07 Mart 2015

SİVİL ÖRÜMCEĞİN AĞINDA BEŞİNCİ BÖLÜM



SİVİL ÖRÜMCEĞİN AĞINDA 
BEŞİNCİ BÖLÜM
BİR KOLTUK 4,7 MİLYON DOLAR 
Parayı verenin lehinde yasal değişikliklerin ve kararların çıkmasını sağlamak. Bu işi yaparken de, karar vericilerle, para vericileri buluşturmak. Yani bizim dilimizdeki özgün deyimiyle, "iş bitiricilik" demek yerine Amerikanca terimler kullanıp da, "Lobi Şirketi" demenin bir nedeni olmalıdır. İşte Charles Lewis de ABD halkı adına bu nedeni arıyor; "Lobicilerin parlamento işlerinde yürüttükleri ticaretin ne denli yoğun ve o denli de getirici olduğunu merak edenler bu sayıları anımsamalıdırlar," dedikten sonra ekliyor: "Bağış yapanlar, büyükler de siyasi oyunu içerden oynuyorlar. CPP (Center for Responsive Politicsj'e göre 1996'da senatoda bir koltuk elde etmenin ortalama bedeli 4,7 milyon dolar ve temsilciler meclisinde bir üyelik kazanmanın ortalama bedeliyse 674.000 dolardır. Bu paraları arka bahçedeki mangal partilerinde toplayamazsınız. (..) siyasi kampanyalar kaçınılmaz olarak, derin cepli bağışçılara, şirketlere, sendikalara ve federal devlet dairelerinde görülen işlere bağlıdır." Bu çok ama çok ayrıcalıklı bir oyundur ve para yalnızca (parlamentoya) girişi sağlamakla kalmaz, orada yapılacak işleri de satın alır. Çünkü Amerikan usulü demokrasi parasız olmaz. Ne kadar para, o kadar demokrasi! Partilere, adaylara, komisyon üyelerine para verme işini, demokrasi işleyişine uydurmak için kurulan PAC (Political Action Committee / Siyasal Eylem Komitesi)'larla ilgili bir kısıtlama vardı. Devletle iş yapan şirketlerin ve kurumların, sendikaların PAC kurma hakları yoktu. Ne ki, devletle iş yapmayan şirket de yok gibiydi. Şirketler ve sendikalar bastırınca, yasada değişiklik yapıldı. Böylece 'demokratik' para kanalı da açılmış oldu. Araştırmacı gazeteci Ronald Kessler bir tür para kanalı olan PAC'lerin sayıları ve bağışları üstüne şu özet bilgiyi veriyor: "1974'de 608 PAC vardı. 1994'de bu sayı, 3.954'e ulaştı. Bunlardan 1.660'ını şirketler, 333'ünü işçi kuruluşları, 1.169'unu ticaret odaları ve öteki özel çıkar grupları kurmuştur. 1994'de Temsilciler Meclisi ve senato seçimlerinde 724 milyon dolar yatırılmıştır. Bunun üçte biri PAC örgütlerinden gelmiştir. 1990'dan (1997'e) PAC örgütleri, adaylara 427 milyon dolar vermiştir."[292] İşin içinde, seçim dönemiyle ilgili komite kanallarının yanında daha ilginç kanallar da bulunmaktadır. ABD kongre binasının girişindeki güvenlik masasından bavullar dolusu nakit dolarlarla geçenlere sorulduğunda alınan yanıt son derece yalındır: "(Siyasal) kampanya bağışları." 292 Ne ki, yasalarda gerekli değişikliklerin, çıkarlara uygun yapılması İçin bazen para yetmez. Türkiye'de, Amerika'dan alınma “siyasal etik" yasaları hazırlayanların dikkatini çekecek yöntemler de var.[293] Bir devletin başka bir devlete savaş açarken halkın desteğini almak üzere başvurabileceği göz boyama eylemine geçmeden önce bir an İçin Türkiye'ye dönüp, 1988 yılından ilginç bir olayı anımsayalım. 1988 yılı ANAP kongresinde kürsüde konuşmakta olan Başbakan Turgut Özal'a kürsünün karşısından bir iki el ateş edilir. Eli silahlı Kartal Demirağ yakalanır. Bundan sonrası 1999 yılında yayınlanan "Kırmızı Koltuklar" kitabında daha ilginç bir anıya dönüşür, Yazılanlara göre, aslında Özal vurulmamıştır, kürsünün altına doğru eğildiğinde, kürsüden düşen su bardağının kırılmasıyla eli kesilmişin Özal'ın eli kolu sarılır ve daha sonra televizyon ekranından halka seslenir. Kitabın yazarı Orhan Tokatlı'ya bunları anlatan zamanın ANAP'lı Ankara Belediye Başkanı Mehmet Altınsoy, olayın giderek bir kurmacaya dönüştüğünü ayrıntılarıyla eklemekten de geri kalmaz.[294] Yazılanlardaki gerçeklik payı tartışılabilir ama, ABD'de yazılanlar gerçektir. İki yıl sonra, Özal Cumhurbaşkanı'dır. ABD yönetimi ve arkasındaki tüccarlar da Irak'a savaş açma kararı vermek üzeredir ama, kamuoyu beklenen düzeyin altındadır. 10 Ekim 1990'da ABD senatosunun komisyonu karşısına 15 yaşlarında Nayirah (Neyire) adlı bir genç kız tanık olarak çıkarılır. Neyire, Kuveyt'teki bir hastanede gönüllü olarak çalışmaktayken, hastaneye giren Irak askerlerinin inkubatörlerdeki 15 bebeği alıp, soğuk tabana bırakarak, ölmeye bıraktıklarına tanık olduğunu gözyaşları içinde anlatır. Televizyonlarından Neyire'yi izleyen Amerikan halkı da gözyaşlarını tutamaz ve işgalci Irak'a karşı savaş açılmasına destek verir. Bu arada, Kuveyt tanığı Neyire'nin ve ailesinin can güvenliği gerekçe gösterilerek soyadı açıklanmaz. ABD, saldırıya geçer ve Irak'ın güneyi ile kuzeyine el koyar. Senato tanığı Neyire'nin kimliği de daha sonra ortaya çıkar. Genç kızın hastaneyle bir ilgisi yoktur ve kendisi Kuveyt elçisinin kızıdır. Olan biten bir kurgudan, bir göz boyama eyleminden başka bir şey değildir. Kızın tanıklığını ve yayın kampanyasını örgütleyen "halkla ilişkiler" şirketi "Hill & Knowlton, Inc."dir. Bu şirket, ABD'de oluşturulan "Citizens for a Free Kuwait" (Özgür Kuveyt için Yurttaşlar) adlı örgüt tarafından kiralanmıştır. Hill & Knowlton, Amerika'nın en pahalı ve en büyük "loby" şirketidir. Moon tarikatı ve U.S. Catholic Conference'in anti-kürtaj kampanyaları gibi önemli işleri başarmıştır. Bu başarısının temelinde şirket sahiplerinin CIA'de 293 Ronald Kessler, İnside Congress. s. 101 m ıbıd.s.97 294 Orhan Tokatlı, Kırmızı Plakalar -Türkiye'nin özallı Yılları, önsöz; Emin Çölaşan,"Çok önemli konu!" Hürriyet, 17 Temmuz 1999.; "İşte Türkiye'yi konuşturan yazar" Hürriyet, 18 Temmuz 1999.arkadaş ilişkileri bulunduğu ileri sürülmektedir.[295] Hill & Knowlton Inc. ile Türkiye arasında özel bir ilişki kurulmuştu. Şirket, T.C. devletiyle ABD'deki "loby" işleri için yıllığı 1,2 milyon dolarlık bir sözleşme yapmıştı. Aslına bakılırsa, Turgut Özal’ın "benim memurum işini bilir" açıklaması bir ahlaksal derinliği değil, küresel düzeni açıklamaktaydı. Özal'ın demek istediği, örnek alınan ABD'de işlemekte olan ve dilimizde "lobicilik" denilen "lobying" (aracılık) düzeninin bürokrasiyi kıracağı, işleri hızlandıracağıydı. Devlet kurumlarında ve mecliste karar alma düzenini, ilişkileri elbette memurlar iyi bilmektedir. Öyleyse önemli olan memurların da içinde yer alacağı, yasal para akışını da güvence altına alan bir düzen kurulması ve emeğin karşılığının yasal düzen içinde "şeffafça" ödenmesidir. Çünkü her işte olduğu gibi, örnek alması düzen öykünülen ABD'de böyle kurulmuştur. "Kongreyi Satın Alma" adlı kitaba önsöz yazan Kevin Phillips, bu konuda önemli bir saptama yapıyor ve Washington'da lobici ya da lobicilik çevresinde yer alan insan sayısının II. Dünya Savaşı sonrasında birkaç bin iken, 1990'larda 91.000'e, ABD Kongresi'nde çalışan sayısının ise 2.500'den 20.000'e yükseldiğini, belirtiyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Akev ve Kongre memurlarının % 60'ı "lobici" şirketlerde çalışmaktadır. Kevin Phillips'e göre ABD'nin federal başkenti "Washington dev bir yönlendirme-esnaflığı merkezidir ve başkanın satın alınması bu kentte oynanan en önde gelen oyundur."[296] ABD'yi taklit etmeyi hüner sayan bir devlet yöneticisinin ya da yakınlarının, ya da memurların, işadamlarının ABD'yi kopya etmelerinden daha doğal bir durum olamayacağı gibi, bu "modern" düzen içinde "profesyonelce" yer almalarının "yolsuzluk" ile bir ilişkisi de olamazdı. Türkiye'ye böylesine ilginç yeni değerler kazandırılmaktadır. Bu değerleri ilk kapan kesim de "media" olmuştur. Ama, yeni değerler salt parayla kazanılmıyor. ABD'de karar mekanizmalarını etkilemenin daha derin ve ilginç yolları da var. 

HER DURUMDA SEKS 
Anımsanacaktır; TBMM'de TRT adına çekim yapan, bir bayan görevlinin ayak topuklarına dek inen bol kesimli eteğiyle ayakkabısı arasında kalan, birkaç santimlik ayak bileği görüntüsünden rahatsızlık duyan bir milletvekilinin bayan görevlinin çorap giymeyerek adaba uygun davranmadığını ileri sürüp, onun salondan 295 Johan Carlisle, "Public Relationship: Hill & Knowlton, Robert Gray, and the CIA" caq, Spring 1993, Number: 44, s. 19. 296 Charles Levvis, The Buying of The President, s.5 çıkarılmasını sağlamıştı. Ne yazık ki, bayan görevlilerin pantolon giymelerinden ya da, ayak bileklerini göstermelerinden derin bir ahlaki rahatsızlığa kapılanlar, yabancı devletin örgütlerinin görevlendirdiği kişilerden "siyasal etik" tavsiyeleri almakta sakınca görmemişlerdir. Ne ki, yabancıların parlamentolarında demokrasi dolaylı yoldan parayla satın alınmakla kalmıyordu. Paraya tamah etmeyen "siyasal etik"(!) sahibi kongre üyeleri de bulunabiliyordu. Charles Lewis, lobicilik işlerinde salt paranın konuştuğunu söylemekle yetiniyor. Oysa paranın yetmediği durumlarda başka tür lobicilik silahları da işe yarıyordu. Hem de parlamentoda, hem de "siyasal etiği" hiçe sayarak. Örnek mi? İşte birkaç tane: Tarım şirketleri adına aracılık yapan Paula Parkinson, Kongre üyelerinden sekizi ile cinsel ilişkiye girdiğini açıklamış. Durum, sarışın bayanın üç Cumhuriyetçi üye ile bir golf partisi için Florida'ya gitmesinin ardından ortaya çıkmış. 3 kongre üyesi ve Paula aynı kulübeyi paylaşmışlar. Evli üyelerden Tom Evans, Parkinson'la birkaç aydır birlikte olduğunu; Dan Quayle ise, lobici William Hecht ile aynı odada kaldığını açıklamış. Buraya dek olanlar, herkesin "siyasal etiği" kendisini ilgilendirir, diye geçilebilirdi. Ne ki, senatörler daha sonra Paula Parkinson'un karşı çıktığı tarım sigortası yasası aleyhinde oy kullanarak, ona yardımcı olmuşlar. İş bununla da kalmamış; sarışın Paula Parkinson, erotik erkek dergisine poz vermiş. ABD Kongresi'nden "siyasal etik" yardımı alanlara iki ilginç örnek öykü durumu daha da renklendiriyor. Rita Jenrette, ABD Temsilciler Meclisi üyesi olan kocasıyla "Capitol Hill" merdivenlerinde cinsel ilişkiye girmiş. Temsilci Charles Wilson, sevgilisi, eski dünya güzeli Annelise Ilschenko'nun askeri uçağa alınmasında ısrar etmiş. Bu isteği karşılanmayınca da, savunma tahsisatının kesilmesi için yasa önerisi vermiş. [297] Bu öykülere, borsayla ilgili ipucu bilgilerini (tiyöleri), yüksek bahşişleri ve benzerlerini eklemek olası. Ne ki, dünyanın üçüncü ülkelerine ahlak ve demokrasi dersi verenlere aracı olanların bu tür ayrıntılara gereksinmeleri yoktur. Ne de olsa onlar, bu tür gerçekleri yerinde, kaynağından öğrenme olanağına sıkça kavuşmuşlardır. İşin özü, bu yerli "partner"lerin "sivil" adlarla önümüze koydukları dolarlı ve eurolu projeler, böyle bir "Anglosakson dernokrasii" yutturmacasıdır. Üstelik ABD'den ses veren örgüt ve kişiler, hiç de öyle "solcu" ya da "anti-Amerikan" falan değildir. Lewis'in örgütü, muhafazakâr olarak da bilinir. Peki ama dertleri ne bu adamların? Yanıt oldukça açıktır. ABD'de seçim demokrasisi giderek çökmektedir. Son başkanlık 297 "Roll Cali, Washington Post, June 5,1986, C1"den aktaran Ronald Kessler.lnside Congress, s. 108-109 seçimlerinde, onca şaşalı göz boyama kampanyalarına, milyonlarca dolarlık harcamalara karşın, oy verenlerin oranı % 60'ı geçmemiştir. Üstelik oy verme işlemlerinde yolsuzluklar da cabası. Sağduyulu ABD'liler bu gelişmeler karşısında panik içindedirler. Eyalet devletlerinden, Washington'dan (Federal devlet merkezinden) daha bağımsız olmayı isteyen kampanyalar sürdürülmektedir. Demokrasinin yapımcısı ABD'de durum buysa, ülkemizdeki, yabancı sevdalısı, öykünmecilere, yüzlerce yılın koloni suçlularından, pek yakın geçmişin insan hakları ihmalcilerinden, "siyasal etik" dersi alanlara, şu sözler yeterli yanıtı oluşturacaktır: "Halk için oluşturulmuş devletin yönetimi, patronların ve onların memurlarının, özel çıkarlarına hizmet edenlerin eline geçti. Demokratik kurumların üstünde gözle görülmeyen bir imparatorluk kuruldu."