16 Nisan 2018

Mirac, ruh ve beden iledir


Mirac, ruh ve beden iledir

Sual: Peygamber Efendimizin miracını, sadece ruhen veya rüyada oldu diyenler oluyor. Böylelerine nasıl cevap vermelidir?


Cevap: Resûlullah Efendimizin fiilî mucizeleri çoktur. Bu mucizelerden birisi de, Mirac mucizesidir. Mirac, hem ruh, hem de beden ile olmuştur.
İsrâ sûresinin ilk âyet-i kerimesinde meâlen;



(Kulumu gece Mescid-i haramdan Mescid-i Aksa'ya götürdüm) buyurulmaktadır. Kul, insana denir. Ruha veya insanın bir hâline kul denmez.



Filistin, Arabistan'a, başka memleketlerden daha yakın olduğu için, (En yakın yer) buyuruldu. Mescid-i Aksa o zaman yeryüzünde bulunan mescitler arasında, Mekke'ye en uzak olanı idi. Bunun için, (En uzak mescid) buyuruldu. En yakın yerde en uzak mescid niçin bulunamazmış ki?



Namaz, önceden Mescid-i Aksa'ya karşı kılınırdı. Kudüs'te mescid olmasaydı, oraya karşı namaz kılmak emrolunur mu ve Resûlullah Efendimiz, Kudüs'te Mescid-i Aksa'da namaz kıldım der mi idi? Miraca inanmayanlar, Resûlullah Efendimizin bedeni ile Kudüs'e ve göklere götürüldüğünü kavrayamadığı için inanamıyorlar. Eğer Mirac, rüyada olsaydı, müşrikler, buna bir şey demezlerdi. Resûlullah Efendimiz; (Beden ile gittim) buyurduğu için inanmadılar. 
Medâric-ün-nübüvve kitabında deniyor ki:


"Allahü teâlânın Muhammed aleyhisselama olan ihsanlarından biri de, Onu Miraca çıkarmasıdır. Resûlullahın Mekke'den Mescid-i Aksa'ya götürüldüğü, Kur'ân-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Buna inanmayan kafir olur. Mescid-i Aksa'dan göğe çıkarıldığını meşhur hadîsler haber veriyor. 

Buna inanmayan, bidat ehli olur. Miracın uyanık iken ve ceset ile olduğunu, Eshâb-ı kiramın, tabiinin, hadîs âlimlerinin, fıkıh âlimlerinin ve kelâm âlimlerinin çoğunluğu haber vermişlerdir. Müşrikler, miraca inanmadıkları ve imtihan ederek Mescid-i Aksadan bilgi istedikleri için, İsrâ sûresinde, Mescid-i Aksa'ya kadar götürüldüğü açıkça bildirildi. Bu sûrede meâlen;


(Âyetlerimi göstermek için götürdüm) buyurulması, göklere çıkarıldığını gösteriyor. Bu sûrenin 60. âyetinde meâlen;



(Sana gösterdiğimiz rüyayı insanlara fitne yaptık) buyurulmaktadır.



Tefsir âlimlerinin çoğu, buradaki rüya kelimesinin uyanıkken gece görmek için kullanıldığını bildirmişlerdir. Mirac hadîs-i şerifi, Buhârî ve Müslimde uzun yazılıdır."



***

Sual: Mirac gecesi ne demektir ve bu geceyi nasıl değerlendirmelidir?

Cevap: Mirac gecesi, Receb ayının yirmiyedinci gecesidir. Mirac, merdiven demektir. Resûlullahın göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir. Elliiki yaşında iken, bir gece Mekke'den Kudüs'e ve oradan göklere götürülüp getirildi. Bu yolculuğuna (Mirac) denir. Miracda, Cennetleri, Cehennemleri ve Allahü teâlâyı gördü.

Beş vakit namaz, bu gece farz oldu.
(Rûh-ul-beyân)da (Tefsîr-i Hüseynî)den alarak ve (Bahr)de, imamlığı anlatırken, diyor ki, (Resûlullahın Mekke'den Beyt-ül-mukaddese götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. 
Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise, dâl ve mübtedi olur). Yani sapık olur.



Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapması, dua ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. Kıymetli geceye, kendinden sonra gelen günün ismi verilir. Önceki günü öğle namazı vaktinden, o gecenin fecrine kadar olan zamandır. 

Mübarek geceleri ihya etmeli, yani kaza namazları kılmalı, Kur'ân-ı kerim okumalı, dua, tevbe etmeli, sadaka vermeli,
Müslüman
ları sevindirmeli, bunların sevablarını ölülere de göndermelidir. Bu gecelere saygı göstermelidir. Saygı göstermek, günah işlememekle olur. Gecenin oniki kısmından bir kısmını [bir saat kadar] ihya etmek, bütün geceyi ihya etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir. (Tam İlmihal s. 352)

ÖZGÜRLÜK ANITININ GERÇEK HİKAYESİ

ÖZGÜRLÜK ANITININ GERÇEK HİKAYESİ

özgürlük heykeli hangi ülke tarafından amerikaya hediye edilmiÅŸtir ile ilgili görsel sonucuÖzgürlük Anıtı ve Gerçek Hikayesi


Dünya üzerinde neredeyse bilmeyen yoktur. Anıtı gördüğümüzde de ilk akla gelen ifadeler Amerika, Amerika’nın sözde bağımsızlığı ve özgürlüğe verdiği değerdir. Sözde diyorum çünkü yaşam hakkında hiç birşey bilmesek bile hepimiz televizyon izliyoruz. Amerika’nın Afganistan, Irak gibi ülkelere yaptığı vahşete tüm dünya gibi bizler de şahit oluyoruz. Aşağıdaki yazıyı okuyunca açıkcası çok şaşırmadım. Bugün Osmanlı İmparatorluğunu da düşününce aralarındaki farkı çok şeffaf bir şekilde görebiliyorum. Osmanlı imparatorluğu ile alakalı olarak çoğu kimsenin bilmediği bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim.

Meğer Amerika’nın zannedilen özgürlük Anıtı 
Osmanlı’nın parası ve emriyle yapılmış.

özgürlük Heykeli, ABD’nin New York şehrinde, Liberty (özgürlük) adası üzerinde, inşa edildiği 1886 yılından bu yana Amerika’nın simgesi olan anıtsal heykel ve gözlem kulesidir. Dünyanın en tanınan abidelerinden biridir.Bakırdan yapılan özgürlük Tanrıçası heykeli, Fransa tarafından kuruluşunun 100.yılı nedeniyle ABD’ye (10 yıl gecikmeli olarak) hediye edilmiştir,1884-1886yılları arasında inşa edilen heykelin yaratıcısı Frederic Bartholdi’dir. Çelik iskeleti Gustave Eiffel, kaideyi Richard Morris Hunt yapmıştır. ABD’nin NewYork şehrindeki özgürlük Adası’nda yer alır. Heykel, sağ elinde bir meşale, sol elinde ise bir tablet tutar. 

Tabletin üstünde 4 Temmuz 1776 tarihi (Bağımsızlık Bildirgesi’nin tarihi) yazılıdır. Heykelin başındaki taç’ın 7 sivri ucu 7 kıtayı veya 7 denizi simgeler. Heykelin yüksekliği 46 m, kaidesi ile beraber 93m’dir. Ziyaretciler heykelin içinden meşaleye kadar 168 basamaklı birmerdivenden çıkabilirler. Heykelin meşale tutan sağ elinin yüksekliği 13 metredir. Meşalenin etrafındaki dehlizde 15 kişi birarada dolaşabilir. Heykelinbaşının genişliği 2 metre, yüksekliği ise tacı ile birlikte 5 metredir. özgürlük Heykeli 1884 yılında Fransa’da tamamlandıktan 1 yıl sonra 350 parçaya bölünüp 214 sandık içinde New York limanına ulaştırılmıştır. 

