KEDERLİ İPEK ŞİİR DİZİSİ
01 Aralık 2018
DÜNYA NE Kİ SEVGİLİM BENİM SANA YAPTIĞIM KUBBE YANINDA DÜŞSÜN OLSUN BIRAK İÇİNDE YILDIZLAR PATLIYOR KOLAYDIR İNANMAK KADAR İNANMAK DA “ Furuğ FERRUHZA
„ DÜNYA NE Kİ SEVGİLİM BENİM SANA YAPTIĞIM KUBBE YANINDA DÜŞSÜN OLSUN BIRAK İÇİNDE YILDIZLAR PATLIYOR KOLAYDIR İNANMAK KADAR İNANMAK DA “
Furuğ FERRUHZA
KURAN AYETLERİNE GÖRE DİN
KURAN AYETLERİNE GÖRE DİN
Şu anda yaygın olarak din adına sunulan sistem ile Kuran’ın anlattığı din arasında ne gibi farklılıklar var diye düşünebilirsiniz. Önümüzdeki bölümlerde “Kuran’da anlatılan İslam” ile “geleneksel İslam” arasındaki farkları detaylı bir şekilde göreceksiniz. Bu farklılıkları ortaya çıkarmak için önce dinin kaynağını belirlemek gerekmektedir.
Bu konuda Kuran’dan ne öğrenebileceğimize aşağıda odaklanacağız.
DİNİN KAYNAĞINI BELİRLEMEK
Kuran’ın, dinin tek kaynağı olduğu gösterildikten sonra din adına yöneltilen soruların cevapları, delilleri Kuran’dan aranmalıdır. Örneğin biri bize haremlik-selamlık şeklinde kadınların erkeklerle ayrışması dini bir farz mıdır diye sorarsa, Kuran’ı okuyup inceleyeceğiz ve böyle bir yasağı bulamadığımızdan dolayı dinde böyle bir yasağın olmadığını söyleyeceğiz.
Oysa gelenekle dini karıştıranlar, dini Kuran’dan değil, ilmihal kitaplarından, şeyhlerinden ve uydurmalarla dolu hadis kitaplarından öğrenmektedirler.
Kuran’ın dışındaki bu kaynaklara göre ise haremlik-selamlık uygulaması dinin bir şartıdır, farzdır. (Sırf Kuran’dan dini anlamanın örnekleri için bakınız: 35, 37, 38. bölümler.)
Sonuçta şu temel soru karşımıza çıkmaktadır: “Kuran, dinin kaynağı olarak yeterli midir?”
Oysa gelenekle dini karıştıranlar, dini Kuran’dan değil, ilmihal kitaplarından, şeyhlerinden ve uydurmalarla dolu hadis kitaplarından öğrenmektedirler.
Kuran’ın dışındaki bu kaynaklara göre ise haremlik-selamlık uygulaması dinin bir şartıdır, farzdır. (Sırf Kuran’dan dini anlamanın örnekleri için bakınız: 35, 37, 38. bölümler.)
Sonuçta şu temel soru karşımıza çıkmaktadır: “Kuran, dinin kaynağı olarak yeterli midir?”
Öncelikle dikkat etmemiz gerekli husus, Kuran’ın, dinin tek kaynağı olduğunu ve din adına her şeyi açıkladığının, Kuran’da birçok farklı ifadeyle belirtilmiş olduğudur.
Oysa karşıt görüşte olanlara göre, Kuran’ın yanında hadisler, mezhep yorumları, içtihatlar, icmalar ve kıyaslar olmazsa din eksik olur. Bunlardan Kuran ve hadis kitapları temel kaynak olarak alınır. Biz, bu kitapta, “hadis” diye adlandırılan sözlerin, Kuran’ın yanında dinin ikinci bir kaynağı olamayacakları gibi güvenilir de olmadıklarını göstermeye ağırlık vereceğiz.
Çünkü hadislerin bile Kuran’ın yanında Kuran’a ilaveler veya eksiltmeler yapan ikinci bir kaynak olamayacağını gösterirsek, diğerleri, doğal olarak devre dışı kalacaktır.
Kuran, mezhepçi yorumlara göre yetersizdir.
Aslında Kuran’ın yeterliliğini ispat etmeye sadece kitabın bu bölümünde Kuran’dan alıntı yaptığımız ayetler bile yeterlidir.
Kuran’ın yeterli olduğunu, her şeyi açıkladığını ve gerekli teferruatları verdiğini, en başta Kuran’ın kendisi söylemektedir.
Kuran dışında diğer kaynaklara ihtiyaç olduğunu söyleyerek Kuran’ı yetersiz ilan etmek, en başta Kuran’ın bu ayetleriyle çelişmektir.
Fakat “Sırf bu ayetler bile delil olarak yeterlidir” deyip geçmeden, Kuran’ın din konusundaki otoritesine ortak edilen hadislerin önemli bir bölümünün nasıl çelişkili, mantıksız ve Peygamber’e iftira olduklarını da örnekleyerek, Kuran dışındaki dini arayışların hatasını her yönden göstereceğiz.
Resim: Kuran Dışı Kaynak Arama Hatası
Oysa karşıt görüşte olanlara göre, Kuran’ın yanında hadisler, mezhep yorumları, içtihatlar, icmalar ve kıyaslar olmazsa din eksik olur. Bunlardan Kuran ve hadis kitapları temel kaynak olarak alınır. Biz, bu kitapta, “hadis” diye adlandırılan sözlerin, Kuran’ın yanında dinin ikinci bir kaynağı olamayacakları gibi güvenilir de olmadıklarını göstermeye ağırlık vereceğiz.
Çünkü hadislerin bile Kuran’ın yanında Kuran’a ilaveler veya eksiltmeler yapan ikinci bir kaynak olamayacağını gösterirsek, diğerleri, doğal olarak devre dışı kalacaktır.
Kuran, mezhepçi yorumlara göre yetersizdir.
Aslında Kuran’ın yeterliliğini ispat etmeye sadece kitabın bu bölümünde Kuran’dan alıntı yaptığımız ayetler bile yeterlidir.
Kuran’ın yeterli olduğunu, her şeyi açıkladığını ve gerekli teferruatları verdiğini, en başta Kuran’ın kendisi söylemektedir.
Kuran dışında diğer kaynaklara ihtiyaç olduğunu söyleyerek Kuran’ı yetersiz ilan etmek, en başta Kuran’ın bu ayetleriyle çelişmektir.
Fakat “Sırf bu ayetler bile delil olarak yeterlidir” deyip geçmeden, Kuran’ın din konusundaki otoritesine ortak edilen hadislerin önemli bir bölümünün nasıl çelişkili, mantıksız ve Peygamber’e iftira olduklarını da örnekleyerek, Kuran dışındaki dini arayışların hatasını her yönden göstereceğiz.
Resim: Kuran Dışı Kaynak Arama Hatası
KURAN’I YETERSİZ GÖRENLER
Hiç şüphesiz biz Kuran’dan ne kadar çok delil getirirsek getirelim yine de Kuran’ı yeterli görmeyerek falanca mezhepten, filanca tarikattan olduklarını söyleyerek görüşlerimize karşı çıkanlar olacaktır. Hadisçiler hadis kitapları bilinmeden, fıkıhçılar fıkıh kitapları olmadan, tefsirciler bol hadisli tefsirler okunmadan İslam anlaşılamaz, halk dini yaşayamaz demeye devam edeceklerdir.
Bu tarz yaklaşımlar sergileyenlere şu sorular sorulmalıdır: Din tüm insanların anlaması için mi yoksa sadece üç dört kişinin anlaması için mi indirildi? Peygamberimizin mezhebi var mıydı? Dört halifenin mezhebi neydi? Kuran’da Hanefilik, Şafilik, Alevilik, Şiilik, Vahhabilik şeklinde mezhepler mi var, yoksa tek bir dinden mi bahsediliyor? Kuran dinin rehberi diye kendinden mi bahsediyor, yoksa Buhari’den, Müslim’den, On İki İmam’ın eserlerinden, ilmihallerden, Muvatta’dan mı bahsediyor? Kuran ayetlerini inceleyip, bu soruların cevabını bulalım ve Kuran’ın dinin tek kaynağı olarak yeterli olup olmadığını yine Kuran’dan hareketle tespit edelim:
Bu tarz yaklaşımlar sergileyenlere şu sorular sorulmalıdır: Din tüm insanların anlaması için mi yoksa sadece üç dört kişinin anlaması için mi indirildi? Peygamberimizin mezhebi var mıydı? Dört halifenin mezhebi neydi? Kuran’da Hanefilik, Şafilik, Alevilik, Şiilik, Vahhabilik şeklinde mezhepler mi var, yoksa tek bir dinden mi bahsediliyor? Kuran dinin rehberi diye kendinden mi bahsediyor, yoksa Buhari’den, Müslim’den, On İki İmam’ın eserlerinden, ilmihallerden, Muvatta’dan mı bahsediyor? Kuran ayetlerini inceleyip, bu soruların cevabını bulalım ve Kuran’ın dinin tek kaynağı olarak yeterli olup olmadığını yine Kuran’dan hareketle tespit edelim:
Biz bu kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik. 16–Nahl Suresi 89
Görüldüğü gibi ayette, Kuran’ın her şeyi açıkladığı, bizi doğruya ilettiği söylenmektedir. Kuran dinle ilgili her şeyi açıklıyorsa Buhari ve Müslim diye kaynaklara, ilmihal kitaplarına ne gerek var?
