KUR'AN-IN VARLIK MERTEBELERİ
Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz
ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz?
Kur an ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır?
Her şeyin lâfzî varlık, yazımsal varlık, zihnî varlık ve dışsal varlığı olmak üzere dört varlık türü vardır. Vahiy de bu dört varlık türüne sahiptir.
Örneğin, Kuranın dışsal varlığı hakkında şöyle demekteyiz: Bu lafızlar ile vahiy kanalıyla Peygamber tarafından algılanan bu Kur an ın görüngen ve hülasa varlığı sayılan bir aslı ve hakikati vardır.
Bu tür varlık kelime, harf ve ayetten soyuttur.
Bu hakikat detay merhalesine geldiğinde ise lafız, had ve şekillere bürünmektedir.
Bu detay merhalesi iki şekildedir:
Birincisi Kadir Gecesinde bir bütün halinde gerçekleşmiş ve İkincisi ise tedricî olarak İslam Peygamberinin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde vuku bulmuştur.
Daha iyi anlamak için şu örnekten istifade edilebilir:
Tükenmez kalem mürekkeple dolduğunda bu ipham, hükümler ve özet merhalesidir.
Detay merhalesi ise mürekkeple dolan kalemin kelime ve lafızlar şekline bürünmesidir.
Kadir gecesinde hükümler, yalınlık ve birlik halini taşıyan şeyler birbirlerinden ayrılır, tenezzül bulur ve had, şekil ve özellikler kalıbına bürünür.
Bu yüzden Kuran bu gecede detaylı bir şekilde lafızlar kalıbında ve bir bütün olarak Peygamberin (s.a.a) kalbine nazil olmuştur.
O halde Kur an ın nüzul mertebeleri hükümler, anlık detay ve tedricî detay merhalelerine sahiptir.
Kur an ın yazımsal varlığı elimizde bulunan yazılardır.
Lâfzî varlığı masumlar, melekler ve halkın genelinin onu okumasıdır.
Kur an ın zihnî ve ilmî varlığı ise birkaç kısımdır ve ayrıntılı cevapta buna işaret edilecektir.
DETAYLI CEVAPLAR
HER ŞEYİN...Lâfzî varlık,Yazımsal varlık, Zihnî varlık ve Dışsal varlığı olmak üzere DÖRT varlık türü vardır.
Vahiy de bu dört varlık türüne sahiptir:
A. Kur an ın yazımsal varlığı zahir ve aşikâr olan şeydir.
B. Kur an ın lâfzî varlığı masumlar, melekler ve halkın genelinin onu okumasıdır.
C. Kur an ın zihnî ve ilmî varlığı ise birkaç kısımdır: Bir varlığı nefis sayfasındadır; emir âleminden Hak Teâlâ nın emriyle Peygamberin (s.a.a) kalbine tenezzül eden varlıktır.
Nitekim şöyle buyurmaktadır: Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail)
senin kalbine indirmiştir. [1] Veya okurken okuyanın kalbine gelen gaybî manadır.
Nitekim şöyle buyuruyor: Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık ayetlerdir. [2]
D. Kur an ve onun hakikatinin aslı olan ve ahadî celal kaynağından gelen özet görüngen varlıktır.
Nitekim şöyle buyuruyor: Elif, Lam, Ra. (Bu) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Tanrı) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır. [3] Kur an ın bu görüngen varlığı kabirde müminin iyi bir arkadaşı olarak tezahür eden, ahirette tecessüm eden ve şefaatte bulunan şeydir.
Banuy-i İsfahanî eleştirel bir bakışla şöyle demektedir:
Kur an ın şefaatini ve diğer hususları yansıtan haberlerin deyim olduğunu ve onu tevil etmen ve de zahiri dışında başka bir anlama yüklemen gerektiğini zannetme; zira Kur an ın varlık mertebelerindeki her mertebesi bir şekilde zahir olur, varlık âlemi yerinde ispatlandığı üzere birbirinin boylamında yer alır, her alt mertebe kendinden yüksek mertebenin bir görüngen ve zuhurudur ve onun ışığıyla gelişip büyümektedir.
Bizim halihazırda içinde gelişip büyüdüğümüz dünya, varlıklar alemlerindeki mertebelerin en alçak ve düşüğüdür.
BU ALEM....
""MECAZ VE KABUK"" Alemidir
Bu âlemdeki varlıklar yukarı âlemdeki varlıkların bir görüngen ve zuhurundan başka bir şey değildir. Bu âlemin yukarısında ise bizim yükseliş yayımızda yer alan ve dünya âlemi ile kıyamet âlemi arasında vasıta olan
""BERZAH ALEMİ"" bulunmaktadır.
BERZAH ALEMİ"SURET VE MANA ALEMİDİR"
Onun yukarısında ise beşer bazında toplanma, hakikat ve hayat âlemi olan ve de beşerin yolculuğunun son durağı sayılan
"KIYAMET ALEMİ YER ALIR"
Kıyametin isimlerinden biriside (elhakke)dir; yani hakikatin ve gerçeğin ta kendisidir.
Her şeyin batın ve sırlarının aşikâr olacağı gündür. Kıyamet batınların zahir olacağı gündür.
Aynı şekilde
"HAYAT ALEMİ'"dir
Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi! [4]
O halde buradan anlaşıldığı üzere suret ve mana âlemi olan kabir ve berzah âleminde Kur an ın manevi suretiyle iyi bir arkadaş suretine bürünmesi uzak değildir. Aynı şekilde hakikat âlemi ve tam gerçeklik olan kıyamete de hakikat âleminden tenezzül eden ve bu âlemde harf ve kelime suretine bürünen Kur an ın görüngen ve hakiki varlığının da konuşması, şefaat etmesi ve kendisine hakaret edenlere hakaret etmesi gerçektir. Kıyamet toplanma ve hakikat âlemi olduğu için bu âlemde arazlardan sayılan şeyler orada özsel gerçekliğiyle aşikâr olur.
