01 Haziran 2015

Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halife Al Sani’nin eşi , Sheikha Mozah bint Nasır , İngiliz Mason Locasında.

Medeniyetler Forumu Yıllık Toplantısı Brezilya 2010 İttifakı - 16.jpg  
Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halife Al Sani'nin eşi , Sheikha Mozah bint Nasır , İngiliz Mason Locasında. Suriye'nin baş düşmanı olmasının altında yatan budur , bunlar ailece Siyonistlere hizmet eden satılmış uşaklar , İslam'a ve Müslümanlara zerre kadar faydaları olmayan bu azgın sapıkların işi İslam dünyasını parçalamak. 
 Katar Sheikha Mozah
Kim arıtma ve sofistike hizmetinde haute couture Arap dünyasında bugün daha iyi? Dünya çapında tarzı vezir biridir. Sheikha Mozah Bint Nasır el Missned, Katar 

  
Emiri'nin zengin üç eşleri ikincisidir
Bazı yıldır, Sheikha krallar ve şeyhlerin eşleri halka bilinmeyen olduğu Basra Körfezi'nde nadir olmuştur.  
karakter bile Rania ve Fas Lalla Salma, sadece sağduyulu bir rol edinmiştir Arap dünyada tektir.

Beş yıl önce, Katar, Hamad bin Halife el Thani, 56 Emir, o zamana kadar halkın ortaya hiç onun üç eşleri eşlik ABD ağ CBS röportaj vermek için onun konularını hayrete ve daha az Birlikte. Bir Mozah, ikinci Emiri'nin eşi ve daha az üretken oldu. Beş yedi oğlu ve devlet başkanının 27 soyundan gelen iki kadın, tüm vardı, ama muhtemelen, Arap kadınların en uluslararası bugün etkisidir. Aynı zamanda verilen birçok kamu paradır.
Zengin bir işadamının kızı, Mozah Katar Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu ve ABD'de çalışmalarını sürdürdü. Şimdi saltanat kadınların çoğu gibi, onun plebeian kökenli onu o bir konferansa giderken uçakta bir araya şeyhini, evlenmek engel olamadı. Modern bir peri masalı gibi, ikinci eşi olmayı Arap kraliyet katı kurallarını çiğnemek zorunda kaldı. Onun yoğun sosyal çalışma ile birleştiğinde Onun isyan, daha kendi vatandaşlarının tarafından nefret kadınlardan biri haline gelmiştir ve en genç tarafından alkışladı olmuştur. 2000 yılında onun iletişim, Arap toplumu için bir devrim Katar medya yayın görüntüleri ilk kişi oldu.
Dünyanın en zarif kadınlarından biri olarak kabul edilen, Sheikha tarzı onun seyahatlerinizde onu takip fotoğrafçıları büyüleyici olduğunu. Kredi bazı şeyleri kaynaklanmaktadır. Gittiği her yerde vurgulanır Onun güzelliği, ancak tavır, zaten modern bir Arap kadın olarak tanımlanmıştır onun kusursuz stil için bir kriter haline geldi. Şık ve çok kişisel bir dokunuş ile, aynı zamanda seksi, sen abaya,haute couture elbiseler vücudun en kapsar veya görünen siyah bir kaftan görünce onun genç görüntülendiğinde zarafeti tarafından geliştirilmiş, ama her zaman başını kaplı olan ayrı bir Hicap (başörtüsü) ya da türban.

