02 Ocak 2020

KIYAFETNAMELER


KIYAFETNAMELER

Edebiyatımızda bir tür olarak ortaya çıkan eserlerden biri de kıyafetnamelerdir. Kişilerin dış görünüşlerinden, bazı fiziksel özellikleri, beden ve organ yapıları ile halve tavırlarından ahlak ve karakter özelliklerini tahmin etme olarak tanımlanabilecek bu eserlerin çoğunluğu kişisel özellikler temele alınarak oluşturulurken bazıları kıyafetname metinleri içerisinde küçük bir bölüm teşkil etse bile milletler, topluluklar ve hayvanlar temel alınarak da oluşturulmuşlardır. 

Bu çalışmada ele alınankıyafetname, mecmua tarzında düzenlenmiş bir eserin bir bölümünü oluşturmaktadır. Kıyafetnamelerin ister mensur, ister manzum olsun metin kuruluşunda organ - beden- tavır yapısı/nitelikleri ile ahlak ve karakter nitelikleri arasında bir koşutluk bulunduğu söylenebilir. 

Bu nedenle bu tarz metinler organ adları ve onların özelli k- le biçimsel nitelikleri açısından zengin ürünlerdir.  Ancak bu çalışmada ele alınan kıyafetname , yapısı itibarıyla bu koşutluğun ilk bölümünü içermemekte sadece karakter özellikleri bölümünü ve bunlara dair nitelikleri içermektedir. 

Bu kıyafetname, klasik anlamdaki kıyafetnamelerde alışıldığı üzere baş, göz, burun, kaş, ağızvb. organlar ya da boy, duruş, yürüyüş benzeri özelliklerden yola çıkarak kara kter nitelikleri hakkında yorumlara yer verilmeden sadece bazı halk ve topluluklar ile bazı hayvanların karakter özelliklerini “Kıyâfet - nâme - i ekâlîm - i seb’a” ve “Der beyân - ı kıyâfet - nâme - i hayvânât” olmak üzere iki başlık altında ele alan bir meti n-dir. 

Ali el- Kâtib tarafından kaleme alınan Dâfi’ü’l - hüzn adlı yazma eserin 109b - 112b varakları arasında yer alan bu metin, yedi iklim halklarının ve bazı hayvanl a- rın kıyafetlerinden söz etmesi yönüyle birçok kıyafetnameden ayrılmaktadır. Kıy a- fetnamenin metni, kısa bir sözlüğü ve dikkat çeken bazı yazım özellikleri de di k- katlere sunularak ilgili alanların araştırmacılarına katkı sağlanmaya çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: kıyafetname, karakter özellikleri, yazma eser, Türk dili,yazım. 

İnsanlar kendileri dışındaki kimselerin özellikle de hiç tanımadıkları kişilerin karakterlerini merak edegelmişlerdir. İnsanların dış görünüşü yeni tanıştığımız zamanlarda o kimseler hakkı n- da edineceğimiz ilk izlenimlerde önemli bir yere sahiptir. Bu konuda, kişilerin kıyafetleri ayrı bir önem taşımakla birlikte, vücut yapıları ve dış organlarının durumu da bu kıyafet ifadesininiçinde düşünülebilir ki eski zamanlardan beri insan vücudunun onu kaplayan bir kıyafet olduğugörüşü mevcuttur. 

Toplumu oluşturan bireylerin asırlar boyu edindikleri bilgi ve birikimlerintoplumdaki bazı değer yargılarının, geleneklerin oluşmasındaki payı yadsınamaz. Bir kişinin dış görünüşünden karakterini belirleme düşüncesi üzerine temellendirilen kıyafetnamelerin, bir edebi tür olarak Araplar arasında doğduğu kabul edilmekte ve bize Farslar üzerinden geçtiğidüşünülmektedir. 