Parçalar, 4 ay içinde kaidenin üzerinde yeniden birleştirilmiş ve 28 Ekim 1886 tarihinde binlerce izleyicinin önünde açılışı gerçekleşmiştir. özgürlük Heykeli, 1984′ten beri UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Heykelin daha küçük boyutlarda bir kopyası Paris’tedir ve Atlas Okyanusu’na doğru bakar. Dünyanın başka çeşitli yerlerinde de (Osaka, Priştine, Pekin, Nevada, Güney Dakota, Bordeauxgibi) küçük kopyaları bulunmaktadır.


Özgürlük Anıtı’nın parasını Sultan Abdülaziz vermişti
Tüm dünyanın Amerika’ya ait olduğunu zannettiği özgürlük Anıtı’nın aslında Osmanlı’nın parasıyla ve emriyle yapıldığını biliyor muydunuz? Mısır’ın Port Said Limanı’na dikilmek üzere Fransız Heykeltraş Bartholdi’ye sipariş edilen anıtın bedeli Sultan Abdülaziz Han tarafından peşin ödenmişti. Hem de ‘elinde doğudan yükselen ışığı simgeleyen meşale ve Osmanlı Sultanı’nı simgeleyen yedi sivri uçlu tacı olsun denilerek…

MAHMUT SAMİ ŞİMŞEK
30 Kasım 1854 Sultan Abdülmecid dönemi. Mısır, Osmanlı’nın bir eyaleti. İçişlerinde bağımsız, dışişlerinde Osmanlı sultanına bağlı. Mısır Valisi Said Paşa,dünyanın en büyük kanallarından biri olan Kızıldeniz ve Akdeniz’i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı projesini hazırlatıp onaylaması için Sultan Abdülmecid’e sunuyor. Said Paşa, tasdik gecikince projenin gerçekleşmesi için gerekli şirketin kurulmasını emrediyor. 

Projeyi onaylamadan vefat eden Abdülmecid Han’ın yerine geçen Sultan Abdülaziz ise denizciliğe önem verdiği için zaten başlamış olan proje için gerekli onayı ve parayı hemen veriyor. İşte o proje içinde bir de heykel bulunuyor. 

Doğunun, medeniyet ışığından batıyı da faydalandırdığını anlatmak üzere, elindeki meşaleyle yüzünü batıya dönecek bir heykel. O heykel yapılıyor ama konulduğu yer Mısır olmuyor. Evet tahmin ettiğiniz gibi ama önce hikayenin başına dönelim.

KANALA İNGİLİZ ENGEL
Said Paşa’nın hazırladığı Süveş Kanalı Projesi’nin arkasında Fransa, önünde de bir engel olarak İngiltere duruyordu. Zira Akdeniz ve Hindistan’daki İngiliz hakimiyetini sona erdirebilecek bu kanal, Osmanlı’nın mali gücünün yanında denizlerdeki gücünün de artmasına sebep olacaktı. Bu yüzden İngiltere, SultanAbdülmecid Han’ı, projeyi reddetmesi için sürekli baskı altında tutuyordu. 

Said Paşa, bu sebeple Sultan Abdülmecid’in tasdikini beklemedi. 30 Kasım’da Fransız mühendise gereken izni verdi. Fransız sermayesiyle kurulan şirketin hisse senetlerinin tamamı satılınca İngiltere, Osmanlı’ya baskılarını daha da artırdı. Sultan Abdülmecid ise Said Paşa’nın projesini yıllarca bekletti. 

Sultan,projenin kendisine gelişinden yedi sene sonra Ihlamur Kasrı’nda veremden vefat ettiğinde proje hala onay bekliyordu. Ancak onaylanmasa da ağır aksak ilerlemeye devam ediyordu. İki sene sonra Said Paşa da aniden vefat etti.Yerine geçen İsmail Paşa ise İngiliz taraftarıydı. Fakat bu kanalın Mısır için hayati önemini fark etmekte gecikmedi ve işe dört elle sarıldı.

Sultan Abdülmecid’in vefatıyla Osmanlı tahtına geçen Sultan Abdülaziz Han’a da İngiliz baskıları devam etti. Ama İngilizlerin unuttuğu birşey vardı, Abdülaziz Han donanma ve denizciliğe çok önem veriyordu. Sultan,19 Mart 1866 prime;da yayınladığı fermanla kanala izin vererek projeyi tasdik etti.Bununla da kalmayıp, Mısır’ın kanal için yaptığı dış borçları devlet garantisi altına alarak, kanal şirketi hisselerine de bizzat kendisi oldukça yüklü paralar yatırdı. 

Said Paşa ile kanalın mühendisi Ferdinand de Lesseps arasında 1854 primete yapılan anlaşma maddelerinde, bir de heykel projesi vardı. Süveyş Kanalı’nın Akdeniz’e açılan sahillerinde bulunan Port Said şehri limanına dikilecek olan dev bir kadın heykeli. Bu heykel, hem Osmanlı’yı hem Mısır’ı temsil edecekti. Bu yüzden Mısır’ı temsilen firavunlar dönemi kıyafetlerini giymiş kadın heykelinin başında, 7 iklimin padişahı olan Osmanlı Sultanını temsilen 7 kıta ve 7 denizi simgeleyen 7 sivri uçlu bir taç olacaktı. Elinde de bir meşale tutacaktı. 

Sultan Abdülaziz Han, heykelin yüzünün batıya dönük olmasını istedi. Zira elindeki ışığı doğudan batıya götürdüğünü, ışığın, medeniyetin, uygarlığın, doğudan yükselip batıyı aydınlattığını simgelemesini istiyordu padişah. Heykelin parası da bizzat Sultan Aziz Han tarafından ödendi.Sipariş, Fransa’nın meşhur heykeltıraşlarından Frederic Auguste Bartholdi’ye verildi. Frederic Bartholdi, Fransa’daki atölyesinde çalışmalara başladı.

Heykelin bakır ve çelikten oluşan iskeletini ve mühendislikle alakalı kısımlarını, Paris’teki kendi adıyla anılan kuleyi yapan Gustave Eiffel ile birlikte tamamladı. Heykele Singer dikiş makinelerinin kurucusu Isaac Singer’ dul eşi Isabelle Eugenie Boyer modellik yaptı.

SaidPaşa’nın ölümünden sonra yerine vali olan İsmail Paşa, bu heykelin Müslüman Mısır halkı arasında hoşnutsuzluğa sebebiyet vereceğini söyleyerek mühendis Ferdinand de Lesseps’e, heykelin Mısır’a getirilmemesi talimatını verdi. 

Mühendisin, İsmail Paşa’yı ikna çalışmaları fayda vermedi. Nihayet Kasım 1854 primete yapımına başlanılan Süveyş Kanalı’nın Kasım 1869 prime da açılışı yapıldı. Dünyanın dört bir yanından gelen binlerce insanın katılımıyla oldukça görkemli fakat heykelsiz bir açılış oldu. 

çünkü heykel Fransa’da kaldı. Bartholdi’nin bu muhteşem eseri, Fransa’daki bir depoda yapayalnız, akıbetini beklemeye başladı.