Parlak, biraz gösterişli olursa, Tayland Kralı tahtı (2006) 60. yıldönümü için gala yemeği için Gaultier başvurdu.
Aksesuar Sheikha yıldızı şüphesiz türban olduğunu. En çarpıcı kullandığınız değil, ama biraz şık başlık Batı'da kullanılan bu giysiyi yapma bunu nasıl. En fazla Glamorous, Mozah türban tüm durumlar için uygun ve her zaman takım elbise en iyi aksesuar tasarımcıları ile eşleşen bir ürün yapar. Farklı renk, kumaş ve hatta formları, fakat onların türbanlı Bu özel sayesinde her zaman elbise ile kombine Mozah yaptığı resmi ziyaretleri sırasında tüm gözler monopolizes ve 2009 Fransa, İngiltere ve İspanya 2010 2011 moda gözlemcileri de Onların kostümleri ve giydiği aksesuar ayrıntılarını vurgulayın.
Petrol ve para taşan Körfez ülkeleri, çoğunda normal gibi Mozah kostümleri, takı ve ayakkabılar eksik değil. Dior, Chanel, Gaultier ve Armani sizin fetishes firmalar ve kamuoyunda yaptığı maçta her stilist ve moda basını arasında bir tartışma konusudur. 2010 yılında İngiltere'ye resmi ziyaret sırasında, kendi "görünüyor" Bu kocasını sahibi varlıkların fazla 2.000 milyon euroluk bir yansıması idi. Olarak ona anılacaktır Anglo-Sakson ülke, Julien Macdonald, en prestijli tasarımcılarından biri"yeni Jackie O. kraliyet iyi elçisi olduğunu."
Monokrom kendine özgü biridir ama couture tasarımları ton uçakları defalarca Fransızca first lady, Madame Sarkozy tarzı hatırlatmak olduğunu seçer. Carla ve Mozah Her ikisi de aynı gri Dior soirée yıpranmış. Evet, düzenleyici Sheikha bir Arap kadın aksesuarları eklendi: eldiven ve peçe. Ayrıca -bolso aksesuarlar, cüzdan, zıt renkli kemerini ile monokromatik görünüyor kırar.
Bir Bikromatik ve siyah aksesuarları kullanarak Stephane Rolland Couture, Mozah Katar Sheikha Forbes listesinde No. 79 sıradadır 23 Fransa'ya yaptığı resmi ziyaret Haziran 2009 ikinci gününde Matignon, Paris, ulaşır Dünya Yüz En Güçlü kadınlar.
24 Haziran 2009: Katar Sheikha Paris'teki Institut de France'ın Güzel Sanatlar Akademisi daimi üyesi olarak değerlendirilmektedir.
O uzun bir elbise ve beyaz uzun kollu, yuvarlak yakalı ceket aynı renk, kemer ve kahverengi deri debriyaj giyen, 2011 yılında resmi bir ziyaret için İspanya'da indizaman. Ben daha 'seksi' daha havasız ve aynı zamanda elbise olamazdı. Ve bu en iyi, dirsek kapağı çeyrek kollu izin verilir, her zaman, Müslüman özel gerektiren mektup Sheikha elbise kodları neden uzun giyer ve. Ama onun tarzı lüks cilve ve tadı ile uyumsuz değildir: genellikle elmas avize küpe ve bilezik, yüzük, broş ve değerli taşların kemer takıyor.
Sol: İspanya Resmi ziyaret. Bir Stephane Rolland Haute Couture üzerinde Mozah, ceket ve aksesuarlar çikolata uyan düz fildişi. Merkezi: Uzun mor elbiseli 50'li tüm glamour, etek, tekne ense ve üç çeyrek kollu alevlendi. Aksesuarlar, siyah bu sefer: üstü açık uzun küpe, kemer şeklindeki döngü, çanta ve topuklu. Sağ: Biz aşağıda ayrıntılı olarak görebilirsiniz Chanel zarif tasarımı.
Tamamen Rhinestones işlemeli, el kaftan kat tahmini değerden iç-elbise maç: Madrid Kraliyet Sarayı'nda gala yemeği için, Mozah İlkbahar-Yaz bir dizi 2011 Chanel ile tüm ihtişamı dağıtılan 100.000 dolar pembe ve gümüş aksesuarları soluk.
Chaumet ve Cartier genellikle ayrık tasarımlar için tercih rağmen, Londra'da katıldığı bir yemekte yaptığı uzun boynunu vurguladı elmas kolye yılan, farkedilmeden gitmedi, onun en sevdiği şirketlerin ikisidir ve. Her zaman başını örtülü kullanır gibi, o her zaman bir tarzda, kimin kadın elbisesi gala her zamanki perdenin üzerinde tacı ekler Örneğin Brunei kraliçesi yoldaş, aksine, Tiaras ile görülen olmamıştı O kadar ağır hale geliyor.
Tayland kralları tarafından başkanlık gala yemeğinde, 
2006 yılında, özel elmas küpe, ama tacı aldı.
Hindistan'a yaptığı ziyarette için Mozah bir baskı elbise mavi ve beyaz çiçekler, düşük bel, pilili etek ve üç çeyrek kollu geldi.Bu First Lady onun havasını kaybetmeden "Ben Kentucky Derby gitmek üzereyim" Lady--öğle hazırlayın ama özü oldu. Onun siluet onun inci kolye dört kucak eski okul Dior tarzı ve eşleştirme türban 50'li bir zerafet verdi.
İngiltere'de kaldığı süre içerisinde, Mozah Kraliçe Elizabeth'in fildişi renkli elbise ile güzel bir kontrast oldu parlak kırmızı Valentino, küçük kuyruk, Buckingham Sarayı'nda ziyafette kamaştırdı. Ama kuşkusuz, şamata o Clarence House, Prince of Wales ikamet ziyareti sırasında vurdu Chanel çizme neden oldu. Katar Sheikha Christian Louboutin ayakkabı giymek için kullanılan, ancak bu kez bir buzdağı şekli, ısıtma sorunu temize istiyor hangi Karl Lagerfeld bahis birini taklit eden bir yüksek topuk ile sentetik saç botlar için seçti Genel ve kimin fiyatı 1000 € aşıyor.
Buckingham Sarayı'nda Valentino.
Lagerfeld İngiltere'ye giydiği ünlü çizmeler.
Ekselansları Cambridge, Mme SAİK Düşesi ile birlikte 2011 yılında Vanity Fair tarafından dünyanın en şık kadınları arasında seçildi. Carla Bruni-Sarkozy ve Monaco Prensesi Charlene SAİK, Sheikha Uluslararası iyi giyinen kadınlar listesi başları. Bu derginin yıllık listede Katar kraliyet içerir ilk kez değil. Sheikha Mozah kadar erken 2009 olarak iyi giyinen ankette tanındı.
Onun güvercin gri kürk İngiltere 40'lı sinemasının tanrıçası bir hava katmaktadır getirdi karşılama töreninde çaldı.
Güneş onun kıyafeti başka yerde aksesuardır. Güneş gözlüğü kombinasyonu ve bir türban İngiltere'ye yaptığı resmi ziyaret sırasında Kraliyet Botanik Bahçeleri burada 60'ların görkemli bir hava vermek.
Tarzı Başka bir "A". Ocak 2010 ayak bileği uzunluğu elbise Venezuela ziyareti için Scarlet yeterince uzun bir gece elbisesi olarak dikkate alınması gereken değil, ama o gün için "örtbas" için zarif bir yoldur.
Ama Mozah Bint Nasser görkemli bir vitrin Katar çok daha fazladır. Emir hala mirasçı yaşındayken, 18 yaşındayken, 1977 yılında evlendi ve o zamandan beri aktif olarak son yıllarda Katar'da eğitim ve sosyal reform katılan, ülkesinin siyasetinde önemli bir figür haline gelmiştir. 1986 yılında Katar Üniversitesi'nden sosyoloji bölümünden mezun Virginia, Texas, Carnegie Mellon Üniversitesi'nde, Imperial College London ve Georgetown Üniversitesi üniversitelerde "fahri" dir.Memleketin, Eğitim, Bilim ve Toplum Geliştirme, Aile İşleri Yüksek Kurulu için Katar Vakfı sandalyeler, Başkan Yardımcısı Eğitim Yüksek Konseyi Başkanı ve Demokrasi Arap Vakfı Başkanı olduğunu. Dünya çapında eğitim kalitesini ve erişilebilirliğini artırmak için de Unesco Özel Temsilcisi olduğunu.
2007 yılında, Sheikha, Yüksek Özel Temsilci ve Temel Eğitim ve Katar Vakfı Başkanı olarak Arap, Doha, Katar Bölgesinde Okuryazarlık Sorunları Bölgesel Konferansı başkanlık eder.  
2007 yılında 75.900 $ ile emirlik başına düşen gelir, dünyanın en yüksek gaz sağlayan geniş kaynakların bir kısmı ile, Sheikha modernize etmek amacıyla, Eğitim ve Bilim Katar Vakfı artırdı kendi ülkelerinde ve hatta Arap dünyasında eğitim. Aynı zamanda yabancı yatırımları çekmek istiyor Katar Bilim ve Teknoloji, Park ilham veriyor. Ve, saygı herhangi bir first lady olarak, aynı zamanda sosyal çalışma ile ilgilidir: Otistik çocukların tedavisinde kablolar Shafallah Merkezi.

“Şeyha”yı ismi sanmayın sakın. 
Şeyh’in karısı veya “dişi şeyh” manasına geliyor. İsmi Moza bint Nasser Al Missned. Yani Nasır Al Missned kızı Moza. 
Moza Hanım 1959 doğumlu. Yani 52 yaşında. Babası, şimdiki Emir’in babasının muhalifi imiş. Mısır ve Kuveyt’te uzun zaman sürgünde yaşamışlar. Kızlarının düğünü için gelmişler.
Moza, Katar üniversitesinde sosyoloji eğitimi alırken tanışıyor o zaman veliaht emir olan kocasıyla ve hemen 18 yaşındayken ikinci karısı olarak evleniyor. (Sosyoloji diplomasını 9 sene sonra alıyor)