Esasen firasetin bir alt bölümü olarak varsayılan kıyâfet ve Farsça nâme keli- melerinden oluşan bir yapısı bulunmaktadır.Kıyafe(t)’nin anlamına bakacak olursak, Mütercim Asım’da “el - firâset: ([kitâbet] vezninde)teferrus’ten ismdir ki re’y ve zann ve idrÀkte dikkat - i nazar ederek musíb olmaya denir” (2013: 2683); “el - úavf ([òavf] vezninde) ve el - úiyÀfet ([kitÀbet] vezninde) İz sürüp gitmek maènÀsına dır” biçiminde geçmektedir ( Mütercim Âsım Efendi, 2013: 3835) . 

Lexicon’da ‘úıyÀfet’ sö z cü-ğünün kökeni Arapça olarak gösterilmekte ve anlamı için, “İzleri, işaretleri takip etme; dış gö-rünüşten ahlaki nitelikler çıkarsama.” anlamları verilirken, èilm - i úıyÀfet’ için “fi z yonomi” an-lamı verilmektedir. ‘úıyÀfet - nÀme’ sözcüğü ise Farsça kökenli olarak gösteri lmekte ve anlam olarak “fizyonomi üzerine yazılmış bilimsel eser” ifadesi kullanılmaktadır (Redhouse, 2011:1503). 

Steingass’ta ise ‘úıyÀfa’ “dış görünüş, kılık kıyafet, suret, şekil, tavır, fizyonomi, benzer-lik vs.” anlamlarıyla verilmiştir (1930: 997). Ayrıca “doğan çocuğun fizyonomisine bak arak nesebini tesbit etme” (Tayşi, 2002: 508) anlamına da gelmektedir. Amil Çelebioğlu ise“Mevzûu, bir kimsenin saç, göz, kulak, el, ayak v.s. gibi uzuvlarından ve dış görünüşündenonun ahlâk ve karakter husûsiyetlerini diğer bir ifâdeyle zâhirinden bâtınî vasıfl a rını tahmin vetesbit etmek olan ilme kıyâfe(t) ilmi (physiognomy) denilmiştir.” (1998: 225) biçiminde tanı m- lamıştır. 

Ayrıca Türk Edebiyatı’nda, bu konuda yazılan eserlere Vesîletü’l - irfan, Zübdetü’l -irfan gibi özel adların dışında genellikle “Kıyâfet - nâme” adının verildiğini if a de etmiştir (Çelebioğlu, 1998: 225). Kâif sözcüğü ise, eski Arabistan’da, bir kimsenin yerdeki izlerini takip ederek bunlardan anlamçıkaran ve kişiler arasındaki benzerliklerden yola çıkarak akrabalık derecelerini belirleyen kişianlamlarını taşır (Mengi, 2002: 513). 

Mütercim Asım’da “el - úÀéif: İz sürmekte mÀhir olan ki m- seye denir.” (2013: 3835) ifadesi yer almaktadır. Eski Arabistan’da, terim olarak, úÀéif (çoğulu: úÀfa ) sadece yerdeki izleri takip eden ve bundan anlamlar çıkaran kimseyi değil, aynı zamandamesleği kişiler arasındaki benzerliklere, özellikle ayaklardaki benzerliklere dayanarak akrabalık derecesini saptamak olan kimseleri de anlatmak için kullanılmaktaydı (Macdon ald, 1993: 775). 

Kâif sözcüğünden başka ayrıca kıyâfet - şinâs (Mengi, 2002: 513), kavâf, kavvâf (Tayşi, 2002:508), Mudlicî ve Muazziz (Yerdelen, 1988: 44) terimleri de kullanılmıştır. Firaset sözcüğü, Arap âlim ve edipleri tarafından kıyafet sözcüğünden daha fazla kullanılmıştır.Bilim dalı olarak kıyafet firasetten daha dar bir alanı kapsar (Mengi, 2002: 513).“Firâseti (physiognomy, cardiognosy) bir ilim olarak temellendirmeye çalışanlara göre bir ki m- senin fizikî yapısına yani boyuna, rengine, çeşitli organlarının yapısına, el ve yüz hatlarına b a- karak onun ahlâk ve karakterini teşhis etmek mümkündür. 