O yıllar, Amerika ile Fransa’nın dostluk yıllarıydı. Karşılıklı hediyeleşmeler sırasında Paris’te kurulan Fransız-Amerikan dostluk grubunun başkanı Edouard Rene Lefebvre de Laboulaye’den, Fransız hükümetine bir teklif geldi: Amerika’ya devasa bir heykel hediye edilsin! İkna edilen Fransız hükümeti, bu heykel için Frederic Bartholdi’yi görevlendirdi. Bartholdi’nin eseri zaten hazırdı. Fransa hükümetinin istediği heykel, elindeki meşaleye kadar Mısır için hazırlanan heykele benzerlik arz ediyordu. 

Fransa hükümetinden gelen talimata göre heykel,sol elinde hukuku temsilen bir kitap tutacak, sağ elinde de, dünyayı aydınlatan özgürlüğün sembolü bir meşale olacaktı. Yani neredeyse Fransa tarafından istenen heykel, Abdülaziz Han için hazırlanan heykelin aynısıydı. Sadece küçük bir iki değişikliğe ihtiyaç vardı. 

Bartholdi,heykelin yüzünü tamamen değiştirdi ve annesi Charlotte’nin yüzünü işledi. özgürlük Heykeli, Fransa tarafından kuruluşunun 100. yılı münasebetiyle Amerika’ya 10 yıl gecikmeyle hediye edildi. 

Heykeltraş, heykeli 350 parçaya bölerek, İsere adındaki bir Fransız gemisiyle Amerika’ya taşıdı. Newyork limanındaki adalardan birine, daha önce görmeye geldiği özgürlük Adası’na, kaidesini Richard MorrisHunt’un hazırladığı yere, 4 ay içinde monte etti. 

Ve 28 Ekim 1886 da açılışını bizzat kendisi yaptı. Heykelin sol elindeki kitap üzerinde Bağımsızlık Bildirgesi’nin ve Amerika’nın kuruluşunun tarihi 4 Temmuz 1776 yazıyor. 

Heykel1886 dan beri de Amerika’nın Newyork adalarından birinde bulunuyor. 
Ve yüzü Sultan Abdülaziz Han’ın isteğinin tam aksine doğuya bakıyor.
Lakin güneş ışığı hala doğudan yükseliyor ve her sabah özgürlük Heykeli’nin yüzünde parlıyor

MELUNCANLAR VE AMERİKA


Kingsport, Tennessee New York’a yaklaşık dokuz buçuk saat uzaklıkta, küçük bir kasaba. Tennessee, New York, California, Florida gibi çok sayıda göçmenin yaşadığı eyaletlere kıyasla “gerçek Amerika” diyebileceğiniz topraklar. 
Nasıl ki Yozgat’ı, Trabzon’u, Konya’yı görmeden Anadolu’nun gerçek yüzünü görmüş olmazsanız, aralarında Tennessee’nin de yer aldığı eyaletleri görmeden de ABD’yi görmüş sayılmazsınız. 


Kingsport kasabası Kentucky, Virginia ve Tennessee eyaletlerinin tam merkezinde, 40 bin nüfüslu bir yerleşim yeri. Son nüfus sayımına göre kasaba halkının yüzde 95’e yakını beyaz Amerikalı. Ve bunların önemli bir kısmı ise kendilerini Meluncanlar olarak tanımlıyor. 



ABD’de ve Türkiye’de pek çok kişi değişik zamanlarda Meluncanlar’la ilgili az ya da çok bir şeyler duymuş olmalı. Biz Meluncanlar’ın kimler olduklarını nerede yaşadıklarını görmek için Tennessee’deyiz. Meluncanlar sadece Tennessee’de değil bugün Apalaçya olarak adlandırılan ve ABD’nin 13 eyaletini kapsayan geniş bir bölgede yaşıyorlar. 

Meluncanların toplam sayıları bir milyonu aşmasına rağmen kendilerini Meluncan olarak kabul edenler ise 75 bin kadar. Peki ama haberin başından beri adı geçen Meluncanlar kimler? Nereden geldiler? Hangi kökene sahipler? 



Amerika kıtasına nasıl geldikleri ve kökleri kesin olarak bilinmemesine rağmen haklarında değişik teoriler var. Tarih kitaplarında isimlerine ilk kez 1813 yılında Virginia’da rastlanıyor. Genellikle kendilerini Portekiz olarak adlandıran Meluncanlar, yaptıkları evliliklerle karışık bir ırk türü oluşturmuşlar. Meluncanlar’ın varlığıyla ilk kez karşılaşanlar onları ne beyaz, ne siyah, ne de yerli Amerikalı olarak sınıflandırmışlar. Şehirlerde yaşayan halk çocuklarını korkutmak istediklerinde, “Yaramazlık yapma seni Meluncanlar’a veririm” diye tehdit edermiş. 

İspanyol denizciler tarafından Amerika kıtasına 1500’li yıllarda getirildikleri tahmin edilen Meluncanlar’ın kökleri Kafkasya, Akdeniz bölgesi ve Anadolu’ya kadar dayanıyor. Yani bir başka deyişle Osmanlı İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü coğrafyanın insanları onlar. Tabii bu sadece teorilerden biri. Meluncan’ın Türkçe kelime anlamı da zaten “lanetlenmiş can” anlamına geliyor. 

Uçsuz bucaksız bir kıtaya 1500’li yılların ikinci yarısında zorla getirilenlerin kendilerini lanetlenmiş olarak görmeleri gayet doğal. Ancak Meluncan’ın Fransızca “melange” kelimesinden gelme ihtimali de varsayımların bir diğeri. Melange kelimesi Fransızca’da karışık olarak tercüme ediliyor. Meluncan kelimesi diğer bazı dillerde ise şu anlamlara geliyor: Yunanca’da koyu veya siyah, Afrikan Portekizcesi’nde ise (melungo veya mulango) denizci anlamları taşıyor. 



MELUNCANLAR’IN OSMANLI BAĞLANTISI 



Hikayeyi biraz gerilere alarak bu konuda tarihsel bazı bilgiler vermekte fayda var. Bir kısım bilim adamına göre bu insanların kökenleri Osmanlıya kadar uzanıyor. Bu tezi savunan isimlerin en ünlüsü ise Prof. Dr. Brent Kennedy. Kökenleriyle tanışmasını bir tesadüfe borçlu olan Kennedy, doktorlarının bir türlü teşhis koyamadığı bir hastalık nedeniyle 1988 yılında yatağa düştü. 

Yürüyemiyor, hareket etmekte zorlanıyordu. Artık çocukları ve eşiyle vedalaşıp ölümü beklemeye başladığı bir sırada doktoru Brent, kendisine Akdeniz Anemisi (Mediterranean Fewer) teşhisini koydu. Ancak ortada garip bir durum vardı. O güne kadar kökleri İrlandalı ve İngilizler’e dayandığı söylenen Brent, nasıl olur da Akdeniz insanlarının yakalandığı bir hastalığa yakalanabilirdi? 



