21 Ekim 2018

İÇİMİZDEKİ ŞEYTANI TAŞLAMAK

İÇİMİZDEKİ ŞEYTANI TAŞLAMAK ile ilgili görsel sonucu

İÇİMİZDEKİ ŞEYTANI TAŞLAMAK

İnsan önce yüreğindeki Kâbe’yi bulmalı, ondan sonra düşmeli hac yoluna. Gideceği yolu bilmeyenler, kıblesine henüz karar vermeyenlerin gidebileceği bir yer yoktur. Başını taştan taşa vurarak akan sular yatağı doğru değilse gedeceği yerde bir bilinmezdir. Yanlış  yol, kırılmış ve yıkılmış kalpler bırakır hüzünlü mazide.
Nerede, nasıl hangi mevkide olursa olsun insan önce gideceği yönü bulup pusulasını ona yöneltmeli. Sonra revan olmalı yollara.
Doğru yönü bulmak kadar doğru yolda ilerlemek, yürümek için çaba göstermek gerekir. Yürümek için içinde bir aşk yangını her gün yanmalı. Yürekte yangın yoksa yol çekilmez olur. En küçük engeller insanı yolundan döndürebilir. Küçük bir çakıl taşı, yoldaki bir tümsek, açılmış bir çukur yada yanlış bir işaret yada işaretçi yoldan çıkarabilir insanı.
Kıblesini bulup yoluna revan olan varmak istediği yere geldiğinde çektiği zahmet kadar kıymet arz eder vardığı yer. Kolaylıkla elde edilenin kıymeti yoktur. Yollarda çekilen ıstırabı, vuslatta rahmete dönüştürmekte önemlidir.
Varılmak istenen Kâbe’ye varıldığında sevgiliye kavuşulmanın verdiği heyecanla “buyur” denilmeli. Yüreğinin seni çağırdığı yerde olmanın mutluluğuna gözyaşı ırmağı karışmalı.
Dönmeli bir Mevlevi semazen gibi ellerini açıp yüreğindeki Kâbe’nin etrafında. Kendinden kaçıp kendini bulmalı. Kendinden uzaklaşıp, kendine yaklaşmalı. Açılmalı içindeki demir perdelerle kapalı gönül kapısı. Herkesi, her şeyi kucaklayacak kadar genişlemeli. Yıkmalı içindeki putları kendinden öncekiler gibi. Eğmeli başını gökten toprağa eğilen güneş gibi. Toprakta bir gölge olmalı, gölgede hiç.
Gidip gelmeli içindeki vicdan vadisinde, zemzem ırmağını bulmak için. Pişmanlık duvarlarını yıkıp içindeki günah vadisine bir beyaz ihramla yol almalı.
İçindeki gecenin  siyah örtüsünün arkasından ağarırken gün ellerini açıp vakfede durmalı. Kalabalık bir mahkemenin önünde sanık sandalyesinde yalnız yargılamalı kendisini. Bütün günahlara karşı durur gibi dik ama bir o kadarda mütavazi bir el açmalı sevgilisine.
İbrahim gibi bütün putları kırıp kendi boynuna asmalı gerektiğinde baltayı. Sonra en büyük nefis putunu devirmeli. Ateşi, ateşe atıp, ateşi yakmalı ateşle. Yandığında pişmeli, piştiğinde yanmalı. Alevlerden geriye kalan korlar güllün kırmızılığına dönüşmeli. Yürekte bir tomurcuk yetim ve öksüz açmalı. Kendinden  hicret edip gönül dünyasında bir muhacir olmalı.
Bulmalı araya araya kaybolmuş merhameti, aşkı, şefkati, sabrı, çileyi, emeği, umudu…
Tam arındım demeden, günahları geride bırakıp, gitmeye hazırlanmadan önce içindeki şeytanı taşlamalı. Başkalarının şeytanlarına söz söylemeden önce en büyük taşı içindeki şeytana atmalı.
Sonra sıyrılmalı bütün benliğini kuşatmış günah esaretinden. İhramını çıkartarak ana rahmine yeni düşmüş bebek gibi masum kalmalı ömrünün her deminde.
Bir muhacir hüznü ile geldiği bu aşk mabedinden münevver bir şehrin yoluna revan olmalı. Bir aşk nurunun bahçesinde mecnun olmalı. Dünyada bir muhacirken, yüzünü sürdüğü topraklar, eğildiği secde, kırdığı putlar, yaktığı benlik onu ensarlığa terfi ettirmeli.
Gittiği yer yöne, vardığı her yere, karşılıksız, çıkarsız güller götürmeli. Kendi bahçesinde yetiştirdiği gülleri karamsarlık girdabındaki yüreklere sunmalı. Dünyada gül açmayan bahçe kalmayıncaya kadar yürümeli. Bir karınca misali varamasa da her gönle, tutamasa da her uzatılan eli, gidemese de çağrılan her yere, ölmeli yolunda.
Arayan bulur Kâbe’sini, bulan koşar sevdiğine, arınır toprağın yağmurla arındığı gibi günahlarından, kendinden. Bir muhacir gibi yaşadığı dünyada bir ensar yüreği ile çalar her sabah bütün kapalı kapıları.
Nice kervanlar çölün sıcağına, susuzluğuna, zahmetine rağmen tutmuşlar gül şehrinin ve gül neslinin yolunu. Geride kalanlar, birkaç gün daha müsaade bekleyenler, işlerini bitirip, evlatlarını yetiştirme telaşına düşenler, tali yolarda tökezleyenler, benlikleri ayaklarına takılanlar, bir “keşke günü”ne kadar özgürlüklerinin köleliğini sürecekler.

Ne mutlu içindeki şeytanı taşlayıp, Kâbe’sini bulanlara.

Ah dilim olsan da konuşsan..




Ah dilim olsan da konuşsam..

…Ey beni benden iyi bilen, zaman zaman ağlatan, zaman zaman sevindiren yardımcım, bugün dilimdeki düğümü çöz, çöz de derdimi sunayım dergahında, yaralarıma ilaç isteyeyim edeple, Senden Sen isteyeyim.. 
Ah dilim olsan da konuşsan..
Bir garip his yüreğimde, korkudan mı çaresizlikten mi, acıdan mı bilmem, kanıyorum.. Bugün kimsem yok derdimi söylemeye, gözyaşımı silmeye, ellerini arıyorum..
Ve yarın olacak gün doğunca, ben dünlerden kurtulamadım ki ey Rahman.. Ne diyeyim bana sorulanlara, nasıl diyeyim derdimi, ne diyeyim..

Ah dilim olsan da konuşsan, anlatsan içimin içini, beni yiyip bitirenleri… Ah.. Ah.. Anlatsan yaralarımı, anlatsan çaresizliğimi, anlatsan dile asla dökemeyeceklerimi, yüzümü kızartan, içimi sızlatan hislerimi..


Ey beni benden iyi bilen, zaman zaman ağlatan, zaman zaman sevindiren yardımcım, bugün dilimdeki düğümü çöz, çöz de derdimi sunayım dergahında, yaralarıma ilaç isteyeyim edeple, Senden Seni isteyeyim..
Karardı çehrem, bozuldu lehçem, kalbim kırıldı, boynum büküldü, Senin rızanı isteyemedim, dünyevi engellere takıldım, ağladım, yandım… Bugün elimden bir şey gelmiyor, bir kuru duadan gayrı, kime ne pişmanlıklarımdan, mutsuzluğumdan, kim anlar.. Kim dinler bu kırık dökük ifadeleri Senden başka..
Sabur Sensin Ya Rabbi, bana bile katlanan Sensin.. Duaya benzemeyen yakarışlarıma anlam veren, gözyaşlarımı avuçlayan, rahmetine katan, kalbimi ısıtan, yaralarımın tabibi Sensin..
Yolundan gidenleri sevmem Sana gelmeme vesile olur mu bilemiyorum; ama Senin için Sana gelenleri çok seviyorum, belki bu hissiyatla nefsimin oyuncağı oldum, utanç duyacağım ameller işledim, ama biliyorsun ki bu günahımdan koktuğumdan çok rahmetinin beni de saracağına ümidim var, çok kuru bir ümit bu biliyorum; ama bir gün diyorum belki her şey değişir, ben de O’nun için yaşayanlardan olurum, O’nun yolunda her şeyimi feda ederim..
Ah Rabbim ah… Şikayet edeceğim kimse yok Sana, kimse incitmedi beni, kırmadı kanadımı, herkese hakkım helaldir de şu nefsime dinletemedim bir Sözünü.. Ah Rabbim onu ıslah et, beni göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimle baş başa bırakma.. Kendi elimle kendimi yakmama izin verme, yakacaksan Sen yak aşkının ateşinde, kor et yüreğimi Senin için yansın, kül olsun, ama ne olur boş sevdalarla tüketme Adınla huzur bulan yüreğimi, Sana çarptı mı hayat bulan kalbimi, son durağa kadar Seni söyleyip Sana atacak kalbimi..

Doğru bugün derdimi diyecek bir tek kul yoktur; fakat Senin her şeye gücün yeter, beni Senden başkasına muhtaç etme, kalbimi dininde sabitle, onun başkasına yanmasına, yolundan ayrılmasına, yanılmasına müsaade etme.. Senden başka ilah yoktur, Sen merhametlilerin en merhametlisisin.. Selat ve selam Kainatın Efendisi Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi veselleme, Hamd Sanadır ey Alemlerin Rabbi, ey her şeye nigehban, ey Rahman, ey Rahim, ey benim de Rabbim.. Amin..

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...