26 Şubat 2019

Drakula (Vlad Tepeş)'nın Gerçek Hikayesi - Drakula Efsanesi Nedir Tarihi Gerçekler Ve Komplo Teorileri



Drakula (Vlad Tepeş)'nın Gerçek Hikayesi - Drakula Efsanesi Nedir
Tarihi Gerçekler Ve Komplo Teorileri


III. Vlad

Drakula'nın adı ilk olarak, Bram Stoker'ın 1897 tarihinde yazdığı  Drakula romanında geçmiştir. Tarihte ise Drakula ismi gerçekten geçmektedir ve vampir hikayelerine konu olan Drakula Vlad Tepeş namı diğer Kazıklı Voyvoda adı  ise  Prens III. Vlad'ın esirleri uzun kazıklara geçirmesinden alır. Osmanlı İmparatorluğuna karşı yürüttüğü  faaliyetleri esnasında kendi ifadesine göre 20.000 Osmanlı askerini kazıklara geçirmiştir. Osmanlı elçileri onun karşısına geldiklerinde  sarıklarını çıkarmadıkları gerekçesiyle elçilerin sarıklarını kafalarına çiviletmiştir. 

Osmanlı ordusu, Macaristan'ı ele geçirince kafasını kesmiş ve İstanbul'da bir kazığa geçirmiştir. Ardından İstanbul'da başı kazığa geçirilip dolaştırılmıştır. Efsanenin en ilginç çıkış noktası burasıdır ki Drakula'nın cesedinin canlandığı söylenir. İstanbul'a götürülen yüzünün üzerinde bir  bez parçası bulunduğundan, Drakula'nın geceleri dirildiği iddia edilmiştir.
Tarihte Drakula, Karpat dağları'nın ortasında bulunan 
Transilvanya (Romalıların koyduğu bir isim olup ormanların ötesindeki ülke anlamına gelir) Drakula'nın yani prens III. Vlad'ın dedelerinin Eflak bölgesinde yaşadığı, kökleri incelendiğinde ise 11. yüzyıla kadar uzandığı anlaşılıyor. Eflak bölgesinin en köklü ve güçlü ailesiydi. Moğol istilası sırasında Anadolu'ya gelen  Bizans ve Rumeli toprakları üzerine akın yapan Osmanlı Türkleri, kısa sürede Tuna kıyılarına dayanan ve yer arayan Türk akıncıları karşısında III. Vlad'ın ataları çaresiz kalmış ve Türk tabiine girmişlerdi. 
Drakula'nın babası II. Vlad (I. Mircea) Osmanlı egemenliğini tanımıyordu.

Dracula Ne Demek

1431 yılında Osmanlı İmparatorluğuna  karşı müttefik bulmak için Almanya'nın Nürnberg şehrinde bulunan ve  Avrupa'nın çeşitli ülkelerini yöneten kraliyet ailelerinden gelen prenslerin kurduğu ejderha tarikatına katıldı. (Adı geçen tarikat günümüzde halen devam etmekte, faaliyetlerini vakıf adı altında sürdürmektedir.) II. Vlad'ın asıl amacı Osmanlı akınlarını durdurmaktı. Bu örgüte girdikten sonra ejderha sembolünü ailenin  simgesi yaptı  ve bu sebeple ona Romen dilinde ejderha manasına gelen "Drakul " ismi verildi. Bu nedenle oğullarına ejderhanın oğlu manasına gelen Drakula adı verildi. Böylece Prens III. Vlad doğduğunda Drakula adıyla anılmaya başlandı. Tabii III. Vlad da babası gibi Türklerin himayesine girmeyi reddetti. Daha sonra prens III.Vlad'ın babası Türk saldırılar karşısında pes ederek tekrar Osmanlı İmparatorluğuna bağlandı. 

Drakula, 11-12 yaşındayken babasının Osmanlılarla yaptığı anlaşma gereği, 1442 yılında küçük kardeşi Radu ile birlikte Osmanlı ülkesine rehin olarak gönderildi. Drakula önce Kütahya'da bulunan Eğrigöz kalesinde, daha sonra Tokat kalesi'nde, ardından de tarihin görmüş olduğu en büyük fatihi olan Şehzade Mehmet'in, Fatih Sultan Mehmet'in yanına gönderildi.

Işte asıl efsane burada başladı, Şehzade Mehmet ile birlikte eğitim alan Drakula' nın Fatih Sultan Mehmet ile kan kardeşi olduğu söylenir. Drakula 1448 yılına kadar Osmanlı ülkesinde kaldı. Osmanlı'da iken sürekli öldürülme korkusu yaşadığı ve bu dönemde aklını yitirip sadistleştiği ve psikopatlaştığı düşünülmektedir.

