03 Mart 2012

PIRILTILAR...1


Resim
PIRILTILAR-IBir nokta gibi parlar bir şey göz önünden uçuşur, ya da bir yakamozda bir kıpırtı oluşur, yâni bir pırıltı…

Bazen gönlüne mȃna âleminden bir takım özlü, felsefik belki ledun ilminden bir cümle gelir,
Bazen de bir etki altında aniden bir tefekkür doğar, işte bunlara pırıltı dedim ben.

Pırıltıları temâlarına göre sınıflandırıp benzer konularda yazmalıyım diye not alıp bekletiyordum.
Sonra notlar birikip zaman geçince güncel olarak nedenlerini unuttuğumu ve sonunda çağrışım bile vermeyeceklerini gördüm.
Bu nedenle bundan böyle geldikçe bu pırıltıları kaydetmeyi düşündüm.
Belki ilerde işlenip açılabilir.

***

-Yüksek dağların zirvelerinde bembeyaz bir taç gibi bir kar örtüsü vardır.
Beydağlarında bu manzarayı gördüğümde öncelikle bu güzelliği yaratana şükrettim, zevkle seyrettim.
Sonra şöyle düşündüm; farazi olarak dağlar göklere yükseldikçe yüce Mevlâ’ya yakınlığı artan Kȃmil İnsanlar gibi alt kısımdakilerden farklı olarak İlâhî rahmet ve yetkinlikle donanmayı simgelemek üzere taçlandırılmış gibi…
Dağ ne kadar yüksekse kar ve buzdan tacı o kadar kalın ve görkemli oluyor tıpkı velîler nebiler gibi…

***

-Az konuş; çok konuşan lüzumsuz laflarla pot kırar, kalb kırar ki tâmiri zordur.
-Az ye; çok yiyenin yiyeceğinde haram olan veya şüpheli yiyecekler olması ihtimali artar.
-Az uyu; çok uyudukça şeytan rüyada senin nefsini azdırabilir.Ayrıca Allah’ın rızasını kazanacağın eylemlere yeterli zamanın olmaz.
- Çok ibadet et; ettikçe sırlar kapısı daha çok açılır.

***

-Yaratımdaki sonsuz başkalıklar, sonsuz güzellikleri sergiliyor…

***

-Kur’ân-ı Kerîm’de birçok âyetlerde :
“Hiç düşünmez misiniz..”
“…aklınızı kullanmaz mısınız” şeklinde uyarılar yer alır.
Bunu şöyle yorumladım ki her oluşum Allah’tan’dır ve O : “Ol!” demeden hiçbir şey olmaz yâni insan olarak bunu bilin! Âciz olduğunuzu bilin!
Bir yaprağı bile sizin oynatmanız mümkün değildir.
Bu gerçeği bilin!

Bilin ki sadece Allah : “Ol!” der ise o şey hemen olur.
Bunu düşünün, bunu akıl edinin!
Böylece O’nun : “Ol!” demesi için isteklerinizi dileklerinizi O’na iletin, dua edin!
Tâbii istekleriniz için hakkınızda hayırlı olmasını belirtiniz akıl bunun içindir.
Hakikat yolcusu bunu bilir ve hiç olduğunu bilir.

***

-Allah yolunda bir kazanç elde etmedikten, ruhunu tekȃmül ettirip, kemȃlȃta erip kȃmil insan olmadıktan sonra Nefs-i Emmaresini tatmin için yaşayan insan uzun yaşasa ne olur kısa yaşasa ne olur.

***

-Hakk’a tâbi olan tâbii olur.

***

-Sabırlı ol ki muradın olsun.

***

-En büyük düşman kendi nefsindir.
-Nefsini düşünen nefsiyle baş başa yapayalnız kalır.
_________________
Resim
 

PIRILTILAR-I

DUA

-Huzurundaki huzurumuzu dâim eyle Allah’ım!

-Dâim huzurundayız yüzümüzü ak eyle Allah’ım!

-Nurunla aydınlansın yolumuz, karanlıkları bizden ırak eyle Allah’ım!

