ESSENİLER
Hz. İsa Döneminde Bir Münzevi Cemaat
Esseniler, M.Ö. 2. ve M.S. 1. yüzyıllar arasında yaşamış, münzevi bir hayat tarzını benimseyen Yahudi mezhebidir.1 Filistin topraklarının çeşitli yerlerine dağılmış olmakla beraber, özellikle Kudüs'ün 30 km doğusunda, Ölü Deniz'in (Lut Gölü) kuzey batı yakasında kümeler halinde yaşadıkları kabul edilmektedir. 'Esseni' kelimesinin etimolojik anlamı her ne kadar aydınlatılamamış ise de; kendilerine dair ilk bilgileri edindiğimiz Yahudi filozof Philo'ya (M.Ö. 20-M.S. 50) göre bu kelime 'Azizler' (Essaioi) anlamına gelmektedir.2 Bazılarına göre ise, 'dindarlığı' ve 'zahidliği' ifade etmektedir. Günümüze kadar ulaşan kaynaklar ve verilen bilgiler değerlendirildiğinde, bu dini cemaatin IV. Antiyokus'un (M.Ö. 175-164) Yahudilere karşı giriştiği zulümden kaçanlar tarafından Makkabiler İsyanı'ndan önce kurulduğu sonucu çıkmaktadır.3
Romalıların M.S. 70'te Kudüs'ü işgal ettikleri yıla kadar Yahudi tarihine ilişkin kaynakların yetersizliği, Esseniler'in yaşadığı ve Hıristiyanlık tarihinde 'Erken Hıristiyanlık Dönemi' diye bilinen dönemin yeteri kadar anlaşılmasının önünde büyük bir engel teşkil etmiştir.4 Esseniler mezhebine dair bilgi veren ilk kaynaklar; Philo'nun (M.Ö. 20-M.S. 50) Quod Omnis Probus Liber Sit'i, Kadîm Pline'nin (M.S. 30-79) Tabiî Tarih'i (Histoire Naturelle), Flavius Josephus'un (M.S. 37-100) Yahudilerin Savaşı ve Roma'lı Hippolyte'in (M.S. 170-235) Philosophoumena adlı eserlerinden ibarettir.5
Söz konusu döneme ve bununla bağlantılı olarak Esseniler'e ilişkin araştırmaların yeniden gündeme gelişi ise, 1947'de Ölü Deniz'in kuzey-batısında yer alan Kumran Harabeleri'nde (Khirbet Kumrân) bulunan ve Ölü Deniz Elyazmaları diye bilinen tomarların bulunuşu ile olmuştur. Çömlekten kapların içerisine saklanmış6 keçi derisinden (parşömen) ve papirüsten mamul on binlerce yazılı tomarın bulunuşu, hem Yahudilik hem de Hıristiyanlık tarihinin pek fazla bilinmeyen döneminin anlaşılması ve aydınlatılması bakımından çok önemli bir keşif olarak kabul edilmiştir. Ondan fazla mağaradan çıkarılan 800-850 adet tomardan 550 kadarı 4 numaralı mağaradan çıkarılmış olup, bunlardan sadece 7 numaralı mağaradan çıkarılan Grekçe papirüsler hariç hepsi İbranice ve Aramice'dir.7 Mağaralarda araştırma yapmakla görevlendirilmiş olan ekip tarafından Kumran Harabeleri'nde bulunan eşyalar ve yakılmış palmiye külleri üzerinde "Karbon 14" metoduyla yapılan testler, bunların M.Ö. 49-M.S. 181 yılları ortalarında M.S. 66 yılları civarında kullanıldıklarını ortaya koymuştur ki, bu, söz konusu yerde yaşayan cemaatin hangi tarihlerde burada ikamet ettiklerini belirlemede de yardımcı olmuştur.8 Nihayet, yapılan araştırmalar sonucu, Esseniler uzmanı olan hem André Dupont-Sommer hem de E.L. Sukenik, Kumran'da ikamet etmiş olan cemaatin Esseniler cemaati olduğunu çeşitli deliller ileri sürerek ortaya koymuşlardır.9