Diğer Arap ülkelerindeki Emir, Kral eşlerinden farklı olarak oldukça aktif bir kadın. 1995’den beri Katar Eğitim, Bilim ve Toplumsal Kalkınma Vakfı’nın, 2008’den beri gençlere istihdam yaratmayı amaçlayan Silatech vakfının, Arap Demokrasi Vakfının, Aile Konseyinin başkanı, Eğitim Konseyinin başkan yardımcısı ve UNESCO’nn Temel ve Yüksek Eğitim Özel Elçisi. Dahası El Cezire’nin çocuk kanalının da arkasında. Bütün bunlar göstermeliktir diyorsanız o zaman son darbeyi vurayım: Forbes Dergisinin dünyanın en kuvvetli 100 kadını listesi içinde 74. sırada yer alıyor
Geçen senelerde Emine Erdoğan’ın düzenlediği Gazze’ye Özgürlük toplantısı sırasında yakından gördüm. Bir hayli uzun boylu ve çok gösterişli bir kadın. Plastik cerrahların eline bol miktarda kendini teslim etmiş görünüyor. İnsan anında ona odaklanıyor ve başka bir şey görmez oluyor. 
Kocasıyla beraber geldiği İstanbul’da giydiği lacivert kıyafetinin modelinde sanırım en az elli ayrı renkte ve kumaşta kıyafeti var. Zira fotoğraflara baktığımda sık sık aynı modeli görüyorum. Tesettürü tartışmalı bu kıyafet kimin tasarımıymış diye baktım ama bulamadım. Hoş ve etkileyici bir model. 
Onun dışında çok şık bir kadife pantalon ceket takım içinde, Rus revü güzelivari korkunç bir kürk içinde, yine çok şık ve zarif Channel tarzı dapdarcık pembe bir elbise içinde, bembeyaz gelinvari bir kıyafet kıyafeti içinde de görüyoruz. Zarafet ile rüküşlük arasına gidip geliyor diyelim. Çoğu zaman parıl parıl renklerde. Fakat hepsini aynı kumaştan bir bone tamamlıyor.
Bonesi ilginç aslında. Bildiğimiz tesettür kurallarına göre takmıyor. Saçlar görünüyor, boyun açıkta, çoğu zaman dekolte açıkta. Dekoltesi açıkta değilse bile göğüslerinin tüm şekli ortada. Bonesi ise daima aynı stilde. 
Kendi geliştirdiği bir model olduğu muhakkak. Benazir Butto’nun şöyle bir üzerine atıverdiği şalı nasıl onun stili olmuşsa, bone de Moza’nın stili olmuş. Düşününce pratik ve şık. Daha ötesi edilgenliği değil, etkenliği simgeliyor. Hani Bodrum’larda sık gördüğümüz tülbentini yukarı toplamış iş başındaki Hamide Ana’lar. Yeni bir tesettür modeli olarak dikkate almaya değer diye düşünüyorum. Belki bir iki müdahaleyle. 
Muhafazakâr bir grupla seyahatin farkları
- Dindar olmayan bir grup molalarını sigara, tuvalet vs ihtiyacı geldikçe verir, muhafazakâr grup ise namaz vaktine göre.
- Dindar olmayan bir grup, kendisinden “çorba parası” isteyen trafik polisine sinir olur, beş dakika giderek çöken ahlak sisteminden dem vurup kafa şişirir, muhafazakâr grup ise bunun da değerini bilir, “yol sadakamızı verdik, Allah ondan razı olsun” der, geçer.
- Dindar olmayan grupta eşler, aralarında gerilim varsa yansıtmaktan çekinmez, bu gerilim yansımasından yola çıkarak kaç yıldır evli olduklarını bile hesaplayabilirsiniz. Muhafazakâr grupta ise eşler birbirlerine “Ekrem Bey”, “Sacide Hanım” diye seslendikleri için kim kimin karısı kocasıydı diye karıştırmak bile mümkün. 
- Muhafazakâr bir grupta asla konuşulamayacaklar ve yapılmayacaklar: Kürek çeken zencinin kaslarının ne kadar seksi olduğu, su aygırlarının cinsel hayatının zenginliği, pantolon balığı şeklinde cıvık espriler, suya adam atmak gibi eşek şakaları, “ahhh buz gibi bir bira ne güzel gider” teklifi...
- Dindar olmayan bir grupta yemekler daima beraber yenir, asla ayrı gayrı olmaz, muhafazakâr grupta ise erkekler ve kadınlar ayrı masalarda yiyebilir.

Murdoch’dan Rockefeller ve Rothschild ile Türkiye’yi de içeren dünya gerçekleri



Murdoch’dan Rockefeller ve Rothschild ile  Türkiye’yi de içeren dünya gerçekleri


Murdoch'dan Rockefeller ve Rothschild ile Türkiye'yi de içeren dünya gerçekleri
Illuminati’nin çekirdek üyesi ve Amerikan Medya imparatoru Rupert Murdoch şöyle anlatıyor:

Trokya Toplantısı, Illuminati’nin yemek buluşmasıydı. David Rockefeller, Baron de Guy Rothschild ve Yale, Harvard, Princeton ve MIT üniversitelerinin yöneticileri ile buluşmuştuk.

Yemekten sonra Rockefeller ve Rothschild dışındaki konuklar okullarına dönmüş, üçümüz özel bir odada baş başa kalmıştık. Onlarla geçtiğimiz sohbetlerimizin hepsini vermiyorum ama sizin merak ettiğiniz ve bilmeniz isteyeceğimiz şeyleri de söyleyebilirim.