Örneğin bu âlemdeki insan amel ve fiilleri arazlar kabilinden sayılmaktadır, lakin berzah âleminde uygun bir surette zahir ve kıyamette de özsel görünümüyle aşikâr olacak ve de onlardan özsel eserler meydana gelecektir. Bunun delili bazı ayet ve hadislerdir ve bu delillerin bütününden anlaşıldığı üzere insanın amelleri kabirde şekil bulmaktadır. Eğer amel iyiyse iyi bir surete bürünecektir, kötüyse kötü ve eziyet edecek bir surete bürünecek ve böylece kıyamete dek amel sahibine eziyet edecektir. Peygamberler ve öncülerin haber verdiği şeyleri aklî deliller de teyit etmektedir.[5]
O halde Kur an ın görüngen ve hülasa varlığı sayılan bir aslı ve hakikati vardır. Bu tür varlık kelime, harf ve ayetten soyuttur. Bu hakikat detay merhalesine geldiğinde ise lafız, had ve şekillere bürünmektedir. Bu detay merhalesi iki şekildedir: Birincisi Kadir Gecesinde bir bütün halinde gerçekleşmiş ve ikincisi ise tedricî olarak İslam Peygamberinin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde vuku bulmuştur.
Bunun açıklaması şudur: İşler ilahi kazaya göre iki merhale taşımaktadır. Birincisi hükümler, ikincisi ise detay merhalesidir. Hüküm verilmiş işlerin Kadir Gecesinde detay merhalesine geldiğine dikkat etmek gerekir.[6] Bu işlerden birisi de Kadir Gecesinde hükümler merhalesinden çıkan, nazil olan ve insanın anlayacağı düzeye gelen Kur an dır; yani Kur an detaylıca iki merhalede nazil olmuştur. Bir defa Kadir Gecesinde bir bütün olarak ve bir defasında da tedricî surette yirmi üç yılda değişik vesilelerle nazil olmuştur. Detaylıca nazil olduğu her defasında bu lafızlar ile vahiy aracılığıyla Peygamber (s.a.a) tarafından algılanmıştır.
Özet ve ipham merhalesi olan hükümler merhalesinde[7] ise kelime, harf ve ayet bulunmamaktadır. Bu merhale bir tükenmez kalemin mürekkeple dolması gibidir. Ama detay merhalesine gelindiğinde ise bu doldurulmuş mürekkep kelime ve lafızlara bürünür. Kadir Gecesi hüküm, yalınlık ve birlik halinde olan şeyler birbirlerinden ayrılır, tenezzül eder ve had, şekil ve özellikler suretine bürünür.[8] Belirtilenlerden Kur an ın nüzul mertebelerinin hükümler mertebesi, anlık detay mertebesi ve tedricî detay merhalesinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Elbette bazı müfessirlerin başka bir açıklaması vardır ve buna da bakmak faydalı olacaktır.
Onlar şöyle demektedir: Birinci mertebede Kur an ın bu lafızlarının aynısı bismillahın b harfinden ennas ın s harfine kadar Hak Teâlâ nın icat etmesiyle yaratılmış ve kelamullah adını almıştır. Sonra kalem tarafından lavh-i mahfuza yazılmıştır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: Hayır, hayır! Kur ân onların iddia ettikleri gibi beşer sözü değildir. O, Levh-i Mahfuzda olan pek şerefli bir Kur an dır. [9] Üçüncü mertebe nurlar âleminde Peygamberin (s.a.a) mukaddes nuruyla ilintilidir. Nitekim şöyle buyurmaktadır:
O, elbette değerli bir Kur an dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir. [10] Sonra melekler Kadir Gecesinde Beytü l-me mur veya birinci göğe onu indirdi. Ardından da Cebrail Hz. Peygamberin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde sure sure ve ayet ayet onun temiz kalbine nazil etti. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: Gerçekten o (Kur'an), âlemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. Onu Ruhu'l-emin indirdi. Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir). [11]
Refrence: [1] Şuara, 193. [2] Ankebut, 49. [3] Hud, 1. Bkz: Daver Penah Ebu l-fazl, Envaru l-irfan Fi Tefsiri l-kur an, c. 1, s. 13, Naşır İntişarat-ı Sadr, Tahran, 1375 ş, birinci baskı, az bir değişiklik ile. [4] Ankebut, 64. [5] Banuy-ı İsfahanî, Seyyide Nusret Emin, Mahzenü l-irfan Der Tefsir-i Kur an, c. 1, s , naşır: Nehzet-i Zenan-i Müselman, Tahran, 1361, birinci baskı, az bir değişiklik ile. (Duhan, 4). (Hikmetli iş, lafızları birbirinden ayrı olmayan iş ف يه ا ي ف ر ق كل ا م ر ح ك يم[ 6 ] anlamındadır). [7] Hud, 1. [8] Bu hususta bkz: Mutahhari, Mürteza, Aşinay-i Ba Kur an, c. 5, s ; el-mizan (tercüme-i Farsi), c. 20, s ; a.g.e. c. 18, s. 196 ve sonrası. [9] Büruc, [10] Vakıa, [11] Şuera, Bkz: Tayyib Seyid Abdulhüseyin, Etibu l-beyan Fi Tefsiri l-kur an, c. 13, s. 177; a.g.e. c. 1, s , Naşır: İntişarat-ı İslam, Tahran, 1378 ş, çap-ı dovvom Kaynak:www. islamquest.net Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı nın görüşünü yansıtmamaktadır