AŞK GÜZELDİR, YAŞAYABİLENE AŞK OLSUN
Başlamışsa kırgınlıklar bir yerden sonra aşkın acı yüzüyle karşılaşmışsın demektir.
Tüketmek biz insanların en kötü yanı olsa gerek..
İlk başlarda aşkın alevinin çok yanmasından mıdır bilinmez kusur kavramı çok uzak bir düşüncedir hepimiz için,karşımızdakini kusursuz kılan nedir acaba?
Zaman dilimleri arasına sıkıştırılmış birkaç tatlı söz mü?
Yoksa
sokak arası aşıklarının gizlice buluştuğunu gördüğümüz anlar mı
ya da
bir film karesinin aşkı gözümüzde yüceleştirdiği anlık görüntüler mi?
Aşkın gözü kör derler; çok düşündüm aşk mıydı kör olan yoksa biz görmek istemediğimiz şeylerden kaçmak içi aşkı mı suçluyorduk?
Kim bilir belki de ne aşk kördü ne de biz..
Sadece görmek istemediklerimiz için bu tatlı yalana kendimizi inandırmış olabilir miyiz?
Aşk;tek kelime,tek hece.
Ne acıdır ki tek kelimelik tek hecelik aşk bir insan ömrünün tümünü alt üst edebilecek kadar tehlikeli bir duyguydu.
Yaralansan da bırakamazsın, acı çeksen de suçu aşkta değil karşındakinde ararsın.
Aşk güzel bir şeydi sonuçta öyle öğrenmiştik anlatılanlardan ya da yaşadıklarımızdan.
Neden aşk suçlu olsun ki?
Hazin hikayeler hep güzel başlangıçlara tanık olmuştur ama adı üstünde zaten her güzel başlayan şey güzel sonuçlanmıyor yoksa hazin kelimesinin aşkın içinde işi nedir.
Kış gibidir bazen insan hayatı, yağan kar taneleri başını döndürür beyazların kapladığı her yan gözünde büyür büyür ,gördüğün güzellik seni hülyalara daldırır ama sonunda her yanı buz tutar güzellikler yerini korkulara, iç karartıcı düşüncelere bırakır.
Tıpkı bir yerden sonra kalbin buz tuttuğu gibi o soğukluk bütün evi bütün vücudunu kaplar.
Eksik olan bir şeylerin varlığı sarar vücudunun her zerresini.
İnsan o anlarda kendisini mutsuz kılan,zevk alma duygularını öldüren adı konulamayan bir ruh kararmasını andıran bir hisse bürünür.
Oysa aşk bahar gibidir; gelmeye görsün çiçeklenirsin,gözlerin kendi dünyanın güneşi olur,hayata baktığın pencerenin bile manzarası değişir..
Dalsız budaksız ağaçlar yeşillenir,dallarında sana aşkı anlatmaya gelen kuşların cıvıltısı sarar odanın her yanını..
Sadece kocaman bir umman büyük bir su kütlesi gibi görülen deniz bile sana mavisiyle başka görünür..
Mavi adı üstünde umudun rengidir,aşk da çoğumuz için karanlık dünyamızdan kurtulmak için sığındığımız bir umuttur…
Sensiz olamam, yaşayamam, seni kimse üzemez, ben yaşadıkça saçının tek teli için bu dünyayı yakarım,seni canımdan çok seviyorum ve bunun gibi birbirini sıralayan coşku esnasında duyduğumuz gerçekleşmesi zor cümleler…
Tanıdık geldi değilmi bu sözler..
Her birimiz kullandık ya da bizim için kullanıldı bu cümleler ama işin kötü tarafı yaşanılan şeyler hazin sonla bitince acı bir gülümseme bırakıyor hem yazanın hem okuyanın hem de aşkı dolu dolu yaşayanın yüzünde.
Aslına çok sevmişizdir karşımızdakini ama bitince bazı şeyler insan çok sevdiğini bile inkar ediyor..
Ah aşk bir ömre bedelsin…
bir ömrü tüketensin…
Kavanozdaki şeker gibi bitiyor bir yerden sonra aşk..
Siz bakmayın bitmiyor diyenlere, her aşk biter…
Kimileri aşkın kalıbını değiştirir aşkın yerini alışkanlık alır ama onlar bu aşktır diyip hem kendilerini kandırırlar hem de başkalarını..
Bu yalanı söylerken yürekleri ne kadar acırsa acısın aşk acının bile üstündedir konuşturmaz, dile getirtmez bazı gerçekleri.
Aşk bir günah değildir ; meyvesi Adem ile Havva’ ya verilen ceza gibi de değildir.