KRALİÇE VE KİLİSEYİ GÖZDEN DÜŞÜRDÜK
Rockefeller: Fransız İhtilali öncesinde Kraliyet ve Kilise mensuplarını halkın gözünden düşürmek için şöyle bir oyun oynandı. Kraliçe Marie Antoniette adına devrin ünlü bir kuyumcusuna iri elmaslardan oluşan bir gerdanlık siparişi verildi. Kuyumcu bu siparişi hazırlayıp Kraliçe’ye götürdü; ama Kraliçe doğal olarak gerdanlığı kabul etmedi ve para ödemedi. Fakat bu olay kraliçenin parayı çarçur ettiği şeklinde bütün basında yer aldı. Devrin kardinaline, durumu izah etmek isteyen Kraliçe adına; adamlarımız tarafından genelev olarak işletilen şehrin bir otelinde randevu verildi. Otele gelen Kardinale bir fahişe Kraliçe olarak tanıtıldı ve fahişe ile Kardinal bütün basında yer aldı. Böylece hem Kraliyet Ailesi, hem de en yüksek kilise makamı yıpratılmış oluyordu. Eski başkanlardan Nixon bizim yolumuzdan çıkınca, Watergate Skandalı ile bir anda gözden düşürülüp istifa etmek zorunda bırakılmıştır.”
KENNEDY VE MARILY MONROE NEDEN ÖLDÜLER
“John F. Kennedy suikastı bir diğer güzel örnektir. Aslında yaramaz çocuk Kennedy tam bizim isteklerimiz doğrultusunda hareket ediyordu; fakat vücudunu bitkin düşüren rahatsızlıkları vardı. Devlet başkanlığı yapmak çok yorucu bir iş olduğu için uyarıcı ilaçlar kullanıyordu. Fakat son zamanlarda özellikle seks yaşamını sürdürebilmesi için bu ilaçların dozunu arttırmaya başlamıştı ve ilaçlar içkiyle karışınca ağzından çıkanların farkına varmıyordu. Marily Monroe ile yakın ilişkisi vardı ve biz bir gün yatak odasını dinlemeye aldırdık ve bize karşı çıkararak o sıralarda sürmekte olan Vietnam Savaşı’nı sona erdirmeyi planladığını öğrendik. Bizler ise bu savaşın çıkması için çok büyük paralar harcamış; ama henüz hedeflediğimiz cirolara ulaşamamıştık. Sonucu biliyorsunuz, her ikisi de dünyaya erken veda etmek zorunda kaldılar.
AMAÇ, DÜNYADA TEK DEVLET, TEK DİN
Bizim amacımız yeryüzündeki bütün devletleri birleştirip, tek bir dini olan tek bir dünya devleti kurmaktır. Bütün dünya tek bir merkezden yönetilecek, ve başkenti de Kudüs olacak. Böylece savaşlar, acılar, açlık gibi kavramları ortadan kaldıracağız.”
Ben de burada konuşmaya girmek isteyip “Peki bu dünya devletinin yönetim biçimi ne olacak, Hegel Diyalektiği konusunda neler söyleyeceksiniz, merak ediyorum. Yoksa komünizm geri mi geliyor?” diye sordum.
VATANDAŞ DEVLETİ TANRI GİBİ GÖRMELİ VE KENDİNİ FEDA EDEBİLMELİ
Rockefeller cevap veriyor; “Komünizmin kurucuları Marx ve Engel, Haham, Moritz Moses Hess’in öğrencileriydiler ve Hegel’e fikir babalığı yapmışlardır. Hegel diyalektiği kısaca tez ile anti-tezden bir sentez oluşacağını söyler. Bu sentez daha sonra yine tez olur ve karşısına yine bir anti-tez çıkarak yeni bir sentez oluştururlar. Bu böylece devam eder. Hegel’in diyalektiğine göre iki zıt gücü kontrol eden, yeni dünyanın da efendisi olur. Hegel’in politik sisteminde devlet aynı zamanda Tanrı’dır; köle olarak görülen vatandaşın tek görevi bu devlete hizmet etmesidir ve bu hizmeti Tanrı’ya tapmak olarak algılamasıdır. Vatandaş kendini ülkesi için feda etmeye her an hazır olmalıdır. İkiz Kuleler saldırısında ölen onbinlerce Amerikalı buna güzel bir örnektir.
SEÇİMLER, TAMAMEN BİR ALDATMACA… AMAÇ; YENİ DÜNYA DÜZENİ
Seçimler tamamen bir aldatmaca olup, vatandaşın düşüncesine bir değer veriliyormuş gibi gösterilmektedir. Seçimlerde aday bol bol vaatlerde bulunarak seçmenin gururunu okşar ve seçmene sorunlarının farkında olduğu izlenimi verir. Seçmen için ise birisinin sorunlarını bilmesi yeterlidir, vaatlerin yerine getirilmesi onun için ikinci planda kalır. Hiçbir zaman da seçim öncesinde verilen sözler tutulmaz ve bir süre sonra da tamamen unutulur, gelecek seçimlere kadar. Seçimden sonra devlet yine Tanrı rolünü oynamaya devam edecektir. Zamanımızda, Amerika Birleşik Devletleri’nin kapitalizmi tez, Rusya’nın komünizmi anti-tez olmuştur ve sentezi dünya “Küreselleşme” olarak sunduğumuz “Yeni Dünya Düzeni” olacaktır. Bu yeni rejime faşizm diyebiliriz; çünkü otoriter bir devlet yönetimi, bizim anlayışımıza göre, dünyayı yönetebilmek için en ideal rejimdir. Böylece kişilerin yaşamı polis denetimiyle mutlak kontrol altına alınacak, varlıklarına devlet her an el koyabilecek, toplumlar bizim istediğimiz şekilde yönlendirilecek. Bu yeni düzende fakir yaşlı ve hastalara yer yoktur ve onların hemen yok edilmeleri gerekmektedir.
KAPİTALİZM-KOMÜNİZM-SOSYALİZM… FARK ETMEZ, HEPSİ BİZİM ESERİMİZ
İkinci sorunuza gelirsek, yukarıda bahsettiğim gibi bir ülkenin Komünizm, Kapitalizm veya Sosyalizm’i benimsemesi hiç fark etmez. Hepsi sonuçta bizim eserimiz olan aynı şeyler. Başta akıllı ve zengin, yönetici bir avuç insan, geride hiçbir değeri olmayan ve istenildiği gibi yönlendirilen bir köle sürüsü. Fransız İhtilali neden yapıldı sanıyorsunuz, Fransız halkı çok fakirdi de açlıktan mı ölüyordu, ya da burjuvazi gerçekten çok mu zengindi? Hayır, hayır, sınıf farkı tarih boyunca hep olmuştur, bugün de böyledir. Asıl sebep Masonluğun en büyük kahramanlarından Jacques De Molay ve diğer Tapınak Şövalyeleri’nin, 1314 yılında o devrin Fransa kralı IV. Philip tarafından Tapınakçıların hazinesini kendisine vermediği için yakılarak öldürülmeleridir. Bu ihtilalin Masonlar tarafından kışkırtıldığını biliyorsunuz. Devrim sonunda XVI. Louis giyotinle idam edildiği zaman, bir devrimcinin; “Molay, intikamın alındı.” Diye haykırdığı bilinen bir gerçektir.
Rus Devrimi başta bir sebepten dolayı yapılmıştır. O zaman ki Illuminati yöneticileri, Hegel Diyalektiği gereği Amerika Birleşik Devletleri’nde oluşan kapitalist sisteme bir karşı sistem oluşturarak dünya yönetimini ellerine geçirmenin planlarını yapıyorlardı. Çünkü istediğiniz gibi yönlendirebilmek için bir şekilde insanları avuçlarınızın içinde devamlı baskı altında tutmanız ve korkutmanız gerekir. Rotschild ailesinin özel desteğiyle Rusya’da devrim gerçekleştirildi ve Komünizm ilan edildi. Amerikan Kapitalist sistemine karşı, Rusların Komünizm sistemi. Burada Hegel Diyalektik yönetimi gereği, Marksist yönetim antitez olarak yani Kapitalist yönetimin karşısına çıkarılıyordu. Bu iki zıt gücün sentezinden, Amerikan Bir Doları’nın arka yüzündeki piramitin altında yazdığı gibi, Yeni Dünya Düzeni ortaya çıkıyordu.
MEDYA VE SİNEMA ENDÜSTRİSİNİN ROLÜ ÇOK ÖNEMLİ
Böylece dünya ülkelerinin Komünist rejime dahil olmayan yarısı, Komünizm tehlikesine karşı devamlı korkutuldu. Bu sistem içindeki insanlar sahip oldukları mal ve mevkilerin Komünizm gelirse ellerinden gideceği korkusu içinde, devlet yönetimine sonsuz destek verdiler. Öte yandan eski Sovyetler Birliği ve Komünist sistemde yaşayan diğer insanlara ise Kapitalizmin ne kadar öcü olduğu anlatılıyordu. Onlar da yaşadıkları yaşam şartlarının en iyisi olduğuna inandırılmış, bunun da Komünist sistem sayesinde olduğunu düşünüyorlardı. Böylece insanlar devamlı baskı altında tutuluyor ve istediğimiz gibi yönlendirilebiliyorlardı. Tabii burada medyaya ve sinema endüstrisine büyük görevler düşmüştür.