-Bizler aciz ve naçiz yâni birer hiçiz, hiçliğini bilenlerden eyle Allah’ım!

-Gören göz ver, işiten kulak. Bizden Cemâlinle işle Allah’ım!

-Kulluk bilincini ayırma belleğimizden kulluğumuzu bilenlerden eyle Allah’ım!

-Muhammed Mustafa (A.S) hazretlerinin şefaatini ve himmetini nasib eyle!
O’nun ruhaniyetinden bize güzellikler yansıt Allah’ım!

-Tevhide eren, TEK’liği bilen, sadece seni görenlerden eyle Allah’ım!

-Hakikate ermiş, rızanı bulmuş, senden yansıyan halifen olmuş, aşkınla yanmışlardan eyle Allah’ım!

-Canını değil seni can bilen, seninle yaşayıp, senin çün ölenlerden eyle Allah’ım!

-Güzeller güzeli sevgili sensin, aşkını dâim eyle Allah’ım!


-Mâsivâyı uzak, şeytanı ırak, kendini yakın eyle Allah’ım!

-Adını dilde, mekȃnını gönülde eksik koyma Allah’ım!

-Dost Emin’i dost et!
Mü’min kulun et!
Aşkınla yansın sonra külün et!
Ayırma bu dostu, sana yakın et!

Şükürler sana, diyemem fazla, razı ol bizden eyle bol rahmet!
Âmin!..

PIRILTILAR- II

-Yaratılanlar ya da yansımalardan hangisi güzel diye bir seçim yapmak yanılgıdır.
“Güzel” den çirkin şey sadır olmaz ki…
Her şey işleviyle, göreviyle gelir ve o işlev için en güzelidir..
Yâni “Ahsen-i Takvim” olarak yaratılmıştır…
Sen, yaşadığın mekȃn ve zamanda işlevin için en güzel yaratımsın, bir pırıltısın…
Parlar geçer güzellikler ama yeni yeni sonsuz sayıda güzellikler gelir ve onlar da geçer.
Bil ki bu hareket Bȃki olanın bir ispatıdır…

***

-Dünya bir sergi salonu gibidir.
Eserler her an değişmektedir.
Bakan göze göre değişik duygular verir…
Bil ki sana bu zevki El-Musavvir verir her boyuttan, her resimden, her müzikten yansıyan O’dur…
Bugün buradaysak güzelim yarın orada, burada böyle isek şimdi, yarın orada olacağız öyle…
Her şekilde her yerde yansımayız Bir’likte …
Var seyreyle ve kulağın aç iyi dinle bunun içindir bu sevgi yâni senin için.
Senden işleyen kim?
Kendinden kendine bir aşktır bu işliyor için için…

***

-Bir güzele aşk, mecâzîdir.
Tüm güzelliğe aşk ise hakiki aşktır…

-Kendi iç benliğinden bir an bile ayrı kalamayan insan her bir şeyi kuşatmış olan Yaradan’ı Allah’ından nasıl ayrı kalabilir?

-DNA molekülü nasıl bir nokta ise o canlı için, sen de bir noktasısın maddi ve manevi âlemlerin…
Açıldıkça sergilersin tüm özellikleri ve güzellikleri…

-Tüm oluşlar Küllî iradenindir, senden oluşana cüz’i diyorlar…
_________________
Resim
 


ResimPIRILTILAR – III

- Çok şey bildiğini söylersin, hiçbir şey bilmediğini bil yeter…
Çok şey olduğunu söylersin, hiçbir şey olmadığını bil yeter…

-Celâl içre Cemâl’i gör Hakk’ı bil!..

-Akıl almaz şu muazzam var oluşu var eden muazzam bir yaratan vardır, o da şüphesiz Allah’tır…

-Benlik yâni gurur, kibir, kendini beğenme seviyesinden hoşnut olma halidir ki yükselmeyi kemȃle ermeyi önlemiş olur.
Kemȃle eremeyen yâni kȃmil insan olamayan kişi Hakk’a vasıl olup vuslata eremez.
Vuslata eremeyen devranı tamamlayamadığından hamdır…

-Hakikat ehli için avamın şeriatı değişir.

