Kuantum Felsefesi
Doç. Dr. Haluk Berkmen
Kuantum kuramının kendine has bir dünya görüşü vardır. Bu dünya görüşü, bizim boyutumuzdan algıladığımız dünyadan oldukça farklıdır. Fakat kavramları derinliğine incelemeye başladığımızda görürüz ki; bu 2 dünya görüşü, bir araya getirilebilir. Hele de güncelik yaşamımızda Kuantum dünyasının kavramlarını uygulamaya koyabilirsek, tümüyle farklı bir felsefeye sahip, oldukça geniş düşünebilen bir insan olabiliriz. Sizlere, burada Kuantum felsefesinden söz etmek istiyorum. Bakalım bu görüşlerimi gündelik hayata uygulayabilecek misiniz?
Kuantum dünyası, kesikli bir birliktelik dünyasıdır. Her nesne, hem dalga hem de parçacık olduğundan bizlerin parçacık olarak tanımladığı enerji paketleri, sürekli dalgalardan oluşmuşlardır. Fakat kuantum sürekliliği, bizim 3-boyutlu klasik süreklilik tanımına benzemez. Kuantum dünyası, hem sürekli hem süreksizdir. Yani, her sürekli hareket çok küçük süreksiz hareketin toplamından oluşur. Bu bakımdan temelde süreksizlik olmasına rağmen bir bütüncül birlik vardır.
Kuantum dünyasında kesin sınırlar yoktur. Yukarıdaki kesikli süreklilik tanımının sonucu olarak kesin sınırlar, aradan kalkar. Bir noktada bulunan bir parçacık süreksiz olarak aniden farklı bir noktaya atlama (sıçrama) yapabilir. Bu bakımdan kesin ayırımlardan söz edilemez. Her var olan etrafıyla birlikte bir bütünlük içinde varlığını sürdürür. Bağımsız bir parçacık kavramı, sadece 1 basit yaklaşım olarak anlamlıdır. Gerçekte, "salt bağımsızlık" diye bir olgu yoktur.
Kuantum kuramında zaman yerine “ân” kavramı vardır. Yani, sürekli zaman diye bir şey yoktur. Her olay, bir an içinde oluşur ve bir diğer an farklı bir olaya dönüşür. “Gerçek”, ancak o an için geçerlidir. sürekli ve mutlak gerçekten söz edilemez. Her var olanın kendi öz zamanı ve kendi öz gerçeği vardır. Bu durumu Görelilik kuramı da iddia eder ve kanıtlar. Bir varlığın gerçeği kendine aittir. Evrensel gerçek yoktur. Tek gerçek, bir enerji ağının var olduğudur. Fakat, bu enerji ağı sürekli değişim ve dönüşüm içindedir. Her an, yeni bir yapıda yeni bir yoğunlukta titreşir ve dağılır. Enerji ağını kesin olarak tanımlamak dahi mümkün değildir. Çünkü tanımlamak için onu kesin sınırlar içine hapsetmek, sınırlandırmak ve sabitlemek gerekir. Oysa ki bu ağ, ne sabitlenebilir ne sınırlandırılabilir, ne de tanımlanabilir.
Simdi, bu 4 noktadan hareketle, yaşamımıza yon vermek istersek diyebiliriz ki: Her insan, bir sonlu-birliktelik varlığıdır. Kendini bağımsız ve ayrı sanması bir yanılgıdır. Beden yapısının yanında ve eşdeğer olarak ruhsal bir yapısı vardır. Bu yapı, Kuantum dalgasal yapısına benzer. Bu bakımdan insan çevresinden soyutlanamaz. Çevresiyle görünmez bir bağ içindedir. Bu bağ, enerji ağı sayesinde tüm evrenle etkileşir.
İnsan, zaman içinde değil; “an” içinde yaşar ve yaşamalıdır. Çoğu insan, bu yönünü ihmal eder ve zaman içinde (ya geçmişte ya da gelecekte) hayal ederek yasar. Oysa ki asıl olan, an'dır. Her insanın kendi gerçeği vardır ve bu gerçek, paylaşılamaz. Bu gerçek, evrensel değil; bireyseldir. Fakat, evrenle sürekli etkileşen bir bireyselliktir bu.[1]
Kaynaklar
[1] Doç. Dr. Haluk Berkmen, "Kuantum Felsefesi"