Bundan dolayı ilk ve orta çağlardahükümdarlar, kendilerine görev verecekleri kimselerin seçiminde bu ilmin verilerinden fayd a- lanmak istemişlerdir.” (Uludağ, 1996: 116) Bu ilimden, özellikle Araplarda, doğan çocuğunnesebini belirlemede, siyaset alanında, saraya alınacak kişileri seçmede, köle ve cariye alımsatımlarında yararlanılmıştır (Çelebioğlu, 1998: 227). Yine siyasilere yol göstermede, memuralımı, hukuk ve askerlik gibi toplumsal alanlarda alınan kararlarda da kullanıldığı bilinmektedir(Sarıçiçek, 2012: 2746). 

Bu ilmin faydaları ise şu şekilde belirtilmiştir: Bu ilmi çok iyi bilen kimse başkalarının tavır ve davranışlarını detaylı bir biçimde inceleyip karakterlerini anlayabilir. Bu ilmin öğrenilmesiyle her türlü insanın aldatmacalarını anlamak mümkün olur ve insanlarkendi yanlış davranışlarının farkına varıp onları düzeltme yoluna gidebilirler 
(Duran, 1999: 49, 53, 55).

Firasetnamelerde bu ilim ikiy e ayrılır

1. Şer’î firaset: Bu firaset türü insanın çalışma ve eğitimleelde edebileceği bir bilgi kolu olmamakla birlikte tamamen nefsi ahlaksızlıktan temizlemek vedinin uygun bulduğu güzel işlerle, beden ve kalp riyazetiyle kazanabileceği Allah’ın lütf u olan manevî görme gücünden ibarettir (Çavuşoğlu, 2004: 24). “Buna Allah’ın lütfuyla peygamberlerve bazı seçkin müminler sahiptir.” (Çavuşoğlu, 2004: 25).

 2. Hükmî firaset: Tecrübe ile ortayakonan hükümlere dayalı firasettir. İnsanın çalışıp, konu ile ilgili bilgi ve deneyimlerini artırma k la kazanılabilecek olan bilim koludur. Bütünüyle gözle görülen belirtilerden yola çıkan bu ilmekıyafet ilmi de denir (Çavuşoğlu, 2004: 26). 

Hükmî firaset şu bölümlerde incelenebilir: 
İnsan kıyafeti ilmi (kıyâfetü’l - beş er) : “Çocuklara bakarak ana- babaları, ana - babaya bakarak çocukları hakkında bilgi sahibi olma ve bazı hükü m- ler çıkarmadır.” (Çavuşoğlu, 2004: 27). İnsanların fiziksel özelliklerinden kişilikleri ve birtakımahlaki nitelikleri hakkında tahminlerde bulunan ve neseplerini tespit etmeye çalışan bu kısımkıyâfetü’l - insâniyye ve kıyâfetü’l - ebdân olarak da bilinir (Mengi, 2002: 513). 

Keşfü’z - Zünûn’da “Bu ilim bu şekilde yani “insanın kıyafeti” diye isimlendirildi, çünkü bu ilmin sahibiinsanın simasını, derisini, organlarını ve ayaklarını izler, bu ilim ders görme ve öğretme ile eldeedilmez, bu sebepten bu konuda kitap yazılmamıştır.” (Kâtip Çelebi, 2003: 1095) ifadeleri yeralır. İz kıyafeti ilmi (kıyafet -i esere/ilm-i isr) : İnsanların ya da binek hayvanlarının a yak izlerin- den sahibinin yaşı, cinsiyeti ve bazı fiziksel nitelikleri hakkında tahminlerde bulunan bilim dalı“kıyâfetü’l - isr”dir (Mengi, 2002: 513). 

