Eski Türk Yaşamı
Eski Türk toplumu idare edenler (beyler) ve idare edilenler (halk) olmak üzere iki tabakaya ayrılmaktaydı. İdare edenler “ak kamag bodun” (ak kemikli halk), idare edilenler de “kara kamag bodun” (kara kemikli halk) ifadesiyle anılmaktaydı. Toplumda sınıf ve sınıflaşma yoktu. Beyler (ak kamag bodun), toplumun sadece idaresinden sorumlu kesimiydi. Makam ve mevkiler hizmet için vardı. Toplumda liyakat esâstı. Soy, servet, makam ve mevki toplumda sınıf farkı yaratmıyordu. Zeki, çalışkan, yetenekli ve başarılı olanlar için yükselme yolu daima açıktı. Halktan (kara kamag bodun) biri iken, hizmette gösterdiği başarılarla idarî ve askerî kadrolarda bey ve komutanlık mevkilerine yükselmek her zaman mümkündü.
Eski Türk toplumunda fertler arasındaki ilişkileri yazılı olmayan kanun niteliğindeki “töre” düzenlemekteydi. Töre, İslâmiyet’ten önceki Türk toplumunda hâkim ve geçerli olan tek değerdi. Türkler, bu durumu “İl (devlet) gider törü (töre) kalır.” sözü ile ifade ediyorlardı. Burada kastedilen, hiç şüphesiz, Türk töresinin daima dinamik ve güçlü bir şekilde ayakta tuttuğu Türk toplumudur. Gerçekten de, Türk devletleri zaman zaman çöker ve yıkılırken, Türk töresinin sağlam bir şekilde ayakta tutuğu Türk toplumu, daima varlığını korumakta ve yeni yeni devletler kurabilmekteydi.
Eski Türk toplumunda iç dayanışma son derece kuvvetli idi. Daha doğrusu toplum “yardımlaşma ve yarışma” içinde yaşıyordu. Bunlardan yardımlaşma, toplumu daima birlik ve dayanışma içinde tutuyordu. Öyle ki, bütün halk, ihtiyaç halinde birbirine yardım eden âdeta bir aile gibiydi. Toplumda, maddeten ve manen zayıf olduğu için ezilen insan hemen hemen yoktu. Yarışma ise, toplumun bütünüyle ilerlemesini sağlıyordu. Her ikisi de birleşince ortaya daima canlı, hareketli, dinamik ve güçlü bir toplum çıkmaktaydı.