30 Temmuz 2012

MIKNATISLI KAPI SİNEKLİĞİ (Ev,Ofis ve Yazlıklar İçin)

Mıknatıslı Kapı Sinekliği
(Ev, Ofis ve Yazlığınız İçin)

Mıknatıslı Kapı Sinekliği(Ev, Ofis ve Yazlığınız İçin)

39,90 TL
14,90 TL
Sepete Ekle
Kalan süre: 17:56:57
Diğer Resimler
  • Mıknatıslı Kapı Sinekliği
(Ev, Ofis ve Yazlığınız İçin)
  • Mıknatıslı Kapı Sinekliği
(Ev, Ofis ve Yazlığınız İçin)
  • Mıknatıslı Kapı Sinekliği
(Ev, Ofis ve Yazlığınız İçin)
  • Ürün Bilgisi
  • Ürün Resimleri
  • Video
  • Taksit Seçenekleri
Yaz aylarının en büyük kabusu sinekler! Eviniz, iş yeriniz ve yazlığınız için sizlere harika bir çözüm; en optimum çözüm; Mıknatıslı Kapı Sinekliği Tülü!
Kapıdan Rahatça Geçeceksiniz Sinekliğiniz Şipşak Tam Kapanacak!

Üstelik Mıknatıslı 2 Parçadan Oluşması Sayesinde Kapıdan Rahatça Geçmenize Olanak Sağlarken, Siz Geçer Geçmez Güçlü Mıknatısların Birbirini Çekerek Kapatma Özelliği Sayesinde Hemen Ve Tam Olarak Kapanır!
Üstelik hem ahşap, hem PVC, hem Metal tüm kapılara çok kolay ve pratik montaj (ürünle birlikte 10 adet. raptiye gönderilmektedir)! Boydan Boya uzanan 210 cm x 2 tam mıknatısı ile etkin ve hızlı kapanma!
Mıknatıslı Kapı Sinekliği ahşap kapılar, PVC kapılar, metal kapılar dahil olmak üzere tüm kapı çeşitlerinde rahatlıkla kullanabileceksiniz. Mıknatıslı Kapı Sinekliğinin montajı çok kolay ve pratiktir.
Ürün Özellikleri:
  • Mıknatıslı kapı tülü sayesinde artık sinek derdine son!
  • Montajı kolay
  • Dayanıklı
  • Dekoratif
  • Evde, iş yerinizde ve yazlıkta rahatlıkla kullanabilirsiniz.
  • Tüm kapılara uyar!
  • Renk: Krem
Paket İçeriği:
  • 1 Adet Mıknatıslı kapı sinekliği
  • 1 Adet Fisto
  • 20 Adet Raptiye
  • 20 Adet Çift Taraflı Bant
  • 8  Adet Çifti Mııknatıs

Kullanım Şekli:
Poşet içinden çıkan raptiyelerle tül kapıya üstten ve yanlardan gergin şekilde monte edilir. (poşet içinde özel 20 ad. raptiye mevcuttur). Tülün ortasında yukarıdan aşağı doğru boydan boya mıknatıs bulunmaktadır. Tül ortadan elle açılarak geçilir, geçildikten sonra mıktanıslar sayesinde otomatik olarak kapanır. İçeri sinek girmesini önler. Yükseklik 210 cm , genişlik 90 cm veya 80 cmdir . Bu ölçüler tüm kapıları tam olarak örter.

Ürün Ölçüleri:
  • Model #1 (Krem 80 cm x 210 cm) 40 cm lik 2 kanat ve boydan boyamıknatıslı perde
  • Model #2 (Krem 90 cm x 210 cm) 45 cm lik 2 kanat ve boydan boyamıknatıslı perde
Not:Ürün görselleri ve vıdeosu temsilidir.Ürün rengi kremdir.
Talep ettiğiniz modeli sipariş sayfasında "Ürün Özellikleri" bölümünden seçebilirsiniz.
Bu üründen tek kargo ücreti ödeyerek 50 adede kadar sipariş verebilirsiniz.

