezil eden "Yıldırım"… Nasıl?

Düşünsene ne biçim bir kahraman erdir
Ankara'da Yıldırımı eriten "Demir"…

Bu kadar mı? Bu saydığım ancak bir kaçı!
"Katerin"le neler yaptı acaba "Baltacı"?
Anafarta cephesinde kim durdu en son?
İlk dayağı kimden yedi kuduz Napolyon?

Sevdiğin kız şu toprağa eğer girdiyse,
Sen toprağı eskisinden fazla benimse.
Bil ki toprak ebediyen senin olmuştur.

Bu dünyada bizim bir genç kızı sevmemiz
Filhakika gayet doğru, hem de çok temiz
Bir gayedir… Fakat bunun hududu dardır…
Sevgiliden sevgili bir mefkûre vardır.
Biz kız solar, yahut senin tükenir aşkın,
İnsan kalmaz uzun zaman neşeli, taşkın…
Ya mefkûre? Ebediyet onunla birdir,
Kişioğlu müebbeden ona esirdir.

En mukaddes iki "Var"a böyle söversen,
Toprak ejder, mazi kanlı bir gece dersen,
İleriye bakamazsın, gözün kamaşır.
İstikbali kucağında bu mazi taşır…
Arkasında olmasaydı şanlı bir mazi

Bu milletten çıkar mıydı bir büyük "GAZİ"?
Kara toprak yine bizden gıda almasa
Kalır mıydı aramızda türe yasa?
Mazi bizim atamızdır, toprak anamız,
Biri bizi yetiştirir, biri verir hız.
Bu toprağa nasıl dersin kara bir ölü
Ki bağrında bütün şanlı ecdat gömülü.

Yabancılar bir gün yine akın ederse,
Ve zaferi kendisine yakın ederse,
Sevgilimi aldı diye bu kara toprak
Tarihin ün meydanında uzun kalarak
O toprağın uğruna sen can vermez misin?

Bu maziyle bu toprağa küfürden sakın,
Kendine gel, iradeni üstüne takıl!
Savaşları, türeleri, yasalarıyla
Zaferleri, bozgunları, tasalarıyla
Mazi ırkın yarattığı bir şaheserdir…

Hey arkadaş, sapıtmışın, doğru yola gir;
Hakkı neyse ver maziyle kara toprağın…
Onlar değil efsaneyle cansız bir yığın!

Bu ikisi ebediyen kutlanacaktır…
Ve bunları inkar eden, bil ki alçaktır…

YOLLARIN SONU








Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden

Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize.


Gidiyorum: Gönlümde acısı yanıkların...

Ordularla yenilmez bir gayiz var kanımda.
Dün benimle birlikte gelen tanıdıkların
Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda.


Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;

Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağı'na

Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Degişilir topu da bir sokak kaltağına.


İster düşün... Kendini ister hayale kaptır...

Uzar, uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
Bakarsın aldanmışşın, gördüğün bir seraptır
Sevimli bir hayale açılırken kolların.


Ey doğunun alnımı serinleten rüzgarı!

Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları,
Düştüğü yer uzakta dilek adlı bir saray.


O sarayda bulunca Tanrı'laşan erleri

Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
Hepsi sussa da "Kür Şad" uzatarak elini:
"Hoş geldin oğlu ATSIZ, kutlu olsun" diyecek.

YARININ TÜRKÜSÜ












Arkadaşlar, haydi artık saflar dizilsin!

Uzak, yakın ufuklardan koşup gelerek

Belde çelik kılıç, içte çelikten yürek

Taşıyanlar saflardaki yerini bilsin!


Bir çığ gibi yürüyelim gözler ilerde;

Keder, elem her ne varsa geride kalsın!

Tehlikeler duman gibi tüterken yerde

Arkadaki her düşünce sönüp ufalsın.


Kahramanlar yürük gider ölüme karşı,

Bir sevgili gibi onu basar bağrına!

Bak, uzaktan çalınıyor bir zafer marşı,

Yürüyelim şu doğmakta olan yarına...


Sen ne kadar güzel şeysin, ey şanlı ölüm!

Bizim bütün talihimiz sende saklıdır.

Ey dünyada her yiğite nişanlı ölüm,

Zevki sende arayanlar elbet haklıdır.


Köprüköy'den, Pilevne'den gelen ses nedir?

Çanakkale şehitleri dirildiler mi?

Çocuklarda yeni doğan bu heves nedir?

Kocamışlar bir sır için gençlik diler mi?