Çocukken annesine, akrabalarını gösterip sorduğu “Nasıl olurda benim kardeşim diğer akrabalarım İngiliz ve İrlandalı’lardan daha çok doğu insanına benzer?” sorusunun cevabı aklını daha çok kurcalar oldu. DNA testleri yaptırdı. Çevresindekileri de bu testi yaptırmaya ikna etti. Sonuç şaşırtıcıydı. Çünkü sonuçlar köklerinin Azerbaycan, Lübnan, Filistin, Türkiye, Yemen, Suudi Arabistan, Doğu Afrika’ya kadar uzandığını gösteriyordu. 177 Meluncan’ın yapılan kan testlerinde Sarcoidosis, Thalassemia, Behcet’s Disease, Machado-Joseph gibi Akdeniz insanında görülen hastalıklara ait bulgulara ulaşıldı. Hastalık serüveni ile birlikte Türkler’e ilgi duymaya başlayan Brent, ilk kez 1995’de çevresindekilerin gitme demesine rağmen Türkiye’ye yolculuğa çıktı. Bugüne kadar da toplam 10 kez Türkiye’yi ziyaret etti. Gezdiği Anadolu illerinde gördükleri, köklerinin Anadolu’ya dayandığı tezini güçlendirdi. 1997 yılında yazdığı “The Resurrection of a Proud People: The Melungeons” eserinden sonra “From Anatolia to Appalachia: A Turkish American Dialogue” kitabında Osmanlı-Meluncan bağlantısını araştıran Brent Kennedy’nin öne sürdüğü tezler bilimsel olarak yüzde 100 ispat edilmese de, o kendisini kalben Türk olarak hissediyor. 



AMERİKAN YERLİLERİNİN KONUŞTUĞU TÜRKÇE



Bugün Meluncanlar’ın köklerini araştıran bir komite bile var. Ama bu komitedeki herkes elbetteki Brent’le tamamen aynı düşüncelere sahip değil. Ancak her şeye rağmen Brent’in Türkiye ziyaretleri Osmanlı-Meluncan bağlantısı tezini güçlendirmiş. Brent, “Biz Amerikalılar genelde karşılaştığımız insanlarla sarılmayız sadece tokalaşırız. Oysa Meluncanlar birbirlerine sarılır. Bu gelenek aile içinde yıllardır yaşattığımız bir özelliğimiz” diyor. Nitekim ilk kaşılaşmamızda ABD’de hiç alışık olmadığımız bir şekilde bize sarılıyor. 



Elbette sadece bu davranış, Meluncanlar’ın köklerinin Anadolu’ya dayandığının bir göstergesi değil. Brent Kennedy, ABD’de yaşayan Yerli Amerikalı kabilelerin kullandıkları dil ve soyisimlere de dikkat çekiyor. Cherokiler’in saate kendi dillerinde “saats”, anneye “ana-ta”, babaya “atta” diye hitap ettiklerini vurguluyor. Bu kelimeler Türkçe’de saat, anne ve baba kelimeleriyle benzerlik gösteriyor. 

Bir başka Amerikan yerli kabilesi olan Creekler’inde kutsal adamlarına “Hadjo” olarak hitap ettiklerini dile getirirken Türkçe’de din adamlarına “hoca” denmesinin tesadüf olamayacağına dikkat çekiyor. Bunun yanı sıra Meluncanlar’ın çocuklarına genellikle Didima (Didim, Aydın’ın ilçesi), Alania (Alanya, Antalya’nın ilçesi), Mahala gibi isimler verdiklerinide söylüyor. Brent, Amerikan yerlilerinin Türkçe’den etkilenmesini de 1500’lü yıllarda aralarına karışan Osmanlılar’a bağlıyor. 



Brent Kennedy, annesinin ve teyzesinin sık sık kullandığı “gaumy” kelimesi ile Türkçe’de kullanılan “gam” kelimesinin Apalaçya’da kullanılmasını da manidar buluyor. Apalaçya’da yer alan değişik yerlerin isimleri ile Türkçe arasında da bağlantı kurmaya çalışıyor. Niagara Şelalesi’nin “ne yaygara” kelimesinden, Delaware eyaletinin “dilhah yer” (güzel topraklar), Kentucky’nin “kan tok”, Virginia’da Amerikan yerlilerinin yaşadığı ve kaliteli pamuk üretimi ile tanınan Pamunkey isminin Pamuk-iye kelimesinden türetilmiş olduğu ihtimali üzerinde duruyor. 

Brent kitabında, benzerliklerden bahsederken şunları söylüyor: “Anadolu folk danslarını seyrettiğimde büyük şaşkınlık duydum. Oyunların Apalaçyalılar’ınkiyle büyük benzerlik taşıdığını gözlemledim. Yerli Amerikan kabilelerden Cherokee Şefi Sequoya’nın kıyafetinin benzerlerini İstanbul Deniz Müzesi’nde gördüğüm Osmanlı Deniz Levendleri’nin kıyafetlerinden farkı yoktu.”



Brent ayrıca Türkçe’de hayır anlamı taşıyan ve başı yukarı doğru kaldırarak çıkarılan “cıkk” sesinin, kendi aile fertleri tarafından kullanılmasına da dikkat çekerek şunları dile getiriyor: “Annemin, bir şeye hayır demek istediğinde başını yukar doğru sallayıp ‘cıkk’ dediğini hatırlarım hep. Aynı davranış şeklini Türkiye ziyaretimde gördüğüm insanların da yaptığına tanık oldum.” 



KÖKLERİNİ MERAK EDEN AMERİKALILAR 



Meluncan tarihine ilişkin sohbet Brent’in çalıştığı hastahanede başlıyor. Odası Türk bayrağı, Anadolu motifleri taşıyan kilim örnekleri, Türkiye’de konu olduğu gazete küpürleri ve değişik organizasyonlar tarafından verilen ödüllerle süslü. Görüşmemize, bir grup Amerikalı’ya, Meluncanlar’ın kimler olduğunu anlattığı bir konferans ile ara veriyoruz. Konferansta sık sık Türkiye’den örnekler veriyor, salonda bulunan bizleri ayağa kaldırıp dinleyicilere Türkler’le ilgili bilgiler aktarıyor. 

Türkiye’nin tanıtımı için özel birini görevlendirip üzerine de para verseniz Brent’in yaptığı tanıtımı yine yapamazsınız herhalde. Konferansa gelen orta yaşın üzerindeki dinleyiciler ise ellerinde Brent’in yazdığı iki kitap ile anlatılanları merakla dinliyorlar. Köklerinin hiç tahmin etmedikleri yerlere dayanıyor olması gerçeği onları daha da şaşırtıyor. Toplantı sonrası etrafımızı çevirip bizden daha fazla bilgi istiyorlar. Türk olduğumuz için Tennessee’de bu kadar ilgi görmek bizim de garibimize gidiyor. Ancak bu ilginin asıl nedeni Brent’in anlattıklarında yatıyor. 



Brent, sadece konferansta ya da bilimsel toplantılarda insanları aydınlatmakla yetinmiyor. Bizi ağırladığı restoranda servis yapan garsona da soyadını sorup Meluncan geçmişine sahip olabileceğini ikna etmeye çalışıyor. Ancak garson işin verdiği yorgunluktan olsa gerek kökleri üzerinde fazla zaman harcamak istemiyor... 



İNEBAHTI SAVAŞI’NDAN CAROLİNA KIYILARINA 



Amerika’da okutulan tarih kitaplarında İngiltere’den gelen kolonilerin tarihi 1607 yılında Jamestown, Virginia’ya ayak basmalarıyla başlıyor. Bu koloniyi 1627 yılında Mayflower Gemisi ile gelen ikinci koloni izliyor. Ancak aynı tarih kitapları bu iki koloniden önce kıtaya gelen üçüncü bir koloni olduğunu ve akibetlerinin ne olduğunun bilinmediğini de yazıyor. Kayıp Koloni’nin izlerinde o dönemdeki Osmanlı vatandaşlarının olması da bir ihtimal. 



