KÜFRÜ HOŞGÖRENLERİN İKİYÜZÜ
Narcılar her şeyi yapmışlar bir tek tükürüklerini yalamadıkları
kalmıştı. Fakat onu da kendi dinleri uğruna yaptılar. Bundan bir sene evvel
Patrik Bartholomeos’u hain ilân eden nurcular, şimdi onu alkışlıyorlar. Delilini
mi istiyorsunuz:
Patrik Bartholomeos’un kötü niyetlerini öğrenmek isteyenler
bunu en iyi onlardan öğrenebilirler. Kendi çıkardıkları dergi olan Aksiyon’dan
alıntılarla Patrik ve Patrikhane’yi tanıyalım:
Fethullah Gülen ve bağlılarının çıkardığı haftalık AKSİYON
dergisi 1-7 Temmuz 1995 tarihli 30. sayısında kapak konusu olarak Fener Rum
Patriğini ve Patrikhane’yi işlemişti. Kullandıkları başlık şu idi: “Patrik
‘çizme’yi aştı.”
“...Patrik’in Fener Patrikhanesi’ni tüzel kişiliği olmayan,
sıradan bir Türk kurumu olmaktan kurtarma girişimleri tabii ki bundan ibaret
kalmayacaktı. Yıllardır planladıklarını gerçekleştirmek için, hızlı temposuna
sonraki yıllarda da devam etti...”
“...Kısacası patrik ‘leyleği havada gören’ insan misali, 3.5
yılda tam 23 ayrı ülkeye üzerinde ‘çift başlı Bizans kartalı’ yerleştiren Yunan
Olympus Havayolları’na ait bir uçakla dünya turu gerçekleştirdi. Yaptığı
ziyaretler ve temaslarla Osmanlı döneminde hitap ettikleri alandan daha geniş
bir coğrafya’da bütün Ortodoksları Fener Patrikhanesi altında toplamaya çalıştı.
Bütün yurtdışı gezilerini de “ekümen-cihan patriği” sıfatıyla gerçekleştirdi.
Böylece fiili olarak, Türk resmi makamlarının tepkisizliğinden de faydalanarak
gayri-resmi bu sıfatına “hükmî şahsiyet” kazandırmaya çalıştı...”
Burada Patrik’in “cihan patriği” olma sevdası yeriliyor. Türk
resmi makamlarının Patrik’in siyasetine ilgisizliği eleştiriliyor. Yani diyorlar
ki “Bu patrik’i durdurun, Türkiye’ye zarar veriyor.” Ancak bir sene sonra
yani şimdi bu tükürdüklerini yalıyorlar. Madem Türkiye’ye zarar veriyor, niye
bir hıristiyanı sahipleniyorsunuz? Neden hem müslümanız deyip, hem de
hıristiyanı dost ediniyorsunuz?
O zaman diyorlardı ki; papaz çizmeyi aştı, ama şimdi onun küfrü
papazı aştı.
Yine aynı dergide şunları söylüyorlar:
“...Patrikhane, bütün Ordodoks dünyasının tek merkezi olma
sevdasını, ısrarla reddetse bile Vatikan benzeri bir konumla sürdürmek istiyor.
Bu amaçla Lozan’a göre genişletilmesi söz konusu olamayacak Patrikhane’nin
çevresindeki toprakları artırmaya çalışarak daha geniş bir merkez elde etmeyi
amaçlıyorlar...”
“...Bütün yurtdışı gezilerini Yunanistan’ın Olympus
Havayolları ile yapan ‘özel olarak yetiştirilmiş ve korunmuş’ olan Patrik’e,
‘Değirmenin suyu nereden geliyor?’ diye sorulamıyorsa da, son 3.5 yıldır
girişimleriyle nereye koştuğunu sormak artık kaçınılmaz hale geliyor...”
Acaba neden Fethullah Gülen bu soruyu sormadı?
Şöyle düşünmüş olmalı: “Boşver, vatanımızı ve dinimizi
bölüversin, hoşgörelim!” Herşeyi hoşgörüyor ya, bunu da hoşgördü herhalde.
Küfrü hoşgörenlerden ancak bu beklenir!
“... devletlerüstü uluslararası bir dini kurum statüsü elde
etmek istiyor. ‘Devlet içinde devlet’ anlamına gelecek bu girişim, Türk dış ve
iç politikası adına büyük riskler taşıyor. Ancak, bu konuda idarecilerimizin
‘siyasi irade gösterememiş olmaları Bartholemeos’un Patrikhane ve kendine ‘hükmi
şahsiyet kazandırma girişimlerine de hız kazandırıyor...”
