09 Mart 2012

BU YIL BU DAĞLARIN KARI ERİMEZ

BU YIL BU DAĞLARIN KARI ERİMEZ

Bu yıl bu dağların karı erimez
Eser bâd-i sabâ yel bozuk bozuk
Türkmen kalkıp yaylasına yürümez
Yıkılmış aşiret il bozuk bozuk
Kızılırmak gibi çağladım aktım
El vurdum göğsümün bendini yıktım
Gül yüzlü cerenin bağına çıktım
Girdim bahçesine gül bozuk bozuk
Elim tutmaz güllerini dermeye
Dilim tutmaz hasta hâlin sormaya
Dört cevabın mânâsını vermeye
Sazım düzen tutmaz tel bozuk bozuk
Pir Sultan’ım yaratıldım kul diye
Zalim paşa elinden mi öl diye
Dostum beni ısmarlamış gel diye
Gideceğim amma yol bozuk bozuk

Pir Sultan ABDAL

MÜSTEZAD (şarkı) NEDİM ŞİİRİ

MÜSTEZAD

Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâ-şâda
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a
İşte üç çifte kayık iskelede âmâde
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a

Gülelim oynayalım kâm alalım dünyâdan
Mâ’-i tesnîm içelim Çeşme-i nev-peydâdan
Görelim âb-ı hayât akdığın ejderhâdan
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a

Geh varıb havz kenarında hırâmân olalım
Geh gelib Kasr-ı Cinân seyrine hayran olalım
Gâh şarki okuyub gah gazelhân olalım
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a

İzn alıb Cum’a namazına deyû mâderden
Bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden
Dolaşıb iskeleye doğru nihân yollardan
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a

Bir sen ü bir ben ü bir mutrib-i pâkîze-edâ
İznin olursa eğer bir de Nedîm-i şeydâ
Gayrı yârânı bugünlük edib ey şûh fedâ
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a

