20 Şubat 2012

Camiu`s-Sagir 1.cilt » 3.Bölüm İslam Ümmetin Fazileti

KONU: İSLAM ÜMMETİNİN FAZİLETİ

1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Ey müminler, sizler yeryü­zünde Allahın şahitlerisiniz. Melekler de semada Allahın şahitleridir."[97]
Şahitlik sıfatını taşıyan Müslümanlar, her hangi bir Müslüman kardeşinin lehine şahitlik yapacak olursa, Cenab-ı Hak da o kimsenin yaptığı şahitliği kabul ederek, onu cennetine koyar. Eğer bu şahitlik yalancı şahitlik olursa, o zaman o kimseyi cehennemine ko­yar. Çünkü Müslümanlar Allah'ın yerdeki şahitleri, melekler ise gökteki şahitleridir.[98]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Cennete girecek olan yüzyirmi sınıftır. Bu sınıflardan seksen tanesi Hz.Muhammed (s.a.s.)’ın, ümmeti, geriye kalan kırk sınıf ise, diğer peygamberlerin ümmetleridir."[99]
Bu hadisi şerif, peygamberimizin ümmetinin üçte ikisinin cennete gireceğini ifade etmektedir.[100]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Ben ancak (sizler gibi) bir beşerim. (bu sebeple) Ben Allah’ıma şöyle yavardım: " Müslümanlardan her hangi birisine (istemeyerek) hakarette bulunursam, o ha­karetimi o kişiye zekat sevabı olarak yazsın."[101]
Sevgili peygamberimiz Rabbine yalvarıyor ve:
"Ey Rabbim, ben bir beşerim, şaşabilirim. Müslüman kardeşlerimden her­hangi birisinin kalbini kıracak olursam bunu kendisine bir sadaka olarak kabul eyle.”[102]
4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Benim ümmetim, evvelimi yok­sa sonumu daha faydalı olduğu bilinmeyen bir yağmura benzer."[103]
5- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ey müminler, sizin yaşamanızın müddeti, geçmiş ümmetlere nazaran ikindi ile akşam arasında­ki zaman kadardır."
Sizler, Yahudi ve Hıristiyan (her üç dine mensup olanlar) bir kaç tane işçi çalıştırana benzer. Her üç dinin mensuplarına söyle denilir:
"Ey işçiler, sizden kim sabahtan öğleye kadar çalışırsa, karşılığı olarak bir dinar verilecektir. Bu şartı Yahudiler kabul eder. Bundan sonra diğer iki sınıfa:
“Kim öğleden ikindiye kadar çalışırsa ona da bir dinar verilecektir. Bu ikinci şartı da Hiristiyanlar kabul eder. Sonra, sizden kim ikindiden akşama kadar çalışırsaona da iki dinar verilecektir, deniler. İşte bu kazancı bol olan üçüncü şartı kabul eden sizlersiniz.
Bunun üzerine Yahudi ve Hiristiyanlar, az çalışmalarına rağmen kazançları bol olan Müslümanlara öfkelenip şöyle derler:
“Ne oluyoruz, çalıştıklarımız çok, kazancımız az.” Buna karşılık olarak çalış­tıran kişi şöyle der:
“Size bir zulüm mü yapıldı? Hayır, bize bir zulüm yapılmadı, fakat çalıştığımızın karşılığını alamıyoruz,” derler. Öyleyse bu, Cenabı Hak’kın bir faziletidir, onu dilediğine verir."[104]
Bu hadisi şerifte, dinlerin yaşama müddetleri ve her dini­nin mensubuna verilecek ilahi mükafatlardan bahsedilmektedir. Yüce Allah'ın bir lütfü olarak Müslümanlara kısa bir çalışma yapmalarına rağmen, büyük mükafatların verileceği bunun için şerefli ve bahtiyar bir ümmet oldukları beyan buyurulmaktadır.[105]
Hz. Allah Buyuruyor ki:
“Siz insanlığın menfaati için yaratılmış bir ümmetsiniz; dinin iyi gör­düklerini emreder, kötülüklere engel olmaya çalışır ve Allah'a inanırsı­nız. Kitablılar (hiristiyanlar ve yahudiler) da insansalar kendi hesaplarına iyi olurdu; gerçi onların aralarında inananlar vardır; ama çoğunluğu (dinsiz) fasık kimselerdir.”[106]

