Sesin
Uzun namlulu
Bir silah gibi
Soğuk ve zalim
Menzili yüreğim
Sesim
Değmez sesine şimdi
Şiirim
Adresini yitirmiş mektup
Düşer kuytu sessizliklere…
Mevsimsiz zamanlardı
Kalkıp sana gelmiştim,
Yitik zamanların ekspresiyle
Bir masal başlangıcıydı…
Havada akasya, saçlarımda bahar vardı.
Yıldızları indirip gökyüzünden
Göğsüme takmıştım gözlerin diye…
Hiç bir şey almamıştım yanıma
Yüreğim senden başka her şeye dardı…
Sorsaydın hatırımı
Yüreğini koyup sesine
Böyle koymazdı elbette suskunluğun
Bir fincan kahvenin hatırını
Sarardım incinen ellerime.
Mevsimsiz zamanlardı
Kalkıp sana gelmiştim
Çocuk yüreğimde küçük sevinçler vardı
İpek tüllerde gülüşler getirmiştim
Oysa bilmezdim
Sesinde gizli hançerler taşıdığını
Bilmezdim
Sözcüklerin böylesi kanatıldığını…
Sevseydin beni
Bu şehrin gecelerine
Böyle yazmazdım seni,
Gözümü yatırıp lila rengi ufuklarıma…
Sevseydin beni
Bu şehrin sokaklarına
Böyle düşürmezdin beni
Sesini saklayıp titreyen soluklarıma…
Mevsimsiz zamanlardı
Aşk diye tutuşan bir meşaleydi mehtap
Ben kalkıp sana gelmiştim
Ardımda bıraktığım sadece korkularımdı
Kemanlar uğulduyordu göğsümde
Çelik aynalarda yankılanan adındı
Oysa bilmezdim
Dudağındaki ıslıkla gövdem kesik içinde kalırdı…
Bu sevda bu şehre sığmaz…
Göğsüm hüznün yatağı artık
Kalkıp gidemem şimdi
Sevinçlerim satılık
Veda
Uzun namlulu bir silah
Menzili yüreğim
Mermisi ayrılık…