Allah dinle ilgili her şeyi Kuran’da açıkladığını söylerken niye hâlâ Hanbeli, Şafi, Hanefi, Caferi, Maliki diye mezhepleri dini kimliğimizin bir parçası olarak kabul ediyoruz?
Neden Allah Kuran’da bize Müslüman (İslam olan) diye isim takmışken Sünni, Şii, Hanefi, Şafi diye isimleri kullanıp, Allah’ın bize verdiği ismi yetersiz görüyoruz?
Allah dinle ilgili her şeyi Kuran’da açıkladığını söylerken niye hâlâ Hanbeli, Şafi, Hanefi, Caferi, Maliki diye mezhepleri dini kimliğimizin bir parçası olarak kabul ediyoruz?
Neden Allah Kuran’da bize Müslüman (İslam olan) diye isim takmışken Sünni, Şii, Hanefi, Şafi diye isimleri kullanıp, Allah’ın bize verdiği ismi yetersiz görüyoruz?
HÜKÜM YALNIZ ALLAH’INDIR
Hüküm yalnız Allah’ındır.
O kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir.
Dosdoğru olan din işte budur.
Ama insanların çoğu bilmiyorlar.
O kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir.
Dosdoğru olan din işte budur.
Ama insanların çoğu bilmiyorlar.
12– Yusuf Suresi 40
26– Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.
27– Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku.
O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur. 18-Kehf Suresi 26,27
O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur. 18-Kehf Suresi 26,27
Hüküm Allah’tan başkasına bırakılırsa, dosdoğru dinden sapılmış olunur. Mezhep içtihatlarıyla veya hadislere dayandırılarak verilen hükümler Allah’ın hükmü değildir.
Mezhepleri dine eşitlemek, Allah’ın hüküm koyucu yetkisini başkasına vermek demektir. Oysa Kuran ayetlerinden açık bir şekilde görüldüğü gibi Allah’ın hüküm konusunda hiçbir ortağı yoktur.
Kişilerin şahsi hükümleri din olamaz. Kehf suresi 27. ayetten, Allah’ın hükmüne uymanın ancak Allah’ın vahyine uymakla yerine getirilebileceğini anlarız.
Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek kimse yoktur, ama mezhepler nasih mensuhla (25. bölümde bu konu işlenecek), uydurma hadislerle, mezhep görüşleriyle Allah’ın hükümlerini değiştirmeye yeltenmişlerdir. (Bunu, bu niyetle yapmamış olsalar da sonuç budur.) Allah’ın hükümleri Allah’ın vahyi olan Kuran’dadır.
Zaten Allah’ın sözü olduğu iddia edilebilecek başka bir kaynak yoktur ki bu kaynağın Allah’ın hükmünü kapsadığı iddia edilebilsin.
Hükmün yalnız Allah’ın olması (12 Yusuf Suresi 40) ve Allah’ın hükmüne kimsenin ortak kılınmaması (18 Kehf Suresi 26) için Allah’ın hükümlerinin hepsini içeren Kuran’ı, dinin tek kaynağı yapmak zorundayız.
Eğer Allah’ın hükmünü içermeyen ve O’nun tarafından gönderilmemiş olan kitapları, dini hüküm kaynağı yapıyorsak (ister mezhep ilmihali, ister hadis kitabı olsun); Allah’ın kitabı Kuran’la çeliştiğimizi bilmeliyiz. Bu kitapların Buhari, Müslim, Ebu Davud gibi adlarla anılmaları ve mezheplerin Hanefi, Şafi, Caferi gibi adları; bu kitap ve mezheplerdeki hükümlerin sahiplerinin Allah değil, bu şahıslar olduklarını daha baştan adlarıyla ortaya koymaktadır.
Mezhepleri dine eşitlemek, Allah’ın hüküm koyucu yetkisini başkasına vermek demektir. Oysa Kuran ayetlerinden açık bir şekilde görüldüğü gibi Allah’ın hüküm konusunda hiçbir ortağı yoktur.
Kişilerin şahsi hükümleri din olamaz. Kehf suresi 27. ayetten, Allah’ın hükmüne uymanın ancak Allah’ın vahyine uymakla yerine getirilebileceğini anlarız.
Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek kimse yoktur, ama mezhepler nasih mensuhla (25. bölümde bu konu işlenecek), uydurma hadislerle, mezhep görüşleriyle Allah’ın hükümlerini değiştirmeye yeltenmişlerdir. (Bunu, bu niyetle yapmamış olsalar da sonuç budur.) Allah’ın hükümleri Allah’ın vahyi olan Kuran’dadır.
Zaten Allah’ın sözü olduğu iddia edilebilecek başka bir kaynak yoktur ki bu kaynağın Allah’ın hükmünü kapsadığı iddia edilebilsin.
Hükmün yalnız Allah’ın olması (12 Yusuf Suresi 40) ve Allah’ın hükmüne kimsenin ortak kılınmaması (18 Kehf Suresi 26) için Allah’ın hükümlerinin hepsini içeren Kuran’ı, dinin tek kaynağı yapmak zorundayız.
Eğer Allah’ın hükmünü içermeyen ve O’nun tarafından gönderilmemiş olan kitapları, dini hüküm kaynağı yapıyorsak (ister mezhep ilmihali, ister hadis kitabı olsun); Allah’ın kitabı Kuran’la çeliştiğimizi bilmeliyiz. Bu kitapların Buhari, Müslim, Ebu Davud gibi adlarla anılmaları ve mezheplerin Hanefi, Şafi, Caferi gibi adları; bu kitap ve mezheplerdeki hükümlerin sahiplerinin Allah değil, bu şahıslar olduklarını daha baştan adlarıyla ortaya koymaktadır.
Allah’a çağıran, yararlı işler yapan ve ben Müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel söz söyleyen kim vardır? 41–Fussilet Suresi 33
Rabbinin sözü hem doğruluk, hem adalet bakımından tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur.
6–Enam Suresi 115 Allah’ın dini, Kuran’ın indirilmesinin bitişiyle Peygamberimiz hayattayken tamamlanmıştır.
Kuran yazdırılmış, ezberlenmiş ve başı sonu belli bir kaynak olarak rehberimiz olmuştur.
Peygamber döneminde yazılması yasak olan hadisleri, sonradan toplayan kitaplar; Peygamber’in vefatından yüz-ikiyüz yıl sonra ortaya çıkmaya başlamıştır.
Kuran ayetlerine göre Allah’ın sözleri değiştirilemez bir şekilde tamamken, her nedense insanlar bununla yetinmeyip yeni sözler aramışlardır.
Bu zihniyete göre İmam Şafi’nin içtihatları, On iki İmam’ın fetvaları veya Hanefi imamların izahları ile din tamamlanabilir.
Bu anlayıştaki kişilere göre din, daha evvel tamam değildir ki bu şahısların yorum, içtihat ve izahları insanlara gereklidir.
Ayrıca geleneksel İslam’ın savunucuları, bununla da yetinmeyip; nasih-mensuh anlayışına dayalı izahları sonucunda, hadislerle bazı Kuran’ın ayetlerinin hükümlerini iptal edip, yerine kendi izahlarını ve hadisleri koymuşlardır (Bakınız: 25. ve 26. bölümler).
Böylece Allah’ın sözlerini değiştirebilecek hiç kimse olmadığıyla ilgili olan Kuran ayetleriyle çelişmişlerdir.
6–Enam Suresi 115 Allah’ın dini, Kuran’ın indirilmesinin bitişiyle Peygamberimiz hayattayken tamamlanmıştır.
Kuran yazdırılmış, ezberlenmiş ve başı sonu belli bir kaynak olarak rehberimiz olmuştur.
Peygamber döneminde yazılması yasak olan hadisleri, sonradan toplayan kitaplar; Peygamber’in vefatından yüz-ikiyüz yıl sonra ortaya çıkmaya başlamıştır.