Esseniler cemaatine ait tomarların bir kısmı, Eski Ahid metinlerine ait fragmanlardan meydana geldiği için Kitab-ı Mukaddes tarihinin yeniden değerlendirilmesinde önemli bir kaynak olmuştur. Ayrıca, tarihlendirilmesi konusunda çeşitli görüşlerin ileri sürüldüğü Eski Ahid apokrifası kabul edilen bazı metinler de bu elyazmaları arasında bulunmuştur.10 Bunun dışında, o güne kadar bilinmeyen bazı eserler de ortaya çıkmıştır. Bunlar, Kumran'da yaşayan cemaatin inanç ve ibadet esaslarının yer aldığı ve cemaat içinde kullanılan metinlerdir. Ayrıca, bu metinler içerisinde, papiroloji uzmanı bir Cizvit olan Joseph O'Calaghan'ın incelediği 7 numaralı mağarada tarihlendirilmesi 50 yılından sonra olmadığı kesin olan Grekçe bir fragman bulunmuştur. Bu fragmandaki yazının, yapılan araştırmalar sonucunda Markos İncili'nin 6/52-53 cümleleri olduğu ortaya konmuştur ki, bu durum Esseniler'in sadece Yahudi kutsal kitaplarını değil, aynı zamanda İncil metinlerini de okuduklarını göstermektedir.11 Bununla beraber, daha henüz Kumran'dan çıkarılan metinlerin tamamı yayınlanmamıştır.12
Elyazmaların bulunmasına rağmen, E.-M. Laperrousaz'a göre Esseniler cemaatine ilişkin en derli toplu bilgi, Romalılar'ın Kudüs'ü işgal ettikleri dönemde (M.S. 70) yaşamış bir Yahudi tarihçi olan Flavius Josephus'un Yahudilerin Savaşı adlı eserinde yer almaktadır.13 Bu yüzden, araştırmada Esseniler'le ilgili bilgilerin büyük bir kısmı Josephus'un söz konusu eseri esas alınarak aktarılacaktır. Bununla beraber, Ölü Deniz Elyazmaları'nda yer alan Kumran cemaatine ilişkin bilgiler, Esseniler'in inanç ve düşüncelerini ele alırken kaynak olarak kullanılacaktır.
1. Esseniler Cemaatinin Yapısı ve Hayat Tarzı
Kumran Vadisi'nde Esseniler'e ait metinler, cemaatin kendisini İsrailoğuları içerisinden seçilmiş bir cemaat olarak telakki ettiği anlaşılmaktadır. Buna göre cemaat mensupları: 'Muhtediler', 'Tövbekarlar', 'Fakirler', 'Sıddıklar', 'Azizler' ve 'Tanrı Tarafından Seçilenler'den müteşekkildir.14
Esseniler cemaatine intisap, talibin ahlaki ve manevi seciyelerinin sınandığı üç yıl süren bir sınavdan sonra gerçekleşmekte idi. Cemaate dahil edilmeden önce, bir yıl boyunca cemaatin yaşadığı hayatı yaşamayı denemesi istenilir. Bunun için kendisine bir küçük balta (nacak), bir peştemal ve bir de beyaz elbise verilir. Bu dönemde aday, benliğine sahip olduğunu kanıtladıktan sonra kurallara daha sıkı uyması istenilir ve boy abdesti alması için saf su kullanmaya hak kazanır. Daha sonra, iki yıl ruhen ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyması için karakter sınavına tabi tutulur. Bütün bunları başarılı bir şekilde tamamlayan, cemaate katılabilirdi.
Aday, toplu yemeğe başlamadan önce üyelerin huzurunda 'bîat merasimi' de diyebileceğimiz bir bağlılık yemini eder. Buna göre:
- Dindarlığını koruyacağına;
- İnsanlara karşı adaletli davranacağına;
- Kendi isteğiyle veya başkasının zoruyla da olsa kimseye zarar vermeyeceğine;
- Zalimleri hiçbir zaman affetmeyeceğine ve doğrularla birlikte buna karşı savaşacağına;
- Tanrı'nın onayına sahip olmayanların iktidarı ele geçirmemeleri için herkese karşı özellikle de yöneticilere karşı sadık olacağına;
- Şayet iktidar kendi eline geçecek olursa, bunu kesinlikle despotça kullanmayacağına;
- Emrinde çalışanlara karşı bir üstünlük çağrıştıracak herhangi bir işaret veya farklı giyim ve kuşama sahip olmayacağına;
- Daima hakikati arayacağına ve yalancıların hatalarını boşa çıkarmaya çalışacağına;
- Hırsızlığa karşı elini, her türlü günah işlerden de ruhunu temiz tutacağına;
- Ölümle tehdit edilse dahi mezhep üyelerinden hiçbir şeyi gizlemeyeceğine ve mezhebin sırlarından hiçbirini diğer insanlara açıklamayacağına dair yemin eder.
