Hişam bin Abdülmelik (724 - 743)
Ebü’l-Velîd Hişâm b. Abdilmelik b. Mervân (ö. 125/743)
Emevî halifesi (724-743).
72 (691-92) yılında Medine’de (veya Dımaşk) doğdu. Babası Abdülmelik b. Mervân ona Mansûr adını vermişse de annesi Âişe’nin koyduğu Hişâm ismiyle tanınmıştır. Hişâm’ın, 102 (720-21) yılında Halife Yezîd b. Abdülmelik tarafından kendi oğlu on bir yaşındaki Velîd ile birlikte veliaht tayin edildiği, veliahtlığı sırasında devlete karşı ayaklanan Hâricî lideri Ukfan’ın üzerine gönderildiği ve onu savaşa gerek kalmadan isyandan vazgeçirdiği bilinmektedir. Hişâm b. Abdülmelik hem fetihlerin hem de iç karışıklıkların çok yoğunlaştığı bir dönemde hüküm sürmüştür. Ülkenin her yerinde gayri Arap unsurlara (mevâlî) karşı Arap milliyetçiliği fikri güç kazandığı gibi özellikle Arap kabilelerinden Kelbîler’le Kaysîler arasında da kabilecilik taassubu had safhaya ulaşmıştı. Ayrıca Şiîler’in ayaklanması, Abbâsî dâîlerinin propagandaları ve Hâricîler’in devleti sarsan isyanları onun devrinde meydana gelmiştir.
Hişâm halife olduktan sonra Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’yi Ömer b. Hübeyre’nin yerine Irak genel valiliğine tayin etti. Bu sırada Horasan’daki İslâm ordusu Fergana ve Belh istikametinde ilerlemekteydi; ancak Taşkent kuşatması sırasında Türgiş Hanı Sulu’nun baskınına uğradı ve ağır kayıplar vererek Hucend’e döndü. Arap kabileleri arasındaki rekabet müslümanların başarısızlığına yol açmış ve 106 (724-25) yılında Mâverâünnehir’de üstünlük Türkler’e geçmişti. Esed b. Abdullah el-Kasrî’nin Horasan valiliği zamanında da Araplar Tohâristan bölgesine pek çok sefer düzenlediler; ancak hiçbirinde başarı kazanamadılar. Esed b. Abdullah kötü yönetiminden dolayı Halife Hişâm tarafından 109’da (727) azledildi. Yerine getirilen Eşres b. Abdullah es-Sülemî ise hem müslümanlar hem gayri müslimlerden cizye aldığı için yerli halkın Türkler’le birleşerek ayaklanmasına sebep oldu. Eşres, Ceyhun nehrini geçerken Âmül yakınlarında Türkler karşısında ağır kayıplar verdi.
Daha sonra Hâris b. Süreyc’in gayretleriyle kurtulan (110/728-29) İslâm ordusu buradan Buhara’ya yönelmişse de yolda yine Türkler’in baskınına uğramış ve imha edilmekten Halife Hişâm’ın Cüneyd b. Abdurrahman el-Mürrî kumandasında gönderdiği yardımcı kuvvet sayesinde kurtulabilmiştir (111/729-30). Eşres b. Abdullah’ın yerine vali tayin edilen Cüneyd el-Mürrî, Beykend yakınlarında Türkler’le yaptığı savaşta galip geldi ve hakanın oğlunu (veya yeğeni) esir alıp Hişâm’a gönderdi. 112 (730) yılında Türkler’in Semerkant’ı kuşatması üzerine vuku bulan Geçit Savaşı’nda (Vak‘atü’ş-Şi‘b) Cüneyd’in ordusu ağır zayiat vermekle birlikte şehri kurtardı; Ramazan 113’te de (Kasım 731) Buhara kuşatmasını kaldırmayı başardı. Bu arada halife, Cüneyd’in isteği üzerine ağır savaş malzemeleriyle donatılmış Basralı ve Kûfeliler’den oluşan 10’ar bin kişilik iki orduyu Amr b. Müslim ile Abdurrahman b. Nuaym’ın kumandasında yardıma gönderdi.