NÜKLEER SAVAŞ TEHDİDİ EN BÜYÜK BLÖFTÜ
Nükleer savaş tehdidi en büyük blöf olarak tarihe geçmiştir. Ama doğal olarak insanları öyle ya da böyle bir şekilde ömür boyu aldatmak imkansızdır. Bu yüzden Komünist rejimin sonunun gelmesine karar verdik, daha da önemlisi komünist ülkelerin serbest piyasa ekonomisine geçip Kapitalizme yönelmeleri gerektiği için sizin de bildiğiniz gibi birkaç günde durup dururken ve hiç kan dökülmeden o çok korkulan Sovyetler Birliği dağılıverdi; meşhur Berlin duvarı yıkıldı ve öcü komünizm balonu söndürüldü.
GEREKTİĞİNDE ÇEŞİTLİ ÜLKELERDE PROVOKASYONLAR ÇIKARDIK
Rotschild ben hayretten faltaşı gibi açılan gözlerimize bakarak sözü devraldı.
Rotschild: Bu arada, dünyanın çeşitli ülkelerinde karışıklıklar çıkarılıyor, ülkeler provokasyonlar sonucu bir hiç yüzünden kanlı savaşlara giriyorlardı. Doğal olarak bütün paralarını bizlerden silah almak için harcıyorlar, daha sonra savaşta kaybedilen silahlarını yerine koymak ve savaşta harap olan şehirlerini yeniden inşa edebilmek için yine bizlerden borç alarak ömür boyu bize bağlı bir duruma düşüyorlardı. Eğer, bir ülke yöneticisi bizimle işbirliği yapmayı kabul etmezse, o ülkede hemen bir darbe ya da ayaklanma çıkarılıyor, daha önceden ayarlanmış ve istediklerimizi harfiyen yapacak bir kişi yönetime getiriliyordu.
1980 DARBESİ BİZİM İSTEKLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA YAPILDI
Aynı ülkede gerçekleşen 1980 darbesi de bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı. O zamanlar ülkede bir solcular, bir sağcılar iktidara geliyor ve bizim isteklerimiz doğrultusunda ülke ekonomisini yönlendiriyorlardı. Fakat Amerika ve Avrupa’da gelişmiş ülkelerin piyasaları doyuma ulaşmışlar ve biz yeteri kadar mal satamaz olmuştuk. Bunun üzerine diğer az gelişmiş ülkelere uyguladığımız planı onları da uygulamak istedik ve serbest piyasa ekonomisine geçmelerini ve ithalatın serbest bırakılmasını talep ettik. Bu istediğimizi kabul etmiş görünüyorlar, fakat işi uzatıyorlardı.
BİNLERCE TÜRK GENCİ UYDURMA İDEOJİLER UĞRUNA CAN VERDİ
En sonunda bu ikilem yine bildiğimiz yollarla, Ordo Ab Chaos ile çözüldü. Yani önce kaos, sonra düzen. Provokatörlerimiz aracılığıyla sağ ve sol ideoloji kavgaları başlatıldı. Aslında başında onay vermiş gibi göründüğümüz Kıbrıs Savaşı’ndan sonra ülkeye uygulanan ambargo sayesinde halk canından bezmiş, ülkede yağ ve tuz bile bulunamaz olmuştu. Karaborsacılar zenginleşirken halk iyice sefalete düşmüştü. Ülkeye gönderilen provokatörlerimiz için bu halkı kışkırtmak hiç zor olmadı. Ülke halkı sağcı ve solcu olarak iyiye bölündü ve çatışmaya başladılar. Olaylar öyle bir dereceye geldi ki, hergün elli-altmış kişi sokak çatışmalarında ölmeye başlamıştı. Bütün ülke terör korkusu altında eziliyordu. İnsanlar akşamları sokağa çıkamaz olmuştu. Her an bir serseri kurşuna hedef olmak vardı. Binlerce Türk genci uydurma ideolojiler uğruna can vermişti. Hükümetler birbiri arkasına iktidara geliyor fakat olayları önleyemiyorlardı. Sonra darbe geldi ve bütün olaylar bıçak gibi kesiliverdi. Zavallı ülke halkı bu sözde başarıyı darbenin bir neticesi olarak gördüler. Çünkü nihayet terörizm sona ermiş, ülkeye huzur gelmişti. Aslında provokatörlerin görevi bitmiş, sahneden çekilmişlerdi. Burada oynanan oyun, halkı umutsuz ve çaresiz bir duruma düşürmek ve onlara bir “kurtarıcı” sunmaktır; ondan sonra bu kurtarıcı ne yaparsan yapsın hemen kabullenecektir.
TÜRKİYE'DE PARA İTİBAR GÖRDÜ, ARKADAŞ, DOST, AİLE GİBİ KAVRAMLAR UNUTULDU
Bu arada, Özal bütün bunların yapılabilmesi için gereken kanunları yavaş yavaş çıkarmıştı. Bu ülke vahşi kapitalist sistemle o kadar çabuk uyum sağladı ki, bizim bile düşünemediğimiz hayali ihracat gibi vurgun yöntemleri keşfettiler. İnsanlar artık en kısa ve en kolay yönden servet yapmanın peşine düştüler. Rüşvet, devlet bankalarının çeşitli entrikalarla soyulmaları, banker skandalları birkaç örnek. Arkadaş, dost, aile gibi kavramlar unutuldu ve sadece parası olanlar itibar görmeye başladı. Bu arada, yerli sanayi can çekişiyor, küçük işletmelerden başlayarak yavaş yavaş büyük işletmelere doğru bir iflas dalgası yayılıyordu. Devlet işletmeleri ise bizim istediğimiz yöneticilerin atanmaları sağlanarak zarar ettiriliyordu. Sonunda bu işletmeler ya kapatılıyor, ya da özelleştirme hikayesiyle, ucuz fiyatlarla şirketlerimiz tarafından ele geçiriliyordu.
"KÜRT DEVLETİ PROJESİNİ" HAYATA GEÇİRMEK İÇİN ÖNCE ÖRGÜT YARATTIK
Beyni yıkandığı için temiz hayallerle işe başlayan Özal, sonunda bu sistemin gerçeklerini görerek kendisini de kapitalizmin çarklarına kaptırdı. Ailesini ve yakın çevresini zengin etmeye başladı. Öyle bir duruma geldiler ki Özal’ın çevresinde prens ve prensesler ortaya çıkmaya başlamış, biz ülke monarşizme dönüyor diyerek kaygılanmaya başlamıştık. Aslında tam bir komedi oynanıyormuş. Her neyse, ülke insanının tepkisini ölçmek için kendisinden Kürt devleti fikirlerinden bahsetmesini istedik. Fakat bu düşünceler kendisine pahalıya maloldu. Biz de Kürt devleti projemizi hayata geçirmek için *** denilen bir örgüt yaratıldı. Bu örgütle uğraşmak ülke ekonomisine çok büyük zarar verdi ve şu anda koskoca Osmanlı İmparatorluğu'ndan geriye kalan bir avuç toprakta varlığını sürdüren Türkiye, bizim hiçbir istediğimiz geri çevirecek durumda değil. Sanırım yakın gelecekte topraklarından biraz daha, bir süre sonra da bizim için hala geçerli olan Sevr Antlaşması uyarınca hemen hemen tamamından fedakarlık etmek zorunda kalacak.
TÜRKİYE BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ… 
SU KAYNAKLARININ ÖNEMLİ BİR KISMI BURADA
Rockefeller de sözü devralarak başlıyor;
Türkiye hakkında biraz daha durmak istiyorum; çünkü dünyadaki en stratejik konumdaki ülkedir ve bizim için çok önemlidir. Nedenlerine gelince:
Bir kere Büyük İsrail Devleti topraklarının su kaynaklarının önemli bir kısmı şu anda Türkiye’ye aittir.
İkincisi, Müslüman ve demokratik bir ülke olarak bu konuda öncü bir ülkedir. İslamiyeti yıkmak istiyorsak önce Türkiye’den başlamalıyız.
Üçüncüsü, Avrupa ve Asya arasında bir köprü durumdadır. Maden, petrol, doğalgaz gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip Ortadoğu ve Kafkasya’ya hakim olmak istiyorsak bu ülke elimizin içinde olmalıdır. Ortadoğu hemen hemen elimizde sayılır. Kafkasya ve Orta Asya’daki diğer Türk devletleri de yakında darbelerle kargaşaya boğulacaklar ve avucumuzun içine düşecekler. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler karşılarında hiçbir güç duramaz. Bu yüzden böyle bir olasılığa karşı, ajanlarımız her an tetikte bekliyorlar. Türk devletlerinde kilit mevkilerdeki adamlarımız, aralarında en ufak bir yakınlaşma sezdiklerinde hemen istikrarı bozacak olaylar ve darbelerle bunu önlüyorlar.
