20 Şubat 2012

Camiu`s-Sagir 1.cilt » 3.Bölüm.İSLAMDA CENAZE..

CENAZENİN ÜZERİNDE AĞLAMAK
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ölünün üzerinde ağlayarak iyiliklerini sayan bir kadın yalan söylemiş olur. Ancak ( Hz.Hamza'nın üzerinde ) ağlayan Ümmü Sait bunun dışındadır.”[772]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Allah'ın vermiş olduğu ölüm musibetine rıza göstermeyerek ) cenazenin üzerinde bağırarak ağlayan kişi tevbe etmeden önce öldüğü takdirde kıyamet günü katrandan bir don, demirden bir zırh elbi­sesi giyinmiş olduğu halde kabrinden çıkacaktır.”[773]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“İslam dininde cenazenin üzerinde ağlayan kimselere ağlamakla yardımda bulunmak, kızlarının namusunu mehir yerine sayarak de­ğiştirmek, mezarlıkta ölü için kurban kesmek, koyun sahiplerini zor kullanarak koyunlarını yatağından otlaklara çıkararak zekatını almak gibi şeyler yoktur. Bunları kabul etmeyenler ise bizden değildir.”[774]
4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Öylesine iki ses vardır ki, dünyada ve ahirette sahibine lanet yağdırılmasına vesile olur. (Allah'ın verdiği yemek sofrası gibi,) nimetlerine karşı çalgı çalmak, musibetle karşılaştığın da sabır etmeyip ağlayarak sesini yükseltmektir.”[775]
5- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hasta olan kişi ölmediği müddetçe başuçunda bulunan kadınların sessizce ağlamalarına engel olma. Fakat hasta öldükten sonra artık kimse ağlamasın.”[776]
6- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ey Ömer, ( şu ölünün başında ) ağlayan kadınları rahat bırak. Çünkü gözler yaş matemi içinde, kalb üzüntülü, cenazenin ölüm zamanı yakındır. ( yeni ölmüştür.)”[777]
7- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ey Ömer, şu cenazenin başında bulunup da ağlayan kadınlara engel olma.
Ey kadınlar, şeytanın yüksek sesle ağladığı gibi ağlamayınız. Çünkü sadece gözlerin ve kalbin ağlaması Allah'dan gelen şefkat ve merhametin eseridir. Yüzüne vuran, yüksek sesle ağlayan şeytandır.” [778]
8- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Huzurunuzda bulunan) hastanın inlemesine engel olmayın. Zira inlemek, Allah'ın hastalık verdiren kahır sıfatının bir eseridir. O eseri dile getirmekle hastalar rahata kavuşur.”
9- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ben, (ölüm gibi musibetlerle karşılaştığından dolayı) saçını yolan, yüksek sesle ağlayarak bağırıp çağıran, ve elbisesini yırtan kimselerden uzağım. ( çünkü Allah'ın verdiği musibetlere rıza gös­termeyen kimseler İslamiyete uymadıklarından ötürü bizlerden sayılmazlar.)”[779]
10- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şeytanların bağırışı gibi, ölülerinizin başında ağlayarak bağırıp çağırmaktan sakınınız. Çünkü ölülerin başında bağırıp çağırmadan sadece gözyaşının dökülmesi, kalbin müteessir olması, şefkat ve merhametin eseridir. (Bu hususta günah yoktur.) Ama lisaniyle bağırıp çağırmak, eliyle elbisesini yırtmak ve yüzüne vurmak gibi hareketler şeytanın amellerindendir.”[780]
11- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Ölülerin iyiliklerini sayarak ) Bağırıp çağıran bir kimse tevbe etmeden öldüğü takdirde, Hz. Allah (c.c.) o kimseye kıyamet günü ateşten bir gömlek giydirerek (dünyada iken yapmış olduğu kötü­lüklerinin cezasını çektirmek için ) insanların huzurunda ayakta diki li olduğu halde bekletir.”[781]
12- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Sadece gözyaşlarıyla ve kalbin üzüntüsüyle ) ağlamak şefkat­ten ileri geldiği gibi, bağırıp çağırmakta şeytanın tahriklerinden ileri gelir.”[782]
13- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Üç kötü huy vardır ki, ümmetimden asla ayrılmaz
a) Ölülerin başında bağırıp çağırarak ağlamak,
b) Yağmurun yıldızlardan olmasına inanmak,
c) Soyuyla sopuyla iftihar”[783]