Cüneyd el-Mürrî’nin 116’da (734) Horasan valiliğinden azledilerek yerine Âsım b. Abdullah’ın getirilmesi üzerine Mürcie mezhebinin silâhlı propagandistlerinden Hâris b. Süreyc bölgedeki mevâlînin haklarını savunmak amacıyla baş kaldırdı. Aslında, Emevîler tarafından ikinci sınıf insan muamelesi gören ve müslüman olmalarına rağmen kendilerinden gayri müslimler gibi vergi alınan mevâlî ayaklanmış ve Hâris b. Süreyc’in bayrağı altında toplanmıştı. Suğran’da harekete geçen Hâris daha sonra Fâryâb, Belh, Merverrûz ve Herat’ı zaptederek Tohâristan bölgesinin tamamına hâkim oldu.
Vali Âsım, Hâris’i iki defa yendiyse de ortadan kaldıramadı; bunun üzerine Halife Hişâm’ın Irak valisi Hâlid, Âsım’ın yerine kendi kardeşi Esed b. Abdullah el-Kasrî’yi görevlendirdi (117/735). Esed’in kuvvetleri karşısında tutunamayacağını anlayan Hâris Türk Hakanı Sulu’dan yardım aldı; ancak yine de Cûzcân’da yapılan savaşı kaybetti (119/737). Halife Hişâm, Esed b. Abdullah’ın ölümünden (120/738) bir müddet sonra, daha önce Belh valiliği yapan ve Arap-İslâm ordularının birçok savaşına kumanda kademesinde katılan Nasr b. Seyyâr’ı Horasan valiliğine getirdi. Emevîler’in Horasan’daki son valisi olan Nasr b. Seyyâr bölgedeki karışıklık ve isyanları önlemeye çalıştı.
Hişâm b. Abdülmelik, hilâfete geldikten hemen sonra Irak valiliğine tayin ettiği Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’yi devlet malını zimmetine geçirmek ve hıristiyan, yahudi ve Zerdüştîler’i himaye etmek gibi ithamlar sebebiyle 120 (738) yılında görevinden aldı. Hâlid, on beş yıllık valiliği sırasında Irak’a en huzurlu ve müreffeh dönemlerinden birini yaşatmış, Hâricîler’den Behlûl b. Bişr ve Vezîr es-Sahtiyânî’nin başlattığı isyanları bastırdığı gibi Şiîler’in Mugīre b. Saîd başkanlığında girişecekleri isyana da engel olmuştu.
Hâlid’in yerine getirilen Yûsuf b. Ömer es-Sekafî’nin valiliği sırasında Hişâm döneminin en önemli isyanlarından biri meydana geldi. Kûfe’de Ali evlâdından Zeyd b. Ali, Şiîler’in kışkırtmaları sebebiyle halifeliği Ümeyye ailesinden almak için faaliyete geçti. Ancak onun 1 Safer 122 (6 Ocak 740) tarihinde isyan başlatacağını öğrenen Irak Valisi Yûsuf b. Ömer el-Kaysî, bir gün önce düzenlediği baskınla Zeyd’in etrafındaki pek çok kişiyi öldürdü; Zeyd de aldığı bir ok yarası sonucunda hayatını kaybetti. Bu yıllarda peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan ve aşırı Şiî fırkalarından Mansûriyye’nin kurucusu olan Ebû Mansûr el-İclî de Yûsuf b. Ömer tarafından öldürüldü.