Bunun yanında, öğrendiği inanç esaslarını olduğu gibi, hiçbir tahrifte bulunmadan aktaracağına; mezhebin kitaplarının ve meleklerin adlarının kaybolmaması için aynı özeni göstereceğine dair yemin eder. Esseniler cemaatine sadece yaşça büyük olanlar kabul edilmekteydi.15
Kumran'daki Esseniler cemaatinin hiyerarşik yapısına dair bilgilerin bir kısmını cemaat-içi kılavuz kitap niteliğindeki Disiplin Elkitabı ile Cemaatin Kuralları adlı eserlerden öğrenmek mümkündür. Cemaat, bir Baş-Üstad'ın (ya da Baş-Haham'ın) başkanlığında din adamlarından müteşekkil bir 'Konsey' tarafından idare edilmektedir. Üyeler, her yıl yapılan törenlerle yeniden belirlenirdi.16 Söz konusu metinlere göre; cemaatin idaresi Sıddîk Mürşid lakablı bir kimse tarafından idare edilmiştir. Sıddık Mürşid, Hz. Musa'nın şeriatına sıkı sıkıya bağlı bir kimsedir. Hz. Musa'nın şeriatını tahriften ve tağyirden korumak üzere Yalancı'ya ve Kâfir Haham'a karşı mücadele etmiştir. Cemaat, kendisini iyiliğin temsilcisi olan Nûr'un Çocukları olarak tanımlamakta ve kötülüğün temsilcisi kabul ettiği kötü işler yapan ve Hz. Musa'nın şeriatından sapmış olan Zulmet'in Çocukları'na karşı mücadele etmekle kendini görevli addetmektedir. Tanrı ile Hz. Musa arasında yapılan ahdin yenilenmiş bir şeklini (yeni ahidi) uyguladığını kabul etmektedir.
M.S. 1. yüzyıldaki nüfuslarının dört bin olduğu tahmin edilen Esseniler cemaatinin örgütleniş ve hayat tarzlarına ilişkin bilgiler Josephus'un Yahudilerin Savaşı (La Guerre des Juifs) adlı eserinde de yer almaktadır.17 Tamamiyle hiyerarşik düzene göre tanzim edilmiş olan cemaat üyelerinin her biri, kendi üstlerine tam bir inkiyatla tabi olmuşlardır. Büyük günah işleyenler cemaatten dışlanır ve bu şekilde atılanlar ömürlerini acınacak bir halde tamamlarlar. Cemaatten atılan üye, bağlılık yemini ve kurallar gereği diğer insanlardan yiyecek alamaz, ot yiyerek hayatını devam ettirmek zorunda kalır, böylece vücudu açlıktan bitkin bir hal alır ve sonunda ölür. Bu yüzden, genellikle bu durumda olanların hallerine acırlar ve yaptıkları hatanın cezasını yeteri kadar çektiklerine kanaat getirerek son nefeslerini verecekleri anda tekrar kendi içlerine kabul ederler.18
Josephus, topluluk üyelerinin kıdemine göre dört gruba ayrıldığını belirtmektedir. Yeni üyelerin kıdemliler karşısındaki durumu o kadar düşüktür ki, kendisine yeni bir üyenin dokunduğu eski bir üye, yabancı birisi tarafından hastalık bulaştırılmışçasına derhal yıkanırdı. Cemaat üyeleri, idarecilerinin izni olmadan akrabalarına dahi yardım edemezlerdi.19
c. Esseniler'in Hayat Tarzları
Esseniler cemaati üyelerinin tamamı el sanatları ve çiftçilikle uğraşmaktaydı. Yiyecek, giyecek ve elbiseler gibi sahip olunan her mal, ortak kullanıma sunuluyordu. Bu yüzden, kendi aralarında ticaret yapmazlardı. Adeta kardeşmişçesine var olan malın tamamına hepsi ortak kabul ediliyordu. Böylece fertler arasındaki aşırı zenginlik ve aşırı fakirlik sebebiyle oluşan mesafeler ortadan kaldırılmış oluyordu. Kanaatkar olmaya dikkat ediliyordu. Üyeler içerisinden seçilen yetkili kimseler, bu malları üyeler arasında paylaştırıyordu. Tevrat'ın hükümlerine bağlılık çok önemli idi.20 Kurban kesmez ve et yemezlerdi. Zeytinyağının insanı kirlettiğine inandıkları için, herhangi bir sebeple üzerine zeytinyağı damlayan bir kimse vücudunun o kısmını hemen temizlemeli idi. Özellikle bedenlerinin kuru olmasına ve cemaatin üniforması sayılabilecek bir tarzda daima beyaz elbise giymeye dikkat ederler ve asla yünden elbise giymezlerdi. Silah imal etmedikleri gibi, savaştan da kaçınırlar idi. Elbiseleri ve ayakkabıları eskimeden onları değiştirmezlerdi. Hastalara cemaat tarafından sahip çıkılırdı.21