EN ÖNEMLİSİ, TÜRKLER MEDENİYETİN BEŞİĞİDİR VE KÖKENLERİ SÜMERLERE KADAR DAYANIR
Dördüncüsü, ülke bor madenleri bakımından dünyanın en zengin ülkesidir ve bu maden dünyada yakın bir gelecekte, petrolden bile daha önemli bir hale gelecek.
Beşincisi ve belki de en önemli olanı Türkler medeniyetin beşiğidir. Türkler, Milattan Önce 4.000’lerde Orta Asya’da yaşayan büyük bir felaketten sonra yaşadıkları yerleri terk edip, Mezopotamya’ya ve Rusya üzerinden Avrupa’ya gelen Aryanlar, yani dünyadaki en medeni olarak kabul ettiğimiz Ari Irk’tandırlar ve Avrupa’daki Finliler, Macarlar gibi bazı uluslar Türk kökenlidir. Ayrıca Anadolu’da büyük uygarlıklar kuran Hititler ve Asurlular’ın da Türk kökenli olma ihtimali yüksektir.
Milattan Önce 3.500 yıllarında Mezopotamya’da yaşamış olan Sümerler ilk yazıyı bulan, toplumda adaleti sağlamak için ilk yasaları çıkaran ve mahkemeleri kuran, ilk para kullanan ve vergi toplaya, ilk okul açan ve tekerleği bulan ulustur: yani dünya medeniyetinin başlangıç noktasıdır ve soyları tarihçilerimizin araştırmalarına göre Türk kökenli insanlardır. Çünkü Sümerler o bölgenin yerli halkı değildirler; yani göçebedirler ve tarihçilerimizin araştırmalarına göre “kız” manasına gelen “kır” kelimesi, “öküz” manasına gelen “ökür” kelimesi gibi bugüne kadar çözülebilen 1000 civarında Sümerce kelime ve “Ayağını yere sıkı bas, Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır, Sel gibi silip süpürmek, Yağ gibi erimek” gibi yüzlerce atasözü bugün Türkçe’de kullanılmaktadır. Sümerlerin Ay Tanrısı’nın simgesi olan “Yarımay”, bugün Türk bayrağında kullanılmaktadır. Roma ve Yunan medeniyetleri Sümerlerden oldukça fazla faydalanmışlardır; mesela yapılarındaki süslemeleri ve Tanrıları Sümer tapınaklarından gelir.
Fakat biz bunu örtbas etmek için, Milattan Önce 2.000 yıllarında, yani Sümerlerden 1.500 yıl sonra başlamış olmasına ve Yunan medeniyetini, dünyadaki ilk medeniyet olarak dünyaya tanıttık. Daha da ilginç olanı, Yunanlılardan önce Mısır Medeniyeti başlamıştır; ama onlar da ancak Sümerlerden 1000 sene sonra piramitlerini yapabilecek uygarlık düzeyine gelebilmişlerdir. Mayalar ve İknalar; Sümerlerden 2000 sene sonra ziguratlarını aynı biçimde yapmışlardır.
MEDENİYETİN BEŞİĞİ OLARAK TÜRKLERİ KABUL EDEMEZDİK, BU MİRASA EL KOYMALIYDIK
Medeniyetin beşiği olarak Türkleri kabul edemezdik; tam aksine binbir entrika ile bu kültür miraslarına el koyarak biz onları bütün dünyaya barbar, hak hukuk tanımayan bir toplum olarak tanıttık ve bunda da oldukça başarılı olduk. Sümer Kralları Urukagina ve Urnammu, çok tanrılı bir toplum kurarak, insanlar arasında adaleti sağlamak ve haksızlıkları önlemek için yasalar çıkararak, çağımız toplumlarına öncü olurlarken, bugün tek tanrılı bir toplum olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucu, fuhuş, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve gelir dağılımı aşırı düzeylerdir.
Aslında insanlar tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler ama insanoğlu için duyduğuna inanmak yeterlidir, okumak çok zor gelir.
Ben de o ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Duydukları hiç hoşuma gitmeyince konuyu değiştirmek istedim.
OSMANLI'YI YIKMAK ZOR OLMADI
“Dünya ülkelerini nasıl ele geçirmeyi düşünüyorsunuz?” diye sordum. Rothschild kendimden emin bir tavırla konuşmayı sürdürdü.
Rothschild: Sana tarihten örnekler vererek gücümüzü göstermek istiyorum; Birinci Dünya Savaşı, Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları dağıtmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalayarak Ortadoğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin yolunu açmak için çıkarılmıştı. İsrail devletinin kurucusu sayılan Theodor Herlz, o zamanki Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’e giderek, bizim ailemizin desteğiyle Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat padişah bize karşı çıktı. Bizim için Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak çok zor olmadı. ittihat ve teraki ile jön türkler adlı örgütlerle osmanlıya milliyetçiliği ırkçılığı ve faşizmi soktuk..Osmanlıyı kendi içlerinden hainlerle yıktık..
HİTLER, BİZİM TARAFIMIZDAN GETİRİLDİ, ÇÜNKÜ BURADAKİ YAHUDİLER İSRAİL DEVLETİNİ KURMAYA YARDIMCI OLMADILAR
İkinci Dünya Savaşı’nın asıl sebebi şu an olduğu gibi dünyada başlayan ekonomik krizlerdi; diğer bir önemli neden ise Diaspora’nın yani kutsal topraklar dışında yaşayan Yahudilerin, yeni İsrail devletini kurmaya yardımcı olmamaları ve bu ülkeye dönmeyi kabul etmemeleriydi. Hitler’in bulunduğu mevkiye gelmesi ve Alman ulusunu büyülemesi, yine bizim tarafımızdan aldığı mali yardımlar sayesinde olmuştur. Harriman, Guaranty tröstü gibi Amerikan finans devleri, Alman çelik kralı Thyssen’ın mali yardımları ve Thule Örgütü’nün desteğiyle Hitler, dünya savaşı başlatacak güce erişiyordu. Bu iş için Hitler seçilmişti; çünkü Yahudilerden nefret ediyordu. Sebebi ise, babaannesi o zamanlar zengin bir Yahudinin yanında hizmetçi olarak çalışıyordu ve babaannesi bu Yahudi patronu tarafından hamile bırakılmış, durumdan haberdar olan evin hanımı tarafından evden kovulmuştu. Babaanne kucağında bir bebek ile, yani Hitler’in babasıyla, başka bir iş bulamayınca koyu Katolik olan baba evine geri dönmüştü. Hitler zamanla bu gerçeği öğrenmiş, Yahudilere kin duymaya başlamıştı. İsrail topraklarına dönmemekte ısrar eden Yahudileri korkutmak amacıyla birkaç katliama izin verildi ve söylenenden çok daha az kişinin öldüğü bu katliamlar kullanılarak sözde milyonların yok edildiği Yahudi katliamı senaryoları üretildi. Şimdi aynı katliam senaryosu Ermeni Soykırımı adı altında Türklere uygulanmaktadır. Bu saçma soykırım masalı Türklere yüklenecek ve böylece Türkiye yüz milyarlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalacak. Bu da Türk ekonomisi için büyük bir darbe olacaktır.
ATOM BOMBASI, YAHUDİLERİN YAŞADIĞI ALMANYA'YA ATILAMAZDI, BU NEDENLE JAPONYA KIŞKIRTILDI
Almanlar’dan nefret eden o zaman ki Siyonist başkanımız Einstein’ın Amerikan Başkanı Roosevelt’e bir öneri mektubu göndermesiyle atom bombası çalışmaları Manhattan Projesi altında başlatılmış ve kısa sürede sonuç alınmıştı. Ama bir sorun vardı, bu bomba çok güçlüydü ve deneme yapılabilmesi için Amerika’nın halkın desteğiyle savaşa girmesi gerekiyordu. Ayrıca Alman şehirlerinde çok sayıda Yahudi yaşıyordu; bu ülkeye atom bombası atılamazdı. Japonlar kışkırtıldı ve daha önceden haber alınmasına rağmen, halkın duygularıyla oynanarak desteğinin kazanabilmesi için yüzlerce Amerikan askerinin ölmesiyle sonuçlanan Pearl Harbor baskınına göz yumulmuş ve bu sorun da aşılmış oluyordu.