CAMİU-S SAĞİR VE TERCEMESİ-III

94- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Kıyamet günü insanların lideri ben olacağım. Fakat bu benim için böbürlenmek değil, sadece Allah’ın nimetlerini ikrar etmektir. Hamd sancakları benim elime verilecektir. Adem peygamberle birlikte diğer bütün peygamberler bu sancağın altında bulunacaklar. Yer yarılarak kabrinden ilk kel çıkacak, şefaat edip de, şefaati kabul edilecek olan tek insan ben olacağım."[1]
95- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Kevser havzinin başında mü'münlere önderlik yapacak ben olacağım."[2]
96- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Bütün peygamberleri önderi ve sonu, ilk şefaat edecek ve şefaati kabul edilecek olan benim."[3]
97- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Araplardan ilk İslam dinini kabul eden benim, Rum’dan Süheylb, farisi’den Süleyman, Habeş’ten Bilal adlı kimselerdir."[4]
98- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Arap lisanlarının en açık olanı benim lisanımdır. Kureyş kabilesindenim, benim Arapça olan lisanım, Beni Said kabilesinin lisanıdır."[5]
99- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Ben şimdi mevcut olan ve benden sonra dünyaya gelen bütün insanların peygamberiyim."[6]
bir seda: “Ey cemaatı Kureyş! Kabe bir kimsenin ölümüne sebeb yapılmadı. Lâkin, dünyanın nuru, âhiretin şerefi, cenne­tin sıracı olan Muhammed bin Abdullah, ana karnından dün­yaya gelmek üzeredir. O1 bir peygamberi âlicenabtır ki, müş­riklerin putlarla, esnanlarla ve şirki tuğyanla telvis ettikleri Kabe'yi, Onların bu delâletlerinden ve hıyanetlerinden tathir edip, evvelki gibi nuru cemalimi yerine getirip, nûru-iyman ile pûrnur ve kıblei-enam ve ümmeti uzak yerlerden gelip yılda bir kere hac ile Kabe'yi yâni beni tazim ederler” diye Kabe-i nin kendisi Kureyş'e sesleniyordu. “ İşte bu şerefe mebni ikiye bölündüm” diye seda işittiler.[7]
100 - Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“İlk olarak cennet kapısını çalan ben olacağım. Cennet kapısından çıkacak olan ses, ezan sesinden daha tatlıdır."[8]

FITIR SADAKASI (FİTRE)

1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Fıtır sadakasının miktarı; hurma ve arpadan tam birer (1,664 kg.), buğday unundan iki kişi için bir sa'dır. Bu da, büyük-küçük, hür-köle, zengin-fakir her erkek ve kadın olan kimselerin fark gözetmeksizin vermeleri gereklidir.
Zenginin verdiği fıtır sadakasına karşılık, Hz. Allah, onun günahlarını temizler. Fakirin verdiği fıtır sadakasına karşılıklı olarak da, verdiğinden daha çok malı kendisine ihsan eyler.”[821]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Fıtır sadakasını, her insanın vermesi gereklidir. Buğday ve kavrulmuş buğday unundan iki avuç (yarım sa’) arpadan tam bir sa1, üzüm ve hurmadan ise yine tara bir sa’ fıtır sadakası olarak verilir.”[822]
Hikmeti, tarifi: Fıtır sadakası, zengin bir müslümanın Ramazan Bayramı'nda zekâta ehil olan kimselere vereceği sadakadır.
Peygamber Efendimizin -Allah’ın salât ve selâmı O'nun üzerine olsun- Hicret'in ikinci yılında, bir kısmını aşağıda sayacağımız, yüksek hikmet ve gayeler gözeterek (vermemizi) emrettiği (bir sadakadır).
Buğdaydan, buğday unundan veya kavutundan (*) yarım sa' (şer'i dirheme göre 1,456, örfî dirheme göre de 1,664 kg.) Arpa, hurma ve üzümden tam bir sa' (şer'iye göre 2,912, örfîye göre 3,328 kg.) olarak verilmesi gerekir (**).
Sa', Mısır ölçüsüyle iki ölçek ve bir ölçeğin üçte biri kadardır. Bu saydıklarımızın karşılığını para olarak vermek caiz ve fakirin fişine daha çok yarıyorsa, daha faziletlidir.
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Fıtır sadakası, hür köle, ekrek ve kadın olan her Müslümana farzdır. Fıtır sadakası olarak hurma, arpa, buğday gibi gıda madde­leri de verilebilir."[823]
4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Fıtır sadakası, oruç tutanın, kötü ve saçma sözler söylemek­ten ötürü bulaştığı günah kirlerinden temizler. Aynı zamanda da fakirlerin karnını doyurmasına sebeb olur. Bayram namazı kılınma­dan önce verilen fıtır sadakası makbule geçer. Bayram namazından sonra verilen fıtır sadakası fıtır sadakası olarak değilse, herhangi -bir sadaka olarak kabul edilir.”[824]
5- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Fıtır sadakası hem yolculara, hem de seferde bulunamayanla­ra vecibtir.”[825]