[298] ABD eski başkanlarından Woodrow Wilson'un bu sözlerini, bir yabancı devlet adamının yurdumuza gelip oramızı buramızı kurcalamasını, büyük kurtarıcı olarak sunulmasını, "tarihsel bir dönüm noktası" olarak niteleyecek denli "yeni değer" sevdalısı ARI' Dernekçileri dönüp dönüp okusalar yeridir Elbette Anglo-sakson demokrasisi hayranı hakimler de okumalıdırlar! O kadar milyon dolarla ve çıkar ağlarıyla örülmüş demokrasiyi örnek alıp, kendi ülkelerinin parlamentosunu "siyasi etik"e uydurmaya çalışanlar bilmelidirler ki, bizim vekillerimiz onların örnek adamlarının yanında zemzemle yıkanmış denli temiz kalırlar. Bu temiz kalma sürecinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Çünkü, "project democracy" kapsamında IRI ve NDI ile ortak yürütülen "siyasi etik" ve "partilerin yeniden yapılanması" projelerine göre Türkiye'deki partiler de kişi ve kuruluşlardan açıkça para yardımı alabilecekler. Tek koşul ise, bu paraların belgeli ve kayıtlı olması. Yani tıpkı ABD'nde olduğu gibi.[299] Türkiye, "globalleşme" sevdası uğruna, zaten yalpalayıp duran para piyasasını her soydan ve boydan Batılı bankerlere, piyasa vurguncularına açmasının cezasını çekmeye başladı. [300] Cumhuriyet tarihinde görülmedik oranda büyük bir bunalım yaşanıyor. "Project dcmocracy" misyoneri yerli "siviller," Türkiye'de rejimin çöktüğünü öne sürerlerken, yerel ne varsa, Cumhuriyet devleti döneminde oluşturulmuş ne denli kurum bulunuyorsa yerle bir edilmesini, tek bir ses ve tek bir yürek olarak istemeye başladılar. 298 299 ABD partilere ve adaylara yardım yasası: Federal Devlet seçimlerinde adaylara 200 doların üzerinde katkıda bulunanların adları, adresleri, işleri, çalıştıkların şirketlerin adı, mesleği açıkça kaydedilecektir. 1996 seçimlerinde katkıda bulunanların %7'sinin işlerinin belirtilmediği ve geri kalanların bilgilerinin de eksik bırakıldığı saptanmıştır. 300 Dr. Sedat Özkol'un küresellik için özgün tanımlamasıdır. 'Yeni değerler' diyerek bize satmaya çalıştıkları örtülü işgal kurumlaşmasının dibinde her zaman kirli bir geçmiş bulunduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Yaygın kanıya göre ABD yandaş ülkelerde hep sağcı örgüt ya da partiler üstüne çalışır. Bu son derece yanlıştır. Çünkü zaten kendisine yandaş olanlarla işleri yürütmek için çok sıkı çalışmaya gerek yoktur. Önemli olan ABD'nin çıkarlarına karşı tehdit oluşturabilecek örgüt ya da siyasal partilerdir. Örneğin ülke bağımsızlığını programının ana ilkesi yapmış ve bu ilkeyi tarihsel görevlerinden alan bir parti herhangi bir örgütten daha tehlikelidir. Türkiye'de de bu tür partilerin hizipleşmekten kurtulamamalarının temel nedenini bireysel hırslarda aramak kolaycılık olmaz mı? Bu noktada durarak ClA'nın Güney ve Orta Amerika operasyonlarında önemli görevler üstlenmiş olan Philip Agee'den yeni değerlerin örtülü yanını okuyalım: "Her türlü operasyonda çalıştım: Komünist Parti üyelerinin kazanılması, içişleri Bakanlığı ve polisle ilişki kurulması, telefon hatlarına girilmesi, belge sahtekârlığı ve öteki tür propaganda, Sovyet, Küba ve öteki düşman diplomatik misyonlara sızmak..."[301] Bu çalışma pek sıradan görünebilir, ama işin daha da derinliğine inmek gerekiyor. Philip Agee'den okumayı sürdürelim: "Ancak işin bir başka yönü daha vardı, işim tümüyle bulunduğum ülkelerin yaşamına girmekti. Onları içten ve dıştan biliyor ve uyumadığım her saati toplanan bilgileri birleştirerek ve elde ettiğim sonuçlarla olayları yönlendirerek geçiyordum."[302] 'Yeni değerler' dediklerinin altında yatan da, 'project democracy' operasyonunda yapılanlar da bilgilenecek raporları elde etmek, olayları yönlendirmek ve ülkelerin içişlerini çıkarlar göre karıştırmaktan ibarettir. ABD içinde seksten para dağıtımına uzanan işlemlerin de amacı budur. 301 Philip Agee, On The Run, s.14. 302 a.g.e, s. 15 

SOROS'UN İKİ İLGİNÇ GÜNÜ SINIR TANIMAYAN "AÇIK TOPLUM"CULAR "
Kurtuluş Savaşı benzetmesi düşman olmadığı için enteresan! Bu bir Kurtuluş Savaşı ise bir de kurtarıcı lazım O da bir kelime oyunuyla. Mustafa Kemal Derviş mi?.." Nilüfer Göle, Aktüel, 26 Nisan 2001[303] Mart 2001'de, Soros'un adamları Kemal Derviş'le görüşünce Türkiye medyasından ses çıkmaması şaşırtıcı değildi. Çünkü yenidünya düzeninin 'hık' deyicilerinin yanı sıra, "faiz haramdır," "kahrolsun sermaye," "kahrolsun emperyalizm" diyenler de artık sivilleşmişlerdir. "Sivil" toplumcuların Soros-severliklerini bir yana bırakıp, 1999 yılına dönelim ve dünyada "mega speculator" olarak tanınan George'un İstanbul'da geçirdiği iki günü anımsayalım. 20 Haziran 1999'da Sabancıların konuğu olan G. Soros, işadamlarıyla toplandıktan sonra, Güler Sabancının eşliğinde Halas adlı yata çıkmış ve TÜSİAD başkanı E. Yücaoğlu ve eski başkan Halis Komili ile denize açılmıştı. Soros ile yakın görüşenlerden İshak Alaton, eşinin KEDV[304] adlı örgütüne parasal destek aramış ve Soros da, onu Budapeşte'ye çağırmıştı Soros, "Sabancı Center" - neden Türkçe olarak, Sabancı Merkezi değilse- adlı yerde konferans vermişti. Konferansa, iş dünyasının ünlüleriyle devlet hazinesini yönetmiş eski bürokratlar, banka yöneticileri büyük ilgi göstermişti. Soros, "Open Society" 303 Nilüfer Göle, CHP eski milletvekili Turgut Göle'nin kızı ve özallı yılların ünlü bakanlarından Ali Bozer'in yeğenidir. Ankara kolejinde, ODTÜ (1970-1974)'de, Ağa Han bursuyla Ecoles des Hautes Etudes Suinces Sociales (1976-1985)'de okudu. İlk eşi Fransız'dan boşandıktan sonra 1987 yılında Kemal Dervişin yakın arkadaşı, liberallerden, zamanın Bilgi Üniversitesi rektörü, Liberal Düşünce Topluluğu danışmanlarından Asaf Savaş Akat ile evlendi. Boğaziçi üniversitesinde öğretim üyeliği yaptıktan sonra 2000 yılında Paris'e döndü, Hindicin toplumsal araştırmalarına başladı. Nilüfer Göle Akat, TOSAV danışmanlarından Prof. Celal Göle'nin kardeşidir. Kemal Derviş 2001 yılında Türkiye'ye bakan oldu; bazı geceler Akat'ların evinde kendisi için hazır tutulan odada konuk oldu. C.A.Kalyoncu, Saklı Hayatlar / zaman kitap, s.228-231 ve Sefa Kaplan, Kemal Derviş- Bir "Kurtarıcı" Öyküsü, Bölüm: Prof. Asaf Savaş Akat- Bilgi Üniversitesi, Kemal 'Gelmem' Diyebilecek Bir insan Değil,"s. 110-117. 304 Groots örgütüne bağlıdır. projesini, hani şu Türkiye'de vakıflarla uzun süredir yaşama geçirilmeye çalışılan "açık toplum" adı verilen yönlendirme işini anlatmıştı. Soros ayrıca, Türkiye'nin AB'ye girebilmesi için Balkanlarda yeni bir oluşumun içinde olması gerektiğini belirtmişti. Bununla da yetinmemiş, ABD'yi dünya polisi olmakla, IMF'yi basiretsizlikle suçlamış ve Türkiye'ye sıkı bir akıl vermişti: "Sosyal devlet derseniz, ekonominiz yıkılır. (..) Kürt sorununu çözmelisiniz!" Soros, ne önemli ve ne büyük bir adam olduğunu bildirircesine, NATO Genel sekreteri ile görüştüğünü belirtip, 'faizlerin düşürülmesini' önermiştir. Önermekle kalmamış, "IMF ile T.C devleti arasında görüşmelerin sürdüğü" bilgisini de eklemişti. Soros, deneyimli bir devlet adamı rolündedir bunları söylerken. Nasıl olmasın? Hiçbir ülkede bu denli saygınlık kazanmamıştır. Türkiye'nin önde gelen hazine yöneticileri, merkez bankası bürokratları, anlı şanlı işadamları, profesörleri, kendisini ilgiyle dinlemektedirler. Açıklamalarına bakılırsa Soros, sanki IMF'nin de üstündedir. Hem IMF'yi suçlar görünüyor, hem de IMF'nin kendi önerilerini karara bağladığını ima ediyor. Ulusal paraları devirmesiyle ünlenen Soros'a, bu denli sevgi gösterme özgürlüğü, onu beğenenlerin bileceği iştir. Ama Soros, Türkiye'deki para politikasına değinince heyecan da artmış olmalı. Nasıl artmasın ki?! Karşılarındaki adamın ve dostlarının, içerden bilgilerle, para ve altın borsalarını dalgalandırma hünerleri vardır. Bizim seçkinler, Soros ve bağlantılılarının piyasalarda oynadığı oyunlara. Batı dünyasında "hit and run capitalism" yani "vur ve kaç kapitalizmi" denildiğini bilmiyor da olamazlar. Aksini düşünmek, globalleşme düşkünlerini küçümsemek, onları dünyadan habersiz sanmak olur. Üstelik Soros'un şirketleri aracılığıyla, Türkiye'de çoktan işbaşı yaptığını, Tuborg'un, İhlas Holding ve İhlas Finans, Türk Petrol ve daha birçok şirketin hisselerine sahip olduğunu, öncelikle onu dinlemekte olanlar bilmiyor olamazlar. Kimin neyi ne denli bildiği ve Soros'u kimin "dahi banker" manşeti yaptığı, ayrı bir konu olmakla birlikte, her şeyin de bir ilki vardır. Soros ile eğitim işbirliği yapma ilki, Sabancı Üniversitesi'ne nasip olur. Soros, Orta Avrupa Üniversitesi ile Sabancı Üniversitesi arasındaki işbirliği girişiminin mütevelli heyeti başkanlığına getirilir. Orta Avrupa Üniversitesi, George Soros'un "açık toplum" misyonuna uygun elemanlar yetiştirmek üzere, 1989’da Yugoslavya’nın Adriyatik kıyısındaki tarihsel kent Dubrovnik'te oluşturulan Inter-University Centre adlı örgütün öncülüğünde, George Soros'un, Peter Hanâk, Miklös Vdsârhelyi, William NewtonSmith, Istvân Teplân, Endre Bojtâr ve György Litvân ile yaptığı toplantıda alınan kararla kurulur. 1991'de Prag'da 100 öğrencisiyle işlemeye başlayan üniversitenin 40 ülkeden 829 öğrencisi ve Budapeşte ile Varşova'da şubeleri bulunmaktadır. Üniversitenin son konseyinde yer alan ünlüler, öğrencisi az fakat etkisi büyük, "açık toplum" üniversitesine verilen değeri göstermektedir. Büyükelçi Donald M. Bilinken, Georges de Menil, Yehuda Elkana, Albert Fuss, Roger Hazewinkel, Ton Lantos, Kati Marton, Peter Edwin Mroz, Peter Nadosy, Matthew Nimetz, Liz Robbins, John Edwin Mroz ve John Brademas. Bunların içinden J.E. Mroz'u tanıyoruz. Kendisi "East West Institute" kurucusu ve başkanı. Türkiye'de Doğu-Batı Enstitüsü (East West Inst.) olarak adlandırılan bu örgüt, anımsanacaktır ki, Moskova "project democracy" operasyonunda önemli rol oynamıştır. Yine anımsanacaktır ki, Mroz, TESEV ve ARI adlı kuruluşlara sık sık konuk olmuştu. Büyükelçi Matthew Nimetz ise "influent" ustalarındandır ve CFR yöneticisidir. 