Vlad Tepeş'in Gençliği

1448 yılında III. Vlad'a II. Kosova savaşının ardından Osmanlı destek vererek Eflak beyi olması sağlanmak istenir. Ancak Macar destekli Eflak Voyvodası II. Vladislav tarafından Vlad Tepeş yenilgiye uğratılınca sürgün edilir. 1456 yılında ise Osmanlı İmparatorluğu Belgrad'ı kuşatır. Macar Kralı Yanoş ise Belgrad kuşatmasını kaldırmak için bölgeye gider. III. Vlad'a bir ordu verir ve Eflak'ı savunmak için bırakır. Bu boşluktan faydalanan Vlad Tepeş namı diğer Dracula, Eflak'a sefer düzenleyerek II. Vladislav'ı öldürerek yeni Eflak beyi olur.

III. Vlad 1456 yılında Eflak tahtını ele geçirir ve 1462 yılına kadar tahta kalır. Drakula'nın ilk icraatı ailesini öldüren ve otoritesini sınırlayan yerel boylarla hesaplaşmak oldu. Düzenlediği Paskalya kutlamaları bahanesiyle, davet ettiği bütün boyları ziyafet bahanesiyle kandırıp, onları yakalayarak zindana hapsetti. Daha sonra bu esirleri Drakula şatosu yapımında çalıştırdı. Rivayete göre pek çoğunun cesetleri bu şatonun duvarı arasındadır. Aile düşmanı olan Daneşti'leri kendi elleriyle bizzat öldürmüştür.

Drakula adı verilen prens III. Vlad otoritesini sağlamlaştırmak için hükümdarlığı boyunca uyguladığı terörle her yere korku saldı. Rusya'dan Türkiye'ye, Almanya'dan hatta Vatikan'a kadar prens Drakula'nın işkenceleri söylenir oldu. Ülkeden kaçan herkes onun işkencelerine anlatıyordu. Hatta Transilvanya'daki Almanlara karşı yaptığı işkenceler nedeniyle, daha yaşarken bile onu korku hikayelerinin kahramanı yapmıştı. Prens Drakula için o dönemde yazılmış masallar bile günümüze kadar ulaşmıştır.

Kazıklı Voyvoda'nın Ölümü

Drakula,  katoliklerden bir prenses ile evlenip, katoliklerin de desteğini alması ve himayesini genişletmesiyle ve Macar kralının desteğini de almasıyla  birlikte, 1459 yılından itibaren  Osmanlı'ya ödemesi gereken vergiyi ödememeye başladı. Bununla birlikte Osmanlı ile Drakula arasında üç yıl sürecek savaşlar baş gösterdi. Bu süreçte Tuna boyları adeta cehenneme döndü. Drakula için sonun başlangıcı Osmanlılara saldırmak oldu. 1460 - 1461 yılları arasında Tuna nehrini geçerek bölgede katliamlar yapmıştır. Kendi ifadesi bu dönemde 23 bin dolayında Türk ve Bulgar'ı öldürmüştür. Bunun üzerine 1462 yılında Sultan II. Mehmed Eflak Voyvodası üzerine sefere çıkmıştır. 

Osmanlı askerleri 06.06.1462 de Targovişte kalesini alınca Kont III. Vlad yani Drakula, daha fazla dayanamayıp Macaristan'a kaçtı ve kardeşi Radu tahta geçti. Bu sefer sonucunca Eflak tekrar Osmanlı'ya bağlanmış oldu. Fatih Sultan Mehmet'in saldırısından çekinen Macar kralı Corvinus, Dracula'yı tutuklatıp hapsetti. Drakula 12 yıl boyunca tutsak kaldı. 1475 yılında kardeşi Radu ölünce Drakula tahta geçmek ve Macar desteğini almak için katolik olmayı seçti. 
1476 yılında ülkesine dönerek tahtı ele geçirdi. III. Vlad Tepeş'in tekrar Eflak Voyvodası ilan edilmesinden sonra  Osmanlı akıncıları tekrar sefere çıkmış ve Drakula Osmanlı akıncıları tarafından (Deliler) Bükreş yakınlarında (Balteni) öldürülmüştür.
(Aralık 1476)

Drakula Efsanesi

Aslında Drakula'nın cesedi ile ilgili net bir bilgi bulunmamakta,  ancak olayı efsane yapan sebepler işte bundan sonra başlamaktadır. Cesedin akıbeti meçhuldür. Rivayete göre Drakula'nın kafası bir bal küpü içerisinde Osmanlıya gönderildiği söylenir. Bir başka rivayete göre ise Drakula'nın, Osmanlıya sağ gönderildiği, Kafasının Edirne'de kesildikten sonra şehirde bir takım ilginç olayların baş göstermesi üzerine cesedin, bir grup Bulgar rahibe verildiği ve cesedin Bulgar kilisesine gömüldüğüdür.

