27 Nisan 2018

İNŞİRÂH SURESİ


İNŞİRÂH SURESİ

“BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM”

“Rahman ve Rahîm olan Allah adıyla”
1- Biz senin (sadrını) göğsünü açıp genişletmedik mi?
2- Yükünü senden almadık mı?
3- O, senin belini çatırdatmıştı.
4- Senin için zikrini yükseltmedik mi?
Batın manası :
“Biz senin (sadrını) göğsünü açıp genişletmedik mi?” Bu soru, göğsün, kalbin açılmasının gerçekleşmediği yönündeki bir anlayışı inkâr etmeye yönelik bir sorudur ve göğsün açıldığının sabit oluşunu ifade etmektedir. Yani, biz senin göğsünü açıp genişlettik. 

Çünkü fena makamındaki muvahhid, fani olduğu ve ayrıca fani olan da her şeye karşı bir darlık içinde olduğu için Hak aracılığıyla halktan perdelenir. Çünkü yokluk, varlık kabul etmez. Nitekim, fena makamından önce de, varlık kapasitesi dar olduğu, zati İlahi varlığı kabul etmesine imkân olmadığı için de halk yüzünden Hak’tan perdelenir.
Ama bağışlanmış Hakkani varlıkla yaratılmaya döndürüldüğü ve tafsile döndüğü zaman, artık Hakkani bir varlık olduğu için, göğsü, kalbi Hakk’ı da halkı da içine alır. İşte sadrın yani göğsün, kalbin açılıp genişlemesi budur. Yani, davet için, Nebevi haberlerin hakikâtlerini gerçekleştirmesi için, belini büken yükü taşıması için nurumuz aracılığıyla açıp genişlettik. 
Ayetin orijinalinde geçen “ankade” ifadesi, bir şeyin kırılırken çatırdarken çıkardığı sestir. Yani bu yük, belini kıracak, çatırdatacak ağırlıktadır. Bundan maksat da Nübüvvet görevi ve Nübüvvetin yükümlülüklerini yerine getirmedir. Çünkü Rasulullah (s.a.v) şuhud makamında halk için bırakın fiili, varlık bile tasavvur etmiyordu.
 “Senin için zikrini yükseltmedik mi?” Allah’ın fiillerini müşahede ettiği için bir fiille başka bir fiil arasında herhangi bir fark görmüyordu. Böyle olunca, hayır ve şerri nasıl ispat edebilirdi. Emir ve yasaklamayı nasıl gerçekleştirebilirdi. Değil mi ki Hak’tan başka bir şeyi görmüyordu!
Rasulullah (s.a.v), velayet makamından nübüvvet makamına döndürülüp kalp perdeleriyle perdelenince, bu hal ona ağır geldi. Neredeyse belini kıracaktı. Çünkü o sırada zati müşahededen perdelenmişti. 
Bunun üzerine beka makamında temkin hali kendisine bahşedildi ki, çokluk yüzünden vahdetten perdelenmesin, herkesi tafsil aynında müşahede etsin ve davet nedeniyle O’ndan gaip olmasın. 
İşte, göğsün açılıp genişlemesi budur. Bu, aynı zamanda sözü edilen yükün indirilmesi ve şanın yüceltilmesidir. Çünkü fani cemde fani olan hiçbir şeydir, bu bakımdan zikredilen, anılan bir şey olması mümkün değildir. 
Eğer Nebi (s.a.v) cem aynında kalsaydı, fani olacağı için “La ilahe illallah” (Allah’tan başka ilah yoktur) dedikten sonra “Muhammedur Resulullah” (Muhammed Allah’ın Resulüdür) dememiz sahih olmazdı. Dolayısıyla, ancak bu iki cümlenin söylenmesiyle sahih olan İslam da tamamlanmış olmazdı.

5- Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.

6- Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık vardır.


Batın anlamı: 
“Elbette zorluğun yanında…” halk yüzünden Hak’tan perdelenme şeklindeki ilk zorluğun yanında “bir kolaylık vardır.” Hem de ne kolaylık: Zatın keşfi ve velayet makamı… “Gerçekten zorlukla beraber…” Hak aracılığıyla halktan perdelenme şeklindeki zorlukla beraber “bir kolaylık vardır.” hem de ne kolaylık: Göğsün bağışlanmış Hakkani varlıkla açılıp genişlemesi ve Nübüvvet makamı…

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...