ENSARIN ÜSTÜNLÜĞÜ

1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ey Ensar, şüphesiz Ben'den sonra size yapılacak bir sürü haraketlerle karşılacaksınız. Kevser havuzunda Benimle buluşuncaya kadar sabrediniz."[78]

HAC
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ey imanlı kişi. (Düşmanların saldırısına uğramak ve ölüm şerbetini içmek gibi ) zorlukların bulunmadığı sevabı çok olan bir cihada koş. O da haç ibadetidir.”[941]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“İhram elbisesini giyen bir hacı, tavaf edip Hacer'ütül esved’ iyi elleyinceye kadar telbiye duasını okur.”[942]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Haç ile umre ibadetlerini birlikte yapınız. Çünkü bu iki ibadet, körüğün demir, altın, gümüş gibi madenlerin paslarını temizlediği gibi, yapanın da fakirlik ızdırabını ve günah kirlerini temizler. Makbu­le geçen bir haç ibadetinin karşılığı ancak cennettir.”[943]
4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Zemzem suyundan kana kana içmek, münafıktan bir beri olmaktır.”[944]
5- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ramazan ve kurban bayramı günleri, siz müslümanların birlik­te araştırıp kabul ettiği günlere tesadüf eder. Yine aynı şekilde, Arefe günü de araştırılarak kabul ettiğiniz bir gündür.”[945]
6- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ramazan bayramı ile Kurbap bayramı, siz müslümanları hepiniz birlekte raştırıp bayram olarak kabul ettiğiniz gündür. Arefe dağının her tarafı vakfe için bir ibadet yeridir. Mina dağının ve Mekke yollarının her tarafı kurban kesilme yeridir. Müzdelifenin Her yanı hacıların toplanıp ibadet ettikleri yerdir.”[946]
7- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Haç ve umre ibadetlerinin çokça yapılması fakirliği yok eder.”[947]
8- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Mekke toprakları ( müslümünların ) deve gibi binekleri ile gelip toplandıkları yerder. Bu yüzden evlerinden hiç birisi ne satılır ve ne de kiraya verilir. (çünkü bütün müslümanların arasında ortak bir maldır.)”[948]
9- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hz. Allah, sıdır gibi mekkenin bütün bitkilerinin koparalmasını, haram kılmıştır. Ve bu bitkileri koparanlara da lanet etmiştir. Bu hüküm ise, Hz. Muhammed'den değil, doğrudan doğruya Hz. Allah dan gelmedir.”[949]
10- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sizden kimin gücü Medine-i Münevvere'de kalmaya yetiyorsa (ölünceye kadar orada kalabiliyorsa) orada kalarak ölmeyi tercih edin. ( Çünkü kiyamet günü ilk olarak orada ölenler için şefaat edeceğim.)”[950]
11- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kim, kötü bir söz söylemeden ve herhangi bir günah işlemeden Allah rızası için haç ibadeti yaparsa, anasından doğduğu gibi günahsız olarak evine dönecektir.”[951]
12- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabeyi ziyaret ederek haç veya umre ibadetlerini yapan bir kii se, son olarak oradan ayrılırken bir tavaf daha yapsın.” [952]
Haccın fazileti: Allahu Teâlâ buyuruyor:
“Nâsı hac etmeğe çağır ki piyade olarak, zayıf develer üzerinde bulunarak her uzak yollardan sana gelsinler.”[953]
Kata de (791) diyor ki, Allahu Teâlâ, İbrahim Aleyhisselâma, insanları Kabe'nin ziyaretine daveti emrettiği vakit, İbrahim Aleyhisselâm:
"Ey İnsanlar! Allahu Teâlâ bir beyt inşâ ettirdi, bunu zi­yaret edin" diye bağırdı. Yine Allahu Teâlâ:[954]
13- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Biz müslümünlarla münafıkların arasındaki fark, münafıkların zemzem suyundan kana kana içmemeleridir.”[955]
14- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Habeşliler, size saldırmadığı müddetçe siz, onları kendi hallerine bırakınız. Zira Kabe'nin definelerini ancak bıçakları ince ve uzun kimseler çıkaracaktır.”[956]
15- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Haç ile umreyi tekrar tekrar yapınız. Çünkü körüğün, demir madenlerinin pas kirlerini temizlediği gibi, bu iki ibadet, yapanın da fakirlik ve günah kirlerini temizler.”[957]
16- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kişi, helal olamayan mal ile haç ibadetini yaparken: "lebbeyke Allahümme Lebbeyke"Allah'ın emirlerine amadeyim, yapmaya hazırım. Emredin. Şeklindeki duayı okuduğu zaman Hz, Allah: "Hayır, hayır emrine amade değilsin, yaptığın hiç ibadeti ise kaim edilmeyerek red edilir.”[958]
17- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kişinin ölmüş, ağır hastalık veya ihtiyarlık gibi sebeplerle ifa edemeyen anne ve babasının yerine yaptığı haç ibadeti, hem kendi­si için hem de anne, babası için kabul edilir. Bunların semada bekleyen ruhları ise şad olur.”[959]
18- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacdan gelenlerle karşılaştığın zaman, ona selam vererek tokalaş, evine girmeden önce sana istiğfar etmesini söyle. Çünkü Allah’ın af ve mağfiretine mazhar olarak gelmiştir.”[960]
19- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Haç ibadetini yapmaya acele ediniz. Çünkü şimdiye kadar iki kere din düşmanları tarafından tahrip edilmiştir. (Kabe'nin tahribi­ne üçüncü bir defa kast edildiği anda Hz. Allah tarafından yeryüzünden kaldırılarak bilinmeyen bir yere götürülüp ve bir daha geri geti­rilmez.)”[961]
“Kendileri için menfaatli olan şeyleri müşahede ve elde etsinler diye.” [962]Buyurmuştur.
20- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) hacılara şöyle daua ederdi:
“Allah'ım, hacıların ve dua ettikleri kimselerin günahlarını af eyle"[963]
21- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ey Ömer, İslam, kişinin kendisini kabul etmeden evvel ( küfür devrinde ) işlediği günahlarını sildirdiğini bilmez misin? Yine Mek­ke'den Medineye hicret etmek, daha evvel işlenilen her türlü günah­ları, haç ibadeti de ondan evvel işlenilen günahları sildirdiğini bilmez misin?”
22- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ben, öylesine bir şehre göç etmeye emrolundum ki, fazilet bakımından o şehir, bütün şehirlerden üstündür.
Ona Medine şehri derler. Körüğün demir paslarını arıttığı gibi, o da sakinlerinin günahlarını arıtır.”
23- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Zemzem suyu, içildiği hastalığın ilacı olur. ( Hangi hastalık için içiliyorsa, onun için şifa olur.)”[964]
24- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Zemzem suyu, içildiği her derdin devasıdır. O halde şifa bul­mak için içiyorsan, Allah onunla sana şifa verir. Herhangi bir kölükten, Ona sığınmak için içiyorsan, Allah seni korur. Susuzluğunu gidermek için içiyorsan, Allah senin susuzluğunu giderir. Doymak için içiyorsan, Allah seni onunla doyurur. Çünkü zemzem suyu, Hz İsmail peygamberin isteği üzerine Hz. Cebrail (a.s.) in ayağını ye­re vurmasıyla, aralarında fışkırarak meydana gelen bir sudur.”[965]
25- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Tam manasıyla sırf Allah rızası için ) haç ibadeti yapan bir kimse fakir olmaz.”[966]
26- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Haç veya umre ibadetleri için "La ilahe illallah" cümlesini okuyan bir hacının günahları güneş batarken koybolur.”[967]
Bâzı âlimler bu menfaat, hac mevsiminde ticaret kazancı ve âhirette alacakları mükâfattır dediler. Seleften birisi bu âyet-i celîleyi duyunca: "Kâbenin Rabbine kasem ederim ki, Allahu Teâlâ ziyaret edenleri affedecektir" demiştir. Yine,[968]