BAYRAM NAMAZLARI VE KURBAN KESİLMESİ
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Maddi durumu yerinde olup da kurban kesmeyen kimse, namaz­gahıma yaklaşmasın.”[661]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, kulakları kesik ve boynuzları kırık olan bir hayvanın kurban olarak kesilmesini yasaklamıştır.”[662]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, güneş battıktan sonra geceleyin kurban kesilmesini yasak kılmıştır.”[663]
4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Her erkek ve ( fitneye sebep olmayan ) her kadının bayram namazına gitmeleri vaciptir.”[664]
5- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“İki yaşını tamamlamış bir sığırı ve beş yaşını bitirmiş olan bir deveyi yedi kişi kurban edebilir.”[665]
6- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ramazan bayramı namazının birinci rekatında yedi kere, ikinci (katında da beş tekbir getirilir. Ve her iki rekatın tekbirinden sonra fatiha okunur. (Bu hadisi şerif, şafi mezhebinin delilidir.)”[666]
7- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Bir yaşını tamamlamış olan koyundan kurban kesiniz, çünkü sevabı boldur.”[667]
8- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Bayramlarınızı "tahlil " ( lailahe illallah ), "tekbir " ( Allah'ü Ekber ) "tahmid" ( valharrulilillah ) gibi cümlelerle süsleyiniz.”[668]
9- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz Allah'ın ismini anıp, tekbir getirerek boynumu gri renginde olan iki koçu kurban etti.”[669]
Ulu Allah buyuruyor ki:
(De ki): Çocuk edinmemiş olan, (kâinat üzerindeki) mutlak hakimiyetinde hiç bir ortağı olmiyan ve acizliğini telâfi edecek bir yar­dımcıya da ihtiyacı olmayan Ulu Allah'a hamdolsun, O'nu sanma yakışır şekilde büyük (ve ulu) bil. (Ona tekbir getir).[670]
Ulu Allah buyuruyor ki:
“İçinizden hiç biriniz kestiği kurbanın etinden üç günden fazla yememelidir. (Yani komşulara ve fakirlere dağıttıktan sonra geride kalan kurbanlık et hiç bir zaman üç gün boyunca ailesine yetecek kadar çok olmamalıdır.)”[671]
10- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, bir koyunu yalnız çocuklarının namına keserdi.”[672]
11- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, bayram namazına gittiği zaman, evini başka bir yoldan gelirdi.”[673]
12- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, ramazan bayramı günü kahvaltı etmeden bayram namazına gitmezdi. Kurban bayramı günün de ise kurban kesmeden kahvaltı etmezdi.”[674]
13- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, her iki bayram namazlarına giderlerken yaya olarak giderler, iki bayram namazını da ezansız ve kametsiz olarak kıldırırlardı. Camiden çıktığı vakitte evine başka bir yoldan dönerlerdi.”[675]
14- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, camiye giderken, tekbir ve tahlil cümlelerini yüksek sesle söyleyerek giderlerdi.”[676]
15- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, kurbanını bayram namazını kıldığı ye de keserdi.”[677]
16- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“İki bayram gecelerini ibadetle ihya eden bir kimsenin kalbi baş kalarının kalbleri dünyanın zehirli havalarıyle bozulup öldüğü vakit, onlarınki ölmez.”[678]
17- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“İsteyerek, sevinerek Allah için bir kimsenin kestiği kurban, o kimseye cehennem ateşine karşı bir kalkandır.”[679]
18- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kim bayram namazını kılmadan evvel kurban keserse, ancak bu hayvanı kendisi için kesmiş olur. Bayram namazından sonra keserse, kurban ibadetini yerine getirmiş ve Müslümanların yolunda gitmiş olur.”[680]
Sahabilerden Cabir, (r.a.) söylüyor: Kurban bayramı gelince Peygamber (s.a.s.) çift boynuzlu, alaca renkli ve burulmamış iki koç boğazladı. Hayvanları boğazlamak üzere yere yatırdığı zaman şun­ları söylerdi:
“Şüphesiz ki ben yönümü ve gönlümü göklerin ve yerlerin yoktan var edicisine çevirdim. Hz. İbrahim'in dosdoğru dinine yöneldim, Allah'a eş ortak koşan sapıklardan değilim. Namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm varlıkların (Ulu Sahibi olan) Allah'ın hoşnutluğunu ka­zanmak ve onun emrine uymak içindir. Onun eşi - ortağı, yoktur. Bana böylesine dosdoğru bir yolda ilerlemek emredilmiştir. Şüphesiz ki ben (Allah'ın emirleri önünde boyun eğmiş) müslümanlardan biriyim. Ulu Allah!... Bu kurbanlık hayvanı veren sensin. Onu kendi adma ve üm­metim namına sana sunuyorum. Allah'ın adı ile bu hayvanı boğazlıyo­rum. Allah en büyüktür.” Bu sözlerden sonra da hayvanı keserdi.[681]

