19 Eylül 2015

DNA, din, laiklik


DNA, din, laiklik
 


       
Vücudumuzda 75 trilyon hücre, bir hücredeki DNA kodu içinde 3 milyar gen harfi varmış.
       
GENETİK şifrenin çözülmesi, bilim tarihinin en büyük olaylarından biri sayılıyor. DNA (Dezoksiribonukleik Asit) sarmal biçiminde kimyasal bir bileşim... Fosfat ve şekerden oluşan bir şifre... Genler bu DNA'da yer alıyor.
       İnsanın genetik dizisi 3.5 milyon harften oluşuyormuş. Bilim adamları bu harflerin dizilişini keşfetmek için, dev bilgisayarlarda 480 milyon kere katrilyon işlem yapmışlar!
       Ya bu dizilişi yapan kudret?! Bunun cevabı bilgisayarda değil, seziş ve inanışlarımızdadır. Clinton diyor ki:
       "Tanrı'nın hayatı yarattığı dili bugün öğreniyoruz... Tanrı'nın en kutsal armağanının ne kadar harika, güzel ve karmaşık olduğunu daha yakından anlıyoruz..."
       * * *
       DİNDAR bir insan din bilimlerini öğrenerek"genetik şifreyi" çözemez, varlığını bile bulamazdı. Çünkü din, bilim ve felsefenin metodları farklıdır.
       Dinin kaynağı vahiy ve sezgidir; tasavvufi seziştir...
       Felsefenin kaynağı düşüncedir.
       Bilimin kaynağı ise deney ve gözlemdir.
       Bunlardan birinin metoduyla ötekinin alanında ilerlenemez. "Bilimden Beklediğimiz" adlı eserinde Bertrand Russell'ın belirttiği gibi, eski Yunan düşüncesi değerli bir felsefeydi ama 'düşünce' planında kaldığı için "deney ve gözlem"den yoksundu, bilimsel düşünceye hiçbir katkısı olmamıştı.
       Din, felsefe ve bilim ayrı alanlar ve metodlar olmakla birlikte, birini tutup ötekine düşmanlık etmek dar kafalılık yaratır, sahip çıktığımız alanda bile gelişmeyi engeller.
       * * *
       POZİTİVİZM, bilimle felsefenin yeterli, dinin ise zararlı olduğunu düşünmüş, bu sebeple metafiziği reddetmişti. Tek yol gösterici bilim ve fen idi... Bu otoriter bilim anlayışı demokrasiye de çağdaş bilime de aykırıdır.
       Çağımızın en büyük bilim felsefecisi Karl Popper, bilimin gelişmesi için bile metafiziğin (ve meta - ampirizmin) gerekli olduğunu ortaya koydu, pozitivizmi reddetti. (Roberta Corvi, An Introduction to Karl Popper, sf. 19 - 25, 161.)
       Einstein, Heiesenberg, Planc ve Bohr'dan itibaren 'yeni bilim' eski determinist ve pozitivist bilimden farklı bir anlayışı geliştirdi.
       Tanrıtanımaz fizikçi Wienberg ile dindar fizikçi Muhammed Abdüsselam, birbirlerinden habersiz olarak, aynı "elektromanyetik etkenler" teorisini geliştirip Nobel ödülünü aldılar; birinin dinsizliği, ötekinin dindarlığı bilimde aynı sonuçlara varmalarını engellemedi.
       * * *
       KENDİ metodlarını ve alanlarını bilen din ve bilim arasında çatışma olmadığı gibi, biri ötekini teşvik de eder. Clinton'ın sözleri bunun örneğidir. İnsan zihni ve ruhu sırf bilimle yetinemeyeceği için, felsefeye de, dine de daima ihtiyaç duyacaktır.
       Din siyasi egemenlik iddiasına kalkışmamalı, devlet de pozitivist baskı yapmamalı, liberal davranmalıdır.
       Benim 28 Şubat'a karşı çıkışımın sebebi, çağdaş bilim anlayışına aykırı bir pozitivizmi dayatması, mesela "irtica brifingleri"nde sosyal bilimlerle ilgisiz komplo teorileriyle toplumda cepheleşme yaratmasıydı!
       Laikliği artık "dinin toplumsal alandan çıkarılıp özel alana sokulması" olarak değil, bilim zihniyetinin geliştirilmesi olarak anlamalıyız. Çünkü resmi pozitivizm, çağımızda bilime katkıda bulunmadığı gibi, anti demokratiktir de...
       Çağımızda kişilerin 'dindar' mı 'laik' mi, başı açık mı kapalı mı olmasından daha önemlisi bilim zihniyetine sahip olup olmamalarıdır.
       Herhalde bu çağda yaşayarak Newton ve Einstein çapında bir bilimsel atılıma tanıklık etmek büyük şanstır. Çocuklarımız daha şanslıdır çünkü daha sağlıklı ve ömürlü olacaklar.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...