KUREYŞ KABİLESİNİN FAZİLETİ
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Hz. Allah, Kureyş kabilesini 7 meziyetle (diğerlerinden) üstün kılmıştır. Bunlardan bir tanesi dahi geçmiş ve gelecek hiç kim kabileye verilmemiştir.
a. Yüce Allah, benim onlardan olmamla bu kabileyi üstün kılmıştır.
b. Peygamberliğin onlar arasından çıkmış olması.
c. Kabeye hizmetçiliğin onlardan olması.
d. Dünyanın her köşesinden gelen hacılara onların su vermesi. Kabeyi yıkmak için Yemen'den gelen fil ordusuna e. Cenab-ı Hakkın bu kabileyi galip kılması.
f. Hiç bir kimse Allaha kulluk yapmadığı bir zaman da Kureyş ka­bilesinin ön sene bir olan Allaha kulluk yapmaları
g. Kur'an’da bir surenin bu kabilenin ismiyle indirilmiş olması."[112]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Kureyş kabilesi, devlet işlerinin amiri ve yetkilisidir. İyi insanlar iyilerine, kötü insanla da kötülüklerine tabi olurlar."[113]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Kureyş kabilesine öncülük edi­niz. Onları hakir görerek geriye atmayınız. Çünkü Kureyşli olmayan iki erkeğin kuvveti, Kureyşli olan bir erkeğin kuvvetine verilmiştir."[114]