1966'da Başkan Lyndon Johnson'un ekibinde işbaşı yapan Nimetz, daha sonraları Dışişleri Müsteşarlığı, Clinton'un Makedonya-Yunan özel danışmanlığı, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın özel danışmanı Cyrus Vance'in yardımcılığı, daha sonra Vance'in yerine, Annan'ın Makedonya-Yunanistan özel temsilciliği (1997) görevlerinde bulunmuştu. Son olarak da Güneydoğu Avrupa (Balkanlar) Demokrasi ve Uzlaşma Merkezi (CDRSEE/ Center for Democracy and Reconcilation South East Europe) yöneticiliğini yapan Nimetz, CFR'nin 26 Şubat 1997'de zamanın Devlet Bakanı Abdullah Gül'ün katıldığı "Refah Partisi ve Türkiye Dış Siyaseti" yuvarlak masa toplantısını yönetmiştir.[305 / 306] Soros'un üniversitesinin konseyinde yer alan en tanıdık kişi, NED'in Ocak 2001'e dek başkanlığını yapmış olan Yunan kliği şefi, Onassis Vakfı başkanı, Türkiye'ye ambargo uygulanmasını sağlamış olan ve 2001'de Kemal Derviş'in Türkiye'de göreve getirilişinin hemen ardından, TESEV yönetimince, İstanbul'a getirilerek, Yunanistan'ın ve A.B'nin Kıbrıs tezlerini savunma olanağı verilen John Brademas. Brademas, Yunan Lobisi'nin has adamlarındandır. ABD Kongre (1959-1981) üyesiydi. 1975'de Türkiye'ye ambargo uygulanmasını sağlayan en etkin adamdır.[307] ABD kongre üyesi Jöhn Brademas. 1993'den başlayarak 9 yıl boyunca "project democracy" operasyonunun para kaynağı NED'in yönetim kurulu başkanlığını yaptı. New York Üniversitesi Başkanlığı (1981-1992) da yapan John Brademas, Clinton'a yakınlığıyla da biliniyordu ve Başkanın Sanat ve Humaniterite Komitesi yönetim 305 Bu toplantı ve CFR için bkz. Ekler-CFR 306 CDRSEE yönetiminde Türkiye'den Osman Kavala bulunmaktadır. CDRSEE destekçileri arasımda CocaCola Hellenic Bottling Comp.(George David) ile Stacey Polites, Alex Spanos ve US - Greek (ABD-Yunan) İş Konseyi bulunmaktadır. 307 John Brademas için bkz. Blm:TESEV kurulu başkanlığını yürütmüştü. Milliyet'te Sami Kohen, onunla ilgili bu bilgileri verirken, "eski düşman yeni dost" diyerek Türkiye medyasının ve entelektüel ortamının duygularına 'tercüman' oldu.[308] John Brademas aynı zamanda, Texaco Enerji yöneticisi olarak CFR üyesi ve Sovyet muhaliflerinin Selanik'teki Demokrasi ve Barış Merkezi kurucu direktörüdür. Onassis Vakfı'nca parası sağlanan Helen Mirasını Koruma Cemiyeti (New York Üniversitesi) yönetim kurulu üyeliği görevini Türkiye'ye iletmeyen medyacıların bir bilmediği olmalı. NED'in ve TESEV'in operasyonlarını tam sayfa tanıtan, onların birer psikolojik savaş propagandacısı ustalığıyla anlattıklarını, yarısı yalan sözlerini Türkiye'ye yayma görevini yerine getiren röportajlardan biri daha yayınlanıyor. Cumhuriyet gazetesindeki röportajda NED'in adamlarının özgeçmişleriyle ilgili bazı bilgiler bulunmuyor. Tıpkı, Nelson Ledsky'nin CIA görevlisi olduğunun unutulması gibi... 14 Nisan 2001 tarihli Cumhuriyet'e konuk olan Brademas'in Türkiye'ye uygulattığı ambargo işlerinin demokrasi gereği olduğunu açıklamasına olanak tanınıyordu.[309] Ambargocu John Brademas, kendisine "Siz siyasi yaşamınız boyunca her zaman demokrasiye bağlılığınızı her fırsatta eylemlerinizle ortaya koymaya çalıştınız." diyerek sunuluyordu. Bu açıklamalara göre Brademas, ambargoyu hukuka saygılı olduğu için istemiş olmalıydı. Tam sayfa yapılan söyleşide Brademas, Kıbrıs'ta soykırıma uzanan katliamlardan söz etmiyordu. Buna gerek de yoktu. Çünkü Brademas sopa göstermeye gelmişti. Türkiye, iktisadi bunalımla köşeye sıkıştırılınca TESEV tarafından çağrılmıştı ve Türkiye'de "siyasal değişim" gerekliliğinden söz ediyordu. Ama asıl hedef kesinlikle Kıbrıs idi. Brademas, Kıbrıs'tan Türk kuvvetlerinin çekilmesini ve adanın NATO'ya bırakılmasını istiyordu. NATO demek elbette ABD demektir. Brademas ve benzerleri, propaganda yapmalarını sağlayacak olanakları kaçınmazlar ve bu tip propagandayı ulusalcı bir kitleye 308 Milliyet, 11 Nisan 2001 309 Kıbrıs'ın ABD için önemini daha sonraları, John Sitilides'in merkezi VVestern Policy Center'da Pentagon uzmanı Yb. Steve Williams şu sözlerle açıklayacaktır:" Doğu Akdeniz'deki Lojistik ve operasyonel destek hatlarının güvence altına alınması Türkiye'nin güneyindeki incirlik Hava Üssüne ve Türkiye'deki öteki noktalara girmeyi gerektirir. Planlamacılar bu amaçla kullanılacak Yunan adası Girit'teki Souda körfezinin değerini küçük görmemelidirler. Doğu Akdeniz'de en büyük yakıt ve cephane depoları ve aynı zamanda 6. Filo için doğal bekleme limanları Girit'te bulunmaktadır. Kıbrıs'taki Britanya hava üssü bölgesinde kuvvet bulundurulmalıdır. Irak'a yapılacak saldırı planlarında Birleşik Devletlerin temel yandaşı Britanya olduğuna göre, Britanya'nın görüşleri ve Doğu Akdeniz'deki benzerleri, Birleşik Devletler karar vericileri için önemli faktörlerdir. VVestern Policy Center 20 Ekim 2002ulaştırabilmek için can atarlar.[310] Ne yazık ki, bu tür kişilerle yapılan tek yanlı görüşmelerde ve konferanslarında Türkiye'nin Kıbrıs gibi özel konularını bilen kişiler bulundurulmaz. Brademas da bu boşluğu değerlendirmiş ve "Türkiye ve Türklerin şuna karar vermesi lazım: Biz demokratik bir ülke mi olacağız yoksa sürekli gerileyen, hep arkadan gelen bir devlet mi?" diyebilmiştir. Sabancıların eğitim alanında ortak girişim başlattıkları üniversite işte böylesine değerlidir.[311] Anlaşma, konferans ve ikili görüşmeleri, Sabancıların Atlı Köşk'ünde akşam yemeği, Cem Boyner, Burhan Karaçam ve Bülent Eczacıbaşı gibi ünlülerle 'Ulus 29' sosyete eğlence merkezinde geçirilen gece izler. Gündüz ve gece ile 21 Haziran sabahında, İ. Alaton, Vedat Alaton ve Türkiye'deki temsilci Philip Haas ile yapılan kahvaltının yararı da ayrı bir konu... Para piyasaların kurallarını koymak ve denetlemekle yükümlü Sermaye Piyasası Kurulu (SPK)'na, G. Soros'un "kartondan kaplan" demesi ve SPK'nın susması akıllarda kalacaktır. 2001 yılı para piyasası yıkımından sonra, tarihinin en büyük çöküşüyle karşılaşan Türkiye'ye, Washington'dan hükümet ortağı olan K. Derviş'in açık kalan telefon defterindeki "Soros" satırı da hep anımsanacaktır. Türkiye'nin ünlülerini, karşısına alıp, iktisat ve siyaset dersleri veren George Soros aslında kimdir? Nereden nereye gelmiştir? Dünya onu nasıl bilir? Bunu salt halkın değil, devlet yönetimine geçenlerin ve geçmeyi düşünenlerin de bilmesi gerekir. 

"HİT AND RUN CAPİTALİSM" VE GECİKTİRİLEN MAHKÛMİYET 
Deneyimli devlet adamı rolünde konuşan George Soros, hiçbir ülkede bu denli saygınlık kazanmamıştır herhalde. Türkiye'nin önde gelen yöneticileri, Merkez Bankası bürokratları, işadamları, profesörler, kendisini ilgiyle dinlemektedirler. Açıklamalarına bakılırsa, Soros sanki IMF'nin de üstündedir. Suçlar gibi göründüğü IMF'nin kendi önerilerini karara bağladığını da ima etmekten geri kalmamaktadır. İşin ilginç yanı da işte buradadır. Soros, arada bir IMF uygulamalarının yanlışlığından, dünya bankasının iktisadi düzene zarar verdiğinden söz etmekle kalmaz, ABD'nin dünya egemenliği girişiminin yanlışlığını da yineler. Oysa George Soros, ABD dış politikasını yönlendiren, bazı 310 Pazar Konuğu - "Eski ABD Temsilciler Meclisi Üyesi John Brademas, Türkiye'deki demokrasiyi değerlendirdi: Siyasi reforma ihtiyacınız var" Leyla Tavşanoğlu, Cumhuriyet 5 Nisan 2001 (Koyultmalar Cumhuriyet'e aittir.) "Soros'un İstanbul'daki şubesi Açık Toplum Bebek bürosu 2003 yılında Sabancı Üniversitesi ile ortak çalışmalara katıldı. 311 kaynaklara göre de yöneten CFR (Councill on Foreign Relations) örgütünü üyesidir. Soros, ABD siyasetine uygun olarak ülke pazarlarının sonuna dek açılmasını savunur. ABD'nin eski güvenlik yöneticileriyle kurulan örgütlerde yönetim kurulu üyesidir. Onun kuru sözden öteye geçmeyen sözde muhalif açıklamalarını "kapitalist Batı egemenliğinin çöküşüne kanıt olarak ileri sürmek, yanıltıcıdır. Bunu daha sonra göreceğiz. Şimdi İstanbul gününe dönelim. Ulusal para piyasalarını altüst etmekle ünlenen Soros'a, sevgi göstermek, 'sivil' olanların bileceği iştir. Ama Soros, Türkiye'nin para politikasına değinince, salonlardaki heyecan da artmış olmalı. Seçkinler, Soros ve bağlantılılarının piyasalarda oynadığı oyunlara, Batı dünyasında "hit and run capitalism (vur ve kaç kapitalizmi)" denildiğini bilmiyor olamazlardı. Aksini düşünmek, 'globalleşme' düşkünlerini küçümsemek, onları dünyadan habersiz sanmak olur. Soros'un şirketleri aracılığıyla, Türkiye'de çoktan işbaşı yaptığını, birçok şirketin hisselerine sahip olduğunu, öncelikle onu dinlemekte olanlar bilmiyor olamazlardı. Ünlülere, iktisat ve siyaset dersleri veren George Soros kimdir? Nereden nereye gelmiştir? Dünya onu nasıl bilir? Bunları salt halkın değil, devlet yönetimine geçenlerin ve geçmeyi düşünenlerin de bilmesi gerekir. Amerika'dan transfer edilen yeni tişörtlüler ve şortlular zaten biliyorlardır. Soros'un kimleri temsil ettiğini anlayabilmek için, birkaç operasyona göz gezdirmekte yarar var. 1993 Mart'ında, Soros'tan sızan habere göre, Çin, büyük miktarda altın alacaktır. Haber sızıntısını Altına hücum izler. Altın fiyatı % 20 yükselir. Bu arada, George Soros ve dostu Sir James Goldsmith'in ellerindeki altınları gizlice sattıkları ileri sürülür. Altına hücum edenler aklanmışlardır. Haziran 1993'de London Times Financial editörü A. Kaletsky, Soros'tan aldığı mektuptan söz eder. Soros, "Down with the D-Mark (Alman Markıyla yerin dibine)!" demekte ve ellerindeki Alman tahvillerini satıp, yerine Fransız tahvilleri alacaklarını bildirmektedir. Mark sallanır, Fransa'da tahvil yükselir. İşlem tamam, kazanç da kazançtır. Soros ve arkadaşlarının 1993 Fransa işlemleri 1980'lere dayanır. Societe Generale Bankasının özelleştirilmesi sırasında gerçekleştirdikleri oyunlarla çok iyi kazanırlar. Bankanın özelleştirme ihalesinden önce içerden bilgi aldıkları ileri sürülen Soros ve adamları, kazanmışlar ama, bu arada ihale de iptal edilmiştir. Paris Savcısı Marie-Christine Daubigney, 1987 yılında, George Soros, Fransa Maliye Bakanlığı görevlilerinden Jean-Charles Naouri, Bankacı Lübnanlı Samir Traboulsi ve Bankacı Jean-Pierre Peyraud ve Edmond Safra ile Robert Maxwell hakkında soruşturma açar. Soros, bu bilgi sızdırma sonucunda, $2.2 milyon $, Samir Traboulsi 3.5 million $ ve Maliye Bakanlığı görevlisi Charles Naouri de 289,200 $ kazanmışlardır, içerden bilgi sızdırarak vurgun yapmanın karşılığı 2 yıl hapis ya da en az 1,5 milyon dolar cezadır. Ne ki, Türkiye'de hızlı adalet işlemleri için düzeltmeler isteyen Batı Avrupa'da Hollanda, İngiltere, İsviçre, Lüksemburg'tan istenen bilgiler, 14 yıl gecikmeyle Kasım 2002'de gelir. Savcı, dosyayı rafa kaldırmamıştır ama, hapis cezası isteme olanağı da kalmamıştır. Sanıklar hakkında para cezası istemiyle dava açılır. Ne ki, bu arada, Safra ve Maxwell dünyadan ayrılmışlardır ve Artık onların tanıklığı olanak dışıdır.[312] Mahkeme, 20 Aralık 2002'de Soros'un el altından bilgi sızdırma yoluyla piyasada hile yaparak suç işlediğine ve 2,2 milyon euro'luk para cezasına karar verdi.