-Doğru yolda olmak Hakk nizamına uymaktır…

-Her işte her oluşta bir değil bin bir hikmet vardır…

-Sabır, geçmişi düşünüp üzülmemek, geleceği düşünüp endişe duymamaktır.
O halde anı yaşamak sabırlı olmanın sonucudur.
An’da yaşayan Hakk Teâlâ’nın verdiği kulluğunu bilir ve huzur içinde zevk içinde aşk içinde olur dâim zikirde olur. Sevgiyle bakar, sevgiyle görür, gerçek şu ki dostum dem bu demdir…

-Dost’a dost olmuşsan eğer bu dostluk şereftir her şeye değer..

-Bakıyorduk, arıyorduk …
Bu neden, niçin, neden böyle?
Saçlar ağardı hala arıyorduk nihâyet şükür dedik bulduk! Bulduk neyi deme?
Dost’u bulduk aşkı bulduk!..

-Bazı insanlar bir şey kazanmak uğruna farkında olmadan çok şeyi kaybedebilirler.
Tıpkı bazılarının dünyayı kazanmak uğruna ahreti kaybettikleri gibi…

_________________
Resim
 


 
Resim
PIRILTILAR -IV-

Ayrı görme sen halkı, odur Hakk’ın eseri
Dikkatlice bak ona görürsün Müessiri…

- İnsan âcizdir, biidrâktir. Allah’ın sonsuz hikmetlerinden ve bu hikmetlerin uyum içinde olduğundan haberi yoktur. Lütuf olur da bir tane hikmetini idrâk ederse kendini âlim sanır…

- Şu gördüğün güzellikleri var edeni, El-Musavvir’i düşün ; Sen bakar bakar da büyük bir haz duyarsın, incelik şurda ki, sen haz alırım sanırsın ancak gerçekte O alır hazzı…
“Ne güzel manzara, ne hoş çiçek, ne cici çocuk!” dersin ama sen demezsin O der…

- Kaderine göre bir işlev için gelirsin. İlahî çizgi şaşmaz. Sonuç için gerekli sebepler oluşur ve kaderinde öngörülen işlevin mutlaka olur.
Ancak ilahî çizgiye aykırı olarak iradeni kullanırsan zorluk ve mutsuzluk görürsün, uygun olarak irade kullanırsan ( ki bu Sırat-ı Müstakimdir ) kolaylıklar ve mutluluklar senin olur…

- Allah’ın Velîleri yıldızlar gibidir, kimisi güneş kimisi gezegenlere benzerler. Her biri ayrı nicelik ve niteliklerde parlayan ziyâlardır. Onların ziyâsı En-Nur’dan yansıttıkları nurdur… Her biri Allah’ın dileğince nur saçar, sakın onları aynı sanma her biri ayrı özellik ve güzelliktedir. Her birinden ayrı görüyorsan Hakk’ın nurunu, ne mutlu!..

- Sütü temiz olanın yoğurdu temiz olur, yoğurdun temiz ise ayranın temiz olur…

- İstediğin bir şey senin istediğin gibi olmayabilir. O şey istediğin gibi olsun veya olmasın niteleme olarak bir “oluş” tur.
Her “oluş” düşüncede vardır ve “Subhânallah” eksiksiz düşünceler bütünü, noksansız düşünendir… Bu düşüncelerden “ol!” emri ile ef’al, sıfat yansır ve her “oluş” noksanı olmayan “ Subhânallah”ın oluşturduğu bir noktadır ki; hikmeti vardır ve noksansızlığın özelliğinden dolayı eksik olmaması gereken bir noktadır. O halde her “oluş” kudsaldır, insanların bilmediği hikmetleri vardır. Biz her oluşu O’ndan bilip sevgi ve saygıyla karşılamalı ve “eyvallah” demeliyiz…

- Cep telefonu şarj olup enerji depolamadan onunla konuşmak mümkün olmuyor. O halde sen kendini ilahî enerji ile doldur ki senden konuşan O olsun…