Brent Kennedy, 16’ncı yüzyılda Virginia ve Carolina’da yaşayan Portekizler’in yanı sıra Ermeni ve Türkler’in de olduğunu söylüyor. Birbirleriyle evlenip, mahalle kuran Osmanlı vatandaşlarının ABD’ye nasıl geldiği ise bir başka ilginç hikaye. 

Brent, 1586 yılında dünyanın en önemli deniz kaptanlarından İngiliz Sir Francis Drake tarafından North Carolina kıyılarına terk edilen gemi mürettabatı içinde 100 kadar da Osmanlı Levend’inin olduğunu söylüyor. Brent, onun içindir ki kendisine Levend diye hitap edilmesinde de herhangi bir sakınca görmüyor. Peki ama bu Osmanlı Levendleri nasıl oldu da Sir Francis Drake’in gemisinin mürettebatı oldular? Bu sorunun cevabını araştırmak içinde biraz Osmanlı arşivlerine bakmakta fayda var. 



1571 yılında Osmanlı Donanması Akdeniz’de, Venedik, İspanyol, Malta ve Papa’nın donanmalarından oluşan güçlere İnebahtı Deniz Savaşı’nda (Battle of Lepanto) yenilince tahminen 10 bin kadar Osmanlı deniz askeri İspanyollar’a esir düştü. 300 gemisinden 260’ını kaybeden Osmanlı Donanması Akdeniz’de ilk yenilgiyle tanıştı. 

The Roanoke Voyages editörü David Beers Quinn’in araştırmalarına göre İspanyollar’a esir düşen Türk, Güney Amerika yerlileri ve Portekizler, bir başka savaşta Güney Amerika seferinde bulunan dönemin ünlü denizcilerinden İngiliz Kaptan Sir Francis Drake’in gemisine esir olarak geçti. Tutsakları Karayipler’de düşmanı İspanyollar’a karşı kullandıktan sonra Küba’da kuracağı koloniye yerleştirmek isteyen İngiliz Kaptan Sir Francis Drake’in karşısına doğal engeller çıktı. 

Kaptan Drake, fırtına yüzünden Küba yerine Amerika kıyılarına yanaştı. Roanoke Island, North Carolina kıyılarına gelen Kaptan Drake’ı kıyıda ülkelerine dönmeyi bekleyen İngiliz askerleri de beklemekteydi. Roanoke Island’a daha önce yerleşen Ralph Lane Kolonisi’nin askerlerine gemide yer açmak için bir yol vardı o da gemide bulunan esirleri Amerikan kıyısında kaderlerine terketmekti. 



İngiliz arşivlerine göre esir Osmanlılar’dan sadece 100 tanesi 1586-87 yıllarında anavatanlarına döndüler. Kaptan Drake, gemide bulunan Osmanlılar’ın bir kısmını Cartagena (Bugünkü Kolombiya’da bir kıyı şehri), veya Santo Domingo’da serbest bıraktı. Diğer bir kısmı da Amerika kıtasında kalmak zorunda kaldı. Yaşamlarını sürdürmek ve çoğalmak için bölgedeki yerli kabilelerle tanıştılar, evlendiler ve daha sonra baskın Anglo-Sakson İngiliz güçlerine boyun eğip dinlerini değiştirdiler. 



ÜNLÜ MELUNCANLAR 



Brent’in kitabında da yer aldığı gibi Meluncanlar’la bağı bulunan bir çok ünlü isim var. Elvis Presley ve Amerikan’ın eski başkanlarından Abraham Lincoln bunlara birer örnek. Elvis Presley’in annesinin ailesi 1800’li yılların başında North Carolina’dan göç etmiş. Presley’in ikinci kuşaktan anneannesi olan Morning Dove White’ın soyisminin de Meluncanlar tarafından yaygın olarak kullanıldığına dikkat çekiyor Brent. 

Elvis’in ismi üzerine de araştırma yapan Brent, Arapça’da Temmuz ayı anlamına gelen “Eulalia”, aynı zamanda İspanya’da iyi bilinen bir antik kilise ismi olan “Santa Eulalia” ve Portekiz’de bir kasaba olan “Elvas” ile Elvis ismi arasında bağlantı olduğunu savunuyor. Meluncanlar’ın köken olarak sadece Osmanlıdan gelmedikleri aynı zamanda Portekiz ve İspanyollar’a dek uzanan bir bağları bulunduğu düşünüldüğünde, Elvis Presley’in de bu zincire eklenmesi mantıklı geliyor. 



Türkler’in Amerika’nın kuruluşunda rol oynayan uluslardan biri olduğunu savunan Brent, Amerikalılar’ın sadece Avrupalı değil, Azeri, Kıbrıslı, Tel Avivli, İstanbullu kuzenleri olduğu gerçeğini bilmeleri gerektiğini söylüyor. Brent’in başlattığı araştırmalar Apalaçya ve Türkiye arasındaki bağların artmasına da katkıda bulunmuş. Apalaçya’dan binlerce öğrenci Türkiye’den mektup arkadaşı edinmiş. 

University of Virginia’s College at Wise ile Dumlupınar ve İstanbul Üniversiteleri karşılıklı öğrenci değişimine başladı. İzmir’in Çeşme ilçesi ile Virginia’daki Wise kasabası kardeş şehir ilan edildiler. Çeşme’nin ana caddelerinden birine Wise adı verildi. Meluncanlar 17 Ağustos 1999 depreminde topladıkları yardımları depremzedelere ulaştırırken, yaşanan acılara ortak oldular. Brent, arada bir akrabalık bağı olmasa dahi Türk olmaktan mutluluk duyduğunu söylüyor ve ekliyor: “Hepimiz bir anne babadan geldik ve sonuçta hangi ırktan, hangi dinden olursak olalım insanız.” 



OSMANLI BAĞLANTISI İÇİN UZMANLAR NE DİYOR? 



Brent Kennedy, Meluncanlar’ın hikayesini kitabına konu ederken konunun uzmanlarıyla da röportajlar yaptı. İşte bu uzmanlardan bazılarının Meluncan-Osmanlı bağlantısı hakkındaki görüşleri: 



Carrol H. Goyne (Araştırmacı, Emekli Hava Kuvvetleri askeri): “1586’da Amerika kıtasına gelen İngiliz Kaptan Sir Francis Drake gemisinde sayısı tam bilinmeyen Türkler vardı. Bu Türkler’den bir kısmı kendi ülkelerine döndü ama kalanlardan bir kısmının Amerika kıtasındaki Meluncanlar’la bir bağlantısı olduğuna inanıyorum. Bu bağlantı nerede gerçekleşti tam bilmiyorum ama, 17’nci yüzılda Virginia’daki kolonilerde Türkler’in var olduğuna inanıyorum.” 



Joseph M. Scolnick (Prof. Politik Bilimler, University of Virginia’s College at Wise): “Osmanlı-Meluncan bağlantısı henüz kesinleşmiş değil. İki grup arasında bağlantı var ama, diğer Meluncanlar’ın geçmişini anlatan diğer hikayeler kadar güçlü değil. Benim iki grup arasında bağ olduğuna dair şüphem yok ancak, Osmanlı döneminde yaşayan insanlar da baskın bir etnik köken yok. 

Anadolu’da yaşayan insanlar karışık etnik gruplardan. Onun için Meluncanlar’ın kökeninde sadece Türk kanı aramak yanlış olur. Bugün İstanbul, Ankara, İzmir’de sokakta gördüğünüz insanlar arasında dahi fiziksel olarak büyük farklılıklar var. Gördüğüm insanların çoğunu Güney Avrupalılar’a benzettim. 
Onun için DNA test sonuçları Meluncanlar’la bağı güçlendirmede tek başına kanıt olamaz.” 