[313] "Vur-kaç kapitalizmi'nin en önemli kuralı, denetimden kaçınmak için, ABD'de vakıf ağı kurmaktır. Zaten Amerika'nın ne kadar kartel ailesi varsa, onların o kadar vakıf içinde vakıfları, "think tank”ları de vardır. Bu tür vakıfçıların öncüsü Rockefeller ailesidir. Kişisel paralar ve mallar, vakıflarda, fonlarda, hisse senetlerinde, yabancı bankalarda, yabancı devlet tahvillerinde gezdirilir. Büyük paralar ülkelere girip çıktıkça, çöküntüler oluşması o denli kolaylaşmıştır. Giriş-çıkış, sahibine kazandırırken, ABD ve Batı Avrupa'ya da siyasal çıkarlar sağlamaktadır. Küreselleşmenin önündeki engellerin kaldırılmasından amaç, işte bu dolaşımın ve yıkımın özgürleşmesidir.[314] Devlet adamları ve entelektüel dünya ile ilişki kurmanın en kestirme yoluysa, 'cemaatler' oluşturmaktır. 1980'lerin sonlarında, Sovyet ülkesine demokrasi ihraç etmekte olan NED'in en büyük destekçisi Soros, Risa Gorbaçov ile Cultural Initiative Foundation vakfını kurdu. Soros'a göre vakıf işinin maliyeti 100 milyon dolardır.[315] Kısa süre sonra, Gorbaçov bir oldu bitliyle devrildi. Bu karışıklık arasında Boris Yeltsin, "project democracy" eylemi sonucunda, tankın üstünden devlet başkanlığı koltuğuna atladı. Soros Rusya'yı çok sevdiğinden, yardımcı olmak için Harvard'lı Prof. Jeffery Sachs'ı devreye soktu ve Rus ekonomisine "şok terapisi" uygulandı. Uygulamayı Soros'tan dinleyelim: "Bir grup iktisatçıyı Sovyetler Birliği'ne yönelttim. Polonya'da birlikte iş yaptığım J. Sachs çok iştahlıydı. Sachs, İtalya'dan Romano Prodi ve IMF'den David Finch'i önerdi. Ben de IMF'den Stanley Fischer'i, Dünya Bankası'ndan Jacob Frankel'i, Harvard'dan Larry Summers'ı ve İsrail merkez 312 Insider- trading trial begins for Soros" The Washington Times, November 8, 2002 313 Reuters. 20.12.2002 314 Rockefeller ağı geniş bilgi: Gary Ailen. The Rockefeller File. 315 "Soros on Soros: Staying Ahead of the Curve," 1995' den çeviri: Para Yönetiminin Sihirbazı Soros Soros'u Anlatıyor, s. 109. bankasından Michael Bruno'yu önerdim."[316] 

ŞOK TERAPİ
 Rusya'da sanayi kredileri, "Şok terapi 1992" ile durduruldu. Devlet kendi şirketlerini birdenbire parasız bıraktı. Sonuç: Denetim dışı enflasyon, Rus sanayisi ile birlikte Rublenin çöküşü... Ve dostlardan Marc David Rich kolları sıvadı. Rusların alüminyumunu yok pahasına satın alıp, damping fiyatla Avrupa'ya sattıktan sonra, Sibirya petrolünün dışsatımını ele geçirdi.[317] Yeri gelmişken, sınır tanımayan çok yönlü ticaretin ustası Rich'i biraz olsun tanımakta yarar var. İlginç bankalar merkezi Zug (İsviçre) kentinin kralı olarak da ünlenen Marc Rich, 33 milyar dolarla. 27 ülkede iş çevirmektedir.[318] Türkiye, "Marc Rich" adını 2001 başlarında öğrendi. FBI, İsviçre'de şatoda yaşayan Rich'i bir türlü bulamamaktadır.[319] Eski Federal Savcı R. Gueliani'nin Rich için düzenlediği, 1982 soruşturma dosyasındaki 51 suçun özeti, silah ticaretinde kaçakçılık ve 48 milyon dolarlık vergi kaçırmaktır. ABD tarihinin en büyük kaçakçılığıdır bu. Arananlar listesinin en önemli ilk on kişisi arasındadır Rich.[320] Marc Rich, hızlı bir tüccardır. Soros, ABD yönetimini Kosova olayları gerekçesiyle Sırbistan'ı bombalamaya kışkırtırken, Marc Rich, ambargoyu delerek Sırbistan'a petrol satıyordu. Rehine bunalımı döneminde petrol karşılığında İran'a roket yönlendirme sistemleri satan Marc Rich, Irak ambargosunu da delerek Irak petrolünü pazarlamıştı. ABD, İspanya, İsrail vatandaşı olan, Jamaika, İngiltere, Doğu Avrupa ülkelerinde, Sovyetler Birliği'nde ve İsrail'de yaşayan Marc Rich, metal borsasının en önemli aktörüdür. Romanya'da rafineri sahibidir, merkez büroları İspanya'da, fabrikaları Avustralya, Sardunya ve Batı Virginia'dadır. Nikel, kurşun, çinko, kalay, krom magnezyum, bakır ve kömür piyasasına egemendir. Türkiye'de Rich'in ticari ilişkilerinde önemli bir yer tutar. Türkiye'den ABD'ne krom ihracatı Marc Rich'in şirketlerince yapılır. Petrol, gaz, çinko, krom vb. ticaretini İsviçre adresli Glencore şirketi ve bağlılarınca gerçekleştirilir. Glencore şirketinin %71 hissesi Marc Rich’e 316 W. Engdahl, "The Secret Financial Netvvork Behind "VVİzard" George Soros," EIR Special Report, s.32-38 317Wall Street Journal, May 13, 1993. 318 M. Dobbs, "Rich Made His Fortune by Breaking the Rulse" Washington Post Foreign Service, March 13, 2001,A01. 319 "Marc Rich Ally Seeks Meeting on N.Y. Taxes" The Washington Post, March 4, 2001, A02 320 M. D. Rich, 1966 yılında İngiliz ayakkabı fabrikatörü E. Eisenberg'in kızı Denişe Eisenberg ile evlenmişti. Martin Kattle, "Clinton defiant as FBI opens inquiry" Washington, Guardian, Feb. 16, 2001.aittir.[321 / 322 /323] İsrail devlet yönetimi Rich'in arkasındadır. Zamanın İsrail Başbakanı Ehud Barak, Rich bağışlansın diye, Clinîon'a iki kez telefon eder. MOSSAD başkanı Shabtai Shavit ise başkana bir mektup göndererek, Rich'in geniş ilişkileriyle, önemli işler başardığını belirtir. İsrail'deki vakıflar da geri kalmazlar ve ABD Başkanı'na mektup yollarlar. Telaviv'deki "Marc Rich Foundation" adlı vakfı ve "The Movement For Quality Government" adlı kuruluşu, Michael Herzog yönetmektedir. Michael Herzog, Ehud Barak’ın hükümet sekreteri Yitzhak Herzog'un eşiydi. Yitzhak Herzog ise eski devlet başkanı Chami Herzog'un oğludur. Chami Herzog, Çin ve Kazakistan gezilerini Shaul Eisenberg'in özel uçağıyla yapacak denli yakın ilişkiler içindedir.[324] Ayrıntılar bunaltıcı olmakla birlikte, Türkiye'ye dek gelip, 'açıklık' ve 'ahlaklı yönetim önerenlerin niteliğini bilmek bakımından önemli olmalı. Bu nedenle küçük bir ayrıntı daha eklemek gerekiyor. FBI ve Interpol tarafından aranan en önemli adam konumunda bulunan Marc Rich'in eşi, ABD'de ünlüdür.[325] Denise (Eisenberg) Rich, bir yandan Sister Sledge, Bette Midler, Celin Dion gibi şarkıcılara güfte yazarken, öte yandan Akev'den de ayağını kesmemiştir. Manhattan ve Akev (Whitehouse) sosyetesinin seçkinlerinden Denise Eisenberg Rich, Demokratik Parti'ye 500.000 doların üstünde, Hillary Rodham Clinton'un Başkanlık Kütüphanesi projesine ise 450.000 dolar katkıda bulunmuştur. Bu arada Hillary Clinton'ın, senatörlük seçimlerini kazandıktan kısa bir süre sonra teşekkür etmek ve İsrail'e desteğini göstermek üzere Telaviv'e gittiğini anımsamalı. [326] Öte yandan, Marc Rich'in avukatı ve lobicisi Jack Quinn de önceleri Akev müşavirliği ve daha sonra da Clinton'un yardımcısı olan ve 2001 sonunda AD başkanlığı seçimini kıl payı farkla kaçıran Al Gore' un personel şefliğini yapmıştır. 321 Marc David Rich 1934'de Belçika'da doğdu,. Ailesi önce Vichy (Fransa)'ye, daha sonra (1941) ABD'de Kansas City'ye oradan da New York'a göçtü. 1974'de Philip Brothers ile isviçre'de bir şirket kurdular. 1970-!980'lerde büyük kazançlar elde ettiler. Sivil örgütlere, yardım ve kültürel kuruluşlara 100 milyon dolara yakın bağışlarda bulundular. David Ruppe, ABC News.com 010207 322 M. Mustafa Çınkı, "Kromun IMF, DTÖ Kıskacında Özelleştirmeye Kadar Uzanan Kanlı Öyküsü," Müdafaa-i Hukuk, Mayıs 2002, Sayı:45, s.59. 323 Marc Rich, Glancore'daki hisselerini 2001 yılında sattı. ' Kaliteli Hhükümet Hareketi 324 Barry Chamish, "Another Crooled May Save The Day", Rense, 12-07-2000 325 Marc Rich ve Denise Eisenberg, kaçaklık dönemleri başlayınca 1993'de boşanmışlardır. 326 Martin Kattle, Washington, Guardian, Feb. 16. 2001.Bunca yararlı ilişkilerden sonra, hem İspanya, hem de İsviçre vatandaşı olan Marc David Rich ve suç ortağı Pincus Green (Pinky), Clinton başkanlıktan ayrılmadan önce bağışlanan 141 kişi arasına girerler. Ne ki, Rich, başkanların bağışladığı ne ilk ne de son kişidir.[327 /328 /329] Rich'in adı gibi zengin ilişkilerinden ve "şok terapi" operasyonlarından yararlanan ikinci ünlüye geçebiliriz. İkinci dost Shaul Eisenberg, Özbekistan'da tekstil işine girer. Özbek yönetimi işin içeriğini ayrımsayınca, Eisenberg'e yasak koyar. EIR'de yazan Eighdal, bu yasaklama sonucunda, MOSSAD'ın Orta Asya planlarının büyük darbe aldığını belirtmektedir.[330] Eisenberg, oldukça deneyimlidir. Kore'de 1961 hükümet darbesinden sonra, diktatör olan Park, 'temiz toplum' için gerekli işleri bitirir bitirmez, iki numaralı darbeci General Kim Jong Pil, K-CIA (Korean CIA)'yi kurar. Sıra, kirli işlere gelmiştir. Yeni yönetimin has adamları, Unification Family tarikatının kurucusu Sung Myung Moon ve ABD'de yönetimle rüşvetli ilişkiler kurup para sızdıracak olan Tonsung Park'tır.[331] Shaul Eisenberg, Japon sermayedarlarıyla da işbirliğine girişen Kim Jong Pil için arabuluculuk yapar. Hem şirketler, hem K.J. Pil. hem de Eisenberg kazanır. 1979'da Çin ile İsrailli silah üreticileri arasında ilk ilişkiyi de Shaul Eisenberg kurmuştur. İsrail 1990'da, Orta Asya'ya Shaul Eisenberg ile girer. Shaul Nehemiah Eisenberg, Polonya'da doğmuş, daha sonra Şanghay'a, oradan da Japonya'ya gitmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti ile de iyi ilişkiler kuran Eisenberg, bir Japon ailesiyle geliştirdiği ilişkilerle ticari yaşamda hızla yükselmiş; Kore'de çimento ve kimyasal fabrikalarına, Şili'de madenlere sahip olurken, Orta Amerika'da yoğun ticari ilişkiler geliştirmiştir. 1968'de İsrail'e dönünce, "Eisenberg yasası" da denilen kararlarla Eisenberg'e "vergi bağışıklığı" tanınmıştır. İsrail iktisadi yaşamında dal budak salan Eisenberg, silah ticaretinde yoğunlaşmıştır.[332] Gücü öylesine yükselmiştir ki, hem Çin ile hem de Suudi Arabistan ile silah ticareti yapabilmiştir. Onun bu başarısında ve 327 "Taking Liberties: Money, Mossad and March Rich" Caq, April-June 2001,70(49) 328 Bid to Win Pardon for Rich Detailed" Washington Post, March 24, 2001, A08 329 Robert Scheer, "Many a U.S. President Pays the Pardon Piper" National Column, Los Angeles Times, March 6, 2001 330 1992 sonunda Eisenberg'in girişimleriyle ABD-israil ortak pamuk üretimi projesi için 400 milyon dolar kredi sağlanır. Barry Chamish, a.g.y 331 Unification Church'ün başlangıçtaki adı "Unified Family (Birlemiş Aile)"dir. 332 Çin'den Suudi Arabistan'a füze satışına İsrail yardımcı oldu. Israel Foreign Affairs, Dec. 198T6eo aktaran Andrew and Leslie Cockburn, Dangerous Liaison, s. 13, 362. egemenliğinde MOSSAD'dan transfer edilen elemanların yararı olmuştur kuşkusuz. 13 yılını İran'da geçiren, Irak'ta Kürt isyanını örgütleyen, CIA ile üst düzey ilişkileri yürüten, ABD başkanları ile doğrudan görüşebilen ünlü MOSSAD elemanı David Kimche, 1985'de Shaul Nehemiah Eisenberg'in Telaviv'deki Asia House adlı holding şirketinin temsilcisi olmuştur. Aynı şirkette 1968-1973 arasında Mossad yöneticiliği yapan Zvi Zamir ile İsrail iç güvenlik örgütü Shin Beth'in yöneticisi Amos Manor da çalışmıştır. Ne ki, Eisenberg ile çalışanların en ünlüsü Abraham Bendor'dur. İsrail için hassas teknolojik bilgi istihbaratı yapan gizli kuruluş LAKAM adına "Department of Electronics-Israel" elemanı maskesiyle çalışan Abraham Bendor, İsrail iç güvenlik örgütü Shin Beth'in yöneticiliğinden emekli olduktan sonra Eisenberg ile çalışmaya başlamıştır.[333 /334] Şimdi yeniden Rusya'ya dönüp "demokrasi" ağına koşut olarak geliştirilen ilginç ilişkilerden bir örneğe değinebiliriz. 