Nedîm

EY KIŞ GÜZELİ KAR "O"NUN KALBİNE DEĞDİN DİYE GÜZELSİN,BEYAZSIN

EY KIŞ GÜZELİ KAR

"O"NUN KALBİNE DEĞDİN DİYE

GÜZELSİN,BEYAZSIN

Ben de onun bakışının her şeyi güzelleştiren bir bakış oluşuna seni şahit gösteriyorum ve diyorum ki O’nun kalbine değen her şey güzeldir ve O’nun bakışı her şeyi güzel gösteren bir iksirdir. Şahit mi istersiniz? Kar’a bakın. Kâinatın Yaratıcısı’nın her şeyi güzel yarattığını bize ders veren Resulünü haklı çıkarmak istercesine kar nasıl da her şeyin üstüne beyaz bir sayfa çekiyor. En çirkin gördüğümüz şeyler bile kar örtüsüne bürününce güzel gözüküyor. O nasıl bir dokunuştur ki en katı kalplere bile güzelliğini izhar ediyor. Karın lisanıyla tüm âlemin yaratıcısı haykırıyor: Bana bakan yönüyle her şey güzeldir; çirkinlik sizin kalplerinize örttüğünüz nefislerinizdedir, suçlayacaksanız nefislerinizi suçlayın.
Karları seyrediyorum, lapa lapa yağan mücessem melekleri. Gözlerimi onlardan alamıyorum. Şöyle bir göz atayım pencereden birkaç saniyeliğine dedim ama neredeyse bir saat oldu ayıramadım gözlerimi ondan. Benimle birlikte çocuklarım da doluştu pencereye. Öyle bir cazibe ki kendimizi alamadık kışın beyaza bürünmüş sayfasını seyirden.
Sahi neydi bizi böylesine kendine çeken? Neden onu seyretmeye doyamıyorduk? Neden kar herkese güzel görünüyordu? Yoksa her şeyi güzelleştirmesi mi idi sırrı…
Güzelliğe meftun olan ruhumuza her daim görmek istediğini mi fısıldıyordu? Ruhumuz her şeyde ve her yerde güzellik görmek istediğinden mi kara âşıktı. Belki de kar; ruhumuz her şeyi güzel gören bakışı bulsun ve ona yönelsin diye gönderiliyordu. Belki de onda yansıyan; güzeller güzeli olan Rabbimizin en güzel isimlerini bize tanıtan kutsi Resule olan özlemimizdi. Ruhumuz tıpkı onun gibi her şeyi güzel görmek ve her şeyde güzel isimleriyle kendini göstermek isteyen Yaratıcı’yı özlüyordu da kar bize bu özlemi hatırlatıyordu. Kim bilir…
Derler ki çocukken o Resulün kalbi meleklerin elinde karla yıkanmış. Acaba kar mı O’nu yıkamış yoksa kar O’nun kalbine değdiği için mi bu kadar güzel ve sevimli olmuş. Doğrusunu Allah bilir. Ama bildiğim bir şey var ki o da kar, bizim nefsimize rağmen güzelliği haykırıyor; Yaratıcısının güzelliğini fısıldıyor, tıpkı onu kabine değdiren ve bakışıyla her şeyde güzellik devşiren kutlu nebi gibi.
Şimdi sizlere karın yağışını seyrederken kalbime kar misali yağan manaları yazacağım. Kara dokununca onun iksiri nasıl bozuluyor ve kirli bir el onu kirletebiliyor; ben de onun fıtri akışını bozmamak için nasıl geldiyse öyle aktaracağım.
“Kara neden kara sevdalıyım, şimdi anladım. Neden onun cazibesi karşısında iradesiz kaldığımı şimdi bildim. Sahi en katı kalpleri bile kendine cezbeden ve bakışıyla yürekleri yıkayan bu güzellik, bu cemal ve sevimlilik nereden geliyor? Neden onu seyretmekten kendimi alamıyorum. Ruhumun ona doğru akışının sebebi ne? Karı böylesine ayrıcalıklı yapan şey nedir? Saf gönülleri, temiz yürekleri ve minik kalpleri heyecanlandıran ve mevsimi geldiğinde bir dua olup çocukların masum dudaklarına değip semaya yükselen bu iksir nereden geliyor?
Şimdi anladım. Çünkü o güzelleri güzel yapan en güzel kulun kalbine değdi. Çünkü o, yere göğe sığmayan Rabbin en güzel hanesine yüz sürdü. Meleklerin ellerinde Habibullah’ın kalbine girdi. İşte bu sırdandır ki kar bu derece cazip. Ondandır ki karda böylesi bir güzellik ve cemal okunmakta.
O’nun güzelliğidir karı böylesi güzel yapan ve onun nurudur ki yed-i beyza misali karı parıldatan.
En çirkin dediğiniz şeye birde bu açıdan bakın. Bir kez de onu kar perdesinin ardından seyredin. Çirkin bir şey kalır mı onda? Kar nerede yerleşse, nereyi mesken tutsa, nereye değse orası güzelleşmiyor mu? Neden mi? Çünkü ona en güzel bakan göz ve her şeyin ardında güzeller güzeline bakan bir kalp değdi. Onun kalbi ona yaslandı ve kendi kalbindeki nurani perdeleri akladı. Kalp ona değdikçe aklandı. Soğuk ve ekşi yüzü gülümsedi. Bütün çocukları ve çocuk saflığında ruhları gülümsetti. Bütün masumlar onunla güldü. Onun âlemleri güldüren bakışını taşıdı her yana.
Her şey, her gözde güzel görüldü onunla.
En temiz kulun kalbine değen ve en pis kalpleri bile temizleyen bir bakıştır kar. Kar o bakışa şahittir ya da o bakışın delilidir.
Tüm bunlara rağmen her şeyi güzel yaratan güzeller güzelinden gelen karı karartan bir bakış olmasın, bakmasın o göz bu âleme, karartmasın âlemleri. Zira o güzele hor bakan göz nankör olur. Ateş ancak o göze dokunur. Dokunmalı da.”
Evet bu satırlarda bir güzellik görürseniz bilin ki onun anılmasından kaynaklanır. Benim kırık dökük ifadelerimin arasına o girdi diye güzel olmuştur; eğer güzel iseler.
Madem O’nun dokunuşu her şeyi güzelleştiriyor ve güzel gösteriyor o hâlde biz de amelimizi O’nun ameline dokundurmak suretiyle O’nun ameli gibi güzelleştirelim.
Son sözüm bir dua olsun, semadan inen kara bağlanıp semaya yükselen bir dua.
Allah’ım! Bu soğuk kara kışı, ölmüş kuru kemiklere dönen cansız dünya yüzünü, üzerine karlar serperek meleklerle şenlendirip güzelleştirdiğin gibi bizim de kara sayfalarımız olan seyyielerimizi en temiz kulun hürmetine rahmetinle hasenata tebdil eyle. Zira SEN seyyieyi haseneye tebdil eden merhametli çokça olan Rahimsin. Buna üzerimize yağdırdığın kar şahittir. Ey kullarına çok müşfik olan Rabbim! Bizi de kar gibi senin güzelliğine ayna olan temiz kullardan eyle. Üzeri karla örtülmüş yeryüzü misali hesap gününde tertemiz bir yüzle sana bakan, baktıkça gülümseyen kullardan eyle. Âmin. .
Abdürreşid Şahin