Meluncanların, örf adetleri, kültürel özellikleri, dil yapısı, genetik bulgular ve tipolojik benzerlikler Türklerle olan bağlarını gösteren argümanlardır. Yapılan inceleme ve araştırmalarda birçok somut özellik ve benzerlikler tespit edilmiştir.
•Halk oyunları ritim ve hareketleri Anadolu halk oyunlarıyla çok benzeşiyor, bazı oyunlarda tahta kaşık kullanıyorlar.

•Erkekler, sünnet oluyorlar.
•Erkeklerin büyük bir kısmı bıyık uzatıyor.
•Kemençe ve kanun benzeri müzik aletleri çalıyorlar.
•Amerika’da bilinmeyen, bulgurdan çeşitli yemekler yapıyor ve bulgura, “bulcur” diyorlar.
•Yemeklerini baharatlı, salçalı, soğanlı pişiriyorlar.
•Siftah yaptıklarında parayı sakallarına sürüyor ya da yere atıyorlar.
•El dokuması kilim ve battaniyelerdeki motifler ile Türk el sanatları desenleri ile tıpa tıp benziyor.
•Günlük hayatta kullandıkları sözcüklerin arasında, birçok Türkçe kelime bulunmakta.
•Kahveyi, Türk kahvesi gibi içiyor ve fincanı kapatıp kahve falı bakıyorlar.
•Korktuklarında kulaklarını çekip, tahtaya vuruyorlar.
•Eskiden günde beş defa yönlerini güneye çevirip, namaz vari yere eğilip kalkarak hareketler yaptıkları söyleniyor.
•Hiçbir Hıristiyan mezhebine bağlı değiller.
•Fiziksel özellikleri ve görünümleri Türklere çok benziyor.

MELUNGEON HERITAGE ASSOCIATION 



Meluncanlar’ın tarihini ve kültürünü araştırmak amacıyla kurulan Melungeons Heritage Association (MHA), uzun yıllar ayrımcılığa ve baskıya tabii kalmış Meluncanlar’ın saklı geçmişlerini kamuoyuna duyurmak için çalışıyor. MHA’nın ana amaçlarından birisi de karışık etnik kökene sahip Güney Apalaçyalılar’ın (Meluncanlar) kültür ve miraslarını korumak, belgelemek. 

Pek çok değişik etnik kökenin karışımından oluşan Meluncanlar’ın bu etnik ve kültürel ayrılıkları bir zenginlik olarak adledip bu yapısını korumak. Her yıl geleneksel olarak biraraya gelen Meluncanlar, beşinci kurultayını Kingsport, Tennessee’de 17-19 Haziran tarihlerinde yaptı. Pek çok araştırmacı, yazar, tarihçinin katıldığı toplantılarda değişik sunumlar yapılarak Meluncanlar’ın tarihine ışık tutulmaya çalışıldı. 

MHA YÖNETİM KURULU 
Wayne Winkler (Başkan), S.J. Arthur (Başkan Yardımcısı), Phyllis Morefield (Mali İşler), Anthony Kirk (Sekreter). Üyeler: Jim Morefield, W. C. Collins, Brent Kennedy, Brenda Whittaker, James Nickens, Mattie Ruth Johnson, Audie Kennedy, Alisa Kennedy, Manuel Mira, Scott Collins, Bob Greene. Danışmanlar: Bill Fields, Walter Davis, Dennis Maggard, Bob Gilmer, John Crowden. 