Kuran ayetlerine göre Allah’ın sözleri değiştirilemez bir şekilde tamamken, her nedense insanlar bununla yetinmeyip yeni sözler aramışlardır.
Bu zihniyete göre İmam Şafi’nin içtihatları, On iki İmam’ın fetvaları veya Hanefi imamların izahları ile din tamamlanabilir.
Bu anlayıştaki kişilere göre din, daha evvel tamam değildir ki bu şahısların yorum, içtihat ve izahları insanlara gereklidir.
Ayrıca geleneksel İslam’ın savunucuları, bununla da yetinmeyip; nasih-mensuh anlayışına dayalı izahları sonucunda, hadislerle bazı Kuran’ın ayetlerinin hükümlerini iptal edip, yerine kendi izahlarını ve hadisleri koymuşlardır (Bakınız: 25. ve 26. bölümler).
Böylece Allah’ın sözlerini değiştirebilecek hiç kimse olmadığıyla ilgili olan Kuran ayetleriyle çelişmişlerdir.
KURAN HER DETAYI İÇERİR
Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım? 6–Enam Suresi 114
Kuran, bazılarının zannettiği gibi ana konulara değinerek, yan konular için bizi başka kitaplara, şeyhlere, ilmihallere, ya da ünlü hadis kitaplarına havale etmiyor. Kendisinin detaylandırılmış olduğunu söylüyor.
Eğer bir yasağı, detayı, ibadeti Kuran’da bulamazsak, bu; o yasağın, detayın, ibadetin dinimizin bir parçası olmadığı anlamına gelir.
Örneğin ipek giymek veya midye, karides yemek ile ilgili Kuran’da bir ifade olmaması; ipeğin giyilebileceğini, midye ve karidesin yenilebileceğini gösterir.
Kuran’da bir fiilin yapılmamasına dair izah aramak gerekir, yapılması gerektiğine dair izaha gerek yoktur.
Örneğin ipeğin giyilmesinin yasak olduğuna dair izahın bulunamaması yeterlidir.
Ayrıca ipek giyilebilir manasında bir ayete gerek yoktur.
Bu basit mantığı şu ayette de gözlemleyebiliriz.
Eğer bir yasağı, detayı, ibadeti Kuran’da bulamazsak, bu; o yasağın, detayın, ibadetin dinimizin bir parçası olmadığı anlamına gelir.
Örneğin ipek giymek veya midye, karides yemek ile ilgili Kuran’da bir ifade olmaması; ipeğin giyilebileceğini, midye ve karidesin yenilebileceğini gösterir.
Kuran’da bir fiilin yapılmamasına dair izah aramak gerekir, yapılması gerektiğine dair izaha gerek yoktur.
Örneğin ipeğin giyilmesinin yasak olduğuna dair izahın bulunamaması yeterlidir.
Ayrıca ipek giyilebilir manasında bir ayete gerek yoktur.
Bu basit mantığı şu ayette de gözlemleyebiliriz.
Ey iman sahipleri, size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın.
Kuran indirilirken onları sorarsanız size açıklanır.
Allah onları affetti. Allah Bağışlayandır, Merhametlidir. 5-Maide Suresi 101
Kuran indirilirken onları sorarsanız size açıklanır.
Allah onları affetti. Allah Bağışlayandır, Merhametlidir. 5-Maide Suresi 101
Allah kullarına güçlük çıkarmak istemediği için birçok konuda açıklama yapmamıştır. Eğer açıklama yapsaydı, o konularda da üzerimizde sorumluluk olacaktı. Allah birçok ayette dinin kolay olduğunu, insanlara güçlük çıkarmak istemediğini söylemektedir. Oysa hadis uydurucuları ve mezhepçiler; sanki unutulmuş gibi Allah’ın açıklama getirmediği konuları kendilerine göre açıklayarak ve bu açıklamaları da Peygamberimiz üzerinden kutsallaştırmaya çalışarak, din adına zorluklar üretmişlerdir. Dinin yasakladığı her şey kötüdür, ama din her zararlı fiili yasaklamak zorunda değildir, belirli alanlardaki seçimler insanın özgür iradesine bırakılmıştır. Dinin açıkladığı hususları yerine getirmek bir sorumluluktur. Bu yüzden, dinde açıklanmayan hususların, Allah’ın bize verdiği özgürlük alanları olduğunu anlamalı ve acilen dine yapılan ilaveleri Kuran’ın fırçasıyla temizlemeliyiz.
(Geniş bilgi için 39. bölümü okuyunuz.)
(Geniş bilgi için 39. bölümü okuyunuz.)
ALLAH UNUTMAZ
Rabbin asla unutkan değildir. 19–Meryem Suresi 64
Rabbimiz Allah, her şeyi bilir ve bu, bizim din adına tüm ihtiyaçlarımızı bildiği anlamına gelmektedir. Allah’ın açıklamadığı konular; haşa unutkanlığından değil, bizi o konularda özgür bırakmak istemesinden kaynaklanır. Allah’ın açıklamadığı konuları açıklayarak dine yeni ilaveler, yeni detaylar getirenler yukarıdaki ayeti görmezlikten gelip, Allah’ın indirdiğinin kendilerince eksiğini mi kapıyorlar? Örneğin Allah kadına “Şuradan şuraya kadar örtüneceksin” şeklinde bir üniforma ve peçe gibi kıyafetler tarif etmemişken, bu üniformayı Allah adına tarif etmiş olanlar ne yapmak istediler? Niye Allah’ın kitabı Kuran’ın dışında kendi görüşlerini dine soktular? Bu soruların niyesi belki tartışılır ama Kuran’da olmayan izahların dinde de olmadığı; bu örnekte görüldüğü gibi kadına bir üniforma biçmenin Allah’a, Kuran’a, dine ilaveler yapmak olduğu tartışılamaz. (Bakınız 17 ve 18. bölümler)
Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? 29–Ankebut Suresi 51
Ne yapıp edip, gerektiğinde ayetleri çekiştirip, içinde binlerce uydurma olan hadisleri ve dine ilave bir sürü yorumu/içtihadı uyduran mezhep imamlarının görüşlerini din diye yutturmak isteyenlere, Kuran yetmiyor. Çünkü Kuran, kadını gelenekçilerin istediği gibi kapatmıyor, haremlik-selamlık yapmıyor, sanata ve heykele yasak getirmiyor, sarığın, sakalın ve cübbenin veya diğer Arap geleneklerinin dini bir yönü olduğunu söylemiyor. Bu yüzden, geleneksel inançlarını dinsel temellendirmeyle savunmak isteyen birçok kişi, Kuran’ın anlattığı gibi Müslüman olmaktansa Hanefi, Şafi, ya da Şii olmayı tercih ediyor. Çünkü Kuran’da olmayan bu yasaklara, bu gelenek dinselleştirmeciliğine; bu mezhepler geçit veriyor. Kişiler Kuran’ı açıp dini öğreneceklerine; Kuran dışı pek çok kaynak ve söylemin etkisiyle kafalarında bir din oluşturup sonra bu dini Kuran’da arıyorlar; bu dini Kuran’da bulamayınca ise “Bak, Kuran eksikmiş” diyorlar!
EKSİKSİZ KİTAP
Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. 6–Enam Suresi 38
Allah, Kitap’ta eksik olmadığını söylerken; Kuran’ı daha çok ölülerin arkasından okunan bir kitap gibi kullanıp, Kuran’ın manasından çok musikisine önem verenler, ne yazık ki bu ayetlerin manasını anlayamıyorlar. Kuran yerine ilmihal kitabını, mana yerine musikiyi, canlılar yerine ölüleri, Kuran’da anlatıldığı şekliyle İslam yerine mezheplerin İslamı’nı ön plana alanlar; Kuran’ı, manayı ve canlıları ön plana almadıkça, apaçık olan bu ayetlerin manalarını da anlamaları pek mümkün gözükmemektedir.
154– Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
155– Hiç mi öğüt almıyorsunuz?
156– Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
157– Şayet doğru söylüyorsanız kitabınızı getirin.
37–Saffat Suresi 154-157
36– Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
37– Yoksa okuyup, ders almakta olduğunuz bir kitabınız mı var?
38– İçinde keyfinize uyanın sizin olduğu.
68-Kalem Suresi 36,37
Sen de aralarında, Allah’ ın indirdiğiyle hükmet.