MASAL BİTTİ KAÇ KURTAR KENDİNİ

Masal Bitmişse ve Unutulmuşsan
Gece başlamışsa ve uyumak için acele etmiyorsa yüreğin; hala düşünecek hala yapılacak bir sürü işin ve bir sürü planın olduğunu söylüyorsa beynin; buna karşılık günün bütün yorgunluğunu belki de hiçbir şey yapmamana rağmen sana hissettiriyorsa bedenin; konuşmak istiyorsa bir şeylere ulaşmak istiyorsa kalbin ama sadece yalnızlığın o ağır o derin sesiyse hissettiğin…Üşüyorsan ama soğuktan değil. Susuyorsan ama korkundan değil. Gidiyorsan ama istediğin için değil ve arıyorsan ama bulmak için değil. Her dakika daha ağır geçiyorsa ve geçen her dakika seni daha fazla yoruyorsa... Gelecek seni güldürmüyorsa aksine geçmiş özletiyorsa kendini. En masum anında lanetlenmişse bedenin ve yanıyorsa ateşler içinde belki de kutuplarda yürürken. Ve sadece yalnızlığın sesiyse duyabildiğin…
Vazgeçmek istemediklerinin senden kaçarcasına uzaklaştığını görüyorsan ama koşamıyorsan artık ve her bağırmak istediğinde düğümleniyorsa sözcükler boğazına ve canını acıtıyorsa içinde kalan her bir harf. En çok yardıma ihtiyacın olduğu anda aslında kimsenin sana yardım edemeyeceğini biliyorsan buna rağmen medet umuyorsan sana yabancı gözlerden. Yaptıkların hep yapman gerekenlerden farklı oluyorsa ve bunu anlayamıyorsan bir türlü...Her sabah uyandığında uyumak istiyorsan, geceyi istemiyorsan yalnızlığın sesini ve yine bitmeyecek bir geceyi. Buna rağmen günler hep kısalıyorsa sana inat ve geceler alay edermiş gibi üşütüyorsa seni. Buna rağmen yanıyorsan o soğukta ve anlıyorsan kimsenin bunu bilmediğini. Özlüyorsan her geçen saniye bir önceki geceyi. Ve yalnızlıksa tek duyabildiğin...Eski fotoğrafları gördüğün zaman tesadüfen; içini garip bir mutluluk kaplıyorsa. Ve son resim elinden düşerken anlıyorsan ne kadar özlediğini ve çözemiyorsan bir türlü neden her şeyin değiştiğini. Susuyorsan... Ve yalnızlığın sesiyse tek duyabildiğin…
Eski şarkılar daha çok dokunur olduysa bedenine ve en çok yardıma ihtiyacın olduğu halde anlamaya başlamışsan yalnızlığını ve gece hala ilerlemiyorsa bu gürültüde. Ve uyuyamıyorsan bir türlü. Her şey bir telefon kadar yakınsa ama korkudan ayrı bir şeyse seni uzaklaştıran ve anlatamıyorsan bir türlü anlayamadıklarını. Binlerce defa anlatılan bir masalı. Ve yüzü aklından hiç çıkmıyor olsa da çıkaramıyorsan adını. O müthiş masal kahramanını...Hiçbir çıkış yoksa ve yapayalnızsa bedenin. Bembeyaz duvarlar içinde. Bir resim. Siyah beyaz… İçin yanıyorsa ve su içmek bile gereksiz geliyorsa. Sigaranın dumanı içindeki ateşi belli ediyorsa dışarıya. Ama anlamıyorlarsa. Söndürmeye bile çalışmıyorlarsa. Sormuyorlarsa. Yoldan geçen herkesi tanıdığını düşünüyorsan ve belki de yanında yürüyeni bile bilmiyorken selam veriyorsa herkes sana sırf sen onları tanıdığını düşünüyorsun diye. Ve oysa tek bir yüz görüyorsan her zaman ama adını hatırlayamıyorsan bir türlü...Sokaklarda insanlar azalıyorsa birer birer. Aklındaki düşünceler gibi. Yürüyorsan yine de yapayalnızsan senin onları tanıdıklarını sananların arasında. Ve dumanın hiç sönmüyorsa...Aynı masalda ne yapacağını bilmeyensen. Isırılmış elma gibi düşüvermişsen yere. Masal devam ediyorsa ve kimse seni düşünmüyorsa artık...Yirmi senedir üzerinde uyuduğun yastıkları bir bir atıyorsan yataktan ve bulamıyorsan kafanı rahatlatacak hiçbir şey o karanlıkta. Işıkları açmak dağınıklığı görmek kadar dayanılmazsa…
Uyuyamıyorsan ve katlanamıyorsan yalnızlığa. Kendinle beraber yaşayamıyorsan yalnız kalamıyorsan kendi başınayken. Sayfalar sıra sıra bitiyorsa; kitaplar devriliyorsa raflardan ve sen okurken dakikalar geçmiyorsa hayatından; yaşadığın bir masalsa artık ve başkalarının uyumaları için yazılmışsa bütün bunlar…Gökten düşen üç elmadan biriysen başkalarının mutluluğu için. Masal bitmişse ve unutulmuşsan bir köşede
Bir çığ gibi geliyor demektir "AYRILIK"…
Masal bitti… Kaç… Kurtar kendini…