Sadece iki damla gözyaşıdır meyvesi…
Nelere ağlıyoruz oysa ömrümüz boyunca.
Aşk için dökülen iki damla gözyaşını abartmamak lazım.
O gitti yüreğinde onun ayak izleri kaldı ve o giderken ona bir şey vermen gerektiğini düşündüğün, bugüne kadar vermediğin hediyeni de verirsin artık..
İki damla gözyaşını…
Aşk, çoğu zaman esen bir meltemle dile gelir, insan duymak istediğinde duyar bunu..
Dile geldi aşk:
Çok sevmedin mi,onun için ne fedakarlıklar yapmadın mı?
Peki ya onun sana yaptığı fedakarlıklar..
O, gelip bahar gibi hayatını değiştirmedi mi?
Ne olmuş gidiyorsa her güzel şey bitmedi mi?
Kızmamak lazım sevgiliye eğer başka şansı olsaydı zaten bırakıp gitmezdi.
Seni bırakıp gitmek onun için bu kadar kolay değil inan ama bana(aşka) olan inancını kaybetti..
Aşk son sözü söylemişti kabuslar eşliğinde..
Bir gece yatağından fırladığında açık pencere aralığından esen rüzgarın dile gelip bunları sana söylediğini hissettiğinde ve rüzgarın aşkın habercisi olduğuna inanıp aşkın bunları sana duyurmak için rüzgarı yolladığını gördüğünde bilmelisin ki aşk hazin sona yenilmiştir.
Bu yüzden kızmamak lazım aşka.
Ondandır ben hiç kızamadım aşka.
Rüzgar fısıldarken o sözleri anladım ki benim çektiğim acının aynısını aşk da çekiyormuş.
Kendini suçlu hissedermiş neden benim çocuklarım beni terk ediyor diye.
Her giden, bir sevgilidir aşıklar için ama giden her sevgili bir çocuğudur aşk için.
Bu yüzdendir ki aşk bir ömre bedeldir her seven için…
Tıpkı şarkıda dediği gibi..(soner arıca-dön)
denize karşı bir bankta oturmuştu yalnızlık…
Tüketmek biz insanların en kötü yanı olsa gerek..
İlk başlarda aşkın alevinin çok yanmasından mıdır bilinmez kusur kavramı çok uzak bir düşüncedir hepimiz için,karşımızdakini kusursuz kılan nedir acaba?
Zaman dilimleri arasına sıkıştırılmış birkaç tatlı söz mü?
Yoksa
sokak arası aşıklarının gizlice buluştuğunu gördüğümüz anlar mı
ya da
bir film karesinin aşkı gözümüzde yüceleştirdiği anlık görüntüler mi?
Aşkın gözü kör derler; çok düşündüm aşk mıydı kör olan yoksa biz görmek istemediğimiz şeylerden kaçmak içi aşkı mı suçluyorduk?
Kim bilir belki de ne aşk kördü ne de biz..
Sadece görmek istemediklerimiz için bu tatlı yalana kendimizi inandırmış olabilir miyiz?
Aşk;tek kelime,tek hece.
Ne acıdır ki tek kelimelik tek hecelik aşk bir insan ömrünün tümünü alt üst edebilecek kadar tehlikeli bir duyguydu.
Yaralansan da bırakamazsın, acı çeksen de suçu aşkta değil karşındakinde ararsın.
Aşk güzel bir şeydi sonuçta öyle öğrenmiştik anlatılanlardan ya da yaşadıklarımızdan.
Neden aşk suçlu olsun ki?
Hazin hikayeler hep güzel başlangıçlara tanık olmuştur ama adı üstünde zaten her güzel başlayan şey güzel sonuçlanmıyor yoksa hazin kelimesinin aşkın içinde işi nedir.
Kış gibidir bazen insan hayatı, yağan kar taneleri başını döndürür beyazların kapladığı her yan gözünde büyür büyür ,gördüğün güzellik seni hülyalara daldırır ama sonunda her yanı buz tutar güzellikler yerini korkulara, iç karartıcı düşüncelere bırakır.
Tıpkı bir yerden sonra kalbin buz tuttuğu gibi o soğukluk bütün evi bütün vücudunu kaplar.
Eksik olan bir şeylerin varlığı sarar vücudunun her zerresini.
İnsan o anlarda kendisini mutsuz kılan,zevk alma duygularını öldüren adı konulamayan bir ruh kararmasını andıran bir hisse bürünür.
Oysa aşk bahar gibidir; gelmeye görsün çiçeklenirsin,gözlerin kendi dünyanın güneşi olur,hayata baktığın pencerenin bile manzarası değişir..
