HZ. YAKUB (A.S.) HAYATI ONBİRİNCi BÖLÜM
HZ. YAKUB (A.S.) ONBİRİNCi BÖLÜM HZ. YAKUB (A.S.) Hz. İshak (a.s.)'m oğlu Hz. Yusuf fa.s.)'m ise babası olan ve kendisine "İsrail" lâkabı verilen Hz. Yakub (a.s.), meşhur İsrailoğullan'nın atasıdır. Annesinin adı, önce geçtiği gibi Rebaka'dır. Hz. Yakub (a.s.)'m dayısı Lâbân b. Nâhor'un kızları olan Lea ve Rahel isimlerini taşıyan iki hanımı, babaları tarafından kendilerine hibe edilen cariyelerini de kocalarına hediye etmişlerdi. Böylece onun dört hanımı oldu. Hz. Yakub (a.s.)'ın bu hanımlarından on iki oğlu dünyaya geldi ve soyu bu oğullan vasıtasıyla devam etti. Onun oğullarından her birinin soyuna, oğul veya torun manasına gelen "sıbt" adı verilmiştir. Bu tâbirin çoğulu "esbât" dır. Sıbt, Araplardaki kabile karşılığıdır. Bütün İsrailoğulları, "İsrâü" lâkabını taşıyan Hz. Yakub (a.s.)'ın oniki oğlunun nesillerinden gelmiştir. İsrâiloğulları'nın atası olan Hz. Yakub (a.s.)'m dört hanımı ve onlardan doğup soyunu devam ettiren oğullannm isimleri şöyledir: Lea'dan doğanlar, Ruben, Şemun, Levi, Yahuda, İssakar ve Zebulun; Rahel'den doğanlar, Yusuf ve Bünyamin; Bilha'dan doğanlar, Dân ve Naftali; Zilpâ'dan doğanlar, Gâd ve Aşer. Hz. Yusuf (a.s.)'dan sonra îsrailoğulları içinde peygamberlik, Levi, Yahuda ve Bünyamin kolunda devam etmiştir. Musa, Harun, İlyas ve Elyesa (a.s.)' Levi soyundan, Davud, Süleyman, Zekeriya, Yahya ve İsa (a.s.) Yahuda kolundan, bâzı alimlere göre de Yunus (a.s.) Bünyamin soyundandır. Kur'ân-ı Kerim'de, Hz. Yakub (a.s.)'ın, Hz. İshak (a.s.)'m oğlu olup hidâyete erdirilen sâlih kullardan ve kendilerine vahiy gönderilen peygamberlerden olduğu şöyle ifâde edilir: "(İbrahim'in) karısı ayakta duruyordu. Bunu duyunca güldü. Biz de ona İshakh müjdeledik. İshak'ın ardından da (torunu) Yakub'u."[1] "Biz ona (İbrahim'e), İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u da hediye ettik; hepsine de doğru yolu gösterdik."[2] "Hepsi de güçlü bir irâdeye ve keskin bir kavrayış yeteneğine sahip olan İbrahim, İshak ve Yakub'u hatırla."[3] Diğer peygamberler gibi Hz. Yakub (a.s.)'a da vahiy gönderilmiştir: "(Ey Muhammedi) Muhakkak ki, Nuh'a ve ondan sonra gelen bütün peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyüb' a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettiğimiz ve Davud'a Zebur'u verdiğimiz gibi."[4] Cenab-ı Hak, bütün peygamberlere indirilenlere îmân etmenin ve onların arasında fark gözetmemenin İslâmm şartı olduğu hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah, Yakub'a vahyetmiştir: Allah'a, biz indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene; Musa' ya ve İsa'ya verilene ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilene inanırız"[5] "Ve atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. Bizim Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmamız olamaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara bir lütfudur; fakat insanların çoğu şükretmezler. "[6] Hz. Yakub (a.s.)'in adının geçtiği bâzı âyetlerde ise, bunlara ilâve olarak, bütün peygamberlerin Allah'a boyun eğen Müslümanlar olduğu ve onların ortak dininin İslâm adını taşıdığı, peygamberler arasında ayırım gözeten yahudi ve hıristiyanlarm bu çizginin dışına çıktıkları, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hak peygamber olduğunu bildikleri halde zulmederek küfre sapan bu güruhun Allah'ın, meleklerin ve bütün insanlığın la'netine uğradığı ve ahirette de kaybedenlerden olacakları bildirilmektedir: "De ki: Biz, Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere îmân ettik, onlardan hiç biri arasında fark gözetmeyiz. Ve biz, Allah'a teslim olmuşlarız. Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, o din ondan asla kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardan olacaktır. Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve peygamberin hak olduğuna şahit oldukları halde, îmânlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidâyete erdirir. Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez. İşte onların cezası, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanlığın la'netine uğramalarıdır."