Hilâfete geçtiğinde Mısır Valisi Hanzale b. Safvân’ın yerine kendi kardeşi Muhammed b. Abdülmelik’i tayin eden Hişâm kısa bir müddet sonra da Hür b. Yûsuf’u bu göreve getirdi (105/724). Mısır topraklarının daha fazla vergi kaldırabileceğini düşünen haraç âmili Ubeydullah b. Habhâb’ın halifenin de onayını alarak vergileri arttırması üzerine geniş çaplı bir Kıbtî ayaklanması meydana geldi. İsyan vali Hür b. Yûsuf tarafından bastırıldı (107/725). Hişâm’ın emriyle Mısır’a Kays kabilesine mensup birçok Arap yerleştirildi. Ubeydullah ile arası açılan Hür b. Yûsuf 108 (726) yılında halife tarafından azledildi. Hanzale b. Safvân’ın Mısır’da ikinci defa valilik yaptığı sırada ortaya koyduğu sert tutum dolayısıyla tekrar ayaklanan Kıbtîler yine bastırıldı (121/739).
Hişâm b. Abdülmelik halife olduğu zaman İfrîkıye ve Mağrib valiliğini kardeşi II. Yezîd’in göreve getirdiği Bişr b. Safvân el-Kelbî yürütmekteydi. Hişâm tarafından yerinde bırakılan Bişr, bir yandan içteki karışıklıkları önlemeye çalışırken bir yandan da Korsika, Sardinya ve Sicilya adalarına seferler düzenledi. Arap ve mevâlî arasında denge sağlayarak Hâricîler’in propagandalarını önlemeye çalıştı. Ancak bu arada Kaysîler’e karşı Kelbîler’den yana bir siyaset takip ederek kendisine bağlı valiliklere Kelbîler’i getirmesi Halife Hişâm’ı rahatsız etti ve onun ölümünden sonra (109/727) yerine Kaysîler’den Ubeyde b. Abdurrahman’ı tayin etti. Halefi gibi Bizans’ın elindeki Akdeniz adalarına yönelik seferlere önem veren ve birçok ganimet ele geçiren Ubeyde, Kelb kabilesine mensup valileri Kaysîler’le değiştirdikten sonra Kelbîler’e zulmetmeye başladı. Ayrıca onun mevâlîye çok sert davranması Hâricîliği kabul eden Berberîler’in sayısını arttırdı. Bunun üzerine görevinden alınarak yerine Ubeydullah b. Habhâb el-Kaysî getirildi (116/734). Fakat onun da yine kavmiyetçi ve aynı zamanda mevâlî aleyhine gelişen bir siyaset takip etmesi sonucunda İfrîkıye ve Mağrib, tarihinde ilk defa Hâricî-Berberî isyanına sahne oldu.
Araplar İfrîkıye ve Mağrib’i fethettikten sonra buralarda yaşayan yerli halkı (Berberîler) İslâmlaştırmışlar, onlar da yapılan her savaşta müslümanların yanında yer almışlardı. Berberîler, Mağrib’in fethinde Araplar’a kılavuzluk ettikleri gibi İspanya’nın fethinde de önemli rol oynamış, bu hizmetlerinin karşılığında ganimetlerden eşit pay almaları gerekirken gayri müslim muamelesi görmüşlerdi. Bu durumu içlerine sindirememekle beraber Arap idarecilerine karşı henüz bir şey yapabilecek durumda değillerdi. Irak bölgesinde faaliyet gösteren ve takibata uğrayan Hâricîler İfrîkıye ve Mağrib’e kaçınca Araplar tarafından dışlanan müslüman Berberîler arasında yerleşip inançlarını yaymak için uygun bir ortam buldular. Onlara eşitlik, adalet ve kardeşlik gibi hususlarda propaganda yapmaları Berberîler’in Hâricîliği benimsemesini kolaylaştırdı. Öte yandan Araplar’ın kabile taassubuyla birbirlerine karşı mücadeleye girmeleri yüzünden İfrîkıye ve Mağrib’de huzur kalmamış, bölge karışıklığa sürüklenmişti.