ASHAB-I KEHF FİLMİ ONİKİNCİ BÖLÜM

ASHAB-I KEHF FİLMİ ONBİRİNCİ BÖLÜM

ASHAB-I KEHF FİLMİ ONUNCU BÖLÜM

ASHAB-I KEHF FİLMİ DOKUZUNCU BÖLÜM

ASHAB-I KEHF FİLMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM

ASHAB-I KEHF FİLMİ YEDİNCİ BÖLÜM

ASHAB-I KEHF FİLMİ ALTINCI BÖLÜM

ASHAB-KEHF FİLMİ BEŞİNCİ BÖLÜM

ASHAB-I KEHF FİLMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ASHAB-I KEHF FİLM ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ASHAB-I KEHF FİLMİ İKİNCİ BÖLÜM

ASHAB-KEHF RİVAYETİ-BİRİNCİ BÖLÜM

Efsane'ye göre 250 yılları civarında Dakyus (Dakyanus veya Decius) adlı bir kral'ın yönettiği putperest bir ülkede 7 genç Hristiyanlık'la suçlanır.
İnançlarını değiştirmeleri için bir süre verilir fakat, onlar dünyevi eşyalarını bırakıp dağa ibadet etmeye giderler. Putperestliğe karşı bu tavrı gören kral öldürülmelerini emreder. Gençler ve köpekleri mağaraya sığınırlar. Kral mağaranın girişine duvar örülmesini emreder. Yedi Uyurlar yıllarca burada kalırlar.

Yıllar sonra, (genelde 379-390 yılları) ağıl yapmak isteyen bir çiftçi mağara girişini açar ve Yedi Uyurlar'la karşılaşır. Şehir'de haçlı bir sürü bina görüp hayrete düşerler. Dakyus zamanında kalan altınları harcamaya çalıştıkları zaman Psikopos'un karşısına çıkarılırlar. Hikayelerini dinleyen psikopos bunun bir mucize olduğunu söyler.
Bunlar Hristiyanlıkta malta, Malchus, Martinianus, Dionysius, Joannes, Serapion, ve Constantinus adındaki azizlerdir. Başka kaynaklar başka isimler verir.
Efsanenin bu sürümü ise Kuran'da ki Kehf suresinde(19. sure) anlatılanlara benzemektedir. Bahsi geçen kişiler Philedelphia (Bugün Ürdün'deki Amman şehri) şehrinin soylularıdır. Liderleri Maximillian (Yemliha), o sırada şehri ziyaret eden Roma İmparatoru "Haderanius" (Hadrian)'a başkaldırır ve put tanrıları inkar ederek sadece Nuh'un, Musa'nun, İbrahim'in ve İsa'nın Tanrı'sının tapılamaya değer olduğunu söyler. İmparator idam edilmelerini emreder.
Kapatıldıkları zindandan kaçarlar ve sığınacakları bir mağara bulurlar. Yedisi ve bir köpek (Kitmir veya Kıtmir) mağarada uyuya kalırlar. Bu mağaraya gelen askerler şaşırmış ve isteri için de geri dönerler. Bunun üzerine komutanları mağara girişinin taş ve harç kapatılmasını emreder. Yedi kafir'in buarada ölüme terkedildiklerini anlatan bir levha bırakarak giderler.
300 yıl kadar sonra uynadıklarında, Maximillian'ı şehre yiyecek almak üzere göderirler. 300 sene önceki paradan şüphelen fırıncı onun bir hazine bulduğunu zanneder ve bunu kendisiyle paylaşmazsa onu ele vereceğini söyler. Askerler gelir Maximillian'ı yetkililere götürürler. Yetkililer ilk önce ona inanmasalarda daha sonra ikna olurlar ve bunu bir mucize sayarlar.
Efsanenin birkaç değişik sürümü bulunmaktadır. Bunlardan birinde kaçan beş genç vardır, yolda bir çoban ve çobanın Kitmir adındaki köpeği de bu beş gence katılır. Çoban onları saklanmak üzere bu mağara götürür. Başka bir sürümde ise çoban bu yedi genç ve köpeğin bulunduğu mağaranın yerini kralın askerlerine göstermiştir.

Hristiyanlar tarafından kabul edilen sürümdeki mağara bugünkü Efes şehrinin yakınlarında Panayır Dağı eteklerinde bulunmakatadır. Yedi Uyurlar mağarasının üstüne bir kilise yapılmış hali 1927-1928 yılları arasındaki bir kazıda ortaya çıkarıldı. Kazı sonucunda 5 ve 6. yüzyıla ait olan mezarlar bulunmuştur. Yedi Uyurlar'a ithaf edilmiş yazıtlar hem mezarlarda hemde kilise duvarlarında bulunmaktadır.