BAZI PEYGAMBERLERİN FAZİLETLERİ

1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Yüce Allah'ın kelamı olan kitap, Davut Peygambere okunması için hafifletilmiştir. Yani kolaylaştırılmıştır. Zira O, bineğine em­rettiği eğer vurulmadan evvel kitabı okuyarak bitiriyordu.”[107]
Lut (a.s.) İbrahim peygamberin acasının oğludur. Hz. Lut Sodom şehrinde oturuyordu. Bu şehrin insanları Allahın haran kıldığı livatayı işlemekte bir beis görmüyorlardı. Lut (a.s.) ne yap­tıysa bu sapık kavmi doğru yola getirememişti. Cenabı Hak, bir gün genç ve güzel delikanlı kılığında üç melek gönderdi. Bu melekler sa­pık insanların arasından geçerek Lut (a.s.)'ın evine vardıklarında, büyük bir kalabalıkta arkalarından gelerek Hz. Lut'tan bu güzel genç­leri istiyorlardı. Peygamber kalabalığa ne söylediyse ikna olmadılar. Nihayet melekler peygambere:
"Bu gece sana inananlarla bir­likte bu şehirden gideceksin. Bu sapık insanlar gökten yağan taş ve aletlerle perişan olacaklardır. " dediler. Hakikaten de öyle oldu ve aletlerle mahvolup yerle bir oldular.[108]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Yüce Allah Lut Peygaberden razı olsun. Çünkü Lut (a.s.) çok kuvvetli bir temele sırtını (Allaha ) vermiştir. Lut peygamberden da­ha sonra gönderilen her peygamber, başkasının hakaretine uğramak­tan masun ve Allah’ın himayesi altındaydılar.”[109]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Yüce Allah Musa peygamberden razı olsun. Bana yapılan eziyet­lerden kendisine çok eziyet yapılır, buna rağmen sabrederdi.”[110]
4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hz. Allah Yusuf Peygambere rahmet etsin. O, müsabahakar ve yumuşak huylu idi. Zira onun yerinde ben hapishanede olup (Mısır reisi tarafından hapisten çıkarılmam için) birisi bana gönderilmiş olaydı hemen çıkardım.”[111]