Philo, Josephus ve Pline'nin aktardığına göre Esseniler cemaati, evlilik müessesesini kadınların vefakar olma konusunda zaafiyet göstermeleri sebebiyle reddediyordu.22Bu yüzden, çocukları olmadığı için eğitilmeye müsait başkalarının çocuklarını gruba dahil ederek onları kendi aile fertleri gibi kabul ediyor ve onları cemaatin ilkeleri doğrultusunda eğitiyorlardı.23
Bununla birlikte, Josephus cemaate bağlı kollardan birinde evliliğe izin verildiğinden bahsetmektedir.24 Bunların hayat tarzı, adetler ve kurallar konusunda diğerlerinden herhangi bir farkları yoktu. Sadece evlilik konusunda onlardan ayrılıyorlardı. Onlara göre, evlenmeyi reddetmek üremeyi gerçekleştirecek bölgeden hayatı çekip almakla eş anlamlı idi. Hatta, herkes o şekilde davranacak olursa, kısa bir zaman sonra insan türünün yok olabileceğini iddia ediyorlardı. Onlar, evlenecek oldukları eşlerini üç yıl temizlik sınavından geçirip doğurgan oldukları kanaatine vardıktan sonra evlenirlerdi.25 Eşleri hamile kaldıktan sonra artık onlara bir daha yaklaşmazlardı; böylece, evliliklerinin zevk için değil, sadece çocuk edinmek için olduğunu ispatlamış oluyorlardı. Yıkanırken kadınlar üzerlerine elbise alır, erkekler ise göbekleri ile diz kapakları arasını bir örtü ile kapatırlardı. Oldukça sakin ve sukûnet içerisinde yaşarlardı.26
Esseniler cemaatinin üyeleri, genellikle uzun ömürlü olurlardı. Aralarından birçoğu yüz yaşında idi. Josephus'a göre bu durum, sade ve düzenli bir hayat sürmeleri nedeniyledir. 'Başlarına gelebilecek hiçbir şeyden korkmazlar, ruhlarının dayanıklılığı sebebiyle her türlü acının üstesinden gelirlerdi; onlara göre, şerefli bir ölüm, ölümsüzlükten daha üstündür. Romalılar'la yapılan savaş, ruhlarını her türlü sınavla karşı karşıya bırakmıştır: Bu savaşta, kanun yapıcılarına hakaret etmeleri veya yasak şeylerden yemeleri için bedenleri parçalara ayrıldı, kırıldı, yakıldı, organları yaralandı, her türlü işkenceden geçirildiler; buna rağmen onlar ne birini ne de diğerini yapmayı kabul etmediler; ve bundan ötürü ne durumlarından şikayetçi oldular ne de gözlerinden bir damla yaş akıttılar. Acılar içerisinde tebessüm ederek ve kendilerine işkence edenlerle alay etmek suretiyle, tekrar kavuşacaklarına inandıkları için, seve seve ruhlarını teslim ediyorlardı.'27
2. Esseniler'in İnanç Esasları
Esseniler'in inanç esasları, Yahudi mezheplerinden Ferisîler'inki ile benzerlik arz etmekle birlikte, onlarınkine nispetle daha detaylıdır. Kumran metinlerinde verilen bilgilere göre, kaderci bir anlayışa sahip olan Esseniler, insanların daha doğmadan nur (aydınlık) veya zulmet (karanlık) taraflarından birine ait olduklarına inanırlar.28Bu kaderci inançlarından da anlaşılacağı üzere, Esseniler'in kozmoloji tasavvurlarının düalist bir temele dayandığını söylemek mümkündür. Bu kozmolojide, Nurlar Prensi ile Zulmet Prensi'nin temsil ettiği iki gücün mücadelesi söz konusudur. Bu anlayışın bir uzantısı olarak gelişmiş ve oldukça teferruatlı bir 'melekiyyât' inançları vardır. Melekler, yaptıkları işlere göre tasnif edilirler: Işıklar Prensi, Karanlık Meleği, Gerçeklik Meleği, Tahrir Meleği, Mastemah (yani Şeytan) gibi. Bunların dışında, 'Muhafız Melekleri' de vardır: Bunlar: Gabriel (Cebrail), Mihael (Mikail), Rafael, Suriel veya Uriel'dir.29