5-Maide Suresi 49
Ayetlerden, dini hükümlerin Allah tarafından indirilmiş olan Kitab’a dayanması gerektiğini görüyoruz. Allah’ın indirdiği Kitab’a dayanmayan hükümler, dinen temelsizdir. Eğer Peygamber’in olduğu iddia edilen bir söz veya davranış, Kuran’a ilave yapılan bir hükme delil gösteriliyorsa; o hadis ya Peygamber’e iftiradır, ya da Peygamber’in şahsi tercihi veya tarihin belli bir dönemiyle sınırlı-tarihsel-olan, dinen hüküm ifade etmeyen bir mesele dinselleştirilmiştir. Maide Suresi 49. ayetten anlaşıldığı üzere Peygamber sadece Kuran’la hüküm vermiştir ve sonuç olarak Kuran’da tüm dini hükümler bulunmaktadır. Bir tek Kuran’ı dinin kaynağı olarak esas alırsak başka bir kaynağa, otoriteye ihtiyaç duymadan dinimizi doğru bir şekilde öğrenebiliriz. (Allah’la beraber Peygamberlerine itaat konusunu 27. bölümde ele alacağız.)
O yalnızca bir öğüt ve Mübin (apaçık) bir Kuran’dır. 36–Yasin Suresi 69
Ayetten de görüldüğü gibi Kuran’ın sıfatlarından biri olan Mübin, “beyan” kökünden olup; “apaçık, açık açık gösteren” manalarına gelmektedir.
Aynı ifadeye 27-Neml 1, 28-Kasas 2, 26-Şuara 2 gibi ayetlerde de rastlarız. Kuran’ın apaçık olduğunu ifade eden bu ayetler, Kuran’ın tek başına anlaşılamaz olduğunu, ancak hadislerle veya mezhep imamlarıyla Kuran’ı anlayabileceğimizi söyleyenlere cevap vermektedir. 27-Neml Suresi 79. ayette ise Peygamberimiz’e “Sen mübin gerçek üzerindesin.” denilmektedir.
Peygamberimiz’in insanlığa tanıttığı dinin açıklayıcısı Kuran’dır. Bu yüzden Peygamberimiz’e izafe edilen dini hüküm ifade eden her şey, ancak Kuran’dan onay aldığı takdirde geçerlidir. Mübin olan Kuran; hem dini, hem Peygamber’i tanımamızda tek başına yeterlidir.
Resim : Kur’an Dini Tanımak İçin Yeterlidir
Aynı ifadeye 27-Neml 1, 28-Kasas 2, 26-Şuara 2 gibi ayetlerde de rastlarız. Kuran’ın apaçık olduğunu ifade eden bu ayetler, Kuran’ın tek başına anlaşılamaz olduğunu, ancak hadislerle veya mezhep imamlarıyla Kuran’ı anlayabileceğimizi söyleyenlere cevap vermektedir. 27-Neml Suresi 79. ayette ise Peygamberimiz’e “Sen mübin gerçek üzerindesin.” denilmektedir.
Peygamberimiz’in insanlığa tanıttığı dinin açıklayıcısı Kuran’dır. Bu yüzden Peygamberimiz’e izafe edilen dini hüküm ifade eden her şey, ancak Kuran’dan onay aldığı takdirde geçerlidir. Mübin olan Kuran; hem dini, hem Peygamber’i tanımamızda tek başına yeterlidir.
Resim : Kur’an Dini Tanımak İçin Yeterlidir
KURAN’A UYAN PEYGAMBER’E DE UYMUŞ OLUR
De ki “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.”
21–Enbiya Suresi 45
Böylece biz seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete, sana vahyettiklerimizi okuman için gönderdik.
13-Rad Suresi 30
Bu Kuran, bana, sizi ve ulaştığı kimseleri uyarmam için vahyolundu.
6–Enam Suresi 19
Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda bizimle karşılaşmayı ummayanlar derler ki: “Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.” De ki: “Benim onu kendiliğimden değiştirmem asla mümkün değildir. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. Eğer Rabbime isyan edersem büyük günün azabından korkarım.” 10–Yunus Suresi 15
Ayetlerden de görüldüğü gibi, Peygamber’in açıkladığı ve uyduğu vahiy Kuran’dır. İnanmayanların reddettiği, değiştirilmesini istedikleri de yine Kuran’dır. Peygamber’in vazifesi kendisine vahiy olarak gelen Kuran’ı insanlara tebliğ etmektir. Peygamber’e uymak; Kuran’a uymak, Kuran’ın sistemine göre inanmak, hareket etmek ve yaşamaktır. Peygamber’imiz Kuran’da en çok “resul” kelimesiyle tanıtılır. “Resul” Türkçe’deki “elçi” kelimesinin karşılığıdır ki Allah, bu kelimeyle, Peygamberimiz’in vazifesi olan İlahi mesajın insanlara iletilmesini vurgular. Ayetlerden gördüğümüz gibi bu mesaj Kuran’dır. Başka hiçbir kaynağa, hiçbir kitaba gönderme yapılmamaktadır. Allah, Kuran dışında başka uyulması gereken vahiyler, kaynaklar olsaydı; onları da belirtir, onlara da uymamızı isterdi. Oysa bugünkü manzaraya baktığımızda yüzlerce cilt hadis ve fıkıh kitabının dinin kaynağı sayılarak Kuran’a eş koşulduğunu görüyoruz. Böylece Kuran’ın, din konusundaki otoritesi ve kaynaklığı % 100 iken, Kuran birçok kaynağın arasındaki bir kaynağa indirgenmiş ve dolayısıyla dinin kaynağının belirlenmesi hususunda içinden çıkılmaz bir batağa saplanılmıştır. Öyle ki Kuran’ın, oluşturulan bu yeni yapıda hacim olarak payı % 1’in bile altındadır. Gördüğümüz tüm bu ayetler, Kuran’ın değerini düşüren ve yalan sözler (“hadis” başlığı altında) atfetmek suretiyle Peygamber’e iftira eden anlayışa karşı çıkar.
KURAN KARANLIKLARDAN AYDINLIĞA ÇIKARIR
4– Dosdoğru bir yol üzerindesin.
5– Aziz ve Rahim’in indirdiği üzerindesin.
36–Yasin Suresi 4,5
Bu bir kitaptır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura (aydınlığa), O övgüye layık, Aziz olanın yoluna çıkarman için sana indirdik.
14–İbrahim Suresi 1
Resim : Kuran Karanlıktan Aydınlığa Çıkarır
Resim : Kuran Karanlıktan Aydınlığa Çıkarır
Bu kitap (Kuran) insanları karanlıktan aydınlığa çıkarır. Allah’ın indirdiği (Kuran) üzerinde olan, dosdoğru yol üzerinde olur. Kuran’a uyanlar bu ayetler gibi birçok ayetten güç ve destek alırlar. Peki Fetava-i Hindiyelere uyanlar, Tirmizi, Muvatta, Buhari, Müslim gibi kitaplara uyanlar ve bunları Kuran gibi dinin kaynağı gösterenler; böylece Kuran’ın dindeki tekelini, bilerek veya bilmeyerek bozma girişiminde bulunanlar, güç ve desteklerini nereden almaktadırlar? Kuran, Peygamber döneminde yazıldı, ezberlendi. İçinde hiçbir çelişki ve mantığa aykırılık yoktur. Diğer hiçbir kaynak, Peygamber hayattayken yazılmamıştır. Üstelik ileride hadisleri ve mezhepleri inceleyen bölümlerde göreceğimiz gibi bu izahlar Kuran’la, kendi aralarında ve mantıkla çelişmektedirler. Nerede çağın ve aklın çok önünde olan Kuran, nerede akılla çelişen birçok izahı barındıran, İslam’dan insanları kaçıran uydurma hadisler ve mezhepler? (4. Bölümden 12. Bölüme kadar Kuran’a eş koşulan izahları inceleyip, bunların dinin kaynağı olmaya lâyık olmadıklarını göstereceğiz.)
YAHUDİLERDE VE HIRİSTİYANLARDA DA AYNI TİP DEJENERASYONLAR VAR
İçinde Allah’ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarındayken, nasıl oluyor da senin hakemliğine başvuruyorlar. 5-Maide Suresi 43
İncil bağlıları Allah’ın onda indirdiğiyle hükmetsinler. Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler sapkınların ta kendileridir.