Konuyu bilimsel olarak ilk defa ortaya koyan ve Meluncanlar’ın lideri ve sözcüsü olan, Meluncan Vakfı kurucusu Dr. Brent Kennedy ekibiyle yaptığı tıbbi, etnolojik, arkeolojik ve sosyolojik araştırmalara ve İngiliz tarihçisi David Hakluyt’un kitabında yazdıklarına göre Meluncanlar’ın ortaya çıkışı şöyledir:
1500 – 1600 yılları arasında Akdeniz, Cebeli Tarık Boğazı ve Fas kıyılarında meydana gelen Osmanlı Portekiz deniz savaşlarında Portekizliler, Osmanlı leventlerini esir ederek forsa yapıp Birezilya’ya gotürdüler. Daha sonra İngiliz Amiral Sir Francis Drake leventleri Portekizliler’in elinden kurtararak sizi geri Osmanlı’ya gotüreceğim diyerek gemilerine alır. Ancak yolda fırtına çıkması sebebiyle ve ikmal yapmak için uğradığı bugünkü Carolina eyaletine 2-3 mil yakınlıktaki Raonake Adası’nda daha önce Amerika’ya giden İngilizler’le karşılaşır.
Oradaki İngilizler, Amiral’e Amerika”ya alışamadıklarını, geri İngiltere’ye dönmek istediklerini söylerler. Bunun üzeri Amiral, İngiliz sayısı kadar Osmanlı leventinin gemilerden inmesini ve kendisiden 3-4 hafta sonra adaya gelecek Walter Raleigh adında diğer bir İngiliz Amiral’in gemilerine binerek Osmanlı topraklarına dönebileceklerini söyler. Gemilerde kalan 100 kadar levent ise fidye karşılığı Osmanlı Devletine verilir. Bu husus tarihçi David Hakluyt’un kitabında belirtilmektedir.
Ayrıca olayın Osmanlı Arşivleri’nden de teyidi için araştırmalar yapılmaktadır. Adada kalan 300-400 civarındaki levent ise Amiral Raleigh’in gelmesini beklemeden İngilizler’in adaya geldikleri teknelere binerek ana karaya çıkıp orada bulunan Kızılderili kabilelerinin kızları ile evlenirler ve ortaya Türk asıllı Meluncanlar çıkar.
“ MELUNCAN” KELİMESİNİN ANLAMI NEDİR?
Başlarından böyle büyük bir macera geçen, esir alınarak hiç bilmedikleri diyarlarda yaşamak mecburiyetinde kalan bu insanlar Tanrı’nın kendilerini lanetlediklerini düşünerek kendilerine “lanetli” anlamına gelen “Melun” demişler ve sonuna da “can” ekleyerek, kendilerini “Meluncan” olarak adlandırmışlardır. Yapılan araştırmalarda İngilizce’de, İspanyoca’da ve Portekizce’de böyle bir kelimeye rastlanmamıştır.
DR. BRENT KENNEDY KİMDİR?
Dr. Kennedy saf kan bir Meluncandır. Kendisni Türk asıllı Amerikalı addetmektedir. Türk olduğundan dolayı gurur duymaktadır. Resmi şekilde olmasa bile ismini Nabi Bülent Egeli olarak değiştirmiştir. Halkla ilişkiler üzerine doktorası vardır. Şu anda büyük çoğunluğu Meluncan olan Virjinya, Wise şehrinde bulunan ve yine hem öğretim görevlilerinin hem de öğrencilerinin çoğu Meluncan olan Clinch Valley College’da Rektör Yardımcısı’dır. Evli ve bir çocuk sahibidir.
DR.KENNEDY MELUNCAN OLAYINI NASIL VE NEDEN ORTAYA ÇIKARMIŞTIR;
Dr. Kennedy, 8 sene önce ağır bir şekilde hastalanarak eşi tarafından hastaneye kaldırılır. Yapılan tahlil ve tetkiklerde, kendisinde; Akdeniz anemisi, Akdeniz ateşi gibi yalnız Akdeniz havzasında yaşayan insanlarda bulunan hastalıklar çıkar. Kendi kendine; Amerika’dan hiç çıkmayan birisi olarak nasıl olur da Akdeniz hastalıklarına yakalanabilirim diyerek genlerini ve atalarının köklerini araştırmk ihtiyacını duyar. 200 Meluncan’da yapılan gen ve DNA araştırmalarının hepsinde Doğu Akdeniz ve Türk genleri ortaya çıkar. Zaten Meluncanlar da derilerinin renginden ötürü Anglo-Saksonlar tarafından hep aşağılanmış, öldürülmüş, toprakları ve evleri ellerinden alınmış, iş bulamamış, kendi işlerini kuramamış,oy hakları olmamıştır. Bu mücadeleler yapılırken Appalachian Dağları’nın eteklerine kadar çekilmişlerdir. Şimdi, Brent Kennedy bu çekilen sıkıntıları unutturmak ve halkına köklerini, nereden geldiklerini, kimliklerini açıklamak için olağanüstü gayret sarfetmektedir. Bu iş için “Yeni Hayat Bulan Gururlu İnsanlar: Meluncanlar” adında bir kitap yazmıştır. Ayrıca yine kimliklerini, kendilerine ve dünyaya tanıtmak için; “ Unutulan İnsanlar, Meluncanlar” isimli dökümanter bir filmin hazırlanmasına devam edilmektedir. Kennedy bu film için kendi birikimi olan 350.000$ harcamıştır. Film çekimini, 6 Emmy Ödülü sahibi olan ve Atlanta Olimpiyatları tanıtım filmini hazırlayan Van Der Kloot Film ve Televizyon şirketi yapmıştır. Film ticari bir amaç gütmemektedir. 1996 yılı Nisan ve Mayıs aylarında ABD’deki ve diğer ülkelerdeki büyük TV kanallarına gösterilecektir. Ayrıca Kennedy elde ettiği son belge ve bulgulara istinaden Türk bağlantısını tam olarak belgeleyen ikinci bir kitap yazmaktadır.
KENNEDY’NİN MELUNCANLARLA İLGİLİ TÜRK BAĞLANTISI NASIL KURULMUŞTUR:
Araştırmalar için kendi imkanlar yetmeyince, Kennedy, 1994 yılı Mayıs ayında Washington Büyükelçimiz Sayın Nüzhet Kandemir’e başvurmuş, hem filmin Türk kökenleri ile ilgili bölümlerinin çekilmesi hem de konunun akademik olarak incelenmesi için maddi ve bilimsel konularda yardım istemiştir. Bunun üzerine Büyükelçi, Sayın Barış Manço’nun Brent Kennedy ile görüşüp bir röportaj yapmasını sağlamıştır. Röpörtajın “7’den 77’ye” programında yayınlanmasından sonra konuya çok ilgi duyan Abatur Seyahat Acenası’nın sahibi Mehmet Topçak, Büyükelçilikten Kennedy’nin adresini alarak temas kurup hangi konularda yardım istediğini sormuştur. Kennedy ise Türkiye’ye gelerek ataları ile ilgili film çekmek ve konu ile ilgili bilimsel araştırmalar yapılmasını istediklerini belirtmiştir. Mehmet Topçak’ın Turizm Bakanlığı’na yapmış olduğu başvuru Bakanlıkça olumlu karşılanınca film ekibi ve Kennedy’nin yol ve Türkiye’deki konaklama masrafları Turizm Bakanlığı tarafından üstlenilmiştir. Bunun üzerine 24 Nisan – 7 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da Topkapı ve Dolmabahçe Sarayları, Sultanahmet Camisi, Kapalıçarşı, müzeler, Boğaziçi, cadde ve sokakalar, İzmir’de Efes Antik Kenti, Denizli’de Pamukkale ve Çeşme Dalyan’da çekimler yapılmıştır. Çeşme’deki çekimlerde daha çok Meluncanlar’ın Anadolu’daki sahil yörelerinden giden leventlerin torunları olduğunu kanıtlamak için insanların yüz, profil ve beden çekimleri yapılmıştır. İki halk arasındaki ten ve göz renklerinin benzerliği hayret yaratmıştır. Bu arada da Marmara ve İstanbul Üniversiteleri Tarih Bölümleri ile Osmanlı Devlet arşivleri, Deniz Müzesi ile temaslar kurularak bilimsel araştırmalar başlatılmıştır.
https://insanveevren.files.wordpress.com/2013/04/m1.jpg?w=480
https://insanveevren.files.wordpress.com/2013/04/m2.jpg?w=582
MELUNCANLAR’IN TÜRK SOYUNDAN GELDİKLERİNE DAİR BENZERLİKLER NELERDİR
Brent Kenndey ve Mehmet Topçak’ın karşılıklı görüşerek ortaya çıkardıkları benzerlikler şunlardır:
1) Meluncanlar’ın dokudukları kilim ve battaniyelerin desenleriyle Türk motifleri arasında büyük benzerlikler vardır.
2) Amerika’da bilinmeyen ve yenilmeyen bulgurun çeşitli yemeklerini yapmaktadırlar ve bulgura ‘bulcur’ demektedirler.
3) Yine Amerika’da pek tercih edilmeyen kuzu ve koyun eti yemektedirler.
4) Nazar değmesin diye tahtaya vurup kulak çekmektedirler.
5) ‘sus’ karşılığı olara ‘şuş demektedirler.
6) Doyduklarını belirtmek için çenelerinin altına ellerinin tersiyle birkaç kez dokunmaktadırlar.
7) Sünnet olmaktadırlar.
8 ) Siftah yapınca parayı sakallarına sürmektedirler.
9) Bibirleriyle karşılaşınca kucaklaşıp Türkler gibi elle sırta vurmaktadırlar.
10) Amerika’da hiç olmayan erkeklerin birbirleriyle öpüşme adetleri vardır.
11) Kendi halk oyunlarında bizim atalarımızla aynı olan dansları vardır.
12) Kanun ve kemençe benzeri sazları vardır.
13) Üzülünce dertlerini dağıtmak için ‘ne gam’ yerine ‘ne gami’ diyorlar.
14) Yemekleri bizimkiler gibi soğanlı salçalı ve baharatlı pişiriyorlar.
15) Hayır yerine bazen bizdeki gibi ‘cık’ sesi çıkarıyorlar.
16) Aile bağları bizdeki gibi kuvvetli.
17) Brent Kennedy’nin dedesine ait asanın tutacak yeri sekizgen şeklinde olup bunun içindeki daire şeklinin içinde de bayrağımızdaki ay ve önünde de artı işareti var. Bu yıldızı da temsil edebilir Hristiyanlığın haçını da temsil edebilir.Zaten Barbaros Hayrettin Paşa’nın donanma bayarağındada semai üç dini temsil eden ay, haç ve Museviliğin sembolü altıgen yıldız bulunmaktadır.Ayrıca Melunanlar hiçbir Hristiyan mezhep ve kilisesine bağlı değildir ve iyi bir hristiyan olarak sayılmamaktadırlar.
18) Eskiden güneye dönerek günde beş vakit yere çömelip kalkıp bazı hareketler yaptkları söyleniyor. Bunu en mantıklı açıklaması olarak önceleri namaz kıldıkları daha sonraları asimilasyon neticesinde dini unuttukları düşünülmektedir.
19) Leventlerin kızlarıyla evlendikleri kızıldereli kabilelerinin birinin şefi başına İngilizcesi ‘turban’ olan sarık takarmış.
20) Eskiden kadınlar bizde de olduğu gibi erkeklerin arkasından yürürmüş.
21) Misafirperverlikleri de aynı biz de olduğu gibidir.
22) Fiziksel özellikleri de Türkler’e çok benzemektedir.