Esseniler, ahirzamanda Mesih'in geleceğine inanmakta idiler.30 Kumran metinlerinde, Esseniler'in iki ayrı Mesih beklemekte oldukları bilgisi de yer almaktadır. Bunlardan biri, yeryüzündeki dünyevi düzeni yeniden tesis edecek olan Mesih-Kral, diğeri ise, ehil olmayan din adamları ya da hahamlar tarafından bozulmuş olan dini düzeni yeniden ihya edecek olan Mesih-Baş Haham'dır.31
Esseniler, güçlü bir ahiret inancına sahiptiler. Esseniler'deki ahiret inancına dair bilgi, Kumran'daki Ölü Deniz Elyazmaları'nın ortaya çıkmasıyla daha da artmıştır. Esseniler, hem öldükten sonra dirilişin olacağına hem de iyilerin mükafat göreceklerine kötülerin ise cezalandırılacağına inanıyorlardı. Josephus'un aktardığına göre, 'Esseniler'de ruhun ölümden sonraki durumu bu mezhebin önemli bir inancını teşkil etmektedir: 'Onların inancına göre, öldükten sonra beden çürür ve onu meydana getiren madde de yok olur. Oysa ruh, ölümsüzdür ve ebedi olarak varlığını sürdürür. En latif esîrden feyezan eden ruhlar, bir tür tabii bir çekimle bedenle birleşirler ve o, onların hapishaneleri olur. Ancak, bu tenin zincirlerinden kurtulan ruhlar, uzun süren bir kölelikten kurtulmuşçasına yüksek mertebelere tekrar dönerler.'32
Esseniler'e göre bedenin zincirlerinden kurtulan ruhun tekrar yüksek mertebelere çıkması, o ruhun saadetli ve mutlu bir hayat süreceği anlamına gelmez. Ruh, erdemli ya da aksi bir hayat sürmesine göre yaptıklarının karşılığını görecektir ki, bu da azabın ya da mükafatın ruhi olacağını göstermektedir: 'Yunanlılar'da olduğu gibi Esseniler'de de Okyanus'un ötesinde erdemli ruhlar için hazırlanmış bir ikametgah vardır. Orada rahatsız edecek ne yağmur, ne kar ne de aşırı sıcaklık vardır. Orada sadece, havayı rahatlatacak Okyanus'tan esen hafif ve tatlı bir meltem vardır. Suçlu ruhlar ise bunun aksine, karanlık ve soğuğun hakim olduğu bir çukura atılırlar ve orada ebedi olarak azap görürler.'33 Josephus'a göre, Esseniler'in bu ahiret hayatı tasvirleri ile Yunanlılar'ınki birbirine çok benzemektedir. 'Yunanlılar da kahraman ve yarı-tanrı olarak adlandırdıkları kıymetli savaşçılarının Mutluluk Adaları'na gittiklerinden bahsederler. Hain ruhların ise, Hades'teki kötülerin bulunduğu bölgelere gideceklerini ve orada mitolojilerinin bahsettiği Sisyphe'lerin, Tantal'ların, İxion'ların ve Tityos'ların azabını göreceklerini söylerler.' 'Onlar (Esseniler), önce ruhun ölümsüzlüğünü ortaya koymayı ve daha sonra insanları erdemli davranmaya ve kötülükten sakınmaya sevk etmek isterler. Böylece, iyi olan insanlar, ölümden sonra da ödüllendirileceklerini düşündükleri için daha da iyi olurlar; kötülerin ise, her ne kadar bu dünyada yakalanmamış olsalar dahi öldükten sonra kendilerini bekleyen bir azabın olduğu düşüncesinin verdiği korku ile içlerinden gelen kötülük duygularına engel olunmuş olur. Esseniler'in ruhla ilgili bu doktrinleri öyle etkileyicidir ki, onların hikmetli sözlerinden etkilenen kimseler kendilerine atılan bu oltaya kesinlikle dayanamazlar.'34