5-Maide Suresi 47
Allah evvelki din sahiplerine de Peygamberleri aracılığıyla kitaplar ve sayfalar indirmiş ve bunlara uymalarını söylemiştir. Yahudiler -Kuran gibi- detaylı ve her şeyi açıklayan Tevrat’ı aldılar. Ancak Allah’ın sözleriyle yetinmediler. Bakara Suresi 67. ile 71. ayetler arasında gördüğümüz Yahudilerin teferruatsever yaklaşımları, Hz. Musa’nın vefatından sonra da devam etti. Bu tavırları sonucu Mişna (Söz, Hadis) ve Gamara (Pratik, Sünnet) denilen dini kaynaklar ürettiler. Görüldüğü gibi “hadis” ve “sünnet” adı altında kutsala atıflarla dini teferruata boğma, bir tek bizim dinimize özgü değildir. Kuran, Hıristiyanların Hz. İsa’yı ve din adamlarını Rabler edindiğini söyler ve dine ilave olarak uydurdukları ruhbanlığa sonradan kendilerinin de uyamadıklarına dikkat çeker. Kuran’da tüm bu kıssalar bize öğüt almamız için açıklanmıştır. Oysa kendini dinde otorite ilan eden bazıları aynı hatalara düşmekten sakınacaklarına “Bu Hıristiyan ve Musevilere olmuş, bize olmaz” diyerek benzer hataları tekrarlamışlardır. Acaba bunların Kuran’dan bir delilleri var mı? Tabi ki yok. Zaten delil yerine sanı ile konuşmaya meraklı bu “otoriteler”in, delile ihtiyacı yoktur. Çünkü kendilerini ve evvelki benzer “otoriteleri” zaten delil kabul etmektedirler. Bunlar kelle saymaya çok meraklıdır. Söz konusu kişilerin çoğu “Bu kadar insan böyle diyor, siz onlardan daha mı akıllısınız?” izahıyla geleneklere ve kelle sayısının çokluğuna güvenirler. Hıristiyanların çoğu “Hz. İsa Allah’ın oğlu” derken, bunun bir mecaz olduğunu, Allah’ın oğlu olamayacağını, Hz. İsa’nın sadece Allah’ın sevgili bir kulu ve Peygamberi olduğunu söyleyen Hıristiyanlar da vardır. Peki bu azınlık Hıristiyanlar mı, yoksa Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu iddia eden Katolik ve Ortodoks din adamlarını Rabler edinmiş bu çoğunluk mu haklıdır? Üstelik Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu iddia edenlerin sayısı, geleneksel İslam’ı savunanlardan çok daha fazladır. Hıristiyan çoğunluk: “Bakın ne kadar çok kişi Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu kabul ediyor. Bizim azizlerimiz, evliyalarımız çok fedakâr, çok büyük adamlarmış. Onlar böyle diyerek yanılıyor da, siz üç beş adam bizim azizlerimizden, mürşitlerimizden, papazlarımızdan daha mı iyi biliyorsunuz?” deseler, geleneksel İslam anlayışını savunan ve çoğunluğun görüşünü yeterli bir delil kabul edenler nasıl bir cevap verebilir acaba? Geleneksel İslam’ı savunanların izah tarzıyla bunların tıpatıp aynı olması hiç de şaşırtıcı değildir. Çoğunluğa uymanın saptırmaya yol açabileceğini belirten Kuran ayetleri ve Hıristiyan çoğunluğun çizdiği bu manzara; umarız kelle sayıcıları ve Kurani delil yerine “evliya”ya güvenenler için yeterlidir. (Hz. Ömer’in, hadisleri “ümmetimin Mişna’sıdır” diyerek yakması konusunda 11. bölüme, Hıristiyan ve Musevilerle ilgili konular için 29. bölüme, kelle sayma meraklılarına cevap için 33. bölüme bakabilirsiniz.)
KURAN’IN AÇIK VE DETAYLI AÇIKLAMALARI
Andolsun ki size açıklayıcı/açık delil (beyyine) ayetler, sizden önce gelip geçenlerden örnekler ve korunup, sakınanlar için de bir öğüt indirdik.
24–Nur Suresi 34
... Ta ki ölen açık delil (beyyine) üzerine ölsün, yaşayan da açık delil (beyyine) üzerine yaşasın.
8-Enfal Suresi 42
Kuran’a göre insan, “beyyine” (açık delil) üzere olmalıdır. Yani geleneklerden hareketle, “Böyle gördük, biz de böyle yapıyoruz” mantığıyla yapılan uygulamalar, kelle sayımı ile gerçeği bulmalar Kuran’ın anlattığı İslam ile bağdaşmaz. Kuran’a göre, Kuran’ın kendisi “beyyine”dir (açık delildir). Bu yüzden ancak Kuran’ı dinin tek kaynağı yapanlar açık delile uymuş olurlar.
Bunları Kuran’da türlü türlü şekillerde (sarf) açıkladık ki öğüt alıp hatırlasınlar. Fakat bu sadece kaçışlarını artırıyor.
17–İsra Suresi 41
Andolsun bu Kuran’da her örnekten insanlar için türlü türlü açıklamalarda (sarrafna) bulunduk. İnsanların çoğu ise tanımamakta ayak diretmektedirler.
17–İsra Suresi 89
Bak iyice kavramaları için ayetleri nasıl türlü şekillerde açıklıyoruz (nusarriful).
6–Enam Suresi 65
Bilgiyle uzun uzadıya, etraflıca açıkladığımız (fassalna), inanan bir toplum için doğruya iletici ve rahmet olan bir kitabı onlara getirdik.
7–Araf Suresi 52
Bu bir kitaptır ki, Hakim ve Her şeyden Haberdar olan, ayetlerini hüküm ifade edici (muhkem) kılmış ve sonra detaylandınp (fussilet) açıklamıştır.
11–Hud Suresi 1
KURAN’IN AÇIKLAMADIKLARI DİN DIŞI ALANDIR
Yukarıdaki ayetlerden Kuran’ın detaylı, etraflıca, türlü türlü şekillerde dini konularda gerekli olan tüm açıklamaları yaptığını; Kuran’ın kendisinin söylediğini görüyoruz. “Kuran başka kitaplara gönderme yapar, Kuran ana kitaptır, detayları başka kitaplardan öğreniriz” demek; tüm bu ayetlere karşı çıkmak, bu ayetleri yok saymak demektir. Aynı şekilde “Kuran’dan dini anlayamayız” tipi izahlar da Kuran ile çelişir. Kuran’ın izahlarına göre iman edenler, dinlerini Kuran’dan öğrenirler. Kuran’ı incelediğimizde gerekli tüm teferruatların Kuran’da yer aldığını görürüz. Örneğin Kuran, zorda kalıp başka yiyecek bir şey bulamayanların; aşırıya gitmemek kaydıyla, normalde haram olan leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanları yiyebileceği gibi detayları bile içermektedir.
Hacla ilgili anlatılan bir hususta; başında hastalık olduğu için saçını kısaltanların ne yapması gerektiği de Kuran’da geçer. Anne, kız kardeş veya teyze ile evlenmenin haram olduğu da Kuran’da vardır. Sadece Peygamberimiz’e farz olan gece ibadeti de Kuran’da geçer. Ebu Leheb’in Müslüman olmayacağı, Rumların yakın zamanda savaşı kazanacakları tipinde ancak Peygamberimiz döneminde gözlenebilecek olaylara da Kuran değinir. Yukarıdaki örnekler ve daha birçok örnek, Kuran’ın tüm teferruatları verdiğinin delilidir. Kaç kişi Kuran’da haram edilen domuz, leş gibi yiyecekler dışında başka hiçbir helal gıda bulamayacak kadar zor durumda kalıp, bunları yemek zorunda kalacaktır? Hastalığı yüzünden saçını kısaltacak olan kişi sayısı binde bir bile değildir. Yani her bin kişiden birinin hayatta bir kere rastlaması ihtimali bile zor olacak bir detay Kuran’da vardır. Anne, kız kardeş veya teyze ile evlenmeye kalkmanın çirkin olduğu aşağı yukarı herkesin bildiği, on binde bir insanın bile kalkışmayacağı bir iğrençliktir. Kuran’da, “Zaten hiç kimse annesiyle evlenmeye kalkmaz” denmemiş, bu da açıklanmıştır.
Yahudilere Cumartesi yasağı gibi yasakların da koyulduğunu belirten Kuran, hiç mümkün müdür ki inananlarına tüm yasakları belirtmesin? Hiç mümkün müdür ki saçını hastalıktan dolayı kısaltan adama yol göstersin de, kıyafet ve diğer hususlarda bir yasak varsa bunu kadınlara açıklamasın? Hiç mümkün müdür ki zorda kalana yukarıda belirttiğimiz izni açıklasın da midye, karides diye bir yasak varsa bunun açıklamasını başka kaynaklara bıraksın? Hiç mümkün müdür ki Peygamber’e özel farz ibadet açıklansın da tüm Müslümanlara farz olan tüm ibadetler Kuran’da yer almasın?