Patrik’in girişimlerinin vatanımız ve milletimiz için büyük
tehlike teşkil ettiği vurgulanıyor. Yetkililerin siyasi irade
gösteremediklerinden bahsediliyor, Bartholomeos’u sorgulamak için. Devletin
patrik karşısında görevini yapamadığı eleştiriliyor. Peki ya Fethullah Gülen
hangi sebeple Patriğin küfrünü hoş gördü? Bunu narcılar kendilerine soruyorlar
mı? Yoksa körü körüne onu takip etmeye devam mı edecekler?
Yine yayın organları Aksiyon dergisinden alıntıya devam
edelim:
“...PATRİK GÖREVDEN ALINSIN
Patrik “cihan patrikliği”ni resmen ilan edene kadar
Türkiye’nin bağımsız bir devlet olarak, eli kolu bağlı bekleyeceğini düşünmek
tabii yanlış olur. Patriği bu makama atayan Türkiye’dir. Lozan’a göre bir
ihanetle karşı karşıya kaldığında onu görevden alma yetkisi de Türkiye’dedir.
Hiçbir tüzel kişiliği olmayan Patrikhane’ye kazandırılmaya çalışılan “ekümenlik”
sıfatı, Patrik’in dini yetkilerini aşarak kendine siyasi güç sağlama
girişimleri, Türkiye’nin yeni bir “Patras Vakası” ile karşı karşıya bulunduğunun
göstergesi. Patrik’in Lozan’ı aşan bütün bu girişimleri, Türkiye’nin kendisini
görevden alma hakkını da tahakkuk ettirmektedir. Türkiye daha önce de, vatan
hainliği yapan Sen Sinod Meclisi üyeleri Patrik Athenagoras’ın vekili Emilyanos
ve Metropolit Canovalis’i 1964 yılında sınırdışı ederek, Yakovas’a 1958 yılında
yurda girme yasağı koyarak bunu yapabileceğini göstermiştir.
Yıllardır perde arkasından ortodoks dünyasının birliğini
sağlaması için yetiştirilen 270. Patrik I. Bartholomeos’u, Türkiye atadığı gibi
görevden almalıdır. Bu, Patrikhane’ye Lozan’da belirlenen statünün dışında, güç
ve sıfat kazandırmaya çalışanların heveslerini kursaklarında bırakacağı gibi,
bundan sonra patriklik makamına gelecek ruhbanların da, Türkiye içinde
uluslararası bir statü taşıyan “cihan patriği-ekümenlik” ilân etme hülyalarına
kapılmalarını engelleyecektir. Patrikhane, 60 milyonluk Türkiye’de, 3 bin
Ortodoks’un artık “Bizans Devleti”nin başşehrini diriltemeyeceklerini
öğrenmelidir...”
İşte Aksiyon dergisi’nde Patrik’in görevden alınmasını
isteyenler, şimdi patrikle dost olup küfrü hoş görüyorlar. Bu derece tenakuz
içerisinde olmalarının sebebi nedir?
Şimdi derginin devamındaki satırları da dikkat nazarlarınıza
sunuyoruz:
“... Bütün bu siyasi sebeplerin ötesinde, Patrikhane’ye
karşı, Türk toplumunda bir güven bunalımı yaşanmakta. Bu güven bunalımı 1821
yılındaki “Patras Vakası” ile başladı. Mora’da Ortodoks Rumlar tarafından o
tarihte çıkarılan bir isyanda, onbin kadar Müslüman katledilmiş, bu isyanın da
Patrik tarafından organize edildiği ortaya çıkmıştı. Patrik Gregoryas,
Patrikhane’nin halen kapalı olan orta kapısının önünde, kendisini atayan
sultanın fermanıyla olaylara karışan üç metropolit de idam ediliyordu. Bu
hadiseden sonra, Osmanlı Rumlar’ı arasında Osmanlı düşmanlığının uyarılması için
yapılan çalışmaların Patrikhane’nin de gayretleriyle arttığı gözlenmektedir.
Fener’de oturan ruhbanların Kurtuluş Savaşı’nda da Türkler’e
unutulmayacak ihanetleri vardır. Etniki Eteryacı Mavri Mira, Pontus Rum Cemiyeti
gibi Osmanlı’yı bölmeyi hedefleyen derneklerin organizasyonunda Ortodoks
kiliselerin rolü bilinmekte. Yunan işgalini alkışlamak için Rum okullarının üç
gün kapatılması, Ayasofya’ya dikilmek için çanlar ve çift başlı bayraklar
hazırlanması da bunlar arasında. Patrikhane, Yunan işgaliyle birlikte Megola
İdea’nın gerçekleşmesi için o kadar iyi çalışmıştır ki, Yunan Dışişleri
Bakanlığı, yaptığı hizmetlerden dolayı 5 Mart 1921’de bir teşekkür mesajı
yayınlamıştır.