Her ne kadar Josephus'un verdiği bilgiler ve Ölü Deniz Elyazmaları'ndan İlahiler kitabında ruhun dirilişi temasına vurgu yapılsa da, Esseniler'in ahiret inancına dair özel bir araştırma yapan Émile Puech'e göre, Esseniler kendi dönemlerinde var olan İbrani kaynaklardakine ve özellikle de Haşmoniler-öncesi dönemdeki Hasidim hareketinin birer devamı olan Ferisi ahiret inancına benzer bir ahiret inancına sahiptiler.35
Roma'lı Hippolyte, Elenchor ya da Refutatio Omnium Haeresium adlı eserinde de belirttiğine göre: 'Esseniler'de, öldükten sonra diriliş doktrini yerleşmiş bir inançtır. Gerçekten de onlar, bedenin de dirileceğine ve nasıl ki ruh ölümsüz ise onun da ölümsüz olacağına ve ruh bedenden ayrıldıktan sonra belli bir yerde hüküm verilecek olan zamana kadar serin ve aydınlık içerisinde dinleneceğine inanırlar. Bu yer, Yunanlılar'ın Mutluların Adaları diye isimlendirdikleri yerdir. ... Onlar, aynı zamanda, bir hüküm (günü) olacağını ve evrensel bir karmaşadan sonra kötülerin ebedi olarak cezalandırılacağını da söylerler.'36
Émile Puech'e göre, Kumran metinlerinde ölülerin dirilişi konusu açıkça ifade edilmektedir.37 Bundan başka, ölünün bedeninin toprağa karıştığı ve ruhun varlığını devam ettirdiği de Esseniler'e ait Kumran metinlerinde yer almaktadır.38 Dirilişten sonra meydana gelecek olan Hüküm Günü, evrensel karışıklıkların meydana gelmesi, bunun sonucunda kötülerin ebedi olarak cezalandırılması da Kumran metinlerinde açıkça yer almaktadır.39 Dirilişte, sadece salihlerin (doğruların) dirileceği, Kumran'daki 4 numaralı mağarada (4Q) bulunan ve sonradan Mesiyanik Apokrif diye isimlendirilen metinde açıkça ifade edilmektedir. Burada verilen bilgiye göre, diriltilmiş olan salih kişi, eski bedenine tekrar dönmemektedir; onun yerine Tanrı onu yeniden yaratır ve farklı bir varlığa sahip olur.40
Aynı şekilde, Şeol'dan veya çukurdan Tanrı tarafından çıkarılan salih kişinin ebedî Yükseklikler'e götürüleceği bildirilmektedir.41 Semalara yükselen salih kişi, meleklerle beraber olur, hatta onların bile üzerinde bir mertebeye yükselmek suretiyle Tanrı'nın huzurunda dikilir.42 Bu mükafata layık olan kişi, Adem'in izzet elbisesini giymeyi hak eder ki, Émile Puech'e göre bu, başlangıçta var olan Cennet'in yeniden kazanılması olarak anlaşılabilir.43
3. Esseniler'de Kutsal Kitaplar, İbadet ve Dini Kurallar
Kumran'da bulunan metinlerle ilgili bilgi verirken daha önce de işaret edildiği gibi, Esseniler'in sadece Yahudi kutsal kitaplarını değil, aynı zamanda İncilleri de okudukları (en azından Markos İncili'ni) bilinmektedir. Bu kutsal kitapların yanında, kendi cemaatlerine ait başka metinleri okumakta idiler. Bunlar: 1. Disiplin Elkitabı; 2. Cemaatin Kuralları; 3. Nur Oğulları'nın Zulmet Oğulları ile Cihadının Kuralları; 4. İlahiler; 5. Şam Yazısı;44 6. Tekvin Kitabı'nın Apokrifi ve 7. Habakkuk'un Yorumu adlı metinlerdir.45
Hz. Musa'nın şeriatine titizlikle uyan cemaat, Sebt (Şabat) gününe de riayette Rabbinik kurallarda belirtildiği kadar titizlik gösterirlerdi. Bu konuda, Şam Yazısı'nda uzun bir paragraf yer almaktadır. Ayrıca, diğer dini bayramların layıkıyla kutlanmasına da dikkat ederlerdi. Mukaddes günlerin aynı güne rastlamasını sağlamak amacıyla, 364 günden meydana gelen 52 haftalık takvim sistemini kullanmakta idiler.46
Daha önce 'cemaate intisap merasiminde' de işaret edildiği gibi, temizlik Esseniler'in titizlik gösterdikleri konuların başında gelmekte idi. Günde üç defa boy abdesti alınır ve sabah, gündüz ve akşam olmak üzere günde üç defa ibadet edilirdi.