Allah tarafından gönderilen bir Kitab’a sahip olmamıza rağmen onun din adına tüm bilgileri içermediğini iddia edenler var. Allah’tan gelenin, insanların yazacağı kitaplardaki açıklamalarla, tefsirlerle tamamlandığı hiç düşünülebilir mi? Eğer din adına Kuran’ın mevcut hacminden fazla bilgilere ihtiyacımız olsaydı, Allah, Kuran’ı 2-3 kat daha kalın yapabilirdi. Böylece bizi, yine başka kaynaklara muhtaç etmezdi. Kuran, eğer dini açıklama hususunda yetersizse niye indirildi? Allah dinin sadece bir kısmını açıkladı da, diğer kısmı için başkalarına -kendilerinden Kuran’da hiç bahsedilmeyen insanlara- mı muhtaç kaldık?
Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa ve deniz de arkasından yedi deniz daha katılarak kullanılsa; yine de Allah’ın kelimeleri tükenmez. Allah üstündür, bilgedir.
31–Lokman Suresi 27
KURAN’IN ANLAŞILMASI İÇİN TEFSİR, HADİS, İLMİHAL GİBİ KAYNAKLARA İHTİYAÇ YOKTUR
32– Kafirler dediler ki “Kuran ona toptan, bir defada indirilseydi ya.” Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça düzenleyip okuduk.
33– Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, biz sana gerçeği ve en güzel yorumu (ahsena tefsir) getirmiş olmayalım.
25-Furkan Suresi 32,33
Görüldüğü gibi kafirler hep Kuran ile uyarılmışlardır, bu yüzden kafirler itirazlarını da hep Kuran’a karşı yapmışlardır. Yapılması gereken tefsirler/ yorumlar da yine Kuran’ın içindedir. “En güzel yorum” ifadesinin Arapçası “ahsena tefsir”dir ve “tefsir” kelimesinin Kuran’da geçtiği tek yer yukarıda alıntıladığımız ayettir. Böylece Allah, Kuran’ın tefsirinin en güzel şekilde yine Kuran’la yapılacağının dersini vermektedir. Oysa “Kuran tefsiri” diye satılan kitaplarda, Kuran’a eş koşulan birçok hadis geçmekte ve bunlar Kuran’ın ihtiva etmediği anlamları ve hükümleri dine ilave etmekte kullanılmaktadır. Kuran en güzel yorumu içerirken, ayrıca başka yorum kitapları (tefsir kitapları), Kuran-üstü bir konumda dinin kaynağı olamaz. Dinimiz tefsir kitapları olmadan da tastamamdır. Daha evvel belirttiğimiz sarf (türlü şekillerde açıklama), fussilet (detaylandırma) tipi kelimelerin Kuran için kullanılması da; Kuran’ın hiçbir hadis kitabına, mezhep kitabına, tefsir kitabına ihtiyaç duymaksızın her detayı içerdiğini göstermektedir. Kuran üzerine düşünceleri ihtiva eden çeşitli tefsir kitapları elbette olabilir, fakat sorun, “tefsir” adı altında, Kuran’da yer almayan hükümlerin dine ilave edilmesindedir.
1– Rahman
2– Kuran’ı öğretti
55-Rahman Suresi 1,2
17– Şüphesiz onu toplamak ve okutmak bize düşer.
18– O halde Biz onu okuduğumuzda, sen de onun okunuşunu izle.
19– Sonra onu açıklamak da bize düşer.
75-Kıyamet Suresi 17-19
Allah Kuran’ın öğretilmesini de, açıklanmasını da üzerine almıştır. Kuran, kendi kendini açıklar. Birçok konu, Kuran’da birden fazla yerde ele alınmıştır. Kuran’ın bir ayetinde anlaşılması gerekli konu tamamlanmadıysa, başka bir ayetin ilave yapmasıyla, o ayeti açıklamasıyla konu anlaşılır. Hadis, tefsir, ilmihal kitapları olmadan da Kuran yeterli ve eksiksizdir. Bu kitaplardan, bu kaynakların gereğinden Kuran hiç bahsetmez. Ayetler, Kuran’ın kendisini açıkladığını ve kendi içinde en güzel yorumu (ahsena tefsir) ihtiva ettiğini söyler. Kuran’ın, kendini açıklamasına şu şekilde bir örnek verebiliriz: 1-Fatiha Suresi 4. ayet “Din gününün sahibidir O” şeklindedir. “Din günü”nün ne olduğunu anlamayan kişiler, Kuran boyunca ilgili ifadenin yer aldığı tüm ayetleri incelediklerinde bu sorunun cevabını bulacaklardır. Bu terimin 15-Hicr Suresi 35, 26-Şuara Suresi 82, 37-Saffat Suresi 20, 38-Sad Suresi 78 ve 83-Mutaffifin Suresi 11. ayet ve diğer geçişlerini inceleyenler; bu terimin, öldükten sonraki yeniden dirileceğimiz günü ifade ettiğini anlarlar. Bu örnekte olduğu gibi din adına anlamamız gereken tüm bilgi Kuran’ın içindedir. Kuran kendi kendini açıklar. Kuran’da yer alan bir hususun, hemen anlaşılmaması gibi bir durumda, Allah’ın anlayışımızı bu konularda da açmasını beklemek ve cevap bulma aceleciliğiyle, içinde uydurmaların dolu olduğu kaynaklara başvurmamak gerekir. Unutulmamalıdır ki esas olan, doğru cevabı bulmaktır; yanlış cevabı benimsemektense cevabı bilmediğini bilmek daha iyidir.
PEYGAMBERİMİZİN ŞİKAYETİ
Kuran’ı dinin merkezine koymalı ve Peygamberimiz’e uymanın, Kuran’a uymakla mümkün olacağını bilmeli; hem Peygamberimiz’i hem de dinimizi iftiralardan kurtarmalıyız. Peygamberimiz, Allah’ın huzurunda toplanıldığında ümmetinin bir bölümünden şöyle şikayetçi olacaktır:
Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran’ı devre dışı tuttular.
25– Furkan Suresi 30
Bu, Kuran’da geçen, ümmetinden Peygamberimiz’in yegâne şikayetidir. Gerçekten de Peygamberimiz’e uyduğunu söyleyen birçok kişinin sergilediği manzara budur: Kuran -sözde- el üstündedir, kutsaldır, fakat aslında Kuran; hayata uygulanmayan, dini tek başına belirlemeyen bir kitap olmuştur ve yüzlerce dini kitaptan birine çevrilmiştir. Kişiler dinlerini ilmihal kitaplarından öğrenmekte, Kuran ise anlaşılmak için değil, sadece seslendirilmek için okunmakta ve böylece devre dışı tutulmaktadır.
Buraya kadarki tüm bu ayetler ve açıklamalar; Kuran’ın dinin tek kaynağı olduğunu, bizzat Kuran’ın kendisinin açıkladığını göstermiştir. İlerideki bölümlerde, Kuran’ın dinin biricik kaynağı olduğuna dair burada belirtmediğimiz delilleri de göstereceğiz. Peygamberimiz’e iftira edilerek uydurulan hadisler başta olmak üzere, mezhepler, tarikatlar ve gelenekleri irdeleyerek; Kuran dışında dini kaynak kabul etmenin sonunun nasıl felaket olduğunu gözler önüne sereceğiz.
DİNİN KAYNAĞI NEDİR?
DİNİN KAYNAĞI NEDİR?
Din hakkında yapılan tartışmalar hem medyada hem de halkın arasındaki tartışmalarda sürekli gündeme gelmektedir.
Bu tartışmalarda kimin haklı olduğuna, hangi fikrin dini gerçeklere uygun olduğuna nasıl karar vereceğiz?
Neden din adına farklı doğrular ileri sürülmektedir?
Neden din adına farklı doğrular ileri sürülmektedir?
Gerçek dini, din adına uydurulanlardan nasıl ayırt edeceğiz?
Resim : Bu kitap Neden Yazıldı ?
İşte elinizde duran bu kitap tüm bu soruları cevaplamak ve bu konudaki kafa karışıklıklarını gidermek için yazılmıştır. Kitabın hareket noktası olan ve cevaplanması gereken en önemli soru “Dinin kaynağı nedir?” sorusudur.
Bu soruya verilecek cevap diğer birçok sorunun cevabını da belirleyecektir. İlerleyen sayfalarda görüleceği gibi, din adına ortaya atılan farklı fikirlerin temel kaynağı, bu soruya verilen farklı cevaplardır.
Dini tartışmalara “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna net bir şekilde cevap vermeden girişmek ve her soruyu teker teker, dini anlamadaki yöntemi belirlemeden ele almak, medyada ve halkın arasında gördüğümüz çıkmazın birinci sebebidir.
“Dinin kaynağı nedir?” sorusuna vereceğimiz cevap, bizim dini anlamadaki yöntemimizin temelini belirleyecektir.
Bu soruyu cevaplamadan tartışmaya girenler, yöntemsiz bir şekilde dini anlamaya kalkışmaktadırlar.