Ashab'ül Kehf ile ilgili mağaranın ise sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kent vardır. Bunlardan üçü Türkiye'dedir; Afsin, Tarsus ve Efes..

GÜNEŞE YAZI YAZILMAZ-SATIR ARASI HİKAYELERİ



Çok eski zamanlarda çok uzaklarda bir ülke vardı. Dağların arkasında yemyeşil bir ovaya kurulmuş, insanların yüzünden gülücük eksik olmayan, pırıl pırıl bir ülkeydi burası. Bu ülkenin insanları şimdi her zamankinden daha mutluydular. Çünkü yıllar sonra padişahlarının nihayet bir çocuğu olmuştu.

Nur topu gibi, güzeller güzeli, elleri yumuk yumuk, yanakları al al bir kız bebek. Kurbanlar kesildi, günlerce ziyafetler verildi, eğlenceler yapıldı. Günler günleri kovaladı, yıllar yılları. Güzelliği dillere destan bir prenses olmuştu o minik kız. Civar ülkelerden her gün bir haberci geliyor, ya prenslerinin ya krallarının hediyelerini sunuyorlar, evlenme tekliflerini iletiyorlardı.

Prenses mutluydu, babası üstüne titriyor, aman kızım, diyordu, acele etme karar vermekte. Bakalım zaman ne gösterir…
Padişah bir gün âdeti olduğu üzere tebdil-i kıyafet, ülkesini gezmeye çıktı. Akşama kadar halkının arasında dolaştı. Ne aç bir insana rastladı ne bir dertliye ne de bir kimsesize. Sevinç içinde sarayının yolunu tuttu.
Dönüşte ırmağın kenarında oturan bir ihtiyar uzaktan dikkatini çekti. İhtiyar, yerden aldığı taşları birbirine bağlıyor, bir şeyler söyleyip ırmağa atıyordu. Padişah yaklaştı, selam verdi ve sordu:
- Hayırdır ihtiyar, ne yapıyorsun böyle?
- Kısmetleri birbirine bağlıyorum, dedi ihtiyar adam.
Padişah güldü:
- Öyle mi, şu attığın kimin kısmetiymiş bakalım?
- O mu? O padişahın kızıyla, uşağı Ahmet’in kısmeti…
Saraya döndüğünde bir sıkıntı bastı padişahı. Böyle bir şey olabilir miydi? Kısmetleri birbirine bağlamak… Şu zenci uşak ve güzeller güzeli prenses… Gözününbebeği yani, canı, ciğerparesi, sevgili kızı… Olmaz öyle şey, dedi, ama şüphe kurdu düşmüştü bir kez içine. Sabaha kadar uyuyamadı. Sağa döndü, sola döndü, uyku girmedi gözüne. Arada bir dalıyor, sıçrayarak uyanıyordu. Kısmetler böyle bağlanmazdı, biliyordu bunu, ama ya doğruysa?
Sabah olduğunda kararını vermişti. Uşağını geri dönemeyeceği bir yere yollayacak, ondan kurtulacaktı. Bunu yapmak zorunda kaldığı için kendinden utanıyordu ama işi sağlama almak lâzımdı. O ihtiyarı bulup kellesini vurdurmayı bile düşündü bir ara. Ama en ehveni Ahmet’i yollamak, ondan ve bu kısmet meselesinden kurtulmaktı.
Alelacele bir mektup yazdı, uşağını çağırttı. Karşısında durup kendisine şaşkın şaşkın bakan zavallı zenci uşağın gözlerine bakmaya çekiniyordu. Yüzünü pencereye döndü, elindeki mektubu gösterdi uşağa.
- Ahmet, dedi, şimdi bu mektubu alacaksın ve hiç durmadan yürüyeceksin. Bunu güneşe götürmeni istiyorum senden. Bu hepimiz için çok önemli. Sakın bu mektubu vermeden geleyim deme!
Neye uğradığını şaşıran uşak, çaresiz emre itaat etti. Yol hazırlığını yaptı, mektubu sıkı sıkı sarıp sarmaladı, koynuna sakladı ve yola düştü. Hiç durmadan yürüyecekti, mektubu güneşe verecekti. Tastamam böyle demişti padişah. İyi de güneşi nasıl bulacaktı, bulsa da mektubu nasıl verecekti? Sıkıntı bastı Ahmet’i. Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı, güneşin olduğu yöne doğru yürümeye karar verdi.
Yürüdü uşak. Aylarca yürüdü. Azığı bitti, elbiseleri parçalandı, ayakları kan revan içinde kaldı, o yürümeye devam etti. Koynundaki mektubu arada bir çıkarıp bakıyor, sağlam olduğunu görünce gülümseyerek yürümeye devam ediyordu.
Bu arada her şey yine eskisi gibiydi ülkede. Padişah mutluydu, güzel kızının üstüne daha çok titriyor, onu daha bir seviyordu. Halk huzur içindeydi, her yer pırıl pırıldı yine. Baharın gelişiyle beraber bütün ülke çiçeklerle donanmıştı. Prenses, evlenmesi için babasının niçin bu kadar acele ettiğine anlam veremese de, yağmurlar, çiçekler, cıvıl cıvıl kuşlar, bahar güzeldi işte…
Padişah Ahmet’in dönemeyeceğinden emindi. Çoktan ölmüş olmalıydı. Sadık bir uşaktı, verilen görevi yapmak için elinden geleni yapacaktı kuşkusuz. Ama güneşi bulmak, mektubu ona vermek, olacak şey miydi hiç? Zekâsına bir kez daha hayran oldu padişah.