Geçmişte yaşanan bütün bu olumsuzluklar, Türkiye’de “evlat”,
Patrikhane’de de “kuyruk” acısı sürdüğü müddetçe güvenin bir daha tazelenmesinin
oldukça zor olduğunu gösteriyor. Bartholomeos’un Vatikan’dan Çin’e kadar uzanan
bölgede yaptığı yeni faaliyetleri de buna eklenince...”
İşte bunların çıkardığı Aksiyon dergisi Patrik ve Patrikhane’yi
böyle kötülüyor. Aynı adama Fethullah Gülen ise “Hazret” diyor.
•
Fethullah Gülen ve bağlılarının çıkardığı Zaman gazetesinde ise
28 Haziran 1995 Tarihli Orhan Öztürk’ün haberi şöyle:
“Patrik’ten Tahrik:
Fener Patriği I. Bartholomeos Türk hükümetinin, kendilerini
yok etme politikaları güttüğünü iddia ederek, ülkemizi ABD ve diğer Batı
ülkelerine şikayet edeceği tehdidini savurdu... İstanbul’un Ortodoksluğun ruhani
başkenti olduğunu ve bu şehri terketmeleri yönünde gelen baskılara sonuna kadar
dayanacaklarını söyledi. ‘Yüzlerce İmam Hatip okulu varken bizim Heybeliada’daki
Ortodoks Teoloji Okulumuz zorla kapatıldı’ diyen Patrik, İmam-Hatip liselerinden
duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Patrik; ‘Yaklaşık olarak 250 adet İmam-Hatip
okulunun yeniden açılması gündemde. Türkiye diğer Müslüman ülkeler gibi hızla
İslâmi çizgiye doğru kayıyor. Bunun neticesi olarak bize hayat hakkı
tanınmıyor.’ dedi.
Türkiye’yi Batılılara şikayet edeceğini söylüyor ve
İmam-Hatip liselerini diline doluyordu. Tabii Zaman gazetesi de bunu
eleştiriyor, haber yapıyordu.
1 Temmuz 1995 tarihli Zaman gazetesi ise şöyle manşet atmıştı:
“Bartholomeos Papa statüsü peşinde.” Yazının devamında Bartholomeos’un Yunan
Megalo İdea’sını gerçekleştirme peşinde koştuğu yazılmıştı.
Aynı haberde şöyle bir bölüm var:
“...Katolik ve Ortodoks dünyasının dini liderlerinin biraraya
gelmesi ve Fener Rum Patriği I. Bartholomeos’un sürdürdüğü faaliyetlerin
arkasında Bizans İmparatorluğu’nun yeniden canlandırılması hayalinin yattığı...”
O zaman patrik bu kadar kötü idi de şimdi iyi mi oldu? O zaman
vatan haini idi de şimdi “Hazret” mi oldu?
ŞİMDİ NE DEĞİŞTİ?
Aynı Aksiyon dergisinin 13-19 Nisan 1996 tarihli 71. sayısında
kapak başlığı “Diyaloğa Doğru”. Konu Fethullah Gülen’le Patrik’in görüşmesi.
Orada ise şöyle yazıyorlar:
“... Fethullah Gülen ile Fener Rum Patriği Bartholomeos
görüşmesinin Türkiye’nin menfaatleri için oldukça yararlı bir görüşme olarak
nitelendirdiler. Görüşmenin son derece yapıcı geçtiğini belirten diplomatik
kaynaklar, bu tip yakınlaşmaların Türkiye’nin dünyadaki prestijini de
artıracağını savundular. Aynı kaynaklar Bartholomeos’un dünya çapında ve
Hıristiyan dünyasında oldukça tanınan ve sevilen bir dini lider olduğu
hatırlatılarak, Rum Patriği’nin kendisi ile azılı Türk düşmanı Yakovas arasına
ciddi bir mesafe koyduğunu ve hatta Yunanistan hükümeti ile de ilişkilerinin iyi
olmadığını iddia ettiler. 2004 İstanbul Olimpiyatları için çabalayan Türkiye’nin
daha rasyonel davranıp Bartholomeos’un popülaritesinden faydalanarak
Olimpiyatlar için daha tutarlı kulis yapabileceğini savundular...”
İnsafla düşünün; daha dün bu kadar hakkında yazı yazılan patrik
şimdi oldukça sevilen bir dini lider konumuna getirilmiş.
2 Ekim 1996 tarihli Zaman gazetesinin başlığı ise şöyle:
“Medeniyetlerarası diyalog için ilk adım.
Konferansta alkışlarla karşılanan bir konuşma yapan Fener Rum
Patriği Bartholomeos’un Fethullah Gülen hakkındaki sözleri bir takım acı olaylar
yaşanmadan da uzlaşılabileceğinin somut bir göstergesi olarak kabul edildi...”
Yine bunların çıkardığı Zaman gatetesinde hoşgörü konferansı
hakkında şöyle yazılmış:
“ÇOK RENKLİ MOZAYİK
Vatikan İstanbul Temsilcisi Georges Morovitch, Katolik
Cemaati Ruhani Lideri Kati Pelatre, Türkiye Protestan Prespiteryan Cemaati
Sözcüsü İsa Karataş ve Yunanistan Başkonsolosu Fotis Ksidas’ın da katıldığı
konferans çok renkli bir mozayik meydana getirirken konuşmacıların hoşgörü yüklü
sözleri büyük takdir topladı. Üzeyir Garih’in “Şu anda burada insanların
birbirlerini sevmeleri ve birbirleriyle ilişki kurmaları için adeta eğitim
yapılıyor.”, Patrik Bartholomeos’un “Fethullah Gülen Hoca’mızla birbirimizi çok
seviyoruz. O hepimiz için barışın, hoşgörünün ve insanlık için muteber olan
değerlerin bir timsalidir.” ve Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Birbirimizi kendi
içimizde kabul edemedik o yüzden de kendi cennetimizi kaybettik.” sözleri
buluşma noktasını işaret ediyordu.”
Acaba ne değişti de eskiden kötüledikleri, yerden yere
vurdukları Patrik’i ve Patrikhane’yi sahipleniyorlar? Hatta Fethullah Gülen
Bartholomeos’a “Patrik Hazretleri” diye hitap ediyor. Bunun sebebi nedir?
1 Ekim 1996 tarihinde ise yine aynı gazete de şöyle haber
vardı:
“HEP BÖYLE, EL ELE!
Dünya Hoşgörüye Muhtaç
Hoşgörünün Timsali:
Adı adeta hoşgörü kavramı ile bütünleşen Gazeteciler ve
Yazarlar Vakfı, üçüncü yaş gününü, ününe layık bir gece ile Lütfi Kırdar Kongre
Merkezi’nde kutladı. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, rahatsızlığına rağmen son
anda katıldığı muhteşem törende, toplumumuzun her kesiminden aydınlar, “Mutlu
yarınlar için el ele” vermenin kaçınılmazlığını vurguladılar. Hiçbir din, dil,
ırk ve sosyal statü ayırımı gözetmeksizin bir araya gelen davetliler, ülkemizin
ihtiyacı olan toplumsal uzlaşma ve hoşgörünün görülmeye değer tablosunu
oluşturdular.
Bartholomeos da Katıldı:
Toplantıya iştirakiyle çok manidar bir misyon ifa eden ve
önemli bir konuşma yapan Fener Rum Patriği Bartholomeos, barışın, savaştan daha
zor olduğunu ifade ettikten sonra vakfın yerine getirmeye çalıştığı görevin
anlam ve önemine dikkat çekti. Patrik Bartholomeos, sözlerini şöyle noktaladı:
“Biraz da, Fethullah Gülen hocamızdan bahsetmek ve şunu söylemek istiyorum.
Sayın Fethullah Gülen hakikaten hepimiz için, barış ve hoşgörü için, bütün ülke
liderleri ve bütün insanlık için muteber olan değerlerin bir timsalidir. Bu
yönüyle kendilerini hepimiz hem seviyoruz, hem sayıyoruz.”
Bundan bir sene evvel Patrik hakkında suçlayıcı haberler yazan,
“Sınırdışı edelim” diyen bunlar, şimdi “El ele verelim mutlu yarınları beraber
kuralım.” diyorlar. El ele verelim demeleri bile hıristiyanları dost
edindiklerinin delili değil midir? Gazetenin başlığına dikkat edin, “Hep böyle!”
Hep böyle kalalım, beraber, dost olarak diyorlar, kendi dinlerine göre icraat
yapıyorlar. Hıristiyanlarla el ele verip beraberce nereye gideceklerini iyi
düşünsünler!
Halk bu değişikliğin sebebini merak ediyor. Neden tükürüklerini
yaladıklarını soruyor.
“Eğer onlar Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilen Kur’an’a
inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu yoldan
çıkmışlardır.” (Mâide: 81)