MEVSİMSİZ ZAMANLARDI BEKLEYİŞİM


Sesin

Uzun namlulu

Bir silah gibi

Soğuk ve zalim

Menzili yüreğim

Sesim

Değmez sesine şimdi

Şiirim
Adresini yitirmiş mektup

Düşer kuytu sessizliklere…


Mevsimsiz zamanlardı
Kalkıp sana gelmiştim,

Yitik zamanların ekspresiyle
Bir masal başlangıcıydı…

Havada akasya, saçlarımda bahar vardı.

Yıldızları indirip gökyüzünden

Göğsüme takmıştım gözlerin diye…

Hiç bir şey almamıştım yanıma

Yüreğim senden başka her şeye dardı…


Sorsaydın hatırımı

Yüreğini koyup sesine

Böyle koymazdı elbette suskunluğun

Bir fincan kahvenin hatırını

Sarardım incinen ellerime.

Mevsimsiz zamanlardı
Kalkıp sana gelmiştim

Çocuk yüreğimde küçük sevinçler vardı

İpek tüllerde gülüşler getirmiştim

Oysa bilmezdim

Sesinde gizli hançerler taşıdığını

Bilmezdim

Sözcüklerin böylesi kanatıldığını…


Sevseydin beni
Bu şehrin gecelerine

Böyle yazmazdım seni,

Gözümü yatırıp lila rengi ufuklarıma…


Sevseydin beni

Bu şehrin sokaklarına

Böyle düşürmezdin beni

Sesini saklayıp titreyen soluklarıma…

Mevsimsiz zamanlardı
Aşk diye tutuşan bir meşaleydi mehtap
Ben kalkıp sana gelmiştim