Saflarımız seyrelse de yine ileri!..

Düşenlerin kanlarından doğar bir şafak!

Haydi sarssın yeri, göğü cenk türküleri;

Kanımızla burda yarın güller açacak.

TÜRKLERİN TÜRKÜSÜ












Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa,

Türk'e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;

Yedi ordu birleşip karşımızda parlasa

Onu kanla söndürüp parçalarız, yeneriz.


Biz Tufanı yarattık uyku uyurken batı,

Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.

Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:

Türk gücü bir yıldırım Türk bilgisi bir deniz.


Delinse yer, çökse gök yansa kül olsa dört yan,

Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.

Yıldırımdan tipiden kasırgadan yılmayan,

Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz....

YAKARIŞ

YAKARIŞ

Anlamayız hayatı felsefeyle,ilimle;
Hayat çelik ellerle atılan zar olmalı.
Rahat yatakta ölmek acep olmazmı çile?
Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.
 
Aşık nasıl bulursa iç açan bir serin su
Sevdiği bir güzelin som yalaz dudağında,
Sönecektir bizimde gönlümüzün tamusu
Tanrıların gezdiği yüce Tanrı dağında.
 
Tanrı dağı Tanrılar,Tanrılaşanlar dağı!
Orda on üç asırdır bizi bir gözleyen var.
 Savaş türküleriyle aylı kızıl bayrağı,
Kefensiz ölülerin ruhunu özleyen var.
 
Ulu tanrı kür şad'ın yenilmeyen ruhunu
Yüce Tanrı dağında biraz daha barındır!
Geleceğiz yakında!yarın bütün oralar
Demir bileklerdeki çelik kılıçlarındır.
 
Tasamıdır yakarsa bir kurşun kalbimizi?
Ne çıkar süngülerle delinirse bağrımız?
Bu kurşunlar,süngüler öldüremezler bizi
Belki diner onlarla ezeli kalp ağrımız.
 
Gözümüzde bir hasret parlayarak düşünce
Toprak ana elbette bize açar kolunnu.
Onun kadar düşünmez bizi hiçbir düşünce
Kendi koynunda saklar can veren her oğlunu
 
Yurt ve şeref uğrunda sen seril de toprağa
Varsın hiçbir dudakta anılmasın er adın!
Kan sızarak göğsünden huzuruna varınca
Iztırabı dinecek belki o gün kür şad'ın.
 
Gam mı ceylan gözlüler bizlere yar olmasa?
Yeter ki kılıçlarla süngüler yar olmalı,
Rahat yatakta ölmek sanki değil mi tasa?
Savaş ve er meydanı  bize mezar olmalı.


Bir gün olur,elbette eski beğler dirilir
Yine kılç kuşanır tarihteki paşalar
Yine şanlar alınıp nice canlar verilir,
Yiğit akınımızdan yine dünya şaşalar.
 
"TÜRK TARİHİ" denen kahramanlık şiirini
Yeniden yazmak için harcayacağın kandır.
Mısraların içinde en güzel ve derini,
Batıda "Niğbolu",doğuda "Çaldıran"dır.
 
Yine batılaların üçüncü Kosova'da
Topraklar sereriz,bir değil,bir kaçını
Çekilince kılıçlar yeniden Haçova'da
Param parça ederiz germenliğin haçını
 
Yine ufka açılır şanlı korsanlarımız,
Bir TÜRK gölü yaparlar Akdeniz'in içini
Acı acı gülerek bu gün susanlarımız
Yarın rezil ederler Romalı'nın piçini.
 
Genç Fatih'in ordusu yine tekbir alınca
Söndürürüz kafirin Meryem Ana mumunu.
Haritadan sileriz Tuna'ya at salınca
Ulah'ını,Sırb'ını,Bulgar'ını,Rum'unu
 
Gövdesini elbette döndürürüz kalbura
Bir geçerse Moskof'un elimize yakası.
Çanakkale önünde yine kopar bir bora,
Süngümüzle bozulur İngiliz'in cakası.....
 
Yiğit Harbiyeliler ! öğrenin dersinizi
Kahraman göz kırpmadan düşmana saldırandır.
Vazifeniz Kanije,Silistire,Pilevne,
Niğbolu,Kosova,Malazgirt,Çaldıran'dır...
 
Yarın Yavuz dirilip bize buyruk verince
Kızgın kum çöllerini yeni baştan aşarız.
Kanlarımız sebildir;akıtarak hepsini
Belirsiz mezarlarda anılmadan yaşarız.

H.N.A.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...