[7] "De ki: Biz, Allah'a, bize indirilene; İbrahim'e, ismail'e, İs-hak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene; Musa'ya, İsa'ya ve diğer peygamberlere Rablerinden verilene inandık îmân getirdik. Onlardan hiç biri arasında ayınm yapmayız ve biz, ancak Allah'a boyun eğen Müslümanlanz. "[8] Hz. Yakub (a.s.)'dan bahseden bâzı âyetlerde de, onun soyundan olan yahudi ve hırisuyanların zamanla dinlerini tahrif ettiklerine ve Hz. İbrahim (a.s.)'m dininden yüz çevirdiklerine dikkat çekilerek, kurtuluş için Hz. İbrahim (a.s.) ve diğer peygamberlere gönderilmiş ve son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)le tamamlanmış olan şirkten uzak ve peygamberler arasında ayırım yapmayan İslâm dinine girmenin şart olduğu vurgulanmıştır: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki doğru yolu bulaşınız, dediler. Siz onlara, 'Biz, doğruya yönelmiş olan ve Allah'a eş koşanlardan olmayan ibrahim'in dinine uyanz. Allah'a, bize gönderilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına gönderilene, Musa ve İsa'ya verilene, Rableri tarafından peygamberlere verilene, onlan birbirinden ayırt etmeyerek inandık, biz O'na teslim olanlarız" deyin. "[9] "Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunları da hep Yahudi ve Hıristiyan idiler mi demek istiyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine bildirilmiş bir şahitliği gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. Onlar bir ümmet idiler gelip geçtiler. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandıklarınız. Ve siz onların yaptiklanndan sorumlu tutulacak değilsiniz. "[10] İlgili diğer âyetlerde, Hz. Yakub (a.s.)'m vefatı öncesinde oğullarına yaptığı vasiyete ve onların cevabına işaret edilmiş, tek Allah'a kulluğu esas alan Hz. İbrahim (a.s.) dini üzere kalma hususunda, daha sonraki nesiller tarafından bozulan ahidlerine dikkat çekilmiştir: "Kendini bilmezlerden başka kim İbrahim'in dininden yüz çevirir? Andolsun ki, dünyada onu önder seçtik, şüphesiz O, ahirette de iyilerdendir. Rabbi ona, 'Müslüman oV buyurduğunda, 'Alemlerin Rabbine teslim oldum.' demişti. İbrahim bunu oğullarına vasiyet etti. Yakub da, 'Evlâtlarım! Bakın Allah, size en saf ve temiz inancı bahşetti; öyleyse siz de ancak O'na teslim olmuş olarak can verin!' dedi. Yoksa Yakub can verirken sizler yanında mı idiniz? O zaman oğullarına, 'Benden sonra neye tapacaksınız?' diye sormuştu; onlar da, 'Senin tanrına ve ataların İbrahim, İsmail, İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz, bizler O'na teslim olmuşuzdur.' demişlerdi. "[11] Kur'ân-ı Kerim, peygamberliği ile ilgili bu bilgiler dışında, Hz. Yakub (a.s.) hakkındaki diğer malûmatı oğlu Hz. Yusuf (a.s.)'m görmüş olduğu rüyadan itibaren Yusuf kıssası içinde vermektedir. Kur'ân'da onun hayatının önceki safhası hakkında bunların dışında bilgi yoktur. Tevrat'ta ise, babası Hz. îsba*t {a.s.)'m vasiyeti gereği dayısının ülkesine giderek onun iki kızıyla evlenen Hz. Yakub (a.s.)'m dayısı ve kayınpederi Lâbân'm yanında yirmi yıl kaldıktan sonra hanımları ve çocuklarıyla birlikte oradan ayrıldığı, dönüş yolunda hanımı Rahel'in, oğlu Bünya-min'i doğururken öldüğü ve onun bundan sonra Kenan diyarına yerleştiği bildirilir. Müfessirler, oğlu Hz. Yusuf (a.s.) tarafından Mısır'a çağrıldıktan sonra Hz. Yakub (a.s.)'m Mısır'da 24 yıl daha yaşadığını, 147 yaşında iken vefat ettiğinde vasiyeti gereğince oğlu Hz. Yusuf (a.s.) tarafından babası Hz. İshak (a.s.) ve dedesi Hz. İbrahim (a.s.)'m yanma defnedilmek üzere Filistin'e Halilurrahman kentine götürülüp oraya defnedildiğini bildirirler Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Yakub (a.s.) hakkındaki bilgilerin önemli bir kısmı, oğlu Hz. Yusuf (a.s.) kıssasiyla birlikte verilmiş bulunmaktadır. Onun hakkındaki bu malûmatı, kıssanın bütünlüğü bakımından Yusuf (a.s.) kıssası içinde vereceğimiz için burada bu kadarını yeterli gördük.[12] [1] Hûd sûresi, 11/71. [2] En'am sûresi, 6/84. [3] Sâd süresi, 38/45. [4] Nisa sûresi, 4/163. [5] Bakara sûresi, 2/136. [6] Yusuf süresi, 12/38. [7] Âl-i Imrân sûresi, 3/84-87. [8] Âi-i Imrân süresi, 3/84. [9] Bakara sûresi, 2/135-136. [10] Bakara sûresi, 2/140-141. [11] Bakara sûresi, 2/130-133. [12] Prof. Dr. İsmail Yiğit, Peygamberler Tarihi, Kayıhan Yayınları: 300-304.