Gün geçtikçe ümidi tükeniyordu uşağın. Üç mevsim geçmişti yola çıktığından beri. Bu güneşe varmak belli ki mümkün olmayacaktı. Koynunu yokladı, mektup sağlamdı. Kendisi kan revan içindeydi, tanınmayacak hale gelmişti ama olsun, mektup sağlamdı yinede. Son bir gayretle yürümeye çalışıyordu. Tepedeyken bir ırmak görmüştü, oraya kadar bir varabilse, kana kana bir içse buz gibi suyu, üç mevsim daha yürürdü Ahmet.
Irmağa yaklaştığında ayakları vücudunu taşıyamıyordu artık. Dizlerinin üstünde sürünerek geldi suyun kenarına. Avuç avuç içti. Başını soktu ırmağın serin suyuna. Avuçlarını bir kez daha daldırdı. Bir de kafasını kaldırdı ki ne görsün? Güneş işte orada, tam karşısında, ırmağın içinde bir mücevher gibi parlıyor ve öylece durup sanki kendisini görmesini bekliyordu.
Uşağın gidişinden beri beş mevsim dönmüştü ülkede. Dört bir yanda düğün hazırlıkları yapılıyor, tellallar prensesin düğününe bütün halkın davetli olduğunu haber veriyorlardı. Prenses sonunda sevebileceği bir adam bulmuştu. Çok uzaklardan bir ülkenin padişahıydı bu genç adam. Padişah kızının mutluluğunu gördükçe daha bir seviniyor, kısmetleri birbirine bağlamakmış, diyordu gülerek, kısmetleri birbirine bağlamak… Hani nerede?
Padişah çok sevmişti damadını. Uşak değildi her şeyden önce, hele zenci hiç değildi. Hem onda yıllardır tanıdığı birinin kokusu vardı sanki. Üstelik bu padişah her kimse, çok zengin biri olmalıydı. Prensese hediye ettiği bir tek mücevher, o zamana kadar verilenlerin hepsine bedeldi çünkü. Nihayet günü geldi, muhteşem bir düğün yapıldı ülkede.
Düğünün üçüncü gününün akşamıydı. Padişah ve yeni evliler akşam yemeğinde birlikteydiler. Padişahın hemen yanında damadı ve tahtının vârisi, karşısında karısı, onun yanında sevgili kızı… Mutluluk buydu işte!
Bir yandan sohbet edip gülüşüyorlar, bir yandan yemeklerini yiyorlardı. Genç damat kılıç kullanmayı nasıl öğrendiğini anlatıyor, av maceralarından bahsediyor, masadakileri kahkahaya boğuyordu. Bir ara eline bir bıçak aldı, ilk kılıç kullanmaya başladığı zamanlardaki acemiliklerini anlatıyordu. Elinden düşürdüğü bıçağı almak için eğildiğinde padişahın kendisine baktığını fark etti. Prenses kahkahalar atıyordu. Birden doğrulup açılan belini kapattı. Ama belindeki siyahlık gözünden kaçmamıştı padişahın.
O gece yine uyuyamadı padişah. Kendisi gibi bembeyaz bir adamdı damadı, ama beli bir zencininkinden farksızdı. Ahmet’i hatırlamaya çalıştı, yüzünü, konuşmasını, gülüşünü… Benziyorlar mıydı, böyle bir şey olabilir miydi? Olamazdı tabi. Hem o kadarda benzemiyordu. Ama genç adam neden telaşla belini kapatmıştı.
Yatağına tekrar uzandı, gözlerini tavana dikti. Kısmetleri birbirine bağlayan ihtiyarın yüzünü gördü. Gülüyordu. Çıldırdığını düşündü bir an. Gözlerini kapatıp, tekrar açtı, ihtiyar yoktu. Derin bir nefes aldı, hele bir sabah olsun, dedi, bunu anlamanın bir yolu bulunur elbet.
Günün ilk ışıkları sarayın camlarına vurduğunda, prenses ve kocası çoktan bahçede gezmeye çıkmışlardı bile. Pencereden onları gören padişahın aklına bir plân geldi. Aceleyle üstünü giyindi, bahçeye çıktı. Onlara iyice yaklaştı, birini çağırır gibi arkadan seslendi:
- Ahmet!
Genç adam birden irkilerek dönüp padişaha baktı. Göz göze geldiler. Delikanlı gözlerini kaçırmaya çalışıyordu ama nafile. Çaresiz padişahın yanına gelip durdu, başından geçenleri anlatmaya başladı.
Güneşi bir ırmağın içinde bulmuştu. Mektubu vermek için suya daldığında içleri mücevher dolu, açık kapaklarından ışıltılar şaçan onlarca sandık görmüştü. Sudan çıktığında, kuşağının sımsıkı sardığı beli hariç, bütün vücudu bembeyazdı. Sandıkları bir bir ırmağın kenarına taşımış, oturup en son sandıktan çıkan mektubu okumuştu. Sonrası, sonrasını biliyorlardı zaten. Padişah hayretle doğruldu oturduğu yerden;
- Mektup, dedi, o mektup nerede şimdi?
- Hiç yanımdan ayırmadım ki, diye cevapladı genç adam koynundan çıkardığı mektubu padişaha uzatarak.
Padişah aceleyle mektubu açtı, okumaya başladı:
“Güneşe yazı yazılmaz, yazılan yazı bozulmaz!”
Serdar TUNCER - Satır Arası Hikâyeler

