08 Ekim 2013

16 KURAN'A GÖRE TANRI KENDİ SÖZÜNÜ BİZZAT KENDİ KORUR



Kur’ân’a Göre Allah’ın Kelâmı Bizzat Allah Tarafından Korunmaktadır

     “Senden önce hiçbir resûl ve nebi göndermemiştik ki o,
     (bir şey) arzû ettiği zaman, şeytan onun arzûsu içerisine
     mutlaka (onun dünyâ ile meşgül edecek bir düşünce) atmış
     olmasın. Fakat Allâh, şeytanın attığını derhal iptal eder,
     sonra kendi âyetlerini sağlamlaştırır.  Allah bilendir,
     hikmet sâhibidir.”  (Hac 22:52)

                Kur’ân-ı Kerîme göre, başlangıçtan beri insanlar ile Tanrı arasındaki tüm ilişkilerin nasıl doğru olabileceğini Kitab-ı Mukaddes’te belirtilmiştir.  Bu bilgi Tanrı tarafından verilmiştir.  Bu yüzden, Tanrı o kitaplara son derece önem vermekte, onları korumaktadır.  Eğer Yüce Tanrı, kendi Kitab-ı Mukaddes’ini vahiy olarak verebilirse, aynı zamanda O’nu kolayca da koruyabilir.

                Eğer insan kendi eserini korumayı ve saklamayı isterse, Yüce Tanrı daha ziyade Kutsal Kitab’ını korur.  Hiçbir varlık Tanrı’nın kudretine sahip değildir ve yine hiç kimse O’nun sözlerini değiştirebilecek güçte değildir.  Tanrı gafil avlanmaz.  Kimse O’ndan önce davranamaz.  İlk adımı her zaman kendisi atar.  Her olayın, “başlangıcında” O hazır bulunur.  Tanrı kendisine acizlik yüklenmesinden ve kendisiyle dalga geçilmesinden hiç hoşlanmaz ve Tanrı da insanlarla dalga geçmez. 

                Tanrı’nın sıfatlarından biri, “el-Mevla”:  “Koruyup gözeten, destek veren.  Sevdiklerinin her hal ve şartta yanında bulunan.”1  Bu sıfat Kur’ân’da tam altı kez bulunuyor, (Al-i İmrân 3:150, Enfâl 8:40, Tevbe 9:51, Hac 22:78, Muhammed 47:11 ve Tahrim 66:2; Bkz. Yaşar Nuri Öztürk’ün tercümesidir) ama Esmaül-Hüsna’ın 99 sıfatında hiç bulunmuyor!  

     “Hayır, Mevlânız Allâh’tır, (O’na itâat edin), yardımcıların
     en iyisi O’dur.”  (Al-i İmrân 3:150)
____________________
1.  Wickwire, Kitab-ı Mukaddes ve Kur’ân-ı Kerîm Fihristi, s. 34.

     “Bu böyledir, çünkü Allâh inananların koruyucusudur.”
     (Muhammed 47:11)

                Tanrı madem ki mü’minleri koruyorsa, o halde Kendi Kitabını korumaz mı?  Bazı Müslümanlar, Tanrı’nın Kutsal Kitab’ı “tahrif edildi” diye ileri sürmekle, Tanrı’nın kendi kitaplarını koruyamadığı iddiasını da ortaya atmış olmuyorlar mı?

                Tanrı’nın Kutsal Kitab’ın her bölümü Tanrı’nın koruyuculuğu altındadır.  Yaşar Nuri Öztürk’ün Hac 22:52’inci ayet üzerindeki tefsiri şöyle:  “Burada ayetin çoğul kullanıldığı için tüm ayetler, özellikle Kur’ân ayetlerikastedilmektedir.”2 Kur’ân, Tanrı’nın, Kutsal Kitabını Şeytan’ın etkisinden koruduğunu söylemektedir.