- Seni rahatsız eden bir probleminin olması, en azından başının ağrıması bile büyük bir lütuftur! Neden derseniz ; âciz olduğunuzu, muhtaç olduğunuzu hatırlar, kısmen de olsa benliğinizden sıyrılır ve kulluğunuzu hatırlarsınız. “Yalnız sana kulluk eder yalnız senden yardım dilerim!” dersiniz ki yaratılma gayenize döner Yüce Allah’a kul olursunuz… Noksansız olanın, “El Samed” olanın sadece O olduğunu düşünür Allah’a yalvarır böylece O’na yaklaşırsınız…

- Bir gonca büyür seyr-i süluk sürecinde ve o gonca açmaya yüz tutar iyi bir derviş olunca… Bir sabah bakarsın El-Fettah “ol” demiş muhteşem bir gül açmış ki, Muhammed (sav) in hakikatini yayıyor kokusunda…

_________________
Resim
 

 
Resim


PIRILTILAR – V –
dostemin

- Ancak her şeyi bilen her şeyi bilir…
- Bazı sûre başlarındaki “ hurûf-u mukatta” âyetler zâhir ilimlerden bildiğimiz “ π ” veya “ e “ sayıları gibi ledünnî bir
ifade olabilir mi? Anlamaya irfan gerek…
- Her konu her mecliste görüşülmez, meyhânede ilahi, camide de türkü söylenmez!..
- Algılama ve anlamanın sınırları vardır ki herkese göre değişir, hikmetini Yaratan bilir… Bir köpek havlıyor, bir kuş ötüyor, yanardağ püskürüyor, bir yıldız kayıyor v.d.. Bunların hikmetini anlayamıyorsun, senin algı sınırlarının dışında çünkü. Sonsuz oluşumlardan da hiç haberin yok. Ama her oluşum birbiriyle ilintilidir ve hikmet hikmet içindedir, her oluşta bir gizli hikmet vardır, bunu bil yeter!..
- Namaz sonunda tesbih çekiyoruz. Bir keresinde tefekkür ettim; Subhanallah eksiksiz, noksansız her şeyi yaratan her şeye malik olan yani akla gelen gelmeyen her çeşit eşya ve kavram O’ndan… Elhamdülillah derken ürperdim, bu çeşitlilik içinde beni yarattıklarının en şereflisi olarak halk ettiğini düşünüp Yüce Rabbime sonsuz hamd ederim diyerek minnet duydum… Yaratılan her nesneyi benim önüme serdi ve bana akıl ile iradeyi lutfetti, dahası “hilafetini” bahşetti… Hiç yaratılanla Yaratan kıyaslanabilir mi? Asla… Ürperdim titredim en büyük ve tek büyük O’dur… Ohalde gönülden ihlasla söyleyelim yürekten Allahuekber , ve tesbihim bir anlam kazandı, kulluğum bilinçle dile geldi…
- Allah sana yȃr ise dünya sana kȃr olur,
Dünya malı yȃr ise ahret sana dar olur…
- Düşündüm; insanlık tarihinde zaman içindeki birikimlerle bilgi düzeyimiz gelişmekte ve olgunlaşmakta, önceki “doğru”lar zamanla değişebilmekteler. Zâhir ilimlerdeki gelişmelerle bugün daha önce bilinemeyen veya yanlış bilinenler, değişmekte ve daha doğru olana ulaşılmaktadır. Fizik, kimya, biyoloji, astronomi v.d. ilimlerde deneylerle “doğru”ya yaklaşmak zamana koşut olarak artmaktadır. Bir çok somut örnek verilebilir. Aklıma gelen bir örnek geçen yüzyılda zararlı görülmeyen sigara bugün ölümcül bir zararlı olarak biliniyor… Zâhir ilimlerdeki evrimsel gelişmeler, benzer şekilde, soyut alanda özellikle din anlayışı ve “doğru”larının da irdelenmesini düşündürüyor. Din konusunda insanoğlu kadar eski inanç sistemleri dinler tarihinde anlatılmaktadır. Tarih boyunca insan evrim geçirmekte, aklını kullanabilmek ve deneylerden sonuç çıkarmakta giderek gelişmektedir. Yani beşer denen canlı türünden aklını öne çıkaran “insan” olmaktadır. Semavî dinler işte bu aklını kullanabilen insanlar için yaratıcı Yüce Allah tarafından peygamberler vasıtasıyla gönderilmiştir. Zaman içinde basit din kuralları en mükemmel olan İslamî değerlerle kemâle erdirilmiştir. Dini “doğru”lar Kur’ân-ı Kerimde zikredilmiş ve Hz. Muhammed (sav) tarafından hayatta örneklendirilmiştir.
Sonuç olarak zâhir ilimlerdeki en son bilgiler en doğru bilgiler olmaktadır. Benzer olarak din konusunda da en son peygamber
(Hatem-ül Enbiyâ) en doğru din kurallarını Allah (cc) adına getirmiş ve uygulamıştır. Bize düşen “doğru” yoldan ayrılmamaktır… En doğrusunu Allah(cc) bilir…