KÜNFE YEKÜN DUASI


Kün fe yekün duası:




Euzubillahimimeşşeytanirraciym. 

bismillahirrahmanirrahiym. 
ve salallahu ala nebiyyil keriym.Allahumme ya rabbi,Allahumme ya rabbi,Allahumme ya rahiym,el melikül güddü süsselamul mü'minul müheyminul aziyizül cebbarul mütekebbiru sübhanellahi amma yüşrikün
**efegayre diynillahi yebgune velehu esleme men fissemavati vel ardı tav'an ve ker'han ve ileyhi yurceun
**innema emruhu iza erade şey'en en yegule lehü kün feyekün fe sübhanellezi biyedihi mele kütü külli şey'in ve ileyhi turceun
* gul hüvallahü ehad allahussamed lem yelid ve lem yuled velem yekün lehu küfüfen ehad
**innema emruhu iza erade şey'en en yegulü lehu kün feyekün
*fe sübhanellezi biyedihi melekütü külli şey'in ve ileyhi turceun
** izacae nasrullahi vel fethu*vera eytennase yedhulüne fi dinillahi efvacen
**fesebbih bi hamdi rabbike , vestağfirhu innehu kane tevvaba
* innema emruhu iza erade şey'en en yegulü lehu kün feyekün
*fe sübhanellezi bi yedihi melekütü külli şey'in ve ileyhi turceun
**inna fetahna leke fethan mubina
*liyeğfire lekellahu ma , tegaddeme min zenbike ve ma te ahhere ve yutimme niğmetehu aleyke ve yehdiyeke sıraten musteğıyma
*** ve yen surekallahu nasran azizaa
**inna fetahna leke fethan mubina
*liyeğfire lekellahu ma tegaddeme min, zenbike ve ma te ahhere ve yutimme niğmetehu aleyke ve yehdiyeke sıraten müsteğiyma ve yen surekallahu, nasran azizaa
**inna fetahna leke fethan mubina
*liyeğfire lekellahu ma tegaddeme min zenbikeve ma te ahhere ve yutimme niğmetehu aleyke ve yehdiyeke sıraten müsteğiyma ve yen surekellahu nasran azizaa
**innema , emruhu iza erade şey'en en yegule lehu kün feyekün
*fe sübhanellezi bi yedihi melekütü külli şey'in ve ileyhi turceun
*nasrun minellahi ve fethun gariybun ve beşşiril mü'minin
**innema emruhu iza erade şey'en en yegule lehu kün feyekün
*fe sübhanellezi bi yedihi melekütü külli şey'in ve ileyhi turceun
**efe gayre diynillahi , yebgune velehu esleme men fissemavati vel ardi,tav'an ve ker'han ve ileyhi yurceun
** innema emruhu iza erade şey'en en yegule lehu kün feyekün
**fe sübhanellezi bi yedihi melekütü külli şey'in ve ileyhi turceun
** galü inna lillahi ve inna ileyhi raciun**innema emruhu iza erade şey'en en yegule lehu kün feyekün
**fe sübhanellezi bi yedihi melekütü külli şey'in ve ileyhi turceun
**vessemai veddarık
* vema edrake meddarık
* en necmüssakıb
*in küllü nefsin lemma aleyha hafiz
*felyenzuril insanu mimma hulik
*hulika mim main dafik, yahrucu mim beynissulbi vetteraib innehu ala rec'ihi lekadir
*yevme tublesserair*fema lehu min kuvvetinvela nasir
**vessemai zatirrec'ivel ardı zatıs sad'i
*innehu le gavlun faslün
*vema hüve bil hezli
*innehum yekiydüne keyda
*ve ekiydü keyda
*femehhilil kafirine emhilhum ruveyda
**innema emruhu iza erade şey'en en yegule lehu kün feyekün
**fe sübhanellezi bi yedihi melekütü külli şey'inve ileyhi turceun**te'tiha rizguha reğaden min , külli mekanin
*vallahu hayrur razigiyn
*innema emruhu iza erade şey'en en yegule lehu kün feyekün
**fe, sübhanellezi bi yedihi melekütü külli şey'in ve ileyhi turceun
**ma indekum yenfedu vema indellahi ba'gk vallahu hayrurrazıgıyn
**innema emruhu erade şey'en en yegule lehu kün feyekün
**fe sübhanellezi bi yedihi melekütü külli şey'in ve ileyhi turceun
**efemen yemşi mükibben ala vechihi ehda emmen yemşi seviyyen ala sıratım müstakıym**innema emruhu iza erade şey'en en yegule lehu kün feyekün
** fe sübhanellezi bi yedihi melekütü külli şey'in ve ileyhi turceun 
**li iylafi gureyşin iylafihim rıhleteşşitai vessayf
*felya'büdü rabbe hazel beyt
**ellezi et'amehümmin cu'in, ve amenehum min havf
**innema emruhu iza erada şey'en en yegule lehu kün feyekün
**fe sübhanellezi bi yedihi melekütü külli şey'in ve ileyhi turceun
**YA RABBİ,YA RABBİ, YA RABBİ, YA  ALLAH, YA ALLAH, YA ALLAH,
gulillahumme melikel mülki tu'til mülke men teşaü ve tenziül mülke mimmen teşaü ve tuizzü men teşaü ve tuzillü men teşaü bi yedikel hayru inneke ala kulli şey'in gadiyr
* tulicülleyle finnehari ve tulicünnehare filleyli ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayyi ve terzuku men teşaü bi ğayri hisab
***innema emruhu iza erade şey'en en yegule lehu kün feyekün
**fe sübhanellezibi yedihi melekütü külli şey'in ve ileyhi turceun
**eşhedü en la ilahe ilallahü vahdehüla şerikelehü ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve rasülühü
**ALLAHUMME salli ala muhammedin ve ala alimuhammedin ve sellim
***eciybu eyyühel melaiketü verruhaniyyunel müvekkelüne bi hazihil ayatil keriymeti li dağveti fi kadai haceti... 
(burda ne sıkıntıntın varsa dünyevi veya uhrevi kalbinden ne geçiyorsa onu burda 3,5,7 defa söyle ama çok içten söyleki tesiri tez olsun ) 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİYMM 
Bediüssemavati vel ardı ve iza kada emren fe innema yegulü lehü kün fe yekün
**galet enne yekünü li ğülamun ve lem yemsesni beşerün
**gale kezalikillahü yahlügü ma yeşaü iza gada emren fe innema yegulü lehu kün fe yekün**inne iyse indellahi kemeseli ademe halagahu min turabin sümme gale lehu kün fe yekün
*** ve hüvellezi halekas semavati vel arda bil hakkı ve yevme yegulü kün fe yekün
**innema gavlüna li şey'in iza erednahu en negule lehu kün fe yekün
**ma kane lillahi en yettehize min veledin sübhanehü iza gada emren fe innema yegulü lehü kün fe yekün
**hüvellezi yuhyi ve yumiytu fe iza gada emren fe innema yegulü lehü kün fe yekün
***Allahumme bi hakkı hazihil ayati ve ma fiha minel esrari ıkdiy haceti fiddareyni inneke ala külli şey'in gadiyr
**amin..... not (bu duayı inancı zayıf olana verilmez. bu dua çok tesirli olup kalbten yapılması icabet eder bu duayı ihlas ile okuyan ların kısa zamanda hayırlı muratları hasıl olur....

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...