İSRAİL DEVLETİ, ROTSCHILD AİLESİ'NİN CÖMERT MALİ DESTEĞİ İLE KURULDU
Ve böylece Büyük İsrail İmparatorluğu’nun temelini oluşturan İsrail Devleti 1948 yılında Rotschild Ailesi’nin cömert mali desteğiyle kuruldu. Ordo Ab Chaos yine işe yaramıştı. Bu arada savaşta iflas eden ülkelerin ekonomilerinin düzeltilmeleri için Harriman, Rockefeller, Vanderblit ve Rothschild finans kurumlarından aldıkları borç paralar devreye giriyordu.
SOVYETLER BİRLİĞİ'NE YETERİ KADAR ÜLKE TAHSİS EDİLMİŞ, MALİ DESTEK VERİLMİŞTİ
Sovyetler Birliği, Hegel Diyalektiği gereği bir karşıt güç yaratılması gerektiği için, Amerikan International Barnsdall Corporation şirketinin verdiği ekipman ve yine Amerikan W.A Harriman Company ve Guaranty Tröstü tarafından verilen mali desteklerle petrol kuyuları ve maden yatakları açarak, ekonomisini geliştirdi. Bu arada dünya ülkeleri komünizm ve kapitalizm arasında seçimlerini yapmaya başlamışlar; Sovyetler Birliği’ne kapitalizmi savunan bizlere karşı eşit bir güç oluşturması ve bu oyunun sürdürülebilmesi için yeteri kadar ülke tahsis edilmişti.
ÇİN, HENÜZ KONTROL EDEMEDİĞİMİZ BİR ÜLKE AMA ABD EKONOMİSİNE KATKISI BÜYÜK
Çin ise Amerikan Bechtel Corporation’ın verdiği teknoloji ve beyin gücüyle süper bir güç haline geldi. Bu ülke henüz kontrol edemediğimiz, dünyadaki tek ülke. Fakat Amerikan ekonomisine büyük katkıda bulunuyorlar; çünkü iş gücü çok ucuz, ayda 30 dolara çalışacak işçi bulmak bizim ülkelerimizde patronların en tatlı rüyası olurdu.
VİETNAM, KORE, KAMBOÇYA, TAYLAND, ENDONEZYA, AFGANİSTAN, İRAN-IRAK, YUGOSLAVYA SAVAŞ ENDÜSTRİSİ'NİN DENEME VE GELİŞMESİNE YARADI
Size dünyadan kısa örnekler vererek konuşmamıza devam edeceğim; Vietnam savaşında, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği silah endüstrileri, yeni imal ettiği silahları deneme fırsatı bulmuştu ve silah sanayisini canlandırmak için devlet, eskileri kullanarak elden çıkarmıştı. ‘Agent Orange’ adlı kimyasal silah ile bu zehirin bitkiler üzerinde ölümcül etkileri görülmüş oldu. Bir ülke ekonomisi batağa sürüklendi.
Kore savaşı ile bu ülke iyiye bölündü ve kalkınma hayalleri suya düştü. Böylece ülke ekonomisi tahrip edildi. Ayrıca bu ülkede mikrop bombaları ve dioksin gibi çeşitli zehirler ile biyolojik savaş denemeleri yapıldı.
Kamboçya’da Amerika ile ticaret yapmayı reddeden lider Sihanuk 1970 yılında bir darbe ile devrildi ve yerlerine ülkeyi kaosa sürükleyen Pol Pot ve Kızıl Kmerler geçirildi.
Tayland’da yine ülke yönetimi devrilerek yerine diktatörlük rejimi kuruldu. Ülke ekonomisi yıllarca bize çalıştı.
Endonezya devlet başkanı Suharto 1957-58 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri’nin verdiği silahlarla Doğu Timor’u işgal etti ve yıllarca sürecek bir kaos yarattı, binlerce insan öldü.
Afganistan savaşı Ruslara silah sanayisini geliştirmek için büyük fırsatlar sunmuştur. Biz de yeni üretilen silahların etkilerini deneyebilmek için büyük bir fırsat yakalamıştık. Ayrıca ülke çok zengin yer altı kaynaklarına sahiptir. Afganistan yönetimi şu anda tamamen bizim kontrolümüz altındadır.
İran-Irak savaşı Saddam’a büyük vaatler yapılarak başlatıldı. İlk iş olarak birbirlerinin petrol kuyularını ve tesislerini bombaladılar. Tabii sonunda petrol zengini bu iki bizlerden daha fazla silah satın alıp savaşı kazanabilmek için ülke ekonomilerini iflas ettirecek düzeye getirdiler. Sonuçta bütün şehirleri ve petrol tesisleri yine bizler tarafından yeniden kurulacaktı. Bu de yine bizlerden daha fazla borç almakla mümkün oluyordu.
Saddam dolduruşa getirilerek başlatılan 1990 yılındaki Körfez savaşı, ile ırak ekonomisi bir kez daha çökertildi; Kuveyt’i tekrar inşa etmek için milyarlarca dolarlık iş bağlantıları yapıldı; Amerikan askerleri bölgeye ilelebet yerleşti. Bu savaşta test amacıyla tüketilmiş uranyum bombaları kullanıldı. Bu bombalar, etkisi yıllarca sürecek radyoaktif maddeler yayarak bölgedeki yüz binlerce insanın, tabii bu arada bizim askerlerimizin de ölmesine yol açtı, hala da insanları öldürmeye devam ediyorlar.
1990 Yugoslav savaşında salkım bombaları kullanıldı. Bu teknoloji harikası bombalar yere yaklaştıklarında yüzlerce küçük bombalara ayrışıyorlar ve yere düştüklerinde hala patlamamış olanlar her zaman aktif birer bomba olarak kurbanlarını bekliyorlar.
Rotthschild konuşmasına “Bu ülkelerin şimdi tamamen bizim kontrolümüz altında olduğunu sanırım söylememe gerek yok” diyerek ara verdi. Onun kaldığı yerden Rockefeller devam etti.
ZAİRE, ÇAD, YEMEN, GUATEMALA, ŞİLİ, BREZİLYA, DOMİNİK, SOMALİ, PANAMA, EL SALVADOR, BOLİVYA, EKVATOR, PERU, URUGUAY, ANGOLA'DAKİ SAVAŞLAR VE DARBELER BİZİM PLANLARIMIZDI
Zaire devletinin başına CIA destekli bir darbe ile 1965 yılında geçen Mobutu, George Bush’un deyimiyle Afrika’daki en iyi adamımız oldu.
Çad Hükümeti 1982 yılında bir darbe ile devrildi ve yerine diktatör Hissen Harbe geçirildi. Bu geçiş sırasında on binlerce insan öldü.
Yemen 1990 yılına kadar iki ayrı devlet halinde uzun yıllar birbirleriyle savaştılar. Bizim şirketlerimiz zenginleşmeye devam ettiler.
Guatemala’da hükümet, komünist rejim tehlikesi bahane edilerek CIA yardımıyla 1953 yılında devrildi ve bugüne kadar bizim tayin ettiğimiz askeri hükümetlerle ülke sonsuz bir kargaşa içinde yönetilmektedir.
Şili’de General Pinochet, 1973 yılında iktidarı ele geçirerek, yıllarca bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkeyi yönetti. Amerika Birleşik Devletleri’ne aktardığı milyarlarca dolarla ülke ekonomisi bataklığa sürüklendi. Ülke insanları sefalet içinde yüzerken, bizler daha zengin olduk.
Brezilya da komünizmden kurtarılan bir diğer ülkeydi. Ülke yönetimi 1964 yılında bir darbe ile devrildi, ülke Amerika Birleşik Devletleri’nin Güney Amerika’daki en güvenilir müttefiklerinden biri oldu.
Dominik Cumhuriyeti, aynı şekilde 1963 yılında bir darbe ile bizim istediğimiz yöneticilere kavuştu. Ülkenin serveti bizlere aktı.
1990’lı yıllarda Kolombiya’da uyuşturucu ile mücadele etmek maskesi altında ülke yönetimi ele geçirildi. CIA bu ülkeden gelen uyuşturucu parasıyla dünyanın çeşitli ülkelerindeki operasyonlarını finanse ediyor.
Fiji, Grenada, Panama, Somali, El Salvador işgal edildi. Sarin, hardal gazı gibi sinir gazları halk üzerinde denendi. Yüz binlerce insan öldü ve hala ölmeye devam ediyor.
Bolivya, Gana, Ekvator, Haiti, Filipinler, Peru, Uruguay, Angola, Seyşel adaları gibi üçüncü dünya ülkelerinde yapılan darbeler ve karışıklıklar hep bizim planlarımızın bir parçasıydı.