Bilinen tek şey cesedin Romanya'da Tuna üzerindeki  mezarlığın içine gömüldüğü. Ama ölümünden birkaç yıl sonra yörede bazı ilginç olaylar baş gösterince halkın isteği üzerine açılan mezarın boş olduğu ortaya çıkınca vampir söylentileri yayıldı. Bugünkü mezarda duran kuru kafa ve iskelet temsilidir. Bunun dışında Drakula'nın pek çok benzerinin bulunduğu, hatta Türk ordusunun bu şekilde yanıldığı söylenir. O halde idam eden Drakula da olmayabilir. İdam edilen yani  kalbine kazık çakılarak kutsal sembollerle nereye gömüldüğü belli olmayan gerçek kişi Drakula değil mi yoksa? Hatta bugün Napoli'de olan mezarın bile Kont Drakula'ya ait olduğu iddia edilmektedir.

Romen kayıtlarında cellat, Almanların cadı, Türklerin Kazıklı Voyvoda dediği prens Drakula, işkenceleri ile ün salmıştı. Drakula'nın en sevdiği işkence şekli olan kazık işkencesiydi. Ziyafet sırasında kazığa oturtulmuş insanları seyrettiği resimlere bile konu olmuştur. Bir defasında zindana attığı  çocukları kurtarmak için sarayın önünde toplanan anneleri, iki gruba ayrılmış bir gruptaki annelere etlerini kızartıp çocuklarına yedirmiş öteki grup annelerin memelerini kestirip çocukların kesik kafaları diktirmiştir. Hatta bu olayı izleyen insanları yakalayıp doğratmış ve kaplar içinde pişirip kalan kalabalığa zorla yedirilmiştir. Kazığa canlı canlı geçirdiği esirlerin akan kanlarını fıçılara doldurduğu ve şarap içtiğinin söylentisi, Prens III. Vlad hakkında vampir efsanesinin oluşmasına sebep olmuştur.

Bir gün ülkesinde ne kadar dilenci varsa hepsini toplayıp ziyafet çektirdi. Dilencilerin yemek yedikleri sırada, yemek yedikleri binanın kapısını kitleyip binayı içeridekilerle beraber diri diri yaktı. Romanya ya dil öğrenmek üzere gelen 41 Alman gencini casus olabilir endişesiyle kazığa vurdu. Drakula, Osmanlı ordusu üzerine gidince cüzzam,veba,tifo ve frengi gibi bulaşıcı hastalığı olan kişileri Türk gibi giydirerek Osmanlı ordusunun içine sokuyor, böylelikle bir nevi biyolojik savaş yapıyordu. Yukarıdaki rivayetler çoğunlukla yabancı tarihi kaynaklarda anlatılmış ve günümüze kadar gelmiştir.

Osmanlı İmparatorluğunun III. Vlad Tepeş'e ilk Eflak seferinde Mahmut paşanın hatıralarına göre Osmanlı ordusu Eflak başkenti Tirgovişte'ye yaklaştıklarında Fatih Sultan Mehmed'in ve askerlerin 5 kilometre boyunca kazıklara geçirilmiş cesetler ile karşılaştığı, 20 bin civarında kazıklara geçirilmiş cesetleri gören ordunun psikolojisinin bozulup askerlerin aklını yitirme noktasına gelindiği, ancak vazgeçilmeyerek Tirgovişte kalesinin alındığı geçmektedir. Ayrıca yine Kont III. Vlad'ın kaçarken Fatih Sultan Mehmed'e suikast girişiminde bulunsa da başarısız olduğu aksetmektedir.

Vlad Tepeş her ne kadar deli de olsa hakkını kullanabiliyor ve çok kurnazdı. Drakula'nın şatosu gezildiğinde ortaya çıktı ki gizli bir geçidin varlığı bulundu. 1900 yılının başında bulunan geçidin ikinci ve üçüncü katları birleştirdiği görüldü. Drakula bu esrarengiz geçit sayesinde, kendini esrarengiz güçlere sahip biriymiş gibi göstermiş, şatonun ikinci ve üçüncü katlarında yaptığı ayrı ayrı toplantılarla, herkese duvarların içerisinden geçebildiğine inandırmıştı.


Kazıklı Voyvoda Yani Vlad Tepeş (III. Vlad), Romanya Tarihinde kahraman olarak anılmaktadır! Öyle ki yakın dönemde Romanya ordusu ürettiği bir helikoptere onun ismini vermiştir.

Geçtiğimiz yıllarda bir grup iş adamı ve bilim adamının Romanı hükümetine başvurarak vampirin gerçek olduğunu ve tedavisinin bulunduğu söylenmiş. Hükümetten Drakula'nın mezarının açılması istenmiştir. Fakat Romanya hükümeti cesedin Drakula'ya ait olmadığını beyan ederek teklifi reddetmişler. Romanya'da halk arasında Kazıklı Voyvoda'nın halen yaşadığına ve geceleri karanlıkta dolaştığı, kendisi gibi ölümsüz adamlarla toplantılar yaptığına inanılmaktadır.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...