18 Nisan 2012

RIZIK KAYGISI



Dünyada yemyeşil bir ada vardı; orada da yalnız başına obur bir öküz yaşardı.
 Akşama kadar bütün ovada otlar, doyar; semirip şişerdi. Gece olunca
… “yarın ne yiyeceğim” diye düşünceye dalar, bu düşünce onu dertlendirirdi…
Sabah olunca görürdü ki ova yine yeşermiş, yeşillik, çayır, çimen, tabela kadar büyürdü.
Öküz, öküz açlığına tutulmuştu; akşama kadar tekrar bütün ovada baştanbaşa otlar, bitirirdi.
Derken, akşam oldu mu tekrar açlık korkusuna düşer; bu korkuyla titremeye başlar, yine korkusundan zayıflardı.
“Yarın yayım zamanı ne yiyeceğim, ne edeceğim?” diye düşünür dururdu.
Yıllardır, o öküz bu haldeydi işte. “Bunca yıldır bu yeşilliği otlar, bu çimenlikte yayılırım.
Hiçbir gün rızkım azalmadı. Bu korku nedir, bu gönlümü yakıp yandıran gam nedir?” diye düşünmezdi bile.
İşte nefis, o “öküz”dür, yeşil ova da “dünya”.
Nefis ekmek korkusu ile daima zayıflar durur.
 Sen nasıl rızka düşkün bir âşıksan, rızık da sahibine öyle düşkün bir âşıktır.
Dilesen de dilemesen de rızkın, senin aşkınla koşa koşa gelir, sana ulaşır.
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...