Dalsız budaksız ağaçlar yeşillenir,dallarında sana aşkı anlatmaya gelen kuşların cıvıltısı sarar odanın her yanını..
Sadece kocaman bir umman büyük bir su kütlesi gibi görülen deniz bile sana mavisiyle başka görünür..
Mavi adı üstünde umudun rengidir,aşk da çoğumuz için karanlık dünyamızdan kurtulmak için sığındığımız bir umuttur…
Sensiz olamam, yaşayamam, seni kimse üzemez, ben yaşadıkça saçının tek teli için bu dünyayı yakarım,seni canımdan çok seviyorum ve bunun gibi birbirini sıralayan coşku esnasında duyduğumuz gerçekleşmesi zor cümleler…
Tanıdık geldi değilmi bu sözler..
Her birimiz kullandık ya da bizim için kullanıldı bu cümleler ama işin kötü tarafı yaşanılan şeyler hazin sonla bitince acı bir gülümseme bırakıyor hem yazanın hem okuyanın hem de aşkı dolu dolu yaşayanın yüzünde.
Aslına çok sevmişizdir karşımızdakini ama bitince bazı şeyler insan çok sevdiğini bile inkar ediyor..
Ah aşk bir ömre bedelsin…
bir ömrü tüketensin…
Kavanozdaki şeker gibi bitiyor bir yerden sonra aşk..
Siz bakmayın bitmiyor diyenlere, her aşk biter…
Kimileri aşkın kalıbını değiştirir aşkın yerini alışkanlık alır ama onlar bu aşktır diyip hem kendilerini kandırırlar hem de başkalarını..
Bu yalanı söylerken yürekleri ne kadar acırsa acısın aşk acının bile üstündedir konuşturmaz, dile getirtmez bazı gerçekleri.
Aşk bir günah değildir ; meyvesi Adem ile Havva’ ya verilen ceza gibi de değildir.
Sadece iki damla gözyaşıdır meyvesi…
Nelere ağlıyoruz oysa ömrümüz boyunca.
Aşk için dökülen iki damla gözyaşını abartmamak lazım.
O gitti yüreğinde onun ayak izleri kaldı ve o giderken ona bir şey vermen gerektiğini düşündüğün, bugüne kadar vermediğin hediyeni de verirsin artık..
İki damla gözyaşını…
Aşk, çoğu zaman esen bir meltemle dile gelir, insan duymak istediğinde duyar bunu..
Dile geldi aşk:
Çok sevmedin mi,onun için ne fedakarlıklar yapmadın mı?
Peki ya onun sana yaptığı fedakarlıklar..
O, gelip bahar gibi hayatını değiştirmedi mi?
Ne olmuş gidiyorsa her güzel şey bitmedi mi?
Kızmamak lazım sevgiliye eğer başka şansı olsaydı zaten bırakıp gitmezdi.
Seni bırakıp gitmek onun için bu kadar kolay değil inan ama bana(aşka) olan inancını kaybetti..
Aşk son sözü söylemişti kabuslar eşliğinde..
Bir gece yatağından fırladığında açık pencere aralığından esen rüzgarın dile gelip bunları sana söylediğini hissettiğinde ve rüzgarın aşkın habercisi olduğuna inanıp aşkın bunları sana duyurmak için rüzgarı yolladığını gördüğünde bilmelisin ki aşk hazin sona yenilmiştir.
Bu yüzden kızmamak lazım aşka.
Ondandır ben hiç kızamadım aşka.
Rüzgar fısıldarken o sözleri anladım ki benim çektiğim acının aynısını aşk da çekiyormuş.
Kendini suçlu hissedermiş neden benim çocuklarım beni terk ediyor diye.
Her giden, bir sevgilidir aşıklar için ama giden her sevgili bir çocuğudur aşk için.
Bu yüzdendir ki aşk bir ömre bedeldir her seven için…
Tıpkı şarkıda dediği gibi..(soner arıca-dön)
denize karşı bir bankta oturmuştu yalnızlık…
çağırsa gelir miydi peşinden onu en çok seven..
sevgi emekti hani.
Gelmeliydi,affetmeliydi..
Yanarsa pişmanlıktan, kendi karanlığında kaybolursa insan ne verilen selamı anlar ne de bir ışık görür gönül gözü.
O çok sevendir,tek çare yalnızlık..acı …
sözün özü…
sevgi emekti hani.
Gelmeliydi,affetmeliydi..
Yanarsa pişmanlıktan, kendi karanlığında kaybolursa insan ne verilen selamı anlar ne de bir ışık görür gönül gözü.
O çok sevendir,tek çare yalnızlık..acı …
sözün özü…