     “O zikri (Kur’ân-ı biz indirdik biz; ve O’nun koruyucusu da
     elbette biziz!”  (Hicr 15:9)

     “O elbette şerefli bir Kur’ân’dır, korunmuş bir kitâpta
     (mushafta, yahut Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır.”
     (Vâkıa 56:77-78)

     “O, gaybı bilendir.  Kendi görünmez bilgisini kimseye
     göstermez.  Ancak râzı olduğu elçilere gösterir.  Çünkü
     o, (râzı kimselerin) önüne ve arkasına gözetleyiciler
     (koruyucular) koyar (onları şeytanların kapmasına, ya
     da bildiklerine, gördüklerine yanıltıcı şeyler
     karıştırmalarına engel olur).  (Cin 72:26-27)

                Tanrı’ya inandım deyip de, Tanrı’nın her şeye kadir olduğuna inanmayan hiç kimse yoktur herhalde.  Tanrı her şeye kadir ise, öncelikle kendi sözlerini korumakla bunu göstermez mi?   “Tanrı, ilk  Kitaplarını  korumadı  da sadece  son  Kitab’ını  ve  Dinini korumaktadır” yanıtı mantıklı bir ifade değildir.  Bu ayetler Kur’ân’ın korunacağına işaret ediyorsa, Kur’ân için geçerli olanın, Tevrât ve İncîl için de geçerli olması demektir.  Bu durumda Tanrı’nın kendi kitapları arasında ayrım yaptığından sözedilmiş olmuyor mu?  Neden, sözlerinin bir kısmının “bozulmasına, değiştirilmesine” göz yumar da, bir kısmının “bir harfinin bile bozulmasını” engeller?  “Onlar arasında bir ayrım yapmayız.”  (Bakara 2:136)
____________________
2.  Öztürk, Kur’ân’daki İslâm, s. 345.

                Müslümanlar’a şunları sormak gerek:  “Siz fâni (ölümlü) insanlar olarak, yazmış olduğunuz bazı kitapların değiştirilmesine seyirci kalır mısınız?  Yaşadığınız sürece kendi kitaplarınızın tümünü (evet, tümünü) korumaz mısınız?”   Evet, siz fâni yazarlar olarak, yaşadığınız sürece bütün kitaplarınızı korursunuz da, sonsuz ve gücü her şeye yeten Yüce Tanrı, neden kendi kitabını, sözlerini korumasın?  Acaba Tanrı kendi kitaplarına, sizin kitaplarınıza verdiğinizden daha az mı önem veriyor?!  Bu tür iddialar sadece Tanrı’ya küçük düşürüyor: Sanki Kur’ân’ı koruyabilmiş, ama aynı derecede kendi sözü olan Tevrât’a, Zebûr’a ve İncîl’e sahip çıkamamıştır.

     “Sen yalnız sen RABSİN; gökleri, göklerin göklerini,
     ve bütün ordularını, yeri ve onun üzerinde olan bütün
     şeyleri sen yarattın, ve onların hepsini korursun; ve
     göklerin ordusu sana secde kılar.”  (Nehemya 9:6)

                Din üzerine araştırmaları olan Turan Dursun, bazı İslâmcı yazarların temel çelişkilerini tespit etmektedir:  “Kur’ân’ın savunucuları, Kur’ân’ın, ‘Tanrı’nın koruması altında’ bulunduğunu savunup dururlar.  Bunu da daha çok, Hicr Suresinin 9. ayetine dayanarak yaparlar.  Bu ayetin anlamı şudur:  ZİKR’i (yoruma göre Kur’ân’ı) biz indirdik; onun koruyucuları da kesinlikle biziz.”  Demek ki, Tanrı kendi indirdiğine ‘sahip çıkıyor’ ve onu koruyor.  Anlatılan bu.  Peki öteki ‘kitap’ları da vahyedildiğine göre, onlara niçin sahip çıkmamış  ve onları neden korumamış?   Onlar da kendi kitabı değil miydi?  Kur’ân’ı koruma işini, Tanrı’nın üstlenmesi üstüne biraz düşünmek gerekir.  Tanrı neden Kur’ân’ı koruyor?  Ayette bu sorunun karşılığı var:  ‘Çünkü onu biz indirdik!’ Ancak, Kur’ân’ın, Tevrât’a ve İncîl’e ilişkin ayetleri gözönünde bulundurulduğu zaman, koca bir çelişki ortaya çıkıyor:  Kur’ân ayetlerinde çok açık biçimde, Tevrât’ın, İncîl’in de ‘Tanrı katından indirildiği’ bildirir.  İslâm dünyasında, bu kitapların, ‘zamanla tahrife uğradıkları’ ve ‘bu yüzden yeni bir kitap olarak Kur’ân’ın indirildiği’ inancı paylaşılır.  Buna ilişkin ayetler, hadisler kanıt olarak gösterilir.  Soru şu:  ‘Tanrı, kendi indirmesidir’ diye Kur’ân’ı koruyor da, yine kendi ‘indirdiği kitaplar’ olan Tevrât’ı, İncîl’i neden korumamıştır?  Bu soruya kimse doyurucu karşılık veremez.”3 
____________________
3. Dursun, Din Bu 2, s. 37; Dursun, Din Bu 4, s. 40.