MİRAÇ
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Ben Mekke'de iken evimin tavanı yarıldı ve Hz. Cebrail gelerek göğsümü yardı, kalbimi çıkardı ve zemzem suyu ile yıkadıktan sonra içi iman ve hikmetle dolu olan altın bir leğen getirdi. Bunun içindekini kalbime boşalttıktan sonra Hz. Cebrail ile birlikte göğe yükseldik. Cebrail ( a.s.) dünya semasının açılmasını istedi. Bekçi;
“Kim o diye sordu?” Cebrail (a. s.) cevap verdi, Yanındakinin kim olduğu sorulunca:
“Hz. Muhammed (a.s.)” dedi. Bekçi:
“O 'na peygamberlik geldi mi?” Cebrail (a.s.):
"Tabii" diye cevap verdi. Kapı açıldıktan sonra gökyüzüne çıktık. Sağ ve sol yan­larını, uzaktan karaltı şeklinde görülen insan topluluğunun çevreledi­ği birisi göründü. O, sağ yanına bakınca gülüyor, sol yanına bakınca da ağlıyordu. Bana dönerek:
"Hoş geldin ey peygamber ve salih evlat" dedi. Hz. Cebrail'e bunun kim olduğunu sordum.
"O da Adem Pey­gamberdir." dedi. Sağ ve solundaki insan kalabalığı ise Adem (a.s.)’in soyundan gelen bütün insanların ruhlarıdır. Sağındakiler cennetlik solundakiler cehennemlik olanlardır. Bu sebepten sağına bakınca gülmekte, soluna bakınca da ağlamaktadır.
(Yolumuza devam ediyorduk.) İkinci kat semaya çıktık. Cebrail (a.s), yine kapının açılmasını istedi. Bekçi, dünya semasındaki söylenenleri tekrar ettikten sonra, İdris peygamberle karşılaştık. İdris (a.s.):
"Ey hayırlı peygamber ve değerli kardeş hoş geldin. " dedi.
Ondan sonra Musa peygamberle karşılaştık. (Üçüncü katta) Musa (a.s.):
“Ey değerli peygamber ve kardeş, hoş geldin, dedi. Sonra sırasıyla Hz. İsa, Hz. İbrahim ve diğer peygamberlere uğradık. Hep­si de:
" Ey değerli peygamber ve salih kardeş hoş geldiniz," diyorlardı. Nihayet Cebrail (a.s.) beni daha yukarı doğru götürdü. Orada kainatın kaderini çizen kalemlerin cızıltılarını duydum. Sonra Hz. Allah ümmetime elli vakit namazı farz kıldı. Bu noktadan artık geriye dön­düm, yolda Musa (a.s.)’ma rast geldim.
“Allahü Teala ümmetine neyi farz kıldı” diye sorunca, ben de:
“Elli vakit namazı farz kıldı, dedim. Bunun üzerine Hz.Musa:
" Ben insanları bilirim, İsrail oğullarıyla uzun zaman mücadele ettim. Senin ümmetin günde elli vakit nama­zı kılamaz. Rabbine dön ve bu vazifenin biraz hafiflemesini iste."de­di.
Böylece Rabbime döndüm ve namaz yükünün biraz hafifletilmesini istedim. Yüce Allah namazı kırk vakte indirdi. Dönüp Hz. Musa’ya durumu anlattım. O, beni gene Rabbime gönderdi. Hz. Allah, otuz vakta, yirmiye, ona, daha sonra da beş vakte indirdi. Tam bu sırada kulağıma bir ses geldi.
"Farz olan beş vakit namazı kesin olarak, değiştirilmez bir hale getirdim." Tekrar Hz.Musaya uğradım. Bana Rabbime bir daha dönmemi söyledi. Ben de: Artık haya ediyorum bir daha gidemem, dedim. Sonra ( Cibril ) ta Sitretül'l münteha'ya bir­likte varıncaya kadar beni götürdü. Sidre'yi Öyle ( acib ve garib) elvan kablamıştı ki onlar nedir? Bilemem. Bu ağaçın kökünden saçılan rengarenk nur ışıklar ümmetimi aydınlatıyordu. Sonra cennete götürüldüm. Cennet yaprakları misk kokulu, taşları da incilerdendi.”[94]