Bu ilim sadece insanlara has değildir, hayvan türlerindede mevcut olduğu bilinir. İrafet ilmi: Bazı olayların gizli veya açık delillerinden yola çıkaraknasıl sonuçlar doğuracağının veya birtakım olayların benzer başka olaylarla izah edilmesi; ya dasonuçlarının, kendi benzerleriyle karşılaştırılarak çıkarımda bulunulmasına dayanan bir ilimdalıdır. El ve aya k ilmi (İlm - i Hututu’l - Kef ve’l -Akdam) : İnsanların elleri ve ayaklarındaki çi z- gilerden durumlarına ilişkin yargılarda bulunmaktır 
(Çavuşoğlu, 2004: 28). 

Titreme/Seğirmeilmi (İlm - i İhtilac): 
Vücuttaki seğirmeleri ele alan bir ilimdir (Çavuşoğlu, 2004: 29). 
İyafe ilmi : Kuşların uçuş biçimlerine, havadaki konumlarına ve yüksekliğe göre gidecekleri yer, mesafe vb.konularda tahmin yürütme ve anlam çıkarma ilmidir. Riyafe ilmi ve diğerleri: Yer altı sularını arayıp bulma ilmidir. 
Bu bilgiye sahip kişilerin, toprağı koklayarak suyun yakın veya uzak mıolduğunu bildikleri söylenir. 

Bunlardan başka, koyun ve keçinin yassı kemiklerinin güneşe tut u- lup ortaya çıkan garip çizgi ve şekillerden büyük âlemde olan olayların sezgi yoluyla tahminedilmesi biçiminde bir bilim dalı daha bulunmaktadır (Çavuşoğlu, 2004: 30). İslam’dan önce sistemli bir biçimde olmasa da kıyafet (physiognomy) ilmi, eski Mısır, Yunan, Hint, Sasani, İran ve Roma kültürlerinde de bilinmekte ydi (Tayşi, 1979: 93 ). 

“İnsanları fiziki ya pılarına ve vücut kimyalarına göre değerlendirme anlayışını M.Ö. V. yüzyılda yaşayan kadim Yunan hekimi ve bilgini Hippocrates ’a dek götürmek mümkündür. Hippocrates, hastalık tanıl a- rını ve tedavil e rini vücut kimyalarını ve fizik tiplerini esas alarak düzenlemiştir.” (Türkdoğan,2014: 173) Platon ile öğrencisi Aristoteles ve Romalı hekim Claudius Galenus bu dalda hayliilerlemişlerdir 
( Duran, 1999: 19). 

Çavuşoğlu, Türk kültüründe bu ilmin hükümlerine ilk kez Kutadgu Bilig’de rastlandığını b e-lirtmektedir. (2212, 2213, 2215, 2216, 2083, 2087, 2089- 90 benzeri beyitler buna örnek olarakgösterilmiştir.) (Çavuşoğlu, 2004: 44, 45). Bu konuda Müslümanlar arasında ilk kitap oluşturanlar sırasıyla şunlardır: 

1. Eseri günümüzde mevcut olmamakla birlikte ilk kıyafetname yazarı İmam Şâfiî olarak bili n-mektedir.

2. Onu el- Kindî lâkabıyla meşhur Yakup bin İshak izler; Aristo’nun Siyaset-name ’sini Yuna n- cadan Arapçaya tercüme etmiş, on bölümden meydana gelen eserin ikinci bölümünü firasete ayırmıştır.

3. Yuhanna İbnü’l - Bıtrik ise Aristo’nun İskender için yazdığı siyaset kitabını Kitâbu’s - Siyâse fiTedbîri’r - Riyâse adıyla Arapçaya çevirmiştir. (on makaleden ibaret olan bu eserin ikinci mak a- lesinin son kısmı, firasete dairdir.) 

4. Muhammed ibni Zekeriyya Râzî’nin tıbba dair el- Mansurî isimli on makalelik kitabının iki n- ci makalesi firaset konusundadır. 