BÜTÜN ÜLKE YÖNETİMLERİNİ KONTROL ALTINDA TUTUYORUZ,
AKSİ HALDE TERÖR OLAYLARINI DEVREYE SOKUYORUZ

Avrupa ülkelerinde kurulan İtalya Gladio’su benzeri istihbarat örgütleri sayesinde, bütün ülke yönetimlerini kontrol altında tutmaktayız.
İstanbul’daki sinagoglara yapılan saldırılar ve Madrid’deki tren bombalama olayları, bu ülkelere bizim isteklerimizi görmezden geldiklerini hatırlatmak için yaptırıldı.
New York İkiz Kuleler, Pentagon saldırıları, Kenya ve Suudi Arabistan’daki bombalama olayları ise tamamen bizim planlarımız doğrultusunda icra edildiler.
Ben “dünyada el atmadıkları başka ülke kaldı mı acaba” diye düşünüyordum. Rockefeller böyle beni şaşkınlığa uğratmanın zevkiyle içkisini bir yudumda bitirerek sözlerini tamamladı;
DÜNYADA HİÇBİR YERDE MAFYA VE KAÇAKÇILIK OLAYLARI BİZİM İZNİMİZ OLMADAN YAPILAMAZ
“Bu arada, bütün organizasyonların çok yüksek olan maliyetleri konusu var. Onların kaynağı ise vergiden muaf olan vakıflarımızın topladığı bağışlardan ve mafya ile olan bağlantılarımız sayesinde finanse diliyor. Dünyanın hiçbir ülkesine mafya veya kaçakçılık faaliyetleri, o devletin haberi ve izni olmadan yapılamaz. Yapılması için, üst kademelerde işbirlikçilerin olması gerekir. Bu işbirlikçiler gözünü para hırsı bürümüş insanlar seçilir ve bir kere bu işlere bulaşıldı mı, bir daha çıkış yoktur. Dünyanın her yerinde tamamen bizim kontrolümüz altında çalışan mafya, özellikle uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile ilgilenir, çünkü en tatlı para bu alanlardadır. Bu paradan biz en büyük payı alırız ve bu parayla birlikte masum görünüşlü vakıflarımızın desteğiyle bütün bu faaliyetlerimiz finanse edilir ve buna işbirlikçilere dağıtılan para ve rüşvetler dahildir.

NEDEN KUZEY AMERİKA VE BATI AVRUPA VARLIKLI BİR YAŞAM SÜRER
DÜNYADAKİ 5 MİLYAR İNSAN, BİZİM 1 MİLYAR İNSANIMIZ İÇİN ÇALIŞIR

Bu örnekler inanın bana sadece buzdağının dışarıdan görünen başı. Gördüğünüz gibi dünyanın her noktası kontrolümüz altında. Hegel Diyalektiği’nin amacımız doğrultusunda ne kadar çok işe yaradığını görüyorsunuz. Hiç düşündünüz mü, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkeleri vatandaşlarına rahat ve varlıklı yaşam olanakları sunarken, dünyanın diğer ülkelerinde neden sefalet ve bitmeyen bir kargaşa var? Çünkü bizim ırkımız seçilmiş ırktır, diğerleri sadece köledirler. Eğer yaşamak istiyorlarsa ömür boyu bize bu şekilde hizmet etmek zorundadırlar. Dünyadaki 5 milyar insanı bizim toplumlarımızdaki 1 milyar insan için çalışıyorlar. Bütün zenginlikleri bizim şirketlerimize ve dolayısıyla bizim ülkelerimize atkılıyor. Biz gelişmiş ülkeler, her geçen gün daha da zenginleşirken, üçüncü dünya ülkeleri, ekonomileri çökertilmiş, halkı uydurma savaşlar ve olaylarla sefalete sürüklenmiş çaresiz bir halde; refah içinde yaşayan işbirlikçi yöneticileri ve zengin tabakları bizim emirlerimizi bekliyorlar.
Bizimle işbirliği yapanlar, çok yakında yeni dünya hükümetinde kendi bölgelerini bizim idaremiz altında yönetecekler. Üçüncü sınıf ülkelerin halkları eğitim düzeylerine göre işçi olarak çalışacaklar, bizim gibi gelişmiş halklar da bunların üstünde bir hiyerarşi içinde yönetici olarak görev yapacaklar. Bu sınıfa giren ülke insanları için cumartesi günleri dışında bütün bayram ve tatil günleri kaldırılacak ve ancak karınlarını doyurabilecekleri bir maaş karşılığında, bütün yıl boyunca haftanın altı günü çalışacaklar. Bizim insanlarımız günün çok az bir kısmını çalışmaya ayıracak ve günün geri kalan kısmını zevk ve eğlenceyle geçirecekler.
İlk önce bütün bu anlatılanları çok büyük hayaller olarak görmüştüm; ama diğer ülkelerin durumu aklıma gelince gerçekleşme olasılıklarının olduğunu hesapladım. Gerçekten de çok az televizyon seyretmeme rağmen savaş ve ayaklanma haberleri gözüme çarpıyor, açlıktan ve sefaletten sürünen insanları seyrettiğimi hatırlıyorum. Ama ben medya adamıydım ve bütün bunların sebeplerini araştıracak zamanım yoktu

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...