ULUSAL SİSTEMLER KENDİLİĞİNDEN ÇÖKMEZ 
Rusya'da işler ve ilişkiler şok terapiyle sınırlı kalmaz. Bir devleti yönlendirmenin en güvenli yolu o devlete kadrolar yetiştirmektir. Soros, Rus medyasını, eğitimini, araştırma merkezlerini ve bilim odaklarını parayla destekler. "Lise ve üniversite düzeyinde eğitim dönüştürülmesi" için 250 milyon dolar yatırır; ISF (Int. Science Fdn. / Uluslararası Bilim Vakfı) için 100 milyon dolar verir.[335] FSK (Rus Federal Karşı İstihbarat Sevisi) Soros'u bir "espiyonaj" örgütü kurmakla suçlamakta; Ford ve Heritage vakıflarından, Harvard, Duke ve Columbia üniversitelerinden yardım 333 LAKAM'ın elemanları arasında "Dirty Rafi" olarak da bilinen kişi Rafael Eitan'dır. LAKAM istasyon şefi Eitan, Pensylvania'daki nükleer maddeler sanayisi NUMEC'e casus olarak sızmıştır. Daha sonra yapılan soruşturmalarda bu tesisten önemli miktarda zenginleştirilmiş uranyumun kaybolduğu saptanmıştır. Eitan 1970'lerin ortalarında Ariel Sharon, Başbakanlık güvenlik danışmanı olunca onun yardımcılığı görevini üstlendi. Daha sonra LAKAM başkanlığı da yapan Eitan, Lübnan Falanjistlerini desteklemesiyle ünlenmiştir. (Yedio Aharanot, 13/3/87, Hoalam Ha'zeh, 19/8/87 ve Ha'aretz, 1/3/85'den aktaran Cockburn, s.85,92,202.) Eitan, 1980-89 arasında görev yaptığı Beyrut'ta T.C istihbarat kurumu MİT görevlisi Hiram Abas da görev yapmıştır. (Soner Yalçın- Bay Pipo) 334 Merkezi Telaviv'de bulunan büyük holding şirketinin sahibi olan Eisenberg, Mart 1997'de Pekin'de ölmüştür. Ed Blanche, "Israel And Turkey Look To Extend Their Influence Into Central Asia" Jane's Intelligence Revievv, August 2001 335 "Irina Deznhina, 'US Non-proft Foundations in Russia, Impact on Research and Education' "http ://216.239.37.100/search/?q=cache:stjlnD85ZHYC ve jlui.edu/~istr/conferences/dublin/vvorkingpapers/denhina' dan aktaran Heather Cottin, "George Soros, Imperial Wizard" CAQ, Number 74 Fail 2002, s.3. gördüğünü ileri sürmektedir. FSK'ya göre Soros, 50.000 bilimciye ödeme yapmakta ve böylece bilimsel ve teknolojik gelişmeleri denetimi altına almaktadır.[336 /337] İş, salt yardım ve yönlendirmeyle sınırlı kalmıyor. 1995'de, ABD Dışişleri operatörü Fred Cuny'nin Çeçenistan olaylarına karıştığı saptanır. Cuny, ABD çıkarlarıyla sıkıca bağlı olan çatışma bölgelerinde çalışmıştır. Cuny'nin ayrıca Soros adına da sözleşmeli olarak çalıştığı ileri sürülmektedir.[338] Rus yeni tür sermayedarlarından Boris Berezovsky "Birkaç yıl önce George Soros'un CIA ajanı olduğunu duydum" diyerek Soros'un ilişkilerine bir başka boyut eklemektedir.[339] Soros'un "şok terapi" işlerinde aktör olarak adını verdiği adamlardan Fischer, Türkiye'ye yabancı değildir. Türkçe yayın yapan, ülkelerde açık bilgilendirme ağı kurucusu televizyonlarda, sınırsız özgürlük düşüncesini yayan ultra-liberal iktisatçılar, Fischer'den 'arkadaşımız' diye söz ederler; Fischer ile mektuplaştıklarını açıklamaktan çekinmezler. Yeni yeni, "açık toplum" olan, her şeyini para piyasasına emanet etmiş, plan ve programlı üretimi unutmuş, serbest piyasa oyuncularının "vur-kaç" hünerlerinden habersiz ülkelerde, bu tür oyuna, "iktisadi kriz" deyip geçerler. Oyuna gelenlerin ulusal paraları, beş para etmez olur; sanayi ve ticaret yıkılır. Tayvan'da, Endonezya'da, Meksika'da, Arjantin'de, Malezya'da oynanır bu oyun. Ne ilginç rastlantıdır ki, ülkelerin ulusal piyasaları yıkılırken, yolsuzluk savları yükselir, etnik ve dinsel sürtüşmeler çatışmalara döner ve "project democracy" yollarında, para krallarının yenidünya düzenine uyumlu yönetimler oluşur. Medya diliyle, 'smart boys (parlak çocuklar)' olarak nitelenenlerin, derinden derine piyasa değerlendirmeleri yapanların, "vur-kaç'" özgürlüğünü, "devlet küçülsün" ya da "yolsuzluklar önlensin" gibi, sade suya tirit, bilgiççe değerlendirmelerle sundukları yayınlarda yer almayan işleyişin adımları yalın ve basittir: 1. Mega-Banker olarak pohpohlanmış Soros ve yandaşları, hisse/tahvil almaya başlar. Onun bir şeyler bildiğinden emin olan ötekiler de izlerinden gider. Bu arada, dış sermayeli televizyonlar her yarım saatte bir piyasa haberi geçerken, yorumlarını da eksik 336 FSK Suspects Financing of Espionagc on Russia's Territory," AP wire, January 18, 1995'den aktaran Heather Cottin, a.g.y. s.3,7. 337 David Hoffrnan, "Proliferation Parties Gives Russia a Fractured Democratic System," Washington Post, Oct. 1,1995'ten aktaran Heather Cottin.a.g.y. s.3, 7. 338 Allan Turner, "Looking For Trouble" Houston Chronicle, May 28, 1995, p. El; Kim Masters, "Where is Fred Cuny," Washington Post, June 19, 1995, p. D1'den Heather ottin, a.g.y. s.3, 7. 339 Los Angeles Times, Nov. 24, 1994, p. A55'den aktaran Cockburn, a.g.y, s.3, 7. etmezler. 2. Gelirleri daralmış olan küçük yatırımcılar alışa geçerler. Medya "piyasalar hareketlendi, hükümetin şu, IMF'nin bu anlaşması sonuçlanıyor" propagandasını yükseltir. Fiyatlar ve alışlar daha da yükselir. 3. "vur ve kaç" bankerleri, ikincilere satarlar ve katlayarak kazanırlar. 4. "Vur ve kaç" operatörü, topladığı parayı dolara çevirir ve aracı bankasından ülke sınırları dışına çıkarır. Para, yıkılacak yeni bir piyasa, altüst edilecek bir ulusal pazara yönelir. 5. IMF ülkeye gelir, tıpkı Soros'un buyurduğu gibi,"devleti küçültün" der. Ulusal üretim boğulur. Dış borç taksitlerinin tahsili için para piyasasının, güvensizlik ortamında ağır yaralar almış banka düzeninin, yani toplam olarak devlet düzeninin sürdürülebilmesi için, yeni borçlanma olanakları için yeşil ışık beklenir. 6. Yeşil ışık, tıpkı Soros'un buyurduğu gibi siyasal isteklere bağlanır. Buna direnecek yönetimler varsa, demokratik ve liberal (!) ortam hazırlanarak yıkılır. 7. Yıkıma uğratılan ülkeye dönülür. Yıkılan iktisadi ortamda, birdenbire değer yitiren şirket hisseleri, hammaddeler, ihraç ürünleri bir-iki misli değerlenmiş olan dolar karşılığında satın alınır. [340] İşlerin güvenlik içinde yürütülmesi için, iki koşulun yerine gelmesi gerekiyor. İlki, geniş bir bilgi ağından ince bilgilerin toplanması. İkincisi, yapılan işlerin şöyle ya da böyle sert tepkilerle sarsılmaması. Her iki gereksinim ise çok geniş bir dostluk çevresi gerektirir. Geniş çevrenin oluşabilmesi için, akademisyenlerden, hayır dernekleri ve vakıflara, işadamlarından bankacılara, insan hakları gruplarından siyasal partilere ve doğal olarak sesli-yazılı- görsel yayın ortamına bağlanan bir ağ kurulması zorunludur. Şimdi bu ağın işleyişinin tipik örneklerinden birin olan Malezya operasyonuna kısaca bakmanın sırasıdır. 

AÇILANI VURURLAR 
"Açık toplum" ve IMF'nin serbest piyasa kuralları sürerken, Malezya'da kısa süreli bir işlem sonucu para piyasası çöker. Devlet yönetimi, olayın ayırdına varır, ama iş işten geçmiş, "sıcak para" diye bilimsel ve iktisadi bir ad verilen vurgun para, Malezya'dan yeni vuruşlar için başka ulusal pazarlara yönelmiştir. Parası çöken Malezya yönetimi, dış sermayeye en az bir yıl ülkede kalma koşulu getirir, IMF'den ülkeyi terk etmesini ister. Bu konu ABC televizyonunda görüşülür. ABC-News Nightline programında Ted 340 Scott Thompson, "Profile: George Soros 'Inside-Outside' Job For the Oligarchy" EIR, Aug.24, 2001Koppel soruyor: ''Kolayca anlaşılabilir kavramlar kullanalım. Şimdi siz, Malezya'nın parasını tahrip ederek kazanç elde ettiyseniz, bu durumda (Malezya'dan) alıp götürmüş olmuyor musunuz?" G.Soros, yanıtlıyor: "Tam da öyle değil; çünkü bu benim eylemimin amaçladığı bir sonuç değildir. Ve bir (piyasa) katılımcısı olarak sonuçları hesap etmek benim işim değildir. Bu piyasanın doğasında var." Piyasaları çeşitli açıklamalarla yönlendirip işi bitireceksiniz ve "Ne yapalım ki, bu piyasanın kuralıdır" diyerek işin içinden sıyrılacaksınız. Piyasa oyuncusu için bu son derece olağandır. Ne ki, bir yandan "iyiliksever adam"ı oynarken öte yandan büyük kitlelerin düştüğü durumun da bir açıklaması olmalıdır. Soros, bu çelişkili durumu şu sözlerle açıklıyor: "Para piyasasıyla oynadığınızda sıradan bir işadamının yüzleştiği ahlaksal endişelerin çoğundan kurtulursunuz... Para piyasalarında ahlaksal konularla kendimi meşgul bağlamak zorunda değildim."[341] Açıklamalar, kumar masasına oturan kişinin sorumluluk anlayışına denk düşüyor. Ne ki, kumarbaz kendisine ait olanı yitirir ve kazanan da ancak yitirene ve onun ailesine zarar verir. Oysa para piyasalarında oynayan oyuncunun ahlaksal endişeleri olmayabilir ama büyük kitlelere verdiği zarar kumarbazın verdiği zarardan çok öte sonuçlar doğurur. Soros'a bakılırsa, ulusal paranın çöküşü de Soros'un kazancı da serbest piyasa düzeninin bir sonucudur. Bir ülkenin ulusal iktisadı yıkılmış, parası yerle bir olmuş; milyonlarca kişi işsiz kalmış, ulusal devletin borçları bir anda katlanmış, çocuklar yoksulluk yükünün altında ezilmiş, ülkede etnik sürtüşme başlamış, kimin umurunda? Malezya'daki "vur-kaç" işini, kendi "açık toplum" ahlakına yakışır biçimde açıklayan Soros, Türkiye'ye gelecek ve bunca ticaret kokan sözünü unutup, "Malezya'daki ekonomik çöküntüden, Mahathir'in söylediği gibi siz mi sorumlusunuz?" sorusuna, "Hayır bu Malezya yönetiminin suçudur" diyerek; karşısındakinin nabzına göre şerbet verecektir.[342] bu yaklaşım çok doğal, çünkü adamın adı "speculator"e çıkmış. George Soros 1997'de Tayland iktisadını çökertmekle suçlandığında bir eylemcinin " Biz George Soros'u bir tür Drakula olarak değerlendiriyoruz. O halkın kanını emmektedir" sözleri ilk bakışta abartılı gibi görünse de Soros'un para piyasalarında oynamakla ahlaksal özgürlük arasındaki ilişki üstüne yaptığı 341 Soros on Soros, p. 111' den aktaran Heather Cottin, caq, Fail 2002, 74, p.2 342 Entelektüel Bakış, Şahin Alpay, CNN, 3 Mart 2002, Saat: 12.30-13.00açıklamasına bir başka derinlik getiriyor.[343] Aslında, Soros'a şükran duyulmalı. Üçüncü ülkelerde, "vurkaç" düzenine "küreselleşme" ya da "serbest piyasa ekonomisi" diyerek bilimsel kılıflar üreten liberallerin, yeni düzencilerin, "London Schooi of Economics" eğitimli dünya bankası memurlarının, vakıf ve "think tank" uzmanlarının saatler süren gevezelikleri yanında, Soros'un sözleri daha anlamlı, daha açık ve yaptığı işe uygundur. Kısaca, gerekiyorsa vurulacaktır.. 