_________________
Resim
 
 
 
Resim

PIRILTILAR - VI-

dostemin
- Herkes biraz haklıdır.
Haklılık miktarıysa o insanın aklıdır…
İnsanlar noksanlıdır, birazını tam sanır…
İşte bu yanılgıdır, bu yanılgı insanı doğru yoldan çıkarır…
- Bir görevin, bir işlevin var ki burada varsın, bir görev veya işlevin kalmaz ise sen burada kalmazsın…
- “Doğru Yol” orta yoldur, orta yol mutluluktur…
- İç mimarlar, dekoratörler vasıtasıyla yeni tasarımlar, post modern düzenlemeler ve pahalı aksesuarlar ile yaşama ortamlarında huzur arayanlar, aslında gerçek huzuru dış dünyalarındaki doğal ortamda zahmetsizce bulabilirler. Yaratılmış olan doğal sanat eserleri sana Yaratan’ı hatırlatıyorsa, O’nun eserleri seni O’na yaklaştırıyorsa, o güzellikler her yerde sana huzur ve mutluluk verecektir…


- Yüce Allah (cc) Kur’anda birçok ayette “Biz” öznesini kullanıyor.
“Ben”likten kurtulup “Kȃmil İnsan” olanlar “Biz” liğe dahil olanlar olsa gerek..
Onlar Hakk’ın eli, dili, gözü, kulağı olanlardır, ne mutlu…
- Hayatta uymamız gereken iki prensip bana göre şöyle:

1- Allah’a kulluk etmek,
2- Hayata anlam katabilmek

Allah’a kulluk etmek için; islamın şartları dahilinde önce Müslüman olup Hakk’a teslim olmak gerekir.
İmanın şartlarına göre de ihlaslı bir mümin olmak lüzumludur.
Kur’anda belirtildiği gibi kulluğunu bilip daima ibadetini yapmak ve O’nu tesbih etmek baş görevimizdir.
Bu noktada ibadet kavramının Allah’ın rızasını sağlayacak tüm eylemlerimizi de kapsadığını unutmamak gerek…

Hayata anlam katmaya gelince;
Müslüman, mümin kişi için tek örnek, tek rehber Hz. Muhammed (sav) dir. Ölene kadar çalışmak, faydalı işler yapmak ve insanlara hizmet etmektir amaç…
Hayata anlam katmak için yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevip hizmet etmeli veya halka hizmet Hakka hizmettir diyebilmeliyiz…
- Her Mecnun Leyla’yı görmemiştir, Leyla’yı görmeyen göz aşk nedir bilmemiştir…
- “ Ben kulumun zannettiği gibiyim” diyor, Rabbimiz.
Her zan diğerinden farklıdır ancak “Subhanallah” noksansız olduğundan özelliklerini havsala almaz…

- İbadet müminin en büyük zevki ve tatminidir.
Sıklıkla yapılan ve ihlası olmayan şekilsel ibadetler ise bu zevk ve tatminden yoksundur.
İhlas ön şartıyla; çokça şeriat azca hakikata veya azca şeriat çokça hakikata neden olabilir…
- Başkasına iyilik edeceğim derken, dikkat et de kendine kötülük etme…
- Hürmetli’nin Hürmetli’sine hürmet etmek, hürmete şayandır…