5. Kâtip Çelebi’nin bildirdiğine göre İbni Sîna’nın da bu konuda bir risalesi bulunmaktadır,ancak bugüne kadar ele geçmemiştir. 

6. Geverek- zade’nin Kıyâfet - nâme ’sinde de İbni Sîna’nın muasırı olan Ebu Sehl Mesihî’ninArapça bir firasetnamesi olduğu bildirilmektedir.

 7. Aynı asır müelliflerinden Ebu Kasım Abdulkerîm ibni Havâzim Kuşeyrî’nin Etvâr - ı Selât i- ni’l - müslimîn adlı eserinin bir bölümü firasetle ilgili genel hükümleri içermektedir. 

8. Fahreddin- i Râzî’nin de Arapça yazılmış bu tür eserlerin en iyilerinden biri olan bir Kitâbu’l - Firâset ’i mevcuttur. 

9. Muhyiddin Arabî’nin ise et- Tedbîratü İlâhiyye fî İslâhi’l - Memleketi’l - İnsâniyye isimli eseri- nin sekizinci babı ile El - Fütûhatü’l - Mekkiyye’nin yüz kırk sekizinci babı firasetle ilgilidir. 

10. Ebu Abdullah ibni Muhammed ibni Ebu Tâlib Ensârî ed - Dımışkî’nin Kitâbu’l - Âdâb ve’s - Siyâse fi İlmi’n - Nazari ve’l - Firâse ’si bu konudaki Arapça eserler arasında sayılabilir. 

11. Farsça Kıyafet - namelerden Kemâleddin Abdürrezzak Kâşânî’nin eseri; 

12. Derviş Abdurrahman Mîrek’in Sultan Ebu Said Bahadır’a ithaf ettiği Tuhfetü’l - Fakîr ’i; 

13. Seyyid Ali Hemedânî’nin Zahîretü’l - Mülûk ’u; 

14. Hüseyin Vâiz Kâşifî’nin firasetle ilgili bir bölüm ihtiva eden Ahlâk - ı Muhsinî ’si önceliklesayılabilir (Çavuşoğlu, 2004: 40, 41; Çelebioğlu, 1998: 229, 230).
Türkçe Kıyafetnameler Bu konuya ismen temas eden Türkçe ilk eser: 

1. Bedr- i Dilşad bin Muhammed Oruç’un Sultan II. Murad’a ithafen 829/1426 yılında yazmaya başladığı Murâd - nâm e isimli mesnevisidir. Musikî ile ilgili 34. babda birkaç beyitte, cilt, gözrengi ile musikî arasında bir münasebet kurulmuştur. Köle ve cariye satın almaktan bahsedenkırkıncı babın başlarında: Evet bil ki âdem - şinâs olmaga Her işe yarar olanı almaga Gerekdür ki ilm - i firâset bile Bu kez özin ehl - i riyâset bile denilerek yer yer bu konuyla ilgili özelliklere değinilmiştir.

 2. Fatih Sultan Mehmed devri vezirlerinden Mahmud Paşa’nın muhasibi ve 895/1490 yılında tamamlanan Selâtin -name isimli eserin müellifi Sarıca Kemal, adı geçen manzumesinde: Ki düzdüm Türkî dilde iki nâmeFirâset - nâmedir bir Sûz - nâme beytiyle iki kitabını daha haber vermektedir. Ancak bu iki eserin de hiçbir nüshası yoktur. Bu n- ların Hamdullah Hamdi’nin yaşadığı döneme yakın zamanlarda telif edildiği düşünülmektedir. 

3. Elde nüshası bulunan Türkçe ilk müstakil eser Akşemseddin - zâde Hamdullah Hamdi (1449 - 1503)’nin manzum Kıyâfet - nâme ’sidir.