SOROS'UN MİLYON DOLARIYLA DARBE 
Bu arada, IMF'nin sınır dışı edildiği Malezya'da kampanya başlar. Devlet yönetiminin en uç noktalara dek yolsuzluğa battığı ilan edilir. Liberal bir gazete çıkmaya başlar. Gazete, "temiz toplum-açık toplum" kampanyası açar. Şiddet gösterileri yükselir. Yönetim, iktisadi düzeni rayına oturtmaya çabalarken, gazeteden kışkırtıcı yayınların durdurulması istenir. Gazete kışkırtmayı sürdürür. Gazete yöneticisi gözaltına alınır.[344] İstenen olmuştur. Bilumum NGO'lar harekete geçerler. Para kaynağının % 44'ünü A.B'den, geri kalanını Soros Vakfı, Ford Vakfı gibi sınır tanımayan "sivil" örgütlerden alan RSF (Sınır Tanımayan Gazeteciler) örgütü, Mahathir Bin Muhammed'i diktatör olarak ilan eder. Aynı NGO'lar, bizdeki adlarıyla "STÖ"ler, Malezya'nın soyulmasına, iktisadi düzenin 'vur ve kaç' işleriyle sarsılmasına ses etmemiştir. Bu arada, iyi günlerde Malezya ile işbirliği gösterileri yapmaktan, geri kalmamış olan Türkiye'nin ünlü İslamcılarından, protonculardan bir tekinin bile sesi çıkmaz! [345] En önemli açıklamayı da Malezya yönetimi yapar: içerdeki muhalefet yayınlarının Soros'tan gelen parayla desteklendiğini açıklar. [346] George Soros ise Başbakan Mahathir Bin Muhammed'i Nazilikle suçlar. Malezya, vurulan bir açık toplum örneğidir. Oysa Peru, hem para ile hem de örtülü "demokrasi" oyunuyla vurulması gereken bir ülkedir. Türkiye'de ABD ve IMF politikalarına muhalif yazarlar, 2002 baharında Venezüella' da yaşananlara ilgi göstermişlerdi". Bu ilginin ana nedeni oradaki darbenin Türkiye'de yaşananlara benzeyebileceği düşüncesiydi. Oysa Venezüella darbesini 343 Heather Cottin, a.g.y, 344 C.S. Monitör, March 13, 2001 345 Malezya operasyonunun iktisadi boyutu için bk. Güven Sak - Fatih Özatay, "Dünyada ve Türkiye'de Kriz" Radikal, 19-23 Mart 2001 346 Soros, Öpen Society-Yugoslavia (merkezi:önce Priştina , sonra Belgrad ve Karadağ) aracılığıyla "bilgi," "sanat ve kültür," "eğitim" ve "gençlik" projeleriyle 1998'de muhalefete 14,8 Milyon Dolar bağışlamıştır. Caq, Spring-Summer 1999, 67 (65)anlayabilmek için iki yıl öncesine dönüp, Peru'ya bakmak gerekiyor. Peru devlet başkanı Alberto Fujimori, iktisadı düzelttikçe, uyuşturucu trafiğinin üstüne gittikçe, "diktatör" olarak ilan edilir. Lüksemburg ve Lugano'dan Hollanda Antilleri ne uzanan bankalarbankerler-serbest piyasa oyuncuları ağının içinde cirit atanlar, bazı ulus devletlerin "açık toplum" olmamalarını ve üstüne üstlük iktisadi yapılarını istikrara kavuşturmalarını bağışlamazlardı. Öyleyse Peru'ya demokratik(l) dış müdahale gerekirdi. Zaten demokrasi dediğiniz nedir ki?! Her türlü paranın, sonsuz özgürlük içinde, hiçbir kısıtlamaya uyulmaksızın dolaştırılması değil mi?! 2000 yılının Nisan-Aralık ayları arasında olup bitenleri kısaca bir gözden geçirmekte yarar var. Nisan 2000'de, Peru'da devlet başkanlığı seçimi birinci turunda Fujimori oyların yüzde ellisinden fazlasını alınca, ABD'nin desteklediği Toledo Alejandro, seçimlere hile karıştırıldığını ileri sürer ve seçimlerin ertelenmesini ister. Nedense ABD destekliler, harcanan onca emeğe, paraya ve ABD NGO desteğine karşın hemen seçimlerin ertelenmesini isteyerek kargaşa yaratmaya çalışırlar. Tıpkı Nikaragua'da olduğu gibi. Alejandro'nun çağrısına, ABD ve onu destekleyen Panama, Costa Rica ve Kanada'dan destek gelir. Peru'da seçimlerin ikinci turu, 28 Mayıs 2000'de yapılacaktır. Peru devleti, seçimlerde hile olmadığında direnir ve seçimlerin gözlenmesini ister. İşte bu anda, bizim "project democracy" müteahhitleri devreye girer. Carter Center, NDI, Avrupa Birliği ve öteki NGO'lar seçimlere gözlemci göndermeyeceklerini açıklayarak kitleyi kışkırtmayı denerler. Seçimler tüm engellemelere karşın, yapılır ve Fujimori, oyların % 50'den fazlasını alarak yeniden devlet başkanı olur. Oysa ABD, kendi demokrasisini getirmeye kararlıdır ve yenilgiyi asla kabullenmez. OAS (Güney Amerika Örgütü) toplantıya çağırılır. George Soros'a yakınlığıyla tanınan, Gözlem Heyeti Başkanı Eduardo Stein'in Peru aleyhine yaptığı açıklamaları işe yaramaz. Meksika, Brezilya ve Uruguay temsilcileri, Peru'nun içişlerine karışmayacaklarını, "küresel" birtakım örgütlerin egemen devletlerin kurumlarının yerini alamayacağını açıklarlar. Daha sonra ortaya çıkacaktır ki, George Soros, Peru'da iç karışıklık yaratmak isteyen Harvard'da yetiştirilmiş Aiejandro Toledo'ya bir milyon dolar vermiştir. Soros ile Toledo arasındaki parasal anlaşma, ABD Dışişleri Bakanı Madleine Albright'ın Polonya'da düzenlettiği "Towards a Community of Democracies" ile Soros'un "World Forum on Democracy" uluslararası konferansları sırasında yapılmış. [347] İşte bu konferanslar sırasında, Peru'ya demokrasi getirmek 347 Bu konferanslara ARI Hareketi (Derneği) Başkanı K. Köprülü de katılmıştı. EIR, Highlights-Peru Election Shock, Lima, Apıil 23, 2001üzere, Toledo'nun seçim kampanyası şefi Alvaro Vargas Liosa, George Soros ile Toledo'yu buluşturmuş ve o anlaşma yapılmıştır. Ne ki, Soros'un Toledo'ya demokrasi ve 'açık toplum' yararına, güvenmesinin bir özel yanı daha var mıydı? Toledo, bu güvene layık bir kişidir. 1980-1985 arasında bakanlık yapmış olan Toledo, Dünya Bankası'nda çalışmış ve daha da önemlisi, Peru Ulusal Bankası'nın başdanışmanlığı görevinde bulunmuştu.. Peru'da yinelenen seçimlerin ardından, Haziran 2000'de, başkent Lima'da Toledo destekçilerinin, "Dört Köşeden Yürüyüş" adı verilen gösterileri başlar. Binalar yakılır, kargaşada insanlar ölür.348 Ortalık bir türlü durulmaz, kargaşa bitmez. Fujimori aleyhinde yolsuzluk suçlamalarıyla bezenmiş, uyuşturucu trafiğine ortaklık savlarıyla süslenmiş yaygın kampanya başlatılır. Alberto Fujimori, 1935'de Peru'da doğmuştur. Babası, 1920'de Japonya'dan göçen bir pamuk işçisidir. Fujimori, matematik profesörü olmuş ve ziraat fakültesi dekanlığı yapmıştır. 1990'da, üniversite rektörlüğü sırasında, devlet başkanlığına seçilmiştir. Fujimori, bölgedeki uyuşturucu mafyasına göz açtırmamaya kararlıdır. Koka üretimini azaltırken, tarım üretimini artırmıştır. İktisadi bunalımla ilişiksiz yaşamayı beceren, Güney Amerika'nın tek ülkesini yönetmektedir. Kokain mafyasını ezmiş, % 7.650'lik enflasyonu % 37'ye düşürmüştür. Alberto Fujimori'nin asıl suçu, "Tupac Amaru" gerillalarının denetimindeki koka vadisinde, tarım programları uygulayarak, koka üretimini azaltması ve koka parasının dolaşımına izin vermemesidir.[348] Fujimori'nin bir büyük hatası da uyuşturucu ve teröre karşı savaşta yetkilendirdiği ve özel kuvvetlerin yönetimini teslim ettiği Montesino'ya fazlaca güvenmesidir. Montesino başlangıçta koka kaçakçılığıyla savaşmış; ama daha sonraları rüşvet almış, koka ve silah ticaretine göz yummuştur. Fujimori, son büyük hatayı Ağustos 2000'de yapar. Ürdün'den Kolombiya'ya silah götüren gemiye el koymakla kalmaz, bir de bunu ilan eder ve soruşturma görevini Montesino'ya verir. İşte o anda (14 Eylül 2000) medyaya bir video ulaştırılır. Görüntülerde Montesino, meclis başkanlığı seçiminde taraf değiştirmesi için bir üyeye, 15.000 dolar rüşvet önermektedir.[349] "Temiz toplum" kampanyası yeniden canlandırılır. Fujimori, ülkeyi terk ederek, istifasını gönderir. Aylar sonra, Toledo'nun yandaşlarından Robinson Rivadeneyra, silah taşıma işinin CIA'in onayıyla gerçekleştirildiğini ve ABD'nin Kolombiya'ya karışma planının bir parçası olduğunu açıklayacaktır. Toledo, 2001 başlarında, Davos'ta Soros'la buluşur. İşte ne 348 "Fujimori Victory is Strategic" Washington Insıder, Vol. 10, no. 23, June 8, 2000. 349 The Rise and Fail of Alberto Fujimori, www.ex.ac.ukolursa ondan sonra olur. Vargas Liosa, Toledo'dan ayrılır ve Peruvian televizyonunun "The sniper" adlı programına çıkarak, Soros ile Toledo arasındaki bir milyon dolarlık ilişkiyi açıklar. Ojo gazetesinin manşetindeki, "Marihuanayı yasallaştırması için Bir Milyon Dolarlık Destek" sözlerindeki ince politika neydi? Bu sözler Türkiye'deki gibi, Soros'u yere göğe sığdıramayan manşetlere benzemiyordu. Bunun bir mesaj olduğu kısa bir süre sonra anlaşılacaktı. Artık işler yoluna girecek, Haziran 2001 seçimlerini, küçük bir farkla Toledo kazanacaktır.[350] Yalnız Toledo mu kazanır? Elbette kazanamaz. Kazanan, serbest piyasadır, IMF'dir ve ABD'nin organize tüccarlarıdır. Maksat 'demokrasi' ve 'açık toplum' yaratmaktır. Özetle: Dolar yatırırsın ve ulusal para politikalarını IMF'ye bağlarsın. Uyuşturucu parası kıyı bankalarından akarken, serbest piyasanın nimetlerinden yararlanan "hit and run (vur-kaç)" operasyonları sonrasında, Peru'nun kaynaklarını ele geçirmeyi başarırsın. Bu arada, Kolombiya'ya, OPEC üyesi Venezüella’ya müdahaleye hazırlanırsın. Bu öyküde ilginç bir rol üstlendiği belli olan şu Alvaro Vargas Liosa'yı biraz daha tanıyalım. Alvaro, ünlü yazar Mario Vargas Liosa’nın oğludur. Mario Vargas Liosa, Trilateral Komisyon'un yazarı olarak da tanınmaktadır. Mario Vargas, Alberto Fujimori ile aynı dönemde politikaya sokulur. Onun 1990 seçimlerine katılma nedeniyse oldukça ilginçtir. Vargas, zamanın devlet başkanı Alan Garcia'nın devlet bankalarının özelleştirilmesine engel olmasına tepki duyduğundan seçime girer. Baba, Vargas Liosa, Mont Pelerin Society'nin temsilcisidir. Mont Pelerin Society'i anımsamak gerekirse, Londra aristokratlarını, bankerlerini, ultra-liberal teorinin yaratıcısı, ultra liberalizm okulu LSE (London School of Economistide George Soros ve benzerlerinin yetiştirmiş olan Karl Pope'u ve Hayek'i, Amerikan liberallerini, bu arada Society'nin Amerikan kanadındaki liberallerden ödüllü, Türkiyeli liberal düşüncelileri de görmek gerekiyor. Bu işlerin aslına bakılırsa; sınır-zaman-zemin tanımayan "project democracy" ile 'baba - oğul demokrasisi' ve Soros - açık toplum -kargaşa - kokain - mafya -medeniyetler savaşı- medeniyetler arası diyalog -din ve ifade hürriyeti - mozaik kültürü - petrol ve gaz egemenliği sarmalında roller gereğince dağıtılmaktadır. Toledo, başkan olmasına olmuştur ama, ABD'ye de, yıllar sonra, Orta ve Güney Amerika'ya sözde güvenlik adına müdahalenin yolunu açılmıştır. Müdahalecinin sabrı yoktur. George Walker Bush Jr., Lima'ya konuk olmaya karar verir. Gezi yaklaşırken, Lima'da ABD elçiliği yakınında bir araç havaya uçtu. Sonuç, 9 ölü, 40 yaralı... George Walker Bush Jr., demeç verir: "Hayır, iki parça terörist, bizi yapmamız gerekeni yapmaktan ve yarı küredeki (Latin Amerika) 350 dostluğumuzu geliştirmekten alıkoyamayacaktır.. Gideceğime dair bahse girer misiniz?"[351] Ah şu 'bir numaralı tehdit' teröristleri yok mu, ya! Peru'da ise halk, Bush'un tehditlerine aldıracak gibi değildir. Toledo, iktidara gelir gelmez, ABD para oyuncularının isteğine uyarak Pedro Pablo Koczynski'yi iktisattan sorumlu bakan yapmıştır. Özelleştirme furyası başlar. En karlı olan en iyi özelleştirmedir. İki su-elektrik üretim merkezi özelleştirilir. Madenler özelleştirilir. Zamlar zamları kovalar. Ne ki, Perulular işin ayırdına varırlar. "Project democracy" operatörleri içerden sivillerle kendilerine çok yandaş örgütlemiştir ama yetmez. Türkiye'dekinin aksine, sendikalar "sivil" maskeli iç ihanete kapılmaz. Genel grev başlar, halk ayaklanır. ABD'den danışmanlar, uzmanlar ne tür tehdit ederlerse etsinler, halkın öfkesi yatışmaz. Toledo, olağanüstü durum ilan eder; halk eylemlerini bastırması için orduya emir verir. Komutanlar bu emri dinlemez. Sonra mı? Evet sonra, Toledo geri adım atar; özelleştirmeyi durdurur. Başbakan Roberto Danino, Dışişleri Bakanı Diego Garcia Sayan ve ABD para oyuncularının, Dünya Bankası'nın ve IMF'nin adamı Pedro Pablo Koczynski (PPK) zorunlu olarak istifa ederler.[352] Görüldüğü gibi, ABD Dışişleri, Project Democracy operatörleri ve George'lar kazanıyor. Kazanan kazanırken, acılar ve ölümler, mazlumların yanına kâr kalıyor. Batı'nın "siyasal etik"ine düşkün olmayanların anlayamayacağı, "fırıldak adam" işleri bunlar. Benzetmek gibi olmasın, ama olaylar bize pek tanıdık geliyor. Hani George Soros, İstanbul'a dek gelip, Avrupa Üniversitesi anlaşmasını imzaladıktan sonra, "Sosyal devlet derseniz, ekonominiz yıkılır. (..) Kürt sorununu çözmelisiniz! (..) Türkiye asker ihraç etmelidir, vs." demişti de... Dünya bankasından transfer edilmiş taklitlerini bırakıp, açıksözlü ve açık 'toplumcu' George'a kulak vermekte sonsuz yarar var! 