Ardımda bıraktığım sadece korkularımdı

Kemanlar uğulduyordu göğsümde

Çelik aynalarda yankılanan adındı

Oysa bilmezdim

Dudağındaki ıslıkla gövdem kesik içinde kalırdı…


Bu sevda bu şehre sığmaz…

Göğsüm hüznün yatağı artık

Kalkıp gidemem şimdi

Sevinçlerim satılık

Veda
Uzun namlulu bir silah

Menzili yüreğim

Mermisi ayrılık

ASIL OLAN PAYLAŞMAKTIR

28 şubat - 9 mart tarihleri arasında www.insanokur.org 'da yayımlanan yazılar ve tanıtılan kitaplar

BİRİKİM YAYINLARI ASIL OLAN PAYLAŞMAKTIR


Toplum ve Bilim Sayı: 123 / Mart 2012


3Bu sayıda...
Tanıl Bora, Serdar Tekin
7Türkiye’de güncel sanat dosyası için çağrı...
Erden Kosova, Tümay Arslan
10Anayasaların doğumu: TBMM yeni bir anayasa yapabilir mi?
Murat Sevinç
44Anayasa yargısı ve demokrasi
Ece Göztepe
57Yandaş tahkimat ve anayasacılık: İrlandalı bir bakış
Bill Kissane
76Total kurum, disipliner cezaevi, kamp: Goffman, Foucault ve Agamben’in kavramlarıyla Diyarbakır Askerî Cezaevi (1980-84)
Hande Topaloğlu, Derya Fırat
93‘Hiper-görünürken görünmezliğe’: Gaziliğin hegemonik erkekliğe eklemlenmesi üzerine bir medya incelemesi
Nurseli Yeşim Sünbüloğlu
116Neo-liberal popülizm: 2002-2010 kamu maliyesi, finans, dış ticaret dengesi ve siyaset
Yiğit Karahanoğulları
146Ev eksenli çalışan kadınların ilişki ağları: Sömürü ilişkileri ve toplumsal farklılıklar eşliğinde dayanışma
Sidar Çınar
170Alternatif tarih yazmak: Necip Fazıl Kısakürek’in hafıza siyaseti
Fahrettin Altun
2041950’li yıllarda Amerikan sosyal bilim anlayışının Türkiye’de disiplinler üzerinde yarattığı metodolojik ve tematik etkiler
Cangül Örnek
232Militarizm ve anti-komünizmin kesiştiği nokta: Kore Savaşı
Tebessüm Öztan, G. Gürkan Öztan
258İktidarın dört atlısı: Michael Mann ve tarihsel sosyoloji
Nurullah Ardıç
286HAU: Felsefi antropolojiden antropolojik felsefeye doğru
Ali Sipahi
292Piyasanın idaresi üzerine
Ayşe Mumcu, Fikret Adaman

HAYIRLI CUMALAR SORULARLA İSLAMİYET HAFTALIK BÜLTEN


Sorularla Islamiyet
      Hayırlı Cumalar:
Sitemize yeni eklenen soru cevaplardan, sizin için seçtiğimiz bazılarını aşağıdaki bağlantılardan okuyabilir, pdf formatında bilgisayarınıza indirebilirsiniz.
     Mevlid-i Şerif ve Kur'an Ziyafeti:
     Salavat Kampanyası:
      Soru - Cevap Arşivinden:
      Videolarımızdan:
Kuran'ın Gaybi Haberleri
Rum'un zaferi

Kuran'ın Gaybi Haberleri
Hz. Musa ve denizin yarılması

Kuran'ın Gaybi Haberleri
Mekke'yi fethedeceksiniz
     Feyyaz Yayınları:
Video İndir
Ehl-i Sünnet alimlerinin kabul ettiği ve bidat ehlinin inkar ettiği şefaat meselesinin hakkaniyetini delilleriyle ortaya koyan ve şefaatin hak olduğunu Kuran ayetleri ve Hadis-i Şeriflerle izah eden bir çalışma.
www.feyyazyayinlari.com | www.seyrangah.tv
     

www.sorularlaislamiyet.com
English | Azerice | Russian | Deutsch | Bulgarian | Danish | Nederlandse | Chinese | Facebook | Twitter



Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...