Ordunun önemli bir kısmının Ubeydullah tarafından Sicilya seferine gönderildiği bir sırada Ezârika’nın lideri Abdül‘alâ b. Cüreyc el-İfrîkī er-Rûmî, Mağrib’deki İbâzî Hâricîleri’ni de yanına alıp 15 Ramazan 122’de (13 Ağustos 740) ayaklandı ve Tanca Valisi Ömer b. Abdullah’ı mağlûp ederek öldürttü. Tanca’ya giren Hâricî lideri Meysere el-Matgārî (Medgārî) es-Sufrî burada halifeliğini ilân edip Hâricîler’den biat aldı. Böylece önceleri dinî mahiyette başlayan bu hareket neticede siyasî bir karakter kazandı ve Berberî isyanları gittikçe yaygınlaştı. Meysere’nin yenildiği bir savaş sonrasında taraftarlarınca öldürülmesi üzerine Hâricîler Zenâte kabilesinden Hâlid b. Humeyd ez-Zenâtî’ye halife olarak biat ettiler.
Hâricî Berberîler’in Tanca yakınlarında 123 (740) yılında Araplar’a karşı kazandıkları savaştan sonra isyanlar Endülüs’e sıçradı. Burada, vali Ukbe b. Haccâc es-Selûlî’nin halk tarafından uzaklaştırılıp Abdülmelik b. Katan el-Fihrî’nin yeniden vali yapılmasına kadar varan olaylar üzerine Halife Hişâm b. Abdülmelik Ubeydullah b. Habhâb’ı azletti ve İfrîkıye-Mağrib valiliğine yine bir Kaysî olan Külsûm b. İyâz el-Kuşeyrî’yi tayin etti (123/741). Fakat ertesi yıl Külsûm, Hâlid b. Humeyd ez-Zenâtî kumandasındaki Hâricî Berberîler’le çarpışırken öldü ve yerine Kelbîler’den Hanzale b. Safvân getirildi. Hanzale’nin burada yaptığı ilk iş valileri değiştirip Sufriyye Hâricîleri’nin çıkardığı isyanlarla mücadele etmek oldu. 124 (742) yılında iki koldan Kayrevan’a saldıran Berberî Hâricîler Hanzale b. Safvân karşısında yenilgiye uğrayarak pek çok kayıp verdiler.
Hişâm döneminde Endülüs valilerinden Anbese b. Sühaym el-Kelbî Fransa içlerine kadar seferler düzenledi. Fransa’nın bazı şehirlerini ele geçiren Anbese bu seferler sırasında ölünce (107/725) ordusu da geri çekilmek zorunda kaldı. Ondan beş yıl kadar sonra Endülüs valiliğine tayin edilen Abdurrahman b. Abdullah el-Gāfikī de Fransa üzerine yürüdü. Ancak Ramazan 114’te (Kasım 732) Charles Martel kumandasındaki Franklar’la Poitiers yakınlarında yaptığı savaşta (Belâtüşşühedâ) yenilerek şehid oldu. Arka arkaya gelen bu iki yenilgiye çok üzülen Hişâm b. Abdülmelik, Abdurrahman el-Gāfikī’den sonraki vali Abdülmelik b. Katan el-Fihrî’yi Franklar’a karşı savaşmadığı için görevinden aldı ve yerine Ukbe b. Haccâc’ı tayin etti. Ancak İfrîkıye ve Mağrib’de meydana gelen karışıklıklar, özellikle Berberî isyanları Endülüs’e de sıçrayınca Ukbe halk tarafından uzaklaştırıldı ve valiliğe tekrar Abdülmelik b. Katan el-Fihrî getirildi (Safer 123/Ocak 741).
Hişâm b. Abdülmelik zamanında Anadolu’ya da her yıl yaz aylarında düzenli seferler yapılmıştır. Genellikle halifenin iki oğlu Muâviye ve Süleyman ile kardeşi Mesleme’nin kumanda ettikleri bu seferlerde pek çok yer fethedilmiş ve Güneydoğu Anadolu’da bazı bölgelere çeşitli Arap kabileleri yerleştirilmiştir. 122 (740) yılında ise Emevî ordularının Akroinon (Seyitgazi) mevkiinde Bizans İmparatoru III. Leon’un kuvvetleriyle yaptıkları savaş ağır bir yenilgiyle sonuçlandı. 717 yılından sonraki Anadolu seferlerinde kahramanlığıyla ün kazanmış olan Abdullah el-Battâl da (Battal Gazi) muhtemelen bu savaşta şehid düştü. Yine bu dönemde Gürcistan fethedilmiş ve halifenin kardeşi Mesleme Dağıstan’a yaptığı akınlarla bölgede İslâm hâkimiyetini kurmayı başarmıştır.
