ÜÇ BÜYÜK DÜŞMÂN
Bu zât, her sohbetinde, “Îmân”dan
bahsederdi.
“Eli sünnet
üzere îmân ediniz” derdi.
Bir gün de buyurdu ki: (Son nefese bakılır.
Mahşerde, buna göre muâmele
yapılır.
Müslümân,
büyük günâh işlese de pek fazla,
Üzülüyorsa eğer, “Îmân”ı gitmez aslâ.
Yâni kul, günâhına pişmân olur,
sıkılır,
Hemen tövbe
ederse, o yine “Îmânlı”dır.
Günâhı, fütursuzca işler ise bir kimse,
Lâkin buna üzülmez, aldırış etmez
ise,
Yâni önem
vermezse günâha her kim eğer,
Onun, Allah korusun îmânı elden gider.)
Başka birsohbetinde buyurdu ki:
(Müslümân,
Mü’min
olmıyanları sevemez hiçbir zaman.
Âyet-i kerîmede buyuruldu ki zîrâ:
(Muhabbet beslemeyin mü’min olmıyanlara.)
Yine buyuruldu ki: (Kimin varsa
îmânı,
Allah ve
Resûlünün, sevmez düşmanlarını.)
ıki şekilde olur kâfirlere muhabbet.
Küfrünü beğenirse, “Kâfir” olur o
elbet.
Velâkin herkes
ile iyi geçinmek için,
“Dost görünmek”, küfrüne sebep olmaz
kişinin.
Yâ rabbî,
sen ayırma bizi “Îmânımız”dan.
Sana, “Kâmil îmân”la gelelim bu
dünyâdan.)
Yine bir
genç, nasîhat istedi bir gün ondan.
Buyurdu ki: (Çok sakın, zararlı
arkadaştan.
Üç azılı
düşmanın vardır ki zîrâ senin,
Bunlar, “Kötü arkadaş”, “şeytân” ve “Kendi nefsin”.
Bu üçünden, en fazla
sana zararı olan,
“Kötü
arkadaş”tır ki, iyi sakın onlardan.
Sapıkların yazdığı her “Kitap” ve
“Neşriyât”,
“Kötü
arkadaş”tır ki, ilk bundan sakınman şart.
Boş vakit geçirmene sebep olan ne
varsa,
Onlar da, senin
için bir “Düşman”dır bilhassa.
Bunlar, “Arslan”dan dahî daha zararlıdırlar.
Çünkü senin dînini, îmânını
alırlar.)
ABDÜLLATıF
UYAN