Söz konusu kişilerin bir soruya Kuran’dan, bir soruya bir
kaynağından, bir soruya kendi dünya görüşlerinden, bir soruya bir mezhepten, başka bir soruya apayrı bir mezhepten cevap verdiklerini görüyoruz.
Yöntemsiz bir şekilde dine yaklaşanlar sonunda kendi istek, arzu ve saplantılarını dinselleştirmeye kalkmaktadırlar.
Bu kişilerin ileri sürdükleri fikirler sağlam bir mantığa (yönteme) dayanmadığı için bu görüşleri duyan kişiler, bu fikirlerin neden ve nereden kaynaklandığını anlayamamaktadırlar.
Bu yüzden dini anlamadaki yöntemi belirlemek ve “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna öncelikle cevap vermek, din adına ortaya atılan kafa karışıklığını gidermenin en önemli şartıdır.
Din, Allah tarafından insanlara gönderilen bir sistemdir.
O zaman “Dinin kaynağı nedir?” sorusu, Allah’ın beklentilerinin, isteklerinin, emirlerinin, tavsiyelerinin neler olduğunu doğru bir şekilde anlamamız için cevaplanmalıdır.
Acaba dinin kaynağı sadece Kuran mıdır?
Yoksa Kuran’ın yanında
hadislerde dinin kaynağı mıdır?
Mezheplerin dini konularda otorite olması mümkün müdür?
Tarikatlar ve bu tarikatlardaki şeyhleri nasıl değerlendirmeliyiz, bunların dindeki konumu nedir?
İşte tüm bu ve benzeri soruların cevaplarını bu kitapta inceleyeceğiz ve bu sorulara verilen yanlış cevapların dini anlamada yanlış bir yönteme sebep olduğunu, yanlış yöntemin ise din adına ortaya atılan uydurmaların nedeni olduğunu göstermeye çalışacağız.
Bu kitabı okuduktan sonra dini konularda görüş beyan eden kişilere ilk olarak dini anlamadaki yöntemlerini sormanızı, “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna verdikleri cevapları öğrenmenizi, sonra bu kişilerin bu soruya verdikleri cevaplar ile (yöntemleriyle) çelişip çelişmediklerini kontrol etmenizi öneriyoruz.
Sadece bu yöntemi uygulamak bile, din hakkında “otorite” olarak sunulanların, aslında kendi içlerinde nasıl çelişkide olduklarını saptamak için yeterli olacaktır.
Toplumda, yöntemi olmadan dini konularda konuşan kişiler kadar, savundukları yöntemleriyle hayattaki uygulamaları birbirine uymayan kişilere de dikkat etmek gerekir. Bu kişilerin uygulamalarına bakarak gerçek dini inançlarını anlamak mümkün olmayabilir.
Örneğin “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna verdikleri cevap, aslında IŞİD üyeleri gibi yaşamalarını gerektiren bu kişilerin, yaşam tarzları hiç de IŞİD üyelerine benzemiyor olabilir.
Bu kişiler, savundukları teori/yöntem ile yaşadıkları pratik arasında uçurum olan kişilerdir.
Şunu belirtmeliyiz ki örneğini verdiğimiz bu kişiler, İslam dünyasının bir azınlığı değil, önemli bir çoğunluğudur.
Gerekli olan, yöntemi belirleyip temeli doğru kurmak ve bu sayede yaşam ile inanç arasındaki çelişkiyi kaldırmaktır.
Sağlam, ayakları yere basan, doğru bir yöntem ile dini anlamanın neticesinde ve yaşam tarzını bu yöntemden kopartmayan bir yaklaşım ile rasyonel, mantıklı, düzgün bir sonuç ortaya çıkabilir.
Tüm bunları sağlayacak olan ise en başta “Dinin kaynağı nedir?” sorusunu doğru cevaplamamız ve bu doğru cevaptan hiç kopmadan, sapmadan yaşam tarzının (pratiğin) nasıl olması gerektiğini ortaya koymamızdır.
Allah’ın gönderdiği sistem olan dinin saptırmalardan, sömürülerden, geleneklerden ve keyfiliklerden korunmasının çaresi budur.
Çünkü dinin kaynağı olanı, dinin kaynağı olmayandan ayırt etmeyi öncelikli sorun gören yöntemimiz, aslında Allah’tan olan ile insani olanı ayırt etmek anlamına gelmektedir.
Bu yöntemdeki titizlik, Allah’tan olanı (dinin kaynağını), insani olanla karıştırıp, din diye sunma çabalarına set çekecektir.
Resim :Din akıl ve taklidin mücadelesidir.
DİNLER TARİHİ AKILLA TAKLİDİN MÜCADELESİDİR
Peygamberler gönderildikleri devirlerde hep mevcut gelenekleri sorgulamışlar, Allah’ın dinine aykırı olan geleneklere ve yerleşik inançlara karşı mücadele etmişlerdir.
Kuran ayetleri incelendiğinde peygamberlerin insanları düşündürerek, akıllarını çalıştırtarak Allah’ın dinine aykırı olan geleneklere ve yerleşik inançlara karşı organize ettiklerini görürüz.
Kuran Allah’ın yerdeki, gökteki ve bunların arasındaki delillerini incelemeye, bunların üzerinde akıl yürütmeye çağırır.
Oysa Kuran’a karşı çıkanlar, atalarını üzerinde buldukları sisteme, yani geleneğe bağlı olduklarını ve bu geleneği devam ettireceklerini söylerler.
Tarih boyunca peygamberlerin aklı çalıştırma çağrısının en büyük düşmanı karşı akli deliller değil, gelenek olmuştur.
Yaygın olan sistemi, yani babaları ve ataları tarafından takip edilen sistemi taklit etmek, birçok insana aklını kullanmaktan daha cazip gelmiştir.
Allah’ın gönderdiği elçiler tarih boyunca aklı işletmeyi, din karşıtı görüşler ise gelenekçiliği yani muhafazakârlığı savunmuşlardır.
Ne garip bir çelişkidir ki günümüzde muhafazakârlık ve gelenekçilik “dindar” olma manasında kullanılmaktadır.
Kuran’ın anlattığı dine göre vahiy ve akıl insanların hareketlerine yön vermelidir.
Gelenekler, toplumca benimseniyor dahi olsa peşin kabuller, çoğunluk kabul etse bile vahyin ve aklın doğrulamadığı görüşler insan hayatına rehberlik etmemelidir.
Delil yerine atalarının uyduğu sisteme göre hayatlarını yönlendirenlere Kuran’ın aşağıdaki ayetlerini okumalarını öneriyoruz.
(Ayrıca bakınız: 31-Lokman Suresi 21, 14-İbrahim Suresi 10, 11-Hud Suresi 62 ve 109, 5-Maide Suresi 104, 7-Araf Suresi 28)
21- Yoksa onlara bundan önce bir kitap verdik de ona mı yapışmaktadırlar?
22-Hayır dediler ki: “Biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, onların eserlerini izleyerek doğruya varacağız.”
23- İşte böyle! Senden önce de bir memlekete elçi gönderdiğimizde, oranın servetle şımarmış elit tabakası mutlaka şöyle demişlerdir: “Biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, onların eserlerine uyarak yol alacağız.”
24– O da “Ben size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?” dedi. Onlar da “Doğrusu biz seninle gönderileni tanımıyoruz.” dediler.
43- Zuhruf Suresi 21-24
Kuran ayetlerinden görüyoruz ki çoğunluğa veya toplumda hâkim olan görüşe uymak, insanları doğruya götürmeye yetmemektedir.
Oysa bugün insanların dini adeta bir geleneğe dönüştürdüklerini, din adına birçok kabulün kökenini araştırmadan bu kabullerin dinin bir parçası olup olmadığını sorgulamadan, yaygın görüştür diye, şeyhleri dedi diye, falanca hoca dedi diye kabul ettiklerini gözlemliyoruz.
Zuhruf Suresi’nin alıntıladığımız 21. ayeti kitaba dayanılmadan din adına ortaya konulanların geçersiz olduğunu söylemektedir.
Ayetlerin devamı ise atalardan gelen mirasın, nasıl Allah’ın kitabının önüne konulduğunu göstermektedir.
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme.
Çünkü kulak, göz ve gönül, hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.
Onlar sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar.
İşte onlar Allah’ın doğruya ilettiği temiz akıl sahipleridir.
39-Zümer Suresi
Din adına ortaya atılan görüşler karşımıza çıktığında, bunları, bu ayetlerin yol göstericiliği altında değerlendirmeliyiz.
Din adına söylenen bu sözler neye dayanıyor, nasıl ortaya atılıyor incelemeliyiz.
Kitabın 2. bölümünde dinin kaynağının sadece ve sadece Kuran olduğunu Kuran ayetlerinden delillerle göstereceğiz.