ULUS DEVLETLER HEMEN YIKILMALIDIR 
Soros, yoktan varolmuş bir dahi midir? Yoksa, CNN'in Türkçe yayınında Ş. Alpay'ın belirttiği gibi, New York'ta garsonluk yaparak mı yükselmiştir? Yanıtları aramak gerekiyor. Avrupa'nın aristokratları ve hanedanları, erklerini yitirmiş 351 Juan Forero, "Reeling From Blast, Peru Prepares for a Visit From Bush" New York Times, 22-03-2002. Bu arada, Vargas, deyince anımsadık ki, bu sarmala bilerek ya da bilmeyerek hizmet edenlerin, Nobel barış-edebiyat ödülü almaları büyük olasılıktır. Çünkü, Nobel, yeni kolonicileri görmezden gelen, eksantrikegzotik- mozaik yazarlarını pek sever. Nobel'i alması için gerekli düğmelere bastıranların, o Nobel olmazsa, öteki Nobel'i almaları kesindir. 352 Valerie Rush, "Wall Street Takes a Hit in Peru, As Anti-Privatization Spreads" EIR, August 2, 2002görünmektedirler. Ama onlar, dünya egemenliklerini, açıktan görünmeyen, özel parasal çıkar ilişkileriyle, siyasal bağlantılarla birbirine kenetlenmiş yönetim düzeniyle sürdürürler. İşin odağında Londra bankerlerinin oluşturdukları : "Isles Club" bulunur. Kulübün en büyük üyesi Rothschild ailesidir. Soros, işte bu ailenin elinde piyasacı olmuştur. Oysa Soros, sermayesinin kaynağını ilginç bir öyküyle anlatmaktadır. 1944'de, Budapeşte'de, Nazi işgali başlayınca, Tivador Soros "Oğlum" der, "işgal yasadışıdır. Şimdi olağan (yasal) kurallar işlemez." Ve baba Soros, sahte kimlikler düzenler ve Tarım bakanlığındaki görevliye rüşvet vererek George'u işe sokar. Nazilerin bakanlığındaki bu yönetici, Nazilerce toplama kamplarına götürülen Yahudilerin mallarına el koymakla görevlidir. Jonas Kis adına düzenlenmiş bir kimlikle işe başlayan George, ona eşlik eder. "Adam olacak çocuk.." deyişine uygundur bu öykü. Çünkü Soros, Nazilerle çalışırken, daha 14 yaşındadır. Bu noktada, hemen belirtelim ki, Soros severler bu öyküyü beğenmezlerse, kendileri bir öykü üretebilirler.[353 /354] George Soros, 1947'de "London School of Economics" sınıflarında, Britanya Aristokrat Sosyetesi'nin önde geleni Sir Karl Pope ve ülkemizdeki ultra liberallerin de hayranlığını kazanmış olan, Friedrich Von Hayek'ten "açık toplum" düzenini öğrenir. Soros der ki. "milliyetçilik sadece düşmanlığa ve tahribe ve ırkçılığa ve savaşa neden olur." Ona göre, milliyetçiliğin yapıcı bir yöne sahip olması bile olanaksızdır. [355] Öyleyse ulus devlet yıkılmalıdır ve yerini tüm dünyaya egemen olacak bir güce bırakmalıdır. Soros'un çözüm konusunda verdiği tarihsel örnek de yabana atılacak türden değildir. Şöyle der: "19. yüzyılın büyük bölümünde İngiltere’nin çok saygın bir konumu vardı; dünyanın bankacılık, ticaret, gemicilik ve sigorta merkeziydi. Bütün yerküreyi kuşatan koloniler imparatorluğuydu. Herhangi bir sorun çıkan yere gönderebilecek silahlı gemiler filosu besleyebiliyordu. (..) Birleşmiş Milletler'e karşı tepkiler o kadar güçlü ki, onu dünyada huzur ve düzeni sağlayacak bir güç haline getirmektense öldürmemiz daha büyük olasılık."[356] Soros'un anlattıklarından çıkan şudur: " global bir Britanya imparatorluğu ve bir düzen vardı." Soros'a göre, dünya çapında bir düzensizlik vardır ve "sarkaç tam aksi yöne: bırakınız yapsınlar 353 Robert Slater, Soros, ("The Unauthorized Biography, McGraw-Hill" den çeviri,) s 44. 354 Scott Thomson,"Profile: George Soros 'Inside-Outside' Job For the Oligarchy" EIR, Aug. 24, 2001. 355 Robert Slater, a.g.k., s.252. 356 Soros Soros'u anlatıyor, a.g.k. s.124. ilkesine doğru sallanıyor." Bu durumda "Milliyetçiliğin yükselişi büyük olasılıkla silahlı çatışmalarla bağlantılı olacak." Ulusalcı, Soros'a göre milliyetçi diktatörlükler, çatışmaları önleyemezler. Üstelik "Rusya'da olduğu gibi İran ve bir dizi başka ülkede de nükleer silahlar var. Nedense o başka ülkelerin adı yok. Ama Soros, "bu düzenin değiştirilmesi için bir şeyler yapılmasından yanadır.[357] Bu durumda, Britanya imparatorluğunun çağdaş bir türü olarak, yeni bir dünya imparatorluğu, küresel devlet kurulmalı, düzen sağlanmalıdır.[358] Küresel bir açık toplum düzeni kurulacak. Kurulacak da, bu düzeni kim yönetecek? Soros, iki tümcelik yanıtı satırlar ve sayfalar dolusu (böyle dolambaçlı anlatmakta haklıdır, piyasa işleri zarar görebilir) açıklamalarına uygun bir yanıtla sonuçlandırıyor: "Küresel bir açık toplum insanlarla ya da kendi başlarına hareket eden sivil toplum örgütleriyle kurulamaz. Egemen devletlerin işbirliği yapmaları gerekir ve bunun için de politik girişimlere gereksinim vardır. (..) Küresel açık toplumu kurmaya kararlı, benzer düşünceler paylaşan toplumların bir koalisyon kurabilmeleri için böyle bir liderliğe ihtiyacımız vardır."[359] George Soros'un arada bir, ABD ve IMF siyasetini eleştirmesi o denli aldatıcıdır. Zaten ülkelerin para piyasalarını çökertirken, "ne yapalım ticaret işte" denli açıklamalarda bulunan bir "spekülatörün sözlerine inanmak gerekmez. O, dünyaya düzen verecek imparatorluğun adını koymuyor; ama işin asıl sahipleri daha açık davranıyor. "Harvard'da, Kennedy School of Government Rektörü, Clinton'un eski Savunma Bakanı Joseph S. N ye son kitabına şöyle başlıyor: "(..)Roma'dan beri, öteki ulusları bu derece geride bırakan, başka bir ulus olmamıştır! 80'li yıllarda ABD'nin 'emperyal' yayılmacılığı savıyla ün kazanmış olan Paul Kennedy ise işi daha öteye götürüyor: '(..) Ne Pax Britannica, ne Napolyon Fransa'sı, ne II. Felipe İspanya'sı, ne Charlamagne, ne de Roma imparatorluğu, günümüzün ABD hâkimiyeti ile karşılaştırılabilir...' Daha sonra, soğukkanlılıkla diyor ki: '(..) Bu kadar çeşitli alana yayılabilen bir güç hiçbir vakit mevcut olmamıştır!(..)"[360] Bizdeki sivil(!) toplumcuların merkezi sistemi az biraz 357 Soros Soros'u anlatıyor, a.g.k. s.138. 358 Liberal Dergisi( italya 12 Mart 1998)'nde G. Soros ile yapılan görüşmeden aktaran S. Thomson, a.g.y 359 George Soros, Küresel Kapitalizm Krizde, "The Crisis of Global Capitalism, s.190. 360 Attila ilhan, "ABD'nin 'Roma Saplantısı'na Dikkat" Cumhuriyet, 7 Ekim 2002, s.20.anlaşılabilir ama, Soros'un anlattığı çok, çoktan da öte "ultra" uç noktayı göstermiyor mu? Düzen kurucu egemenler, yönetecek; ötekiler yönetilecek. Ulusal kimlikli ne denli devlet varsa, para imparatorluğunun kölesi olacak; çok etnikli, 'mozaik içinde "mozaik" düzenine dönüşecek. Gerisini getirmeye gerek yok. Akıllılar yönetecek ve düzen kurulacak. Soruyu, "Batı'da ve Ortadoğu'daki hangi egemenlerdir bu küresel yöneticiler?" diye koymak ve "Dünya Yeni düzeni kime çalışır?" diye eklemek gerekiyor. Bu soruların yanıtının önemli bir bölümü, Soros'un yetişme ve gelişme sürecinde bulunabilir. SOROS VE PARA AĞI Soros, 1956'da Amerika'ya gider. Singer & Friedlander, F.M. Mayer & Co. ve Wertheim & Co. aracılık firmalarında çalışır. 1961'de Amerikan vatandaşı olur. Arnhold & S. Bleichroeder, Inc'de, Jim Rogers ile birlikte 'portföy' yöneticisi olur. Bu firmada Rothschildler'in yatırımları bulunmaktadır. Bu banka, 1969'da Rogers ile ortaklaşa kuracakları Quantum şirketinin işlerini Citibank ile birlikte üstlenecektir. 1969'da Rogers ve Soros, Arnold & Bleichroeder'den ayrılırlarken, bazı yatırımcıları da yanlarına alırlar. OECD raporlarında "uyuşturucu parasının yıkanma merkezi" olarak nitelenen, vergi cenneti Curacao (Hollanda Antilleri)'da kayıtlı bir şirket kurarlar: Quantum Fund N.V. Soros'un ilk yatırımcıları hanedanlardır. Kraliçe Elizabeth'in ve 90 bireysel yatırımcının paralarının Quantum ile işletildiği ileri sürülmektedir.[361] Soros, şirket yöneticileri arasında görünmez. Yöneticiler, İsviçre, İtalya ve İngiltere vatandaşıdır. Soruşturmalara karşı bağışıklık böyle sağlanır. Soros'un "Soros Fund Management (NewYork)" şirketi, Quantum'u danışmanlık örtüsü altında yönetir. Soros'a ilk sermayeyi veren George Karlweiss, Baron Edmond de Rothschild'in temsilcisi ve Banque Privee S.p.A (Lugano)'nın sahibi ve Rothschild Bank AG (Zürich)'in yöneticisidir.[362] Quantum'un ve ilişkili bankerlerin oluşturduğu ağı görebilmek için, yöneticilerini ve bağlantılarını bilmek gerekiyor.[363] 361 Liechtenstein: 5.05 milyar; Lüksemburg Han.: 4.66 milyar: İngiltere VVindsor: 4.15 milyar; Hollanda Orange-Nassau: 4.05 milyar; Belçika Saxe-Coburg: 2.26 milyar; İspanya Bourbon: 1.81 milyar; Monako Grimaldi: 1.19 milyar; İsveç Bernadotte: 793 milyon; Danimarka Oldenburg: 146 milyon; Norveç Oldenburg: 141 milyon euro. "Avrupa'nın hanedanları devletlerden daha zengin" Hürriyet, 5 Haziran 1999. 362 Scott Thomson - Elisabeth Hellenbroich, "Profile of the megaspeculator George Soros", EIR Special Report, s. 18 363 "Quantum Fund N.V, De Ruyterkade 62, willemstad, Curaçao Netherlands Richard Katz: Rothschild S.p.A (Milan)'nın başkanı ve London N.M. Rothschild and Sons bankasının yönetim kurulu üyesidir. Bankayı Evelyn de Rothschild yönetir.[364 /365] Nils O. Taube: Quantum'da Baron Jacob Rothsc/ıı/d'in St. James Place Capital adlı şirketini temsil eder. J. P. Rothschild, Fransız piyasa oyuncusu Sir James Goldsmith'in ortağıdır. Lord William Rees: St. James Place Capital'in yönetim kurulu üyesi ve London Times yazarı. Alberto Foglia: Banca del Ceresio (Lugano)'da yöneticidir. Bu bankaya, 1980 sonrasında, mafya ilişkilerini kapsayan ve "Pizza Connection" adı verilen soruşturmada rastlanır. Foglia, 1993'de bir akşamüzeri Quantum'dan ayrıldı ve ertesi sabah Brezilya Ulusal Bankası başkanlığına getirildi. Thomas Glaessner: ABD Federal Reserve (Merkez Bankası) Uluslararası Finans Bölümü'nde 5 yıl çalıştıktan sonra, Dünya Bankası'nda Doğu Asya ve Güney Amerika finansal risk sorumlusu oldu. Glaessner, Soros Fund Management LLC'de, Quantum Emerging Growth ve Quantum Fund'da yeni pazarlarda döviz stratejileri, portföy yöneticiliği yaptı. Ocak 2000'de Soros'tan ayrıldı. Dünya Bankası'na döndü ve gelişen pazarlarda banka politikasını oluşturmaya başladı. Beat Notz: Geneve Banque-Worms'ün ortağı; borsa şirketi Albertini and Co. İle çalışır. Isodoro Albertini: Aracı şirket, Albertini and Co. (Milano)'nun sahibidir ve önde gelen aracılardandır.[366] Edger de Picciotto : Lübnan asıllı, Portekizli Musevidir. Yine Lübnan asıllı Musevi Edmond Safra'nın ortağıdır. Safra, ABD-İsviçreTürkiye ve Kolombiya eroin-kokain para trafiğine yardımcı olduğu gerekçesiyle soruşturuldu.[367] Safra, aynı zamanda, Republic Bank Antilles" şirketinin 30 Haziran 1993 tarihili "ûuarterly Report" belgesinde, şirketin yönetim kurulunda, Dr. Alberto Foglia, Isidoro Albertini, Richard Katz, L. Armedee de Moustier, Beat Notz, Edgar de Picciotto, Claudio Segre, Nils O. Taube bulunuyor. Fotokopi belge, EIR, Special Report, April 1997. 364 Scott Thompson, a.g.y. Jacob Rothschild'in kuzeni Evelyn de Rothschild aynı zamanda The Economist'in yönetim kurulu başkanı ve Atlantic Institute'de mütevelli heyeti üyesidir. (CAQ, 1987, 12 (3) ; Anthony Sampson. The Money Lenders, s.270) Evelyn de Rothschild 1971'de Roberto Calvi ve Jocelyn Hambro ile birlikte La Centrale Hol-ding'in yönetim kurulu üyesi olmuştu. R. Cornwell, God's Banker, s.43. 365 william Engdahl, a.g.y. 366 R. Cornwell, God's Banker, s. 169. 