BÜYÜK KÜÇÜK ABDEST BOZMAK

1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, büyük ve küçük abdest bozarken kıbleye karşı yönelmeyi yasaklamıştır.”[219]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, tepesinde meyva bulunan ağaçların di­binde ve çayların kenarında oturup büyük abdest yapmayı yasaklamıştır.” [220]
Not: Meyve ağaçlarının altına abdest bozulmaz, zira hayvan­lar pisliğin üzerine düşer.[221]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, hayvanların yuvaları üzerine işemeye nehyetmiştir.”[222]
4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, kıble tarafına dönüp işmeyi yasaklamıştır.”[223]
5- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, cami kapılarına karşı işemeyi nehyetmiştir.”[224]
6- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, (su bulunmayan yerde) kemiklerle hayvan pislikleriyle ve kömür kalıntıları ile mak'adi temizlemeyi yasak etmiştir.”[225]
7- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, istihmam yerlerine işemeyi nehyetmiştir.”[226]
8- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, abdestini bozmak istedikleri vakit tuva­letin bulunmadığı düz bir arazide, yere oturmadan entarisini kaldır­mazdı.”[227]
9- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, abdest bozmak istediği zaman (arkadaşları yanından uzaklaştığında ) abdest bozardı.”[228]
10- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz, küçük abdestini bozmak istediği zaman (yumuşak bir yer bulamayınca ) sert olan yeri bir dal parçasıyle kazıdaktan sonra oturup abdestini öyle bozardı.”[229]
11- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz kişinin sağ eliyle avret mahallini ellen­mesini, tek ayakla yürümesini, kolsuz cübbe ve kısa etek giymesi­ni yasaklamıştır.”[230]
12- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Tuvaletler cinlerin bulunduğu bir karargahtır. Öyleyse biriniz tuvalete girmek istediği zaman "Bismillahi" ( Allah’ın ismiyle giriyorum ) dedikten sonra girsin.”[231]
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ateşin üzerinde pişirilen her türlü yemeği yedikten sonra ellerinizi temizleyiniz, (yıkayınız.)”[232]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Koyunların değil, develerin etlerini yedikten sonra, koyunların değil, develerin sütlerini içtikten sonra abdest alınız. Koyunların ıstirahatgahında namaz kılınız, develerinkinde ise kılmayınız. (develer ürkek ve çekingen olduklarından, namaz kılanın üzerine saldırabilirler.”[233]