MP3 PLAYER (KULAKLIK HEDİYELİ)


Powerway Mini MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)

Powerway Mini
MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)

16,90 TL
9,90 TL
Sepete Ekle
Kalan süre: 00:05:42
Diğer Resimler
  • Powerway Mini MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)
  • Powerway Mini MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)
  • Powerway Mini MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)
  • Powerway Mini MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)
  • Powerway Mini MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)
  • Powerway Mini MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)
  • Powerway Mini MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)
  • Powerway Mini MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)
  • Powerway Mini MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)
  • Powerway Mini MP3 Player (Kulaklik Hediyeli)
  • Ürün Bilgisi
  • Ürün Resimleri
  • Taksit Seçenekleri
Powerway MP3 çalarlar ile seyahatte, sporda müzik keyfi her zaman sizinle!

Boyutu ile mini anlayışınızı değiştirecek, sunduğu ses kalitesi ile sizi şaşırtacak bir MP3 çalar!

Size ve sevdiklerinize özel mini MP3 player.

Ürün Özellikleri

  • 5 cm x 3 cm 
  • Usb den şarj 
  • Hafızası micro sd kart (8 GB kadar destekler)
  • Hafıza kartı ile flash disk olarak kullanılabilirsiniz.
  • Ses Formatı : MP3 / WMA / ASF / WAV / DMA
  • Pil Ömrü : 9 saat
  • Marka : Powerway
Paket İçeriği
  • Mp3 Player
  • Stereo Kulaklık
  • Usb şarj kablosu
  • Not: 2 sene garantilidir.
Bu üründen tek kargo ücreti ödeyerek 50 adede kadar sipariş verebilirsiniz.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...