Esseniler'de yemek, bir ibadet seremonisi içinde gerçekleştirilirdi. Çünkü, onlara göre, açılan sofra ahirette Mesih ile birlikte yapılacak şölenin temsili idi. Bu yüzden cemaat üyeleri, güneşin doğuşundan önce dünyevi hiçbir kelam etmezler, dua ile meşgul olurlardı. Güneş doğduktan sonra, herkes işinin başına geçerdi. Öğlene doğru, boy abdesti aldıktan sonra elbiselerini değiştirirler ve hep birlikte yemek yemek üzere bir araya gelirlerdi. Öğle ve akşam olmak üzere günde iki defa yemek yenirdi. Yemeğin başında ve yemekten sonra cemaatin reisi, dua ederdi. Yemekte tek bir çeşit yemek yenirdi. Yemekten sonra tekrar eski elbiseler giyilir ve işlerinin başına dönerlerdi.47
4. Hz. İsa, Hıristiyanlık ve Esseniler
İnciler'de, Hz. İsa'nın muhatap olduğu Yahudi mezheplerinden Ferisiler ve Sadukiler'den bahsedilmektedir. Oysa, Josephus'un Yahudi mezheplerini tasnif ederken zikrettiği Esseniler'den İnciller'de söz edilmemektedir. Ancak, hem Josephus'un naklettiği hem de Ölü Deniz Elyazmaları'yla birlikte Kumran cemaati ve dolayısıyla Esseniler cemaatine ilişkin elde edilen bilgiler, söz konusu cemaat ile Hz. İsa ve dolaysıyla Hıristiyanlık arasında bir irtibatın olacağı yönünde bazı fikirlerin ileri sürülmesine neden olmuştur. Hatta bazı araştırmacılara göre, Hıristiyanlık bir Yahudi mezhebi olan Esseniler'in bir kolundan ibarettir.
Bu iddiaların bir kısmı, Esseniler cemaati ile ilk dönem Hıristiyan cemaatinin teşkilatlanma yapıları arasındaki benzerlikten kaynaklanır. Özellikle, Kumran cemaatinin başı olarak zikredilen Sıddık Mürşid'in özellikleri ile Hz. İsa arasında kurulan irtibattır.48 Ayrıca, Esseniler cemaatini idare eden on iki kişilik grup ile ilk dönem Hıristiyan cemaatinin başında bulunan On İki Havari arasında da benzerlik vardır. Cemaatin idarecilerinden üçünün ayrıcalıklı bir üstünlüğü vardır. Aynı şekilde, havariler arasında da Büyük Yakub'un, Petrus'un ve Yuhanna'nın özel bir yeri vardır.
Ayrıca, Katolik bilim adamlarından R.P. J. Daniélou'ya göre, Matta İncili'nde Hz. İsa'nın sınanmak için 'çöle' götürüldüğünden bahsedilmektedir ki, bu yerin Kumran'da çölde münzevi bir manastır hayatı yaşayan Esseniler cemaatinin olması muhtemeldir.49
Diğer yandan, Kumran Harabeleri'ni araştırma ve elyazmalarını tercüme etmekle görevli ekip içerisinde yer alan John Marco Allegro'ya göre, bu metinlerin değerlendirilmesinden çıkan sonuca göre, Hz. İsa ile ilgili anlatılan bazı hasletler ve özellikle de çarmıha gerilme hadisesi, M.Ö. 88 yılında Makkabi hanedanına mensup idarecilerden Alexandre Jannaeus tarafından çarmıha gerilen Kumran cemaati lideri Sıddık Mürşid'e aittir. Bu olaylar, daha sonralar Hıristiyanlar tarafından Hz. İsa'ya mal edilmiştir.
Hz. İsa'nın Esseniler ile irtibatlandırılmasına neden olan ortak noktalardan biri de, Yeni Ahid'de Hz. İsa'nın kardeşi olarak zikredilen50 ve Kudüs cemaatinin başı51Yakub ile Esseniler cemaati liderinin Sıddık Mürşid ünvanı arasında kurulan irtibattır. İnciller'de sözü edilen Yakub, Hz. İsa'nın Meryem'dan (a.s.) olma gerçek kardeşi midir, yoksa aynı cemaate mensup olduklarına işaret eden 'manevi kardeşi' midir? Robert Eisenman'ın da işaret ettiği üzere kaynaklar, Yeni Ahid'de zikredilen Yakub'un M.S. 62 yılında taşlanarak vefat ettiğinde 96 yaşında olduğunu kaydetmektedir. Buna göre, Yeni Ahid'de söz konusu edilen Yakub, Hz. İsa doğduğunda en az 34 yaş civarında olmalıdır ki, bu da onun Hz. Meryem'den doğmuş kardeşi olmadığını göstermektedir.52 Nitekim, Yeni Ahid'deki Hz. İsa'nın kardeşi olarak zikredilen Yakub'un başında bulunduğu Kudüs ya da Yahudiye'deki cemaate ilişkin Resullerin İşleri adlı kitap ve Pavlus'un mektupları mukayeseli olarak incelendiğinde, Kudüs'teki ilk Hıristiyan cemaatin Hz. Musa'nın şeriatından taviz vermeyen oldukça dindar kimseler oldukları ve Pavlus ile bu konularda aralarında ihtilafların olduğu anlaşılmaktadır.53