_________________
Resim
 
 
 
ResimKUŞLAR
Sabah olur kuşlar öter
Öten kuşlar acep ne der
Allah, Allah diye öter
Yüce Hakk’ı tesbih eder
*
Kȃh havada kȃh da yerde
Bazen konar penceremde
Her kuş öter farklı dilde
Kuş dilleri tesbih eder
*
Kanaryası, bülbülü var
Güvercini, kumrusu var
Yetişkini yavrusu var
Her kuş ayrı tesbih eder
*
Kuşlar ayrı bir ümmettir
Ötüşleri daim zikir
Neler derler bilen bilir
Kuş öterek tesbih eder
*
Dost Emin der bir kuş olsam
Öte öte Hakk’a varsam
Nurlar içre kanat çırpsam
Her dil ayrı tesbih eder

_________________
Resim
 


 
ResimDOLUNAY Gece uyandım, odanın aydınlığı beni şaşırttı.
Işığın kaynağını aradım ve muhteşem bir görüntüyle karşılaştım.
Evet, dolunay vardı ve denizin üstünde yanıp sönen bir nur bölgesi yani yakamoz oluşmuştu…

Her an bir şanda olan yüce Allah’ım gören gözlere neler sergiliyordu neler..
Perdeler açık olmasa bu güzel manzarayı kaçıracaktım.
Perdeleri açmak O’nu görmek gerek diye düşünceye daldım…
O her yerde mevcuttu, tabii sende de mevcuttu ve kendinden kendini seyrediyordu…
Mümin olan bunu biliyordu ki hiçbir mekȃna sığmayan, mümin kulunun gönlüne taht kurmuştu…

Çok severek dinlediğim bir ilahi şöyle başlar;
”Hakk’tır Allahım- Muhammed mahım- Alidir şahım-Allah Eyvallah” dilime geldi.

Neden derseniz dolunay yani “Mah”, “En Nur” esmasının kainattaki temsilcisi Muhammed (sav) idi…
Allah (cc) tüm alemleri Muhammed(sav) nuruyla yaratmıştı…
Gökteki dolunay nasıl güneşten aldığı ışığı yeryüzüne yansıtıyorsa Muhammed (sav) de nuruyla aydınlatıyordu insanlığı…

Şu anda dolunayın etrafındaki yıldızlar ona göre kıyaslanmayacak etkisiz birer ışık noktalarıydı.
Halbuki gökyüzünün karanlığında dolunayla kıyaslanmasaydı onlar da derece derece parlak birer kandil gibi görünürlerdi.
Derecelerine göre veya yansıttıkları ışıklara bakarak her bir yıldızı da Allah’ın veli kulları gibi düşünmek mümkündü…

Denizin üstünde dolunayın ışığıyla aydınlanmış bir bölge parlıyordu ki bu da bana hakikat yolunda tevhide eren, mana aleminden aldıkları nurla yaşayan, çevrelerine göre her biri ışıklı birer noktacık olan nurlu müminleri hatırlattı, daha doğrusu onların kümelendiği mutlu bir mümin topluluğunu hatırlattı…

Güneş, ay, yıldız, yakamoz derken benzetmeler, semboller, yine bir tefekkür yine aynı sonuç; Allah (cc) Bir’dir efendim ne şüphe..
Başka ilah yoktur…Muhammed (sav) O’nun kulu ve resulüdür, benim peygamberimdir, yolumu ışıtan rehberimdir.
O’nun nuruyla aydınlanmış ve O’nun nurunu yansıtan nice enbiya nice evliya gelmiş…

Dolunay her an nurlarını yaymakta, karanlık gecelerimizi aydınlatmaktadır..
Ne mutlu kendi karanlık gecelerinde bu seyre varanlara nurlanıp ışıyanlara…

”Hakk’tır Allah’ım- Muhammed Mah’ım” diye ürperenlere ne mutlu…

_________________
Resim

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...