367 Miami Grand Federal Jury, Compangnie de Banque et d'lnvestissement (CBI), UNP ve Trade Developement Bank (TDB) yöneticleri Jean-Jacques (Fr), Jeckiel E. Valero (israil) ve Karl Michael Leyni'yi uyuşturucu parası aklamaktan tutukladı. Aklama işini yöneten Albert Shammah ise İsviçre'den dönmedi. of N.Y'un yöneticisidir. Bu banka, Rus mafyasının milyonlarca dolarının, Federal Reserve'den Moskova bankalarına transferine aracılık etti. Safra, 1987'de Soros'un Fransa'da Societe Generale hisselerini içerden bilgi alarak hisse değerlerini ihaleden hemen önce yükseltme operasyonunda da anıldı. De Picciotto'nun bankası Union Banque Privee, daha sonra, American Express Bank ile ortak oldu. De P'cciotto, 1990 sonrasında American Express Bank S.A Genova'nın yönetim kuruluna girdi. Yönetim kurulunda, ABD eski güvenlik uzmanı, Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger da bulunmaktadır. De Picciotto, aynı zamanda, Venedikli Carlo de Benetti'nin ortağıdır. Benetti, Olivetti şirketinin başkanlığından uzaklaştırılmıştır. De Picciotto ve Benetti, Societe Financiere de Geneve adlı 'yatırım holding'in yönetim kurulu üyesidirler. De Benetti, 1980'lerin başlarında, İtalya'daki Banca Ambrossiano'yu batışa sürüklediği için soruşturulmuştur. O zamanlar, bankanın başkanı, De Picciotto'nun eski ortağı Calvi'dir. Banca Ambrossiano ile IOR(ınstituto per le Opere di Religione/ Din İşleri Enstitüsü)[368], bilinen adıyla Vatikan Bank ortak olmuşlar ve bankanın 1,3 milyar doları Panama ve Lihtenştayn'daki şirketlere aktarılmıştı. [369] Bu şirketlerin sahibi de Vatikan idi. Banka batarken, paranın çoğunun silah ticaretinde ve bankanın içinde bulunduğu ağ içinde oluşan kanallarla Papa' nın kalbi sayılan Polonya Solidarnos (Dayanışma) sendikasına akıtıldığı biliniyordu. P2 Mason Locası üyesi olduğu 1981'de ortaya çıkan Roberto Calvi, 7 Haziran 1982'de Roma'daki yönetim kurulu toplantısından sonra ortadan kaybolmuştu. Calvi, daha sonra, cebinde bir sahte pasaport Shammah'a İsviçre'de ikamet için TDB'nin kurucusu ve sahibi Safra kefil oldu. Shammah, Türk uyuşturucu parasını aklamaktan 1985 yılında da soruşturuldu. Onu tutuklanmaktan Başbakan B. Craxi, Milan Belediye Başkanı Carlo Tognoli ve Cenevre'nin en büyük emlakçisi Nessim Gaon kurtardı. TDB'nin Sarı Avni sanlı Yaşar Avni Musullulu ve altın ve uyuşturucu kaçakçısı Magaryan Kardeşlerin paralarını akladığı soruşturma dosyalarına geçti. Gündem, 1 Şubat 1995 Sayı:2 368 IOR'un başkanı Papaz Paul Casimir Marcinkus idi. Marcinkus, ABD (Chicago 1922) vatandaşıdır. 1950'de Hristiyan-Kilise hukuku çalışmak üzere Roma'ya geldi. 1971'de IOR yönetim kurulu başkanı oldu. Abrosiano'nun sağıldığı günlerde 1981de Vatikan Kent Devleti'nin Belediye Başkanlığı görevini de üstlenmişti. Marcinkus, Vatikan'ın tüm para ve ticaret ağını yönetmekteydi. 369 lOR'un Banco Ambrosiano Andino S.A.'ya yazdığı mektuplardan birinde bu şirketlerin Vatikan'a bağlı olduğu belirtilmektedir: Manic S.A. (Lüksemburg), Astolfine S.A. (Panama), Nordeurope Establishment (Lihtenştay), U.T.C. United Trading Cooperation (Panama), Erin s.A. (Panama), Bellatrix S.A. (Panama), Belrosa S.A. (Panama), Starfield S.A. (Panama) Rupert Comwell. God's Banker, s.254. IOR antetli ve 1 Eylül 1981 tarihli referans mektubu, Roberto Calvi ile Piskopos Marcinkus'un işbirliklerinini sürdürülemsine karar verdikleri görüşmede hazırlandı ve bu şi.rketlerin lOR'un kefaletinde olduğunu belirtmekteydi. JeanMahe Stoerkel, Mesih papa'yı Neden Vurdu?, s. 135-136.ve çeşitli kurlarda banknotlarla ve ayaklarına taş bağlanmış olarak Londra'da Blackfair köprüsünde boynundan asılı olarak bulundu. Polise göre bu tipik bir P-2 Mason locası infazıdır.[370 /371] 

"ROTHSCHİLD AND SONS" 
Soros'un ilk işvereni, Quantum'da yöneticilerle temsil edilen hanedanların bankeri Rothschild and Sons'u bilmek, işin temeline inmek demektir. Lord Rothschild, Amerikan bağımsızlık savaşının önderi George Washington'a karşı savaşan İngiliz hükümetini finanse etmekle başlar büyümeye. Lord 1917'de İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour'a İsrail devleti kurulmasını talep eden deklarasyonu hazırlattırır ve daha sonra İsrail devletinin kuruluşunu destekler. İşlerinin en önemlisi, altın ticaretidir. Altının borsa fiyatı, Londra'da altın ticareti yapan beş banka tarafından belirlenir. Bunların başında da ailenin bankası gelir. Örtülü işlerin transferleri, 19 yıl boyunca BCCI adlı banka tarafından yönlendirilmiştir. Reagan döneminde İran'a roket satışı (Irangate) örgütlenmesinin sorumlusu Yb. Oliver North, BCCI'yi kullanmıştır.[372] BCCI yöneticisi Suudi istihbaratı eski başkanı Şeyh Kemal Adham'dır. Zamanın CIA yöneticisi de, George Bush'dur. Bush'un yardımcısı ve Akev Siyasi Direktörü Edward (Ed) Rogers, Ağustos 1991'de görevinden ayrılır ve "Rogers and Barbour" şirketini kurar kurmaz, Arabistan'da Şeyh Adham ile 600.000 dolarlık ABD temsilciliği sözleşmesini imzalar.[373] BCCI'nin yöneticilerinden Alfred Hartmann, İsviçre'nin üç büyük bankasından biri olan, Union Bank ile BCCI'nin 1976'da kurdukları, Banque de Commerce et de S.A.'nın murahhas azasıdır.[374 /375] Hartmann, aynı zamanda Zürich Rothschild Bank AG yöneticisi ve Londra'da N. M. Rothschild and Sons'un yönetim kurulu üyesidir. İsviçre'de daha 16 şirketin yönetim kurulu üyesi olan Hartmann, Rus mafyası ile ilişkili olduğu belirtilen Nordex şirketi ile iş yapan, silah tüccarı Helmut Raiser'in iş ortağıdır. Raiser, Quantum yöneticisi Picciotto'nun arkadaşıdır.[376] 370 Rupert Comwell, God's Banker, s.20-21. 371 P2-Calvi-ltaiya ilişkileri Papa suikastı dosyasına dek uzanır, ilişkilerin Vatikan-CIA ve Türkiye yanı için Uğur Mumcu'nun "Papa Mafya Ağca" dosyasına, sonrası için, Emekli Hakim Alb. M. Emin Değer'in "Uğur Mumcu ve 12 Mart" dosyasına bakmak gerekiyor. 372 Peter Truel-Larry Gurwin, False Profits- The İnside Story of BCCI, The world's Most Corrupt Financial Empire, s. 134 373 Peter Truel-Larry Gurwin, a.g.k. s.362-364 374 ibid. s.19 375 ibid. s.384 376 Rachel Ehrenfeld, Evil Money, s. 155 Temsilciler Meclisi Bankacılık Komitesi Başkanı Henry Gonzales, 8 Haziran 1993'de bu işlerin siyasi boyutunu vurgular ve Bush ve Reagan yönetimi döneminde Adalet Bakanlığı'nın BCCI'yi soruşturma taleplerini sürekli geri çevirdiğini açıklar. Gonzales, bu savsaklamayı, bankanın Irak yönetimiyle ilişkilerine bağlar.[377] Hartmann, Banca Nazionale del Layoro (BNL)'nun da yönetim kurulu başkanıdır. Bush yönetimi, 1990-91 Irak müdahalesinden az önce, Georgia Banca Nationale del Lavoro aracılığıyla, Irak'a gizlice milyarlarca dolarlık kredi açmıştır.[378] BNL, ABD'de "Bağdat'ın bankeri" olarak adlandırılıyordu. Senatör Gonzales haksız da sayılmaz. Kissinger Associates şirketi, Haziran 1991'e dek, BCCI ile çalışan BNL'nin danışmanlığını yapmıştır. Hatta, Kissinger, Haziran 1989'da, işadamları heyetiyle Bağdat'a dek gitmiş ve Saddam Hüseyin'e uluslararası borç almasını önermiştir.[379] Irak'ın, İran savaşında aldığı borçları bir biçimde ödemesi gerekmektedir. Yalnızca BNL aracılığıyla Irak'a verilen borcun toplamı 4 Milyar dolardır.[380 /381] Bir milyar dolar, Irak'a askeri teknoloji satan örtü şirketlerine verilmiştir. Ne ki, Reagan'ın Irak'a 1983'den başlayarak verdiği CIA desteği artık sona ermektedir.[382] Şimdi ödeme zamanıdır. Ödemenin şekli 1991'de açıklığa kavuşur ve Kuveyt'i işgale özendirilen Irak'ın tepesine çullanan ABD, tahsilatın tümünü gerçekleştirir.[383] Soros'un önemli adamlarından Kanadalı gayri-menkulcü Paul Reichmann, önceleri Olympia-York noteridir. Macaristan doğumlu bir Musevi olan Reichmann, Soros'un gayrimenkul fonu, Quantum Realty'nin ortağı ve aynı zamanda İngiliz-Kanada yayın grubu "Hollinger" şirketinin yönetim kurulu üyesidir. Henry Kissinger ve İngiltere Dışişleri eski Bakanı Lord Carrington da Hollinger'in yönetim kurulu üyeleridir. Lord Carrington, Kissinger Associates(New York)'in de, yönetim kurulu üyesidir. Hollinger, Kanada'da London Daily Telegraph ile İsrail'de yayınlanan The Jerusalem Post gazetelerinin sahibidir. Bu gazeteler, 377 Peter Truel, a.g.k, s.383 378 BCCI'nin ABD'deki hukusal ve lobicilik işlerini, Tampa uyuşturucu parası trafiği soruşturması açıldığında Hill and Knowlton firması üstlenir. CIA ve Akev ilişkileriyle tanınan bu firma, Irak'a ABD müdahalesi öncesi Senato soruşturmalarında yalancı tanıklarla kamuoyu oluşturmasıyla anırnsanır. Hill and Knowlton, Özal döneminde 2 milyon dolar karşılığında Türkiye'nin de lobicilik işini üstlenmişti. 379 Peter Truel, a.g.k., s.143 380 Appendicies: Matters For Further Investigation 381 Peter Truel, a.g.k, s. 139. 382 ibid. s.383 383 william Blum, Killing Hope, s. 322. İsrail'in bölgesel egemenlik politikalarını destekleyen yayınlar yapar. Hollinger'in bir başka ünlü yöneticisi de Richard Perle'dir. Deneyimli istihbaratçı Perle, 2001 yılında, Pentagon'da Savunma Politikası Yönetimi (Defence Policy Board)'nde görevlendirilmiş ve Irak'a askeri müdahaleyi onaylatmak üzere sürdürülen propagandayı yönetmektedir.[384] Soros ile başlayıp, Londra'da Rothschildler'e, sonra, New York'a ve Washington’a uğrayıp, İsviçre - İtalya sınırında, Lugano'daki İtalyan mafyasının, eroin-kokain paralarını dolaştıran bankalara geldik. Yeri gelmişken, Lugano'dan, Quantum yöneticisi Picciotto ile ilginç bir ilişkiye de değinelim. Picciotto'nun bankası Union Banque Privee birçok kez para aklama soruşturmasına uğramıştır, "İsviçre Bağlantısı" soruşturmasını yöneten Miami savcılığına göre, bankanın yöneticisi Jean Jacques Handalı ile bazı görevliler, Kolombiya-Türkiye kokain-eroin örgütlerinin paralarını aklamaktadır. Eski güvenlikçilerden Kissinger ve Brezinski ile Soros, Ukrayna-Amerika Konseyi'nde birlikte bulunmaktadırlar. Ukrayna'nın büyük çelik sanayisinin el değiştirmesi konuyu renklendirmektedir. Soros "ABD dünya polisliği yapıyor, IMF basiretsizdir" demişti, ama nereye baksak Soros'u ABD'nin eski güvenlik şefleriyle yan yana görüyoruz.[385] Bu karmaşık ilişkilerin yaratacağı bulanıklıktan ve bulantıdan biraz ayrılarak, bildik topraklara dönmeliyiz. 384 Senatör Henry Jackson'un asistanı olarak işe başlayan Richard Perle, Sovyetlerle yapılacak SALT II (Startegic Arms Limitation Treaty/Startejik silahların sınırlandırılması) görüşmelerini baltalaması ve Sovyet Yahudilerini desteklemesiyle ünlendi. Perle, UÇLA' nın Uluslararası ilişkiler Bölümü'nü 1964, Princeton U. Siyasi Bölümü yüksek lisansını tamamladıktan sonra London Schools of Economics' de okudu ama derece almadı. westinghouse Electric Corp.'da savunma ve uzay merkezinde siyasi analizci olarak çalıştı. H.Jackson'dan ayrıldıktan sonra (1980) Abington Corp. (arkadaşı John Lehman yönetiyordu)'da, Northrop, TRW ve Londra Tamares Ltd. ile Systems Development Corp.'da danışmanlık yaptı. 1982'den sonraysa Uluslararası Güvenlik Politikasfndan sorumlu ABD Savunma Bakan Yardımcısı oldu. {Ronald Brownstein, Nina Easton, Reagan's Ruling Class, s.503-504.) Perle 1988- 1989'da AEI görevlisi olarak ders verdi Daha sonra, ABD'de Anti-Sovyet kampanyayı yöneten CPD (Center for Present Danger) örgütü adına konferanslar verdi. Perle, CFR ve Trilateral Commision üyesidir. 385 Onlar yan yana dururlarken, Ukrayna'da, kömürü dışardan almak içerde çıkarmaktan daha ucuz, denilerek ocaklar kapatılır. Şimdi aç kalan Ukraynalılar.ocaklardan çocuklarıyla kaçak kömür çıkarıp, çuvalını 1,5 dolardan satmaya çalışıyorlar. Ve yüzlerce çocuk, kadın göçük altında ölüyor. HRW ve sınır tanımayan ötekilerden ses çıkmıyor. Arie Farnam, "Ukrain : digging for black gold", CS Monitör, May 15, 2002

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...