Pavlus'un öğretileri çerçevesinde kaleme alınan Yeni Ahid metinlerinde tasvir edilen ve Hz. İsa'nın kardeşi olarak takdim edilen Yakub'un özelliklerinden hareketle bazı araştırmacılar, Yakub'un gerçek şahsiyeti ile ilgili bazı çıkarımlarda bulunmuşlardır. Apokrif kabul edilen Tomas İncili'ndeki54 Hz. İsa'nın şu sözü onlar için kilit bir ifade olmuştur: 'Müridleri İsa'ya dediler ki: 'Biliyoruz ki Sen bizleri [günün birinde] terk edeceksin. O zaman bizlere kim nezaret edecek?' İsa onlara dedi ki: 'Hangi makama erişmiş olursanız olun, semanın ve arzın kendisi için yaratılmış olduğu Sıddık Yakub'a gideceksiniz'.55
Bu ve benzeri ifadelerden hareketle, Yeni Ahid'de zikredilen ve Hz. İsa'nın kardeşi olduğu söylenen Yakub ile Sıddık Yakub'un aynı kişi olduğu sonucuna varmışlardır. Özellikle, Yakub'un Hz. Musa'nın şeriatından taviz vermeyen tutumu ile Esseniler cemaatinin başı olan Sıddık Mürşid'in tutumu arasındaki benzerlik; her ikisinin de dönemin hahamının emriyle taşlanarak öldürülmesi gibi hususlar,56 ilk dönem Hıristiyanlık tarihi ile ilgili bazı noktaların aydınlanmasını ve yeniden düşünülmesini sağlamıştır.
Esseniler ile Hz. İsa ve Hıristiyanlık arasında olabilecek irtibatlardan bir diğeri ise, Hıristiyanlar tarafından Vaftizci Yahya olarak bilinen Hz. Yahya ile ilgili açıklamalardır. Hz. Yahya ile ilgili İnciller'de anlatılan özellikler ile Esseniler cemaatine mensup müritler arasında bazı ortak noktalar tespit edilmiştir.57İnciller'de anlatıldığına göre Hz. Yahya, Esseniler cemaati gibi 'çölde' yaşamakta ve orada vaazlar vermekte idi. Nitekim, onlar da Hz. Yahya gibi kendilerini 'çölde yol hazırlayanlar' olarak tarif etmektedirler.58 Ayrıca, Matta ve Luka İncilleri'nde Hz. Yahya'nın dünyadan el etek çekmiş münzevi hayatına özel atıflar yapılmaktadır. Zahidane bir hayat yaşayan Hz. Yahya, Esseniler gibi mutevazı 'deve tüğünden elbiseler' giymekte ve insanları günahlarından affedilmeleri için 'suda vaftiz' etmekte idi. Vaazlarında, Esseniler'de olduğu gibi, yiyecek ve giyeceklerin paylaşılmasına, ahir zamanda vuku bulacak olaylara ve kıyamet gününe59 atıflar bulunmaktadır.60
Bu makalede M.Ö. 2. ve M.S. 1. yüzyıllar arasında yaşamış ve münzevi bir hayat tarzını benimsemiş bir Yahudi mezhebi olan Esseniler ele alınmaktadır.
Makalede Esseniler ile ilgili kaynaklara değinildikten sonra öncelikle bu cemaatin yapısı ve hayat tarzı gözler önüne serilmekte ve Esensilerin inanç esasları üzerinde durulmaktadır. Devamında bu münzevi cemaatin kutsal kitaplarından ve ibadet şekillerinden bahsedilmektedir. Son olarak da Essenilerin Hz. İsa ve Hıristiyanlık'la ilgileri incelenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Esseniler, Ölü Deniz Elyazmaları, Sıddik Mürşid, Hz İsa, Hıristiyanlık, Yeni Ahid
This article talks about the ascetical Jewish community of Essenis the members of which lived during the 2nd and 1st centuries B.C.
After referring to the sources about this community, the structure, the way of life of this community, the basics of their belief has been discussed. In the following part, the holy books and the worshipping style of this community has been expressed. Lastly, the relations of them with Jesus and Christianity have been referred to.
Key Words: Essenes, manuscripts of Dead Sea, Siddik Mürşid, Jesus, Christianity, New Testament
Yrd. Doç. Dr., Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi.