KİMLER DESTEKLİYOR?
Küfrün müdafileri yurt dışında bilhassa Türk Cumhuriyetlerinde
okullar açmaktalar. Halkımız da bunların koyun postuna bürünmüş olduklarını
bilmedikleri için, okulların İslâmi eğitim verdiğini, dini bilgiler öğrettiğini,
Hazret-i Allah’a ve Resulullah’a bağlı gençler yetiştirdiğini
zannetmektedir.
Bu okullarda nasıl eğitim verildiği hakkında güzel bir misal
verelim; böylece bunların içyüzü daha da iyi anlaşılsın.
Narcılar’ın Türkmenistan’daki okullarından sorumlu bulunan
Muammer Türkyılmaz -aynı zamanda Bilim Bakan Yardımcısı- Türkmenistan’ın
Özbekistan’a göre daha liberal olduğunu, Dinler Tarihi dersi verilmesine izin
verdiğini, ancak buna rağmen dikkatli davrandıklarını söylüyor. Hatta,
öğretmenlerine özenip oruç tutan öğrencilerin oruçlarını bizzat kendisi
bozdurmuş.
Halk da bunlar İslâm’ı orada temsil ediyor zannediyor. Oysa
bunların İslâm’la uzaktan yakından alakası yok. Din eğitimi vermeyen, oruç tutan
çocuklara oruç bozduran, nurcuların Türk Cumhuriyetlerinde İslâm’a zararı çok
fazladır.
Yine Özbek-Türk Özel Liseleri Genel Müdürü Mahmut Bey şöyle
diyor:
“Biz şöyle düşünüyoruz! Ne yaparsak burada kalıcı oluruz?
Burada verdiğimiz hizmeti dünya ve Türkiye nasıl karşılar? Türkiye’deki gibi
laik ve demokratik bir eğitim verirsek ancak kalıcı olabiliriz...”
“Dünya ve Türkiye nasıl karşılar” diyor, hiç “Allah-u Teâlâ
beğenir mi, hoşnut olur mu?” demiyor. Bunlar İslâm’la alakalarını keseli çok
olmuş.
Yaptıkları bu kadarla da kalmıyor. Adı geçen Muammer Türkyılmaz
1993 yılında bir toplantıda, Alarko şirketinin ortaklarından Yahudi Üzeyir
Garih’ten faaliyetleri için maddi yardım istemiş, para dilenmiştir, bakın hem de
bir Yahudiden.
Onlar için önemli olan gösteriş için açtıkları okulları.
Hazret-i Allah’ın hükmüne imanları olsaydı böyle yapmazlardı. Yahudiden para
dileniyorlar. Ne kadar da zavallılaşmışlar!
Yahudi Üzeyir Garih de şöyle açıklamalarda bulunmuş: “Bu
okullar gördüğüm kadarıyla tamamen laik...” Bunu Yahudi söylüyor, okullardan
memnun. Oysa onlar müslüman olsalar Hazret-i Allah’ı memnun etmeye çalışmaları
gerekmez miydi?
Şöyle devam ediyor: “Ben o okulları görmeden şüphe
içerisindeydim. Bu okullar yarının bir İslâm birliği amaçlı, dini esaslara
dayanan birer misyoner okulu mudur diye. Fakat böyle olmadığını gözlerimle
gördüm.”
Nasıl oldu da bu Yahudinin gözüne girmişler. Zaten bunların
dostu ya papaz ya yahudi. Bunlar müslümanlarla dostluğu keseli çok oldu. Artık
ya hıristiyanı kucaklarlar ya da yahudiden para dilenirler.
Allah-u Teâlâ Resulullah Aleyhisselâm’ın şahsında Kelâm-ı
kadim’inde şöyle buyuruyor:
“Ben sizin taptıklarınıza tapmam, benim taptığıma da siz
tapmazsınız. Ben de sizin taptığınıza asla tapacak değilim. Benim taptığıma da
sizler tapmıyorsunuz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.” (Kafirun:
2-6)
Üzeyir Garih narcıların okullarına yardım yaptığını ve bunun
artarak devam edeceğini söylüyor. Ayrıca şunları ekliyor: “Biz maddi mânevî
yardımda bulunuyoruz... İslâm tolerans dinidir... Hocaefendi bu konuda ilerici
bir düşünceye sahip.”
Yahudinin bunlara yardım etmesi, hem de maddi ve manevî,
onlardan memnun olduğunun açık ve kat’i delilidir. Narcıların başarılı olmaya
devam etmelerini istiyor. Bir yahudi bir müslümandan nasıl hoşnut olabilir?
Bunun cevabı Âyet-i kerime’de Allah-u Teâlâ tarafından beyan
edilmektedir:
“Sen onların dinine uymadıkça ne yahudiler ne de
hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar.” (Bakara: 120)
Ve bütün bu yapılanlara basın sahip çıkıyor. Fethullah Gülen’i
ve okullarını övüyorlar. Halbuki bu medya değil mi İslâm’a, şeriata ve
müslümanlara, tesettürlü hanımlarımıza hakaret yağdıran ve savaş açan! Aynı
medya Fethullah’ı destekliyor. Bunun sebebi nedir? Çünkü Fethullah İslâm dini ve
İslâmiyet için çalışmıyor. Niçin çalıştığını onlar biliyorlar. Yoksa onların
işine gelmezdi. O İslâm’dan uzaklaştıkça bunlar da onu destekliyor, onun Ahkâm-ı
ilâhi ile alakası olmadığını gördükçe ön plana çıkartıyorlar.
Düşünün Bediüzzaman Hazretleri’ni kötüleyen basın-yayın
organları, Fethullah’ı övüyorlar. Bediüzzaman Hazretleri’nin izini takip etseydi
bu kadar destekçisi olmazdı. Hani Bediüzzaman Hazretleri’nin izini takip
ediyorlardı? Biri Allah ve Resulü’nü, müslümanları dost seçti, diğeri yahudi ve
hıristiyanları.
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Onları ateşe çağıran imamlar kıldık. Kıyamet günü onlar
yardım da görmeyeceklerdir.
Bu dünya hayatında biz onların peşine bir lânet taktık. (Daima
lânetle anılacaklardır.) Kıyamet gününde ise onlar çirkinleştirilip iğrenç
kimselerden olacaklardır.” (Kasas: 41-42)