NAMAZIN ŞARTLARI
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz Yüce Allah haya eden ve örten olduğu gibi, haya edilmesini ve örtünülmesini de sevendir. Öyleyse biriniz yıkandığı zaman ( başkalarına görünmeyecek şekilde ) örtünerek yıkansın.”[124]

PEYGAMBER EFENDİMİZE SELAVET GETİRMEK
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Selavatı şöyle getiriniz:
"Allahumme salli ala seyyitidina Muhammedin ve ala âli Muhammedin kema salleyte ala İbrahime ve ala âli İbrahim. Ve barikala Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemabarekte ala İbrahim’e ve alâ âli İbrahim inneke hamidüm mecid."[18]
Anlamı: “Ey Allah’ım, efendimiz Hz. Muhammedin ve ehlinin, derece ve makamlarını yükselt. İbrahim ve ehlinin derecelerini yük­selttiğin gibi, Allahım, efendimiz Hz. Muhammed ve ehline feyz ve bereketini ihsan eyle. İbrahim ve ehlini mübarek kıldığını gibi; Çünkü sen hamdedenleri sever ve cömertsin.”[19]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Yanında anıldığım kimse bana selavatı şerife getirmediği takdirde (sevabından mahrum kalması sebebiyle) büyük bir ziya­na uğramış olur.”[20]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Bana bir defa selavat getirenin Yüce Allah, getirdiği selavatına karşı on defa dereceseni yükseltir.”[21]

PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİ VE İHYA EDİLMESİ
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Ey Bilal bil ki, şüphesiz kim ki, işlenilmeyen sünnetlerimden herhangi birisini ihya ederse, o kimse o sünneti işleyecek kimselerin sevapları kadar sevap kazanır. Fa­kat işleyenlerin sevaplarından da hic bir eksiklik olmaz.
Kim, dinden olmayıp Allah'ın ve peygamberin rızasına uymayan; gazino, bar, pavyon, randevu evleri gibi ) fesat tohumları saçarak, bidatları İslam ülkesine sokarsa, ondan sonra onu işleyecek kimselerin günahları kadar günah kazanır, hem de işleyenlerin günahlarından hiç bir noksanlık da olmaz."[91]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Benim sünnetimi değiştirecek ilk kişi Beni Ümmiye kabilesinden olacaktır."[92]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Şüphesiz ben size bir hadisi­mi söylediğim zaman, yanımda bulunanlar bulunmayanlara onu ulaştırsın."[93]

PİS VE TEMİZ SULAR
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz su, temiz ve temizleyicidir. (renk, tat ve koku bozulmadığı müddetçe) içine karışan herhangi bir şey onu temizleyici sı­fatından çıkaramaz.”[115]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz suya karışan madde galip suyun tat ve rengi gibi özel­liklerinden birisini bozmasıyla su pislenmiş olur”[116]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz su cünüp olmaz. (Yani, cünüp bir insanın gusül yaptı­ğı sudan geriye kalan su, pis olmaz. Başka birisi de o sudan güsül edebilir.)”[117]
4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz mü'min ( boğazlanmadan ölen veya besmelesiz kesilen bir hayvan gibi ölmekle ) mundar olmaz.”[118]
5- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Deniz de ölen her hayvan helal ve o deniz suyu daima temiz ve temizleyicidir.” [119]
Bu hadisi şerif, Şafii Mezhebinin delilidir. Çünkü Şafiilere göre: Yalnız deniz de yaşamak şartıyle köpek şeklinde olsa bile her türlü hayvanın eti yenebilir. Hanefi Mezhebine göre ise, denizde yaşayan bazı hayvanların etleri yenmez.[120]
6- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Suyu hiç bir şey pislemez, (ancak, rengi, kokusu ve tadı gibi özelliklerinden birisi bozulduğu an su necis olur.)”[121]
7- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz akan suya işemiyi nehyetmiştir.”[122]
8- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz duran /akmayan/ suya işenilmesini neyyetmiştir.”[123]

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...