Buradan hareketle inananlara, önce kafalarında bir din oluşturup, sonra bu dini zorlamalarla Kuran’da arayacaklarına; dinlerini eksiksiz ve fazlasız şekliyle doğrudan doğruya Kuran’dan bulmalarını öğütleyeceğiz.
Daha sonraki bölümlerde ise içinde doğru ile yalanın ayırt edilemeyecek şekilde karışmış olduğu, Peygamberimiz’in söylemiş olduğu iddia edilen hadislerin önemli bir kısmının Kuran’la, birbirleriyle, mantıkla çeliştiklerini ve nasıl uydurulduklarını anlayacağız.
Hadislerin dinin kaynağı olmadığını göstermenin Peygamberimiz’e hakaret değil, Peygamberimiz’i iftiralardan kurtarmak olduğunu göstereceğiz.
Tüm bu bölümleri okurken, sizden yukarıda geçen İsra Suresi’nin 36. ayetini unutmadan mevcut fikirlerinizi gözden geçirmenizi; Zümer Suresi’nin 18. ayetini anımsayarak en güzele ulaşmak için önce dinlemeniz gerektiğini hatırınızda tutmanızı; Zuhruf Suresi’nin 21-24. ayetlerini dikkate alarak varsa peşin kabullerinizi, geleneklerinizi, atalarınızdan öğrendiğiniz dini sorgulamanızı ve Allah’ın dinini geleneklerin üzerine değil, Kuran’ın üzerine kurmanızı öneriyoruz.
KURAN AKILLA ÇELİŞMEZ
Şüphesiz, yeryüzündeki hareket eden canlıların Allah katında en kötüsü, aklını işletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.
8-Enfal Suresi 22
Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.
10-Yunus Suresi 100
Allah’ın yolu akıl ve vicdan yoludur.
Allah’ın beğenmediği canlı tipi, gerçeğe karşı sağır olan ve aklını işletmeyen insanlardır.
Bunlar, Allah’ın, diğer canlılardan ayırt edici özellik olarak verdiği aklı kullanmadıkları için Allah’ın sayısız delilini görememektedirler.
Kuran’ın anlattığı dini anlamayanlar dini dogmalar, hurafeler, içinden çıkılması ve uygulanması mümkün olmayan zorluklar sistemi olarak göstermişlerdir.
Bu tavırlarıyla da yüz milyonlarca kişiyi dinden uzaklaştırmışlar, hatta birçok insanı dinsizliğe sürüklemişlerdir.
Kuran’ın anlattığı İslam’ı bu geleneksel, zorlaştırılmış, mantıksızlaştırılmış dinden ayırt etmek, bu yüzden çok önemlidir.
Böylece Kuran’ın anlattığı İslam üzerindeki yüklerden, eklemelerden, eksiltmelerden kurtulacaktır.
Hem de Kuran’dan, İslam’dan soğutulmuş kitlelerin geri kazanılması mümkün olacaktır.
Andolsun size hatırlatıcı bir kitap indirdik.
Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?
21-Enbiya Suresi 10
Dini, bir şiddet ve ilkel yaşam tarzıymış gibi sunanların suçlusu Kuran’ı dinin kaynağı olarak yeterli görmeyen zihniyetlerdir.
Bu zihniyetler; uydurma izahları da, kendi imamlarını da, mollalarını da, şeyhlerini de dinin kaynağı yapmış, Allah’ın dini adına Kuran ile birçok konuda ters düşen düzenler ortaya çıkarmışlardır.
Üstelik kendilerini “dinin tek temsilcisi” olarak ilan eden bu kişiler, kendileri dışında herkesi dinsiz sayıp, aforoz etmişlerdir.
Resim :Kendini dinin tek temsilcisi gören anlayış
KİTABIN AMACI
Bu kitabın amacı, tüm bu uydurmaları gösterirken, gerçek dinin Kuran’ın tekelinde olduğunu, Kuran dışında hiçbir kişinin, hiçbir mezhebin, hiçbir şeyhin ve hiçbir uygulamanın; dine tek bir ilave de, dinden tek bir eksiltme de yapamayacağını göstermektir.
Dinin temel hedefi insandır. İnsanı hayatla, kendisiyle çelişkiye götürmenin sonu ise hüsrandır.
İslam’ın gerçek yapısında bu çelişkinin yeri yoktur.
Oysa “uydurulmuş din” ileride göreceğiniz gibi çelişkiler ve mantıksızlıklar yuvasıdır.
Allah’ın insan yaratılışının özüne uygun bir sistem olarak tanıttığı dinin, insan yaratılışının özüyle ve yaratılışın en büyük nimeti olan akılla çelişmesi asla düşünülemez. (Dinde aklı aşan hakikatler vardır ama bunlar akılla çelişkili unsurlarla karıştırılmamalıdır.)
O halde sen yüzünü bir tektanrıcı olarak dine; Allah’ın insanları oluşturma şekli olan fıtrata (yaratılış doğasına) çevir.
Allah’ın yaratmasında bir değişiklik yoktur. İşte dosdoğru din budur.
Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.
30–Rum Suresi 30
Resim :Kur’an
Din adına tek hüküm koyucu Allah’tır. Allah, mesajlarını insanlığa, Kuran vasıtasıyla eksiksiz, çelişkisiz, ayrıntılı, tam ve açık bir şekilde göndermiştir.
Bu ise Kuran’ın sunduğu hususları belirleyip, Kuran’ın anlattığı şekilde İslam’ı kabul etmek, Allah dışında hiçbir kimsenin hüküm koyucu olarak kabul edilmemesi demektir.
Kuran’ı insanlara ileten, ilk Müslümanları örgütleyip, kendisi de dini konularda yalnız Kuran’a uyan Peygamberimiz, Kuran’ın dışında bir dini kaynağı insanlara sunmamış ve yazdırmamıştır.
Peygamber’in söylemiş olduğu iddia edilen bir söz veya bir yorum Kuran’la çelişir, dine ilave veya eksiltme yaparsa, bu söz veya yorum hem dine, hem de Peygamberimiz’e iftiradır.
İlerleyen bölümlerde Arap, Emevi, Abbasi gelenek ve göreneklerini, uydurma izahları, tarihin sadece belli bir dönemiyle ilgili tarihsel kararları, şahsi görüşlerini dine sokan, dinin özellikle uygulama alanını bir yığın uydurmayla ve Kuran’da yer almayan izahlarla dolduran zihniyeti tanıyacağız.
Bu bağlamda dinin kaynağı olarak neden yalnızca Kuran’ı benimsememiz gerektiğini, Kuran’da geçmeyen hususların neden İslam’ın evrensel hükümleri olamayacağını kavrayacağız.
Ayrıca dine mal edilen ve dinin kesin bir hükmü sanılan birçok hususun, Kuran’da yer almadığını ve bu yüzden bunlara dinsel bir anlam yüklemenin hatalı olduğunu öğreneceğiz.
Yani Kuran’a giderek dini yeniden tanıyacağız.
Resim : Kuran Okumak
Din olarak sunulan uydurma hadisler ve mezhepsel yorumlar gibi unsurların, insanları dinden soğutması üzerine, birikimlerimizi kitaba aktarmayı borç bilmiş Kuran araştırmacılarıyız.
Bu kitabı da eleştirel mantıkla okumanızı tavsiye ediyoruz.
Doğru ve dinin tek kaynağı olan Allah’ın kitabı Kuran’dır.
Buradaki fikirlerimiz de ancak Kuran’a uyduğu ölçüde doğrudur.
Bu çalışma, İslam’ı Kuran dışılıktan kurtarmayı ve Peygamberimiz’e atılan iftiraları göz önüne sermeyi amaçlayan bir çalışmadır.
Tüm Müslümanları kardeş biliyor, hiçbir mezhep ayrımı yapmıyor, kimseyi kırmayı veya incitmeyi hedeflemiyoruz.
Fakat falanca kırılır, filanca hakkımızda ileri geri konuşur diye din adına uydurulanları ve Peygamberimiz’e atılan iftiraları göz önüne sermekten de kaçınmıyoruz.
Allah’ın razı olacağı şekliyle İslam’ı anlama yolunda ufak bir katkıda dahi bulunursak çok mutlu olacağız
.
Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...
-
Online Yıldızname Burcu Hesaplama 1. Yol: Arapça Harflerle Ebced Yöntemi Öncelikle "cinsiyet"inizi seçin ve aşağıdaki ...
-
Harflerin Enerjileri A-Z Alfabedeki bütün harflerin enerjileri ve anlamları. İsminizde bulunan, isminizin başladığı harflere göre ka...
-
1 / 24 1 AMAL'İ MÜCERREB-1 2 Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm - Bulent Kısa 307 say...