Hişâm’ın divan defterlerini yeniden tanzim ettirdiği ve Horasan’daki yazışmaları da Farsça yerine Arapça ile yaptırdığı bilinmektedir. Mervânîler arasında Hişâm dönemindeki divanlardan daha sağlıklı ve daha düzenlisinin olmadığı kabul edilir (Taberî, VII, 203). Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr da devlet işlerinde Hişâm’ı örnek almıştır (Mes‘ûdî, III, 223). Başlangıçta kadılık makamına bağlı olan şurtayı bağımsız hale getirerek sâhibüşşurtayı yalnız suçluların takibiyle görevlendiren Hişâm berîd teşkilâtını da yeniden düzenletti ve bu müesseseye özen gösterdi.
İmar faaliyetleriyle de ilgilenen ve Emevî devri sivil mimarisinin başlıca örneklerinden olan Kasrü’l-hayri’l-garbî ve Kasrü’l-hayri’ş-şarkī gibi eserler yaptıran Hişâm hilâfet merkezini Dımaşk’tan Fırat kenarındaki Rusâfe şehrine nakletti. Tarıma çok önem verdi ve Dicle sularının taşmasını önlemek için setler inşa ettirdi. Onun zamanında Dımaşk’ta Berada nehrinden on üç kanal açıldığı gibi meşhur mühendis Hasan en-Nabatî’den faydalanılarak Irak’ta da çeşitli kanallar açıldı, baraj ve köprüler yapıldı.
Mühründe “el-hükmü li’l-hakemi’l-hakîm” ibaresi bulunan Hişâm ilme ve ilim adamlarına hürmet ederdi. Ebü’z-Zinâd ve Zührî gibi âlimlere yakın ilgi göstermiş, bununla birlikte ilâhî sıfatlar, halku’l-Kur’ân ve irade hürriyeti gibi konularda farklı görüşleriyle dikkat çeken ve Emevî aleyhtarı bir tavır içerisine giren tâbiîn dönemi âlimlerinden Gaylân ed-Dımaşkī ile Ca‘d b. Dirhem’i idam ettirmiştir. Halife olmadan önce şiirle ilgilenen Hişâm ensâb konusuna düşkündü. Kabilelerin neseblerini tesbitle uğraşmaktan zevk alır, neseb âlimlerini kitap yazmaya teşvik ederdi. Cuma günleri imam minbere çıktığında ezan okunması âdetini de Hişâm’ın başlattığı rivayet edilmektedir (Abdülhay el-Kettânî, I, 162).
Hişâm b. Abdülmelik 6 Rebîülâhir 125’te (6 Şubat 743) Rusâfe’de vefat etti. Ölüm tarihiyle ilgili başka rivayetler de vardır. Kaynaklarda on erkek çocuğunun olduğu belirtilir. Endülüs Emevî Devleti’nin kurucusu Abdurrahman b. Muâviye b. Hişâm (I. Abdurrahman) onun torunudur.
Hişâm’ın hilâfet yılları Emevî hânedanının üçüncü yükselme dönemi olarak değerlendirilir. Ciddi bir devlet adamı, iyi bir idareci ve dindar bir halife hüviyetiyle tanınan Hişâm b. Abdülmelik, bütün olumsuzluklara rağmen ülkede istikrarı büyük ölçüde korudu. Ancak gittikçe gücünü arttıran ve mevâlî tarafından da desteklenen Abbâsî muhalefetiyle Hâricî propagandasını önleyecek tedbirler alamadığı için devlet onun ölümünden kısa bir müddet sonra tam bir kargaşaya düştü ve cihad devleti olma vasfını kaybetti.