4. Diğer Türkçe eserlerden Firdevsî - i Rûmî’nin Firâset - nâme ’si; 

5. Sivrihisarlı Şaban’ın 938/1531’de Damat İbrahim Paşa’nın emriyle yazdığı mensur ve ma n- zum tercümesi; 

6. Bayramiye meşâyihinden İlyas ibni İsâ - yı Saruhanî’nin Kıyâfet - nâme ’si; 
7. Abdülmecid ibni Şeyh Nasûh’un manzum Kıyâfet - nâme ’si; 

8. Mustafa ibni Evrenos’un Kıyâfet - nâme ’si; 

9. Bâ li- zâde Mustafa Efendi’nin 983/1575’te tamamlayıp III. Murad’a ithaf ettiği eseri; 

10. Bâli - zâde’nin çağdaşı Nesimî’nin Kıyâfetü’l - Firâse ’si; 
11. Niğdeli Visâlî’nin 1003/1595’te, padişahın cülus tarihinde veya daha sonra yazıp Sultan III.Mehmed’e ithaf ettiği Vesîletü’l - İrfân ’ı; 
12. Lokman bin Hüseyin’in 1010/1601’de yazdığı Kıyâfetü’l - İnsâniyye fî Şemâili’l - Osmâniyye ’si; 
13. Şeyh Ömer Halvetî’nin 1030/1620 tarihli manzum tercümesi; 
14. Ömer Fânî Efendi’nin Kıyâfet - nâme ’si; 
15. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Kıyâfet - nâme ’si (Marifetnâme’sinin beşinci bölümünün birkısmı); 
16. Mustafa Hâmî Paşa’nın Fenn- i Kıyâfet ’i; 
17. Hafız Hasan Geverek - zâde’nin tercümesi belli başlı eserler olarak sayılabilir (Çavuşoğlu,2004: 42, 43; Çelebioğlu, 1998: 230, 231, 232). Cev at Yerdelen’in bunlara ek olarak adlarını sıraladığı şu eserleri de listeye ekleyebiliriz: - Avanzâde Mehmed Süleyman’ın Ulûm - ı Hafiyyeden Musavver ve Mükemmel Kıyâfet - nâme’si; - Tahir Ömerzâde Yusuf Halis’in Kıyâfet - nâme - i Cedide’si; - Ömer b. Es -Seyyid H alil’in Zübdetü’l - İrfan Fî Alâmâti’l - Ebdân’ı; - Hüseyin Şâkir’in Ferâsetü’l - Hikemiye Fî Kıyâfetü’l - İnsaniye’si vb. (Yerdelen, 1988: 59) 

Türk Edebiyatı’nda manzum kıyafetname türünde yazılan üç önemli eser, Hamdullah Hamdi,Visali ve İbrahim Hakkı’nın eserleridir (Erkal, 1999: 221). Yerdelen XV ila XVIII. yüzyıllararasında yaşamış olan bu üç şairden Hamdi’nin Kıyâfet - nâme’sini Türk Edebiyatı’nın en ünlüve ilk kıyafetnamesi, İbrahim Hakkı’nın Kıyâfet - nâme’sini bu türün edebiyatımızdaki en son veen çok bilinen örneği, yazılış tarihi olarak ikisinin ortasında yer alan Visâli’nin Vesiletü’l - İrfân’ını ise edebiyatımızdaki en hacimli kıyafetnamelerden biri olarak nitelendirmektedir(1988: 118). 

Ayrıca bu üç kıyafetnameyi karşılaştırması sonucunda benzer yapıdaki organların benzer iyi veya kötü niteliği işaret etmelerinin bize, bu tür eserlerdeki yargıların kişisel olmadı-ğı, tespit edilemeyen belirli ve sağlam bir kaynağa dayandıkları ihtimalini ifade etmektedir (Yerdelen, 1988: 189). Mine Mengi ise, Hamdullah Ham di ve İbrahim Hakkı’nın kıyafetnam e- lerini değerlendirirken geleneklerle aktarılmış inançlara dayandıklarını dile getirdikten sonra,hilye, siyer ve şemail gibi dini edebiyat ürünlerinin de kıyafetnamelerin beslendikleri kaynaklar olduğunu belirtmektedir (M engi, 1978: 302). 