                Tanrı’nın büyüklüğünü ve yüceliğini dile getirmek için 99 isim veya sıfat (Esmâü’l Hüsnâ) sıralayan Müslüman yazarlar, nedense, Tanrı’nın kendi sözlerini koruduğuna inanmak istemiyorlar.  Eğer Tevrât, Zebûr ve İncîl değiştirilmişse, Tanrı’nın her şeye kadir (her şeye gücü yeten) olduğuna nasıl inanabiliriz?  Her şeye gücü yeten Tanrı, öncelikle kendi sözlerini korumaz mı?4 Görülüyor ki, Tanrı’nın Sözünü değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.  Tanrı onun kutsal sözlerin değiştirilmesi istemiyor. Unutmayalım ki, Tanrı’nın koruyucu melekleri de vardır.  Onlar Tanrı tarafından verilmiş olan görevi boşuna almamışlardır.

     “İşte ben, yolda seni korumak için, ve hazırladığım yere
     seni getirmek üzre, önünden bir melek gönderiyorum.” 
     (Çıkış 23:20)

     “Bütün melekler, kurtuluşu miras alacaklara hizmet etmek
     için gönderilen görevli ruhlar değil midir?” 
     (İbraniler 1:14)

     “O’nun emriyle hareket ederler.”  (Enbiyâ 21:27-28)

     “Hiçbir can yoktur ki başında bir koruyucu (yaptığı işleri
     gözetleyip muhafaza edici) olmasın.”  (Târık 86:4)

                Tevrât’ta “el-Mukaddim” olan Tanrı insanların korunması için “...önündan bir melek göneriyorum” diye yazıyor. (Çıkış 23:20)  İnsanların kurtuluşu sağlayabilmek için Tanrı’nın gönderilmiş olan Kutsal Kitabın hepsini aynı şekilde korunma altında bulunmaktadır.  Tanrı’nın bu kanûnu değişmez. 

     “...ve işte, koruyucu ve mukaddes bir melek göklerden indi.
     Hüküm koruyucu meleklerin fermanı ile, ve iş mukaddeslerin
     sözü ile olmuştur, ta ki, yaşıyanlar şunu bilsinler,
     insanların kırallığı üzerinde Yüce Olan saltanat sürer...”
     (Daniel 4:13 & 17)

     “Bu küçüklerden bir tekini bile hor görmekten sakının!  Size
     şunu söyleyeyim, onların göklerdeki melekleri, göklerde olan
     Babamın yüzünü her zaman görürler.”  (Matta 18:10-11)
___________________
4.  Karataş, Gerçekleri Saptıranlar, ss. 67-70.

                Prof. Dr. J.I. Packer’e göre: “Tanrı asla eskisinden daha az doğru, merhametli, adil ya da iyi olamaz.  Tanrı’nın günümüzdeki karakteri her zaman Kutsal Kitap çağlarında olduğu gibi kalacaktır. O zaman, Yahve’nin aslında kim olduğunu, yani üç bin yıl önceki kimliğini, sonsuz dek değişmeden koruduğunu gösteriyor.  Tanrı’nın ahlaksal karakteri değişmez.  İnsan sözleri değişken şeylerdir.  Ancak Tanrı’nın sözleri böyle değildir;  sonsuza dek kalıcıdır.   Tanrı’nın sonsuz gerçeğini hiçbir şey iptal edemez.”5

                Tanrı aciz değildir.  Eğer Tanrı’nın Sözü Şeytan veya insan tarafından tahrif edilmiş olsaydı, Şeytan kesinlikle galip sayılmış olurdu.  Bu düşünce, Şeytan’ın, Tanrı’nın Sözünü çarpıtmaya çalışmasını ifade eder.  Halbuki semavî dinlerin tüm kitaplarına göre Şeytan’ın, Yüce Tanrı üzerinde böyle bir zafer kazanma olanağı yoktur.  Bu tahrif edilme düşünceleri ise, olması imkânsız düşüncelerdir.  Tanrı’nın sakladığını kurt yemez.

     “Bu böyledir, çünkü Allâh inananların koruyucusudur.”
     (Muhammed 47:11)
____________________
5.  Packer, İlâhiyat Serisi: Tanrı’yı Tanımak, s. 69-70

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...