CENAZE VE TEÇHİZİ
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ölülerinizin (cahiliyet yoluyla) öldüğüne dair ölüm haberini yaymaktan kaçınınız. Çünkü bu cahiliyetin yaptıklarından biridir.”[731]
Cahiliyet devrinde tanınmış kimselerden birisi öldüğü-vakit ölüm haberini yaymak için bir tellal bineğine binerek mahalle mahalle, sokak sokak dolaşıp iyiliklerini sayarak ölüm haberini ya­yarlardı. Bu şekilde ölüm haberini vermek haramdır. Ancak cena­ze namazında milletin toplanması için ölüm haberini ezan okumak suretiyle vermek haram değil, bilakis sünnettir.[732]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ölen her Müslümanın lehinde dört kişi şahitlik yapar sa yüce mev la onu cennetine koyar. Üç veya iki şahitlerin hükmü de böyledir.”[733]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şeytânların bağırışı gibi, ölülerinizin başında ağlayarak bağırıp çağırmayın. Çünkü ölülerin başında bağırıp çağırmadan sadece gözyaşı dökülmesi kalbin müteessir olması şefkatin eseridir. (Bu hu­susta hiç bir günah yoktur.) Fakat lisaniyle bağırıp çağırmak, eliyle elbisesini yırtmak, yüzüne vurmak gibi hareketler şeytanın amellerindendir.”[734]
4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Ölümün iyiliklerini sayarak) bağırıp çağıran bir kimse tevbe etmeden öldüğü takdirde Hz. Allah ateşten bir gömlek giydirip kıyamet günü insanların huzurunda bekletir.”[735]
5- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Sadece gözyaşlarıyla ve kalbin üzüntüsüyle) ağlamak şefkatten ileri geldiği gibi, bağırıp çağırmak da şeytandan gelir.”[736]
6- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Üç kötü huy vardır ki, ümmetimden asla ayrılmaz:
a) Ölülerin başında bağırıp çağırarak ağlamak,
b) Yağmurun yıldızlardan olmasına inanmak,
c) Soyuyla sopatıyla iftihar etmek.”[737]
8- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s. a. s.) kabirlerin arasında cenaze na mazının kılınmasını nehy etmiştir.”[738]
9- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamber efendimiz (s.a.s.) kabirlerin üzerinde otur­mayı ve kireç, beton gibi şeyler kullanarak etrafında değerli duvar kurmayı ya da bina yapmayı nehiy etmiştir.”[739]
10- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamber efendimiz (s.a.s.) mezar taşlarına (Kur’an’dan) yazı yazmayı nehiy etmiştir. (çünkü zamanla ayaklar altına düşmek tehlikesi vardır.)”[740]
11- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Cenazeyi her işi tamamlandıktan sonra bekletmeyiniz. (Çünkü kokma ve bozulma tehlikesi vardır.)”[741]
12- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Akibeti bilinmeden bir kişinin yapmakta bulunduğu iyi ameli için, -çok iyidir - diye hayrete kapılmayınız.”[742]
13- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Melekler Adem peygamberin cenaze namazını kılarken dört ke­re tekbir getirdiler. Sonra işte böylesine cenaze naıfıazı, ey ademoğulları, sizden içinde ( kıyamete kadar ) sünnettir, dediler.”[743]
14- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Cenaze namazına katılan müminin ilk mükafatı, cenaze namazını kıldığı ölünün Allah'ın mağfiretine nail olmasıdır. (Bu mükafai kılanlar içinde aynıdır.)”[744]
15- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz, ölü, diri olanların bağırıp çağırarak ağlamaları sebebiyle azab görür. (Çünkü yaptıkları dine aykırı ve bu öğrenmek hususunda da ölenin daha önce bir kusuru olabilir.)”[745]
16- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ölen bir kimse, tabutunu omuzlarına alacak, kendisini yıkaya­cak ve kabrine koyacak olan kimseleri tanır. ( Çünkü ölüm yok olmak değil, aslında belki memleketinden ayrılmak demektir.)”[746]
17- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz (ölüm neticesinde) kabire konulmak, camiye gitmek sebebiyle Allah'ı ziyaret edecek olan kişinin giyeceği en güzel elbise beyaz elbisedir.”[747]
18- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ölen bir müminin karşılaşacağı ilk mükafat, cenaze merasimi ne katılan müslümanların günahlarının af edilmesidir.”[748]
19- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz ölmüş olan bir müminin kemiklerini kırmak, diri iken kırmak gibidir.”[749]
20- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Her evin girilecek bir kapısı vardır. Kabirlerin kapısı vardır. Kabirlerin kapısı ise ayak tarafıdır.”[750]
21- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
Sevgili peygamberimiz, ölen bir kimseyi kabre koydukları va­kit şöyle derlerdi:
"Bismillahi ve billahi vefi sebilillahi ve ala milleti resulüllahi "Allah'ın ismi bereketiyle yolunda ve Hz. Muhammedin getirdiği İslam dini üzerine kabrine bırakıyorum.”[751]
22- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz insandan yedi şeyin gömülmesini istemiştir. Traş edilen saçlar, tırnak, kan, hayız, diş ve kadının rahminde iken çocuk şeklini almadan düşen kan maddesi.”[752]
23- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamber efendimiz bir cenazenin yanında bulunduğu zaman, üzüntü belirtileri mübarek yüzünde görünür ve (ahiretin hak­kında) çok düşünmeye başlardı.”[753]
24- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamber efendimiz cenaze töreninde bulunduğu zaman, mübarek yüzünde üzüntülerin belirtileri görünür. Dünyaya ait sözleri azaltır. Ve ( ahiret hakkında ) çokça düşüncelere dalardı.”[754]
25- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
Sabah namazını kıldırdığı cemaata doğru döndüğü zaman, şöyle buyuruyorlardı:
"İçinizde ziyaretine gideceğim hasta bir kimse var mı? "Yok cebabını alınca (ikinci olarak ) şöyle seslenirdi: " Töreninde bulunmam için, ölmüş bir kimse var mı? "Yine yok cevabını alınca ( üçüncü defa olarak ) şöyle sorarlardı:
"Tabir etmem için içinizde bir rüya gören var mı? "[755]
26- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
Sevgili peygamber efendimiz cenazenin defnini bitirip başucunda durduğu zaman, şöyle emir ederlerdi:
“Ey müminler ölen din kardeşiniz için istifğar ediniz. Ve (Soru meleklerinin sorularına karşı vereceği cevab konusunda ) muvaffak olmasını dileyiniz. Çünkü şimdi sormaya başlanır."[756]
27- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Birinizin ateşin üzerinde oturmasıyla, elbisesini yakması ve cildine sirayet etmesi, bir kabrin üzerine oturmasından daha hayırlıdır.”[757]
28- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ölüm anında bulunan kimselere şahedet kelimesi olan Lailahe illallah - cümlesini telkin ediniz,”[758]
Ölüm anında bulunan gerek müslüman, gerekse kafir ol­sun şahadet cümlesi ile telkin edilmesi sünnettir. Fakat İsrar edilmesi doğru değildir. Lailahe illallah, dedikten sonra konuşmadan bir daha telkin edilmez. Konuştuğu takdirde ikinci bir daha telkin edilir. Çünkü sevgili peygamberimiz: “Lailahe illallah cümlesi ile çenesi ka­panan kimse hesaba çekilmeden cennete gerecektir," diye buyurmuşlardır.[759]
29- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Allah'a şerik koşmayan imanlılardan kırk kişi cenaze namazı­nı kılıp dua ettiği bir müminin hakkında Hz. Allah dualarını kabul eder.”[760]
30- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Allah yolunda çarpışarak öldürülen üç adamın (baba, ana gibi) yakınları olan kimseler sevabını Allah'dan isteyerek sabrederse cen­nete girmeyi hak etmiş olur.”[761]
31- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Ey müminler, lehinde konuştuğunuz bir ölü için, cennet, aleyhinde konuştuğunuz diğer bir ölü için ise cehennem ateşi vacib olur."[762]
32- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kim ölüyü yıkayıp gördüğü ayıp yerlerini gizlerse, Hz.Allah'da onun günahlarını affı ile örter. Kim fakir bir ölüyü kefenlendirirse, Hz. Allah ( kıyamet günü ) ona sündüs ipeğinden bir elbise giydirir.”[763]
33- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Melekler semada Allah'ın şahidleridir. Siz de yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz.”[764]
34- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Binici olan bir kişi cenazenin arkasında yürür. Yaya olanlar cenazenin arkasında, önünde, sağında veya solunda yürür.
Hayat belirtileri bulunduğu halde ölü olarak düşen (veya düştükten sonra ölen) bir çocuğun cenaze namazı kılınır. Ve anne babasına da dua edilebilir.” [765]
Düşen çocuk ağlamak, bir hareket yapmak gibi hayat be­lirtileri gösterirse, ölen büyük bir kimse gibi gusül edilir. Tekfin ya­pılır. Ve cenaze namazı kılınır. Böyle canlılığına dair bir alamet ol­mayan düşen bir çocuğun dini vazifeleri yapılmadan bir beze sarılır ve bir çukura gömülür.[766]
35- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ateş korunun ve keskin kılıcının üzerinde yaralı ayağını ayak­kabıya sokup işkenceyle yürümek, bir Müslümamn kabrinin üzerinde yürümek, abdest bozmak veya sokağın ortasına yolun üzerine oturup abdestini bozmaktan daha iyidir. (Çünkü bunlar haramdır.)”[767]
36- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Cenazenin yanında yüksek sesle ağlayanın, ateşin bulundurulması veya ateşle birlikte cenazeyi takip ederek yürümesi (cahiliyet devrine ait çirkin adetlerden olduğundan dinimizce ) yasaklanmıştır.”[768]
37- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Cenazenin (yıkamak, kefenlendirmek, götürüp defn etmek gibi ) her işini süratle yapınız. Çünkü omuzunuzda bulunan cenazenin ameli iyiyse, onu bir an önce iyiliğe kavuşturmuş olursunuz. Kötüy­se omuzunuzdan leş gibi kötü bir şeyi indirmiş olursunuz bir an evvel.”[769]
Götürülenlerin omuzunda bulunan bir cenaze dünyada iken İslamiyete uygun bir şekilde yaşamış ve iyi ameller işlemişse onu mükafatlar, cennet nimetleri, Allah'ın cemalini görmek, melek­lerin cennetle müjdelenmesi gibi bir çok iyi şeyler kendisini bekler. Bu yüzden de kabir e götürülürken acele götürülmesi gerekir. Dünya­da iken imandan yüz çevirmiş ve kötülüklere saplanarak kendisini ne yazık ki, dünyanın zevk ve eğlencelerine adayan kimse de güneşin al­tında kokmuş ölü hayvan leşlerine benzer. Bir an önce onun leş gibi kokusundan kurtulmak için omuzlarda taşınan ameli kötü olan bir ce­nazeyi içinde çekeceği azab olan ve kendisi için cehennemden bir çu­kur olacak olan kabrine acele olarak götürülmesi gereklidir)[770]
38- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Müslümanlardan kırk veya daha fazla bir grup insan bir cena­zenin lehinde veya aleyhinde verdikleri şahitliklerini kabul eder. Çünkü bu kırk kişinin içinde Allah'ın en yakın dostlarından biri buluna­bilir.”[771]

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...