“Kıyâfet - nâme - i Ekâlîm - i Seb’a ve Hayavân”ın Diğer Kıyafetnameler İçindeki Yeri Kıyafetnamenin tanımlarına bakıldığında, kişilerin baş, göz, burun, boy, el, ayak vs. özellikl e- rinden yola çıkarak karakter özelliklerine dair çıkarımlar yapılan metinler olarak karşımıza çı k- maktadır. Bizim çalışmamıza konu olan kıyafetname, yedi iklim halklarının ve hayvanlarınözelliklerine ilişkin kütüphane kataloğunda “kıyâfet - nâme - i ekâlîm - i seb’a ve hayavân” adıylakayıtlı bir kıyafetname metnidir. 

Kıyafetnamelerle ilgili ulaşılabilen kaynaklarda milletler vehayvanlarla ilgili kıyafetnamelere dair kapsamlı açıklamalara rastlanamamıştır. Az sayıda ka y- nakta bu konuya kısaca temas edildiği görülmüştür. Bunlara değinmek gerekirse, Amil Çelebi-oğlu’nun Hamdullah Hamdi ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın kıyafetnamelerini ele aldığı ma-kalesindeki şu alıntıda buna temas edilmiştir: “Mevzû ve husûsiyet îtibâriyle kıyâfet ilmine pekyakın veya nisbeten uzak, yâhut bu gurupta tasnif edilebilecek çeşitli ilim dalları bulu nmak tadır.

İlm - i sîmâ, insanın sîmâsından ahlâkını anlama, ilm - i kef, avuçtan ve ondaki çizgilerden hü-kümler çıkarma, ilm - i hutût, alındaki çizgilerden ömrün uzunluğuna veyâ kısalığına, zengi n liğeveyâ fakirliğe dâir ve benzeri tahminlerde bulunma, ilm -i i htilâc, seğrimelerden bazı mânâlar çıkarma, ilm - i iyâfe, kuşların uçuşundan bir mânâ çıkarma ve tefe’ülde bulunma, ilm - i riyâka,dağ ve sahralarda su tesbiti, milletlerin umûmî karakterleri , bazı hayvanların tabiatı , hayvan tipleriyle insan karakteri arasında bir benzerlik kurma gibi çeşitli ilimler ve konular, misâl ola-rak söylenebilir.” 
(1998: 226, 227) . 

Yine Ali Çavuşoğlu, kitabında hükmî firasetin alt dallarıhakkında ayrı başlıklar halinde bilgi verdikten sonra bunlar dışında kalan, başlık açmadığı diğ er alt konuları sayarken yer verdiği şu ifadesinde “Ayrıca alındaki hatlardan ömür ve bazı hususla-rın tahmini; maden filizlerini bulma; seslerden insan mizacını anlama ve müzikle tedavi; hay-vanlar ile insanlar arasındaki benzerliklerden hükümler çıkarma, c oğrafi özelliklerin ve iklim şartlarının insanlar ve milletler üzerindeki tesirini çıkarma ; kadınlaşma ve erkekleşme gibiçoğu modern ilimlerin muhtelif konuları içerisine giren ilimler de bulunmaktadır.” (2004: 30) dolaylı sayılabilecek bir gönderme yapmaktadır. 

 Sarıçiçek ise “Bu eserler içerik itibariyle, genellikle firâsetin tanımı, kaynakları, türleri ve bazı kavramları; ardından da genel ya da özel alanuygulamaları üzerinde durmaktadırlar. Bazıları firâsetin sadece bir alanını değil birkaç alanını da ele alabilmekte, içinde kıyafetü’l - beşer yanında eller hakkında da bilgiler verebilmekte bazı-ları ise ayrıca beşer mizaçlarıyla ilgili bilgiler yanında milletlerin mizaçlarına da değinmektedir.(Mustafâ bin Bâlî, Sivrihisârî, Avanzâde) 

Hacmi küçük olanlarda ise bu ayrıntıya girilmemektedir.” (Sarıçiçek, 2012: 2746) ifadelerinde milletlerin mizaçlarına değinen kıyafetnamelerin de bulunduğunu dile getirip onlara birkaç örnek vermiştir.Kaynaklardaki bilgiler dışında, kıyafetname metinleriyle ilgili yayınlar da da milletlerin, bazı toplulukların ve hayvanların kıyafetlerine dair metinlerin de çok sayıda örneğine rastlan a- mamıştır. 

Ulaşılabilen kaynaklardan biri olan Bahadır Güneş’in bir kıyafetname metnini elealdığı makalesinin eserin bölümlerini verdiği kısmında, bu metnin yirmi altıncı bölümünde yediiklim halkının tabiatları ve yirmi yedinci bölümünde ise hayvanlar, kuşlar ve haşerat hakkındaaçıklamaların yer aldığı belirtilmiştir (2015: 1267). 

Kapak sayfasıyla birlikte 48 sayfadan oluş-tuğu (Güneş, 2015: 1266) ifade edilen metnin tamamı bu makalede yer almamakla birlikte her bölümün başlığı ve bölüme ait birer cümle örneği verilmiştir. Buna göre eserin son dört başlığışu şekilde verilmiştir: “ El- bÀbü’l - òÀmis ve’l - èişrÿn ekÀlìm - i sebèa òalúınıñ ùabÀyièeti beyÀnın-dadır / El - bÀbü’s - sÀdis ve’l - èişrìn óayvÀnÀtıñ ve ùuyÿruñ ve òaşerÀt - ı arøıñ ùabìèi / äu cÀn - Àverleri beyÀn ider / Bu bÀb ùuyÿr beyÀnındadır ” (Güneş, 2015: 1272) . 

Gülhan, müellifi bilinmeyen ve Çorum İl Halk Kütüphanesi 3165 numarada kayıtlı bir mecm u- anın 8a - 16a varakları arasında bulunan bir kıyafetname metni üzerinde dururken içeriğinden bahsettiği bölümde, söz konusu kıyafetname metninin en sonunda da “çeşitli coğrafi bölgelereait kavimlerin, bazı toplulukların genel karakter özellikleri hakkında hükümler verilmiştir.”ifadesini kullanmıştır (2009: 42, 44). 

Ayrıca “kavim ve toplulukların tip tahlilleri” başlığı altı n- da “Akâlim - i Seb’a Halkının Tabâyi’in Beyân İder” başlıklı bölümde Arap, Rum, Hind, Cez a- yir, Mısır, Acem, Şam, Habeş, Irak, Yunan, Hıta, Hutan, Bedahşân gibi birtakım coğrafi bölgehalklarının, ehl -i tevbe, ehl- i süfelâ gibi toplulukların genel tip çözümlemeleri hakkında hükü m- ler verildiğini belirtmiştir (Gülhan, 2009: 58). 

 Fahri Unan, “Bir XVI. Yüzyıl Yazarının Zihniyet Dünyâsında Milletlerin İmajları” baş-lıklı yazısında Kınalı - zâde Ali’nin konuyu daha geniş çerçevede ele alıp, Ahlâk - ı Alâ’î adlı es e- rinde yeryüzünde yaşayan milletlerin genel ahlâk durumları ve davranışlarının niteliğine ilişkindeğerlendirmeler yaptığını ifade eder. 

Bu eserin ikinci kitabının 58 - 65. sayfaları arasında yeralan “Der - Beyân - ı Ahlâk - ı Ecnâs ve Emzice - i Tavâyif - i Nâs” başlıklı bölümde ev idaresi ilmikonusunun tamamlayıcı bilgileri olarak hizmetçi kullanmak durumunda olanlar için bu hizmette istihdam edilecek insanları tanıma gereğinden yola çıkarak bu kişilerin milliyetlerine dair değer-

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...